Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/518 E. 2023/646 K. 18.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NO : 2020/518 Esas
KARAR NO : 2023/646
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/09/2020
KARAR TARİHİ : 18/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
İDDİA : Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’a ait ve …’ın sevk ve idaresindeki… plakalı … model araçta, 07.07.2019 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın sağ kapı tarafından çarpması sonucu hasar meydana geldiğini, söz konusu kaza neticesinde hasarın giderilmesi için müvekkil tarafından teminat altında olduğu sigorta şirketine başvurulduğunu ancak talebin haksız yere reddedildiğini, İzmir … Asliye Ticaret Mah. … D.İş dosyasında müvekkile ait aracın hasar miktarının 12.177,03 TL, değer kaybının 1.000 TL, ikame araç bedelinin 750,00 TL olduğu tespit edildiğini, Bilirkişi tarafından tespit edilen bu bedelin davalı … tarafından tahsili amacı ile işbu davanın açılması gerektiğini, kaza tarihinden kısa bir süre sonra yapılan bilirkişi incelemesinde aracın rayiç bedelinin 30.000 TL olduğunun görüldüğünü, tüm hesaplamaların bu bedele göre yapıldığını, ancak dava tarihi itibarı ile söz konusu aracın rayiç bedelinin daha yüksek olduğunu, bu nedenle delil tespitindeki rakamların karar tarihindeki karşılığının tespit edilerek karar verilmesi gerektiğini, belirterek yukarıda açıklanan nedenlerle, 07/07/2019 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu müvekkiline ait… plakalı araçta meydana gelen hasarın giderilmesi için ileride arttırılmak üzere şimdilik 12.177,03 TL hasar miktarı, 1.000 TL değer kaybı, 750,00 ikame araç bedelinin kaza tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte müvekkilin teminat altında olduğu davalı … şirketinden tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. 29.7.2021 tarihli dilekçesinde hasar red edildiğinden aracın onarılmak zorunda kaldığını ve 12.940 TL ödeme zorunda kaldıkları şeklinde beyanda bulunmuştur.
SAVUNMA : Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde ; Davacının, müvekkili sigorta şirketine hasarı bildiriminde bulunurken doğru beyanda bulunma yükümlülüğünü ihlal etmiş ettiğini, davacının haksız ve kötü niyetli olarak işbu davayı ikame ettiğini, ihbar sonrası hasar dosyası açıldığını, eksper atandığını, suistimal raporu hazırlandığını,… plakalı araçta sürücü değişikliği yapıldığını, 2 farklı kişiden beyan alındığını, kasko poliçesinden açılan dosyanın red edilmesi gerektiğini, ispat yükünün davalı sigortalıya geçtiğini, sigortalı aracın onarıldığına dair bir iddianın olmadığını, fotoğraf ibraz edilmediğini, kazanın örtüşüp örtüşmediğinin ispatı gerektiğini, fahiş hasar bedeli olduğunu, yapılan ekspertiz incelemesinde 9.684,67 TL hasar tespit edildiğini, ancak dosyanın reddedildiğinden kapatıldığını, davacı tarafından talep edilen miktarın 12.173,03 TL olduğunu, bu tutarın fahiş olduğunu, zararın hasar tarihi itibarıyla belirlenebileceğini, değer kaybı tazminatının poliçe teminatına dahil olmadığını, davacının 750 TL ikame araç bedeli istemesinin haksız olduğunu, belirterek yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle, haksız ve kötü niyetli davanın reddini talep etmiştir. 16.07.2021 tarihli dilekçelerinde sürücü tespitinin maddi vaka olup Mahkemece değerlendirilmesi gerektiği, 10.000 TL sovtaj değerinin açıklanmadığını belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmektedir. Şeklinde beyanda bulunmuştur.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
1-. Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat davasıdır.
2- Görev hususu kamu düzeninden olup mahkeme tarafından her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve Tüketici Kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Davanın tüketici mahkemesinde görülmesi ile ticaret mahkemesinde görülmesi arasında davacı açısından önemli farklılıklar oluşmaktadır. Davanın tüketici mahkemesinde görülmesi halinde hükmedilecek vekalet ücreti, dava sonunda harçtan sorumlu olmamak gibi önemli bir kısım avantajlardan faydalanma imkanı varken, davanın ticaret mahkemelerinde görülmesi halinde davacının tacirler hakkındaki hükümlere tabi olarak durumu dezavantajlı hale gelmektedir. Bu durumda davacının ticari amaçla mı yoksa tüketici ilişkisine dayanarak mı hareket ettiğinin titizlikle irdelenmesi gerekmektedir.
3- Her ne kadar dosya mahkememize tevzi edilmiş ise de yargılama kapsamının mahkememiz görev alanına girmediği, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu değerlendirilmiştir.
4- Dosya içeriğinde bulunan araç ruhsat kaydına ilişkin evrakın incelenmesinde kullanım amacı bölümünde “HUSUSİ” ibaresinin yazılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bir aracın ticari kullanıma özgü olduğunun kabulü için “ticari” amacın ruhsata işli olması gerekmektedir. Hususi kullanım kaydı bulunan bir aracın salt “yük nakli” kullanım amacına göre üretilmiş olması aracın ticari olduğunu göstermez. Araç sahibi şahsi yüklerinin taşınmasında kullanmak üzere yük nakline yarar bir aracı “hususi” kaydı ile satın aldığında bu aracın ticari amaçlı kullanılmadığı açıktır. Kaldı ki somut olayda aracın … marka-model bir araç olduğu, ülkemizde bu tür araçların bagaj kapasitesi ve daha makul fiyatları olması nedeniyle sıklıkla bireysel kullanım amacıyla satın alındığı, trafikte neredeyse sedan gövde tipi araçtan fazla sayıda bu kasada araçların yer aldığı bilinen bir gerçektir. Dosya kapsamında aracın ticari amaçlı kullanıldığına dair farklı bir bilgi ve belge de yer almamakta olup, dava konusu kasko poliçesinde dahi aracın ticari amaçlı kullanıldığına yönelik bir kayıt bulunmamaktadır, aracın trafik kaydı gözetildiğinde hususi amaçlı kullanıldığının kabulü gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay’ın farklı kararlarında “yük nakli-hususi” kayıtlı araçların ticari olarak değerlendirilemeyeceği yönünde istikrar kazanmış uygulaması bulunmaktadır.
“Davacı vekili meydana gelen kaza nedeni ile ortaya çıkan zararların tazmini amacı ile eldeki davayı açmış, faiz türü olarak avans faizine karar verilmesini talep etmiş, Hakem Heyetince de avans faizine karar verilmiştir. Zarara neden olan aracın ruhsat kaydında kullanım amacı “yük nakli-hususi” yazmaktadır. Ceza dosyasındaki beyanlarda 31.12.2013 günü saat 21:00 sıralarında kazaya karışan araç ile davacıyı hastaneye götürürken kazanın gerçekleştiği beyan edilmiştir. Kazaya karışan aracın ticari kullanım sırasında gerçekleştiği ispat edilemediğinden hususi kullanım sırasında zarar gerçekleştiğinden faiz türü olarak yasal faize karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere avans faizine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”(Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 2021/2538 E. 2021/4375 K. 08.07.2021T.)
“Somut olayda davacı gerçek kişi olup tacir olduğuna dair bilgi ve belgeye dosyada rastlanılmadığı gibi dava konusu aracın trafik ruhsat kaydında ise kullanım amacı olarak “hususi” yazmaktadır. Bu durumda görevli mahkeme, tüketici mahkemesidir. ” (Yargıtay 20.Hukuk Dairesi 2017/6990 E. 2017/5940 K. 28/06/2017 T.)
“Dava konusu araca ilişkin bilgilerde, aracın gayri ticari panelvan kamyonet olduğu, ticari-genişletilmiş kasko poliçesi ile sigortalı olduğu aracın ticari olarak ilişkin dosya kapsamında bilgi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, davanın tüketici sıfatını kaldıran bilgi bulunmaması , poliçenin düzenlenmiş tarzının tek başına davayı ticari hale getirmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.” (İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi 2020/2325 E. 2020/2020 K. 04/12/2020 T.)
5-Her ne kadar “yük nakli-hususi” ruhsat kaydı bulunan araçların ticari nitelikte olduğuna yönelik görüşler içeren yüksek mahkeme kararlarına da rastlanmakta ise de bu kararlarda dosya kapsamında araçların üzerinde ticari amacı kullandığını gösterir iş yeri isim ve logolarının bulunduğu veya dosya davacısının aracı ticari amaçlı kullandığını gösterir başka delillerin de bulunduğu, oysa ki görülmekte olan dosyada davacıya ait aracın ticari veya mesleki amaçla kullanıldığına dair bir delil bulunmadığı gözetildiğinde bu kararların emsal nitelikte olamayacağı değerlendirilmiştir.
6-Ayrıntılı gerekçeleri yukarıda açıklandığı davacıya ait aracın ruhsat kaydının hususi olduğu, yük nakli amaçlı üretilmiş olmasının tek başına aracı ticari hale getirmeyeceği, aracın ticari amaçlı kullanıldığının kabulü için başkaca delillerin bulunması gerektiği, dosya kapsamında ise aracın ticari kullanımına yönelik herhangi bir kayıt, delil veya beyan bulunmadığı gözetildiğinde aracın ruhsat kaydına itibar edilerek hususi olarak nitelendirilmesi gerektiği bu durumda görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olacağı değerlendirildiğinden mahkememizin görevsizliğine ve İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-. Davacının davalıya karşı açmış olduğu dava da HMK.114/1-c,115/2 madddesi gereği GÖREVE İLİŞKİN DAVA ŞARTI YOKLUĞU nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2- HMK’nun 20. maddesi uyarınca bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3- Bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden 2 hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde Mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4- Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemede nazara alınmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 Hafta İçinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Yolu Açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 18/07/2023
Katip …
e-imza
Hakim …
e-imza