Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/659 E. 2022/496 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/54
KARAR NO : 2022/505

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/01/2020
KARAR TARİHİ : 28/06/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının, göreve ilişkin herhangi bir tereddüt oluşmaması yönünden işbu davanın niteliği ve görevli mahkeme konusunda açıklama yapmak maksadıyla huzurdaki davanın davalı …’in iş akdi sona erdikten sonra rekabet yasağı (rekabet etmeme) taahüdüne aykırı davranması sebebi ile şimdilik cezai şartın 5.000,00 TL’lik kısmının avans faizi ile birlikte tahsil edilmesi talebi ile açıldığını, Türk Ticaret Kanunun 444 ve 447. maddeleri arasında yer aldığı üzere rekabet yasağına ilişkin davaların 6102 sayılı TTK’nun 4/1-c maddesinde bahsi geçen hükümlerine atıfla ticari dava şeklinde düzenlendiğini, bu sebeple huzurdaki davanın yürürlükteki kanuni düzenlemeler, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve güncel bölge adliye mahkemesi kararlarına göre mutlak ticari dava niteliğinde olduğunu ve görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olacağını, Konunun 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanuna göre değerlendirilmesi durumunda ise, Yüksek Mahkemenin yerleşik hale gelmiş karalarının uygulamasında bir sapma meydana getirir veya bu uygulamayı değiştirecek nitelikte olmadığını, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. Maddesinde İş Mahkemelerinin görev alanında bulunan konuların tahdidi olarak sayıldığını, rekabet yasağı taahhüdünün iş akdinin sona ermesi halinde yapılması gereken bir hususa ilişkin olması nedeni ile iş hukukunun düzenleme alanı dışında kalacağını, bu çerçevede rekabet yasağına ilişkin sözleşme ve taahhütnamelerden kaynaklanan davaların iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra olmasından ötürü, iş sözleşmesi ve iş ilişkisi içerisinde değerlendirilmesine olanak olmadığını, davacı Şirketin 1932’den bu yana yapı alçıları, alçı levha ve türevi ürünleri üretim-satış faaliyetleri ile iştigal eden bir firma olduğunu, Ürünlerinin Türkiye çapında yaygın olarak kullanıldığını, davalının 03.02.2014 tarihinde işe başladığını, davalı yanca Ege Bölge Satış Temsilcisi ve terfi sonrası satış yöneticisi olarak çalışırken, 08.10.2018 tarihinde iş sözleşmesini tek taraflı olarak sona erdirildiğini, görevi icabı davacının tüm müşteri çevresi, satış-pazarlama stratejileri, fiyat politikaları gibi pek çok hassas bilgiye vakıf bir pozisyonda çalıştığını, işten istifa ederek ayrıldıktan hemen sonra aynı alanda faaliyet gösteren rakip firma

… San. Tic. A.Ş. de çalışmaya başladığını, bu hususun SGK’na müzekkere yazılarak tespit edilmesini talep ettiklerini, davalı yanca davacıya rekabet etmeme hususunda bir taahhütname verdiğini, Söz konusu taahhütnamede ”taraflar arasındaki iş sözleşmesi sona ermeden yahut sözleşmenin yenilenme süreleri içinde iş gören veya işveren tarafından sonlandırılması halinde; işten ayrıldığı veya göreve son verildiği tarihten 2 yıllık süre ile, işveren şirketin çalışma konuları olan yapı alçıları ve bunların türevleri ile, iç dış cephe alçı levhaları ile muadilleri, profil ve yardımcı malzemeleri üretim veya pazarlaması yahut satıcılığı gibi benzer işler yapan üretim tesisleri, işletmeler ve özellikle işverene ve yaptığı işlere rakip olan veya rakip olabilecek herhangi bir fabrika, tesis işletme kuruluş veya benzer nitelikte bir işte herhangibir ünvan ve sıfat altında çalışmama, hukuken veya fiilen bu tür kuruluşlarla şahsen veya ortak olarak iş ilişkisi kurmama veya rakip işletmeler ile başka türden bir menfaat ilişkisi içerisine girmeme, işveren şirketin çalışma konularında yeni şirket veya işyeri kurmama veya kurulmuş olan şirketlere katılmama” ifadelerinin yer aldığını, taahhüde aykırılığın yaptırımının ise karar alınmasına gerek kalmaksızın davalının ayrıldığı son brüt maaşının 24 katı olduğunu, buna rağmen davalının rekabet etmeme taahhüdüne aykırı davranarak taahhütnamede belirtilen süre içerisinde (2 yıl) rakip işletme olan … San. Tic.A.Ş. de işe başlayan davalının, TBK’nun 444 vd maddeleri gereğince taahhütname ile belirlenen cezai şartı ödemesi gerektiğine dair koşulları oluşturduğunu, somut olay özellinde rekabet etmeme taahhüdüne bağlı olarak sayılan tüm şartların açıkça gerçekleştiğini, davalıdan alınan rekabet etmeme taahhüdünün hukuken geçerli olduğunu, davaya dayanak teşkil edecek niteliğe sahip olduğunu, davalının, davanın asıl konusu olmamakla birlikte, dava konusunu destekleyen nitelikte menfi davranışlarının olduğunu, şirkete ait hat ve mobil telefondan rakip firmaya bilgi verilen bir whatsap konuşma grubunda yer alarak dürüstlük kurallarına aykırı davranıldığını, davalının da içerisinde bulunduğu bir kısım satış personelinin rakip firmaya geçişinin tasarlandığını, ekli whatsapp konuşma görüntüleri ile de sabit olduğunu, 5 yıl gibi uzunca bir süre bünyelerinde kritik pozisyonda çalışan davalının şirkete ait ticari sır kapsamındaki bilgileri kötüye kullandığını, şirkete zarar vermek konusunda çekincesiz hal ve tavırlar sergilediğini, işten ayrıldıktan hemen sonra rakip firmada işe başlamasının basit bir iş değişikliği olamayacağını, dolayısıyla bu hususun hayatın normal akışı içinde çalışma hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile davalının rekabet yasağı taahhüdüne aykırı davranması sebebi ile uğranılan zarar dair diğer tüm talepleri ve başkaca her türlü dava ve hukuki başvuru hakkı saklı kalmak kaydı ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak taahhütte belirlenen cezai şartın 5.000,00 TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Davacının, davanın ticari dava niteliğinde olduğu, bu nedenle davanın İş mahkemesinde görülmemesi gerektiğini iddia ettiğini, ancak görev konusunun kamu düzenine ilişkin olduğunu, 5521 sayılı İş mahkemeleri Kanunun 1. Maddesi uyarınca İş kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan hertüğrlü hak ve iddialardan doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yerinin iş mahkemeleri olduğunu, bu hususun hukuk genel kurulunun 21.09.2011 gün ve 2011/9-508 E.,2011/545 K. sayılı kararında benimsendiğini bu nedenle öncelikle görevsizlik kararı verilmesini talep ettiğini, davacının iddia ettiği üzere davalının 5 yıl boyunca İzmir’de yönetici olarak çalışmadığını, 3 yıl Antalya’da satış temsilciliği, 1 yıl İzmir’de satış şefliği, 1 yılda İzmir’de satış yöneticiliği pozisyonunda çalıştığını, rekabet yasağına aykırı davranıldığına dair iddiaların yersiz olduğunu, iddia edilen ticari sır fiyat bilgisi hususunun gerçeği yansıtmadığını, bayi fiyat listesinin şirketin internet sitesinde herkese açık yazılı olarak bulunduğunu, ürünlerle ilgili maliyet, kar, reçete vb bilgilerin davalının da içinde bulunduğu satış kadrosu ile paylaşılmadığını, dava dilekçesine eklenen ürün listesinde şu an çalıştığı Entegre firmasıyla ortak sadece 5 ürünün olduğunu, 119 üründen 5 ortak ürünün ortak olmasının firmaları birbirine rakip yapmayacağını, davacı şirkette 03.02.2014 tarihinde çalışmaya başladığını, çalıştığı süre boyunca hiçbir fazla mesai ücretini alamadığını, bu sebeple 08.10.2018 tarihinde istifa etmek zorunda kaldığını, davacı firmada 3 yıl, 8 ay, 5 gün çalıştığını, mesai ücretlerini alamadığı gibi kıdem tazminatını da alamadığını, 08.10.2018 tarihli ibranameyi imzalaması yönünde davacı tarafından baskı yapıldığını, söz konusu ibranameyi imzalamadığı takdirde başka bir iş yerinde çalışmasına müsade edilmeyeceği ve hiçbir hakkının verilmeyeceğinin beyan edilerek ibranamenin imzalatıldığını, davacı firmadan istifa ettikten sonra Kasım ve Aralık ayında Afyon merkezli bir firma olan … (beyaz eşya bayisi) firmasında çalıştığını, Ocak ayında Entegre firmasında işe başladığını, Entegre firmasında işe başladıktan sonra hiçbir … bayi ve müşterisinin …’ı bırakmadığını, tek taraflı olarak dayatma ile imzalatılan çalışma özgürlüğünden vazgeçmeyi içeren, kişilik hakalarına aykırı ve hukuken kabulü mümkün olmayan genişlikte, özgür iradesine dayanmayan rekabet etmemeye yönelik taahhütnamenin hukuki sonucunun olmaması gerektiğini, TBK madde 444 ve 445 hükümlerinde rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliği için şekil ve ehliyet haricinde de bazı sınırlamaların ve geçerlilik koullarının olduğunu, geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesinin olabilmesi için bu koşulların hepsinin bir arada bulunması gerektiğini, bu koşullardan birinin bulunmaması halinde sözleşmenin batıl-kesin hükümsüz olacağını, TBK m. 444/2 uyarınca rekabet yasağının, ancak hizmet ilişkili işçinin müşteri çevresi veya üretim sırları yada işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zarara uğramasına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağını, kanun koyucunun rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için 2 durumun varolmasını şarta bağladığını somut olayda bu iki şartın bulunmadığını, cezai şartın işçinin gelirinden ve işverenden aldığı ücretten aşırı derecede fazla olmaması ve ekonomik geleceğini sarsacak nitelikte olmaması gerektiğini, ancak davaya konu cezai şartın son aldığı brüt maaşın 24 katı tutarında olmasından dolayı tümüyle ekonomik geleceğini sarsan nitelikte olduğunu, yeterli kanıtı olmayan davacının, bu nedenle dava dilekçesinde, dava konusu olmayan hususlardan bahsettiğini, Davacı aleyhine İzmir … İş Mahkemesinin …/… E. sayılı dosyası ile iş hukukundan kaynaklanan alacağı için dava açtığını, dava konusu olmayan hususlardan bahsederken sunulan delillerin elde ediliş şekli ve rızaya aykırı bir şekilde sunulmasından dolayı hukuki geçerliliğinin olmayacağını, bu delillerin hükme esas alınamayacağını, bu nedenlerle öncelikle görevsizlik kararı verilerek dosyanın iş mahkemesine gönderilmesine, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İş sözleşmesi, Rekabet Yasağı Taahhüdü, SGK Kayıtları, bilirkişi raporu delil olarak değerlendirilmiştir.
Bilirkişiden alınan raporunun sonuç kısmına göre; “…Sonuç olarak firmaların sektörleri, hizmet alanları ve ürünleri benzerdir. Ürünlerin fiyat kıyaslamasının, malzeme kalitesi, malzeme yapısı, maliyetler, satış-pazarlama faaliyetleri değişkenlik gösterdiğinden yapılması uygun değildir.
Haksız rekabet koşulları için kıyaslamanın aynı zeminde yapılması gerekliliği kadar, serbest piyasa koşullarında ortak bir payda da -üretimde ve satımda eşitler arası yarış konusu hem iddia edilmediğinden hem de bunu eldeki verilere göre belirlemek mümkün olmadığından- birleşme söz konusu değildir.
Ortaya çıkan tablo, davalının eyleminin kapsamına göre konunun belirlenmesidir. Haksız rekabet eyleminin benzer olaylarda sınırlarını çizerken kendilerine haksız rekabet yapıldığını iddia edenlere özgü en basit tanımlaması ile bir know how (özgün bilgi alt yapısı) bulunmalıdır. Bu üretim bilgisi olabileceği gibi, müşteri listesi de olabilir. BUNLARIN DAVALI TARAFINDAN İHLALİNE İLİŞKİN BİR KONUYA RASTLANILAMAMIŞTIR.
Ayrıca, son dönemlerde özellikle güncel Yargıtay kararları da işten ayrılan kişinin aynı sektörde bir başka yerde çalışmasının olabileceğini açıkça belirtmektedir.
Yapılan incelemelerin detayları raporumuz içeriğinde mevcuttur. Olayımızda davalı tarafından davalıya yüklenecek somut bir haksız rekabet eylemine rastlanılamamıştır…” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık nedeniyle cezai şart istemine ilişkindir.
2-6098 sayılı TBK’nın 444/2. maddesi hükmüne göre, rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse sonuç doğurur.
3-Somut olayda imzalanan 03/02/2014 tarihli hizmet sözleşmesinin eki olarak düzenlenen “Taahhütname” başlıklı sözleşmenin incelenmesinde davalı …’in davacı şirket bünyesinde satış ve pazarlama alanında çalıştığı, davalının iş akdinin sona ermesinden sonra 2 yıllık süre içerisinde ve coğrafi alan sınırlaması olmaksızın davacı işveren ile aynı faaliyet alanında çalışan işverenlere bağlı olarak çalışmayacağı veya bu konularda bizzat faaliyet göstermeyeceği, davacı işverene bağlı çalışırken edindiği şirket sırlarını, ticari, teknik ve mali bilgileri, müşteri bilgileri gibi ticari sır kapsamındaki bilgileri diğer kişi ve kuruluşlara aktarmama yönünde taahhütte bulunduğu, aksi durumda son brüt ücretin 24 katı miktarda tazminat ödeneceği yönünde sözleşme imzalandığı görülmüştür.
4-Her ne kadar rekabet yasağı sözleşmesinde coğrafi alan sınırlaması bulunmaması ve son brüt ücretin 24 katı tutarında cezai şart bedeli fahiş nitelikte sayılabilir ise de Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin istikrarlı uygulamasına göre aşırı cezai şart hükümlerinin aşırı hükümlerinin sözleşmeyi ayakta tutacak şekilde hakim takdirine göre daraltılarak uygulanması mümkündür.
Davacı ile davalı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinde davacı aleyhinde bir karşı edim öngörülmemiş olup bu hususun sözleşmenin sıhhatine etki edip etmeyeceğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2019/4833 Esas 2020/3179 Karar sayılı ilamında “TBK’nın 420. maddesi işçi ve işveren arasında düzenlenen hizmet sözleşmesine ilişkin olup hizmet sözleşmelerinde taraflardan sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu düzenlenmiştir. Oysa somut olayda, davacı “hizmet sözleşmesine” dayanarak değil TBK’nın 444. maddesi ve devamında düzenlenen “rekabet yasağı sözleşmesine” dayalı olarak talepte bulunmaktadır. Yerleşik Daire kararları gereğince iş ilişkisinin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağı sözleşmelerinde kararlaştırılan ceza koşulunun karşılıklı olması gerekmemektedir.” şeklinde açıklandığı üzere iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin düzenlenen rekabet yasağı sözleşmelerinde karşılıklı ceza koşulu varlığı şart olarak aranmamakta olup, somut uyuşmazlıktaki sözleşmede yalnızca davalı işçi aleyhinde cezai şart hükmü getirilmesinin sözleşmenin geçerliliğine bir etkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
5-Dosya kapsamında sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinde davacı nezdinde 03/02/2014-08/10/2018 tarihleri aralığında 3322.03 meslek kodu ile pazarlamacı olarak çalıştığı, iş akdinin 08/10/2018 tarihinde işçi tarafından feshedilerek(Kod-03) sona erdiği görülmüştür.
6-Davalı tarafça cevap dilekçesine iş akdinin davalı işçi tarafından haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur. TBK’nın 447/2. Maddesi uyarınca iş akdinin işçi tarafından haklı nedenle feshi halinde rekabet yasağı sözleşmesi geçersiz hale gelecektir. Somut uyuşmazlıkta davalı tarafça sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği savunulmuş ve bu hususta İzmir …İş Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasına dayanılmış ise de anılan dosyanın incelenmesinde alacağın fazla mesai ücreti talebine ilişkin olduğu, davalının fazla mesai alacağının ödenmemesi nedeniyle iş akdini feshettiğine dair bir fesih bildiriminde bulunmadığı, davalının fazla mesai alacaklarının ödenmemesi kural olarak haklı fesih nedeni ise de davalının bu nedenle iş akdini feshettiğine dair yapılmış bir fesih bildirimi veya İzmir … İş Mahkemesi’nde bu yönde haklı fesih olgusunun tespitini sağlayacak talep bulunmadığı, görülmekte olan davada ise davalının haklı fesih savunmasını ispata yarar bir delil sunulmadığı dikkate alınarak rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğini koruduğu değerlendirilmiştir.
7-Davalı tarafça rekabet yasağından doğan cezai şart davalarının iş mahkemelerinde görülmesi gerektiği savunularak görevsizlik karar verilmesi talep edilmiş ise de ticari davaları düzenleyen TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir. Ayrıca davacının iddiası iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemde, davalının ticari sırlara vakıf olduğundan bahisle ticari sırların paylaşılacağı iddiasına dayalı olup, ticari sır kavramının ve niteliğinin de tayin ve tespitinin Ticaret Mahkemesi tarafından yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 11. HD’nin yerleşik içtihadı da bu yöndedir: Yüksek 11. HD’nin 2014/19137 E- 2015/1379 K sayılı, 06.02.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2015/4187 E- 2015/5893 K sayılı, 27.04.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2016/11603 E- 2018/3697 K sayılı, 17.05.2018 tarihli kararı; Yargıtay HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 karar sayılı kararı). Açıklanan nedenlerle uyuşmazlığın görülmesinde mahkememizin görevli olduğu gözetilerek davalı vekilinin görevsizlik karar verilmesi yönündeki talebi kabul edilmemiştir.
8-Esasa yönelik yapılan incelemede, davalı işçinin davacı nezdinde iş akdinin sona erdiği 08/10/2018 tarihinden yaklaşık 2 ay sonra 01/01/2019 tarihinde dava dışı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. Nezdinde 1221.05 Meslek kodu üzerinden satış müdürü olarak çalışmaya başladığı, 2 yıllık rekabet yasağı süresi içerisinde çalışmanın başladğı, dava dışı şirketten celp edilen davalı işyeri sicil dosyasında yer alan bilgilere göre davalının “Ege Bölge Satış Yöneticisi” görev ünvanıyla istihdam edildiği görülmüştür.
Mahkememizce dosya davacı şirket ve dava dışı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin faaliyet alanlarının ortak olup olmadığı, ortak ürün gruplarının miktarı ve pazar içerisindeki ağırlıkları ile davalının her iki şirketteki görev pozisyonlarının aynı olup olmadığı, davalının davacı şirkette edindiği bilgileri dava dışı şirket bünyesinde kullanma ihtimalinin bulunup bulunmadığının incelenmesi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, dosyaya sunulan 01/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda her iki şirketin sektörleri, hizmet alanları ve ürünlerinin benzer olduğu, davalının rekabet yasağını ihlal ettiğine dair bir kayıt bulunmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Her ne kadar mahkememizce bilirkişi heyetinden talep edilen hususların tam olarak irdelenmediği görülmüş ise de sunulan bilirkişi raporunda her iki şirketin aynı faaliyet alanında bulunduğu ve benzer ürünlerin satışını gerçekleştirdiği yönündeki değerlendirme ve dosya kapsamında bulunan her iki şirkete ait ürün çeşitlerini gösterir broşürlerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde hüküm kurmaya elverişli delillerin toplandığı gözetilerek yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
9-Davalının davacı bünyesinde çalıştığı sırada pazarlamacı olarak çalıştığı uyuşmazlık konusu değildir. Her ne kadar dinlenen davalı tanıkları davalının ticari sır niteliğinde bilgileri haiz olmadığını beyan etmiş ise de yine davalı tanıklarının beyanlarına göre davalının ürünlerin satış bilgisi, satış fiyat bilgisi ve bayilere yapılan satış miktarlarına ilişkin bilgisi bulunduğu, davalının davacı şirket nezdinde çalıştığı sırada bir ürünün bayiye satış fiyatını ve bu ürünün satılabileceği en düşük fiyat gibi bilgileri bilmesi halinde sonraki çalıştığı şirkette bu bilgilerin kullanılarak daha düşük fiyat teklifi ile haksız rekabet oluşan bir davranışa girilmesinin mümkün olduğu, bu kapsamda bayilere yapılan satış çeşitleri, satış fiyat bilgileri, alış yöntem ve alışkanlıkları gibi bilgilerin ticari sır kapsamında olacağı değerlendirilmiştir. Her ne kadar dosya kapsamında davalının bu yönde bir eylemde bulunduğuna dair bir delil bulunmuyor ise de rekabet yasağı sözleşmelerinden kaynaklanan cezai şart koşulunun oluşması esasen haksız rekabette bulunulması değil, bu yönde potansiyel bir tehlikenin bulunması yeterli görülmektedir.
Somut olay yönünden yapılan değerlendirmede davalının davacı şirket nezdinde Ege ve Antalya Bölgesinde pazarlamacı, sonrasında Ege Bölge Satış Yöneticisi olarak çalıştığı, yine dava dışı … Sanayi Tic.A.Ş. Nezdinde Ege Bölge Satış Yöneticisi olarak çalıştığı, her iki görev tanımının üretilen ürünlerin pazarlanmasına ilişkin olduğu, davacı şirket ile dava dışı … Sanayi Ticaret A.Ş.’nin aynı sektörde faaliyet gösteren ve birbirinin ikamesi sayılabilecek nitelikte ürünlerin satışını gerçekleştirdiği, bu haliyle davalının davacı ile süren iş sözleşmesi süresince bayilere yapılan satışlara ilişkin edindiği bilgilerin ticari sır kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek davalının aynı coğrafi bölge içerisinde aynı sektörde farklı bir şirkette aynı görev pozisyonunda çalışması rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali olarak değerlendirilmiştir.
10-Davacı tarafça dava 20/01/2020 tarihinde 5.000,00-TL üzerinden kısmi dava olarak açılmış, 10/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile ise davanın belirsiz alacak davası olarak ıslah edildiği beyan edilmiştir.
Bilindiği üzere belirsiz alacak davası 6100 sayılı HMK’nın 107. Maddesinde düzenlenmiş olup davacının talep konusunu objektif olarak belirleyemeyecek durumda olması halinde belirsiz alacak davası açılması mümkündür. Somut uyuşmazlıkda dava konusu rekabet yasağı ihlalinden kaynaklanan cezai şart talebi olup, davacının gerçekleşen bir zarar iddiası bulunmadığı ve salt rekabet yasağının ihlal edilmesinden kaynaklanan tehlikeden dolayı tazminat talebinde bulunulduğu, davacının sözleşme kapsamında belirleyeceği bir miktarı talep ve dava edebileceği, cezai şartın hakim tarafından tenkis edilmesi ihtimalinin davayı belirsiz alacak davası açılabilecek niteliğe büründürmeyeceği değerlendirildiğinden belirsiz alacak davası açılması şartlarının oluşmadığı değerlendirilmiştir.
Yerleşik yargısal içtihatlar uyarınca belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar yokluğu bulunması halinde davanın usulden reddine karar verilmekle birlikte Anayasa Mahkemesinin bu konuyla ilgili (İsmail Avcı, B. No: 2019/12190, 22/2/2022) sayılı kararında “koşulları oluşmadan belirsiz alacak davası açıldığı gerekçesiyle kişinin belirsiz alacak davasıyla getirilen avantajlardan yararlanamamasının ötesinde mahrumiyetlerle karşılaşmasına yol açacak müdahalelerin, son çare olarak kabul edilemeyeceği (…) sonuç olarak başvurucunun, şartları oluşmadan açtığı belirsiz alacak davasının dava şartı yokluğundan reddedilmesinin -usul hukukundaki imkânlar gözetildiğinde- başvurulabilecek son çare olmadığı değerlendirilerek, davanın hukuki yarar yokluğundan reddi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalede, medeni hakla ilgili uyuşmazlığın karara bağlanması yönünden en etkili olan davanın açılmasını sağlama amacına ulaşılması için daha hafif müdahale teşkil eden aracın seçilmesi yerine başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız kılan ağır bir aracın tercih edilmesinin gereklilik şartına uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.” gerekçesine yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin belirtilen hak ihlali kararı da gözetilerek mahkememizce dava kısmi dava olarak kabul edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 176/2. Maddesi uyarınca aynı davada tarafların bir kez ıslaha başvurması mümkündür. Davacı tarafça davaya ilişkin ıslah hakkı 10/03/2021 tarihli dilekçeyle tüketilmiş olup yeniden ıslah yapılamayacağından, her ne kadar 24 brüt aylık tutarındaki cezai şart miktarı iş akdinin devamı ve davalının görev tanımına uygun edinebileceği ticari sırların niteliği dikkate alındığında fahiş olarak değerlendirilmiş ise de davacı tarafça yeniden ıslah hakkı kullanılamayacağından ayıca bir cezai şart tenkisi yapılmaksızın dava edilen 5.000,00-TL miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
11-Ayrıntılı gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere davacı ile davalı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinin davalı tarafla ihlal edildiği, iş akdinin sona ermesinden yaklaşık 3 ay sonra aynı coğrafi bölgede ve aynı sektörde faaliyet gösteren bir işveren nezdinde aynı görev pozisyonunda çalışmaya başladığı, davalının davacı nezdinde çalıştığı sırada edindiği bayilere ürün satışına ilişkin bilgilerin sonraki işveren nezdinde çalıştığı sırada davacı aleyhinde haksız rekabete yol açabilecek nitelikte olduğu, bu haliyle cezai şart koşullarının oluştuğu gözetilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE, 5.000,00-TL cezai şart tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tazminat miktarına dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 341,55-TL harçtan peşin olarak alınan 85,39-TL harcın mahsubu ile bakiye 256,16‬-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına takdir edilen 5.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 85,39-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça sarf edilen 54,40-TL başvuru harcı, 202,50-TL posta ve tebligat ücreti, 1.650,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere 1.906,9‬0-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
7-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekiline e-duruşma yoluyla, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/06/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”