Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/143 E. 2021/671 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/143 Esas
KARAR NO : 2021/671

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 09/09/2021

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, mahkememize verdiği dava dilekçesi ile ve özetle; müvekkilinin babası …’nın Halk Bankası Çiğli Şubesinden değişik tarihlerde 7.000,00-TL, 2.500,00-TL ve 9.000,00-TL tutarında kredi çektiğini, bu kredi sözleşmesinin 11. Maddesi hükmü uyarınca uyarınca … Hayat sigortası yapıldığını, bu sigortalarla kredinin güvence altına alındığını, davacının …’ın … tarihinde vefat ettiğini, bunun üzerine kredi veren banka tarafından müvekkiline ihtar çekildiğini, kalan kredi taksitlerinin talep edildiğini, davalı sigorta şirketi tarafından ise merhumun kroner arter hastalığından kaynaklandığını, bu hastalığın sözleşme yapılırken var olduğunu ve sigortacıdan kasten gizlendiğini, bu nedenle sigortacının genel şartların C.2.2. Maddesine göre sözleşmeden caydığını, sigorta bedelinin ödenmeyeceğinin bildirildiğini, bu durumun hukuka aykırı olduğunu, çünkü merhum … hastalığın kasten gizlenmediğini, gerçekte kötü davrananın davalı sigorta şirketi olduğunu, bu nedenle söz konusu sigorta poliçelerinden kaynaklanan vefat tazminatlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili, verdiği cevap dilekçesi ile ve özetle; davacının murisi …’nın müvekkili şirkete … başlangıç tarihli 3. Yıl teminatı 3.150,00-TL 07/01/2011 başlangıç tarihli 2. Yıl taminatı 1.500,00-TL 16/04/2012 başlangıç tarihli ilk yıl teminatı 9.000,00-TL olan hayat sigortası yaptırdığını, sigortalının … tarihinde vefat ettiğini, sigortalının sigortalanmadan önceki tarihlerde mevcut tazminat ödenmesinin müvekkili şirketin … tarihli yazılarıyla reddedildiğini, sigortalının poliçe düzenlenmesi sırasında sağlığı ile ilgili müvekkiline kasıtlı olarak yanlış bilgi verdiğini, bu nednel müvekkilinin Hayat Sigortaları Genel Şartlarının C.2.2. Maddesine göre sözleşmeden cayma hakkını kullandığını ve prime hak kazandığını bu nedenle haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BOZMA ÖNCESİ AŞAMALAR;
Dava, alacak davası olup, Mahkememizin … tarih ve… Esas … karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından edilmiş, Yargıtay … Hukuk Darisenin .tarih ve .. Esas … Karar sayılı bozma ilamı ile “….1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredileri nedeniyle, …. tarihlerini kapsayan hayat sigorta sözleşmeleri düzenlenmiş; poliçelerin düzenlenmesinden sonra, … tarihinde davacının murisi vefat etmiştir.
Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6762 sayılı TTK’nın 1290. maddesi( 6102 sayılı TTK 1435,1439 ve 1440. maddeler) her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Yargıtay’ın yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini almıştır.
Gerek TTK’nın 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı bulunmaktadır.
Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının kalp hastalığı olup olmadığı, sigortalının önceki hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağının olup olmadığı, bu hastalıkları kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yargılama sırasında alınan bilirkişi heyet raporunda; Murisin koroner arter hastalığı sonucu vefat ettiği, vefatı ve poliçelerin düzenlenmesinden önce 2005 tarihinden itibaren düzenli olarak bu hastalıkla ilgili ilaç kullandığı, fakat bu durumun resmi ve düzenlenmiş bir rapor ile belirlenmediği, murisin beyan niteliğinde hiç bir ilacından davalı sigortayı bilgilendirmediği, sigorta şirketinin de bu yönde bir sorgulama ya da araştırma yapmadığı, müteveffanın ölümü ile kullandığı ilaçlar göz önüne alındığında sözleşme öncesi hastalıklarının illiyeti bulunduğu ancak murisin var olan hastalığını sigortaya bildirmemesinde kötüniyeti ve kastı bulunmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece buna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Dosya içinde bulunan tıbbi geçmişe ilişkin bilgilerden ve alınan bilirkişi heyeti raporundan; murisin 2007 tarihinden itibaren kardiyoloji alanında tedavi gördüğü, 2005 yılından beri ölümüne sebep olan koroner arter hastalığıyla ilgili ilaç kullandığı dava konusu hayat sigortası sözleşmeleri imzalanırken “Kalp, kanser vs tedavisi gördü mü? Önemli bir hastalık geçirdi mi?” sorularına “Hayır” şeklinde cevap verilerek sigortalı muris tarafından imza edildiği anlaşılmıştır.
Davacıların murisi 2005 yılından beri kalp rahatsızlığı sebebi ile ilgili takipte olup, TTK 1435,1439 ve 1440 maddelere göre beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığının anlaşılmasına ve dava dışı murisin koroner arter sebebi ile vefat ettiğinin ölüm belgesinde düzenlenmiş olmasına göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkememizin … Esas sayılı dosyasına kaydı yapılan dosyanın yapılan yargılaması sonunda bozmaya uyulmuştur.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
1-Dava hayat sigortasına dayalı alacak davasıdır.
2-Taraflar arasındaki ihtilaf, hayat sigortası ile sigortalı olan davacının murisinin dosya kapsamında poliçe düzenlenmeden önce de muriste mevcut olduğu anlaşılan kalp hastalığı nedeniyle vefatı sonrasında poliçe teminatının davacıya ödenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
3-Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır.
Riziko ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 1439. maddesinde “(1)Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yine poliçe ve riziko tarihinde yürürlükte bulunan Hayat Sigortaları Genel Şartları’nın C.2 maddesinde
“Sözleşmenin Yapılması Sırasındaki Beyan Yükümlülüğü:
2.1-Sigortacı, bu sözleşmeyi, gerek sigorta ettiren gerekse bilgisinin olduğu hallerde hayatı sigorta edilenlerin ve temsilci aracılığıyla sigorta yapılıyorsa temsilcinin de beyanını esas tutarak yapmıştır.
2.2-Gerek sigorta ettiren gerekse sigortalı ve temsilci, sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabilir veya sözleşmeyi yürürlükte tutarak sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortacının bildirilmemiş, eksik veya yanlış bildirilmiş olan hususları bilmesi veya ihbar etmemenin ya da yanlış ihbar etmenin kusura dayanmaması halinde cayma caiz değildir. Bu durumda rizikonun kabul edildiğinden daha yüksek olması nedeniyle daha fazla bir prim alınması gerekiyorsa sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir.
Sigorta ettiren, talep edilen prim farkını kabul ettiğini sekiz gün içinde bildirmediği takdirde sözleşmeden
cayılmış olur. Ancak, prim farkının kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden cayılması sigortacının gerçeğe aykırı veya eksik beyanı öğrendiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde söz konusudur.
Beyan yükümlülüğünün kasıtlı ihlalinde sigortacı riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır.
Kastın söz konusu olmadığı durumlarda riziko; sigortacı durumu öğrenmeden önce veya sigortacının cayabileceği veya caymanın hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde gerçekleşirse, sigortacı tazminatı o tazminata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder.
2.3-Cayma veya prim farkını talep etme hakkı süresinde kullanılmadığı takdirde düşer.
2.4-Sözleşme akdedilmesinden itibaren aralıksız veya itirazsız olarak iki yıl süreyle yürürlükte kalmışsa artık sigortacı sözleşmeden cayamaz ancak durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortalı talep edilen prim farkını kabul etmezse rizikoya ilişkin olarak alınan prim ile alınması gereken prim arasındaki oran çarpılır çıkan miktar tazminat olarak ödenir.
2.5- Eksik ve yanlış beyan fazla prim alınmasına neden olmuşsa, fazla alınan miktar sigorta ettirene gün esası üzerinden iade olunur.” hükmü düzenlenmiştir.
4-Somut olayda, muris ile davalı sigorta şirketi arasında 16/04/2012 başlangıç 16/04/2016 bitiş tarihli 4 yıl süreli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş, muris … tarihinde vefat etmiştir. Davalı sigorta şirketi, davacıların tazminat ödenmesi başvurusunu, murisin sigorta poliçesi tanzim edilmeden önce koroner arter hastalığının teşhis edilerek tedavisinin başladığı ancak muris tarafından bu durumun gizlendiği beyan yükümlülüğüne kasten aykırı davranıldığı gerekçesiyle reddetmiştir.
Dosya içerisinde bulunan sağlık beyan formunda sigortalı muris, sağlığına ilişkin tüm sorulara hayır cevabı vermiş ve bu forma adını soyadını el yazısı ile yazarak imzalamıştır.Murisin Ölüm belgesine göre ölüm nedeni “Hastalık”-“Koroner arter hast” olarak yer almıştır.
Dosyaya getirtilen murisin geçmiş dönem tıbbi tedavi evraklarından 2005 yılından itibaren kalp hastalığı nedeniyle takipte olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanan uygulamasına göre sigortalının kendisinde mevcut bir hastalığı bildirmemesi hali beyan yükümlülüğüne aykırı davranış olarak değerlendirilmektedir. Somut olayda davacının murisi tarafından imzalanan hayat sigortası soru formunda form şeklinde “Kalp, kanser veya AIDS tedavisi gördü mü?” sorusunun yer aldığı, soru karşısında “Hayır” cevabının verildiği görülmektedir. Sigortalının beyan formunda herhangi bir soru yer almadığı hallerde mevcut bir hastalığını bildirmemiş olması doğrudan kasıtlı olarak değerlendirilemez ise de form şeklinde soruların bulunduğu bir bildirimde açık şekilde hastalık ismi zikredilerek yapılan kontrolde sigortalının soruya cevaben belirtilen hastalığın kendisinde bulunmadığını bildirmesi hastalığın kast derecesinde beyan edilmemesi olarak değerlendirilmelidir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilince yargılama sırasında sigortalı murisin bu beyanının matbu formun imzalatılması suretiyle elde edildiği ileri sürülmüş ise de formun bilgilendirmeye yönelik olduğu, imzalayan kişinin hayır cevabının üzerini çizmek suretiyle basit bir şekilde sağlık durumu ile ilgili beyanda bulunabileceği ve sigortacılığın genel esasları birlikte değerlendirildiğinde bu husus davacı lehine değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin olarak alınan 197,60-TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 138,30-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
3-Bozma öncesi kararda hüküm altına alınan 15/04/2015 tarih, 2014/740 Esas, … Karar ve 2015/185 Harç Numarası ile 548,35-TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili için harç tahsil müzekkeresi yazıldığından, karar kesinleştiğinde ve istek halinde iptali için vergi dairesine müzekkere yazılmasına, (ödeme belgesi sunulduğunda iadesi için müzekkere yazılmasına, )
4-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 4.080,00-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça sarf edilen 80,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Fazla yatırılan gider avansının, karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile temyiz kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde temyiz kanun yoluna başvurulmadığı taktirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede temyiz kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesi’ne temyiz konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/09/2021

Katip …
e-imza
¸

Hakim …
e-imza
¸