Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1012 E. 2023/100 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/1012 Esas
KARAR NO : 2023/100

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 28/12/2021
KARAR TARİHİ : 09/02/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; Müvekkili davacı şirketin taşıma-kargo hizmeti verdiği için faturalar kestiği cari hesaptan kaynaklanan alacağını tahsil etmek üzere davalı aleyhine İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nde … E. sayıya kayden ilamsız takip başlatıldığını, ancak davalının haksız ve mesnetsiz itirazı nedeniyle söz konusu icra takibi durduğundan, itirazın iptali için işbu davayı açmak zorunluluğu doğduğunu, İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinin …..E.-……. K. sayılı ilamı ile ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmiş sayıldığı tarihin 6/4/2018 tarihi olduğunu, fazlaya dair talep ve dava hakları mahfuz kalmak kaydıyla, davalı/borçlu şirketin İzmir 14.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına vaki itirazının iptaline ve takibin devamına, borçlunun likit olan alacağa müteallik haksız ve mesnetsiz itirazı nedeniyle % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, harç, yargılama ve vekillik ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla, bilvekale arz ve talep ederiz.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; Müvekkilinin hak kaybına uğramaması adına hak düşürücü süre, husumet derdestlik, zamamaşımı, yetkisizlik itirazlarını sunduklarını, söz konusu icra takibinde yetkili icra dairesinin Emirdağ İcra Daireleri ve bu takibe ilişkin itirazın iptali davalarında yetkili mahkeme Emirdağ Mahkemeleri olduğunu, davacı tarafça, mahkemenizin yukarıda belirtilen esasında kayıtlı dosyası ile açılmış bulunan İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına itiraz sonucu açılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı davası haksız ve hukuka aykırı olup reddinin gerektiğini, alacaklı olduğunu iddia eden … Depoculuk … Ltd. Şti. tarafından Müvekkili … aleyhine İzmir14. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı müvekkili tarafından ödeme emrinin tebligatının usulsüz olması nedeniyle memur muamelesini şikayet ettiğini ve İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesi …… E. … K. sayılı dosyasıyla şikayetimizin kabulüne karar verildiğini, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuş ancak İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ……. E. …… K. Sayılı dosyasıyla istinaf başvurusunun kesin olmak üzere reddine karar verilmiş ve 23.09.2021 tarihinde karar kesinleştiğini, bilindiği üzere genel haciz yolu ile yapılan takiplerde ödeme emrine karşı yapılan itirazlara yönelik olarak itirazın iptali davası açılabilmesi için 2004 sayılı İİK gereği alacaklı tarafa ödeme emrine karşı yapılan itirazların tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre öngörüldüğünü, kanunda öngörülen bu bir yıllık hak düşürücü sürenin konuluş gerekçesinde şüphe yok ki borçlunun korunması amaçlandığını, şöyle ki bu sürenin konulması ile borçlunun yaptığı itiraza karşı alacaklının her zaman bu itirazı iptal edebilmesinin önüne geçildiğini, davacı tarafından, müvekkili aleyhinde başlattığı İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında iddia etmiş olduğu taşıma-kargo hizmeti ve şifahen kurulan taşıma sözleşmesinden kaynaklı alacağı gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasından kurulan yazılı bir sözleşme bulunmadığını, çünkü faturalara konu edilmiş olup cari hesaptan kaynaklanan cari hesap ilişkisi bulunmadığını, dava dilekçesinde sunulan cari hesap dökümünü kabul etmediklerini, dava dilekçesinde ve icra takibine dayanak herhangi bir delil sunulmadığını, davacı tarafın, müvekkilinden talep edilen miktarın karşılığı taşıma sözleşmesini ispat etmek zorunda olduğunu, davacının haksız olarak müvekkili aleyhine yukarıda esas numarası verilen mahkememiz dosyası ile itirazın iptali davası açmış olup alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, bu nedenlerle haksız açılan davanın öncelikle mahkemenin yetkisizliğine, öncelikle davanın usul açısından reddine davacının itirazın iptali talebinin ve icra-inkar tazminatı talebinin reddini, davacının icra takinin konusu olan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İzmir 14.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, ticari defter ve kayıtlar, bilirkişi raporu delil olarak değerlendirilmiştir.
Emirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesine yazılan talimat uyarınca … Talimat sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunun sonuç kısmına göre; “… Sayın Mahkemenizin kararına istinaden, Davalı’dan incelenmek üzere 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterler ile iddialarını ispatlayıcı sair belge ve kayıtlar talep edilmiştir. Ancak Davalı, işyeri taşınma esnasında 2018 yılına ait defterlerin kaybolduğunu beyan etmiştir. Bu nedenle bizim tarafımızdan kaynaklanmayan nedenlerle 2018 yılı ticari defterleri incelenememiş olup, sadece 2017 yılına ait ibraz edilen ticari defterlerin incelenmesi yapılabilmiştir. Ancak 2018 Yılına ait tarafımıza ibraz edilmediği için incelenemeyen ticari defterlerin sunulmamış olmasının HMK.222 maddesi uyarınca (Davacının defter ve kayıtlarının doğru olarak kabul edileceğinin) takdiri sayın mahkemenize aittir. Davalı’nın vergi kanunlarınca tutmakla yükümlü olduğu 2017 yılına ait yasal defterlerinde yapılan usul
yönünden yapılan incelemeye göre, 2017 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarını zamanında yaptırmış olduğu, ancak aşağıdaki nedenlerle Davalı’nın ticari defterlerinin HMK.’nın 222.nci maddesi şartlarına göre delil olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Çünkü, Davalı’nın 2017 yılına ait incelenen defter kayıtlarına göre; a.Davacının kestiği faturaların tamamını ticari defterlerine kaydetmediği, b. Davacı şirkete ait Cari Hesap tutmadığı, c. Davacı’nın kestiği faturaların kasadan tediye fişi ile kapatıldığı, d. Davacı’ya banka kanalıyla yapılan ödemelerin kaydının olmadığı,
tespit edilmiştir.
Sonuç olarak Davalı’nın tutmuş olduğu 2017 yılı ticari defter kayıtlarına göre, Davacı’ya ait cari hesap olmaması cari hesap borcu olmadığı anlamına gelse bile” defter kayıtlarında tespit edilen yukarıda sıralanan eksiklikler nedeniyle HMK.’nın 222. Maddesi şartlarına göre Davalı’nın borcu olmadığına dair lehine delil olarak kabul edilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır…” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür. Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunun sonuç kısmına göre; “… İcra dosyası uyap çıktısı, dava dosyası, davalının yasal defterlerini içerir 25.06.2022 tarihli bilirkişi raporu ile davacının 2017-2018 yılı elektronik yasal defterleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda işbu raporun inceleme, değerlendirme ve tespitler bölümünde ayrıntısı ile açıklandığı üzere,Davacı … Depoculuk İnsan Kaynakları Otom.Akar.Tur.San.Tic.Ltd.Şti.’nin 2017-2018 yılı yasal defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, muhasebe kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, yevmiye defteri kayıtları ile kebir defterlerinin birbiri ile uyumlu olduğu,
-Davacı yasal defterlerine göre, davalı …’nin 26.03.2018 icra takip tarihi itibari ile 7.746,70-TL tutarında borç bakiyesi bulunduğu,
-Davalı yasal defterlerine göre, cari hesap tutulmaması sebebi ile davacı … Depoculuk
İnsan Kaynakları Otom.Akar. Tur.San.Tic.Ltd.Şti.’nin 26.03.2018 icra takip tarihi itibari ile borç yada
alacak bakiyesinin tespitinin mümkün olmadığı,
-İşbu raporun Tarafların Yasal Defterleri Arasındaki Farklar başlıklı “E” ve İcra Takibine
Konu Asıl Alacak Yönünden Yapılan İncelemeler başlıklı “F” ve Tespit ve Değerlendirmeler başlıklı
“G” bölümlerinde ayrıntısı ile belirtilen tüm bilgi ve belgeler ışığında;
-Sayın Mahkeme tarafından davacı yasal defterlerinin doğru olduğuna ve dava dosyasında
mevcut bilirkişi raporu da dikkate alındığında 6.989,61-TL’lik fatura muhteviyatı hizmetin davalıya
verildiğine karar verilmesi durumunda,
*Davacı … Depoculuk İnsan Kaynakları Otom.Akar.Tur.San.Tic.Ltd.Şti.’nin işbu
davaya esas İzmir 14.İcra Müdürlüğü‘nün … Esas sayılı dosyasına istinaden 26.03.2018 icra
takip tarihi itibari ile davalı …’den 7.746,70-TL tutarında asıl alacak talep edebileceği,
-Sayın Mahkeme tarafından davacının yasal defterlerinin doğru olduğuna ancak 6.989,61-
TL’lik fatura muhteviyatı hizmetin davalıya verilmediğine karar verilmesi durumunda,
*Davacı … Depoculuk İnsan Kaynakları Otom.Akar.Tur.San.Tic.Ltd.Şti.’nin işbu
davaya esas İzmir 14.İcra Müdürlüğü‘nün … Esas sayılı dosyasına istinaden 26.03.2018 icra
takip tarihi itibari ile davalı …’den 757,09-TL tutarında asıl alacak talep edebileceği…” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.
2-Dava dilekçesinde davacı şirket ile davalı arasında taşıma-kargo hizmeti verilmesinden kaynaklanan ticari ilişki bulunduğu, davacının bakiye alacağı için icra takibi başlatıldığı ancak takibe haksız olarak itiraz edildiği ileri sürülerek itirazın iptali ve inkar tazminatına hükmedilmesini talep edilmiştir.
3-Davalı taraf cevap dilekçesinde icra takibinde ve görülmekte olan itirazın iptali davasında İzmir İcra Daireleri ile İzmir Mahkemelerinin yetkili olmadığını, borçlu ve davalının yerleşim yeri olan Emirdağ İcra Dairesi ve itirazın iptalinde Emirdağ Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davalının davacıya karşı mevcut borcunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
4-Somut uyuşmazlıkta her ne kadar mahkememizce 24/03/2022 tarihli 1 nolu celsede davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığına yönelik ara karar kurulmuş ise de, bu kararın davalı vekilinin cevap dilekçesinde ödeme emrinin tebliğ tarihine ilişkin yargılamanın kesinleşme tarihi olarak 23/09/2021 olarak gösterilmiş olması ve mahkememizce de cevap dilekçesinde yer alan tarihe itibar edilerek değerlendirme yapılmış olmasından kaynaklandığı, dosya kapsamında yapılan incelemede taraflar arasında ödeme emri tebliğine ilişkin olarak İzmir 3.İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dava dosyasında yargılama yapıldığı ve ilk derece mahkemesi kararının İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesi’nin 23/09/2019 tarihli istinaf başvurusunun kesin olarak reddi kararı ile kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından bu hususta yeniden değerlendirme yapılması gereği doğmuştur.
5-Bilindiği üzere itirazın iptali davası takip hukukuna özgü bir dava türü olup 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinde düzenlenmiştir. İtirazın iptali davasının dinlenebilmesi için kanunda 1 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüş olup bu sürenin itirazın tebliği ile başlayacağı düzenlenmiştir.
İtirazın tebliğinden anlaşılması gereken öğrenme mi yoksa şekli anlamda posta yoluyla tebligat yapılmasının gerekip gerekmediği hususunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/02/2019 tarih …Esas … Karar sayılı ilamında;
“Öncelikle uyuşmazlığın odağında bulunan hak düşürücü süre kavramına kısaca değinmek gerekir.
Hak düşürücü süreler, hak sahibinin hakkın korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran sürelerdir ve kanunla düzenlenmeleri asıldır. Bu nitelikte süreler geçtiyse hak kendiliğinden son bulur (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd., Reisoğlu, S.: Genel Hükümler, 15. Bası, İstanbul 2002, s. 348).
Uyuşmazlığa konu dava itirazın iptali istemine ilişkin olup, bu davalar yönünden hak düşürücü sürenin başlangıcı, aşağıda ayrıntılarına değinileceği üzere, kanun lafzına göre ödeme emrine itirazın alacaklı veya vekiline “tebliğ”idir.
Bu noktada tebliğ kavramının hukuki anlam ve mahiyetinin irdelenmesi yerinde olacaktır.
Tebligat, hukuksal bir işlemin ilgili kimsenin bilgisine sunulması için yetkili makamın, kanunun öngördüğü esas ve usullere uygun bir biçimde yazı veya ilan yoluyla yaptığı belgeleme işlemidir (Yılmaz, E. /Çağlar, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2013, s. 39). Tebligatın iki boyutu vardır. İlk olarak tebligat ile ilgili kimse bir hukukî işlem hakkında bilgilendirilir. Ancak, bilgilendirme işleminin tebligat olarak nitelendirilmesi için belgelendirilmesi gerekmektedir. Belgelendirme, diğer bir ifade ile tevsik, tebligatın ikinci boyutunu teşkil eder (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2013, s. 168; Kuru, B./Yılmaz, E./Arslan, R.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2013, s.725).
Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, kişilerin kendileriyle ilgili hukuki bir prosedür hakkında bilgi sahibi olmalarını gerektir ve bu gereklilik ilgiliye yapılacak tebligatla sağlanacağından tebliğ işlemlerinin adil yargılanma hakkının gerçekleştirilmesi bakımından büyük önem taşıdığı açıktır (Konca, N. K.: Türk Hukukunda Tebligata İlişkin Güncel Sorunlar ve Çözüm Önerileri, TBB Dergisi, sayı: 2014-114, s. 240).
Tebligat ile ilgili yasal düzenlemeler tamamen şekli olduğundan, gerek tebliğ işlemi, gerekse tebliğ tarihi kural olarak ancak kanun ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin bu konuda etkili önlemler almış olmasının amacı, tebligatın bir an evvel muhatabına ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır.
İcra hukukunda da tebligat yapılmasına ilişkin pek çok yasal düzenleme mevcuttur ve icra dairelerince yapılacak tebliğ işlemleri kural olarak Tebligat Kanunu hükümlerine göre yürütülür.
Bu yönde İİK’da bulunan düzenlemelerden bir kısmı, somut olayla sınırlı olarak inceleme yapmak gerekirse, genel haciz yolu ile ilamsız takiplerde borçlunun ödeme emrine itirazının hükümden düşürülmesine ilişkin maddeler (m.67, 68) içerisinde yer almaktadır.
Anılan düzenlemelere göre, süresi içinde yapılan geçerli bir itiraz ile veya gecikmiş itiraz nedeninin icra mahkemesince kabulü üzerine duran icra takibine devam edebilmek için alacaklının başvurusu ile itirazın hükümden düşürülmesi lazımdır ve bunu temin gayesiyle alacaklının ya itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurması ya da genel mahkemelerde itirazın iptali davası açması gerekir.
Bu doğrultuda; takip konusu alacak İİK’nın 68, 68-a maddelerindeki belgelerden birine dayanmaktaysa, alacaklı dilerse icra mahkemesinde itirazın kaldırılması, dilerse mahkemede itirazın iptali davası açma (m.67) yoluna gidebilir.
Ancak yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, alacaklı seçim hakkını mahkemede dava açmak suretiyle kullanmışsa, bu defa dava derdest iken bunu olduğu gibi bırakarak icra mahkemesinden itirazın kaldırılması yoluna başvuramaz. Hatta evvelce icra mahkemesine başvuran alacaklı, sonra mahkemeye başvurarak itirazın iptali davası açmışsa, bu davanın derdest olduğu sırada, tekrar icra mahkemesine dönerek ilk müracaatını yineleyemez. Bununla beraber önce itirazın kaldırılmasını talep eden alacaklı, bu yolu bırakarak itirazın mahkemede iptalini isteyebilecektir (Değnekli, A.: İtirazın İptali Davası, Ankara 2013, s.79).
Hem itirazın iptali davası, hem de itirazın kaldırılmasında kanun koyucu hak düşürücü süreler öngörmüş olup, bu süre itirazın kaldırılması için altı ay (m.68, 68-a), itirazın iptali davası için bir yıldır (m. 67). Her ikisinde de süre ödeme emrine itirazın alacaklıya veya vekiline Kanun’un 62/2. maddesi çerçevesinde tebliğinden itibaren başlar ve tebliğ yukarıda açıklandığı üzere Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlanır.
Yerleşik uygulamada da bu sebeple ödeme emrine itiraz Tebligat Kanunu’nun düzenlediği şekilde alacaklı veya vekiline tebliğ edilmemişse, sair suretlerle itirazdan haberdar olunduğu ileri sürülse dahi hak düşürücü sürenin başlamayacağı kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 21.10.2015 tarihli, 2013/19-2415 E., 2015/2335 K. sayılı kararı).
Ne var ki, bu yönde tebligat kendisine yapılmamış olsa bile alacaklının ödeme emrine itirazın hükümden düşürülmesi için öngörülen kanuni yollara başvurabilir ve bu hâlde salt ödeme emrine itiraz alacaklıya henüz tebliğ edilmediği gerekçesiyle erken dava açıldığından bahsedilemeyeceği açıktır. Alacaklı, bu şekilde itirazın kaldırılması yönünde icra hukuk mahkemesine başvurduğunda, başka bir anlatımla, ödeme emrine itirazın tüm hukuki anlam ve sonuçlarına vakıf olduğunu ve hükümden düşürülmesi gerektiğini mahkemeye verdiği dava dilekçesiyle bildirdiğinde, tebliğ ile aranan öğrenme ve belgelendirme unsurları aynı anda tümüyle gerçekleşmiş olacağından, itirazın kaldırılması dilekçesinin verilmesi ödeme emrine itirazın tebliği hükmünde sayılmalı ve hak düşürücü sürenin de bu tarihten itibaren işleyeceği kabul edilmelidir.”
Şeklinde değerlendirme yapılmış olup, 1 yıllık hak düşürücü sürenin ödeme emrine itiraz evrakının şekli anlamda posta yoluyla tebliğinin gerekmediği, alacaklının doğrudan itiraza yönelik olarak yapacağı dava açma veya arabuluculuk bürosuna başvuruda bulunma gibi işlemler ile hak düşürücü sürenin işlemeye başlayacağı kabul edilmelidir. (Benzer bir değerlendirme için Bkz: “İİK’da itirazın iptali davasının ödeme emrine itirazın alacaklıya veya vekiline tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü sürede açılması gerektiği düzenlenmiş ve yerleşik uygulamada alacaklı sair suretlerle itirazdan haberdar olsa dahi sürenin başlamayacağı kabul edilmiş ise de somut olayda olduğu gibi davacı alacaklı yasa gereği dava açmadan önce itirazın iptalini sağlamak üzere arabuluculuğa başvurmuş olması halinde ödeme emrine itirazın tüm hukuki anlam ve sonuçlarına vakıf olduğunu ve hükümden düşürülmesi gerektiğini arabulucuya verdiği dilekçesiyle bildirdiğinde, tebliğ ile aranan öğrenme ve belgelendirme unsurlarının aynı anda tümüyle gerçekleşmiş olduğundan hak düşürücü sürenin arabuluculuk son oturum tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren hesaplanmış olmasında bir yanlışlık yoktur.” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53.Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar sayılı 30/11/2022 tarihli ilamı)
6-Görülmekte olan uyuşmazlıkta İzmir 14.İcra Dairesi’nin ….. Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinde dosyada yer alan tebliğ mazbatasında tebligat tarihinin 29/03/2018 olduğu, davalı tarafça 06/04/2018 tarihinde tebligattan 06/04/2018 tarihinde haberdar olunduğu ileri sürülerek itirazda bulunulunduğu ve ayrıca usulsüz tebligat hususunda İzmir 3.İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı davasının ikame edildiği, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilerek ödeme emrinin usulsüzlüğü tespit edilerek tebliğ tarihinin 06/04/2018 olarak belirlendiği, karara karşı alacaklı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar
Sayılı 23/09/2019 tarihli ilamı ile istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, 23/09/2019 tarihi itibariyle kararın kesinleşmiş olduğu, davacı tarafça İzmir Arabuluculuk Bürosu’na 17/10/2019 tarihinde başvuruda bulunulduğu, davacı vekilince düzenlenen başvuru formunda başvuru konusunun ” İzmir 14.İcra Müd’nün … sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali” olarak gösterildiği, arabuluculuk sürecinin 30/10/2019 tarihinde anlaşamama ile sonuçlandığı ve bu yönde son tutanak düzenlendiği görülmüştür.
Tüm bu hususların birlikte değerlendirilmesinde, davacı vekilince arabuluculuk bürosuna başvuru ile davalı borçlunun itirazının iptali hususunda başvuruda bulunulduğu ve ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda alıntılanan kararında belirtildiği üzere itirazın sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılan bir başvuru ile birlikte öğrenme ve öğrenmenin belgelenmesi unsurlarının gerçekleşmiş olduğu, bu haliyle arabuluculuk süresince hak düşürücü süre işlemeyeceğinden anlaşamama son tutanağının düzenlendiği 30/10/2019 tarihi itibariyle itirazın iptali davası açılması hususundaki 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlayacağı, görülmekte olan davanın ise bu sürenin geçirilmesinden sonra 28/12/2021 tarihinde açılmış olduğu anlaşıldığından davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
6-Mahkememizce davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olması nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ise de esasa yönelik yürütülen tahkikat sonucu toplanan delillerin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkememizce her iki tarafın ticari defter ve kayıtları bilirkişi aracılığı ile incelenmiş olup, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olup aynı zamanda davalı ticari defterlerinde de kayıtlı olan fatura bedelleri toplamının 6.515,92-TL olduğu, davalı ticari defterlerinde kayıtlı olup yine davacı ticari defterlerinde de kayıtlı olan ödeme miktarının 4.379,83-TL olduğu, davalı tarafça düzenlenen iade faturası toplamının 1.379,00-TL olduğu ve bunun da davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu görülmüştür.
Ticari defterlerin ibrazı ve delil olmasına ilişkin yasal düzenleme 6100 sayılı HMK’nın 222.maddesinde yer almaktadır.
“1-Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
2-Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
3-İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.”
Madde metninde de açıklandığı üzere ticari defterlerin bir tarafın kendi lehine delil olarak kabul edilmesi için öncelikle usulüne uygun tutulmuş, açılış ve kapanış onaylarının süresinde yaptırılmış olması gerekmektedir. Bunun yanında ticari ilişkinin karşı tarafının aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterindeki kayıtların bu deftere aykırı olmaması veya karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir.
Somut olayda davacı tarafça ticari defterler dışında alacağın varlığını gösterir delil sunulmadığı, davacı ticari defterlerinde yer alıp da davalı ticari defterlerinde kayıtlı olup doğrulanan alacak miktarından, davalı tarafın yine davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmasıyla doğrulanan ödeme ve iade faturası bedelleri mahsup edildiğinde davacının 757,09-TL alacaklı göründüğü anlaşılmıştır. Mahkememizce davacı vekiline davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan faturalara ilişkin ispata yarar belgelerin sunulması için süre verilmiş ise de bu konuda herhangi bir delil sunulmadığından mevcut dosya kapsamına göre davacının alacak miktarının 757,09-TL olduğu anlaşılmıştır. Ancak gerekçenin önceki bölümlerinde de ifade edildiği üzere davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmış olup davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden esasa yönelik olarak bir karar verilememişit.r
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Hak Düşürücü süre nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Esasa yönelik hüküm kurulmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harçtan peşin olarak alınan 93,57-TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 86,33‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. hükmü uyarınca davalı yararına takdir edilen 1.239,44-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
6-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda, dava değerinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. Maddesinde gösterilen İstinaf kanun yolu başvuru sınırının altında kalması nedeniyle kesin nitelikte olduğu ve kanun yoluna başvurulamayacağı açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/02/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim ….
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”