Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/906 E. 2023/459 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/906 Esas
KARAR NO : 2023/459
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/11/2021
KARAR TARİHİ : 25/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkil aleyhine İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra takibi başlatılmış takip halihazırda derdest olduğunu, icra dosyası bağlamında husumeti kabul etmemekle birlikte; müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu olmamasına rağmen hakkında icra takibi açılmış, kredi için bankaya başvurduğunda banka çalışanı tarafından hakkında icra takibi olduğunun söylenmesi üzerine bir araştırmaya girişmiş ve E-devlet üzerinden bugün itibariyle bahse konu icra takibinden haberdar olduğunu, davaya konu icra takip dosyası incelendiğinde görüleceği üzere, ödeme emri dolayısıyla da takip dayanağı belgelerinin adi ortaklık sözleşmesi ile ortak olduğu fırının bulunduğu adrese gönderilmiş olduğunu, müvekkilin adresi yukarıda belirtilen resmi ikamet adresi olup yıllardır değişmemiş olduğunu, ancak davalı ödeme emrini adi ortaklığa konu fırına göndererek müvekkilin takipten haberdar olamamasına neden olduğunu, bahse konu icra dosyası kapsamında ödeme emri müvekkile ulaşmadığı için icra takibinin açıldığı tarihte takibe itiraz etme olanağı olmadığını, icra takibine konu kambiyo senetleri incelendiğinde görüleceği üzere müvekkilin borca konu senetlerde imzası bulunmadığını, bu nedenle öncelikle bahse konu icra takibindeki borcu kabul etmediklerini, her ne kadar borca konu senetlerin altına dava dışı diğer borçlu … tarafından imza atılmış ve adi ortaklık kaşesi vurulmuş ise de; davalının basiretli tacir olarak işbu şahsın müvekkil adına imza atma yetkisinin olup olmadığı, kendisine müvekkil tarafından adi ortaklığı temsil yetkisinin verilip verilmediği, verilmiş ise hangi tarihten itibaren verildiği, müvekkilin/ortakların bir başka kişiye ortaklığı temsil yetkisi verip vermediğini araştırıp bahse konu şahısla buna göre ticari ilişki kurması gerekirken adi ortaklık kaşesi yeterli görülerek müvekkilinin mağdur edildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; borca konu kambiyo senetlerinin altındaki adi ortaklık kaşesinin müvekkili de ilzamı için yeterli görülmesi halinde bu durumdan yalnızca müvekkilinin mağdur olacağını, bu durumda davalının, alacağını borçla hiçbir ilgisi olmayan müvekkilden tahsil ederek alacağına kavuşmuş olacak, dava dışı … isimli şahsın ise borçtan kurtulmuş olacağını, verilen senetlerin fırın işletmesi ile ilgili değil …’ in kendi kişisel borçları için olduğunu, borçtan diğer adi ortak …’in sorumlu olduğunu, takibin devamı müvekkili aleyhine daha büyük zararlara yol açacağından öncelikle teminatsız mahkemenin uygun görmesi halinde ise teminat belirlenmek suretiyle durdurulmasına, davanın kabulüyle müvekkilinin İzmir … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasının tamamı açısından borçlu olmadığının tespitine, alacaklı olmadığını bildiği halde müvekkil aleyhine icra takibine başlayan davalının takibe konu alacağın %20 sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin davacı/borçlu …’a ait … ünvanlı fırın işletmesinden alacağı bulunduğunu, müvekkil ve davacı/borçlunun uzun yıllara dayanan ticaret ilişkisi olup, yıllara dayanan bu ticaret ilişkisinde, davacı müvekkile pek çok kez senet vermiş olduğunu, davacı borçlunun davaya konu takiplerden önce de sonra da zamanında ödeyemediği senetler için takipler başlatıldığını, bu takiplerin hiç birinde, işbu davaya konu takipler de dahil, davacı imzaya ya da borca itiraz etmediğini, icra takibinin davacı/borçlu açısından kesinleşmiş olduğunu, işbu borcuna karşılık olarak davacı/borçlu tarafından müvekkil şirkete pek çok senet verilmiş ve taraflarınca borcu tahsil amaçlı işbu senetlerle İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup, davacı/borçlu …’ın haksız ve kötü niyetli olarak, müvekkil şirkete herhangi bir borcunun olmadığından bahisle, huzurdaki menfi tespit davasını ikame ettiğini, davacının, senetlerin arkasındaki cirodaki imzanın kendi el ürünü olmadığını iddia etmekte, senetlerin elinden rızası olmadan nasıl çıktığını, senetler ile ilgili açılan takiplerde gönderilen ödeme emirlerine neden itiraz etmediğini, neden imzanın kendisine ait olmadığını öğrendiği an savcılığa başvurmadığını açıklayamadığını, bununla birlikte davacının, müvekkile herhangi bir borcu olmadığına dair belge de sunamadığını, davacı …’ın bugüne kadar müvekkil tarafından kesilerek tebliğ edilen hiçbir faturaya itiraz etmediğini çünkü bu fatura konusu mal alımını müvekkil şirketten yapmış olduğunu, davacı/borçlunun her ne kadar dava dilekçe ekindeki adi ortaklık sözleşme hükümlere gereği, borçtan sorumlu olmadığını, sorumlu olsa dahi %1 oranında sorumlu olabileceğini beyan ettiyse de, işbu sözleşmenin muvazzalı olması nedeniyle, ortaklık sözleşmesine itibar edilemeyeceğini, davacı tarafın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, kötüniyetli şekilde iş bu davanın açılmasına sebebiyet veren davacı/borçlu aleyhine takip konusu alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı/borçlu aleyhine hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava, kambiyo senetlerine özgü başlatılan icra takibi sebebiyle menfi tespit istemine ilişkindir.
Menfi tespite konu İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davalı tarafından davacı, dava dışı 3. Kişi ve adi ortaklık aleyhine 12 adet bono dayanak gösterilerek toplam 110.053,69 TL üzerinden icra takibinin yapıldığı ve takibin kesinleştiği görülmüştür.
Takibe dayanak yapılan bonolar incelendiğinde, dava dışı …-… adi ortaklığının keşideci olduğu, iki adet imzanın bulunduğu, lehtarın ise davalı olduğu görülmüştür.
Davacı taraf takibe dayanak yapılan bonolarda yer alan keşideci imzasının sahte olduğunu iddia ettiğinden ilgili yerlerden davacının imza asılları celp edilerek İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor alınmış olup, alınan 05/07/2022 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmına göre; “İnceleme konusu senetlerde alt sırada atılı basit tersimli imzalar ile …’ın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla kuvvetle muhtemel …’ın eli ürünü olmadığı hususlarını bildirir kanaat raporudur.” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Sunulan ATK raporunda imzaların davacı eli ürünü olup olmadığına ilişkin kanaat getirici ifadeler yer almadığından mahkememizce Manisa Celal Bayar Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başlanlığı’ndan rapor alınmış olup, alınan 07/03/2023 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmına göre;”Belgelerin analizi sonucunda elde edilen bulgular ışığında;
İnceleme konusu 12 adet senette alt sırada atılı imzalar ile …’ın karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından saptanan yüksek derecedeki uyumsuzluk ve benzemezlikler nedeni ile inceleme konusu senetlerdeki imzaların, karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla, …’ın eli ürünü olmadığı kanaatine varılmıştır.” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Bonolar 6102 Sayılı TTK’ nun 776 vd. Maddelerinde düzenlenmiş olup, keşidecinin imzasının bulunması bononun zorunlu unsurları arasında yer almaktadır (TTK’ nun 776/1-g). Bu sebeple keşideci ve/veya cirantaların imzalarının sahteliğinin tespiti halinde bu kişilerin bonodan dolayı sorumlu olduğundan bahsedilemeyecektir.
Tüm dosya kapsamına göre; dosya içerisindeki belge ve bilgilerden adi ortaklığın sadece dava dışı Yusuf tarafından temsil edildiğine dair bir kayıt bulunmadığı (Ortaklık sözleşmesi), bu nedenle TBK’nın 625. maddesine göre adi ortaklığı borç altına sokan işlemlerde her iki ortağın da imzasının olması gerektiği, davaya ve takibe konu bonolardan dolayı, imzası olmayan diğer ortak davacının sorumlu tutmanın hukuken mümkün olmadığı(Yargıtay 11. H.D. 2021/1013E. – 2022/5287K.), kambiyo senetlerinden olan bono sebebiyle keşideci ve/veya cirantanın sorumluluğuna gidilebilmesi için bu kişilerin imzalarının kendilerinden sadır olması zorunlu olup, dava dosyasındaki uyuşmazlığa konu takip dayanağı bonolarda davacı/keşidecinin imzasının sahte olduğu mahkememizce aldırılan Manisa Celal Bayar Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başlanlığı raporu ile sabit olup, HMK’ nın 209/2. maddesi uyarınca da resmi senetlerdeki yazı veya imza inkar edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararı ile sabit olursa bu senet herhangi bir işleme esas alınmayacağından davanın kabulüne, bonolarda davalı lehtar davacı keşideci konumunda bulunduğundan davalı aleyhine takip konusu alacak üzerinden (İİK 72/5 son cümle) tazminata hükmedilerek aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan;
6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen TTK’nın 5/A maddesinde;
“B(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde;
“(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükümleri düzenlenmiştir.
TTK’nın 5/A maddesi uyarınca; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Anılan hükümde menfi tespit davaları sayılmamıştır. Yorum yolu ile de, menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu sonucuna varılamaz.
Kural olarak, [alacak ve tazminat] talep hakkının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla bir dava açıldığı zaman, bu bir edim (eda, ifa) davası (Leistungsklage) olacaktır. Şu var ki, bütün dâvalar, edim dâvası gibi, karşı tarafın bir şey yapmaya (“verme”yi de içine alacak biçimde geniş anlamda kullanılıyor) veya yapmamaya mahkûmiyetini sağlamak amacıyla açılmaz. Bir tespit dâvasında veya yenilik doğurucu dâvada da dâvacının Usul Hukuku anlamında bir talebi vardır (örneğin bir sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunun mahkemece tespit edilmesi veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptali isteniyor). Fakat bu dâvalar (edim davasından farklı olarak) Maddi Hukuk (Medeni Hukuk) anlamında bir talep hakkına dayanmazlar. Ortada sadece usule ilişkin bir talep vardır. Zira, maddî hukuk (Medenî Hukuk) yönünden, bir sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitini veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptalini sağlamak isteyen kişi, karşı taraftan bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına istemde bulunmamaktadır (Borçlar Hukuku Genel Bölüm Birinci Cilt [Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/ Serozan/Arpacı], Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu, 7. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2017, s:40). Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir.
Tüm bu açıklamalara göre; eldeki dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olmasa da davacı tarafından arabuluculuğa başvurulduğu ve eldeki davada arabuluculuğa başvuru gerekmese de davacının başvurması nedeniyle ortaya çıkan masrafın davacı tarafından ödenmesi gerektiği anlaşılmıştır (T.C. Sakarya BAM 7. H. D. 2021/1493 Esas, 2022/1175 Karar).
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; davacının İzmir … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasında borçlu olmadığının tespitine,
2-Davalının sorumlu olduğu 110.053,69 TL üzerinden %20 kötü niyet tazminatı olan 22.010,73-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 10.942,53 TL karar ve ilam harcının yatan 2.876,48 TL peşin harç ve tamamlama harcından mahsubu ile eksik kalan 8.066,05TL’ nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Yargılama sırasında davacı tarafından yatırılan ve harcanan 2.876,48 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 336,70 TL posta ve diğer giderler, 503,30 TL ATK fatura bedeli, 1.000,00 TL bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 4.745,78 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 25.028,41 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan ve harcanan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-6325 sayılı HUAK uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazine’ ye irat kaydına,
8-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, taraf vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2023
Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı