Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/967 E. 2022/811 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/967 Esas
KARAR NO : 2022/811

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/12/2021
KARAR TARİHİ : 22/11/2022
YAZIM TARİHİ : 22/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in, … Taah. İnş. Hafriyat San ve Tic. Ltd. Şti.’nde yetkili temsilci olduğunu, müvekkilinin yetkilisi olduğu şirketin tel-çit, hafriyat ve inşaat işi yapmakta olup müvekkiline ait şirket nezdinde çalışan Suriye uyruklu işçilerin günlük yevmiye alacaklarına karşılık, müvekkilin yetkilisi olduğu şirket tarafından, İzmir 1. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına konu 1000 USD tutarlı 06.05.2020 düzenleme tarihli, 06.06.2020 vade tarihli; 14.580-TL tutarlı, 06.05.2020 düzenleme tarihli, 06.06.2020 vade tarihli; 19.590-TL tutarlı 06.05.2020 düzenleme tarihli, 16.06.2020 vade tarihli, alacaklısı …, borçlusu, yalnızca … Taah. İnş. Hafriyat San ve Tic. Ltd. Şti. olan senetlerin tanzim edildiğini, mezkur senetler incelendiğinde; senetlerde alacaklı olarak görünen kişinin … olduğu, buna karşın icra takibinin … (… T.C. No.lu) kişi tarafından yapıldığı anlaşıldığını, senetlerdeki alacaklı isim ve soy isminin icra takibinde alacaklı olduğunu iddia eden …’den başka olması karşısında mezkur senetler 6102 sayılı TTK 776/1-e fıkrası uyarınca kambiyo senedi vasfında olmaması karşısında müvekkilinin aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin alacakları nedeniyle İzmir 1. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı takip dosyası ile borçlular … ve … Taah. İnş. Hafriyat San ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine icra takibi başlattıklarını, ödeme emrinin davalılara tebliğ edildiğini, takip dosyası ile haciz konulan borçlu …’E ait İzmir İli, Menderes(Cumaovası) Mah. … Ada … Parsel … Blok … nolu Bağ.Bölüm sayılı taşınmazın satış işlemlerine esas olmak üzere taşınmaz kaydında diğer hacizli alacaklılara kıymet takdiri raporu tebliğe çıkarılmış, taşınmazın satış işlemlerine geçilmiş olduğunu, bu aşamada davacı borçlu tarafından takip ve tebliği tarihinden 1,5 yılı aşkın süre geçtikten sonra usul ve yasaya aykırı şekilde menfi tespit davası açıldığının görüldüğünü, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, kambiyo senetlerine özgü başlatılan icra takibine karşı menfi tespit istemine ilişkindir.
Davaya konu İzmir 1. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından davacı ve dava dışı şirket aleyhine keşidecesinin dava dışı şirket, … davacı, lehtarının … olduğu bonolar dayanak gösterilerek toplam 41.026,00 TL üzerinden takibin başlatıldığı, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiği ve takibin kesinleştiği görülmüştür.
Menfi tespit talepli davalar için kanunda hakdüşürücü veya zamanaşımı süresi ön görülmediğinden davalı vekilinin 1,5 yıl sonra açılan davanın reddi gerektiğine ilişkin savunmasına itibar edilmemiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 691/1).
Bonoda bulunması zorunlu olan şekil şartları 6762 sayılı TTK’nun 688.maddesinde sayılmıştır. Bu unsurların yanı sıra, yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlar da bulunmaktadır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. (Reha Poroy, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 11.Bası, s.237 vd.)
Seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Eş söyleyişle “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu, senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla, ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer.
Mal kaydı bulunan bonoda borçlu alacaklıdan mal almadığını iddia, alacaklıda borçluya mal vermediğini kabul ederse borçlunun iddiası sabit olmuştur. Lehdarın bedelin para olarak verildiği iddiası ise, ispatı kendisine düşen bir husustur (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.bası, Ankara,1997,s 1007 vd)
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. ( HGK’nun 2013/19-1155 E., 2014/660 K. sayılı ilamı)
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
6100 s. HMK m. 201 gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların tanıkla ispatlanması mümkün değildir.
Somut olayda, davacı/borçlu, emre yazılı bonolarda yer alan imzasını inkâr etmiş değildir. Davacı bonoların keşide edilirken kendi isminin yer almadığını sonradan davalı tarafından adının eklendiğini, müvekkili ile davalı arasında sözleşme ilişkisinin bulunmadığını, davalının dava dışı şirket işçilerine yapılan ödemelere karşılık bonolarda lehtar olduğunu ve lehtarın ismi ile takip alacaklısının adının aynı olmadığını savunmuş, davalı ise bononun sebepten soyut olduğunu, bonoların düzenlendiği hali ile takibe konu edildiğini, davacının işçilerine yapılan ödeme sonucu bonoların alındığını savunmuştur.
Tüm bu nedenler ile; takibe ve menfi tespite konu edilen bonolar incelendiğinde, lehtarın …, keşidecinin dava dışı …. Ltd. Şti. , … ise davacı olduğu ve bonolarda çift imzanın bulunduğu görülmüştür. 6102 Sayılı TTK’nun 778/3. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanan aynı Kanunun 702/1. maddesine göre; “Aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur.” Türk Ticaret Kanunu’nun 671.maddesi gereğince belgenin kambiyo senedi niteliğini taşıması için senedi tanzim edenin imzasını içermesinin zorunlu olduğu, aynı Kanunun 701/3.maddesine göre muhatabın ve düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere poliçenin yüzüne atılan her imzanın aval şerhi sayılacağı, düzenleyeni …. Ltd. Şti. olan senedin üzerinde kefil olarak davacının adının yazılı bulunduğu, bu hali ile TTK 701/3.maddesi uyarınca davacının keşideciye aval verdiğinin kabulü gerekmiştir. Davacı vekili her ne kadar adının sonradan eklendiğini iddia etmiş ise de; bonolarda yer alan çift imzaya itiraz bulunmadığından ve keşideci dışında bononun ön yüzüne atılan ikinci imza aval şerhi sayılacağından bu iddiaya mahkememizce itibar edilmemiştir.
-Davacı dava dilekçesinde takip alacaklısı ile bonolarda yer alan lehtarın isminin aynı olmadığını bu nedenle bonoların kambiyo senedi niteliğini taşımadığını iddia etmiş ise de; dava dilekçesi ile cevap dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde, takip konusu bonoların dava dışı keşidecinin işçilerine yapılan ödeme için düzenlendiği ve ödemelerin davalı tarafından yapıldığı tarafların kabulünde olduğuna göre takip alacaklısı ile lehtarın isimlerinin aynı olmadığına yönelik iddia hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıdığından ve bu iddiaya göre hüküm tesisi aşırı şekilcilik olacağından davanın reddine, İİK’ nın 72/4. Maddesi gereğince mahkememizce verilen tedbir kararı bulunduğundan davalı lehine tazminata hükmedilerek aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Sübut bulmayan davanın REDDİNE,
2-İİK’ nın 72/4. Maddesi uyarınca 8.205,20 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Alınması gereken karar ve ilam harcının (80,70 TL) başlangıçta yatan peşin harçtan mahsubuna, artan harcın davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yatırılan ve harcanan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/11/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”