Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/147 E. 2023/43 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/147 Esas
KARAR NO : 2023/43

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 24/02/2020
KARAR TARİHİ : 24/01/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde;Davacıların babası ve eşi … Halk Bankası Torbalı Şubesinden Esnaf Kredi Koop. Aracılığı ile 10.01.2018 tarihinde … no.lu 200.000,00.-TL bedelli kredi çekmiştir. Diğer davalı sigorta şirketi tarafından … adına 09.01.2018 başlangıç tarihli, 200.000,00.-TL bedelli krediye ilişkin … sertifika no.lu hayat sigortası poliçesi tanzim edildiğini, …’ün 02.01.2019 tarihinde vefat ettiğini, yasal mirasçıları tarafından Torbalı 3. Not. 07.01.2019 tarih, … yevmiye no.lu mirasçılık belgesi düzenlettirildiğini, davacıların … Emeklilik A.Ş’ye başvuruda bulunduklarını, sigorta şirketinin ise tazminat ödemeyi ret ettiğini, müteveffanın ölümünün aniden gelişen ciğerlerinin su toplaması nedeniyle gerçekleştiğini, bu nedenlerle sigortalı …’ün vefatı nedeniyle hak sahipleri adına fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00.-TL Hayat Poliçesine dayalı sigorta bedelinin hasarı ret tarihinden itibaren işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte sigorta şirketinden tahsiline, sayın mahkemece aksi kanaatte olunması halinde davacıların davalı bankanın kusuru nedeniyle bankaya borcu olmadığından şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00.-TL bedelin kusuru oranında tahsili ile ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, ısah dilekçesi ile; dava konusu alacağa ilişkin olarak; arttırılan kısım olan 199.800,00-TL ile dava dilekçesinde talep edilen miktar olan 200,00-TL ‘nin birleştirilmesi sonucu toplam 200.000,00-TL tutarın; sigorta şirketinden hasarı ret tarihinden itibaren, davalı banka yönünden ise ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve avukatlık ücreti ile birlikte tahsiline,
iş bu dilekçenin davalılara tebliğine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı Halk Bankası A.Ş. Vekili, cevap dilekçesinde; davacıların murisi …’ün, bankalarının Torbalı Şubesi’nden 08.01.2018 tarihinde 200.000,00 TL tutarlı, 5 yıl vadeli Esnaf Kredi Kefalet Kooperatifi İşletme Kredisi kullandığını, adı geçen müşterinin esnaf (tacir) olup, kullandığı kredi ticari mahiyette olduğunu, bahse konu kredi kullandırılırken müşterinin talepte bulunması üzerine … ve Emeklilik A.Ş. sigorta şirketinden 09.01.2018 başlangıç 09.01.2019 bitiş tarihli 1 yıl süreli … nolu “Esnafa Hayat Sigortası Poliçesi” isimli sigortanın yapıldığını, bahsekonu sigortanın kredi ile bağlantılı bankalarınca zorunlu tutulan hayat sigortalarından olmadığını, krediye ek teminat olarak verilmediğini, ihtiyari nitelikte sigorta olduğunu, müşterinin kredinin taksitleri devam ettiği sırada 02.01.2019 tarihinde vefat ettiğini, mirasçılarının talepte bulunması üzerine bankalarının şubesince … Emeklilik A.Ş. ile bakiye kredi borçlarının poliçelerden tazmin edilmesi için yazışma yapıldığını, ancak müşterinin vefat sebebi olan kalp hastalığı ile bağlı rahatsızlıklarını poliçe tanzim edildiği tarihte beyan etmeyerek sigorta şartlarına aykırı davrandığının tespit edildiğinden sigortaca ödeme yapılmadığını, müteveffanın hayat sigortasından faydalanmasının mevzu bahis olmayıp, açılan davada hiçbir haklı yönün bulunmadığını, davada krediye ilişkin müşteriye yapılan sigorta içeriğinin, sigortalılık ilişkisi, sigortanın yenilenmesi ve poliçe tazmin-ödeme işlemlerinin tamamen … ve Emeklilik A.Ş.’nin yetki ve tasarrufunda olduğunu, bankalarının yalnızca acente sıfatıyla sigorta satış işlemlerine aracılık ettiğini, bu nedenle davaya konu sigortaya ilişkin davanın muhatabının yalnızca sigorta şirketi olduğunu, davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, murisin kredi borcu külli halef sıfatıyla tüm mirasçılarına ait olduğundan, tüm mirasçılar yönünden zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olduğunu, huzurdaki davanın tüm mirasçılarca birlikte açılması gerektiğini, aktif dava ehliyeti yönünden davanın usulden reddini talep ettiklerini, bankalarının dain-i mürtehin sıfatı ile poliçe kapsamında öncelikli talep hakkı bulunduğunu, Yargıtay kararlarının bankanın dain ve mürtehin sıfatı nedeniyle davalı olamayacağını, davadan önce bankadan muvafakat alınması gerektiğini ifade ettiğini, bu itibarla davalı müvekkili bankanın davaya muvafakatinin bulunmadığını, dava ehliyeti ve husumetten davanın reddini talep ettiğini, davacıların murisinin, sigorta yapıldığı tarihlerde sigorta soru formunda herhangi bir hastalık beyan etmediğini, müşterinin vefatından sonra sigorta şirketince yapılan araştırmada, vefat eden müşterinin sigorta yapılmadan önceki dönemde kalp hastalığı ve bağlı rahatsızlıkları bulunduğu, tedavi gördüğünün tespit edildiğini ve sigortalının hastalığını beyan etmediği belirlendiğinden kredi borcu tazmin talebinin reddedildiğini, kredi borçlusu olan müteveffa müşteri, sağlık durumu hakkında sigorta işlemine aracılık eden bankamıza da gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, kredi kullandığı sırada sigorta şirketine ait formları gerçeğe aykırı doldurduğunu, müteveffa müşteri kusurlu olduğundan, davacı mirasçısının da bankadan hiçbir şekilde talepte bulunmak hakkının bulunmadığını, dilekçemizde yer verdiğimiz tüm nedenlerle davacı taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğu sabit olup, davanın öncelikle, husumet yönlerinden reddine, haksız ve kanuni dayanaktan yoksun davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Emeklilik A.Ş vekili, cevap dilekçesinde; yetkili ve görevli mahkemenin yetkili İstanbul Tüketici Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, davacıların dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların yasal dayanaktan yoksun olup davanın reddinin gerektiğini, sigortalı murisin vefatından sonra davacı mirasçılarının şirketlerine başvurduğunu ve rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle sigorta tazminatı için talepte bulunduklarını, davacılardan riziko değerlendirme için gerekli evrakların talep edildiğini evrakların incelenmesi akabinde sigortalının sözleşmenin başlangıç tarihinden önce gelen, mevcut bulunan kalp hastalığını … no’lu poliçesi için 09.01.2018 tarihli sağlık beyan formunda beyan etmemesi nedeniyle tazminat talebinin reddedildiğini, sigortalıya ait sağlık kuruluşlarından alınan ve sağlık raporları dosya kapsamında incelenmiş olup sigorta başlangıcından evvel sigortalının kalp hastalığının mevcut olduğunun görüldüğünü, sigorta öncesinden gelen her türlü kalp hastalığının teminat kapsamı dışında kaldığına ilişkin Grup Sigorta Sözleşmesi, Sigorta Sertifikasındaki hükümlerden devamla kredi dosyasındaki Bireysel Kredilerle Bağlantılı Hayat Sigortaları Bilgilendirme Formu’ ndan da bu hususun özellikle her türlü bilgi verme yükümlülüğü kapsamında sigortalılara sunulduğu da sigortalının yukarıda risk numaraları verilen kredi dosyalarının incelenmesi ile anlaşılacağını, davacıların tazminata hak kazanmadığına ilişkin beyanlarına halel gelmemek üzere davaya konu kredili hayat sigortası sözleşmesinde T. Halk Bankası A.Ş. TORBALI Şubesi dain-i murtehin bulunduğunu, yani yargılama neticesinde sigortalı vefatının teminat dahilinde olduğuna yönelik karar çıkarsa ödenecek tazminattan sigortalının borçlu bulunduğu bakiye kredi ve faiz miktarı dain-i murtehin olan T. Halk Bankası A.Ş. Torbalı Şubesi’ne ödeneceğini, geriye kalan meblağın mirasçılara payları oranında ödeneceğini, bu sebeple öncelikle bankanın kredi borcu ödeneceğinden bankanın öncelikli hakkının bulunduğunu, bakiye bedel durumunda mirasçıların bu bedele payları oranında hak kazanacağından yargılama neticesinde verilecek karardan bankanın da etkileneceğini, bu sebeple ilgili şubeye müzekkere yazılarak başvuruya muvafakatinin olup olmadığının ve kredi borcunun ödenip ödenmediğinin sorulması gerektiğini, bu sebeplerle davanın görevsizlik ve yetkisizlik nedeniyle usulden reddine, usuli itirazlarının kabul edilmemesi halinde ise davanın öncelikle Halk Bankası A.Ş Torbalı Şubesine (Antalya) ihbar olunmasına, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLER: ZMMS poliçesi, kredi sözleşmesi, bilirkişi raporu delil olarak değerlendirilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan raporun sonuç kısmına göre; “…1- Davacılar murisi Mahmut Şenyüz’ün davalı … Emeklilik A.Ş.nezdinde bulunan krediye bağlı hayat sigortası poliçesinde 200.000,00.-TL vefat teminatı verilmiş olduğu,
2-02.01.2019 tarihli ölüm rizikosunun poliçe süresi içinde meydana geldiği
3-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin 14.12.2020 ve 24.12.2021 tarihli Adli Sağlık Kurulu raporlarında sigortalı müteveffa …’ün sigorta öncesinde var olan hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağı bulunduğunun tespit edildiği,
4-Davalı sigorta şirketi ile acentesi davalı bankanın bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği,
5-Kredi borçlusu sigortalı müteveffa …’ün doğru beyanda bulunma yükümlülüğünü ihlalinin ihmal derecesinde olduğu,
6-Kredi borcunun davacı mirasçılar tarafından ödenmiş olduğu,
7-Sigortalının beyan yükümlülüğünü ihlaline ilişkin ihmal derecesinin tespiti ve vefat tazminatından indirim yapılması hususunun Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır…” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Bilirkişiden alınan ek rapora göre; “… 1- Davacılar murisi Mahmut Şenyüz’ün davalı … Emeklilik A.Ş.nezdinde bulunan krediye bağlı hayat sigortası poliçesinde 200.000,00.-TL vefat teminatı verilmiş olduğu,
2-02.01.2019 tarihli ölüm rizikosunun poliçe süresi içinde meydana geldiği
3-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin 14.12.2020 ve 24.12.2021 tarihli Adli Sağlık Kurulu raporlarında sigortalı müteveffa …’ün sigorta öncesinde var olan hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağı bulunduğunun tespit edildiği,
4-Davalı sigorta şirketi ile acentesi davalı bankanın bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği,
5-Kredi borçlusu sigortalı müteveffa …’ün doğru beyanda bulunma yükümlülüğünü ihlalinin ihmal derecesinde olduğu,
6-Kredi borcunun davacı mirasçılar tarafından ödenmiş olduğu,
7-Sigortalının beyan yükümlülüğünü ihlaline ilişkin ihmal derecesinin tespiti ve vefat tazminatından indirim yapılması hususunun Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır…” şeklinde rapor sunulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava hayat sigortası teminatının tahsili talepli tazminat davasıdır.
2-Taraflar arasındaki ihtilaf, davacıların murisi … ile davalı banka arasındaki kredi sözleşmesinde sigorta geri ödemesinin teminatı için diğer davalı … ve Emeklilik Sigorta A.Ş.(Yeni ünvanı Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi) Tarafından düzenlenen hayat sigortası poliçesi kapsamında sigorta lehtarının ölümü suretiyle gerçekleşen riziko nedeniyle davalı sigorta şirketinin ödeme yükümlülüğünün olup olmadığı, bankanın husumet ehtiyetinin bulunup bulunmadığı, davacıların murisinin sigorta sözleşmesi kurulur iken beyan yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, rizikonun ölüm şekli itibariyle teminat kapsamında olup olmadığı, ölümün mülakat formunda beyan edilmeyen hastalıklardan meydana gelip gelmediği, ıslah tarihi itibariyle sigorta tazminatının ıslahla artırılan kısmının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktalarında toplanmaktadır.
3-Dava konusu uyuşmazlığın çözümü noktasında iki hususun aydınlatılması gerekmektedir. Yargıtay (Kapatılan)17.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre sigortalının ölümü ile poliçenin tanzim tarihinde mevcut olan hastalıkları arasında illiyet bağı mevcut ve bu hastalığın sigortalı tarafından bildirilmeyişi ile sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı hareket etmiş olması halinde sigortacının zarardan sorumlu tutulmaması söz konusu olabilecektir.
4-Mahkememizce Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan sigortalının ölüm nedeni ile poliçe tanzim tarihi öncesi hastalıkları arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunda rapor alınmış, düzenlenen raporda 14/12/2020 tarihli raporda sigortalının ölümü ile sigorta poliçe tanzim tarihi öncesi mevcut hastalıkları ve kullanılan ilaçlarla illiyet bağı olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
Davacılar vekilinin itirazı üzerine dosyaya temin edilen sigortalının temin edilen ilave tedavi kayıtları sonrası alınan 24/12/2021 tarihli Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Sağlık Kurulu raporunda da yine poliçe tanzim tarihi öncesi mevcut hastalıklarla ölüm arasında illiyet bağı bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Davacılar vekilin raporlara karşı itirazlar ileri sürülmüş ise de sigortalının poliçe tanzim tarihi öncesi ilaç kullanım kayıtları ve tedavi kayıtlarına göre süren hastalıklarla ölümü arasında illiyet bağı mevcut olduğu yönünde düzenlenen rapor dosya kapsamına uygun bulunmakla ölüm ile poliçe tanzimi öncesi hastalıklar arasında illiyet bağı bulunduğu kabul edilmiştir.
5-Dosyaya sunulan bilgi ve belgeler arasında bulunan “Esnafa Hayat Sigortası Başvuru Formu” başlıklı evrakın “Sağlık Soruları” kısımlı bir sağlık durumu beyan formu bulunduğu, ancak beyan formunda davacıların murisine atfen atılmış herhangi bir imza bulunmadığı görülmüştür.
Davalı şirketlere, anılan beyan formunun sigortalı imzasını içerir bir nüshasının sunulması hususunda müzekkereler yazılmış ise de sunulan form örneklerinin hiçbirinde sigortalı imzası yer almadığı görülmüştür.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden sigortalının poliçe tanzimi sırasında mevcut hastalıklarına ilişkin bir bildirim yapılıp yapılmadığı anlaşılamamaktadır. Bu durumda sigortalının poliçenin düzenlendiği tarihte hastalıkları ile ilgili beyanda bulunmadığını ispat külfeti davalı sigortacının üzerine düşmektedir. Zira davalı sigorta şirketi tarafından dosyaya sunulan imzalı bir beyan formu bulunmadığı gözetildiğinde, davacının kendisine mevcut olan bir hastalığı bildirmediği hususu da savunulamayacaktır. Sigortacı tacir olup, bu iş ile iştigal ettiğinden basiretli bir tacir gibi hareket ederek sigortalıya gerekli soruları sormak ve cevaplarını kayda geçirmekle mükelleftir. Sigortalıdan imzalı bir beyan alınmamış olması halinde artık sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddia edilemez. Elbette sigortalının kendisinde bulunan bir hastalıkla ilgili olarak sigortacının sormasından evvel kendiliğinden bildirimde bulunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Fakat uyuşmazlık konusu olayda sigortalının sigortacıya bildirimde bulunup bulunmadığı hususu kanıtlanamamaktadır. Zira sigortalının mevcut hastalıklarının beyan edildiği bir formu imzalamış ise dahi bu formun davalılar tarafından alındığı ve davalılar elinde bulunması gerektiği gözetildiğinde ispat külfetini sigortalı ve mirasçılarına yüklemek adil olmayacaktır. Zira imzalı bildirim formunu elinde bulunduran sigortacının bu formu yok etmekle veya dosyaya ibraz etmemesiyle sigortalının bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürmesi ihtimalinde sigortalı yönünden sigortanın semeresinden yararlanmak imkansız olacaktır. O halde basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğü bulunan sigortacı tarafından sigortalının hastalıkları ile ilgili olumlu veya olumsuz bir beyanın alındığına dair herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı gözetildiğinde, sigortacının beyanda bulunup bulunmadığı hususunun kanıtlanamadığı, bu noktada ispat külfetinin sigortacıda bulunduğu değerlendirilmekle her ne kadar sigortalının ölümü ile poliçe tanzimi öncesi mevcut hastalıkları arasında illiyet bağı bulunmakta ise de sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı ispat edilemediğinden sigorta teminatına hak kazanıldığı yönünde vicdani kanaat oluşmuştur.
Her ne kadar bir 6102 Sayılı TTK’nın 1439. maddesi hükümleri doğrultusunda Yargıtay uygulamasına göre sigortalının sağlık beyanında hastalığının bulunduğunu bildirmemiş olması halinde sigorta teminatının, hastalık bildirilmiş olsaydı tahakkuk ettirilecek poliçe bedeline, düzenlenmiş olan poliçe bedeli orantılanmak suretiyle sigortacının sorumlu tutulmasına yönelik içtihatları bulunmakta ise de somut olayda davalı sigortacı tarafından dosyaya sunulan geçerli bir sağlık beyanı bulunmadığı, ayrıntılı olarak yukarıda açıklandığı üzere davalının böyle bir beyan formunu hiç ibraz etmemesinin sigortalı aleyhinde yorumlanamayacağı, basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gereken sigortacının eksik işlemi nedeniyle kendi lehine sonuç elde edemeyeceği gözetilerek bu yönde bir hesaplama uygulanmamıştır.
6-Dosya kapsamında çözümlenmesi gereken bir diğer uyuşmazlık konusu davanın belirsiz alacak davası olarak mı yoksa kısmi dava olarak mı açıldığı, ıslah tarihi 02/01/2023 itibariyle ıslah ile artırılan 199.800,00-TL’lik kısmın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususundadır.
Dava dilekçesinde dava değeri olarak 200,00-TL gösterilmiş olup, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu belirtilmiştir. Bilindiği üzere belirsiz alacak davası 6100 sayılı HMK’nın 107.maddesinde düzenlenmiş olup, Yargıtay Hukuk Dairelerinin istikrar kazanmış uygulamasına göre bir davanın belirsiz alacak davası olarak açılabilmesi için dava dilekçesinde açıkça davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının belirtilmesi veya HMK’nın 107.maddesine atıf yapılarak davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiğinin belirtilmesi gerekmektedir. Aksi durumda fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, ileride belirlenecek miktara göre dava değerinin artırılacağı gibi ifadeler davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını göstermemektedir. Kaldı ki, dava sigorta teminatının tahsiline yönelik olup meblağ sigortası niteliğindeki hayat sigorta poliçesinde talep edilen tazminat miktarı poliçe ile belirlenmiş olduğundan belirsiz alacak davası açılması şartlarının objektif olarak da mevcut olmadığı görülmektedir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin güncel bir kararında bu husus ayrıntılı olarak açıklanmış, aynı kararda görülmekte olan dosyamızda da ihtilaf konusu olan zamanaşımına ilişkin de değerlendirmelerde bulunulmuştur;
“Somut olayın özellikleri dikkate alınarak, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, davanın belirsiz alacak davası olarak açılabilmesi için gerekli şartların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine gelince; davacı davasını 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Davaya konu sigorta poliçesi hayat sigortasına ilişkindir. Hayat sigortaları niteliği itibari ile meblağ sigortasıdır. Sigortacının sorumluluğu teminat miktarı ile sınırlıdır. Teminat bedeli poliçe ile sabittir. Poliçe bedeli belirlenmiş olup ödenen ödenmeyen kredi taksitleri de belirlenebilir niteliktedir. Dolayısıyla davanın belirsiz alacak davası olarak açılabilmesinin kabul edilmesi doğru değildir.
Dava konusu itibari ile, dava ve ıslah ile istenilen bedel 6012 Sayılı TTK 1420. maddesi ve Hayat Sigortaları Genel Şartları C.13 maddesi uyarınca 2 yıllık zamanaşımına tabidir. Islah ile artırılan bedel zamanaşımına uğramıştır. Bu nedenle ıslah ile artırılan bedelin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.”(Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 2021/2099 Esas, 2021/3204 Karar sayılı 17/06/2021 Tarihli ilamı)
Alıntılanan Yargıtay 4.Hukuk Dairesi değerlendirmesinde de açıklandığı üzere hayat sigortaları niteliği itibariyle belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği gibi görülmekte olan davada davanın belirsiz alacak davası olarak açılmadığı da sabit olup bu nedenle kısmi dava olarak değerlendirilmiştir.
Dava konusu sigortalının ölümü 02/01/2019 tarihinde gerçekleşmiş olup, ıslah dilekçesi ile ölüm arasında 4 yıllık sürenin geçtiği ve 2 yıllık zamanaşımı süresinden sonra talepte bulunulduğu, her iki davalı yönünden süresi içerisinde ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürüldüğü gözetilerek ıslahla artırılan kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Islah dilekçesinin sunumu öncesinde davacılar vekilinin 17/11/2022 tarihli “Değer artırım dilekçesi” sunulmuş ve bu dilekçe ile dava değerinin HMK 107.maddesi gereğince artırıldığı ileri sürülmüş ve bu dilekçenin davalılara tebliğinde davalı Türkiye Hayat ve Emeklilik A.Ş. Vekilinin süresinde zamanaşımı defi ileri sürmediği görülmüş ise de, davanın belirsiz alacak davası olmaması nedeniyle değer artırım talebi yoluyla dava değerinin yükseltilemeyeceği gözetilerek davacılar vekilinin mezkur dilekçesi geçerli bir talep olarak dikkate alınamamıştır.
7-Davada her ne kadar Türkiye Halk Bankası A.Ş. davalı olarak gösterilmiş ise de davalı bankanın sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığı, ancak teminat altına alınan kredinin alacaklısı olması nedeniyle sözleşmenin tarafı olduğu, rizikonun gerçekleşmesi ile poliçedeki teminattan sorumlu tutulamayacağı, davacıların dava dilekçesinde başkaca bir nedenle bankanın sorumluluğuna gidildiğini ileri sürmemiş oldukları hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı banka yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
8-Kısa karar ile davanın 200,00-TL’lik kısmı yönünden davalı sigorta şirketi aleyhine kısmen kabulüne karar verildiği ancak sehven “KISMEN” ibaresinin hükümde yer almadığı, hüküm bendinin son kısmında “fazlasına dair istemin zamanaşımı nedeniyle reddine” ifadesi ile hükmün çelişkiye neden olmayacak şekilde infaz edilebilir şekilde verildiği ancak “kısmen” ibaresinin tashih yoluyla eklenebilecek yazım hatası olarak değerlendirilmiş ve hükmün tashihi yoluyla “KABULÜNE” kelimesinden önce gelmek üzere “KISMEN” ibaresi eklenmek suretiyle hükmün tashihi yoluna gidilmiştir.
9-Davalılardan sigorta şirketi ile bankaya yönelik ret kararları farklı hukuki nedenlere dayanmaktadır. Davalı sigorta şirketi yönünden reddedilen kısım zamanaşımı nedeniyle, davalı banka yönünden ise husumet nedeniyle ret kararı verilmiştir. Bu durumda davalıların birbirinden bağımsız olarak davada temsil edildikleri farklı gerekçelerle lehlerine hüküm kurulduğu gözetilerek her iki davalı lehine ayrı ayrı maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi yönünden KABULÜ İLE, 200,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihi 07/03/2019’dan itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalı Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi’nden alınarak Torbalı 3.Noterliği’nin 07/01/2019 tarihli 00175 yevmiye nolu mirasçılık belgesinde gösterilen miras payları oranında davacılara verilmesine, fazlasına dair istemin zamanaşımı nedeniyle reddine,
2-Davalı Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi Yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harcın peşin olarak alınan 54,40-TL ile tamamlama harcı olarak alınan 2.734,00-TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 2.608,5‬0-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacılar yararına kabul edilen maddi tazminat yönünden takdir edilen 200,00-TL vekalet ücretinin davalı Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi’nden alınıp davacılara verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi’ne verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi’ne verilmesine,
7-Davacılar tarafından sarf edilen 54,40-TL başvuru harcı, 1.400,00-TL bilirkişi ücreti, 264,20-TL posta ücreti ve tebligat ücreti ile 880,00-TL Adli Rapor Düzenleme Ücreti olarak sarf edilen toplam 2.598,60-TL yargılama giderinin davanın ret ve kabul oranına göre taktiren 2,60-TL’sinin davalı Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi’nden alınarak davacılara verilmesine, bakiyenin davacılar üzerinde bırakılmasına,
8-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
9-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin davanın kabul ve ret oranında hesaplanan 1,36-TL’sinin davalı Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi’nden, 1.358,64‬-TL’sinin davacılardan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Dair, davacılar vekilinin, davalı Türkiye Halk Bankası vekilinin, davalı Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
24/01/2023

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza