Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/379 E. 2021/434 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/379 Esas
KARAR NO : 2021/434

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/03/2018
KARAR TARİHİ : 29/04/2021

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; 22/02/2017 tarihinde … plakalı araç sürücüsü …’ın müvekkilinin yolcu konumunda olduğu … idaresindeki … plakalı motosiklete çarparak müvekkili …’in yaralanmasına ve sürekli sakat kalmasına sebebiyet verdiğini, kazada müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın sürücü yönünden olay tarihi olan 22/02/2017, sigortacı yönünden sigorta limitini aşmamak üzere sigortaya başvurduğu tarih olan 08/12/2017 tarihinden işleyecek yasal faiziyle, 30.000,00-TL manevi tazminatın sürücü yönünden olay tarihi olan 22/02/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, cevap dilekçesinde; Müvekkili ile davacının karışmış olduğu kazanın 22/02/2017 tarihinde gerçekleştiğini, davacının dosyaya sunmuş olduğu … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin raporu incelendiğinde davacıda meydana gelmiş olduğu ileri sürülen rahatsızlıkların nisan ayında geçirmiş olduğunun trafik kazasından dolayı oluştuğunun açıkça görüleceğini, davacının Ekonomik Sosyal Araştırma cevabı incelendiğinde annesine ait … plakalı bir motosiklet olduğunun görüleceğini, davacı bu yahut başkaca motosiklet ile başkaca trafik kazasına karışmış olabilecğini, dolayısıyla müvekkili ile bağlantısı olmayan iş bu kaza ve dava yönünden illiyet bağı bulunmadığını, müvekkili aleyhine tarafı olmadığı bir kazadan dolayı maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceğini, dolayısıyla meydana geldiği iddia edilen zararın oluşumunda müvekkilinin kusurunun bulunduğunun ispatının davacıya ait olduğunu, davacının … Eğitim ve Araştırma Hastanesinin vermiş olduğu raporda malüllük oranını %6 olduğununun tespit edildiğini, iş bu raporu kabul etmediklerini, davacının vücudunda meydana gelen maluliyetin Nisan ayında geçirmiş olduğu kazadan kaynaklanmış olduğu ve müvekkilinin bu kazaya karışmadığından kusursuz olduğunun ortaya çıkacağını, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Hastane tedavi evrakları, hasar dosyası, Ege Eylül Üni. Has.nin Adli Bilirkişi Kurulu Raporu, İstanbul Adli Tıp Kurumu raporu delil olarak değerlendirilmiştir.
Tarafların kusur durumlarının tespiti için yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapora göre; “…. plakalı otomobil sürücüsü … sola dönüş kurallarına uymadığından dolayı %70 kusurlu, … plakalı motosiklet sürücüsü … alkollü araç kullanıp hızını mahal şartlarına uydurmadığından dolayı kazanın oluşumunda %30 kusurlu, yaralı yolcu … kazanın oluşumunda etken olmamakla beraber alkollü sürücünün aracına bilerek bindiğinden dolayı %20 müterafik kusurlu ise de taktiri yüce mahkememindir..” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Davacının maluliyet oranının tespiti için Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalından alınan rapora göre; “… Şahsın olay tarihli çekilen grafilerinde ve BT tetkikinde kemik yapılarda kırık saptanmadığının belirtilmesi, olaydan iki ay sonra trafik kazası geçirdiği ifadesinin yazılı olması nedenleriyle mevcut göğüs omuru kırıkları ile olay arasında illiyet bağı kurulamamıştır. Bu nedenle şahsın 22/02/2017 ile Nisan 2017 tarihleri arasındaki 2 aylık süre içinde 22/02/2017 tarihi dışında başka bir kaza geçirip geçirmediğinin adli tahkikatla aydınlatılması sonrası tekrar değerlendirme yapılabileceği..” şeklinde rapor sunulmuştur.
Rapora itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu’ndan alınan raporun sonuç kısmına göre; “… 1. … oğlu, … doğumlu …’in 22.02.2017 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan maluliyet tayinine mahal olmadığı,
2. İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği oy birliği ile mütalaa olunur…” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
1-Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi ve tazminat davasıdır. Dava dilekçesi ile 22/07/2017 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı motosiklet ile davalı …’ın sevk ve idaresindeki aracın kazaya karışması nedeniyle yaralandığını ileri sürerek sürekli iş gücü kaybı tazminat ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı taraf cevap dilekçesinde talebe konu yaralanmanın dava konusu edilen kaza sonucu oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
2-Trafik kazaları sonucu uğranan zararın tazmini hususunda temel dayanak haksız fiil sorumluluğudur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
90. Maddesinde, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun… öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun… düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”;
85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”;
85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-3. maddesinde: “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır. ” düzenlemesi ile sorumluluk sınırları gösterilmiştir.
3-Yukarıda açıklanan ve alıntılanan hükümler doğrultusunda Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
4-Sigortacının sorumluluğu, yukarıda izah edilen sorumluluk esasları dahilinde işletilen aracın işleteninin veya işletenin kusurundan sorumlu olduğu sürücünün kusurlarından kaynaklanan zararlarla sınırlıdır. Bu noktada aracın işleteninin veya sürücüsünün kusur durumunun incelenmesi gerekmektedir.
5-Haksız fiil sorumluluğu, “Haksız Fiilden Doğan Borç İlişkileri” başlığı altında, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
49. maddesi “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
50. maddesi, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.”
6-Haksız fiil, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışı ile başka bir kimsenin zarara uğramasına yol açmasıdır. Yargısal içtihatlar ve doktrine göre haksız fiilin unsurları;-Fiil, davranış,
-Fiilin hukuka aykırı olması
-Zararın meydana gelmesi,
-Kusur,
-Fiil ve zarar arasında illiyet bağı bulunması, olarak sıralanmaktadır.
Yine TBK’nın 50. maddesi ile “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.” hükmü düzenlemesi uyarınca zarar gören zararı ile zarar verenin kusurlu olduğunu ispatla mükellef kılınmıştır.
7-Mahkememizce davacının zararı olup olmadığı ve varsa miktarı ile davalının sorumluluğunun sınırının tespiti için öncelikle kusur incelemesi yapılmıştır.Bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 26/03/2019 havale tarihli rapora göre; “…. plakalı otomobil sürücüsü … sola dönüş kurallarına uymadığından dolayı %70 kusurlu, … plakalı motosiklet sürücüsü … alkollü araç kullanıp hızını mahal şartlarına uydurmadığından dolayı kazanın oluşumunda %30 kusurlu, yaralı yolcu … kazanın oluşumunda etken olmamakla beraber alkollü sürücünün aracına bilerek bindiğinden dolayı %20 müterafik kusurlu ise de taktiri yüce mahkememindir..” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Dava konusu kazaya ilişkin yürütülen ceza kovuşturması sırasında İzmir … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayıl dosyasına sunulan adli trafik bilirkişi raporu ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 09/03/2020 tarihli kusur raporlarında da benzer kusur dağılımları yapıldığı gözetilerek davalının %70 oranında kusurlu kabulü mahkememizce de benimsenmiştir.
6-Kusur durumlarının tespiti sonrasında ise Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan maluliyet raporları alınmış, 10/06/2019 tarihli adli tıp raporlarına göre “… Şahsın olay tarihli çekilen grafilerinde ve BT tetkikinde kemik yapılarda kırık saptanmadığının belirtilmesi, olaydan iki ay sonra trafik kazası geçirdiği ifadesinin yazılı olması nedenleriyle mevcut göğüs omuru kırıkları ile olay arasında illiyet bağı kurulamamıştır. Bu nedenle şahsın 22/02/2017 ile Nisan 2017 tarihleri arasındaki 2 aylık süre içinde 22/02/2017 tarihi dışında başka bir kaza geçirip geçirmediğinin adli tahkikatla aydınlatılması sonrası tekrar değerlendirme yapılabileceği.” şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
İtirazlar doğrultusunda dosya Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu’na gönderilerek rapor aldırılmıştır. 10/02/2021 tarihli raporda “… 1. … oğlu, … doğumlu …’in 22.02.2017 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan maluliyet tayinine mahal olmadığı,
2. İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği oy birliği ile mütalaa olunur…”
7-Somut olayda taraflar arasındaki temel uyuşmazlık davacının sürekli maluliyet arz eden yaralanmasının dava konusu kaza sonucu meydana gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır. Davacı tarafın mahkememiz huzurunda vermiş olduğu beyanda kaza sonrası yapılan muayenesinde kırık tespit edilmediği, sonraki haftalarda ağrılarının artması üzerine yeniden yapılan muayenesinde dava konusu yaralanmasının ortaya çıktığı belirtilmiştir.
Dosyaya sunulan sağlık kurulu raporlarının incelenmesinde davacının dava konusu kaza sonucu sürekli maluliyet arz eden bir arızının bulunmadığı ifade edilmiş, buna dayanak olarak ise davacının … tarihinde …Hastanesi Acil Serrvisinde X-ray ayak grafisinde kırık bulunmadığı, yine Tüm vücut BT’sinde kemik yapılarında kırık saptanmadığının belirtildiği, ayrıca 15/02/2018 tarihli sağlık kurulu raporunda davacının Nisan ayında ve yaklaşık 10 ay önce trafik kazası ifadelerinin yer aldığı şeklinde not bulunduğu gösterilmiştir.
8-Kural olarak davacı davasını ispatla mükelleftir. Somut olayda her ne kadar davacı tarafla davalının karışmış olduğu bir trafik kazası bulunmakta ise de kaza sonucu davacının çekilen tüm vücut BT’sinde herhangi bir kırık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacının kaza sonrası maluliyetine ilişkin ilk tıbbi kayıt … tarihinde İzmir … Hastanesi’nde yapılan muayenesinde ortaya çıkmaktadır. Kaza tarihi ile muayene tarihi arasında 2 aylık bir sürenin geçmiş olması ve davacının kaza sonrası yapılan muayenesinde kırık tespit edilememesi birlikte değerlendirildiğinde davacının uyuşmazlık konusu yaralanmasının dava konusu kaza sonucu gerçekleştiğini kanıtlayamadığı değerlendirilmiştir. Bu noktada bir an için yaralanmanın dava konusu kaza sırasında gerçekleşmediğinin ispatı külfetinin davalıya geçip geçmeyeceği düşünülse dahi kaza sonrası yapılan muayene ve tetkiklerde davacı üzerinde kırık tespit edilemediği gözetildiğinde davacının yaralanmanın bu kaza sonucu oluştuğu yönündeki ispat külfetinin kendi üzerinde olduğu, davalıdan yaralanmanın başka bir kazada gerçekleştiğine dair kanıt getirmesinin beklenemeyeceği değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle sürekli maluliyetin dava konusu kaza neticesinde meydana gelmiş olduğu kanıtlanamadığından maddi tazminat davasının reddi yönünde hüküm kurulmuştur.
9-Davada ayrıca manevi tazminat talebinde bulunulmuştur. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Her ne kadar dava konusu kaza neticesinde davacının sürekli maluliyeti bulunmuyor ise de davacının geçirmiş olduğu kaza nedeniyle sürekli maluliyete neden olmasa dahi yaralandığı sabittir. Bu nedenle
Mahkememizce kazanın oluş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kazanın gerçekleşmesindeki kusur durumları, davacının yaşı, yaralanmanın boyutu ve diğer dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş, 3.500,00TL manevi tazminat uygun bulunmakla manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verimiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Maddi tazminat davasının REDDİNE,
2-Manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE, 3.500,00TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi 22/02/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlasına dair istemlerin reddine,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 239,08-TL harcın davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Adli yardım talebinin kabulü nedeniyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Yardım Bürosunca karşılanan ve mahkememiz dosyasında yargılama gideri olarak yapılan 1.856,08-TL yargılama giderinin davanın ret ve kabul oranına göre taktiren 209,55-TL’sinin davalı …’dan, bakiye kalan 1.646,53‬-TL’sinin davacı …’ten tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına kabul edilen manevi tazminat yönünden takdir edilen 3.500,00-TL. vekalet ücretinin davalı … alınıp davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı … yararına reddedilen maddi tazminat yönünden takdir edilen 1.000,00-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak iş bu davalıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı … yararına reddedilen manevi tazminat yönünden takdir edilen 3.500,00-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak iş bu davalıya verilmesine,
7-Dosyada bakiye kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ilgili hesabına iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı taktirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır