Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/140 E. 2021/1027 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/140
KARAR NO : 2021/1027

DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/05/2019
KARAR TARİHİ : 23/11/2021

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkili şirketin, mühendislik şirketi olup; 07.02.2019 tarihli faturasını ibraz ettikleri üzere ; müşterisi …’a, davalı şirket olan … şirketi aracılığıyla gönderilmek üzere 3 adet tasarım ve modelleme ürünü teslim edildiğini, ancak davalı kargo şirketinin … takip nolu,… Seri Nolu, … sıra nolu ve 07.02.2019 tarihli kargolarını alıcı …’a teslim etmediklerini, kargonun zayi olduğunu, zayi olan kargo hakkında bilgi talep etmelerinin ardından günler sonra işlem yapıldığını ve sistem üzerine “kargo teslim edildi” ibaresi eklendiğini, kontrol ettiklerinde teslim alan kısmında TC kimlik numarası yazılmaksınız sadece … ismi belirtildiğini ve gerçek alıcıya ait olmayan imza atıldığını, söz konusu imzanın alıcıya ait olmayıp sahte olduğunu, bu sebeple imza incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, bu durumdan dolayı müvekkili şirketn maddi-manevi zarara uğradığını, müvekkilinin müşterisine gönderilmek üzere 1 adet Neoplan Cityliner, 1 adet Neoplan Megaliner ve 1 adet Temsa Maraton maketleri tasarım ve modelleme ürün gönderdiğini, ürünlerin toplam değerinin 11.500-TL olup; ürünlerin yapımı 6 ay sürdüğünü, müvekkilinin 11.500-TL değerindeki ürünleri zayi olduğundan öncelikle 11.500-TL zarar ettiği ortada olmakla beraber; zayi olan bu ürünleri tekrar üretmesi gerektiğini, bunun için tekrar malzeme harcamak ve tekrar emek vermek gerektiğini, müvekkilinin bir 6 aylık çalışma zamanını tekrar harcamak zorunda kalması gerektiğini, bu sebeple maddi zararı kargonun ulaştırılması gereken tarihte en az 23.000-TL olduğunu, ayrıca teslimat yapılamadığı için sürekli iş yaptığı müşterisine karşı şirketin itibarının zedelendiğini, zedelenmiş bulunduğunu, gerçekte teslim edilmeyen bir eserin teslim edilmiş gibi gösterilmesinin de şirkette ve yetkilisinde derin üzüntüler ve stres yarattığını, bu nedenle 11.500-TL de manevi tazminat talep ettiklerini, davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 23.000-TL maddi ve 11.500-TL manevi zararların en yüksek ticari faiziyle beraber davalı şirketten alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; İstanbul … Sulh Ceza Hakimliğinin 17.11.2015 tarih …/… D.İş sayılı kararı ile müvekkili şirketin kayyımlara devredildiğini, akabinde 22.11.2016 tarihinde ise 677 sayılı KHK ile Şirket Yönetiminin TMSF’ye devredildiğini, bu süreçte müvekkili şirket aleyhine ilgili ilgisiz pek çok dava açıldığını, hatta haciz ihbarnameleri gönderildiğini, Mahkememizin 2019/ 140 E. Sayılı dosyası nezdinde görülmekte olan, Davacı
… tarafından, Müvekkili şirket aleyhine açılan davada, davacı yanın, 23.000,00 TL maddi 11.500,00 TL manevi zararının olduğundan bahisle en yüksek ticari faiziyle birlikte tahsili talebinde bulunmuştur. Hukuki dayanağı bulunmayan bu taleplere ilişkin itirazlarını sundukları, huzurdaki davaya Bakırköy Mahkemeleri bakmaya yetkili olduğunu, yetki itirazında bulunduklarını, davacı yana davaya konu kargonun teslim edildiğini, ekte yer alan teslimata ilişkin sistem çıktısından görüleceği üzere davaya konu kargonin ihtirazı kayıtsız bizzat alıcı …’a gönderici … tarafından alıcı adresi olarak bildirilen adreste teslim edildiğini, bu sebeple iş bu davanın reddinin gerektiğini, davaya konu kargo içeriğinin bilinmediğini, bu sebeple içeriğinin bedelinin 11.500,00 TL olduğunun kabul edilemeyeceğini, kargo taşımacılığında kargo şirketlerinin paketin içeriği ile ilgili bilgi sahibi olma olanağı bulunmadığını, kaldı ki gönderen kargo içeriği ile ilgili müvekkili şirkete herhangi bir bilgi de verilmediğini, kaldı ki kargo kayıp olarak kabul edilse bile içerisinde11.500,00-TL değerinde bir ürün olduğunun kabul edilemeyeceğini, davacı yanın davaya konu kargonun bedeli hakkında taraflarına ve mahkemeye herhangi bir fatura ve benzeri belge sunmadığını, bu sebeple talep edilen 11.500,00 TL bedelin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, 23.000,00 TL maddi zararın ve 11.500,00 TL manevi zararın oluştuğunun iddia edilmesinin kötü niyetli olduğunu, haksız hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Taşıma işine ilişkin belgeler, … Kargodan gelen Teslimat Nüshası Sureti delil olarak değerlendirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava, davacıya ait kargonun davalı kargo şirketi nezdinde taşıma sırasında kaybolmasına dayanı açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
2-Davacı taraf, davacı tarafından üretilen tasarım ve modelleme ürünlerinin davalı şirket aracılığı ile dava dışı …’a teslim edilmek üzere davalı şirkete teslim edildiğini, kargoların … yerine başka bir kimseye teslim edildiğini ileri sürerek kargoda taşınan maketlerin toplam değeri olduğu ileri sürülen 11.500,00-TL ile zayi olan maketlerin yeniden üretim sürecinde harcanacak emek için 11.500,00-TL olmak üzere toplam 23.000,00-TL maddi tazminat ve teslim edilemeyen ürünler nedeniyle davacının uğradığı manevi zarar yönünden 11.500,00-TL manevi tazminat talebinde bulunulmuştur.
3-Davalı taraf yetki itirazında bulunmuş, ayrıca kargonun teslim edildiği, aksi düşünülse dahi zarar talebinin fahiş olduğu ileri sürülerek davanın reddi talep edilmiştir.
4-Mahkememizce yetki itirazınında yetkili mahkemenin doğru gösterilmemiş olması nedeniyle usulüne uygun bir yetki itirazı bulunmadığından bahisle yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
5-Taraflar arasındaki uyuşmazlık kargo taşıması neticesinde alıcı dışında başka bir kimseye teslim edildiği anlaşılan kargo nedeniyle uğranılan zararın tazmin edilip gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
6-Eşya taşımasında taşıyıcının sorumluluğu hususu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 875 ile 893. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK m. 875/I’e göre; “Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın ziyamdan, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.” TTK m. 876’ya göre; “Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarım önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur. ” TTK m. 879’a göre; “Taşıyıcı; Kendi adamlarının, taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. ” TTK m. 880/I’e göre; “Taşıyıcı, eşyanın tamamen veya kısmen ziyamdan dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulduğunda, bu tazminat, eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre hesaplanır. ”şeklinde düzenlenmiştir.
7-Dava konusu zarar hesabı kargo taşımacılığına ilişkin olup uzmanlık gerektiren teknik bir alana ilişkindir, bu nedenle mahkememizin 29.04.2021 tarihli celsesinin 2 nolu ara kararı ile bilirkişi incelemesi yapılması yönünde ara karar kurulmuş, bilirkişi ücreti olarak 500,00-TL ücret takdir edilmiş dosyada mevcut gider avansı mahsup edildikten sonra bakiye 250,00-TL delil avansının tamamlanması için davacı vekiline 2 haftalık kesin süre verilmiştir. Kesin sürenin sonuçlarına ilişkin olarak süresinde delil avansının tamamlanmaması halinde bilirkişi deliline dayanılmamış sayılacağı yönünde ihtarat yapılmış, davacı vekili duruşma sırasında hazır bulunmadığından duruşma zaptının tebliği suretiyle ihtarat yapılmıştır. Duruşma zaptının ekli olduğu e-tebligat davacı vekiline 04.05.2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.
8-Davacı vekilince 29.09.2021 tarihinde 250,00-TL delil avansının dosyaya yatırıldığı görülmüştür.
9-6100 sayılı HMK’nın 324. Maddesinde delil avansı düzenlenmiştir.
“Delil ikamesi için avans
MADDE 324- (1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.”
Madde metninde açıkça düzenlendiği üzere bir delilin dosyaya ikamesi için belirlenen avansın kesin sürede yatırılacağı, taraflardan birisinin avans yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı belirtilmiştir.
10-Davacı vekilince her ne kadar bir önceki celsede mazeret nedeniyle duruşmaya katılınmadığı, yokluklarında kesin süre verilemeyeceği ileri sürülmüş ise de gerekçe gösterilen Yargıtay 7.Hukuk Dairesi’nin 2015/4341 Esas 2015/6454 Karar sayılı ilamı dosyamız kapsamı ile uyumlu değildir. Zira anılan kararda “Somut olayda mahkemece, davalının mazeret bildirimi nedeniyle katılmadığı 22.10.2013 tarihli duruşmada verilen 2 nolu ara kararı uyarınca, “davalının mazeretinin kabulüne, duruşma gün ve saatini UYAP’tan öğrenmesine, davalı vekiline tanık giderlerini yatırması için 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde tanıkları için gider avansı yatırmadığı takdirde tanık dinletmekten vazgeçmiş sayılacağının ihtarına, masraf yatırdığında duruşma günü beklenilmeksizin davalı tanıklarına davetiye çıkarılmasına” karar verilmiş ancak söz konusu ara karar davalıya tebliğ edilmemiştir.” şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır. Anılan kararın incelendiği ilk derece mahkemesi kararında duruşma zaptının davacı vekiline tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.
11-Mahkememiz dosyasında ise davacı vekiline delil ikamesi için gerekli delil avansının yatırılması hususunda oluşturulan ara karar tebliğ edilmiştir. Bir an için delil avansının kesin süre geçtikten sonra yatırılması ve duruşma talikinin oluşmaması halinde bu eksikliğin gözardı edilebileceği değerlendirilse dahi somut olayda davacı vekilince delil avansı bir sonraki celseden 1 gün önce tamamlanmıştır. Bu nedenle celse talikine de neden olunduğu gözetildiğinde HMK’nın 324/2. Maddesinde kati olarak düzenlenen “delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır” şeklindeki müeyyidenin uygulanması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle davacı tarafa yüklenen yükümlülüğün tam olarak gösterildiği, sürenin kesin olarak belirlendiği, ara kararın yerine getirilmemesinin sonuçlarıyla ilgili gerekli ihtarın da açıkça yazıldığı ve davacı vekiline tebliğ edildiği anlaşılan ara kararın sonuçlarının davacı tarafa uygulanması gerektiği yönünde vicdani kanaat oluşmuştur.
12-Dosya kapsamında davacı tarafça kargoda kaybolan taşıma eşyası nedeniyle tazminat talep edilmiş olup gerek taşımacının sorumluluğunun tespiti gerekse kaybolan eşyanın değerinin tespiti uzmanlık gerektirdiğinden dosyada bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir. Davacı tarafça ihtara rağmen süresinde bilirkişi delil avansı yatırılmadığından bilirkişi incelemesi yaptırılamamış, dosyanın bu haliyle zarar ve kusur unsuru ispat edilemediği değerlendirildiğinden maddi tazminat davanın reddine karar verilmiştir.
13-Dosya kapsamında her ne kadar davacı vekilinin maddi tazminat talebi yönünden bilirkişi incelemesi gerekmekte ise de manevi tazminat talebinin dayanağı yönünden bilirkişi incelemesi şartı bulunmamaktadır.
Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan gecikme ve hasarlarda manevi tazminata hükmedilmesi için geç teslim veya hasarın, TMK. 24 maddesi ve TBK 58. maddesi anlamında davacının kişilik haklarını zedeleyici nitelikte olması gereklidir. Dava tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde gösterilen koşulların somut olayda oluştuğundan söz edilemez. Somut olayda sadece davacıya ait kargonun alıcı dışında bir kimseye teslim edilmiş olması söz konusu olup bu hususun tek başına davacı şirketin kişilik haklarının ihlal edildiği sonucunu göstermeyeceği, dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden davacı şirketin kişilik haklarının ihlal edildiğine dair bir kanaat oluşturmadığı değerlendirilmekle manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Maddi ve Manevi tazminat davalarını ayrı ayrı REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL harçtan peşin olarak alınan 589,18-TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 529,88‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat uyarınca davalı yararına takdir edilen 5.100,00-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat uyarınca davalı yararına takdir edilen 5.100,00-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Fazla yatırılan gider avansının, karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
7-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.320,00TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı taktirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/11/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)
¸

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”