Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/49 E. 2022/912 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/49 Esas
KARAR NO : 2022/912
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/04/2019
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
YAZIM TARİHİ : 22/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın 17/12/2018 tarihinde motorunu satabilmek adına notere gittiğinde üzerinde haciz olduğunu öğrendiğini, bu durumun gerekçesini öğrenebilmek için 18/12/2018 tarihinde İzmir Adliyesine geldiğinde hakkında 28. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından haberdar olduğunu, müvekkili bu icra dosyasında taraf olan şahsı tanımadığını, üstelik hiç bir suretle kendisinin imzalamadığı bir senet söz konusu olmadığını, söz konusu icra dosyasındaki senetteki imzanın kesinlikle müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin şahısları hiç bir suretle tanımadığını, yapılan bu icra takibinden müvekkilinin yeni haberi olduğunu, her ne kadar icra dosyasında müvekkilin annesine tebligat yapılmış ise de annesinin yaşlı ve hasta olması sebebiyle böyle bir evraktan müvekkiline bahsetmediğini müvekkili hakkında başlatılan icra dosyasında edilen bilgiler neticesinde … ve … müvekkilinin haberi olmadan müvekkili adına … Otomotoivten araç kiraladıklarını, kira sözleşmesinde müvekkilinin hiç bir şekilde adının geçmediğini, söz konusu icra takibine konulan senetten müvekkilinin kimlik bilgilerinin telaffuz edilmediğini, müvekkilinin gerek asıl borç ilişkisinden gerek senet ilişkisinde hiç bir şeklide bu şahıstan araç kiralamadığını, hiç bir şekilde bu kadınları tanımadığını, senet imzalama, kimseye kefil olma vs gibi işlemleri yapmadığını, kendi bilgileri kullanılarak yapılan bu araç kiralama ve borç altına sokucu bu eylemlerinden dolayı bu şahısların dolandırıcı olduğunu, İzmir C.Başsavcılığınra dolandırıcılıktan suç duyurusunda da bulunulduğunu, … hazırlık numarasıyla soruşturma aşamasında olduğunu, müvekkilinin 30 yıldır aynı adreste ikamet ettiğini, müvekkilinin söz konusu icra takibini başlatan şahıs arasında hiç bir surette bu bono borcuna dayanan borcunun bulunmadığını, menfi tespit davamızın kabulüne, müvekkilin davalı yana hiç bir şekilde borcu olmadığının tespitine, dava konusu senedin, teminatsız veya mahkememizce uygun görülecek bir teminat mukabilinde ve iş bu dosya kapsamında yapılacak yargılama neticesi verilecek mahkeme kararının kesinleşmesine kadar, davaya konu senedin ödenmesini engeller mahiyette ve mevcut icra takibinin durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir karar verilmesine ve ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri, arabuluculuk giderleri ve avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilemesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; İzmir 28. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile borçlu … hakkında 15/11/2017 tarihinde, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine başlandığını, usulüne uygun tebligatlar sonucunda, borçlu bu takibe karşı imza ve borca itiraz etmediğini ve dosyasının kesinleştiğini, gelinen aşamada davacı borçlu senet üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını, ehliyetini bir dönem kaybettiğini ve bu aşamada işlemlerin başkası tarafından yapıldığını, borçlu olmadığını ve bunun tespit edilmesini istediğini, alacak bonoya dayalı olduğunu, dava dilekçesinde hiçbir iddiayı kabul etmediklerini, davaya konu bono müvekkili ile davacı borçlu arasındaki bir alacak ilişkisinden kaynaklanarak imzalandığını, davacı borçlu vadesinde borcunu ödemediğini ve müvekkili tarafından takibe geçildiğini, kambiyo senetlerinin temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarını içermektedir hal böyle olmakla müvekkili ile aralarındaki alacak ilişkisinden kaynaklı imzalanmış, kayıtsız şartsız borç ikrarına havi senede karşı davacı borçlu tarafından dile getirilen tüm iddiaların asılsız olduğunu, haksız davanın reddi ile yargılama giderleri, vekalet ücreti ve %20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.,
Dava, kambiyo senetlerine özgü başlatılan icra takibi sebebiyle menfi tespit istemine ilişkindir.
Menfi tespite konu İzmir 28. İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davalı tarafından davacı aleyhine 15/08/2017 düzenleme, 22/09/2017 ödeme tarihli, keşidecisinin davacı, lehtarın davalı olduğu, 38.500,00 TL bedelli bonoya dayanak gösterilerek toplam 39.583,05 TL üzerinden icra takibinin yapıldığı, takibin kesinleştiği görülmüştür.
Davacı tarafın iddiası takibe dayanak yapılan bonoda yer alan keşideci imzasının sahteliği olduğundan ilgili yerlerden davacının imza asılları celp edilerek İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor alınmış olup, alınan raporda özetle;”Tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; İnceleme konusu senette borçlu imzaları bölümünde üstte atılı iki adet imza ile …’ın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Bonolar 6102 Sayılı TTK’ nun 776 vd. Maddelerinde düzenlenmiş olup, keşidecinin imzasının bulunması bononun zorunlu unsurları arasında yer almaktadır (TTK’ nun 776/1-g). Bu sebeple keşideci ve/veya cirantaların imzalarının sahteliğinin tespiti halinde bu kişilerin bonodan dolayı sorumlu olduğundan bahsedilemeyecektir.
Tüm bu nedenler ile; kambiyo senetlerinden olan bono sebebiyle keşideci ve/veya cirantanın sorumluluğuna gidilebilmesi için bu kişilerin imzalarının kendilerinden sadır olması zorunlu olup, dava dosyasındaki uyuşmazlığa konu takip dayanağı bonoda davacı/keşidecinin imzasının sahte olduğu mahkememizce aldırılan ATK Fizik İhtisas Dairesi’ nin raporu ile sabit olup, HMK’ nın 209/2. maddesi uyarınca da resmi senetlerdeki yazı veya imza inkar edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararı ile sabit olursa bu senet herhangi bir işleme esas alınmayacağından davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan;
6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen TTK’nın 5/A maddesinde;
“B(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde;
“(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükümleri düzenlenmiştir.
TTK’nın 5/A maddesi uyarınca; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları yönünden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Anılan hükümde menfi tespit davaları sayılmamıştır. Yorum yolu ile de, menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu sonucuna varılamaz.
Kural olarak, [alacak ve tazminat] talep hakkının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla bir dava açıldığı zaman, bu bir edim (eda, ifa) davası (Leistungsklage) olacaktır. Şu var ki, bütün dâvalar, edim dâvası gibi, karşı tarafın bir şey yapmaya (“verme”yi de içine alacak biçimde geniş anlamda kullanılıyor) veya yapmamaya mahkûmiyetini sağlamak amacıyla açılmaz. Bir tespit dâvasında veya yenilik doğurucu dâvada da dâvacının Usul Hukuku anlamında bir talebi vardır (örneğin bir sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunun mahkemece tespit edilmesi veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptali isteniyor). Fakat bu dâvalar (edim davasından farklı olarak) Maddi Hukuk (Medeni Hukuk) anlamında bir talep hakkına dayanmazlar. Ortada sadece usule ilişkin bir talep vardır. Zira, maddî hukuk (Medenî Hukuk) yönünden, bir sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitini veya bir ölüme bağlı tasarrufun iptalini sağlamak isteyen kişi, karşı taraftan bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına istemde bulunmamaktadır (Borçlar Hukuku Genel Bölüm Birinci Cilt [Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/ Serozan/Arpacı], Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu, 7. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2017, s:40). Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir.
Tüm bu açıklamalara göre; eldeki dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olmasa da davacı tarafından arabuluculuğa başvurulduğu ve eldeki davada arabuluculuğa başvuru gerekmese de davacının başvurması nedeniyle ortaya çıkan masrafın davacı tarafından ödenmesi gerektiği anlaşılmıştır (T.C. Sakarya BAM 7. H. D. 2021/1493 Esas, 2022/1175 Karar).
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; İzmir 28. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasında alacağa konu edilen 15/08/2017 düzenlenme, 22/09/2017 ödeme tarihli, 38.500,00 TL bedelli …’ in lehtar, …’ ın keşideci olduğu bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının talebi bulunmadığından İİK’ nın 72/5. maddesi gereği tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 2.630,32 TL karar ve ilam harcının yatan 657,49 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 1.972,83 TL’ nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,,
4-Yargılama sırasında davacı tarafından yatırılan ve harcanan 657,49 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı, 342,00 TL posta ve diğer giderler ile 1.260,00 TL ATK masrafı olmak üzere toplam 2.303,89 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-6325 sayılı HUAK uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazine’ ye irat kaydına,
7-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/12/2022
Katip
¸

Hakim
¸

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”