Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/494 E. 2022/857 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/494 Esas
KARAR NO : 2022/857
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 09/07/2021
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
YAZIM TARİHİ : 08/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta Anonim Şirketi tarafından Kasko Sigortası ile sigortalı … plakalı müvekkili şirkete ait aracın; 18.03.2021 tarihinde sürücü … sevk ve idaresinde iken iki taraflı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, resmi trafik ekipleri tarafından tanzim edilen 18.03.2021 tarihli maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağında da belirtildiği gibi kazaya sebebiyet veren müvekkiline ait araç sürücüsü olduğunu, Müvekkiline ait bu araç ise kaza tarihi itibarı ile … Sigorta A. Ş. tarafından … poliçe numarasıyla kasko sigortalı olduğunu, poliçe başlangıç ve bitiş tarihlerinin 20.12.2020-20.12.2021 olduğunu, davaya konu hasar nedeniyle yapılan başvuru üzerine davalı şirket tarafından ekspertiz raporu aldırılmış ancak tespit olarak “yapılan inceleme neticesinde sigortalı araç sürücüsünün olay yerini sebepsiz terk ettiğinin tespit edildiği, kasko genel şartları 45,10. maddesi gereği tazminat ödemesi yapılamayacağı” gerekçesiyle taleplerinin hukuka aykırı olarak reddedildiğini, bunun üzerine taraflarınca araçtaki hasar miktarının tespiti amaçlı İzmir 5. Sulh Hukuk Mah. … D.İŞ dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda hasar bedelinin 81.000.000 TL olarak tespit edildiğini, davalı şirketin gerekçesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, olay yerinin terk edilmesinin, tek başına teminat dışı hal olmadığı gibi ispat yükününde iddia eden sigorta şirketine ait olduğunu, davalının tazminatı ödeme yükümlülüğünün olduğunu, avans faizi taleplerinin olduğunu, belirterek 100.00-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans ( ticari temerrüt) faizi ile davalı sigorta şirketinden tahsiline, AAÜT m.16/2-c gereği arabuluculuk görüşmelerine katılmamız sebebiyle arabuluculuk vekalet ücretine hükmedilmesine, İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesine … değişik iş sayılı dosyasında yapılan 869,90-TL gider avansı ve 910.00-TL vekalet ücreti ile birlikte işbu davamızda yapılacak yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdinde … poliçe numaralı kaskolay hususi genişletilmiş kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan … plakalı aracın 18.03.2021 tarihinde karıştığı kaza neticesinde meydana geldiği iddia edilen hasar bedelinin karşılanması talebi üzerine … nolu hasar dosyası açıldığını, müvekkili tarafından yapılan araştırma neticesinde davacının hasar tazmini talebinin reddedildiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında kurulan kasko sigorta poliçesine ilişkin sözleşmenin 6502 sayılı TKHK’nın 3. maddesi anlamında bir tüketici işlemi olması ve görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması nedeniyle görevsiz mahkemede açıldığını, davanın usulden reddinin gerektiğini, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 99. Maddesi gereği sigorta şirketine yapılan geçerli başvurudan sonra 8 iş günü sonunda temerrüdün gerçekleşeceği belirtildiğini, ancak geçerli bir başvuru bulunmaması halinde temerrüt tarihinin dava tarihinden itibaren gerçekleşeceğini hem Yargıtay hem de doktrin nezdinde kabul gördüğünü, nitekim somut olay bakımından müvekkili temerrüde düşürecek usule uygun bir başvurunun mevcut olmadığını, o halde başvuran davacının ihbar tarihinden faiz yürütülmesi talebinin reddi aksi halde temerrüt tarihinin dava tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek, davanın görevsiz mahkemede açılmış olması sebebiyle usulden reddine; mahkeme aksi kanaatte ise açıklamalarımız doğrultusunda davanın esastan reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişiden alınan raporun sonuç kısımına göre; Hasar Onarım Bedeli Bakımından; Kaza ile hasarın uyumlu olduğu,
A-Eksper Ömer Erçığ Kasko Ekspertiz Raporuna göre; hasar onarım bedelinin 72.608,14 TL yedek parça, 5.546,00 TL işçilik olmak üzere toplam 78.154,14 TL+kdv, kdv dahil 92.221,88 TL olduğu,
B-D.İş Dosyası Bilirkişi Raporuna göre hasar onarım bedelinin 61.666,79 TL yedek parça, 7.510,00 TL işçilik olmak üzere 69.176,79 TL +kdv, kdv dahil 81.628,61 TL olduğu, bu bedelden 628 TL hurda tenzili uygulandığında, toplam 81.000,00 TL olduğu,
C-Yukarı kısımda açıklanan gerekçelerle, D.İş Bilirkişi Raporuna iştirak edilerek hasar onarım bedeli bakımından tarafımızın görüş kanaat ve tespitinin 81.000,00 TL yönünde olduğu,
Araç Sürücüsü ve Kaza Yerini Terki bakımından;
•Kaza sonrası resmi ekiplerin tanzim ettikleri 18.03.2021 tarihli maddi hasarlı trafik kazası tutanağında; “Sürücü Bilgileri” kısmında davacıya ait ve davaya konu … plakalı aracın sürücüsü ile ilgili olarak “SÜRÜCÜ FİRARİ” yazılı olduğu, bu durumda kırmızı ışıkta duran dava dışı … plakalı araca arkadan çarpan … plakalı davacı aracının sürücüsünün kim olduğunun, kaza Tespit Tutanağında (kaza arından sürücünün hemen aracı terk edip ayrılması nedeniyle) tespit edilememiş olduğu,
•… plakalı davacı aracının Sürücüsünün “kaza yerini terk etmesini haklı kılacak herhangi bir objektif ve zorlayıcı sebep olduğuna ilişkin somut bilgi veya belgenin dosya içeriğinde görülemediği, diğer yandan da, … plakalı davacı aracının sürücüsünün, sürücü belgesi olmadığı yada kaza anında alkollü olduğuna dair dosya içeriğinde bir delil/belge bulunmadığı,
•Yukarıdaki belirtilen ve açıklanan hususlar dahilinde, araç sürücüsünün kazanın hemen ardından olay yerini terk etme sebebinin değerlendirilmesi ve kasko poliçe klozuna aykırı davranış içerip içermediğinin değerlendirilmesinin (hukuki bir mevzu olması nedeniyle) sayın Mahkemeye ait olduğu,”şeklinde rapor sunduğu görülmüştür.
Davacı vekili bedel arttırım dilekçesi ile toplam 81.000.00-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Sunulan bedel arttırım dilekçesine karşı davalı tarafça zamanaşımı defi ileri sürülmüş ise de; dava dilekçesinde davanın HMK m. 107 gereğince belirsiz alacak davası olarak açıldığının belirtilmesi nedeniyle zamanaşımı süresinin alacağın tamamı yönünden dava tarihi itibariyle kesileceğinden savunmaya itibar edilmemiştir.
Dava, kasko sigorta poliçesine istinaden hasar bedelinin davalı sigorta şirketince tazmini istemine ilişkindir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde mahkememizin görevine itiraz etmiş ise de; ihtilafın sigorta sözleşmesinden kaynaklandığı ve tarafların tacir olduğu görüldüğünden mahkememizin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet veya müziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1 ve 1410. maddeleri uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı Yasanın 1409/2. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve 6102 sayılı TTK’nın 1446. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Sigortacı, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu ve bu oluş şeklinin sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorundadır.
Davacıya ait aracın davalı şirket nezdinde kaskolu olduğu ve 18.03.2021 tarihli rizikonun poliçenin yürürlük süresi içinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir. (Poliçe yürürlük 20.12.2020-2021- Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi).
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, rizikonun Kasko Sigortası Genel Şartları A.5 hükmü gereği (kaza yerini terk) teminat kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosya arasında yer alan 18.03.2021 tarihli kaza tespit tutanağına göre sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini terk ettiği ihtilafsızdır.
KAKSGŞ A.5.10 “Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması” hükmünü içermektedir.
KAKSGŞ A.5.10 maddesinde yer verilen A.5.4 ve A.5.5 hükümleri ise;
KAKSGŞ A.5.4 “Poliçede gösterilen aracın, ilgili mevzuat hükümlerine göre gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” düzenlemesini içermekte,
KAKSGŞ A.5.5 ise “Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” düzenlemesi şeklindedir.
Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5. maddesinde “teminat dışında kalan zararlar” düzenlenmiştir. A.5.4 hükmünde poliçede gösterile aracın sürücü belgesiz kişi tarafından kullanılması sırasında oluşan hasarlar hali, A.5.5 hükmünde ise aracın uyuşturucu madde veya Yönetmelikte belirtilen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce kullanılması sırasında meydana gelen zararlar hali düzenlenmiştir. Her iki durumda da meydana gelen zararın teminat kapsamı dışında olduğunun ispat yükü TTK 1409/2. maddesi uyarınca sigortacıdadır.
A.5.10 hükmünde ise esasen ispat yükünün yer değiştirdiğinin kabulü mümkün değildir. Bu sonucu doğuracak biçimde yalnızca “kaza yerinin terk edilmesi” olgusunun ispatının sigortacı tarafından yerine getirilmesi suretiyle 1409. maddenin 2. fıkrası gereğince ispat yükünü yerine getirdiğinin kabulü, buna karşın zorunlu halin varlığı ve A.5.4 ve A.5.5 maddelerindeki hallerin sözkonusu olmadığı vakıalarının ispatını sigorta ettiren/sigortalıya yükleyecek biçimde maddenin yorumlanmasının 1452/3. maddesi nedeni ile mümkün olmadığını da söyleyebiliriz.
Zira kaza yerinden ayrılmanın sözkonusu olmadığı durumlarda A.5.4 ve A.5.5 maddelerindeki hallerin varlığının ispatı sigortacıda kabul edilirken salt kaza yerinden ayrılma olgusunun varlığı sonucu A.5.4 ve A.5.5 hallerin olmadığının ispatını sigorta ettiren/sigortalıya yüklemek hem 1452/3. hükmüne hem de HMK’nin 190. maddesine aykırı olarak menfi vakıanın ispatının genel ispat ilkelerine aykırı olarak sigorta ettiren/sigortalıya yüklemek doğru değildir. Esasen A.5.10 hükmündeki düzenleme incelendiğinde A.5.4 ve A.5.5. maddedeki hallerin varlığının ispatının genel kurala uygun olarak (TTK m. 1409/2) sigortacıya yüklendiği anlaşılmaktadır. Sigortacının “kaza yerinden terk” vakıası yanında, “terk nedeninin A.5.4 ve A.5.5. maddedeki ihlallerin varlığı nedeni ile sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek amaçlı olduğunu” ispat ile yükümlü tutulmuş, sigorta ettiren/sigortalı ise zorunlu hallerin varlığını ispat külfeti altındadır.
Yine salt kaza yerinden ayrılmanın 1446. maddenin 2. fıkrasındaki sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiğine dair bildirim yükümlülüğe aykırı biçimde doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmediği veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ettiği şeklinde de kabul edilemeyecektir. Bu durumda dahi yukarıda da değinildiği üzere, sigortacının iddia ettiği olayın gerçekleşme şekline göre rizikonun KSGŞ A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
Bu anlamda kaza yerinden zorunlu haller dışındaki her ayrılmanın 1446/2. maddesi uyarınca bildirim yükümlülüğünün kötüniyetle ihlali ya da A.5.4 ve A.5.5. maddedeki ihlallerin varlığı nedeni ile sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek amaçlı olarak değerlendirmesi mümkün değildir.
Yukarıda anılan Kanun hükümleri gereği ispat yükü üzerinde bulunan davalı kasko şirketi, sürücünün haklı sebep olmadığı halde olay yerini terk etmiş olmasının sürücünün ehliyetsiz ya da alkollü olduğu varsayımına dayanmış; bunun dışında sürücü değişikliği ya da alkollü sevki ispata yarar delil getirememiştir. Davalı sigortacının oluşun farklı olduğu ve teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre kazada dava dışı sürücünün, sürücü değişikliği yaptığı ya da aracı alkollü kullandığı hususunun sabit olmadığı, dosya kapsamındaki belgelerden sürücünün dava dışı … olduğu ve alkol tespiti bulunmadığının anlaşıldığı, kaldı ki bu husus sabit olsa bile, bunun tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar etme anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla ispat külfetinin de yer değiştirmeyeceği açık olduğundan (YHGK., 1997/11-772-1043; YHGK., 1998/11-872-905; YHGK., 2010/17-655-688,HGK. 2013/17-2303-20151479), mahkememize sunulan bilirkişi raporundaki hesaplamalar ayrıntılı ve denetlenebilir olduğundan hükme esas alınarak davanın kabulüne, davalı sigorta şirketinin red tarihinden itibaren taraflar tacir olduğundan kabul edilen bedele avans faiz işletilmesine karar vermek gerekmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 326.maddesi gereğince yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği yönündeki yasal düzenlemeye nazaran, davacı yanca İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesine müracaat ile yaptırılan … D.İş sayılı dosyasındaki giderlerden davanın açılmasına sebebiyet veren davalının sorumlu tutulması
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-81.000,00 TL hasar bedeli tazminatının davalı sigorta şirketinden 08/04/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 5.533,11 TL karar ve ilam harcının yatan 1.441,30 TL peşin harç ve tamamlama harcından mahsubu ile eksik kalan 4.091,81 TL’ nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Yargılama sırasında davacı tarafından yatırılan ve harcanan 1.441,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 80,20 TL posta ve diğer giderler, 600,00 TL bilirkişi masrafı, delil tespiti dosyasında yer alan 1.779,90 TL masraf olmak üzere toplam 3.960,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 12.960,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-6325 sayılı HUAK uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davalıdan alınarak Hazine’ ye irat kaydına,
7-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili davalının yokluğunda tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/12/2022

Katip
¸

Hakim
¸

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”