Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/271 E. 2022/137 K. 22.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/271 Esas
KARAR NO : 2022/137

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 22/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA :Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesi ile, müvekkilinin murisi …’ın 08.02.2012 tarihinde, emekli maaşı aldığı Ziraat Bankası İzmir Balçova şubesinden, bireysel kredi kullandığını, bu kullanılan kredi ile ilgili olarak davalı yanın acentesi sıfatıyla Ziraat Bankası A.Ş Balçova şubesince davalı sigorta şirketini temsilen hayat sigortası poliçesi düzenlediğini, müvekkilinin kullanmış olduğu kredi tutarının 13.000.-TL olduğunu, sigorta bedelinin ise 13.650,00.-TL olduğunu, toplam 27 aylık geri ödemesi olan bu kredi için müvekkilinin murisinden tüm bu 27 aylık dönemi kapsayan hayat sigortası bedeli olan 2.240,00.-TL ‘lik miktarı peşin olarak aldığını, poliçede davalı yanı temsilen poliçe tanzim eden acentenin şube banka kredi sözleşmesi gereği “dain mürtehin” sıfatına haiz olduğunu, murisin almış olduğu kredi sonrası vefat tarihine kadar kredi taksitlerinin maaşından kesinti yapılarak ödendiğini, müvekkilinin murisinin ölümü üzerine, müvekkili tarafından davalı yan acentesi bankaya başvurulduğunu, murisinin vefat ettiğinin bildirildiğini, emekli maaşını kesmeleri gerektiğinin iletildiğini, bu sırada müvekkilinin murisi babasının kredi kullandığının öğrenildiğini, bunun üzerine davalı yan acentesi bankanın kredi için hayat sigortası yapıldığını, kredi ödemelerinin banka tarafından yapılacağının bildirildiğini, bunun üzerine müvekkilinin, murisinin bankaya olan kredi borcunun kapatılması için gerekli olan belgeleri davalı yana ilettiğini, ancak bu belgelerin iletilmesine rağmen, davalı yan acentesi aracılığı ile müvekkilinin murisinin ölümünün kanserden kaynaklandığını, bunun da teminat kapsamı dışında olduğundan ödemenin yapılamayacağını bildirdiklerini, oysa müvekkilinin murisinin kanser sebebiyle değil, kalp ve solunum yetmezliği sebebiyle vefat ettiğini, bu durumun ölüm belgesi ve hastane çıkış kayıtlarından görülebileceğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile, taraflar arasındaki çekişmenin önlenmesi, sigorta poliçesinde yer alan teminat limiti ve bu tutara başvuru tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte belirlenecek tutarın poliçe hasar tazminatı olarak müvekkiline ödenmesine, fazlaya ilişkin sigorta tazminatı belirlendiği takdirde davalı sigorta şirketinden ferileri ile birlikte tahsiliyle müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesi ile, uyuşmazlık konusu alacak ile ilgili olarak, TC Ziraat Bankası A.Ş ile müvekkili şirket arasında imzalanan Grup Hayat Sigorta Sözleşmesi kapsamında, rizikonun gerçekleşmesi halinde de birinci derecede hak sahibi ve lehdar da ilgili banka olup, sigortalı varislerinin anılan sözleşme kapsamında doğrudan sigorta tazminatına hak kazanmalarının mümkün olmayıp sigorta tazminatı talep haklarının da bulunmadığını, Grup Hayat Sigorta Sözleşmesinin 9. Maddesi uyarınca hak sahibi sigortalının vefatı anındaki kredi borcu, faiz ve masrafları geçmemek kaydı ile bankanın olduğunu, kredi ve krediye ait tüm borçlar düşüldükten sonra bakiye bir tutar kalması halinde bu tutarın kanuni varislerine ödeneceğini, sigortalı tarafından imzalanmış bulunan Grup Hayat Sigorta Sertifikasında da birinci derece hak sahibinin sigortalının vefat anındaki kredi borcunun, bu borca ait faiz ve yasal masrafları geçmemek kaydı ile TC Ziraat Bankası A.Ş olduğunun kabul edildiğini, bu nedenle anılan tazminata ilişkin hak sahibi bankanın muvafakatı olmadığından sigortalı varislerinin doğrudan doğruya başvuru hakkının bulunmadığını, kendilerine tazminat ödemesi yapılmasının da mümkün olmadığını, Grup Hayat Sigorta Sözleşmesinin “Özel Şart 11. Maddesinde 01.02.2012 tarihinde yapılan değişiklik” ile sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamının dışında bırakıldığını, davacının kanser hastalığından vefat etmediği yönündeki iddiaların ise gerçeği yansıtmadığını, sigortalının vefat nedeninin Dokuz Eylül Üniversitesi Kardiyoloji Yoğun Bakım Çıkış Özeti’nde de yer aldığı üzere kişinin 2012 Ocak ayı içerisinde kanser tanısı aldığının açıkça görüleceğini ayrıca davacılar murisinin bir çok ağır hastalığının da mevcut olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Mahkememizin 08/10/2015 tarih……. esas,…….karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 23/01/20219 tarih, ….. esas, ……… karar sayılı ilamı ile “….. Davacıların murisi sigorta poliçesinin imzalanmasından önce kesin olmayan tanı sebebi ile söz konusu hastalığı kasıtlı olarak bildirip bildirmediği, buna göre ön tanı gereği bu ön tanı durumunu beyan etseydi, ödemesi gereken primin artıp artmayacağı, konularında araştırma yapılarak TTK’nın 1290 madde kapsamında proporsiyon hesabı yapılması gerekip gerekmediği tartışılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.” gerekçesi ile mahkememizce verilen karar bozulmuştur. Bozma kararı üzerine yukarıda belirtilen esasa kayıt yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma kararı kapsamında davalı tarafa ihtaratlı davetiye çıkartılarak davacıların murisinin sigorta poliçesi imzalanmasından önce kesin olmayan tanı sebebiyle söz konusu hastalığının sigorta şirketine kasıtlı olarak bildirilmediği hususundaki tüm delil ve belgeler ile var ise tanıklarının bildirmesi için iki haftalık kesin süre verilmiş olup, davalı vekili 03/02/2020 tarihli dilekçesi ekinde daha önce dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgeleri tekrar ibraz etmiş olup yeni bir bilgi ve belge sunmadığı gibi tanıkta bildirmemiştir.
Mevcut dosya kapsamına göre rapor tanzim edilmesi için dosya bilirkişi heyetine tevdii edilmiş olup, 09/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda ;Dosyada taraflarca da kabul dahilinde olduğu üzere Muris …’ın davalı Ziraat Bankası A.Ş.’den ihtiyaç kredisi kullandığı, Bu kredinin kullanımı sırasında, Ziraat Hayat ve Emeklilik AŞ tarafından UZUN SÜRELİ KREDİ HAYAT SİGORTA POLİÇESİ ile HAYAT SİGORTASI TEMİNATLARI KAPSAMINDA ALINDIĞI 11915549 numaralı HAYAT SİGORTASI SERTİFİKASI incelendiğinde Sigortalı Adı soyadı: … Sigorta başlangıç tarihi : 08.02.2012 Bitiş tarihi : 23.04.2014 Yıllık prim/ ödeme şekli : 2.240,09TL PEŞİN Vefat Teminatı : 13.660TL Lehdar bilgileri Dain-i mürtehin : Ziraat Bankası A.Ş. Kredi kullanan …’ın 30.11.2012 tarihinde vefat ettiği ve geriye davacı mirasçının kaldığı, Davalı sigorta şirketi tarafından “Tazminat değerlendirilmesinde müteveffanın poliçe başlangıç tarihi olan 08.02.2012 tarihinden önce kanser hastalığı olduğunun tespit edildiği, kanser hastalığının teminat dışı tutulduğu, söz konusu hastalık ile ilgili olarak herhangi bir bildirim yapılmadığı, hatta sigortalı tarafından imzalanan başvuru formlarında hastalığın beyan edilmediği, Hayat Sigortaları Genel Şartları gereği ve TTK ilgili hükümleri gereğince tazminat talebinin reddedildiği” şeklinde red yazısı sunulduğu, Yargıtay 17 HD … E-N …..K sayılı dosyası ile temyiz incelemesinde, “…Dosya içinde bulunan tıbbi geçmişe ilişkin belgelerin ve sigortalı murisin 10.01.2012 de ön tanı aldığı, ön tanıda kesin kanser teşhisi konulmadığı, ancak kanser olma ihtimaline karşı tedaviler yapıldığı anlaşılmıştır. Davacıların murisi sigorta poliçesi imzalanmasından önce kesin olmayan tanı sebebiyle söz konusu hastalığı kasıtlı olarak bildirip bildirmediği, buna göre ön tanı gereği bu ön tanı durumunu beyan etse idi ödemesi gereken primin artıp artmayacağı konularında araştırma yaparak TTK m.1290 kapsamında proporsiyon hesabı yapılması gerekip gerekmediği tartışılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır … “ işareti yapıldığı dosyada, davacılar murisine bir hastalığı olup olmadığının sorulduğuna dair bir form görülmediği, tıbbi olarak ön tanı tanımı ile şüphelenilen hastalık ile ilişkili olarak yapılan tetkikler ve bu tetkillerin neticelendirilmesi ve sonuçlandırılması süreci ön tanı ifadesinden anlaşıldığı ve mevcut durumda her ne kadar müteveffa yönünden 10.01.2012 tarihinde ön tanı denilmiş ise de kesin tanının 14.02.2012, yani ön tanıdan yaklaşık 34 gün sonra konulduğu görüldüğü, Dosyadaki bu tıbbi belgeler ile davacı murisinin söz konusu hastalığı önceden konulmuş ön tanıya dayanarak kasıtlı olarak bildirmediğinin söylenemeyeceği, zira kesin tanının henüz konulmadığı, hastalığın ön tanı sürecinin çıkan tahlil ve tetkikler ile değişmesinin muhtemel olabileceği göz önüne alınarak, Davacılar murisinin beyan yükümlülüğünü yerine getirmediğinin söylenemeyeceği Davacılar murisinin imzasının da bulunduğu Sigorta Sertifikasında “sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsam dışında “ kaldığının kayıtlı olduğu, ancak hastanın 30.11.2012 tarihinde pnömoni ve akut böbrek yetmezliğinin tetiklediği hipertansif kalp hastalığına bağlı sekonder kalp yetmezliği ve solunum yetmezliği nedeniyle vefat ettiği, Tüm değerlendirme Sayın Mahkemeye ait olmakla, proporsiyon hesabı yapılması için sigorta şirketi tarafından ön tanı halini bilmesi halinde alınacak primin belirli olması gerektiği, ancak özellikle sigorta poliçesinde önceden kanser hastalığının teminat dışı bırakılması sebebiyle bilinse idi davalı sigorta şirketi tarafından poliçe yapılmayacağının kabul edilebileceği, şeklinde görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu düzenlendikten sonra 11/03/2021 tarihli ara karar ile davalı vekiline poliçe tarihi olan 08/02/2012 tarihinde davacılar murisinin kanser hastalığına ilişkin ön tanıyı bildirseydi söz konusu poliçenin prim miktarının ne olacağı konusunda beyanda bulunmak ve müvekkili tarafından 08/02/2012 tarihinde yada yakın tarihlerde aynı poliçe güvencesine dair yapılmış poliçe örneklerini sunması, diğer bir anlatımla dava konusu poliçe ile teminat altına alınan riziko bedeline göre standart dışı rizikolara karşı alınan hayat sigortalarındaki risk primine örnek olacak poliçe örnekleri sunması ve ayrıca kanser ön tanısını bilseydi alınacak prim miktarına ilişkin başkaca somut ve objektif bilgi ve belgileri sunması için iki haftalık kesin süre verilerek belirtilen kesin süre içinde bilgi ve belge sunmadığı takdirde bilgi ve belge sunmaktan vazgeçmiş sayılacağı kanser ön tanısını bilmiş olsa dahi aynı miktarda poliçe primi alacağı hususu ihtar edilmiştir. Davalı vekili 17/03/2021 tarihli dilekçesi ile kanser ön tanısı bilinseydi hayat sigortası kapsamına alınmayacağı kapsama alınması halinde sigortalıdan tahsil edilecek prim tutarına ilişkin sür prim uygulamasının bulunmadığı şirketlerinde buna dair tarife uygulaması bulunmadığı beyan edilerek herhangi bir bilgi ve belge sunulmamıştır.

Davalı vekilinin bu beyanı üzerine 11/11/2021 tarihli duruşmada ara kararı gereğince ” her ne kadar sür prim uygulamasına dair bir tarifelerinin bulunmadığını beyan etmiş isenizde ; Yargıtay kararlarında belirtilen proporsiyon hesabının yapılması için gerekli bilgi ve belgelerin iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize sunmanız belirtilen kesin süre içerisinde proporsiyon hesabı için bilgi ve belge sunmadığınız takdirde proporsiyon hesabı yapılması taleplerinin olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak mevcut duruma göre karar verileceği hususu ” 16/11/2021 tarihinde ihtaratlı olarak tebliğ edilmiş yapılan ihtarata rağmen davalı taraf herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılamada davalı taraf her ne kadar kanser ön tanısı olması halinde poliçe düzenlemeyeceklerini beyan etmiş iseler de poliçe düzenlenirken davacıların murisi sigortalıyı yeterli düzeyde bilgilendirmediklerini ve gerekli özeni göstermedikleri ayrıca dosya içerisinde yer alan ziraat bankası A.Ş tüketici kredisi müşterileri uzun süreli grup hayat sigortası sözleşmeli başlıklı belgenin 8 maddesinde ” sigortaya kabulde tüketici kredi müşterilerinden sağlık durumuna ilişkin herhangi bir beyan alınmayacaktır. ” hükmünün yer aldığı ve söz konusu sözleşmenin Ziraat Bankası AŞ ile Ziraat Hayat ve Emeklilik AŞ arasında yapıldığı, banka ile sigorta şirketi arasındaki protokolden de açıkça anlaşılacağı üzere bankanın ve sigorta şirketinin sigorta poliçesi düzenlerken kredi müşterisi sigortalılardan sağlık durumuna ilişkin herhangi bir beyan almadıkları anlaşılmıştır. Davacıların murisi 1932 doğumlu olup, kredi ve hayat sigortası sözleşmesinin düzenlendiği tarihte 79 yaşında olup, dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelere göre bu yaş gözetilerek sigorta primi alındığı sabittir.
Dosya içerisindeki tüm bilgi ve belgelere göre somut olayda müteveffa kredi müşterisi …’a gerek banka tarafından gerekse sigorta şirketi tarafından sağlık durumu ile ilgili herhangi bir soru yöneltilmediği dolayısıyla …’ın kanser ön teşhisini davalıdan saklamadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Kanser teşhisi 14/02/2012 tarihinde konulmuş olup, kredi sözleşmesi ise kanser teşhisinden 6 gün önce 08/02/2012 tarihinde akdedilmiştir. …’ın ölümü 30/11/2012 tarihinde gerçekleşmiştir.
Yukarıda yapılan tespit ve değerlendirmeler ile tüm dosya kapsamı incelendiğinde gerek davalı sigorta şirketi ve gerekse dava dışı banka kredi kullandırma saiki ile saldırgan bir şekilde sorgulama yapmadan emekli aylığı alan müşterilerine kredi kullandırdığı özellikle tüketici kredilerinde kredi müşterilerinin sağlık durumları ile ilgili herhangi bir beyan alınmayacağını protokole bağlayarak her türlü riski kabul ettikleri anlaşılmıştır. Her ne kadar grup hayat sigortası sertifikasında mudinin imzasının alt tarafında sigorta öncesinden gelen kanser hastalığı teminat kapsamı dışındadır ibaresi yer alsa da söz konusu poliçenin bankanın hakim gücünü kullanarak ve bankanın tasarrufu ile yapıldığı anlaşılmıştır.
Somut olayda sigortalı …’ın hastalığını kasten gizlemediği bu konuda da herhangi bir ihmalinin olmadığı bilakis müşterinin sağlık durumuna ilişkin bilgileri sorma yükümlülüğü bulunan banka ve sigorta şirketnin sağlık durumuna ilişkin herhangi bir bilgi sunulmayacağına ilişkin anlaşmaları ve uygulamaları dikkate alındığında davalının ve dava dışı bankanın bu uygulamaları ile her türlü hastalığı ve riski örtülü olarak üstlendiği anlaşılmıştır. …’ın sözleşmenin yapıldığı tarihte 79 yaşında 10 aylık ve 8 günlük olduğu sabittir. Bu yaşta bir kişinin sıkça doktora gitmesi ve teşhis çalışması yapılması olağan bir durum olmakla birlikte doktorun kanser ön tanısını da anlamasının kendisinden beklenemeyecek olması ve yine doktorun kesin tanı koymadan hastasını panik durumuna sokmak istememe gibi bir eğilimle sözlü olarak kanser hastalığına dair açık bir beyan yükümlülüğü olmayacağı değerlendirildiğinde sigorta ve kredi sözleşmesi tarihinde …’ın kanser ön tanısını gizlemeye dair açık ve örtülü bir iradesinin ve kusurunun bulunmadığı buna ilişkin kusurun basiretli tacir gibi davranması kendisinden beklenilen sigorta şirketi ve bankada olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak tam bir vicdani kanaatle aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kabulü ile ;
13.650,00-TL’nin 12/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde Yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 932,43-TL harçtan peşin alınan 233,15-TL’nin mahsubu ile bakiye 699,28-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 261,20-TL ilk harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca hesaplanan 5.100,00 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı tarafından yapılan 1.560,00-TL bilirkişi ücreti, 238,45-TL tebliğat ve posta ücreti olmak üzere toplam 1.798,45-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda tebliğden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 22/02/2022

Katip …
e-imza
¸

Hakim …
e-imza
¸