Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/973 E. 2021/1119 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/973 Esas
KARAR NO : 2021/1119

DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 14/12/2021

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; Davalı … Hizmetleri ve Makine Sanayi Anonim Şirketi (İDARE) İzmir Kenti Taplu Taşıma Hizmetini sağlamakta olup bu amaca yönelik olarak bünyesinde bulunan otobüsler ve binek araçlarının akaryakıt (MOTORİX) ihtiyacını karşılamak amacı ile … kayıl numarası ile 12.000.000 LT bedelli akaryakıt alımı ihalesi açtığını, ilgili ihaleye davacı-müvekkii şirketin …A.Ş.’nin de (OMV PO) katıldığını ve 38.464.320,00 TL (KDV Hariç) bedel üzerinden teklif sunduğunu, yapılan değerlendirme nelicesinde davacı müvekkilinin ihaleyi kazandığını, ihale dokümanı ve sözleşme kapsamında belirlenen şartlar dahilinde ihale konusu akaryakıtın temini ve teslimi amacına yönelik olarak laraflar arasında 06.12.2013 tarihinde 365 gün süreli akaryakıt mal alımına ilişkin sözleşme akdedildiğini, bu sözleşmenin davanın özüyle ilgili ana hükmünün; “Sözleşmenin Türü ve Bedeli” adı altındaki 6, maddesi olduğunu, Söz konusu hükme göre; “Bu sözleşme birim fiyat sözleşme olup, idarece hazırlanmış cetvelde yer olan her bir iŞ kaleminin miktarı ile bu iş kalemleri için yüklenici tarafından teklif edilen birim fiyatların çarpımı sanucu bulunan tutarların topları olan 38.464.320,00 TL bedel üzerinden akdedilmiştir. Alınan malların ve yapılan işlerin bedellerinin ödenmesinde birim Fiyat cetvetinde yüklenicinin teklif ettiği ve sözleşme bedelinin tespitinde kullanılan birim Fiyatlar esas alınır,” Ayrıca sözleşmenin “Fiyat Farkı” başlığı altındaki 14. maddesi hükmü de dava konusu uyarlamanın talepleri ile yakından ilgili olduğunu, zira sözleşme müddetince ve sözleşme konusu malını tesliminin tamamlanmasına kadar müvekkili şirket tarafından uygulanacak fatura fiyatları bahse konu madde hükmünde bulunan fiyat farkı formülüne göre belirleneceğini, ülkemizin petrol piyasasında “rafinerici”, “dağıtıcı” ve “bayi” satış fiyatları, 5015 Şayılı Petrol Piyasası Kanununun “fiyat oluşumu” başlığı altındaki 10. maddesine göre oluştuğunu, Maddenin 1. fıkrasına göre; petrol alım satımında fiyatlar, en yakırı erişilebilir dünya serbest piyasa koşullarına göre oluştuğunu, maddenin 11. fıkrasına göre; “Rafinerici” ve “Dağıtıcı” İlsansı kapsamında yapılan piyasa faaliyetlerine ilişkin fiyatlar; en yakın erişilebilir dünya serbest piyasa oluşumu dikkate alınarak, İisans sahipleri tarafından hazırlanan tavan fiyatlar alarak EPDK’ya bildirildiğini, maddenin 14. fıkrasına göre; petrol piyasasında faaliyetleri veya rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran veya doğurabilecek nitelikte anlaşma veya eylemlerin Piyasa düzenini bozucu etkiler oluşturması halinde, gerekli işlemlerin başlatılmasıyla birlikte, her seferinde iki ayı aşmamak üzere, faaliyetlerin her aşarnasında, bölgesel veya ulusal düzeyde uygulanmak için taban ve/veya tavan fiyat tespitine ve gerekli tedbirlerin atınmasına EPDK yetkili olduğunu, piyasada fiyat oluşumlarını izleme görevi de bulunan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (“EPDK”), 03.03.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımılarıarak yürürlüğe giren 4628 sayılı yasa ile kurulmuş, kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir kuruluş olduğunu, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu 20.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, buna göre ülkemizde petrol piyasasında uygulanan fiyatlar, 2003 yılı sonundan itibaren, on yıldan fazla zamandır, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun (“PPK”) 10. maddesinde belirtilen esaslar dâhilinde, EPDK’nın gözetiminde ve serbesi piyasa koşullarında belirlendiğini, ülkemizde ham petrolün işlenerek akaryakıt ürünlerinin elde edilmesi TÜPRAŞ bünyesinde faaliyet gösteren dört ratineride gerçekleştirilmekte olduğunu, Bunlar; İzmit, İzmir, Kırıkkale ve Batman catinerileridir. TÜPRAŞ, rafineri fiyatlarını PPK m.10 hükmü çerçevesinde serbest piyasa koşullarına göre belirlediğini, davanın ilgili olduğu petrol piyasasında işbu dava tarihi itibariyle, müvekkili ile birlikte toplam 82 adet dağıtıcı lisansı sahibi şirket faaliyet gösterdiğini “Dağıtıcı lisansı sahipleri”, kendi mülkiyetlerindeki veya sözleşmelerle oluşturacakları bayilerinin istasyonlarına akaryakıt dağıtımının yanı sıra, davalı idare gibi serbest kullanıcılara akaryakıt toptan satışı yapabildiklerini, (PPK m.7). Dağıtıcı lisansı sahibi şirketlerin, dağıtımını yaptıkları akaryakıt ürünlerinin sevkiyatını yurdun çeşitli yerlerinde bulunan depalarındarı gerçekleştirdiklerini, müvekkilinin bu amaçla kurulduğunu, 10 adet akaryakıt depasu (Terminal Müdürlüğü) bulunduğunu, dava konusu sözleşme gereğince davalıya sevkiyat PO İzmir Aliağa Terminalinden yapıldığını, dağıtıcı lisansı sahipleri bayilerine ve serbest kullanıcılara yapacakları satışlara ilişkin depo fiyatlarını PPK m.10 hükmü çerçevesinde serbest piyasa koşullarına göre belirlediğini, davalı idare ile yapılan ve halen yürürlükte bulunan Motorin Mal Alımına Ait Sözleşme devam ederken, EPDK’nın 20.03.2014 tarih ve 4927 sayılı Kurul kararı, 21.03.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlandığını ve aynı gün yürürlüğe girdiğini, . EPDK’nın, bu kararı ile herhangi bir somut gerekçe göstermeden ve yalnızca “Petrol Piyasası Kanunun 10. maddesi uyarınca” demek suretiyle, iki ay süre ile “rafineri çıkış fiyatı”, “akaryakıt dağıtım tavan fiyatı” ve “bayi tavan Fiyatı” belirleme esaslarını uygulamaya koyduğunu, piyasaya müdahale niteliğinde ve PPK’nın 10. maddesinin 14. fıkrasında yazılı sebepler gerçekleşmediği halde verilmiş bulunan bu beklenilmedik Kurul kararı ile akaryakıt rafineri, dağılım ve bayi tavanı fiyatlarının belirlenmesinde esaslar getirildiğini, EPDK’nin piyasaya bu sert müdahalesi neticesinde; ülkemizde rafineci fiyatları, dağıtım fiyatları ve bayi fiyatları bakımından “tavan fiyat” uygulaması başladığını, bu şekilde motorin ve benzin için, dağıtıcı şirket kâr payı ile bayi kâr payı toplamı, litrede 37 kuruş olarak sınırlandırıldığını, böytelikte dava konusu sözleşmeye konu ürün teslimi için güncel fiyatın belirlemesinde uygulanan fiyat farkı formülüne, birinci derecede etkili olan bayi satış fiyatlarının oluşumundaki dağıtıcı şirket ve bayi kâr marjları (payları) önemli oranda daraltılmış bulunduğunu, konuya davalı idare açısından bakıldığında; eğer uyarlama yapılmazsa davalı İDARE, 21.03.2014 tarihinden sonra sözleşme kapsamında edindiği ve edineceği her bir m3 ürünü TÜPRAŞ rafineri fiyatının 131 TL altında bedelle yani plyasada temini mümkün olmayacak fiyatlarla edinmiş olacağını, bu ise, davalı idare’nin müvekkili şirket aleyhine olmak üzere ve sebepsiz şekilde zenginleşmesi demek olduğunu, görüldüğü üzere, EPDK’nın 4927 sayılı Kurul Kararı ile piyasaya yaptığı müdahale neticesinde; taraflar arasındaki Motorin Mal Alımına Ait Sözleşmede, sözleşmenin yapıldığı tarihte karşılıklı edimler arasırıda mevcut dengenin bozulduğunu, işlem temelinin müvekkili şirket aleyhine çöktüğünü, müvekkili şirket bakımından ağır bir zarar dönemi başladığını ve bu şekilde aşırı bir ifa güçlüğü baş gösterdiğini, şartların değişmesinde müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, EPDK’nin bahse konu müdahalesi sektörde beklenilmeyen ve öngörülmeyen bir gelişme olduğunu, taraflar arasındaki 06.12.2013 tarihli Motorin Mal Alımına Ait Sözleşmede yer alan fiyat belirleme esaslarının değişen koşullara uyarlanmasına; buna göre müvekkil şirketin 20.03.2014 tarihi itibariyle sözleşme kapsamında motorin için uygulaması gerekli fiyatın, o tarihte cari TÜPRAŞ İzmir Aliağa Rafinerisi motorin satış fiyatından 15 TL/m3 -(0,015TL/Lt )fazla olduğu nazara alınarak, Kurul Kararının yürürlüğe girdiği 21.03.2014 tarihinden itibaren ve sözleşme sonuna kadar da, cari TÜPRAŞ İzmir Aliağa Rafinerisi motorin fiyatına yine 15 TL/m3 (0,015TL/Lt) eklenmek suretiyle motorin bedelinin belirlemesine ve sözleşme süresi sonuna kadar, ayrıca bir fiyat farkı uygulaması yapılmamasına karar verilmesini ya da, Sayın Mahkemece uygun görülecek bir başka metotla uyarlama yapılarak adaletsizliğin giderilmesini, uyarlama mümkün olmadığı takdirde bu defa Borçlar Kanununun 138. Maddesi gereğince sözleşmenin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde;Davalı vekili 17.07.2014 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının, EPDK kararının yürürlükte olduğu iki aylık sürenin tamamına ilişkin bir hesabı değil, konuyu olabilecek en abartılı şekilde yansıtmak üzere olsa gerek, sadece “21.03.2014 günlü durumdan” bahsettiğini, oysa ki EPDK kararının yürürlüğe girdiği tarihi takip eden iki ay ve sonrasında oluşan durumun bir bütün olarak değerlendirildiğinde, herkes için bağlayıcı nitelikteki bir karar ile oluşan sonucun, linen YE AĞ, ettiği durum ile herhangi bir ilgi ve bağlantısının bulunmadığının açıkça ortada olduğunu, hukuk âleminde delil olarak değerlendirilebilecek veya başka bir deyişle muteber addedilecek hususlar arasında “vehim” veya “niyet okuma”nın yer alamayacağı her türlü şüpheden uzak olduğunu, dava dilekçesinin 5 numaralı bendinin son paragralında “EPDK yerkilileri ile temaslarından edindikleri izlenimlerin; EPDK’nın 4927 sayılı kurul kararı ile belirlediği (daraltıığı) kar marjlarını bundan böyle de reel olarak koruyacağı yönünde olduğunu, anlaşıldığı kadarıyla EPDK’nın kâr marjlarımın eski seviyesine doğru girmesi durumunda Petrol Piyasası Kanunu’nun 10. maddesindeki iki ay süreyle tavan Âiyat uygulama yetkisini sık aralıklarla kullanabileceği gibi, mevcut kar marjlarını muhafaza gayesi ile benzer etkiyi doğurabilecek düzenlemelere de gidilebileceği” yönündeki beyanlar temel olarak iki sonucu ortaya koyduğunu, davacının kendi ifadesinin tersinden hareket edildiğinde “petrol piyasasındaki davacının arzu ettiği dünya” EPDK’nın müdahalesini gerektirecek denli yüksek kar marjları ile oluşturulmuş olduğunu, bu dünyayı oluşturan, hiç şüphesiz davacının da aralarında bulunduğu “rafinerici” ve/veya “dağıtıcı” lisansına sahip piyasa oyuncularının, aşırı kazanç peşinde koşmaları olduğunu, her ne kadar davacı, sözleşmeye müdahale talebinde bulunuyor ise de EPDK’nın idari yargı denetimine açık kararını, hukuka uygun olması yanında, EPDK’ya karşı kendisini savunabilecek hukuki argümanlardan yoksun olduğunun bilinci ile idari yargı denetimine taşıyamamakta ve böylece gerçekte yapması gerekeni yapamıyor olması ile ortaya çıkan durumda dava hakkını açıkça kötüye kullanmak olduğunu, davacının bahsetmediği diğer bir husus ise, kendilerine gönderilen müvekkili cevabı bildiriminin 2/e maddesinde, “davacının hiçbir ticaret şirketinin zarar etmek için sözleşme yapmayacağı şeklinde ifade ettiği argümanın yukarıda kısaca bahsedilen emredici hükümler karşında değer atfedilecek niteliğinin olmadığı” şeklinde olduğunu, dava konusu sözleşmenin, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi bir ihale sonucunda oluştuğunu, yani davacı şirketin, işin tabi olduğu hükümlerin neler olduğunu; bunların hukuki niteliğinin, kamu hukuku alanında kalıyor olması nedeni ile “özel ve emredici” olduğunu; Müvekkilinin bu konularda takdir hakkının mevcut olmadığını bilebilecek durumda olduğunu, nitekim davacının, dava dilekçesinde Müvekkilden “davalı idare” olarak bahsetmekte olduğunu, bu durumda Müvekkilinin, bu sözleşme ilişkisi açısından “idare olduğunun bilici ve sorumluluğu” ile hareket etmekle yükümlü olduğunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun temel ilkeler başlıklı 5/1. maddesi?, “.. kamu ihtiyaçlarının uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur” hükmünü amir olduğunu, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 15. maddesinde “sözleşme bedelinin aşılmaması kaydıyla, sözleşmenin işin yapılma ve teslim yeriyle işin süresi ve bu süreye uygun ödeme şartları konularında değişiklik yapılabileceğini emrettiğini, belirtilen amir hükümlerin, davacının davasına dayanak olarak gösterdiği TBK m. 138’e nazaran özel hüküm olduğunu, özel hüküm varken genel hükme müracaat edilemeyeceğini belirterek, iyi niyetten uzak taleplerin ve davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLER: Taraflar arasındaki 06.12.2013 tarihli Motorin Mal Alımına Ait Sözleşme ve ekleri, OMV PO tarafından davalı … Hiz. Ve Mak, San AŞ ye, Beyoğlu … Nolerliğinden gönderilen 02.04.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname, davalının 09.04.2014 tarihli cevabi ihlarnamesi EPDK’nın 20.03.2014 tarih 4927 Sayılı Kurul Kararı öncesinde ve sonrasında TÜPRAŞ tarafından akaryakıt ürünlerine Uygulanan rafineri satış fiyatları, 20.03.2014 ve 24.03.2014 tarihli için fiyat farkı formülüne esas EPDK bayi satış fiyatı bültenleri, gerektiğinde tarafların kanuni defter ve kayıtları, dilekçemiz ekinde sunulan belgeler, bilirkişi raporu delil olarak değerlendirilmiştir.
İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin ……Tal sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporuna göre; “…Detayları yukarıda zikredildiği gibi, dosya ile sunulan belgeler üzerinde Sayın Mahkemenin ara kararı gereğince yapılan incelemeler neticesi,
1. Taraflar arasında akdedilen “Akaryakıt Mal Alımına Ait Sözleşme Tasarısı” sözleşmesi kapsamında belirlenen fiyatın, 20.03.2014 tarih ve 4927 sayılı EPDK Kararı sonrası “tavan fiyat” uygulaması neticesinde, her ne kadar davalı kar marjında azalış olmuşsa da (kar marjı 2 ay süre ile 37 kr Lt. olarak sınırlandırılmıştır), oluşan maliyet farkının tespitine ve davacı zararının hesaplanmasına mesnet teşkil edecek nitelik ve nicelikte belgelerin dosya kapsamında tespit edilemediğinden, bu yönde bir hesaplama yapılamayacağı, davacı taraındna yapılan hesaplama metodoljisi ile de somut bir sonuca ulaşılamayacağı,
2. Yapılan inceleme ve araştırmalarda EPDK’nın piyasa müdahalesinin beklenebilir nitelikte olduğu, 20.03.2014 tarihli Kurul Kararı öncesinde ve sonrasında tüketicileri korumak, sektörün sürdürülebilir ve rekabetçi yapısını devam ettirebilmek, ortaya çıkan kâr marjının makul seviyeye çekilmesi amacıyla “tavan fiyat” uygulanması kararı alabildiği,
3. Bahsedilen gerekçeler doğrultusunda EPDK’nın piyasa müdahalesinin beklenebilir nitelikte olduğu,
4. Ayrıca söz konusu kararın 2 ay süre ile uygulandığının dikkate alınması neticesi, Sayın Mahkemenin kararına bağlı olarak, bu döneme ilişkin hesaplamaya mesnet teşkil edecek bilgi ve belgelerin dosyaya sunulması gerektiği,.. ” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
1-Dava, 6098 Sayılı TBK’nın 138. maddesine dayalı olarak açılan sözleşmenin uyarlanması davasıdır.
2-6098 Sayılı TBK’nun 98. maddesinde ”Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek şekilde borçlu aleyhine değiştirir ve borçluda henüz borcunu ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da kullanılır” denilmektedir.
3-Davacı tarafça davalı şirket tarafından 12.000.000 Litre miktarınca akaryakıt alımı için ihale açıldığı, davacı şirketin 38.464.320,00-TL(Kdv hariç) fiyat üzerinden teklif sunduğu ve ihaleyi kazandığı, davacı şirket arasında 06/12/2013 tarihinde 365 gün süreli akaryakıt alımına ilişkin sözleşme imzalandığı, sözleşmenin ifası sırasında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu(EPDK)’nun 20/03/2014 tarih ve 4927 sayılı kararı ile “bayi tavan fiyatı”, “rafineri çıkış fiyatı” ve “akaryakıt dağıtım tavan fiyatı” uygulamalarını yürürlüğe koyduğu, bu suretle yüklenici davacının motorin fiyatını metreküpü +15,00-TL üzerinde bir fiyatla satarken düzenleme ile -131,00-TL zararına satış yapmak zorunda kaldığını, sözleşmenin bir kısmının ifa edildiğini ancak 11.390.252 litre motorinin henüz davalı idareye verilmediğini, sözleşmede uyarlama yapılmaması halinde ifadan dolayı çok büyük zarar edileceğini, sözleşmenin uyarlanması koşullarının oluştuğunu ileri sürerek sözleşmenin 21/03/2014 tarihinden sonra ortaya çıkan duruma ve yeni koşullara göre uyarlanmasını talep etmiştir.
4-Davalı taraf sözleşmenin uyarlanması şartlarının oluşmadığını, EPDK kararının hukuka aykırı olması haline karara karşı dava açılabileceğini, EPDK’nın piyasaya müdahalesinin akaryakıt piyasasında oluşan yüksek karlılığın bir sonucu olduğunu, müdahalenin beklenilebilir nitelikte olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
5-Yargılama sırasında davacı tarafça EPDK’nın 20/03/2014 tarih ve 4927 sayılı kararı ile uygulamaya konulan düzenlemenin iptali hususunda idari yargıda iptal davası açılmıştır. Mahkememizce davanın sonucunu etkileyeceğinden iptal davası bekletici mesele yapılmış, davanın görüldüğü Danıştay 13.Dairesi’nin……Esas sayılı dosyasında ……Karar sayılı 27/03/2018 tarihli kararı ile davanın reddine karar verildiği, ret kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 19/06/2019 tarih ….. Esas …..Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği görülmüştür.
6-Dava konusu sözleşmenin incelenmesinde sözleşmenin 23. Maddesi ile sözleşmenin imzalanmasından sonra sözleşme bedelinin aşılmaması ve idare ve yüklenicinin karşılıklı olarak anlaşması kaydıyla malın montaj veya teslim yerinin, malın süresinden önce montoj ve teslim edilmesi kaydıyla işin süresi ve bu süreye uygun olarak ödeme şartlarının değiştirilebileceği bu hallerin dışında sözleşme hükümlerinde değişiklik yapılamayacağı ve ek sözleşme düzenlenemeyeceği belirtilmiştir.
7-Taraflar arasındaki sözleşmenin 21/03/2014 tarihine kadar 609.748 Litrelik kısmının ifa edilmiş, 11.390.252 Litrelik kısmı ise henüz ifa edilmemiş olduğu anlaşılmaktadır.
8-6098 sayılı TBK’nın 138. Maddesi uyarınca uyarlama istenebilmesi için beklenmeyen hal koşulu dışında borcun henüz ifa edilmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan hakların saklı tutularak ifa edilmiş olması gerekir.
Dava tarihi itibariyle sözleşmenin tamamının ifa edilmemiş olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle kanuni düzenlemede belirtilen “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum” şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi gerekmektedir.
5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu 20.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 10. maddesinde petrol alım satımında fiyat oluşumunun ne şekilde tespit edileceği açıklanmış ve 14. fıkrasında petrol piyasasında faaliyetleri veya rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran veya doğurabilecek nitelikte anlaşma veya eylemlerin piyasa düzenini bozucu etkiler oluşturması halinde gerekli işlemlerin başlatılmasıyla birlikte her seferinde 2 ayı aşmamak üzere faaliyetlerin her aşamasında, bölgesel veya ulusal düzeyde uygulanmak için taban veya tavan fiyat tespitine ve gerekli tedbirlerin alınmasına kurum yetkilidir denilmiş ve kanunun 2. maddesinde de kurumun Enerji Piyasası Denetleme Kurumu, Kurulun da Enerji Piyasası Kurulu olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Sözleşmenin akdedilmesinden sonra bu sözleşmeye bağlılık illkesi esastır. Ancak sözleşmenin korunduğu anda karşılıklı edimler arasında mevcut olan dengenin daha sonradan olağünüstü gelişmelerin olmasıyla birlikte sözleşmeye bağlılık ve sözleşme kurallarına uymanın bir taraf için aşırı ifa güçlüğünü ortaya çıkarması halinde objektif iyiniyet kuralları çerçevesinde sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması gündeme gelmekte ve edimler arasındaki dengenin bu şekilde giderilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Ancak beklenmeyen hal ve şartların, olağanüstü ve objektif nitelikte olması edimler arasındaki dengenin aşırı ölçüde ve açık biçimde bozulması değişen hal ve şartların ortaya çıkmasında uyarlama isteyen tarafın hiçbir kusurunun bulunmaması ve bu hal ve şartların önceden tahmin edilebilir ya da beklenebilir olmaması gerekir.
9-Mahkememizce konusunda uzman bilirkişi heyetinden EPDK’nın petrol piyasasına yapmış olduğu 20/03/2014 tarihli müdahalenin beklenebilir nitelikte olup olmadığı hususunda rapor alınmış, düzenlenen 19/10/2021 tarihli raporda EPDK’nın piyasa müdahalesinin beklenilebilir nitelikte olduğu, belirtilen kurul kararı öncesinde ve sonrasında kurul tarafından tüketicinin korunması, sektörün sürdürülebilir ve rekabetçi yapısının devam ettirilmesi ve ortaya çıkan kar marjının makul seviyeye çekilmesi amacıyla “tavan fiyat” uygulaması kararı alabildiği görüşü beyan edilmiştir.
10-Dosyada toplanan tüm delillerin ve yukarıda izah edilen genel ilkelerin ve somut olayın niteliği birlikte değerlendirildiğinde;
Davacı şirket petrol piyasasında Türkiye çapında faaliyet gösteren bir şirket olup petrol piyasasında EPDK’nın tavan fiyat uygulamasının öngörülebilir olduğu, davacı şirketin de dava konusu sözleşme öncesi ihale fiyat teklifine piyasaya yapılabilecek müdahale ve düzenlemeleri öngörerek teklifte bulunması gerektiği değerlendirilmiştir. Nitekim ihale teklif usulü gerçekleştirilmiş olup, başkaca isteklilerin vermiş oldukları fiyat tekliflerinin EPDK’nın olası piyasa müdahaleleri ihtimali de gözetilerek belirlenmiş olabileceği, davacının da bu öngörülebilir ihtimalleri göz önüne alarak bir fiyat belirlemesi gerektiği değerlendirilmiştir. Zira aksi düşünüldüğünde diğer ihale isteklileri tarafından piyasa şartları ve müdahale ihtimalleri düşünülerek kar marjının korunabileceği fiyat teklifleri iletilirken, ihale alıcısının piyasa müdahale ihtimallerini gözardı ederek belirleyeceği kar marjı üzerinden teklif vermesi ve ortaya çıkabilecek piyasa müdahalesi sonrası sözleşmenin uyarlanması, diğer ihale isteklileri açısından haksız rekabet teşkil edebilecektir. Hiç kuşkusuz bu durumun hakkaniyetle bağdaşmayacağı açık olup, davacı yüklenicinin öngörülebilir piyasa koşullarını gözeterek vermiş olduğu teklif ve sözleşme ile bağlı olduğu, sözleşme uyarlanmasını talep edemeyeceği değerlendirilmiştir.
Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin aynı konuda yine davacının da taraf olduğu başka bir uyuşmazlıkla ilgili benzer bir değerlendirme yapmış olduğu görülmektedir:
“Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, EPDK’nın taban ve tavan fiyat tespit ve gerekli tedbirleri almasının 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’na dayalı olup, bu durumun basiretli bir tacir gibi davranma sorumluluğu bulunan davacı şirket açısından öngörülemeyen bir durum olmadığı, EPDK’nın daha öncede aynı nitelikte karar alarak uyguladığı, EPDK’nın kararının 22/03/2014’ten itibaren uygulanmaya başlandığı ve EPDK kararının 2 ay yani 60 gün süreyle uygulanacak olduğu dikkate alındığında bu sürenin, sözleşmenin kullanılmayan kısmına etkisinin %17,39 oranında olduğunun saptandığı, davanın açıldığı tarih itibariyle EPDK kararının 2 aylık uygulama süresinin dolmuş olduğu, tavan fiyat uygulamasının Petrol Piyasası Kanunu’nda yer alan ve davacının da bilgisi dahilinde bulunan daha önceden de uygulaması yapılan bir durum olup, beklenilmeyen ya da öngörülemeyen hal koşulunun gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceği kaldı ki motorin mal alım sözleşmesinin niteliği sözleşmeye konu motorinin maliyeti, satış fiyatı, müşteriye tanınan vadenin finansmanı için sağlanan fonların maloluş bedelini oluşturan idari masraflar, kar payı ve vergilerin tamamının başlangıçta gözönünde tutulduğu anlaşılmakla davacının sözleşmenin uyarlanması isteminin haklı ve yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA”(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/17473 Esas 2017/3673 Karar sayılı 11/05/2017 tarihli ilamı)
11-Ayrıntılı gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere, davacının kar marjının düşmesine yol açan EPDK kararının öngörülebilir nitelikte olduğu, davacı yüklenicinin petrol piyasasında faaliyet gösteren bir tacir olarak öngörülebilir nitelikteki müdahale ihtimalini gözeterek fiyat teklif vermesi gerektiği, sözleşmenin uyarlanması şartlarının oluşmadığı, değerlendirildiğinden davanın reddine, terditli olarak talep edilen sözleşmenin feshi talebi yönünden de yine aynı koşulların oluşması gerektiği ve fesih şartlarının oluşmadığı gözetilerek feshe yönelik talebin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
12-Davalı tarafça yargılama sırasında sözleşme bedelinin tümü üzerinden harç alınması gerektiği ileri sürülmüş ise de yargılama harcının ancak talep miktarına göre alınabileceği, davacı tarafça davanın 300.000,00-TL üzerinden ikame edildiği, yargılama sırasında uyuşmazlık konusunun daha yüksek olduğunun tespit edilmesi halinde bu harcın tamamlanabileceği ancak bu yönde bir tespit yapılmaksızın davanın reddine karar verildiği gözetilerek mevcut talep sonucuna göre yapılan harçlandırma yeterli görülmüştür.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın ve terditli taleplerin ayrı ayrı REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL harçtan peşin olarak alınan 5.123,25-TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 5.063,95‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 29.450,00-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı taktirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
14/12/2021

Katip …
e-imza
¸

Hakim …
e-imza
¸