Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/476 E. 2022/600 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/476 Esas
KARAR NO : 2022/600

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 07/01/2015
KARAR TARİHİ : 22/09/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili, davalıların işleten, sürücü ve trafik sigortacısı oldukları araçta müvekkilleri … ile …’ın kızları diğer müvekkilinin kardeşi …’ın yolcu olarak yer aldığını, sürücü davalının alkollü şekilde tek taraflı olarak kaza yapması sonucu öldüğünü, müvekkillerinin maddi ve manevi zararlarının doğduğunu ileri sürerek, anne … için 12.500,00 TL, baba … için, 12.500,00 TL ve kardeş …için 100,00 TL destek zararının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen, anne … için 70.000,00 TL, baba … için 70.000,00 TL ve kardeş …için 40.000,00 TL manevi tazminatın ise olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte sigorta dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davacılar … ve …’ın tazminat istemi bakımından Bergama 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ………. esas sayılı dosyasında dava açıldığını, derdestlik itirazlarının olduğunu ve taleplerin fahiş bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı………. Tohum A.Ş. vekili, her ne kadar aracın işletenin müvekkili görünse de çalışanı ………’a işlerde kullanılmak üzere verildiğini, anılan kişinin diğer davalıya araçtaki telefonunu getirmesi için anahtarını verdiğini, istemin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını, ölenin de müterafik kusurlu olduğunu, maddi ve manevi tazminat isteminin koşullarının bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı vekili, ceza dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, ceza kararın maddi olaya uygun tesis edilmediğini, hatır taşıması bulunduğunu, maddi ve manevi zarar koşullarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, trafik kazasından tazminat davası olup, Mahkememizin 02/02/2017 tarih ve ….. Esas ….. Karar sayılı ile davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına yer olmadığına karar verildiği, hükmün istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 24/09/2019 tarih ve ……. Esas ……. Karar sayılı ilamıyla “…Davalı sürücünün yargılandığı Bergama Ağır Ceza Mahkemesi’nin……… E – ……. K sayılı kararının Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 27.10.2016 tarihli …… E – ………. K sayılı bozma ilamı ile ”Olay gecesi saat 03.10 sıralarında ……. plakalı aracın, Çanakkale – İzmir yönünde seyir halinde iken direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi ile yolun sağ tarafından şarampole takla atarak devrilmesi sonucu …..’ün aracın arka koltuğunda sıkışmış halde, …’ın da araç dışına fırlayarak vefat ettikleri, sanığın da yine araç dışında yaralı olarak kurtulduğu kazada; sanığın aşamalarda kaza anında aracı kendisinin değil ölen ……..’ün kullandığını savunduğu, olayın görgü tanığının bulunmadığı ve dosyada bulunan delillerin de olayı aydınlatmaya yetersiz nitelikte olduğu gözetilerek, dosyanın bir bütün halinde İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine veya Üniversitelerin ilgili bölümüne gönderilerek, ……….’ün kaza sonrası aracın arka tarafında bulunduğu pozisyon, aracın yoldan çıkış ve savrulma biçimi itibarı ile kaza anında araç sürücüsü olmasının; ayrıca sanığın kaza sonrası savrularak bulunduğu konum itibarı ile kaza anında aracın arka orta kısmında oturuyor olmasının mümkün bulunup bulunmadığı konularında ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması ve sonucuna göre toplanan tüm deliller uyarınca bir değerlendirme yapılarak sanığın hukuki durumunun tayini ve tespiti gerekirken, eksik inceleme ile sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası mahkemenin ………esasını aldığı ve yargılamanın devam ettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar BK 74.md gereğince ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ilişkin kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de hukuk hakimi maddi vakıa tespiti ile bağlı olduğundan mahkemece, bozma ilamı sonrası Bergama Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ………. E sayılı kamu davasının sonucu eldeki davayı etkileyeceği için anılan davada karar verilmesinin ve verilen kararın kesinleşmesi beklenerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken bu davanın sonucu beklenmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince davanın esasına etkili dosyada karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi beklenmeden karar verildiğinden, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. …” gerekçesi ile kaldırılmıştır.
Mahkememizin ……. Esas sayılı dosyasına kaydı yapılan dosyanın yapılan yargılaması sonucunda;
1-Dava trafik kazasından doğan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
2-Yargılama sırasında davacı vekilinin 29/12/2016 tarihli beyan dilekçesi ile davacıların maddi zararının sigorta şirketi tarafından karşılandığı ve davanın maddi tazminat istemleri yönünden konusuz kaldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle yargılamaya manevi tazminat talepleri yönünden devam olunmuştur.
3-Trafik kazaları sonucu uğranan zararın tazmini hususunda temel dayanak haksız fiil sorumluluğudur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
90. Maddesinde, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun… öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun… düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”;
85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”;
85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir.
4-Haksız fiil sorumluluğu, “Haksız Fiilden Doğan Borç İlişkileri” başlığı altında, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
49. maddesi “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
50. maddesi, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.”
Yine TBK’nın 53. Maddesinde ölüme bağlı zararlar sayılmış olup “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” zararlar arasında gösterilmiştir.
6-Haksız fiil, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışı ile başka bir kimsenin zarara uğramasına yol açmasıdır. Yargısal içtihatlar ve doktrine göre haksız fiilin unsurları;-Fiil, davranış,
-Fiilin hukuka aykırı olması
-Zararın meydana gelmesi,
-Kusur,
-Fiil ve zarar arasında illiyet bağı bulunması, olarak sıralanmaktadır.
Yine TBK’nın 50. maddesi ile “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.” hükmü düzenlemesi uyarınca zarar gören zararı ile zarar verenin kusurlu olduğunu ispatla mükellef kılınmıştır.
7-Görülmekte olan davada davacılar, destekleri ve çocukları-kardeşi olan …’ın trafik kazası nedeniyle vefatı nedeniyle davalı ……….. araç sürücüsü, davalı ………A.Ş.’nin ise işleten sıfatına istinaden manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
8-Davalı ……… cevap ve savunmalarında, ve ayrıca Bergama Ağır Ceza Mahkemesi’nin …… Esas sayılı ceza yargılaması dosyasında aracı kendisinin kullanmadığını, aynı araçta bulunan ve dava konusu kaza neticesinde vefat eden …’ün araç sürücüsü olduğu sırada kazanın gerçekleştiğini ileri sürmüştür.
Davalı …’nin bu yöndeki savunmaları da dikkate alınarak … ve … A.Ş.’nin sorumluluk durumlarının ayrı başlıklarda değerlendirilmesi gerekmektedir.
9-Taraflar delil olarak ceza yargılaması dosyasına da dayanmış olup, maddi gerçekliğin tespiti açısından mahkememizce Bergama Ağır Ceza Mahkemesi dosyası bekletici mesele yapılarak sonucunda ortaya konulan hükmün değerlendirilmesi gerekmiştir.
“Yargısal uygulamada; ceza davası açılan hâllerde, ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip, karar kesinleşse dahi, bu raporun hukuk hâkimini kusur yönünden bağlamayacağı istikrarla kabul edilmektedir (HGK’nın 25.02.2004 taraihli ve 2004/11-115 E.,2004/108 K; 12.5.2004 tarihli ve 2004/4-290 E, 289 K; 14.12.2005 taraihli ve 2005/10-680 E, 733 K sayılı ilamları).
Hemen belirtilmelidir ki hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (HGK’nın10.1.975 tarihli ve 1971/406 E., 1975/1 K. sayılı ilamı; HGK’nın 23.1.1985 tarihli ve 1983/10-372 E., 1985/21 K. sayılı ilamları).
Bundan ayrı, hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması hâlinde, ceza mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, hukuk davasında kesin delil teşkil eder (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı,İstanbul, 2001, cilt:V, s. 5153).
Bilindiği gibi kesin hüküm, ilişkin olduğu konuda uyuşmazlığı ortadan kaldırır. Bu yüzdendir ki, açılan bir dava hakkında kesin hüküm bulunmaması bir yargılama koşuludur. Özellikle bir ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hâkiminin hukuk hâkiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nın16.9.1981 tarihli 1979/1-131 E.,1981/587 K. sayılı ilamı, Çemberci, M.: Hukuk Davalarında Kesin Hüküm,1965, s.22 vd.).
Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nın11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 1989/472 K. sayılı ilamı).
Ceza mahkemesinde bir tarafın kusurlu olduğu maddi vakıa olarak kabul edilmişse, artık hukuk mahkemesinde o kişinin kusursuz olduğuna hükmedilemez. Ne var ki, hukuk hâkiminin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırarak kusur oranını incelemesi olanaklıdır. Bu iki durumun birbirinden iyi ayırt edilmesi gerekir.
Görüldüğü üzere, hukuk mahkemesi az yukarıda bağlayıcılık yönü belirtilen ayrık durumlar dışında ceza mahkemesi kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu noktada, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağladığı hâllerde, kesin delilin etkisi nedeniyle, ceza mahkemesi kararında dayanılmış olan bilirkişi raporunun hukuk mahkemesini bağlayacağı; buna karşılık, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağlamadığı hâllerde, ceza mahkemesinde alınmış olan bilirkişi raporunun, hukuk mahkemesini bağlamayacağı, bir başka ifade ile hukuk mahkemesinin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın kabul edilmektedir (Kuru:cilt:V, s:5154-5155).
Özellikle tarafların, iddia ve savunmalarını ispat için, mahkemeden bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeleri hâlinde hukuk hâkiminin, uyuşmazlığı kendi tespit ve takdirine, “Medeni Hukuk” alanı kurallarına göre çözümlemesi gerekir.”
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-3188 Esas 2019/755 Karar sayılı 25.06.2019 tarihli ilamı)
7-Yukarıda aktarılan ilkeler doğrultusunda somut olayın incelenmesinde, davacıların desteğinin ölümüne sebep olan trafik kazasına ilişkin ceza yargılaması sonucunda davalı …………’nin dava konusu kazayı gerçekleştiren kişi olup olmadığı net olarak belirlenemediğinden “üklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca” beraatine karar verilmiş olup, Yargıtay 12.Ceza Dairesi’nin ……… Esas …….Karar sayılı 18/05/2022 tarihli ilamı ile karar onanmak suretiyle beraat kararı kesinleşmiştir.
Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde, her ne kadar ceza yargılaması sırasında maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak ve net bir şekilde tespit edilememesi nedeniyle mahkememiz açısından davalının kusur durumu ceza yargılaması sonucuyla bağlayıcı değil ise de, ceza yargılaması sırasında alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu’nca düzenlenen bilirkişi raporu ve İTÜ Ulaştırma Anabilim Dalı Karayolları ve Trafik Kürsüsünde görevli öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetince düzenlenen raporlarda araç sürücüsünün kimliğinin mevcut delillere göre tespit edilememiş olduğu, davacı tarafın dayandığı diğer delillerden de davalının araç sürücüsü olduğunu gösterir tam ve kesin kanaat oluşturacak bir veri bulunmadığı, salt müteveffa …’ün kaza sonrası aracın arka bölümünde bulunuyor olmasının, davalı ……….nin araç sürücüsü olacağı yönünde kesin bir karine yaratmasının mümkün olmadığı, bu husustaki ispat külfetinin davacı taraf üzerinde olduğu ancak dosya kapsamında toplanan deliller ve ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporlarında davalının kaza sırasında aracın sürücüsü olduğunun tam ve kesin bir şekilde ortaya koyulamadığı, bu haliyle davalının kusurunun ispat edilemediği anlaşıldığından davalı yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Yargılama sırasında davacı tarafça davalının araç sürücüsü olmadığı kabul edilse dahi kendi savunmasında belirttiği üzere …’ün araç kullanmasına müsaade etmesi nedeniyle kusurlu olduğu ileri sürülmüş ise de, davalının müteveffanın ricası üzerine aracın kullanımını …’e bırakmış olmasının doğrudan kaza sonucunu doğuracak nitelikte güçlü bir illiyet bağı bulunmadığı, aracı … kullandığı sırada kazanın meydana geldiği kabul edildiği takdirde 3.kişinin kusuru ile davalı açısından illiyet bağının kesilmiş olduğunun kabulü gerektiği, nitekim ceza yargılaması sırasında davalının bu yöndeki savunmasına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın mütaalasına karşın aracın kullandırılmasının kusur olarak davalıya yüklenmediği gözetildiğinde davalının araç kullandırılması nedeniyle kusurlu kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir.
8-Davalı ………. A.Ş. Aracın ruhsat sahibi ve işleteni olup, araç sürücüsünün kusuru ölçüsünden aracın işletilmesinden doğan zararlardan sorumludur. Diğer davalı …….. hakkında kusurlu olduğu ispat edilememesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de davalının kusurunun ispat edilememiş olma nedeni araç sürücüsünün kimliğinin tam ve kesin olarak belirlenememiş olmasıdır. Somut olayda dava konusu kazanın davacıların desteğinin yolcu olarak yer aldığı ve davalı ……… A.Ş.’nin işleteni olduğu …….. plaka sayılı araç sürücüsünün kusuru nedeniyle gerçekleştiği sabit olup, araç sürücüsünün … veya … olabileceği, bu iki kişiden hangisinin araç sürücüsü olduğunun davalının aracın işletilmesinden doğan sorumluluğu yönüyle bir etkisinin bulunmayacağı, davalı işletenin kimliği belirlenemeyen ancak tek taraflı ve tam kusurlu olarak kazana sebebiyet veren araç sürücüsünün kusurundan aynı ölçüde sorumlu olacağı değerlendirildiğinden bu davalı yönünden manevi tazminat talebinde bulunulabileceği değerlendirilmiştir.
Davalı ………. A.Ş. Cevap ve savunmalarında aracın ………..’ye rıza ile teslim edilmediğini savunmuş ise de, kaza haberinin öğrenilmesine kadar geçen 4-5 saatlik zaman diliminde aracın rıza dışı alındığına dair herhangi bir şikayet veya başvurunun bulunmadığı, davalı ……….’nin ceza yargılaması sırasında alınan savunmasında aracın çalıştığı şirkete ait olduğunu beyan ettiği hususları birlikte dikkate alındığında davalının işleten olarak sorumluluğunu kaldıran bir durum olduğunun ispat edilemediği dikkate alınarak davalının bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir.
9-Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Mahkememizce kazanın oluş şekli, kazanın gerçekleşmesindeki kusur durumları, müteveffanın aracı kullanma ihtimali bulunan her iki kişinin de alkollü olduğunu bilmesine rağmen araçta yolculuk etmesi nedeniyle müterafık kusurunun bulunduğunun kabulü gerektiği hususu da dikkate alınarak, kazanın üzerinden geçen zaman aralığı, paranın alım gücü, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacıların her birinin müteveffaya yakınlık durumları birlikte değerlendirilmiş, davacı anne ve baba yönünden ayrı ayrı 25.000,00-TL, davacı kardeş yönünden ise 12.500,00-TL manevi tazminatın davalı araç işleteni ……..A.Ş.’den alınarak davacılara verilmesine, fazlasına dair istemlerin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Maddi tazminat davasına konu talepler yargılama sırasında karşılandığından maddi tazminat davasının konusuz kalması nedeniyle KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davacı …’ın manevi tazminat davasının davalı …….. A.Ş. Yönünden kısmen kabulü ile 25.000,00-TL manevi tazminatın davalı …… A.Ş.’den alınarak işbu davacıya verilmesine, tazminat miktarına haksız fiil tarihi 30/09/2012’den itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlasına dair istemin ve davalı……. yönünden istemlerin reddine,
3-Davacı …’ın manevi tazminat davasının davalı ….A.Ş. Yönünden kısmen kabulü ile 25.000,00-TL manevi tazminatın davalı …..A.Ş.’den alınarak işbu davacıya verilmesine, tazminat miktarına haksız fiil tarihi 30/09/2012’den itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlasına dair istemin ve davalı …….yönünden istemlerin reddine,
4-Davac………. manevi tazminat davasının davalı … A.Ş. Yönünden kısmen kabulü ile 12.500,00-TL manevi tazminatın davalı … A.Ş.’den alınarak işbu davacıya verilmesine, tazminat miktarına haksız fiil tarihi 30/09/2012’den itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlasına dair istemin ve davalı … yönünden istemlerin reddine,
5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.269,37-TL harçtan peşin olarak alınan 700,55-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.568,83-TL harcın davalı … A.Ş.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, bozma öncesi tahsil edilen harç bulunmakta ise tahsil olunan harcın infaz sırasında mahsubuna,
6-Davacı …’ın kısmen kabul edilen manevi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı … yararına takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalı … A.Ş.’den alınarak iş bu davacıya verilmesine,
7-Davacı …’ın kısmen kabul edilen manevi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı … yararına takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalı … A.Ş.’den alınarak iş bu davacıya verilmesine,
8-Davacı …’ın kısmen kabul edilen manevi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı …yararına takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalı … A.Ş.’den alınarak iş bu davacıya verilmesine,
9-Davacı …’ın kısmen reddine karar verilen tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin işbu davacıdan alınarak davalılar … A.Ş. Ve …’ye verilmesine,
10-Davacı …’ın kısmen reddine karar verilen tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin işbu davacıdan alınarak davalılar … A.Ş. Ve …’ye verilmesine,
11-Davacı …’ın kısmen reddine karar verilen tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin işbu davacıdan alınarak davalılar … A.Ş. Ve …’ye verilmesine,
12-Konusuz kalan maddi tazminat davası yönünden davacı taleplerinin tümüyle karşılandığı ve ibraname içeriği dikkate alınarak davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
13-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 700,55-TL harcın davalı … A.Ş.’den alınarak davacılara verilmesine,
14-Davacı tarafça sarf edilen 25,20-TL başvuru harcı, 171,40-TL istinaf yoluna başvurma harcı, 556,15-TL posta ve tebligat ücreti, 500,00-TL bilirkişi ücreti olarak sarf edilen toplam 1.252,75‬-TL yargılama giderinin, davanın ret ve kabul oranına göre 434,98TL’sinin davalı … A.Ş.’den alınarak iş bu davacılara verilmesine, bakiyenin davacılar üzerinde bırakılmasına,
15-Davalı … A.Ş. Tarafından posta ücreti olarak sarf edilen 50,00-TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 32,64-TL’sinin davacılardan alınarak işbu davalıya verilmesine, fazlasına dair kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
16-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
Dair, davacılar vekili, ……..vekili ve … A.Ş.vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/09/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza