Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/883 E. 2022/638 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/883 Esas
KARAR NO : 2022/638

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/11/2021
KARAR TARİHİ : 04/10/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin lojistik alanında hizmet veren ticari bir firma olduğunu, …’un gerçek kişi tacir olduğunu, müvekkili firma ile aralarındaki ticari ilişki gereği ……ve …… plakalı araçlar için araç alım satımı gerçekleşeceği yönünde anlaşıldığını, … Medikal araçlar için bankadan davalıya 50.000,00-TL, 50.000,00-TL olmak üzere toplamda 100.000,00-TL (dekontlar ekte sunulacaktır) olmak üzere ödeme yapılmış ancak gönderilen para karşılığında araçların devri gerçekleşmediğini, müvekkili firma tarafından bir dönem fiilen dahi kullanılan araçlar için (petrol ofisinin fatura dökümü ekte sunulacaktır) devir sağlanmaması sonrası araçlar tekrar davalıya teslim edildiğini, bununla birlikte gönderilen paranın iadesinin de gerçekleşmediğini, tacirler arası karşılıksız kazandırım olmayacağının açık olduğunu, davalı aleyhine İzmir 1. İcra Dairesinde… E. sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, 15.09.22021 tarihinde davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile takibin devamına, borçlunun bu itiraz başvurusu bakımından kötü niyeti sabit olduğundan yasa gereği takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere hakkında icra inkâr tazminatına/kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, davalı gerçek kişi tacir adına kayıtlı ……..,………plakalı araçlara ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacı tarafından açılan icra takibi ve dava tamamen haksız, yersiz ve mesnetsiz olduğunu, öncelikle müvekkili ile davacı firma arasında araç alım satımı konusunda hiç bir anlaşma yapılmadığını, davacıya herhangi bir araç teslim edilmediğini, davacı tarafça satılması için anlaşıldığı iddia edilen araçlardan sadece………… plaka sayılı aracın müvekkili üzerine kayıtlı bir kamyonet olduğunu, ……. ve ……plaka sayılı araçların ise hiçbir zaman müvekkili üzerine kayıtlı araçlar olmadığını, davacı tarafın iddialarının mesnetsiz olduğunu, müvekkiline ait olmayan araçların taleplerinden dahi açıkça anlaşıldığını, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere davacı firma İstanbul ilinde lojistik alanda hizmet veren bir kuruluş olduğunu, müvekkilinin de aynı işi İzmir ilinde yapıldığını, davacı firmanın İstanbul ilinde topladığı kargo mallarının İzmir’deki alıcılarına dağıtımı için bir firma ile anlaşma yapmak istediğini öğrenen müvekkilinin, davacı firma yetkilisi ……. ile görüşmüş ve malların İzmir’de dağıtımını yapmak üzere anlaştığını, firma yetkilisi ile yapılan görüşmede, müvekkiline ait olan ………. plaka sayılı Iveco marka kamyonet, ……. plaka sayılı kamyonet, ……. plaka sayılı kamyonet, ……. plaka sayılı Doblo model araç ve bir adet forklift ile davacının İstanbul ilinden topladığı kargo mallarının İzmir ili ilçeleri ve yakın illerde dağıtımının müvekkili tarafından yapılacağını, bu işlem için yukarıda plakaları yazılı dört araç ve bir forkliftin davacı firmanın kullanımına tahsis edileceğini, bu araçların kullanım bedeli olarak müvekkiline araç başına ücret ödeneceği konusunda anlaşmaya varıldığını, bu anlaşma sonucunda davacı firma tarafından araçların kullanım bedeline mahsuben 01.03.2021 tarihinde iki adet 50.000,00-TL (Ellibin) den toplam 100.000,00 TL araç bedeli açıklaması ile müvekkilinin banka hesabına gönderildiğini, taraflar arasında yapılan anlaşma gereğince davacı firma bu tarihten itibaren üç – dört ay boyunca İzmir’de dağıtacağı malları ambardan müvekkiline gönderdiğini, bu mallara ilişkin irsaliyelerin müvekkili tarafından alındığını, bu irsaliyelerde bulunan malların dağıtımı için gerekli faturaların müvekkili tarafından kesildiğini, müvekkilinin, ambardan teslim aldığı malları davacı firmaya tahsis ettiği dört araç ve bir forklift ile dağıttığını, hatta bu araçlar yetersiz kaldığında başka araçlar kiralamak suretiyle üzerine düşen dağıtım görevini layığı ile yaptığını, müvekkiline ait araçların davacı firma tarafından fiilen kullanıldığının dava dilekçesinde de açıkça ikrar edildiğini, hatta dava dilekçesi ekinde sunulan … AŞ Fatura detaylarına ilişkin belgeden de davacı tarafça İzmir ilinde fiilen kullanılan, müvekkiline ait araçların akaryakıt bedellerinin davacı firma tarafından ödendiğinin görüldüğünü, davacı firma ile yapılan görüşmelerde firma yetkilisi tarafından, müvekkiline, ileride İzmir ilinde de bir firma kurmayı yada bir acentelik almayı düşündüğünü ve bu işte müvekkili ile birlikte çalışabileceğinin söylendiğini, müvekkilinin de birlikte bir süre bu şeklide çalıştıktan sonra bir sonuca ulaşılabileceği cevabını verdiğini, tarafların bir süre bu şekilde çalışmaya devam ettiklerini, fakat her ne oldu ise davacı firma yetkilisi ……. tarafından müvekkiline vaat edilen araç kullanım bedelleri ve yine kargo dağıtım sebebiyle müvekkiline ödenmesi gereken, fazladan araç kiralama, navlun ödemeleri vb.alacak kalemlerinin ödemeleri aksamaya başladığını, müvekkilinin firmadan araç kullanım ücretleri dışında, kargo dağıtım bedellerine ilişkin alacakları birikmeye başladığını, müvekkilinin alacağını talep ettiğinde bu ödemelerin yapılmadığını, araçlara mazot alımlarının durdurulduğunu, davacı firmanın ödemelerinin aksamaya başlamasıyla, müvekkilinin, firma yetkilisi ….. tarafından araç kullanım ücretleri ve diğer yapılan işlere ilişkin alacaklarının tahsili ve kesilecek faturaların düzenlenmesi hususunda bir mutabakat sağlamaya çalışılırken, firma yetkilisinin, müvekkiline, ben bu işi bitiriyorum, herkes kendi yoluna baksın şeklinde bir cümle kurarak müvekkili ile çalışmaya son verdiğini, davacı firmadan birçok alacağını tahsil edemeden orta yerde kalan müvekkilinin, bir de davaya konu icra takibi ile karşı karşıya kaldığını, bu işte müvekkili, davacı firmanın iş ahlakına aykırı davranışları ile alacaklarını tahsil edemediği gibi üstüne de borçlu gibi gösterilmeye çalışıldığını, müvekkilinin davacı firma ile araç alım satımı yönünde hiçbir anlaşması olmadığını, böyle bir anlaşma olmadığı satıldığı iddia edilen araçların dahi müvekkiline ait olmaması ile ispatlandığını, müvekkilinin kendisine ait olmayan araçları satmasının mümkün olmadığını, kaldı ki kabul anlamına gelmemek kaydı ile bu araçlar müvekkiline ait olsa dahi satışı yapıldığı söylenen üç adet aracın YüzbinTL gibi bir rakama satılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, üç adet aracın toplam alım-satım beldeli düşünüldüğünde bu hususta maddi imkansızlık bulunduğunun da açık olduğunu, davacı tarafın, dava dilekçesinde araçların bir süre fiilen kullanıldığına ilişkin ikrarlarından da anlaşılacağı üzere; müvekkiline ait dört adet araç ve bir adet forkliftin davacı firmanın, gönderdiği malların dağıtımında kullanımı için anlaşılmış, hesaba araç bedeli açıklaması ile gönderildiğini, bu durumu, davacı tarafça , dava dilekçesi ekinde sunulan … AŞ ye ait detaylı akaryakıt faturası da doğruladığını, bu nedenlerle haksız ve yersiz olarak tamamen kötü niyetle açılmış olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İzmir 1. İcra Dairesinde …… E sayılı dosyası, tanık beyanı, araç tescil kayıtları, yakıt tüketim kayıtları delil olarak değerlendirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava İİK 67.Maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali davasıdır.
2-Davacı vekili dava dilekçesinde davalının gerçek kişi tacir olduğu, davacı ile davalı arasında….,… plaka sayılı araçların satışı hususunda anlaşıldığı ve 50.000,00-TLx2=100.000,00-TL ödeme yapıldığı, bir dönem araçların davacı tarafça kullanıldığı ancak araçların devrinin davacıya sağlanmadığı, devrin sağlanmaması nedeniyle araçların davalıya iade edildiği, davacının ödemiş olduğu paranın davalı tarafça iade edilmediği ve bu nedenle icra takibine başlandığı ileri sürülmüş, itirazın iptali ve %20 oranında inkar tazminatı talebinde bulunmuştur.
3-Davalı vekili cevap dilekçesinde taraflar arasında bir satış sözleşmesi bulunmadığını, dava konusu araçlardan yalnızca 1 tanesinin davacı adına kayıtlı olduğunu, davalının lojistik alanında hizmet veren bir tacir olduğunu, davacının da aynı alanda çalıştığını ve taraflar arasında İzmir’de dağıtım yapılması hususunda anlaşıldığı ve bu anlaşma karşılığında 4 adet araç ve 1 adet forkliftin davacının kullanımına tahsis edildiğini, davacının fiili kullanımının davacı tarafın da kabulünde olduğunu, taraflar arasında satış sözleşmesi kurulmadığını savunarak davanın reddi ile %20 oranında icra inkar tazminatı talep edilmiştir.
Mahkememizce davalının tacir olup olmadığı hususunda ilgili kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılarak araştırma yapılmış, gelen yazı cevaplarına göre davalının taşımacılık sektöründe faaliyet gösterdiği, satışlarının ve hasılatının tacirlik sınırı üzerinde yer aldığı ve ayrıca dava konusu araçların ticari nitelikte olduğu gözetilerek mahkememizin uyuşmazlık hususunda görevli olduğu değerlendirilmiştir.
4-Davacı şirketin 01/03/2021 tarihinde davalıya 100.000,00-TL ödemede bulunduğu her iki tarafın da kabulünde olup, uyuşmazlık konusu bu ödemenin araçların satış bedeli olarak mı yapıldığı yoksa araçların kullanım bedeli hususunda mı yapıldığı noktasında toplanmaktadır.
5-Davacı tarafça delil olarak dekontlara, icra dosyasına, banka hesap hareketlerine, fatura ve ticari defterlere dayanılmıştır.
Davalı tarafça delil olarak araç trafik kayıtlarına, araç akaryakıt kullanım detaylarına, dağıtım irsaliyelerine, tanık deliline, taraflar arasındaki yazışmalara, ticari defter ve kayılar ile yemin delillerine dayanılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defterlerinin incelenmesi hususunda ara karar kurulmuş ise de her iki taraf vekilince ihtara rağmen ticari defterler ibraz edilmemiş, incelenmek üzere hazır bulundurulacakları yer de gösterilmemiştir.
Davacı tarafça dava dilekçesinde tanık deliline dayanmadığı gibi süresinde tanık listesi de sunmamış, davalı tanığı uyuşmazlık hususunda dinlenmiştir.
6-Satış sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 207. Ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, kural olarak bir şekil şartına bağlı kılınmamıştır. Taraflar satış sözleşmesine sözlü olarak karar verebilecekleri gibi bunu yazılı olarak gerçekleştirmeleri de mümkündür.
Davacı tarafça taraflar arasında satış sözleşmesi bulunduğu hususunda dekont üzerinde yer alan “araç bedeli” açıklamasına dayanmıştır. Davalı tanığı ise mahkememiz huzurunda alınan beyanında davacı ile davalı arasında araçların satışı hususunda bir sözleşme bulunmadığını, 5 adet aracın dağıtım işinde kullanılması hususunda yapılan anlaşma çerçevesinde araçların davacı şirketin kullanımına sunulduğunu beyan etmiştir.
Dava dilekçesi ekinde yer alan akaryakıt alım tablosunda dava konusu edilen araçlara 06/04/2021-25/05/2021 tarihleri aralığını kapsayan dönemde davacı şirket tarafından akaryakıt alımı yapıldığı, dosyada ödenen ücretin satış bedeli olarak ödendiğine dair başkaca bir delil bulunmadığı görülmüştür.
7-Mahkememizce dosya kapsamında toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinde, her ne kadar davacı tarafça davalıya banka kanalıyla gönderilen 100.000,00-TL ödemenin 3 adet aracın devri hususunda gönderildiği ileri sürülmüş ise de, davacının taraflar arasında mevcut bir satış sözleşmesi kapsamında bu paranın gönderildiğine dair soyut iddianın dışında herhangi bir somut delil bulunmadığı gibi, “araç bedeli” ifadesinin de tek başına satış sözleşmesi bulunduğunu göstermeyeceği, zira bu ifadenin tek başına araçların kiralama bedeli olarak gönderildiğini de göstermediği, ancak davalı tarafın dinlenen tanığının taraflar arasında bu yönde bir anlaşma bulunduğuna dair beyanı ile araçların fiilen davacı kullanımına bırakıldığı hususu da gözetildiğinde tarafların arasında araçların satışına dair bir sözleşme bulunduğu hususunun davacı tarafça ispat edilemediği değerlendirilmiştir.
Davacı tarafça 5 adet aracın kiralama ücreti için 100.000,00-TL’nin çok yüksek olduğu ve bu hususta bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de, davacının satış sözleşmesi bulunduğunu ispat edemediği, davalı tanığının araçların kullanımını davalı yanında çalışan işçilerin gerçekleştirdiğinin beyan ettiği hususları birlikte dikkate alındığında, taraflar arasındaki araç kullanımına ilişkin sözleşmenin içeriği ve kapsamının tam olarak bilinmediği, bu nedenle salt araçların rayiç kiralama bedelleri üzerinden sağlıklı bir sonuç elde edilemeyeceği değerlendirildiğinden bu yönde bir araştırmaya gidilmemiştir. Kaldı ki, bir an için 100.000,00-TL miktarın araç kiralaması için fahiş düzeyde yüksek olduğu kabul edilse dahi bu husus dosya kapsamındaki diğer deliller de dikkate alındığından yine de taraflar arasında bir satış sözleşmesi bulunduğu hususunu ispat etmekten uzaktır. Zira davacı taraf ticari defterlerini ibraz etmemiş, tanık deliline dayanmamış ve taraflar arasında satış sözleşmesi bulunduğuna dair dekont üzerinde yer alan “araç bedeli faturaya istinaden” ibaresi dışında herhangi bir somut delil de göstermemiştir. Davacı taraf ticaret şirketi olup basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Satış sözleşmesine istinaden yapacağı ödemenin muğlak bir ifade ile gönderilmesi ve satış sözleşmesine ilişkin herhangi bir yazılı delil bulunmaması karşısında bu muğlak durumdan lehine sonuç elde etmesi de mahkememizce mümkün görülmemiştir. Bir diğer taraftan “faturaya istinaden” açıklamasına rağmen davalı tarafça düzenlenen bir fatura bulunmadığı, davacının ticari ilişkinin sürdüğü 3 aylık süre boyunca da araç devrine ilişkin bir talebinin davalıya iletildiğine dair bir delil sunulmadığı hususları da davacı aleyhine değerlendirilmiştir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmiştir.
8-Davalı tarafça davacının kötü niyetle hareket ettiği ileri sürülerek icra inkar tazminatı talebinde bulunulmuş ise de 6100 sayılı HMK’nın 33.maddesinde yer alan “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” hükmü uyarınca tarafın inkar tazminatı nitelemesine bakılmaksızın kötü niyet tazminatı yönünden değerlendirme yapılmıştır.
Davacı taraf takipte ve davada davalıya yapılan 100.000,00-TL tutarlı ödemenin araç satışından dolayı gerçekleştirildiğini ileri sürmüş, gerçekleştirilen yargılama sonucu davacı tarafça bir satış sözleşmesi bulunduğu ispat edilemediği gibi, davalı tarafça gösterilen delillerden taraflar arasında araçların işletilmesi hususunda bir anlaşma bulunduğu, davacı ile davalı arasında yaklaşık 3 aya varan sürede 5 adet aracın davacı şirketin dağıtım ağında kullanıldığı, bu süre zarfında araç yakıtlarının da davacı tarafça karşılandığı ispat edilmiştir.
Yukarıda da değinildiği üzere, davacı taraf tacir olup basiretli bir tacir olarak davranarak yapmış olduğu iş ve işlemlerde ticari hayatın gerektirdiği dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Davacı tarafın davalıya yaptığı EFT ödemelerinde “Araç bedeli faturaya istinaden” ibaresi yer almış olup, satış veya kiralama şeklinde bir açıklama yer almamasıyla uyuşmazlığa dönüşen muğlak durumun bizzat davacının açıklamasından kaynaklandığı, davacı tarafın satış sözleşmesi iddiasına ilişkin somut herhangi bir delil bulunmadığı halde, davalının tanık delili ve araçların davacı dağıtım ağında kullanıldığına dair kanaat oluşturan tüketim kayıtları dikkate alındığında davacının EFT ödemesi sırasında açıklama olarak gösterdiği muğlak ifadeden hareketle taraflar arasında bir satış sözleşmesi bulunduğunu ileri sürerek icra takibine başladığı ancak davacının bu iddiasını ispat edemediği gibi, davalı tarafça sunulan delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesinde taraflar arasında araçların davacı dağıtım ağında kullanılmasından dolayı araçların kullanım bedeline nedeniyle bu ödemenin yapılmış olduğunun ispat edildiği gözetilerek davacının kötü niyetli olarak takipte bulunduğu değerlendirilmiş ve dava değerinin %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmiştir.
9-Dava öncesi dava şartı arabuluculuk yoluna gidildiği ve arabuluculuk sürecinin görüşme sonucu anlaşamama ile sonuçlandığı anlaşılmış olup arabuluculuk ücreti olarak 1.320,00-TL’nin devlet hazinesinden karşılandığı görülmüştür. Arabuluculuk ücreti yargılama giderlerinden sayılmakla davanın reddine karar verildiğinden bu ücretin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı takipte haksız ve kötü niyetli görülmekle dava değerinin %20’si oranında hesaplanan 20.963,70-TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin olarak alınan 1.790,04-TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 1.709,34‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 16.722,77-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davacının sarf ettiği yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
7-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.320,00TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Dair, davacı vekilinin e-duruşma yoluyla yüzüne karşı, davalı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır