Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/435 E. 2021/349 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/58 Esas
KARAR NO : 2021/414

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/01/2015
KARAR TARİHİ : 27/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA :Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında yazılı olmamakla birlikte, cari hesap gibi işleyen bir hukuk ilişkisinin mevcut olduğunu, buna göre müvekkili şirketin vermiş olduğu ticari emtia için belirli dönemlerde hesap mutabakatı sağlandığını, sağlanan mutabakat gereği ödemelerin vadeli kıymetli evrak ile yapıldığını, ancak davalı firmanın 16.11.2013 ile 27.03.2014 tarihleri arasında satın aldığı malların bedellerini kıymetli evraka bağlamadığı gibi ödeme yoluna da gitmediğini, davalı / borçlunun müvekkilinden aldığı fatura karşılığı mal tutarının 111.520,03 TL’ na baliğ olduğunu, davalı firma ile söz konusu borcun ödenmesi hususunda masaya oturulduğunu, peşin ödeme yapması koşuluyla davalıya 29.042,35 TL indirim yapılması konusunda anlaşma yaptıklarını, borçlunun bu anlaşmaya istinaden 27.03.2014 tarihli … seri no.lu faturası ile 25.000,00 TL “ ıskonto “ ve 30.04.2014 tarihli … seri no.lu faturası ile 4.042,35 TL “ fiyat farkı “ faturası düzenleyerek müvekkiline verdiğini, ancak davalının müvekkili şirketi sürekli oyaladığını, borca ilişkin hiçbir ödeme yapmayıp kıymetli evrak vermediğini, bu sebeple İzmir … Noterliğinin … yevmiye no.lu ve 30.09.2014 tarihli ihtarnamesi keşide edilerek iş bu borcun 10 gün içerisinde ödenmesi, aksi halde toplam 29.042,35 TL tutarındaki indirimin geri alınacağı ve yasal yollara başvurulacağının davalıya ihtar edildiğini, anılan ihtarnamenin 10.10.2014 tarihinde usulüne uygun olarak muhatabı davalıya tebliğ edilmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı / borçlunun bu ihtarname ile temerrüde düşürülmesi üzerine, İzmir …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile borçlu hakkında ilamsız takip başlatıldığını, ancak 7 örnek ödeme emri alan davalının yetkiye ve borca itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı / borçlunun yetki itirazının yerinde olmadığını, müvekkilinin yerleşim yerinin İzmir olup, takip konusu alacağın, alacaklının ikametgâhında ödenecek borçlardan olduğunu, borca yapılan itirazın haksız olduğunu, müvekkilinin davalıya satmış olduğu mal bedellerinden dolayı 111.520,03 TL alacaklı olduğunun müvekkili şirket faturaları, defter ve kayıtları ile sübuta ereceğini belirterek; davalı / borçlunun İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasındaki vaki itirazının iptali ile takibin devamını, alacağın % 20 ‘ sinden az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesini ve Mahkeme masrafları ile ücreti vekâletin davalı yana yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında herhangi bir yazılı cari hesap sözleşmesinin mevcut olmadığını, cari hesap ekstresinin müvekkili şirket tarafından kabul edildiği veya talep edilen borç miktarı konusunda mutabakat olduğuna ilişkin herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığını, dava dilekçesinin 1 no.lu paragrafında davacı firmaca “ müvekkil ile davalı / borçlu arasında yazılı olmamakla birlikte, cari hesap gibi işleyen bir hukuk mevcuttur “ denildiğini, Taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesinin bulunmadığının açıkça kabul edildiğini, sözlü cari hesap sözleşmesinin TTK. Madde 87/2 gereğince muteber sayılamayacağını, bu sebeple tek taraflı tutulan cari hesap ekstresine göre borcun ispat edilmesinin mümkün olmadığını, öncelikle davacı firmaca dava dilekçesinin ekine delil mahiyetinde sadece İzmir … Noterliğinin … yevmiye no.lu ve 30.09.2014 tarihli ihtarnamesinin eklendiğini, alacağa dayanak yapılan fatura örneklerinin eklenmediğini, bu sebeple ihtarname içeriğinde sıralanan faturalara karşı beyan ve itirazları sunma hakkının saklı tutulduğunu, davacının davasında haksız olduğunu, faturanın tek başına akdi ilişkinin ve borcun varlığını ispat için yeterli olmadığını, fatura bir akit olmayıp, akdin ifasını gösteren bir belge olduğundan ihdasının muteber bir borç ilişkisinin varlığına bağlı olduğunu, fatura tanzim eden ile adına fatura tanzim edilen arasında böyle bir borç ilişkisinin bulunmaması halinde faturanın hukuki bir sonuç doğurmasından söz edilemeyeceğini, Yargıtay’ ın emsal kararların da – faturanın tek başına akdi ilişkinin varlığını ispatlamaya yetmeyeceğini, faturanın ispat aracı olabilmesi için bir sözleşmenin ya da taraf defterlerinin birbirlerini doğrular nitelikte olması – gerektiğini belirtildiğini, Yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere; bahse konu faturalarla alacaklı olduğunu iddia eden davacının iş bu iddiasını ispatla mükellef olduğunu, aksi halde iddia ve talebin reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, takibe konu faturaların tebliğ edilmiş olsa bile, bu güne kadar itiraz edilmemesi, kayıt altına alınmış olması faturaların kabul edildiği manasına gelmediğini, Yargıtay İBGK 27.06.2003 tarih ve … E. … K. Yargıtay HGK 24.09.2003 tarih ve … –… E. … K. Sayılı kararları ile durumun sabit olduğunu, faturalara 8 gün içerisinde itiraz edilmemesinden fatura verilmesine sebep olan iş veya hizmetin yapılmış olduğunun, malın teslim alınmış olduğunun kabulü anlamına gelmeyeceğinin Yargıtay … Hukuk Dairesi 05.05.2005 tarih ve … E. … K. Sayılı kararında da açıkça belirtildiğini, Yargıtay tarafından verilen kararlarda da belirtildiği üzere, dava konusu faturanın delil kuvvetini haiz bir ticari belge olarak sayılması için, faturaya konu malların teslimi ile faturanın müvekkili şirket kayıtlarında yer alıp almadığı hususunun araştırılması gerektiğini, müvekkili şirketin, davacı firmaya herhangi bir borcu olup olmadığını, varsa buna ilişkin miktarların belirlenmesi ve hesap edilmesi için müvekkili şirkete ait defter ve kayıtların üzerinde inceleme yapılması gerektiğini, ancak müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının kapsamlı olmasından dolayı bilirkişi tarafından müvekkili şirket nezdinde inceleme yapılması talebinde bulunulması zaruretinin hâsıl olduğunu, dava dilekçesinin 2 no.lu paragrafında “ Davalı / borçlu ile iş bu borcu ödemesi konusunda masaya oturulmuş, peşin ödeme yapması koşulu ile davalıya 29.042,34 TL indirim yapılması konusunda anlaşılmıştır. Davalı / borçlu bu anlaşmaya istinaden 27.03.2014 tarihli … seri numaralı faturası ile 25.000,00 TL ıskonto ve 30.04.2014 tarihli … seri numaralı faturası ile 4.042,35 TL fiyat farlı faturası düzenleyerek müvekkilime vermiştir “ dediğini, 3 numaralı paragrafta ise indirimin geri alındığının ifade edildiğini, kesilen ıskonto ve fiyat farkı faturalarının hiçbir şarta bağlanmadığını, davacı yetkilisine de tebliğ edilerek müvekkili şirket kayıtlarına alındığını, basiretli bir tacir gibi davranmayan davacının, “ ıskontodan vazgeçtim “ şeklindeki beyan ve ıskontonun peşin ödeme şartına bağlı yapıldığı yönündeki dayanaksız iddialarının kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirterek; fazlaya ilişkin tüm hakların saklı kalması kaydıyla davanın reddine, yetki itirazının kabulü ile dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davacı tarafından talep edilen icra inkâr tazminatının reddine, kötü niyeti sabit olan davacı taraf aleyhine dava değerinin % 20’ sinden aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, ve Mahkeme masrafları ile avukatlık ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Taraflar arasındaki uyuşmazlık ön inceleme duruşmasında; “Taraflar arasında davaya ve takibe konu olan 16/11/2013- 27/03/2014 tarihleri arasında 112.650-TL’lik mal teslimi yapılıp yapılmadığı ve davacı alacağının oluşup oluşmadığı konusunda uyuşmazlık bulunduğu” şeklinde belirlenmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları kapsamında ileri sürmüş oldukları delilleri mahkememizce toplanmıştır.
Mahkememiz ara kararı uyarınca davalının bulunduğu yer mahkemesine istinabede bulunularak takip tarihi itibari ile taraflar arasındaki alacak ve borç konusunda rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasında düzenlenen 26/02/2016 tarihli raporda bilirkişi; dava ve icra takip dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile davalı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu açıklanan nedenlerle mahkememizin kabulü halinde, davalının 27/03/2014 tarihi itibariyle 193.708,63-TL borçlu olduğu, bu cari hesap borcuna karşılık 64.500,00-TL, 64.500,00-TL ve 64.678,93-TL tutarında üç adet çek ile 193.678,63-TL lik ödeme gerçekleştiğini, takip tarihi itibariyle davacı tarafa 38.383,37-TL borçlu olduğu, borcun faturaya dayandığı sonuç ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
Mahkememiz 12/05/2016 tarihli ara kararı uyarınca davacıya ait davaya konu defterler üzerinde rapor düzenlenmesi için inceleme yapılmak üzere dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi 06/06/2016 havale tarihli raporunda; davalının 2012 yılından 2013 yılına devreden davacıya olan borç bakiyesinin 183.810,25 TL olduğu, davacının defterlerinde ise bu bakiyenin 215.066,96 TL olduğu aradaki farkın ise 31.256,70 TL olduğu, 2013 yılında davaci ticari defterlerinde kayıtlı olan toplamı 17.505,30 TL tutarındaki faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı,(Raporun 3.2 nolu bölümünde listelen roîştlr.) davalının 2013 yılından 2014 yılına 193.108,53 TL davalı borcunun devrettiği, davacı ticari defterlerinde bu tutarın 239.311,88 TL olduğu aradaki farkın 46.203,40 TL olduğu, 2014 yılında davaci ticari defterlerinde kayıtlı olan toplamı 637,20 TL tutarındaki 1 adet faturanın davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, (Raporun 3.2 nolu bölümünde llstelenmlştir.)2013 ve 2014 yıllarında davacı ticari defterlerinde kayıtlı olan ancak davalı ticarî defterlerinde kayıtlı olmayan İr sa Uy eli faturalardan 31.10.2013 tarih 751714 no 2.289,20 TL tutarındaki fatura haricindeki diğer faturalarda İmza ve/veya İsim olduğu bu hususdaki takdirin İse mahkememizde olduğu, görüş ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
Mahkememiz 01/11/2016 tarihli celsesi ara kararı gereğince İstanbul Nöb. Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi raporu geldiğinde bu kez mahkememizde davacı tarafın 2011 ve 2012 yılı defterleri hazır edilerek bu defterler üzerinde bir önceki bilirkişi tarafında yine aynı şekilde inceleme yapılarak rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.
İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasında düzenlenen 31/05/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; dava ve icra takip dosyası, davacının dosyaya sunulan 06.06.2016 tarihli bilirkişi raporu, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile tarafların beyanları, davalı şirketin 2011-2012 yıllarına ait ticari defterleri üzerinde ek olarak yapılan inceleme sonucu, açıklanan nedenlerle, mahkememizin kabulü halinde; davacının 28.11.2014 icra takip tarihinde davalıdan 84.616,72 TL alacaklı olduğu, davalının ise davacıya 38.383,37 TL borçlu olduğu, tarafların aralarında davalı lehine 46.233,35 TL fark olduğunun görüldüğü, mahkememizin takdirinde olmak üzere; bu farkın 31.256,70 TL tutarın 2012 yıl sonunda; davalının 183.810,25 TL davacıya borçlu, davacının ise 215.066,96 TL alacaklı olmasından kaynaklandığı, bu farkın davacının 2012 yılı açık hesabı ile karşılaştırılarak davacı tarafından alacağına dayanak fatura v.b. tevsik edici belgelerin ibrazı ile tespit edilebileceği, geriye kalan 14.976,65 TL davacı alacağının varlığının 06.06.2016 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği, davacının davalıya kestiği ve davalının kayıtlarında yer almayan, 31.10.2013 tarihli 751714 no.lu 2.289,20 TL faturanın teslim alan kısmında ad/soyadı ve imza olmadığı, bu nedenle davacının alacağı olarak kabul görmeyeceği, diğer toplamda (14.976,65 – 2.289,20 TL=) 12.687,45 TL tutardaki faturalar üzerinde imza ve ad/soyadı olduğu, açıklanan sebeplerle; önceki raporumda tespit edildiği üzere davacının 38.383,37 TL alacağının üzerine 12.687,45 TL eklenmesi ile davacının 51.070,82 TL alacaklı olduğu, borcun faturaya dayandığı sonuç ve kanaatine varıldığını, davacının beyanına göre; davalının borcun peşin ödenmesi halinde indirim öngören, 27.03.2014 tarihli … seri no.lu 25.000,00.TL iskonto ve 30.04.2014 tarihli … seri no.lu 4.042,35.TL olmak üzere, toplamda 29.042,35 TL miktarın hem davacının hem de davalının kayıtlarında karşılıklı yer aldığı, davacının davalının ödeme yapmadığından 29.042,35 TL miktarın hesap dışı tutulması ve alacaktan düşülmemesi gerektiğini beyan ettiği, konu hukuki olup mahkememizin takdirinde olduğu görüş ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
Mahkememiz 28/11/2017 tarihli celsesi ara kararı uyarınca Davacı tarafın 2011 ve 2012 defterleri üzerinde önceki bilirkişi olan … tarafından yerinde inceleme yetkisi de verilmek suretiyle, tüm dosya kapsamı göz önüne alınarak inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi 19/02/2018 tarihli raporunda; davacının inceleme dönemi olan 2011-2012 yıllarına ait ticari defterlerinin; 6762 sayılı T.T.K 69. madde uyarınca ve VUK, 221. ve 222. Maddeleri uyarınca noter açılış onayının yaptırıldığı, 2011 yılına ait yevmiye defterinin 6762 sayılı T.T.K’nun 70. Maddesi uyarınca, envanter defterinin 6762 sayılı T.T.K/nun 72/4.maddesi uyarınca yapılması gereken noter kapanış tasdikinin yaptırılmadığı, 6100 sayılı H.M.K 222. maddesi 2.bendine göre delil vasfına sahip olma değerlendirmesinin takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere; 2012 yılına ait yevmiye defterine 6102 sayılı T.T.K 64/3, maddesi uyarınca yapılması gereken noter kapanış onayının süresinde yaptırıldığı, davacı Ticari defterlerine göre; raporda detayına yer verilen açıklamalar doğrultusunda yapılan düzeltmeler ile davacı defterlerinde kayıtlı olan ancak iptal edildiği tespit edilen faturalar ile davalı tarafça düzenlenip davalı defterlerinde kayıtlı olup davacı defterlerinde kayıtlı olmayan ve Tablo 5 de detayına yer verilen faturaların (bu tablo dosyada bulunan davalı defterlerinin incelendiği Bilirkişi Raporundaki kayıtlar ile davacı kayıtlarının karşılaştırılması ile tespit edilmiş olup dosyada fatura Örnekleri yoktur) ve daha önce kök raporda tespiti yapılan tarih … no 2.289,20 TL tutarındaki faturanın teslim alan bölümünün imzasız olması nedeni ile tenzil edilmesi ile 79.891,41 TL davacı alacağı olduğu, dosyada bulunan davalı defterlerinin incelendiği 31.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitlere göre davacının davalıdan 51.070,82 TL aiacaklı olduğu ancak 2012 yılı açık hesabının karşılaştırılmasına ilişkin görüş bildirildiği, tarafımca yapılan karşılaştırmada, taraf kayıtlarmdaki tespit edilen farklar İcmal tabloda özetlenmiş olup, davalı defterlerine göre de davalının davacıya 71,673,03 TL borcunun olduğu, davacı defterlerine göre tespit edilen 79.891,41 TL ile davalı defterlerine göre tespit edilen 71.673,03 TL arasındaki farkın 8.218,38 TL olduğu bu farkın ise davacı kayıtlarında 2010 yılından 2011 yılına devreden alacağın 38.073,00 TL, davalı kayıtlarında ise 29.854,30 TL [38.073,00 – 29.854,30 = 8.218,70) olmasından kaynaklandığı, işlemiş faiz yönünden yapılan incelemede davacının davalıya izmir … Noterliği’nin … nolu ve 30.09.2014 tarihli ihtarnamesini gönderdiği görülmüş olup, temerrüde ilişkin şartların oluşup oluşmadığına İlişkin takdir Sayın Mahkemenizde olmak üzere faiz hesaplaması hem davacı defterlerine hem davalı defterlerine göre hesaplandığı buna göre davacı kayıtlarmdaki alacak tutarı üzerinden 977,30 TL işlemiş faiz, davalı kayıtlarına göre 876,76 TL İşlemiş faiz hesabı yapılmış olup mahkememiz takdirinde olduğunu bildirmiştir.
Mahkememiz 22/05/2018 tarihli celsesi ara kararı uyarınca; Tarafların defterlerinin ayrı yerlerde olması nedeniyle farklı farklı bilirkişi incelemelerinin yapılıp rapor verilmesi raporlar arasında bu nedenle bütünlüğün sağlanamadığı ve bu hali ile hüküm kurmaya elverişli olmadığı görülmekle dosyanın mali müşavir bilirkişi … a tevdii ile davacının iddia ettiği dönemin 16/11/2013-27/03/2014 tarihler arasındaki dönem olduğu dikkate alınarak bu dönemde satıma konu malların davalıya teslimin gerçekleşip gerçekleşmediği, bu hususta davacının ispat vasfının ne olduğu ( irsaliye teslim edilen kişiler ), bu döneme ait faturalırn tarafların degterlerinde bulunulup bulunmadığı, döneme ait defterlerin usüle uygun olup olmadoığı, ödemenin olup olmadığı var ise miktarı , davacının alacağı var ise bunun miktarı hususunda tüm dosya kapsamı ve tarf itirazları değerlendirilerek rapor sunulmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi 04/09/2018 havale tarihli raporunda; davacı … YEDEK PARÇALARI İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. nin; Açık hesap bakiyesine dayalı 111.520,03 TL asıl alacak, 1.003,68 TL işlemiş faiz ve 127,01 TL ihtar masrafından mürekkep toplam 112.650,72 TL alacağın tahsili için İzmir …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasıyla başlattığı icra takibine, davalı … TEDARİK İnş. Tic . Ltd. Şti. nin borçlu sıfatıyla yaptığı itirazın iptali istemiyle açılan işbu dava da; Dava dosyasındaki beyan, belge, rapor, kayıt vs. tüm vesaik vs. kanıtın iddia ve savunma yönünde etraflıca değerlendirilmesi sonucu: Mübrez bilirkişi raporlarındaki tespitlere göre; Davacı … Ltd.in 2012 – 2013- 2014 yılları yasal ticari defterleri ile; Davalı … Ltd.in 2011 -2012 – 2013 – 2014 yılları yasal ticari defterlerinde; 6102 Sayılı TTK ‘nun 64…,88 maddeleri ile 213 sayılı VUK ’nun 182,…,196. ve 215,…,226 maddelerinde derç edilen dönem başı “noter açılış onayları” ile dönem sonu “noter kapanış onayları” ve kayıt nizamına ilişkin vecibelerin genel olarak yerine getirilmiş olduğu; Dolayısıyla mübrez kayıtların 6100 sayılı HMK’ m.222/2 ’ye göre delil olma kabiliyetinin bulunduğu; Buna karşın Davacı … ltd.in 2011 yılı yasal ticari defterlerinde 6102 Sayılı TTK ‘nun 64…,88 maddeleri ile 213 sayılı VUK ’nun 182,…,196. ve 215,…,226 maddelerinde derç edilen dönem sonu “noter kapanış onayları” na ilişkin mükellefiyetlerin tam olarak ifa edilmemiş olmasından dolayı HMK’ m.222/2 – 4 ’ye göre sahibi lehine delil olma kabiliyetini taşımadığı, Bu konuyla alakalı olarak; Davalı … Ltd vekilinin 08.07.2016 tarihli itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü; – Davacının (2013–2014 yılları) kebir ve envanter defterlerinde kapanış tasdiki bulunmadığından delil olarak kabul edilemeyeceği- savı ise yerinde görülmemiştir. Zira ne mülga 6762 sayılı TTK, nede yürürlükteki 6102 sayılı yeni TTK ’da kebir defteri için dönem sonunda kapanış tasdiki yaptırılması öngörülmemiştir. Envanter defteri için kapanış tasdiki yaptırılması zorunluluğu ise 6102 sayılı yeni TTK ’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren ortadan kalktığı, İzlenecek hesaplama yöntemi bakımından; Her ne kadar Sayın Mahkemenin 22.05.2018 tarihli ara kararında; Davacı tarafın iddiasını 16.11.2013 – 27.03.2014 tarihleri arasındaki döneme dayandırması hususları dikkate alınarak; Bu dönemde alım satıma konu malların davalıya tesliminin gerçekleşip gerçekleşmediği? irsaliye ile teslim yapılan kişiler bağlamında davacının ispat vasfının ne olduğu ? Faturaların tarafların defterlerinde bulunup bulunmadığı? Bu döneme ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulup tutulmadığı ? Davalının ödemelerinin ve bu meyanda davacının alacağının olup olmadığı ? Varsa miktarlarının belirlenmesi; İstenmiş ise de; Bilirkişi incelemesinin yalnızca 16.11.2013 – 27.03.2014 tarihleri arasındaki döneme dayandırılarak borç/alacak tespiti yapılması sağlıklı olmayacağı gibi bu yöntem muhasebe tekniği açısından da kabul edilebilir olmadığı, Çünkü somut olayda hukuki anlamda yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmasa dahi muhasebesel açıdan faturaya dayalı açık hesap (piyasa tabiriyle cari hesap) ilişkisi devam ettiği sürece ödeme/tahsilat ve fatura (alım/satım) bedellerini bir bütün olarak ele almak lazım gelir ki; İşbu zimmet/matlup unsurları birbirinden ayrı değerlendirilemeyeceği Şayet mahkememizin görevlendirme kararında sınır getirilen dönemin başlangıcı 16.11.2013 itibariyle (takibe dayanak faturaların ilkinin tanzim tarihi) davacı ve davalı şirketlerin cari hesap bakiyeleri birbiriyle örtüşmüş olsa idi; Yalnızca takibe dayanak faturalar dikkate alınarak bir hesaplama yapmak mümkün olurdu ki; Taraf kayıtları arasında böyle bir mutabakatta olmadığı, Nitekim İcra ödeme emrine ekli ihtarnameye konu ilk faturanın 16.11.2013 tarihli olması bağlamında; Bunlardan 2013 yılında herhalde 15.11.2013 ve öncesinde düzenlenmiş 124 ad. TAKİP DIŞI FATURA vardır. İcra ödeme emrine ekli ihtarnamedeki 16.11.2013 tarihli ilk faturadan 27.03.2014 tarihli son faturaya kadar ise TAKİBE MÜSTENİT 127 ad. FATURA raporunda listelendiği. Ancak Davacı … YEDEK PARÇALARI İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. ile davalı … TEDARİK İnş. Tic . Ltd. Şti. arasında 2011 yılı ve öncesinden devam ede gelen faturaya dayalı bir açık hesap ilişkisinin varlığı çekişmesiz olduğu, Dolayısıyla 2011 ve 2012 yılları 2013 –2014 yıllarında cereyan eden tüm cari işlemlerin birlikte topluca değerlendirilmesi gerektiği, Somut olayda uyuşmazlığın önemli ayaklarından birini teşkil eden, davalı … Tedarik Ltd.’in ıskonto ve fiyat farkına dair 2 ad. karşıt faturası ile alakalı olarak, Davacı yanın iddiasının aksine, 27.03.2015 tarihli cevap dilekçesinde, – keşide edilen ıskonto ve fiyat farkı faturalarının peşin ödeme bağlamında hiçbir şarta bağlanmadığı- savunulmakta olduğu, Davalı … Ltd.in 27.03.2014 tarih … no.lu 25.000,00 TL bedelli iskonto faturası ve 30.04.2014 tarih … no.lu 4.042,35 TL bedelli fiyat farkı faturası davacı … Ltd. 2014 yılı yasal ticari defterlerinde cari hesaba aynen kayıtlı olduğu, Davalı şirketin İşbu iki karşıt faturasının -peşin ödeme şartına- bağlı olarak düzenlendiğine dair davalı tarafında onayının taşıyan herhangi bir belge yada sair somut kanıt dava dosyasında görülemediği, Dolayısıyla bizatihi davacı … Ltd. şirketinin kendi yasal defterlerinden kayıtlı olarak halen mevcudiyetini koruyan ve itiraz olunduğuna dair somut bir bulguya da rastlanmayan davalı … Ltd. in toplam 29.042,35 TL bedelli her iki faturası da borç alacak hesabında dikkate alındığı, Tarafların 2011- 2012- 2013 –2014 yılları defter kayıtları ve bunlara ilişkin önceki bilirkişi raporlarındaki saptamaların vaki itirazlar ışığında topluca irdelenmesi sonucu; Bu minvalde sunulu (2011,..,2014) yasal ticari defter kayıtlarının tamamının yasaya uygun tutulmuş olmasından dolayı davalı … Ltd.in mübrez kayıtlarına göre saptanmış bakiye rakamına öncelik verilmek suretiyle; Davacı … Ltd.in davalıdan 51.070,82 TL alacak bakiyesi bulunduğu; Farklı bir anlatımla davacının KAYDİ alacak tutarının her iki tarafın defter kayıtlarıyla örtüşen kısmının 51.070,82 TL olduğu dikkate alınarak ve üstte gösterilen DÜZELTMELER NETİCESİ davacı … Ltd.in icra takip tarihi 28.11.2014 itibariyle 71.673,03 TL davalı … Ltd.’den alacaklı olduğu, kanaatine varıldığını, İşlemiş faiz yönünden ise; İzmir … Noterliğinden çekilen 30.09.2014 tarih … no. ihtarnamenin tebliğ tarihi 10.10.2014 (+ 10 gün) mehil sonrası borçlu/davalının ….10.2014 tarihinde temerrüde düştüğü gözönüne alınacak olursa; Temerrütten takip tarihine kadar geçen süredeki işlemiş faiz miktarının;876,76 TL olduğu (talep 1.003,68 TL) Davacının saptanan işbu 71.673,03 TL asıl alacak miktarına, icra takip tarihinden itibaren, 3095 sayılı Yasada ticari işler için öngörülen esas ve oranlar dahilinde ayrıca temerrüt faizi işletilmesinin mümkün bulunduğu yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Mahkememiz 07/03/2019 tarihli celsesi ara kararı gereğince dosya bilirkişi …’a tevdi edilerek; davalı vekilinin itirazlarını karşılayacak nitelikte denetime elverişli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu açık hesap cari hesap ayrımına ilişkin açıklamaları ışığında ve mahkememizin 10 nolu celsesindeki görevlendirme sınırı kapsamında, takip tarihinden önce yapılmış ödemelerin sırasına göre muaccel alacaklara mahsup edilmek yolu ile ek rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi 16/03/2020 havale tarihli ek raporunda; davacı … Ltd. Şti’nin icra takip tarihi olan 28/11/2014 itibariyle davalı … Ltd. Şti’den herhangi bir alacağının bulunmadığı yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Mahkememiz 24/09/2020 tarihli celsesi ara kararı uyarınca dosya bilirkişi … na tevdi edilerek; davacı defterleri üzerinde inceleme yapılarak taraflar arasında açık hesap ilişkisi olduğu dikkate alınarak daha önceki raporlarda irdelenerek öncelikle taraflar arasındaki borç alacak ilişkisinin tespit edilmesi, daha sonrasında davalı tarafından yapılan ödemelerin öncelikle muaccel olan alacaklardan düşülmesi ve sonrasında davacının dava konusu ettiği döneme ilişkin alacağının kalıp kalmadığı ve ayrıca dava edilen dönemden sonra tarafların alacak borç ilişkisinin irdelenmesi, yapılacak hesaplamada dava konusu edilen dönemden sonra doğan alacak borç ilişkisinin ayrıca belirtilmesi yönünde rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Bilirkişi raporunda ;Davacı şirketin 2010, 2011, 2012, 2013, 2014 yıllarına ait ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK 64/3. Maddesine göre noterden açılış onaylarının, 2012,2013,2014 yılı yevmiye defterinin kapanış onayının yaptırılmış olduğu, 2010 ve 2011 yılı ticari defterlerinin apanış onaylarının yaptırılmamış olduğu, Takdiri Sayın Mahkeme’nize ait olmak üzere; davacı şirketin 2012,2013 ve 2014 yılı ticari defterlerinin 6100 sayılı H.M.K 222. Maddesine göre delil vasfına sahip olma niteliğinde olduğu, 2010 ve 2011 yılı ticari defterlerinini 6100 sayılı H.M.K 222. Maddesine göre delil vasfına sahip olma niteliğinde olmadığı, davacı şirketin incelenen 2010 yılı ticari defteleri ve dava dosyasında bulunan davacı ve davalı şirketin incelenen 2011-2012-2013-2014 yılı ticari defterlerine göre hazırlanan bilirkişi raporları da dikkate alınarak, davacı ve davalı şirketin kayıtları karşılaştırmalı olarak incelenmiş olup, kayıtlar arasındaki farklar tespit edilmiş ve ispat edilebilirlik durumlarına göre düzeltilmiş cari hesap dökümü oluşturulmuştur. karşılaştırmalı olarak incelenen tarafların kayıtlarında tahsilat/ödeme kayıtlarının uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Buna göre göre davacı şirket tarafından ticari defterlerine kayıt edilen tahsilat kayıtlarının Borçlar Kanunu 102.maddesine göre davacı şirketin cari hesap alacağından mahsup edilmesi sonucunda davacı şirketin davalı şirketten takip ve dava tarihi itibari ile 71.673,03.-TL alacaklı olduğu ve iş bu bakiyeyi takip ve dava konusu yapılan faturaların oluşturduğu kanaatine varıldığını, yapılan işlemiş faiz hesaplamasında ise davacı şirketin 830,62.-TL işlemiş faiz talep edebileceği yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı olup itirazın iptali davasında icra takibine dayanak gösterilen alacağın dışına çıkmak mümkün değildir (Y. … HD. 28.03.2013 tarih … E. … K ). Bunun aksinin kabulü davalı borçlunun Anayasa ile güvence altına alınmış savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle mahkememizce yapılan yargılamada davacının alacağının bulunup bulunmadığı icra takip tarihi itibari ile ve takip dayanağı olarak bildirilen alacak dayanağı ile sınırlı olarak yapılmıştır. Bir çok uyuşmazlıkta tarafların açık hesap ile cari hesap kavramını karıştırdığı ve aynı şekilde bilirkişilerinde bu iki kavramı ayırt etmekte zorlandıkları görülmüştür. Cari hesap sözleşmesi yazılı olmadıkça geçerli olmayacak tarafların hukuki ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebilecekleri bir sözleşme şeklidir (T.T.K md. 89). Açık hesap ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiği tarafların yapmış oldukları alışverişi belirli bir ödeme belgesine bağlamadan ve hangi fatura için yapıldığı bildirilmeyen ödemelerin ilk vadesi gelen alacağa mahsup edilmek suretiyle yapılan bir alışveriş şekli olduğunu yüzeysel olarak izah etmek mümkündür.
Somut olayda, İcra takibinde takip dayanağı ” açık/cari hesap bakiyesi” olarak belirtilmiştir. Takip talebinde ve ödeme emrinde 20/10/2014 tarihli asıl alacak olarak bildirilmiş ve takibe İzmir … Noterliği’nin 30/09/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarı eklenmiştir. Dava dilekçesinde de davacı “…. Ancak davalı taraf 16/11/2013 ile 27/03/2014 tarihleri arasındaki aldığı malların bedellerini kıymetli evraka bağlamadığı gibi ödeme yoluna da gitmemiştir.” şeklinde beyanda bulunarak dava konusu ve icra takibi konusu alacağı sınırlarını/çerçevesini belirlemiştir.
Takip ve davada belirtilen dönemi aşarak taraflar arasındaki borç alacak ilişkisine dair hesap yapılması hem taleple bağlılık ilkesine aykırı olacaktır, hem de davalının savunma hakkının ihlali olacaktır. Zira davalı belirtilen döneme ilişkin olarak savunma yapmış ve icra takibine karşı itirazda bulunurken de bu döneme ilişkin beyanda bulunmuştur. Dava ve takip konusu edilmeyen dönemden kaynaklanan alacağın hüküm altına alınması mümkün değildir. Bu nedenle bunun aksine inceleme ve değerlendirme yapılan bilirkişi raporları mahkememizce kabul edilmemiştir.
Somut olayda taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi olmadığı fakat önceki borçlar ödenmediği halde ticari ilişkinin devam etmesi nedeni ile açık hesap ilişkisinin olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelere ilişkin Yargıtay Kararlarındaki gerekçeleri tekrar etmekte fayda bulunmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’ nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’ daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
“İtirazın iptali davası 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Ödeme emrine itirazın iptali davası, (konusu borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan) bir eda davasıdır.
İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından, ödeme emrine (süresi içinde) itiraz etmiş (m.62) olan takip borçlusuna karşı açılır. Alacaklı davayı kazanırsa (yani, mahkeme borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa), mahkeme, borçlunun itirazının iptaline karar verir; işte bundan dolayı, bu davaya itirazın iptali davası denir.
İtirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu yapılmış olan alacaktır; bu nedenle, itirazın iptali davası açılmadan önce, borçlu itiraz ettiği borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı (HMK m.l 14/1-h) yoktur ” ( Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Eylül 2007,s.107 ).
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Kısmi ifaya ilişkin kurallar TBK md. 100 (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 84 ve devamı) ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 101. maddesinin birinci fıkrasına göre birden fazla borcu bulunan borçlu, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkına haizdir. 102. maddeye göre de yasal olarak geçerli bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Birden çok borç muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. İcra takibi yapılmamış ise tediye, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.032018 tarih 2017/19-1634 E. 2018/633 K., 03.05.2006 tarih, 2006/19-260 E.-2006/251 K., 09.06.2010 tarih, 2010/19-262 E.-2010/304 K. ve 27.01.2016 gün 2015/15-1830 E.-2016/98 K., 27.01.2016 tarih 2015/15-1830 E. 2016/98 K., 13.05.2015 tarih 2013/19-2244 E. 2015/1342K sayılı kararlarında benzer gerekçelere yer verilmiştir.
Yukarıda alıntı yapılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında belirtilen açıklama ve ilkelere göre taraflar arasında açık hesap ilişkisi olduğu kabul edilerek davalı tarafından yapılan kısmi ödemelerin vadesi önce gelen veya keşide tarihi önce olan faturalara mahsup edilmek yolu ile hesaplama yapılan bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmeler dikkate alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile ;
Davalının İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından yapılan icra takibine itirazının kısmen iptali ile, takibin 71.673,03-TL asıl alacak, 830,63-TL işlemiş faiz, 127,01- TL ihtar gideri olmak üzeri toplam 72.630,66- TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2- İİK madde 67 gereğince hüküm altına alınan alacağın %20 ‘si oranında hesaplanan 14.526,13-TL İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde Yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 4.961,40-TL harçtan peşin alınan 1.360,59-TL’nin mahsubu ile 3.600,81-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret tarifesi uyarınca 10.241,99 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Reddedilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanan 6.002,51-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 2.529,00-TL Bilirkişi ücreti, 229,90-TL posta ve tebligat ücreti ile 1.392,39-TL ilk dava harcı olmak üzere toplam 4.151,29-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre takdiren 2.656,82-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.27/04/2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”