Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/949 E. 2021/1125 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/949
KARAR NO : 2021/1125

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/12/2021
KARAR TARİHİ : 14/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA :Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; davalı işçi ile müvekkili şirket arasında 23.10.2017 tarihli “Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi” imzalanmış olup davalı tarafın “İthalat Müşteri Temsilcisi” olarak müvekkili şirkette göreve başladığını, iş akdinin sona erdiği 12.03.2021 tarihine kadar “Gümrük Müşaviri” sıfatıyla görev yaptığını, davalı işçinin 12.03.2021 tarihinde istifa ettiğini; hizmet akdini tek taraflı beyanı ve kendi özgür iradesi ile sona erdirdiğini, davalının; müvekkili şirket nezdinde “Gümrük Müşaviri” sıfatıyla çalışmakta olup, işyerinde üstlendiği görevi gereği, müvekkili şirketin ticari sır niteliğindeki önemli ticari bilgilerine vakıf bulunduğunu, müvekkili şirketin hizmet verdiği Gümrük Müşavirliği sektörünün niteliği ve davalı işçinin görev tanımı gereği davalı ile müvekkili şirket arasında, iş ilişkisi sona erdikten sonra 2 sene süresince geçerli olacak rekabet yasağına ilişkin hüküm içeren bir iş sözleşmesi ve ayrıca Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi akdedildiğini, müvekkili şirketin hizmet verdiği gümrük sektörünün uzmanlık gerektiren niteliği göz önüne alındığında, ortada geçerli bir rekabet yasağı hükmü de mevcutken söz konusu sözleşmeler ile müvekkili şirketin kendisini güvence altına almak adına işbu sözleşmeleri akdettiğini, davalı işçi söz konusu iş sözleşmesini hiçbir ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığını ve hatta son sayfasına el yazısı ile işbu sözleşmenin tüm unsurlarını anlayıp kabul ettiğine dair ayrıca şerh düşüp imzaladığını, ancak, müvekkili şirket ile iş ilişkisi sona erdikten çok kısa bir süre sonra davalı işçinin yine müvekkili şirketin eski çalışanlarından … tarafından kurulmuş olan diğer davalı “… Ltd. Şti.”de çalışmaya başladığını, bu yolla davalının; hem iş ilişkisi devam ederken yükümlü olduğu sadakat borcunu, hem de iş ilişkisi sona erdikten sonra geçerli olan rekabet etmeme yükümlülüğünü alenen ihlal ettiğini, davalı …’ın, müvekkili şirketin faaliyet alanının gerektirdiği nitelikleri haiz, gelecek vaat eden bir personel olduğunu, yukarıda bahsolunan tüm bu davranışların müvekkili şirketin nitelikli ve üst düzey bir çalışanı tarafından gerçekleştirilmesinin müvekkilin şirketin piyasadaki ticari itibarını oldukça zedelediğini, rekabet yasağına aykırı davranışlara son verilmesine yönelik tedbir taleplerinin kabulüne, davanın kabulüne, davalının Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi ile iş sözleşmesinin “G. Tarafların Yükümlülükleri” başlıklı maddesi 13 no.lu alt bendi uyarınca davalı işçinin son 10 aylık maaş miktarı olan 107.325,60 TL cezai şart alacağı ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin manevi tazminat alacağı olmak üzere toplam 108.325,60 TL’nin davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
GEREKÇE :
Davacı taraf dava dilekçesinde davalıların hizmet akdinden kaynaklı olarak rekabet yasağını ihlal etmiş olmalarından dolayı mahkememizde dava açmıştır.
Öncelikle Davaya bakmakta Mahkememizin görevli olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmiştir.
Somut uyuşmazlığa ilişkin davalarda göreve ilişkin olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 01.06.2021 tarih ve 2021/3076 E. 2021/9789 karar sayılı ilamında “Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir.” gerekçesi ile somut uyuşmazlığa konu davalarda İş Mahkemelerinin görevli olduğu yönünde karar vermiştir.
Yukarıda alıntı yapılan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01.06.2021 tarih ve 2021/3076 E. 2021/9789 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere mahkememizde açılan davaya bakmaya İş Mahkemeleri görevli olduğundan aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davalıya karşı açmış olduğu davada HMK.114/1-c,115/2 madddesi gereği göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20.maddesi uyarınca bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden 2 hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde Mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemede nazara alınmasına,
Dair; taraf vekillerinin yokluğunda tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 14/12/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”