Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/383 E. 2022/652 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/383 Esas
KARAR NO : 2022/652

DAVA : İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/05/2021
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesi ile; davacı kooperatifin ortaklarından olan davalı …’in, genel kurul toplantılarına katılıp, üye sıfatı ile hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeden aidat ödemeleri yaptığını, daha sonra aidat ödemelerini aksatan davalının, aleyhine icra takibi başlatılınca bu kez kötü niyetli olarak üye olmadığını iddia ettiğini, toplanan aidatlarla verilen hizmetlerden yararlanan davalının, aidatlarının yanı sıra diğer borçlarını da ödemediğini, davalının ödemediği aidatların tutarının 3.350,00-TL olduğunu, bunlar için 493,40-TL faiz tahakkuk ettirildiğini, ayrıca 2.500,00-TL de, İZSU abonelik ve kanal katılım bedeli borcunun bulunduğunu; sözü edilen alacakların tahsili için İzmir 26. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak itiraz edilerek durdurulduğu için sonuç alınamadığını, davalının kooperatif üyesi olmadığı yönündeki iddialarının haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline ve takibin devamına, %20’den az olmamak üzere tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla, talep edilen aidat borçlarının hangi alacak kalemlerini kapsadığının ve hangi aylara ait olduğunun açıklanmaması nedeniyle, “aidat borcu” adı altında talep edilen başta hangi alacak kalemleriyle ilgili olduğunun açıklanması gerektiğini, “…Mah. …Sokak, No:….. / İzmir” adresindeki taşınmazı, 2011 yılında …’dan alan ve 2020 yılında …’a satan müvekkilinin hiçbir zaman davacı kooperatife üye olmadığını; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun, ortaklığa girme usul ve esaslarına düzenleyen 8. maddesindeki şartların hiçbirisinin mevcut olmadığını, müvekkilinin, taşınmaz satın alırken ortaklığı da devralmadığını; Yargıtay kararlarına göre, taşınmazın satın alınması ile ortaklığın devir alınması ayrı ayrı işlemler olduğundan, sadece taşın-mazın satın alınmasının, ortaklığın da devir alındığı anlamına gelmediğini; davacı kooperatifin, elektrik ve sularını keseceğini söyleyerek, site sakinlerine baskı yapmak suretiyle, ortak olmaya ve aidat ödemeye zorladığını, müvekkilinin kooperatif üyesi olma iradesini ortaya koyacak hiçbir eyleminin ve söylemi-nin bulunmadığını; buna rağmen parasal yükümlülükler yönünden ortak olarak görülmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin, taşınmazı 2011 yılında almasına karşılık, üyelik kararının yaklaşık 3 yıl bek-lendikten sonra 18.07.2014 tarihinde alındığını; salt bu durumun dahi karşı tarafın kötü niyetli ol-duğunu açıkça ortaya koyduğunu, müvekkilinin, davacı kooperatifin üyesi değil, yalnızca …Sitesinin bir sakini oldu-ğunu; tüm işlemlerin, “Kooperatif” değil, “Site” ünvanı kullanılarak yapıldığını; bu hususun, genel kurul toplantılarında da açıkça belirtildiğini; gerek müvekkilinin ve gerekse birçok sakinin, “site aidatı” olarak ödeme yaptığını; bu ödemelerin kooperatif aidatı olarak görülemeyeceğini; İZSU’ya yapılacak başvuru için sakinlerden vekâletname alındığını; bu vekâletnamelerde dahi …Sitesinden bahsedildiğini, Kooperatifler Kanunu’nun 81. maddesinde, konut yapı kooperatiflerinin ana sözleşmede gösterilen işlerin tamamlanması ve ferdi mülkiyete geçilip konutların ortak adına tescil edilmesiyle amacına ulaşmış sayılacağı ve dağılacağına dair hüküm bulunduğunu; henüz tasfiye işlemleri ta-mamlanmamış yapı kooperatifi yönetiminin yanına birde site yönetiminin oluşturulmasının, uygu-lamada çift başlılığa neden olduğunu; bu nedenle site sakinlerine sağlanan hizmetlerin için gerekli işlemlerin hepsinin site yönetimi adı altında gerçekleştirildiğini; bu hizmetlere ilişkin bedellerin de yine site yönetimi tarafından karşılandığını; bu nedenle davacı kooperatifin müvekkilden “gider pa-yı” yahut “aidat” adı altında herhangi bir alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, her ne kadar müvekkilin genel kurul toplantılarına katıldığı iddia edilmiş ise de, 9 yıldır …Sitesinde oturan müvekkilinin, eşi …’e sadece 1 defa genel kurul toplantısına katılması için yetki verdiğini; Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 30.12.2011 tarih, E.2011/2794 ve K.2011/2992 sayılı kararında da belirtildiği üzere, işin aslını öğrenmek amacıyla sadece bir defa genel kurul toplantısına katılmasının, kooperatif ortaklığını kabullendiği şeklinde yorumlanamayacağını, müvekkilinin, taşınmaz satın aldığını ancak üyeliği devralmadığını; ortak olmak için başvu-ruda bulunmadığını ve ortaklık kaydının yapılması için herhangi bir belge teslim etmediğini; bu ne-denle kooperatif üyesi olmadığını, muhtelif tarihlerde keşide ettiği ihtarnameler (Urla Noterliği, 27.06.2018 / 08149 & 27.09.2019 / 11723 & 31.05.2019 / 06362) ile davacı kooperatife bildirdiğini; buna rağmen davacı kooperatifin baskı ve tehditle, gerek müvekkilini ve gerekse diğer sakinleri üye yapmaya veya üye gibi göstermeye çalıştığını, davalı müvekkiline ait konutun bulunduğu parselde toplam 7 adet bağımsız bölüm bulun-duğunu; 2006 yılında kat mülkiyetine geçildiğini ve ekte sunulan Yönetim Planının oluşturulduğu-nu; bu Yönetim Planına göre 7 adet bağımsız bölüm için Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca site yöne-timi kurulmasının mümkün olduğunu; kooperatiften bağımsız olan bu parsele kooperatif tarafından hizmet verilmesinin hukuken mümkün olmadığını; bu şartlarda İZSU’ya ödenen kanal katılım payı-nın, bu parsel için oluşturulmuş site yönetimi varsa bu yönetim adına, yoksa sakinlerden birisi adına kesilmesi gerekirken, davacı kooperatif adına kesilmesinin de usule ve hukuka aykırı olduğunu; davacı kooperatife bu kapsamda bir bedel ödenmesini gerektiren herhangi bir işlem tesis edilmediğini, haricen edinilen bilgilere göre, 01.12.2017 tarihinde alınan bir kararla, İZSU’ya ödenecek katılım bedelleri 2.500,00 TL olarak belirlenmiş ise de, alınan kararın usule ve hukuka aykırı oldu-ğunu; zira İZSU’dan gelen 15.05.2020 tarihli cevap yazısında, “içme ve kullanma suyu şebeke hat-tımız olmadığı tespit edilmiştir”denildiğini; kısacası davacı kooperatifin talep ettiği 2.500,00 TL’nin karşılığı olacak bir iş ve imalat yapılmadığını; 2018 yılında, site sakini olarak, İZSU’ya yapılacak ödemeler konusunda Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne dilekçe veren kişilerin, yönetime girdikten sonra tam aksi yönde hareket ede-rek, müvekkilinin aleyhine icra takibi yapılmasına ve dava açılmasına sebebiyet verdiklerini; bu davranışlarının, kooperatif yönetiminin kötü niyetini açıkça ortaya koyduğunu, Kooperatif üyesi olmaması nedeniyle müvekkilinden, yıllık %18 gecikme faizi talep edil-mesinin usulsüz olduğunu belirterek, haksız açılan ve hukuki dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava İİK 67.Maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali davasıdır.
2-Davacı taraf davalının davacı kooperatif ortaklarından olduğunu ve takibe konu aidat borcu, aidat borcu işlemiş faizi ve İzsu abonelik ve kanal katılım bedeli borcu bulunduğunu ileri sürerek itirazın iptalini talep etmiştir.
3-Davalı taraf cevap dilekçesinde davalının davacı kooperatif üyesi olmadığını, taşınmazı 2011 yılında … isimli kişiden satın aldığını ve 2020 yılında … isimli kişiye sattığını, kooperatife üyelik başvurusu olmadığını, satıcıdan üyeliği devralmamış olduğunu, yalnızca taşınmaz mülkiyetini devraldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
4-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalının davacı kooperatif üyesi olup olmadığı ve takip konusu alacaklardan davalının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
5-Bilindiği üzere kooperatif üyeliği üyelik talebinde bulunulması ve kooperatif tarafından bu talebin uygun bulunmasıyla gerçekleşmektedir. Yine yerleşik yargısal içtihatlar uyarınca eylemli olarak kooperatif faaliyetlerine katılıp üyeymiş gibi hareket ederek kooperatif üyeliğinin benimsendiği hallerde de kişinin kooperatif üyesi olarak değerlendirilebileceği kabul edilmektedir.
6-Somut olayda mahkememizce uyuşmazlık konusu hususlarda kooperatif kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, dosyaya sunulan 19/07/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı kooperatif kayıtları ve dosya kapsamına göre davacı kooperatifin 2007 yılında ferdileşmeye gittiği, 2012 yılında tasfiye kararı alınarak tasfiyeye gidildiği ancak tasfiyenin sonuçlanmadığı, kooperatifin bir inşai faaliyetinin bulunmadığı, kooperatifin bulunduğu taşınmazlarda ayrı bir yönetim oluşturulmadığı, davalının üye kayıt fişinin bulunmadığı ve yalnızca 30/04/2016 tarihli genel kurul toplantısına katılması için eşine vekalet verdiği, bunun dışında kooperatif üyeliğine ilişkin bir faaliyetinin bulunmadığı yönünde rapor düzenlenmiştir.
7-Davacı tarafça icra takibi dava aidat borcu ve İzsu bağlantı katılım bedeli alacağına istinaden açılmış olup, davalının ikamet ettiği taşınmazın yer aldığı bina ve sitede Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca ayrı bir apartman yönetimi oluşturulmadığı, apartman ve site yönetim işlerinin de davacı kooperatif tarafından yerine getirildiği yargılama sırasında davacı vekilinin 03/03/2022 tarihli beyan dilekçesi ile anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda davacı kooperatifin tasfiye halinde olduğu, inşai faaliyetinin bulunmadığı, toplanan aidatların kooperatif ve sitenin genel giderleri ve yönetim giderlerinde sarf edildiği belirlenmiştir.
Davalı kat malikinin kooperatif üyeliği için herhangi bir başvurusu bulunmadığı gibi, davacı kooperatif tarafından inşa edilen konutların Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca görülecek iş ve işlemler için ayrı bir apartman/site yönetimi oluşturulmadığı, apartmanın ortak ihtiyaçlarının kooperatif yönetimi tarafından karşılandığı ve aidat toplandığı anlaşılmakta olup, davalı konut malikinin apartmanın mülkiyetinde bulunduğu 8 yılı aşkın süre boyuna 1 kez genel kurul toplantısına katılmış olması ve belirli dönemlerde aidat ödemiş olması, kooperatif-apartman yönetiminin iç içe geçmiş şekilde devam etmiş olduğu da gözetildiğinde, davalının kooperatif üyeliğini benimsediği şeklinde değerlendirilemeyeceği kanaati oluşmuştur. Zira ödenen aidatların kooperatif faaliyetlerinden dolayı ödenmediği, konutların ortak giderleri ve genel yönetim için sarf edildiği dikkate alındığında aidat borcunu ödeyen kat malikinin bu davranışının kooperatif üyeliğine yönelik olarak değil, Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmek gayesi ile gerçekleştirdiğinin kabulü gerekmekte olup, aksi durumun, yani aidat ödemelerinin kooperatif üyeliği gayesiyle gerçekleştirildiğinin ispatı külfeti davacı kooperatif üzerindedir. Davacı kooperatif toplanan aidatların kooperatif faaliyetlerine yönelik olarak toplandığına dair somut bir delil sunmadığı gibi genel kurul toplantı tutanaklarında sitenin genel yönetim giderlerine ilişkin kararlar alındığı, site çevresindeki başı boş kedi ve köpek sorunlarının bile genel kurulda dile getirildiği, ayrıca yine üyeler tarafından sıklıkla kooperatif yönetimi ile site yönetiminin ayrışması gerektiği yönünde beyanlarda bulunulduğu (30/06/2018 ve 22/06/2019 tarihli genel kurul toplantıları), bu haliyle davalı kat malikinin aidat ödemesinin kooperatif üyeliğinin benimsendiği şeklinde yorumlanamayacağı değerlendirilmiştir.
Davalı kat maliki 8 yıllık mülkiyet süresince kooperatif toplantılarına 1 kez vekalet yoluyla katıldığı, 30/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında eşi Hasan B.Şahin tarafından temsil edildiği tespit edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, davacı kooperatifin ana sözleşme kapsamındaki inşai faaliyetlerinin sona ermiş ve tasfiye haline girmiş olması, davacı kooperatif ile apartman/site yönetiminin ayrışmamış olması, Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca kat malikleri kurulu veya yönetici tarafından yapılması gereken iş ve işlemlerin de kooperatif tarafından yerine getirildiği hususu dikkate alındığında kat malikinin site aidatlarının belirlendiği ve sitenin sorunlarının değerlendirilip kararlar alınan bir toplantıya 1 kez katılmış olması, toplantı sırasında kooperatif üyeliğinin benimsendiğine dair bir beyan ve davranışı da bulunmadığı dikkate alındığında kooperatif üyeliğinin benimsendiğini göstermeyeceği değerlendirilmiştir.
8-Davalını kooperatif üyeliği hususu yukarıda ayrıntılı olarak değerlendirilmiş olup, kooperatif üyeliğine ilişkin bir başvuru ve kayıt bulunmadığı, eylemli olarak kooperatif üyeliğinin benimsendiğine dair bir davranışın da yer almadığı, ödenen aidatların ve vekalet yoluyla katılım sağlanan genel kurul toplantısının, kooperatifin kat mülkiyetinden doğan yönetimi de üstlendiği dikkate alındığında kooperatif üyeliğini göstermeyeceği, bu haliyle davalının kooperatif üyesi olmadığının kabulü gerektiği değerlendirilmiştir.
9-Görev hususu kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından resen gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olayda yukarıda değerlendirildiği üzere davalı eski kat malikinin kooperatif üyesi olmadığı, davacı kooperatifin inşai faaliyetlerinin sona erdiği ve yapılan harcamaların Kat Mülkiyeti Kanunu çerçevesinde sitenin genel giderleri ve genel yönetim giderleri kapsamında gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 2016/5643 Esas, 2019/3697 Karar sayılı 18.09.2019 tarihli ilamında;
“Davalı kooperatif üyesi değilse davaya konu taşınmazlar üzerinde yönetim planı gereğince kat mülkiyetine geçilmiş ise ihtilafın Kat Mülkiyeti Kanunu’nun hükümlerine göre çözümlenmesinin doğru olacağı, 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun ek–1. maddesi uyarınca üzerinde kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulu bulunan ana taşınmazlarla ilgili her türlü davaya değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinde bakılması gerektiği, Kat mülkiyeti kurulmamış ise dava Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 vd. maddelerindeki düzenlemelere göre sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre genel mahkeme olan Asliye hukuk mahkemelerinde görüleceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu nedenlerle davalının kooperatif ortağı olup olmadığı kooperatifin kat mülkiyeti kurup kurmadığı hususları aydınlattırılarak davaya bakmakla görevli mahkemenin belirlenerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken Bu hususlar üzerinde durulmadan davanın esasına girilerek karar verilmesi hatalı görülmüş bozmayı gerektirmiştir.”
Şeklinde değerlendirme yapılmış olup, mahkememizce Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nde gösterilen gerekçe ve hukuki değerlendirmeler yerinde görülmekle, somut olayda dava konusu sitede kat mülkiyetine geçildiğinin tapu kayıtlarından anlaşıldığı dikkate alındığında uyuşmazlığın Kat Mülkiyeti Kanunu hükümleri dairesinde görülmesi gerektiği, Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan doğan dava ve işlerin Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görüleceği gözetilerek mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin İzmir Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, İZMİR SULH HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,
2-HMK’nun 20.maddesi uyarınca gerekçeli kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dava dosyasının yetkili ve görevli İzmir Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, karar kesin olarak verildiğinden gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmezse davanın açılmamış sayılacağının İHTARINA,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı. diğer tarafların yokluğunda, dava değerinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. Maddesinde gösterilen İstinaf kanun yolu başvuru sınırının altında kalması nedeniyle kesin nitelikte olduğu ve kanun yoluna başvurulamayacağı açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır