Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/864 E. 2022/87 K. 01.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/864 Esas
KARAR NO : 2022/87

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 17/11/2021
KARAR TARİHİ : 01/02/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesi ile; …’ya ait …. plaka numaralı aracın, …….poliçe numarası ile 20.03.2018/2019 tarihleri arasında müvekkil şirket nezdinde “Z.M.M.S.” ile sigortalı bulunduğunu, Müvekkili şirket nezdinde Z.M.M.S. ile sigortalı aracın, 27.03.2018 tarihinde ehliyetsiz sürücü … tarafından sevki sırasında kusurlu olarak trafik kazasına karışmış ve kazada karşı araç sürücüsü …’a çarparak yaralanmasına sebebiyet verilmiş, akabinde olay yeri terk edildiğini, söz konusu kaza neticesinde karşı araç sürücüsü yaralanmış ve maluliyeti meydana geldiğini, maddi tazminat talepli olarak müvekkili şirket aleyhine açılan İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi … E. Sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında anılan dosya kapsamında elde edilen maluliyet oranını belirtir rapor dikkate alınarak; müvekkilİ şirket ile ……. arasında haricen anlaşma yapıldığını ve bu anlaşma gereği …..’ta meydana gelen maluliyet sebebiyle 72.646,00-TL maddi tazminat müvekkili şirket tarafından 13.06.2019 tarihinde ödendiğini, Z.M.M.S. poliçesi genel şartları B.4-b maddesi gereğince trafik sigortalı aracın ehliyetsiz sürücü tarafından sevk edilmesi sırasında kazanın meydana gelmesi durumunda sigortacıya, sigortalısına rücu edebilme hakkı tanındığını, dava konusu trafik kazasında da sigortalı araç sürücüsünun ehliyetsiz olup, kaza aracın ehliyetsiz sürücü tarafından sevki sırasında meydana geldiğini, ilaveten ZMMS poliçe genel şartları B.4-f maddesine göre bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sürücünün olay yerini terk etmesinin de rücu sebebi olarak belirtildiğini, bu sebeple müvekkili şirket tarafından ….’a ödenen 72.646,00-TL’nin ödeme tarihi olan 13.06.2019 tarihinden itibaren işleyecek faizi ve tüm ferileri ile birlikte davalıdan rücuen tahsili gerektiğini. dava konusu kazaya sebep olan araç ticari araç olduğundan huzurdaki uyuşmazlığın çözümünde Asliye ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, müvekkili şirket yukarıda açıklanan kaza sebebiyle sigortalıya yaptığı ödemelerin tahsili amacıyla davalı borçlu aleyhine İzmir … İcra Müdürlüğü ….E. Sayılı 7 örnek takibi başlatıldığını, ancak davalı borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazı sebebiyle takibin durduğunu, bu nedenlerle İzmir …. İcra Müdürlüğü …. E. Sayılı takibe ilişkin borçlunun itirazının iptali ile takibin; 72.646,00-TL asıl alacak, ödeme tarihinden takip tarihine kadar 13.094,44-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 85.740,44-TL üzerinden devamına, kazaya karışan ……. plaka numaralı araç kayıtlarına ihtiyati tedbir konulmasına, Davalı/borçlu aleyhine takibe haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davalının yerleşim yeri Manisa olduğundan, Davacı sigorta şirketinin başlatmış olduğu işlemler, Yetkisiz İcra müdürlüğü ve Yetkisiz Mahkemede açıldığından, öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, davacı sigorta şirketinin usulü bir hata yapmış olup, bu hatasından davalı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, Şöyle ki, Sigorta şirketinin mükerrer ödemeye sebebiyet verdiğini, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının ….. Soruşturma nolu Uzlaştırma Raporunda görüleceği üzere, kazada yaralanan 3. kişi … ile davalı arasında 13.000 TL bedelle Uzlaşmanın resmi yollarla sağlandığını ve 3. kişiye iş bu bedel ödenerek taraflar arasında anlaşma sağlanmış olduğunu, Ancak ………’ın ayrıca, kötü niyetle sigorta şirketine başvurarak fazladan bir bedel alması durumunda müvekkili davalının sorumluluğuna gidilemeyeceğinin açık olduğunu, keza, davacı Sigorta şirketinin, 3. kişi Veysel ile hem haricen anlaştığını hem de bu anlaşma sürecinde ve arabuluculuk sürecinde, müvekkili davalıya her hangi bir ihbarda da bulunulmadığını, eğer ki davacı şirketinn, davalıya anlaşma sürecini ihbar etseydi, müvekkili davalının uzlaşma tutanağını ve ödeme dekontlarını sunacağını ve böylelikle 3. kişi …’e sigorta şirketinin her hangi bir bedel ödemek zorunda kalmayacağını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
1-Dava, KZMSS poliçesinden doğan sorumluluğu nedeniyle zarar gören 3.kişiye ödeme yapan davacı sigortacının, kendi sigortalısı olan davalıdan ödemiş olduğu bedelin rücuen tahsili istemine ilişkindir.
2-Görev hususu kamu düzeninden olup mahkeme tarafından her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve Tüketici Kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Davanın tüketici mahkemesinde görülmesi ile ticaret mahkemesinde görülmesi arasında araç maliki açısından önemli farklılıklar oluşmaktadır. Davanın tüketici mahkemesinde görülmesi halinde hükmedilecek vekalet ücreti, dava sonunda harçtan sorumlu olmamak gibi önemli bir kısım avantajlardan faydalanma imkanı varken, davanın ticaret mahkemelerinde görülmesi halinde davalının tacirler hakkındaki hükümlere tabi olarak durumu tüketicilere göre oldukça dezavantajlı hale gelmektedir. Bu durumda davalı araç malikinin ticari amaçla mı yoksa tüketici ilişkisine dayanarak mı hareket ettiğinin titizlikle irdelenmesi gerekmektedir.
3-Bilindiği üzere sigortacının 3.kişiye ödediği tazminatı kendi sigortalısına rücu etmesi halinde aradaki ilişki halefiyet ilkesine değil sözleşmeye dayanmaktadır. Bu durumda sözleşmenin tarafları arasındaki hukuki duruma göre görevli mahkeme belirlenecektir. Sigortacı ile sigortalı arasındaki ilişki bir tüketici ilişkisi ise görevli mahkeme Tüketici Mahkemeleri, ticari nitelikte bir ilişki mevcut ise görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olacaktır.
Somut olayda davalı araç malikine ait aracın ruhsat kaydı hususi olup, davalı gerçek kişidir. Davalının sigortalı aracı ticari amaçlı olarak kullandığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu değerlendirilmiştir.
4-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ruhsat kaydı hususi olan yük taşıma maksatlı üretilmiş araçlarla ilgili değerlendirmesinde hususi-ticari ayrımında dikkat edilmesi gereken unsurlar açıklanmıştır;
“Somut olaya gelince; taraflar arasındaki satış sözleşmesine konu olan araç, tanıtım kılavuzunda genel olarak “ticari araç” olarak tasarlandığı belirtilmiş olsa da, dosyada mevcut olan araç ruhsatında aracın kullanma şeklinin “ticari” değil, “hususi” olduğunun yazıldığı dosyada bulunan Trafik Tescil Belgesinden anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde davaya konu aracın hangi amaçla kullanılmak üzere satın alındığının tespiti önem taşımaktadır. Davacı, aracı ticari amaçla kullanmak üzere değil hususi amaçla kullanmak üzere satın aldığını beyan ederek aracı “Hususi” olarak tescil ettirmiş, eldeki davayı da tüketici sıfatı ile Tüketici Mahkemesinde açmıştır. Bu durumda davacının aracı ticari amaçla değil, hususi amaçla satın aldığının kabulü gerekir. Bu hususun aksi de ispatlanabilir. Ancak davalı davacının aracı ticari amaçlarla kullandığını iddia etmemiştir. “(Yargıtay H.Genel Kurulu, 2012/13-1217 E. 2013/555 K. 17.04.2013 T.)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu çok isabetli bir şekilde, araç malikinin aracı “hususi” olarak tescil ettirmekle kullanım amacını da beyan etmiş olmaktadır. Bu hususun elbette aksi ispat olunabilecektir, ancak dosya kapsamında aracın ticari amaçla kullanıldığına dair herhangi bir delil bulunmamakta ise aracın hususi amaçla kullanıldığının kabulü gerekmektedir. Zira aracın ticari nitelikte olduğunun kabulü araç malikinin tacir olarak kabul edilmesine yol açmakta ve hukuken tüketici konumuna göre oldukça dezavantajlı bir duruma sokmaktadır. Araç malikini dezavantajlı duruma sokan hukuki bir durumun başkaca bir delil bulunmaksızın salt aracın kamyonet cinsi olup yük nakli amaçlı üretilmesi ticari kullanıma karine teşkil edemez. Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 2021/4375 E. 2021/2538 K., Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2018/3574 K. 2020/1985 K. Ve istikrar kazanan bir çok kararında aracın ruhsat kaydında hususi kullanım amacı işli olması halinde aracın fiilen ticari bir işte kullanıldığı ispat edilmedikçe hususi olarak değerlendirildiği görülmektedir.
5-Somut olayda, dosya içeriğinde bulunan araç ruhsat kaydına ilişkin evrakın incelenmesinde kullanım amacı bölümünde “YÜK NAKLİ-HUSUSİ” ibaresinin yazılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bir aracın ticari kullanıma özgü olduğunun kabulü için “ticari” amacın ruhsata işli olması gerekmektedir. Hususi kullanım kaydı bulunan bir aracın salt “yük nakli” kullanım amacına göre üretilmiş olması aracın ticari olduğunu göstermez. Araç sahibi şahsi yüklerinin taşınmasında kullanmak üzere yük nakline yarar bir aracı “hususi” kaydı ile satın aldığında bu aracın ticari amaçlı kullanılmadığı açıktır. Dosya kapsamında aracın ticari amaçlı kullanıldığına dair farklı bir bilgi ve belge de yer almamakta olup, dava konusu sigorta poliçesinde dahi aracın ticari amaçlı kullanıldığına yönelik bir kayıt bulunmamaktadır, aracın trafik kaydı gözetildiğinde hususi amaçlı kullanıldığının kabulü gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay’ın farklı kararlarında “yük nakli-hususi” kayıtlı araçların ticari olarak değerlendirilemeyeceği yönünde istikrar kazanmış uygulaması bulunmaktadır.
“Davacı vekili meydana gelen kaza nedeni ile ortaya çıkan zararların tazmini amacı ile eldeki davayı açmış, faiz türü olarak avans faizine karar verilmesini talep etmiş, Hakem Heyetince de avans faizine karar verilmiştir. Zarara neden olan aracın ruhsat kaydında kullanım amacı “yük nakli-hususi” yazmaktadır. Ceza dosyasındaki beyanlarda 31.12.2013 günü saat 21:00 sıralarında kazaya karışan araç ile davacıyı hastaneye götürürken kazanın gerçekleştiği beyan edilmiştir. Kazaya karışan aracın ticari kullanım sırasında gerçekleştiği ispat edilemediğinden hususi kullanım sırasında zarar gerçekleştiğinden faiz türü olarak yasal faize karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere avans faizine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”(Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 2021/2538 E. 2021/4375 K. 08.07.2021T.)
“Somut olayda davacı gerçek kişi olup tacir olduğuna dair bilgi ve belgeye dosyada rastlanılmadığı gibi dava konusu aracın trafik ruhsat kaydında ise kullanım amacı olarak “hususi” yazmaktadır. Bu durumda görevli mahkeme, tüketici mahkemesidir. ” (Yargıtay 20.Hukuk Dairesi 2017/6990 E. 2017/5940 K. 28/06/2017 T.)
“Dava konusu araca ilişkin bilgilerde, aracın gayri ticari panelvan kamyonet olduğu, ticari-genişletilmiş kasko poliçesi ile sigortalı olduğu aracın ticari olarak ilişkin dosya kapsamında bilgi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, davanın tüketici sıfatını kaldıran bilgi bulunmaması , poliçenin düzenlenmiş tarzının tek başına davayı ticari hale getirmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.” (İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi 2020/2325 E. 2020/2020 K. 04/12/2020 T.)
6-Her ne kadar “yük nakli-hususi” ruhsat kaydı bulunan araçların ticari nitelikte olduğuna yönelik görüşler içeren yüksek mahkeme kararlarına da rastlanmakta ise de bu kararlarda dosya kapsamında araçların üzerinde ticari amacı kullandığını gösterir iş yeri isim ve logolarının bulunduğu veya dosya davalısının aracı ticari amaçlı kullandığını gösterir başka delillerin de bulunduğu, oysa ki görülmekte olan dosyada davalıya ait aracın ticari veya mesleki amaçla kullanıldığına dair bir delil bulunmadığı gözetildiğinde bu kararların emsal nitelikte olamayacağı değerlendirilmiştir.
7-Ayrıntılı gerekçeleri yukarıda açıklandığı davalıya ait aracın ruhsat kaydının hususi olduğu, üretim amacının tek başına aracı ticari hale getirmeyeceği, aracın ticari amaçlı kullanıldığının kabulü için başkaca delillerin bulunması gerektiği, dosya kapsamında ise aracın ticari kullanımına yönelik herhangi bir kayıt, delil veya beyan bulunmadığı gözetildiğinde aracın ruhsat kaydına itibar edilerek hususi olarak nitelendirilmesi gerektiği, davalının trafik tescilini hususi olarak gerçekleştirerek kullanım amacına yönelik bu yönde bir irade açıklamasında bulunduğu, aksinin ispat edilmedikçe aracın hususi kabul edilmesi gerektiği anlaşıldığından görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olacağı değerlendirildiğinden mahkememizin görevsizliğine ve İzmir Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, İZMİR TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,
2-HMK’nun 20.maddesi uyarınca bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dava dosyasının yetkili ve görevli İzmir Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, kesinleşmeden itibaren 2 haftalık süre içerisinde dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmezse davanın açılmamış sayılacağının İHTARINA,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı taktirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
01/02/2022

Katip…
e-imza
¸

Hakim …
e-imza
¸