Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/537 E. 2023/352 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/537 Esas
KARAR NO : 2023/352
DAVA : Menfi Tespit (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/08/2021
KARAR TARİHİ : 27/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İzmir … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında davalı …’ın alacaklı, davacı müvekkil … ile dava dışı …’ün borçlu olduğu takip başlatılmış olup takibin dayanağının; … Bankasının 102.500 TL bedelli, 25.02.2019 tarihli, … numaralı çek olduğunu, davalı tarafından her ne kadar müvekkilinden alacaklı olduğu iddiasıyla icra takip işlemleri sürdürülmekte ise de işbu davanın tarafları arasında imzalanan inançlı işlem sözleşmesi gereğince müvekkilinin, davalıya borçlu olmadığını, davalı tarafından İzmir …. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasında takip işlemlerine devam edilmesi halinde davalının kendi isteği doğrultusunda ve anlaşmaya uygun olarak hareket edeceğine inanan ve güvenen müvekkilinin dosya borcunu kapatmak yahut 68 yıllık hayatı boyunca çalışması neticesinde elde etmiş olduğu taşınmazlarının mülkiyetini kaybetmek zorunda kalacağını, bu nedenle davalının imzasını içerir yazılı delil ile davalıya borçlu olmadığı ispatlanan müvekkilinin mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağını yahut tamamen imkânsız hâle geleceğini, ayrıca gecikme sebebiyle ciddi bir zarara uğrayacağı açık olduğundan İzmir … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında devam eden icra takibinin müvekkili davacı açısından durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davanın kabulü ile davacı müvekkilinin İzmir … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası nedeniyle davalının borçlu olmadığının tespitine, davacı müvekkili menfi tespit davası açma mecburiyetinde bırakan haksız ve kötü niyetli davalı aleyhine takip konusu bedelin %20’sinden az olmamak üzere tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ekinde sunulmuş bulunan İnançlı İşlem Sözleşmesinin, bahsedilen İzmir …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına ilişkin olduğunun belli olmadığını, belirtilen sözleşmede, anılı icra müdürlüğü dosyasının numarasının geçmediğini, kaldı ki, sözleşmede 100.000.00.TL lik çek ile ilgili icra takibi yapıldığının belirtildiğini, ancak İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına ilişkin çek tutarının 102.500.00-TL olduğunu, davacı taraf, dava dilekçesinde,”davacının (…) İzmir …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası nedeniyle müvekkile (…) borçlu olmadığının tespitine” karar verilmesi istediğini, sunulan İnançlı İşlem Sözleşmesine göre, böyle bir talebin kabulü hukuken mümkün olmadığı belirterek, Mahkemenizde açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takip dosyasına yönelik menfi tespit istemine ilişkindir.
İzmir …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davalı tarafından davacı ve dava dışı 3. kişi aleyhine toplam 118.965,29-TL üzerinden, keşidecisinin dava dışı …, lehtarının davacı, yetkili hamilin davalı olduğu, 102.500.00-TL bedelli 25/02/2019 keşide tarihli çeke özgü haciz yolu ile icra takibinin başlatıldığı, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiği ve takibin kesinleştiği görülmüştür.
Davacı/lehtar taraflar arasındaki 26/01/2021 tarihli sözleşme nedeniyle davacı/hamile borçlu olmadığını iddia etmektedir.
İmzası inkar edilmeyen 26/01/2021 tarihli sözleşme incelendiğinde taraflarının davacı ve davalı olduğu, içeriğinde; “alacaklı … olan borçluları …. olan 100.000,00-TL bedeli çek ile ilgili icra takibinde alacaklı … görünse de, gerçek alacaklı … olup namı müstear hükümleri gereği alacaklı … olarak işlemler başlatılmıştır. İcra takibine konu çek bedeli tahsil edildiğinden tahsil edilen bedelin yüzde 40’ı (yüzde kırkı) …’ın yüzde 60(yüzde atmışı) Hamdi Meçekoparanın olacaktır. Bu paylaşım dosyaların nihayetinde paranın tahsil edilmesi ile birlikte yapılacaktır.”yazılı olduğu görülmüştür.
Davacının şikayeti üzerine İzmir CBS’ nin … soruşturma sayılı dosyası incelendiğinde, 05/04/2022 tarihinde; ” Şüpheliye atılı güveni kötüye kullanma suçunun, başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, failin kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması veya bu devir olgusunu inkar etmesi halinde oluşacağı, fakat somut olayda şüpheli ile müştekinin arasında bir anlaşmanın olduğu, bu anlaşma gereği borcun ödenmemesi üzerine çekin icraya konulduğu, bu bağlamda atılı suçun unsurları itibari ile oluşmadığı, uyuşmazlığın hukuki uyuşmazlık teşkil ettiği anlaşılmakla, Şüpheli hakkında atılı suçtan kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA,” şeklinde karar verildiği ve karara karşı itiraz yoluna başvurulmadığı (davacı vekilinin 27/04/2023 tarihli celse beyanı) görülmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir (HGK’nun 2013/19-1155 E, 2014/660 K.).
Somut olayda, davacı 26/01/2021 tarihli sözleşmeyi delil olarak belirtmiş ve davacı/hamile borçlu olmadığını iddia etmiştir. Dava konusu takip dosyasının dayanağı olan çek bedelinin 102.500,00 TL olduğu, sözleşme içeriğinin ise 100.000,00 TL bedelli çeke ilişkin hazırlandığı, davacı vekilinin dava dilekçesinde bedel farklılığına yönelik açıklama yapmadığı bu hali ile menfi tespite konu takip dosyasının dayanağı olan çek ile iddiaya konu çekin aynı olmadığı kanaatine varılmakla ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispat edemediği sabit görülmekle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken karar ve ilam harcının (179,90 TL) başlangıçta yatan peşin harçtan mahsubuna, artan harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan ve harcanan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 18.844,79 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/04/2023
Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı