Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/306 E. 2022/583 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/306 Esas
KARAR NO : 2022/583

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/04/2021
KARAR TARİHİ : 15/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İzmir … İcra MD’nün …/… E sayılı dosyasında borçlu olarak gözükmesine rağmen, esasen böyle bir borcu olmadığını, icra takibine dayanak kambiyo senedi üzerindeki imza ve yazı örneklerinin müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin okur yazarlığının bulunmadığını, dosyada bulunan maaşının tamamının haczine dair muvafakatnamenin kendisi tarafından yazılmadığını, bu nedenlerle müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile teminatsız olarak icra takibinin durdurulmasını, maaş haczinin iptaline karar verilmesini, müvekkilinin haciz konulan aylığı dışında başka bir gelirinin bulunmadığını, üzerinde kayıtlı hiçbir taşınır ve taşınmazın bulunmadığını, komşularının yardımıyla geçinmeye çalıştığını, bu nedenlerle zor durumda olan müvekkilinin adli yardımdan yararlanmasına ve müvekkilinin daha fazla mağdur olmamasını önlemek için teminatsız olarak takibin durdurulmasına, geçersiz muvafakatnameye dayalı haczedilen maaş üzerindeki haczin kaldırılarak müvekkiline ödenmesi konusunda ihtiyati tedbir karar verilmesine, müvekkilinin borçlu olmadığının tespit edilmesine, haksız ve kötü niyetle açılmış olan takibin iptalini, davalı yanın kötü niyetli olmasından dolayı %20’den en aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı mahkum edilmesine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesinin tebliğe çıktığı, ancak davaya cevap vermediği görülmüştür.
Dava, kambiyo senetlerine özgü başlatılan icra takibi sebebiyle menfi tespit istemine ilişkindir.
Menfi tespite konu İzmir … İcra Müdürlüğü’ nün …/… Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davalı tarafından davalı aleyhine 15/05/2017 düzenleme, 22/07/2018 ödeme tarihli, keşidecisinin davacı, lehtarın davalı, 60.000,00 TL bedelli bonoya dayanak gösterilerek toplam 60.800,55 TL üzerinden icra takibinin yapıldığı, takibin kesinleştiği ve davacı/borçlu tarafından takip dosyasına borcun tamamı için maaş üzerine haciz konulmasına muvafakat verildiği görülmüştür.
Davacı tarafın iddiası takibe dayanak yapılan bonoda yer alan keşideci imzasının sahteliği olduğundan ilgili yerlerden davacının imza asılları celp edilmiş ve ATK’ dan rapor alınmıştır. İstanbul Adli Tıp Kurumundan alınan raporda; ” Tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; İnceleme konusu senette atılı basit tersimli borçlu imzaları ile …’ın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği, hususlarını bildirir Kanaat Raporudur” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Bonolar 6102 Sayılı TTK’ nun 776 vd. Maddelerinde düzenlenmiş olup, keşidecinin imzasının bulunması bononun zorunlu unsurları arasında yer almaktadır (TTK’ nun 776/1-g). Bu sebeple keşideci ve/veya cirantaların imzalarının sahteliğinin tespiti halinde bu kişilerin bonodan dolayı sorumlu olduğundan bahsedilemeyecektir.
Tüm bu nedenler ile; kambiyo senetlerinden olan bono sebebiyle keşideci ve/veya cirantanın sorumluluğuna gidilebilmesi için bu kişilerin imzalarının kendilerinden sadır olması zorunlu olup, dava dosyasındaki uyuşmazlığa konu takip dayanağı bonoda davacı/keşidecinin imzasının sahte olduğu mahkememizce aldırılan … tarihli ATK Fizik İhtisas Dairesi’ nin raporu ile sabit olup, davalının iş bu rapora karşı bir itirazı bulunmadığından, HMK’ nın 209/2. maddesi uyarınca da resmi senetlerdeki yazı veya imza inkar edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararı ile sabit olursa bu senet herhangi bir işleme esas alınmayacağından davacı asilin icra dairesine vermiş olduğu muvafakat davalı lehine değerlendirilmeyerek davanın kabulüne, bonoda davalı lehtar davacı keşideci konumunda bulunduğundan davalı aleyhine tazminata hükmedilerek aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan;
6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen TTK’nın 5/A maddesinde;
“B(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde;
“(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükümleri düzenlenmiştir.
TTK’nın 5/A maddesi uyarınca; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Anılan hükümde menfi tespit davaları sayılmamıştır. Yorum yolu ile de, menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu sonucuna varılamaz.
Kural olarak, [alacak ve tazminat] talep hakkının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla bir dava açıldığı zaman, bu bir edim (eda, ifa) davası (Leistungsklage) olacaktır. Şu var ki, bütün dâvalar, edim dâvası gibi, karşı tarafın bir şey yapmaya (“verme”yi de içine alacak biçimde geniş anlamda kullanılıyor) veya yapmamaya mahkûmiyetini sağlamak amacıyla açılmaz. Bir tespit dâvasında veya yenilik doğurucu dâvada da dâvacının Usul Hukuku anlamında bir talebi vardır (örneğin bir sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunun mahkemece tespit edilmesi veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptali isteniyor). Fakat bu dâvalar (edim davasından farklı olarak) Maddi Hukuk (Medeni Hukuk) anlamında bir talep hakkına dayanmazlar. Ortada sadece usule ilişkin bir talep vardır. Zira, maddî hukuk (Medenî Hukuk) yönünden, bir sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitini veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptalini sağlamak isteyen kişi, karşı taraftan bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına istemde bulunmamaktadır (Borçlar Hukuku Genel Bölüm Birinci Cilt [Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/ Serozan/Arpacı], Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu, 7. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2017, s:40). Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir.
Tüm bu açıklamalara göre; eldeki dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olmasa da davacı tarafından arabuluculuğa başvurulduğu ve eldeki davada arabuluculuğa başvuru gerekmese de davacının başvurması nedeniyle ortaya çıkan masrafın davacı tarafından ödenmesi gerektiği anlaşılmıştır (T.C. Sakarya BAM 7. H. D. 2021/1493 Esas, 2022/1175 Karar).
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; davacının İzmir … İcra Müdürlüğü’ nün …/… Esas sayılı takip dosyasında borçlu olmadığının tespitine,
2-Davalı takibinde haksız ve kötü niyetli bulunduğundan takip miktarının %20 si oranında hesap edilen icra inkar tazminatı olan 12.160,11 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 4.153,28 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Yargılama sırasında davacı taraf adli yardımdan yararlandığından suçüstü ödeneğinden karşılanan 163,00 TL posta ve diğer giderler ile 1.260,00 TL ATK masrafı olmak üzere toplam 1.423,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 9.728,09 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-6325 sayılı HUAK uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazine’ ye irat kaydına,
7-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/09/2022
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”