Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/204 E. 2022/416 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/204
KARAR NO : 2022/416

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/03/2022
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; İzmir 24. İcra Müdürlüğü … dosyası ile müvekkil ile birlikte dava dışı …. aleyhine başlatılan ilamsız icra takibinde 7 örnek ödeme emri muhtara tebellüğ edilmiş olduğunu, davacı müvekkilinin süresi içinde borca itiraz edemediği için takibin kesinleştiğini, takibe dayanak belge olarak kullanılan ve tarih kısmı sonradan doldurulan sözleşmedir başlıklı belge takibe konu edilirken “30.01.2019 tarihli sözleşme gereği müvekkilin … ltd şti deki hissesinin devri neticesinde anlaşılan 192.000,00 TL nin tahsili “talebi şeklinde açıklama yapıldığını, yapılan takibin açıkça usule aykırı olduğu gibi davalı tarafından başlatılan, söz konusu icra takibine konu alacak ve alacaklara dayalı ferilerin kesinlikle hiç bir hukuki dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin iddia edildiği miktarda bir borcunun bulunmadığını, bu nedenlerle icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve davanın kabulü ile davacının davalıya borcu ve borcun ferileri olmadığı tespitine , tahsilat yapılması halinde tahsil edilen bedelin istirtadına izmir 24. icra müdürlüğü … e. sayılı icra takibinin iptaline, kefalet sözleşmesinin geçersizliğinin tespitine, alacağın %20 az olmamak kaydıyla davalının kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkili … ve dava dışı …, …. İnş. San. Tic. Ltd. Şti’nin ortak olduklarını, müvekkili ve dava dışı ….’in aralarında şirket borçlarının tasfiyesi ve hisse devrine dair sözleşme imzaladıklarını, müvekkilinin şirket ortaklıktan ayrılacak olması nedeni ile alacağına karşılık olmak üzere iş bu sözleşmenin taraflarınca imza altına alındığını, müvekkilinin, dava dışı …’in ve davacı tarafla yazılı limited şirket hisse devir sözleşmesi imzaladığını, imzalanan bu sözleşme noter tarafından onaylandığını, Ticaret Sicil Müdürlüğünün müzekkereye vermiş olduğu cevaptan da anlaşılacağı üzere … İnş. San. Tic. Ltd. Şti’nin temsilcisi ve hissedarının dava dışı … olduğunu, hisse devrinin yasal şartlara uygun olarak gerçekleştirilmiş olup bu durum Ticaret Sicil Gazetesinden de anlaşıldığını, davacı tarafın davaya konu sözleşmede borçlu müteselsil kefil olarak imza atmış olduğundan borçlu olarak sorumlu olduğunu, müteselsil kefalet, adi kefaletin aksine alacaklının öncelikle asıl borçluyu takip etme zorunluluğu olmadan doğrudan kefile başvurulabildiğinin kefalet türü olarak tanımlanabileceğini, müteselsili kefaleti adi kefaletten ayıran temel fark, alacaklının kural olarak önce asıl borçluyu takip etmek zorunda olmadan doğrudan kefile yönelebilmesi olduğunu, geçerli bir müteselsil kefalet sözleşmesinden bahsedebilmek için TBK m. 583/1 uyarınca kefilin “müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini belirtmesi” gerektiğini, davacı dava dilekçesinde kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarını taşımadığını iddia etmiş ise de bu iddiaları kabul etmediklerini, sözleşmede kefilin 01/07/2021 tarihinde 64.000 TL, 01/08/2021 tarihinde 64.000 TL, 01/09/2021 tarihinde 64.000 TL şeklinde ödeme gerçekleştirmesi gerektiğinin açıkça belirtilmiş olduğundan sözleşmenin geçerlilik şartlarını taşıdığını, davacı kefalet sözleşmesinde eşin rızasının bulunmadığından bahisle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürdüğünü, ticari hayatın sekteye uğramaması adına TBK’da kefalet sözleşmesinde eşin rızasının gerekmediğinin istisnai haller sayıldığını, davacı yanın da kanunda sayılan istisnai hallere dahil olduğundan özleşme geçerlilik şartlarını taşıdığını, müvekkilinin, şirket ortaklığından ayrılması nedeni ile usulüne uygun bir şekilde davaya konu sözleşme düzenlenmiş olup davacı yan borcunu ödememiş olduğundan davaya konu icra takibi başlattığını, haksız ve mesnetsiz iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İzmir 24. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası, sözleşme delil olarak değerlendirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava limited şirket hisse devir ve kefalet sözleşmesi nedeniyle borçlu olunmadığının, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespiti talepli menfi tespit davasıdır.
2-Davacı vekili, dava dışı … ve … arasında …. İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin …’e ait şirket hisselerinin şirketin diğer hissedarı …’a devrine ilişkin sözleşme imzalandığını, davacının sözleşmede müteselsil kefil olarak gösterildiğini ancak hisse devir sözleşmesinin geçerlilik şartlarının bulunmadığını, ayrıca kefalet sözleşmesinin şartlarının da mevcut olmadığını İzmir 24.İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasında sözleşmeye dayanılarak icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı sözleşmenin geçerli bir borç ilişkisi oluşturmadığı ileri sürülerek sözleşme nedeniyle davacının davalıya borçlu olunmadığının tespitini, kefalet sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
3-Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu sözleşmeye ilişkin devrin ticaret sicilinde geçerli bir şekilde gerçekleştirildiğini, davacının sözleşmede müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu ve kefaletin geçerli olduğunu, sözleşme gereğince ödemeler yapılmaması nedeniyle davacının borcunun muaccel hale geldiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
4-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesine göre; “kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.”
Bu yasal düzenleme gereğince somut olayda, davacı …’in kefil olarak imzasının bulunduğu kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi gerekmektedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/1307 E, 2021/6992 K. Sayılı ilamı)
“SÖZLEŞMEDİR” başlıklı hisse devir ve kefalet sözleşmesi içeriğinde davalının yükümlülük altına girdiği miktarı kefalet sözleşmesinde el yazısı ile belirttiğine ilişkin herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Ayrıca kefalet tarihinin ve müteselsil kefalete ilişkin sorumluluk türünün de el yazısıyla yazılmamış olduğu, sözleşmenin imzalar dışında tamamen bilgisayar yazıcısı çıktısı ile oluşturulduğu, bu haliyle kefalet sözleşmesinin şekil şartlarının mevcut bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre; dava konusu sözleşmede kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarının bulunmadığı anlaşıldığından davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
5-Davacı tarafça yargılama sırasında ayrıca hisse devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti de talep edilmiş ise de dava dilekçesinde bu yönde bir talep bulunmadığı, yargılama sırasında davalı tarafın buna muvafakat ettiğine dair bir beyanı da bulunmadığı dikkate alınarak dava dilekçesinde yer alan taleple bağlı kalınarak yalnızca kefalet sözleşmesinin geçersizliği ve davacının borçlu olmadığına yönelik hüküm kurulmuştur.
6-Davacı tarafça kötü niyet tazminatı talebinde bulunulmuş ise de davalının geçersiz de olsa davacı tarafın kendi hür iradesi ile imzalamış olduğu bir sözleşmeye dayanılarak icra takibinde bulunulduğu, davalının kötü niyetle hareket ettiğinin kabulü için gerçekte bir alacak hakkı bulunmamasına rağmen takipte bulunulmuş olması gerektiği, somut olay açısından taraflar arasında hisse devrine ilişkin geçerlilik şartları eksik olsa dahi bir sözleşme bulunduğu ve davalının kötü niyetle hareket ettiğinin ispat edilemediği değerlendirilmekle kötü niyet tazminatı hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE, İzmir 24. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına dayanak yapılan 30/01/2019 tarihli sözleşmede kefalet sözleşmesinin şekil şartlarının mevcut olmadığının, kefalet sözleşmesinin geçersizliğinin ve davacının bu sözleşme nedeniyle davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2-Davalının kötü niyeti ispat edilmediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 13.909,99-TL harçtan peşin olarak alınan 3.477,50-TL harcın mahsubu ile bakiye 10.432,49-TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına takdir edilen 22.704,13.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 3.477,50-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça sarf edilen 80,70-TL başvuru harcı ile 42,10-TL posta ve tebligat ücreti toplamı 122,8‬0-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/05/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”