Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/140 E. 2021/232 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/140 Esas
KARAR NO : 2021/232

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 11/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu ….’ın davacıya borçlu olduğunu, davacının alacağı, temlik eden dava dışı …… Bankası tarafından Aydın ….. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasından alınan 07/11/2008 tarihli borç ödemeden aciz belgesi olduğunu, Aydın …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi yapıldığını, borçlu adına menkul ve gayrimenkul mal varlığı tespit edilememesi dolayısıyla dosya aciz vesikasına bağlandığını, banka tarafından söz konusu alacak …. …. Noterliğinden tasdikli 27 Mayıs 2009 tarih, …. yevmiye nolu alacağın temliki sözleşmesi ile davacı şirkete devir ve temlik edildiğini, böylelikle davacı şirket bankanın halefi durumuna geldiğini, icra dosyasından verilmiş olan aciz belgesi ile …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasında davalı-borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, borçlu kendisine ödeme emrinin tebliğ edilmesinden sonra borca tüm ferilerine imzaya ve icra takibine itiraz ettiğini, borçlu itirazından bir borcu olmadığını, borca, ferilerine ve faize itiraz ettiğini bildirdiği ve ayrıca alacağın zaman aşımına uğradığını ileri sürdüğünü, davalı-borçlunun itirazları haksız ve yersiz olduğunu, icra takibinin dayanağı davalı-borçlu aleyhine açılmış olan Aydın …. İcra Müdürlüğü’nün ….. Esas sayılı takip dosyasından verilme 07/11/2008 tarihli aciz vesikası olduğunu, bilindiği üzere aciz vesikası İİK Madde 68 anlamında borç ikrarına içeren bir belge olduğunu, borcun varlığı hususu ispat olunduğu sayıldığını, davalı-borçlunun böyle bir borcu olmadığı savunması isabetsiz olduğunu, takip talebi incelendiğinde takibe konu edilen alacak tutarın belgeye bağlanan alacak tutarı ile aynı, 5.666,43 TL olduğu, alacağa takip öncesi faiz işletilmediği ortada olduğu, bu sebeple faiz yönünden yapılan itirazlar da yerinde olmadığı, davalı-borçlu ayrıca, zaman aşımı itirazında bulunduğunu, borçlunun itirazının haksız olduğunu, davacı …… A.Ş. …. Bankası A.Ş. Den temlik yolu ile devraldığı alacak sebebiyle davalıdan alacaklı konumda olduğu, söz konusu alacak banka tarafından başlatılan icra takibinde borçlunun haczedilebilir mal varlığının olmayışı sebebiyle icra müdürlüğü tarafından aciz belgesine bağlandığını, aciz belgesi …… İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı dosyasında mevcut olduğunu, dolayısıyla alacakları haklı ve belgeye dayalı bir alacak olduğu, davalı-borçlunun itirazları haksız ve yersiz olduğunu, borçlunun haksız olan itirazının iptaline ve takibin devamına %20 tazminatı ile mahkeme masraflarının ve vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak taraflarına ödenmesine bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının, dava konusu ettiği borcun muhatabının müvekkili olmayıp müvekkil hakkında düzenlenmiş aciz vesikası ve buna bağlı icra dosyası ve mündericatı dosyaya celp edildiğinde müvekkilini ilgilendiren bir durum olmadığını, müvekkilinin borçlu olmadığını, müvekkili aleyhine yürütülen bir icra takibi olmadığının görüleceğini, müvekkile icra takibinin yöneltilmesi mümkün olmadığını, açıklanan nedenden dolayı dava şartı olarak kabul edilen unsurların yerine getirilmemesi sebebi ile davanın husumet yokluğu sebebi ile usulden reddi gerekmekte olduğunı, davalının icra takibine itiraz tarihi 20.06.2017 olup davanın açıldığı tarih ise 28.12.2018 olduğunu, davanın açıldığı süre yönünden itirazın iptali dava açma süresi için öngörülen kanuni 1 yıllık hak düşürücü geçirilmiş olduğundan davanın reddini gerekmekte olup bu yönden zaman aşımı itirazında bulunduklarını, davalının aciz vesikasının düzenlendiği iddia edilen tarihte kamu kuruluşunda memur olarak çalışmakta olup üzerine kayıtlı aracının bulunduğu bilinmekte olduğunu, bu hali ile aciz halinde bulunmayan davalı aleyhine aciz vesikasının düzenlenmesi mümkün değilken davalı hakkında böylesi bir işlemin yapılması, yıllar sonra da usulünce düzenlenmeyen aciz vesikasına dayalı olarak icra takibine geçilmesi mümkün olmadığını, husumet itirazlarından sonra aciz vesikasının geçerliliği ve davalı kurum kayıtlarının incelenmesinde aciz vesikasının düzenlendiği tarihte acz halinde bulunmadığı anlaşılacağı olduğu, bununla beraber aciz vesikasına konu icra dosyasında müvekkilin mi başka birisinin mi borçlu olduğu, davalı hakkında yürütülen işlemlerin geçerliliğinin de denetlenmesi gerekmekte olduğu, bu durumda; davalı taraf olduğu saptanırsa icra işlemlerinde usulsüzlük bulunması halinde aciz vesikası geçerli olmayacak ve müvekkilin (borcu ve sebebi kabul anlamına gelmemek kaydı ile) varsa bir borcunun bunun eksik borç niteliğinde olduğu ve ilk itiraz olarak öne sürülen zaman aşımına tabi olduğu hususunun değerlendirilmesi gerektiği, mahkemenin görevsiz olması sebebi ile görevsizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, davalı ikametgah adresi İzmir olup buna göre davanın görüleceği yetkili mahkemenin İzmir Mahkemeleri olması sebebi ile yetki itirazında da bulunduğunu, icra takibinde talep edilen faiz miktarı da fahiş olup bu şekilde bir faizin uygulanabilmesi mümkün olmadığı, yasada tüketicilere uygulanacak akdi faiz tavanları belirli olup faiz miktarı ve talebi de yerinde olmadığını, öncelikle usuli itirazlarımızın değerlendirilmesine, davanın esasına girilecek ise davanın esastan reddine, müvekkil lehine %20’den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmolunmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin de davacıya yükletilmesini beyan etmiştir.
Didim (Yenihisar) … AHM’nin ….. E-….. K sayılı 23/07/2020 tarihli kararıyla yetkisizlikle mahkememize tevdi edilen davanın yargılaması sırasında davacı vekili 10/03/2021 tarihli dilekçesi ile dava konusu alacağın kredi kartından kaynaklandığını, bu tür alacaklarda itirazın iptali davasının Tüketici Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesini talep etmiştir.
Davaya konu somut olayda dava dışı davayı temlik eden Yapı Kredi bankası ile davalı arasında akdedilen sözleşmenin ”Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesi ” olup, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin ticari kredi sözleşmesi olmadığı, ticari bir işletme için verilmediği, bireysel kredi olup, ticari nitelik taşımadığı anlaşıldığından, davaya bakma görevi mahkememize ait olmayıp, davanın 6502 sayılı TKHK’nun yürürlük tarihi olan 28/05/2014 tarihinden sonra açıldığı da gözetilerek İzmir Tüketici Mahkemelerine ait olduğu, görev konusunun 6100 sayılı HMK’nın 114(1)-c), 115/(2), 138(1) maddeleri gereğince dava şartı olduğundan, mahkemece re’sen dikkate alınması,davanın her hal ve safhasında dosya üzerinden de inceleme yapılarak karar verilmesi mümkün olduğu tespit edildiğinden mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulması uygun görülmüştür.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Mahkememizin eldeki davaya bakmakta görevsizliği nedeniyle REDDİNE,
2- Davaya bakmakta görevli mahkemenin İzmir Tüketici Mahkemesi olduğuna,
3- HMK’nun 20(1) maddesi gereğince işbu kararın kesinleşmesi ve iki haftalık başvurusu süresinde talep halinde dava dosyasının belirtilen görevli mahkemeye gönderilmesine,
4- HMK’nun 331/2 maddesi de gözetilerek harç ve yargılama giderlerinin iki haftalık başvuru süresi içerisinde talep olması halinde görevli mahkemede gözetilmesine, bu süre içerisinde başvuru olmaması halinde ise, HMK 20/(1) son cümlesine göre daha sonra talep halinde gerektiğinde mahkememizce karar verilmesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal temyiz süresi içinde, İstinaf yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi. 11/03/2021

Katip….
e-imza

Hakim ….
e-imza

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”