Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/735 E. 2021/424 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/735 Esas
KARAR NO : 2021/424

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/01/2009

BİRLEŞEN İZMİR … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … E.. …
K. SAYILI DOSYASINDA

DAVA : İtirazın İptali,
DAVA TARİHİ : 21/12/2012
KARAR TARİHİ : 27/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali, İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA :Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; davalı hakkında 15/08/2018 tarihinde İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını ve gönderilen ödeme emrinin davalı şirkete 03/12/2008 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı şirketin ödeme emrine 05/12/2008 tarihinde itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasında değişik tarihlerde sözleşmeler yapıldığını ve söz konusu sözleşmelerle aralarındaki ticari ilişkinin bazı hükümlere bağlandığını, yapılan bu satış sözleşmeleriyle iki şirket arasındaki ilk çalışma şeklinin konsinye olarak kararlaştırıldığını, konsinye nitelikli sözleşmelerin doktrinde de belirtildiği gibi satım için bırakma sözleşmeleri olduğunu, bu sözleşmelerde alıcı şirkete satım için bırakılan ürünleri geri iade edebilme opsiyonu tanındığını, müvekkili şirket ve davalı arasında akdedilen sözleşmelerde de bu hususun belirtildiğini, davalı şirketin gerekirse belli bir süre içerisinde ürünleri orjinal kutularında hasarsız ve kusursuz olarak iade edebileceğinin kararlaştırıldığını belirterek; davalı şirketin itirazının iptali ile takibin devamına, davalı itiraz etmiş olduğundan %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin konsinye nitelikli sözleşmeye bağlı olup ihtilafın mevcut sözleşmeler çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğini, takip dayanağı irsaliye fatura ve cari hesap hareketlerinin 16/04/2007 tarihli konsinye satış sözleşmesi içeriğinde değerlendirilmesi gerektiğini, davalının “…” mağazaları zincirine sahip olup, Türkiye genelinde 15’e yakın mağazası bulunduğunu, kendi üretimlerini satışa sunduğunu, davacının talebi üzerine davacıya ait bir kısım çocuk ürünlerini konsinye olarak kendi mağazalarında teşhir etmeye başladığını, teşhir edilen ürünlerden satılanların bedelini davacıya gününde ödediğini, tutulmayan ve satışı yapılamayan ürünleri iade ederek yenilerini aynı sistemle satışa sunduğunu, taraflar arasında varılan mutakabat ve imza altına alınan sözleşme içeriğinde davalı şirketin zaman zaman bir kısım emtiayı davacı şirkete iade ettiğini, iadeye yönelik faturalandırma işlemlerini gerçekleştirdiğini ve karşılıklı ticari defterlere yansıtıldığını belirterek; davanın reddine, icra takibine maruz bırakılması nedeniyle davalının %40 inkar tazminatının hüküm altına alınmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
BİRLEŞEN İZMİR … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … E.. … K. SAYILI DOSYASINDA
Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirket ile ticari ilişkisi bulunduğunu ve cari hesaba dayalı olarak alacağının olduğunu, alacağın tahsili için İzmir ….İcra Müd.’nün … E sayılı icra takip dosyasıyla icra takibi yaptıklarını, davalının takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu, itirazın haksız olduğunu, iptaliyle takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının icra takibine konu yaptığı 03/04/2007 tarih 2.016,25.-TL, 07/06/2007 tarih 49,84.-TL ve 30/08/2007 tarih 5.405,16.-TL miktarlı faturalara dayanarak takip yaptığını, oysa aynı taraflara arasında halen İzmir … .Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sayılı dava dosyasıyla bir davanın daha derdest olarak mevcut olduğunu, davacının davaya konu ettiği 3 adet faturaya ilişkin ticari defterlerinde bir kayda rastlanmadığını, davacının 3 fatura içeriği malı teslim ettiğini kanıtlaması gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine ve %20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Taraflar arasındaki uyuşmazlık; asıl ve birleşen davada itirazın iptali istemine icra takiplerine dayanak alacak kalemlerinden dolayı davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Davacı şirketin icra takip tarihi itibariyle davalı şirketten alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının tespiti için davacı ile davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi 28/05/2010 tarihli raporunda tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacı şirketin konsinye satış sözleşmesinin amir hükümlerine göre istenbilir bir alacağının bulunmadığı yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Davacı vekilinin 28/05/2010 tarihli bilirkişi raporuna itiraz etmesi üzerine davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde talimat yolu ile yapılan incelemede bilirkişi 06/12/2020 tarihli raporunda; takip ve dava tarihi itibariyle devam etmekte olan konsinye satış sözleşmesinin amil hükümlerine göre davacının davalıya yapmış olduğu satışların konsinye satış sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden takip tarihi itibariyle davacının davalıdan muacceliyet kespetmiş bir alacağının bulunmadığı yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Davacı vekilinin rapora yönelik itirazı üzerine Kadıköy … ATM’ye gönderilen dava dosyasında bilirkişiler tarafından düzenlenen 17/05/2011 tarihli raporda önceki raporda belirtilen görüşlerini tekrarlayarak konsinye satış sözleşmesi kapsamında davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan istenebilir bir alacağının bulunmadığı yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2011 tarih … E. … K. Sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının 26/12/2011 havale tarihli temyiz dilekçesi üzerine dosya Yargıtay’a gönderilmiş olup, Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 14/06/2012 tarih,… E. …. K. Sayılı kararı ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş olup dosya İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sırasına kaydı yapılmış olup daha sonra dosya mahkememize devredilerek yukarıdaki esasa kaydı yapılmıştır.
19/10/2012 tarihli celse ara kararı uyarınca Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davacı alacağının muaccel hale geldiği anlaşıldığından davacının davalıdan isteyebileceği alacak miktarının hesaplanması için davacı defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi 01/03/2013 havale tarihli raporu ile; davacı yanın icra takip tarihi itibariyle davlıdan 10.885,31-TL alacaklı olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler dahilinde davacının davalıdan 10.885,31-TL alacağına 2.975,32-TL vade farkı talebinde bulunabileceği, 15.08.2008 icra takip tarihinden itibaren ise reeskont faizin uygulanması gerektiği, davalının icra takibine müteakip yapmış olduğu ödemeler dahilinde davacının 31/12/2008 tarihi itibariyle davalıdan 7.735,31-TL alacaklı olduğu görüş ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
21/05/2013 tarihli celse ara kararı gereğince; iddia, savunma, icra dosyası, dosyadaki delil ve belgelere göre asıl dava yönünden davalı vekilinin rapora yönelik itirazlarının incelenmesi, bu dava dosyası ile birleşen İzmir … ATM’nin … E. Sayılı … K. Sayılı davasında davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığının, alacaklı ise miktarının tespiti için davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının yeniden incelenerek rapor alınması için talimat yazılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi 04/12/2013 havale tarihli raporunda; davacı kayıtlarına göre 15/08/2008 icra takip tarihi itibariyle icra takibine konu faturaların 03/04/2007 tarihli ilk mal satış faturaları olduğu, icra takibinden önce yapılan 15.000,00-TL davalı ödemesinin hangi faturalar karşılığı yapıldığının belirtilmediği, davacının davalıdan cari hesaptan kaynaklı 12.425,56-TL alacaklı olduğu, 15/08/2008 takip tarihinden sonra muhtelif tarihlerde olmak üzere 9.350,00-TL banka havalesi ile tahsilat yapıldığı, ayrıca davalı tarafından 23/10/2009 tarihinde 702,00-TL’lik banka havalesi ile yapılan ödemenin davacı kayıtlarında bulunmadığı, bu tutarın takip sonrası yapılan ödeme olduğu, davalı kayıtlarına ve dosyaya ibraz edilen banka dekontlarının tetkiki neticesinde 15/08/2008 tarihi itibariyle davalının davacıya 9.652,01-TL borçlu olduğu, tarih tarihinden sonra davacıya muhtelif tarihlerde toplam 9.652,00-TL ödeme yapıldığı, dava tarihi itibariyle davalının 0,01-TL cari hesaptan borcunun kaldığı, davalının icra takip tarihi itibariyle temerrüde düştüğü takip öncesi işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, birleşen dosyada takip konusu yapılan 3 adet faturanın taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde aynı cari hesaplarda izlendiği, İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün 23/03/2012 tarihli … E. Sayılı dosyasında takibe konu 3 adet faturadan 03/04/2007 tarihli 2.016,25-TL bedelli faturanın davalı kayıtlarında olmadığı, 23/03/2012 takip tarihi itibariyle davacının takip tutarında alacaklı olmadığı birleşen dosyada davanın reddinin gerektiği yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
20/12/2014 tarihli celse ara kararı uyarınca;Davacı vekilinin 24/12/2013 tarihli itiraz dilekçesindeki hususların incelenmesi, Yargıtay …. H.D’sinin 14/06/2012 tarihli bozma ilamında belirtildiği şekilde, taraflar arasında imzalanan 16/04/2007 tarihli sözleşmenin 2. Maddesinde çalışma şeklinin konsinye olarak belirlendiği, 3 ve 4. Maddelerinde ise kesin sipariş olarak alınan ürünlerin ödeme vadesinin 90 gün olarak kararlaştırıldığı, sözleşmenin bu hükümleri göz önünde tutularak icra takip tarihi ve dava tarihi itibariyle, ana dava dosyası ve birleşen İzmir … ATM’nin … Esas sayılı dosyası yönünden ayrı ayrı inceleme yapılarak alacak/borç miktarının hesaplanması için davacı tarafın 2007 yılı ticari defter ve kayıtları ve dayanağı belgeler üzerinde bir mali müşavir bilirkişi tarafından yeniden inceleme yapılarak rapor alınması için İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine Talimat yazılmasına, karar verilmiştir.
Bilirkişi 13/06/2014 tarihli raporunda; Davacı şirketin, İzmir … ATM … Esas sayılı dosyası ile görülen dava dosyası ile davalı şirketten olan cari hesap alacağının, 15.08.2008 takip tarihi itibari ile 12.297,52.-TL olduğu, bu tutarın taraflar arasında imza edilen “Konsinye Satış Sözleşmesi” şartlarına tabi tutulması halinde borcun 03.07.2007 tarihinde muaccel hale geldiğini, sözleşme dışında tutulması halinde ise takip tarihi itibari ile muaccel hale geldiği, her iki halde de ödeme tarihine kadar geçen süre için faizin yürütülmesi gerektiği, davacı şirketin, İzmir .. ATM … esas sayılı dosyası ile görülen dava dosyası ile davalı şirketten olan cari hesap alacağının, 23.03.2012 takip tarihi itibari ile 2.647,52.-TL olduğu, 03.04.2007 tarihli … seri … fatura nolu 2.016,25.-TL tutarlı faturanın söz konusu “konsinye satış sözleşmesi” şartlarına tabi tutulmaması halinde bu tutardaki alacağın 23.03.2012 takip tarihi itibari ile temerrüde düştüğü, sözleşme süresine dahil edilmesi durumunda ise borcun 03.07.2007 tarihinde muaccel olduğu, bu tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerektiği, diğer faturalardan 07.06.2007 tarihli … seri … fatura nolu 49,84.-TL tutarındaki faturaya dair alacağın “konsinye satış sözleşmesi” şartlan uyarınca 90 günlük vade sonunda muaccel hale geldiği ve 07.09.2007 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği, diğer 30.08.2007 tarihli …. seri … fatura nolu 5.405,16.-TL tutarlı faturanın aynı şekilde 30.11.2007 tarihinde muaccel hale geldiği, davacının alacak bakiyesinden kalan 581,43,-TL’nin bu faturanın bakiyesi olduğu, borçlar kanunu hükümleri gereğince söz konusu faturanın davalı tarafa düzenlenen son fatura olması sebebi ile bu tarihten sonra yapılan ödemelerin ilk bu fatura tutarından mahsup edilmesi gerektiği buna göre 581,43,-TL’ye uygulanacak gecikme faizinin 30.11.2007-23.03.2012 tarihlerinde olması gerektiği yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
11/09/2014 tarihli celse ara kararı uyarınca iddia, savunma, taraflarca sunulan deliller, konsinya satış sözleşmesi hükümleri, yargıtay bozma ilamı da göz önünde tutularak, davacı vekili ile davalı vekilinin rapora karşı yaptıkları itirazları değerlendirilerek, asıl dava ve birleşen dava yönünden; icra takip tarihi ve dava tarihleri itibariyle davacı şirketin davalı şirketten her iki dosya yönünden alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının tespiti için davacıya ait ticari defter kayıt ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması için İstanbul Anadolu Nöbetçi ATM talimat yazılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi 15/05/2015 tarihli raporunda:
“davacının 03.04.2007 tarihli 2.016,25 TL bedelli faturası davalı defterlerinde kayıtlı değildir, ancak davacı taraf inceleme günü söz konusu irsaliyeli faturanın 2’ci nüshasının orijinal örneğini ibraz etmiş olup fatura üzerindeki yazılardan fatura ve içeriğinin nakliyeci vasıtasıyla davalı tarafa imzalı olarak teslim edildiği görülmüştür.
Davacının 30.08.2007 tarihli … no.lu faturası davalı defterlerinde 4 ayrı kalemde (1.801,72 + 236,00 + 1.565,72 + 1.801,72 TL=) 5.405,16 TL olarak kaydedildiği saptanmıştır.
Yargıtay bozma ilamında, “takibin dayanağı faturalar 03.04.2007 tarihli olup, davalı tarafın defterlerinde kayıtlıdır. Taraflar arasında imzalanan 16.04.2007 tarihli sözleşmenin 2.md de çalışma şekli konsinye olarak belirlenmiş, 3. ve 4. md ise kesin sipariş olarak alınan ürünlerin ödeme vadesi 90 gün olarak kararlaştırılmıştır. Mahkemece sözleşmenin bu hükümleri üzerinde durularak icra takip tarihi itibariyle davacının muaccel alacağı göz önünde tutulup, alacak borç miktarı hesaplanarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir, ” gerekçesi Mahkememiz hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Taraflar arasında 16.04.2007 tarihinde 2007 yılı satışlarını kapsamak üzere 1 yıl geçerli konsinye çalışma şeklinde satış sözleşmesi akdedilmiştir. Sözleşmenin 3. ve 4. maddelerinde ise kesin sipariş alınan ürünlerin ödeme vadesi 90 gün olarak kararlaştırılmıştır.
Sözleşmenin 2. maddesi ise … ilk alımda ürünlerini iade edilebilecek şekilde gönderecek, alıcı gerekirse 30 gün içinde ürünleri orijinal kutularında hasarsız ve kusursuz olarak iade edebilecektir hükmündedir, takip borçlusu davalı taraf fatura tarihlerinden itibaren 30 gün içinde herhangi bir mal iadesinde bulunmamıştır, davacının takip ve dava konusu faturaları Yargıtay ilamında belirtildiği gibi 03.04.2007 tarihli olup davalı tarafın defterlerinde kayıtlıdır. Bu durumda davalının İzmir … icra müdürlüğünün … E sayılı dosyasına esas alacağa ilişkin itirazının yerinde olmadığı düşünülmektedir Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşme 16.04.2007 tarihinde akdedilmişse de sözleşmenin l. md göre sözleşme 2007 yılı satışlarını kapsamaktadır, takip konusu 5 adet faturanın hepsi 03.04.2007 tarihli olup toplam 12.650,13 TL tutarındadır, 90 gün vade söz konusu olduğundan temerrüt tarihinin 03.07.2007 olduğu anlaşılmaktadır, takip tarihi 14.08.2008 olduğundan, davacı tarafın asıl alacağına temerrüt tarihinden takip tarihine kadar 3095 sayılı Yasanın 2 md göre yıllık %29 oranında avans faizi yürütülebilecektir, ancak davacı taraf %27 oranında işlemiş faiz talep ettiğinden talebi ile bağlı olacaktır, buna göre; 03.07.2007 ile 14.08.2007 tarihleri arası %27 avans faizi oranı üzerinden işlemiş faiz, 12.650,13 TL 141 Gün i %27 / 3601100- 389,00 TL olarak hesaplanmıştır.
Davacı taraf birleşen davaya konu İzmir … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında 03.04.2007 tarihli 2.016,25 TL fatura bedeline yapılan itirazın iptalini talep edebileceği, bu tutara takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülebileceği, söz konusu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, ancak yukarıda belirtildiği gibi fatura üzerindeki yazılardan fatura ve içeriğinin nakliyeci vasıtasıyla davalı tarafa imzalı olarak teslim edildiği görüldüğü saptanmıştır” şeklinde rapor sunarak görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Mahkememiz 12/11/2015 tarihli celsesi ara kararı uyarınca; davalı vekilinin rapora yönelik itirazlarının incelenmesi ve 16/12/2014 tarihli ara kararda belirtildiği şekilde 11/09/2014 tarihli duruşma ara kararı gereğince, İddia, savunma, taraflarca sunulan deliller, konsinye satış sözleşmesi hükümleri, Yargıtay bozma ilamı da göz önünde tutularak, davacı vekili ile davalı vekilinin rapora karşı yaptıkları itirazları değerlendirilerek, asıl dava ve birleşen dava yönünden; icra takip tarihi ve dava tarihleri itibariyle ayrı ayrı değerlendirme yapılarak davacı şirketin davalı şirketten her iki dosya yönünden alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının tespiti için davacıya ait ticari defter kayıt ve belgeler üzerinde gerekli görüldüğü takdirde bilirkişi incelemesi yapılarak serbest mali müşavir İleri Akıncı’dan ek rapor alınması için İstanbul Anadolu Nöbetçi ATM’ne talimat yazılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi 13/06/2016 havale tarihli raporunda; Dava ve birleşen dava dosyaları ile takip dosyaları ve davacının usulüne uygun tutulduğu, birbirini teyit ettiği ce dolayısıyla delil vasfında olduğu anlaşılan ticari defterleri üzerinde kısıtlı zamanda yapılan ek inceleme sonucu, Asıl davaya konu davacının İzmir … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyada davalı itirazının yerinde olmadığı, davacının belirlenen 12.650,13 TL asıl alacağına temerrüt tarihinden itibaren (90 gün vadeden sonra) takip tarihine kadar 3.804,53 TL işlemiş faiz hesaplandığı, davacının asıl alacağına takip tarihinden itibaren talebi gibi %27 ve değişen oranlarda kademeli avans faizi yürütülebileceği, birleşen davaya konu İzmir … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyada davacının 7.471,25 TL asıl alacağı bulunduğu, bu asıl alacağına23/03/2012 takip tarihinden itibaren %17,75 ve değişen oranlarda kademeli olarak avans faizi yürütebileceği sonuç ve kanaatini” bildirmiştir.
Mahkememiz 16/02/2017 tarihli celsesi ara kararı uyarınca; İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak, dosyaya rapor düzenlemiş, SMMM …’ya dosyanın tevdii ile asıl ve birleşen davada ki talepler ile savunmalar ayrı ayrı değerlendirilmek, Yargıtay bozma ilamı gözetilmek ve ayrıca, taraf vekillerinin itirazları etraflıca incelenmek suretiyle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, icra takip tarihleri ile dava tarihleri esas alınarak, asıl ve birleşen davada davacının takip ve dava tarihlerine göre alacak haklarının doğup doğmadığı, keza dava tarihlerine kadar davalının ödemelerinin bulunup bulunmadığı yönlerinde dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli ek rapor düzenlenilmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi 17/10/2017 tarihli raporunda; Davacı tarafın ticari defterlerine dayalı davalı ile olan cari döküm üzerinde yapılan incelemede 15.08.2008 ilk icra takip tarihî itibariyle davalı taraftan 12.425,56 TL alacaklı olduğu» takibe konu bu toplam alacak İçinde davacının İzmir … İcra Müdürlüğünün … £ sayılı dosyada takip konusu yaptığı 03.04.2007 – 07.06.2007 – 30.08.2007 tarihli faturaların da yer aldığının anlaşıldığı, bu durumda davacının İzmir … tcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyada takip konusu faturaların mükerrer takibe konulduğu, dolayısıyla davab tarafın bu dosyaya yaptığı itirazın yerinde olduğu, davacı alacağının kendi ticari defterlerinde kayıtlı olduğu 12.425,56 TL tutarın kabulü halinde, davacının 15.08.2008 takip tarihi itibariyle asıl alacağının 12.425,56 TL ve işlemiş faiz alacağının 3.736,99 TL olduğunun söylenebileceği, davacının 03.04.2007 tarihli 2.016,25 TL bedelli faturası (davalı defterlerinde yer almadığından) yukarıdaki toplamdan çıkararak hesaplama yapıldığında (12.425,56 – 2.016,25 TL=) 10.409,31 TL asıl alacağın bu tutar olacağı, bu tutara hesaplanan işlemiş faizin 3.130,60 TL olduğu, davacı tarafın ek rapora ‘İcra dosyası detaylı incelendiğinde taleplerinin %27 değil %29 oranında faiz işletilmesi yönündedir’ şeklinde itirazda bulunduğu, izmir … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyası incelendiğinde takip alacaklısı davacının %27 oranında faiz talep ettiği açık bir şekilde görüldüğü, davacının talebiyle bağlı olması gerektiği hususunun Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, davacı vekilinin diğer yandan TTK nun 1530 maddesine dayanarak faiz talep ettiği, ancak takip konusu dönem 2007 yüı olup, davacı vekilinin bahsettiği 1530 sayılı madde d in 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni TTK da yer aldığı, bu konu HUKUKİ olup mahkememiz takdirinde olduğu, davalı tarafın 15.08.2008 icra takip tarihinden sonra davacı tarafa 18 ayrı kalem ve tarihte EFT yolu ile 9.652,00 TL ödemiş olduğunun tespit edildiği, (30.09.2013 tarihli bilirkişi raporunda da aynı tespitin yapıldığı) takipten sonraki yukarıda belirtilen 9.652,00 TL ödemelerin, tcra Müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınması gerektiği yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Mahkememiz 22/03/2018 tarihli celsesi ara kararı uyarınca; asıl davadaki dava tarihi olan 05.01.2009 ve takip tarihi olan 15.08.2008 , birleşen davadaki dava tarihi olan 21.12.2012 ve takip dosyası gelidğinde takip tarihi göz önüne alınarak ve birleşen davada teslim hususunun ve mükerererlik durumunun değerlendirilmesi amacıyla ve belirtilen tarihlerdeki davacının alacağı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı, dava tarihinden sonraki yapılan ödemelerde ayrıca gösterilmek suretiyle rapor düzenlenmesi için dosyanın bilirkişiye tevdiine, karar verilmiştir.
Bilirkişi 14/02/2019 havale tarihli raporunda; Esas dosya yönünden davacının davalıdan 15.08.2008 takip tarihi itibarıyla takibe konu 5 faturadan dolayı birebir alacağının olmadığı, söz konusu alacağın davalı ile sürdürmüş olduğu cari hesap çalışması içinde gerçekleşen/doğan ve takip tarihi itibarıyla 10.405,08.TL olarak belirlenen cari hesap bakiye alacağı olduğu, birleşen dosya yönünden yapılan tetkiklerde davacının davalıdan 23.03.2012 tarihi itibarıyla giriştiği icra takibine konu 03.04.2007 tarihli 2.016,25.TL faturanın davacı lehine kabulünün mümkün olmadığı, diğer kalan 2 fatura yönünden de tarafların cari hesap çalışması içinde gerçekleşen ticari çalışmaları kapsamında borç ve alacak ilişkilerinin değerlendirilmesinin gerektiği, buradan hareketle davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla cari wesap baleye tutan olan 1.059,08.TL lık alacağının olduğu yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Mahkememiz 13/06/2019 tarihli celsesi ara kararı uyarınca tarafların 14/02/2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi 08/07/2019 havale tarihli ek raporunda; Davalı vekili tarafından mahkememize verilen bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları içeren dilekçesinin tetkikinde; bilirkişi raporunda tespiti yapılan esas dava yönünden davacının 15.08.2008 takip tarihi itibarıyla davalıdan 10.405,08.TL tutarında cari hesap bakiye alacağının bulunduğu şeklindeki sonuç ve kanaate katılmanın mümkün olmadığını, 03.04.2007 tarihli 2.016,25.TL bedelli faturanın cari hesap bakiye borcundan tenzilinin gerekeceği yönündeki görüş ve kanaatin isabetli olduğunu, ancak taraflar arasındaki cari hesabın 23.10.2009 tarihinde sıfırlanmış olduğunu, davalının davacıya yaptığı ödemelerin dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda davalı tarafından davacı tarafa 18 ayrı kalem ve EFT yoluyla yapılan 9.652.TL lık ödemenin değerlendirmeye alınmamasının hatalı olduğunu, birleşen dava yönünden davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla cari hesap bakiye tutarı olan 1.059,08.TL lık alacağı olduğu yönündeki tespit ve hesaplamanın kabulünün mümkün olmadığını, itirazların kabulü ile itirazlar doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmesini talep ettiği, davalı vekilinin tüm fatura bedellerini 23.10.2009 tarihi itibarıyla ödemiş olduğu yine bu tarih itibarıyla cari hesap ilişkisinin sıfırlandığını belirterek bu hususun dikkate alınarak inceleme yapılmasını belirtmiş ve bu yönde itiraz etmiş ise de: yapılan incelemeler esas ve birleşen dosya kapsamında yer alan takip tarihleri ile sınırlı olduğu, dosyaların itirazın iptali dosyası olduğu unutulmamalıdır, takip tarihinden sonraki ödemeler rapor kapsamında hesaplamaya dahil edilmediği, mahkememizin ara kararı kapsamında davacı ve davalı vekillerinin itirazları kapsamında bu kez yapılan incelemeler dikkate alındığında önceki raporumdaki görüş ve kanaatlerimde herhangi bir değişiklik olmadığı hususu yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Mahkememiz 24/09/2020 tarihli celsesi ara kararı uyarınca dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek; tarafların iddia ve savunmaları Yargıtay bozma kararı ve gerekçesi de dikkate alınarak taraflar arasındaki açık hesap ilişkisine göre değerlendirme yapılarak öncelikle tarafların defterlerinde örtüşen faturalar (iade faturaları da dahil olmak üzere) esas alınarak alacak borç hesabının yapılması, yapılacak hesap da fatura tarihinden sonra 90 günlük vade uygulanmasına, geç yapılan ödemeler için aylık %2 faiz işletilmesi ve ayrıca terditli olarak avans faizi işletilerek yapılmasına, yapılacak hesap da esas ve birleşen dava dosyası açısından takip tarihi itibariyle hesabın belirlenmesine, gerekirse taraf defterlerinden bağımsız olarak rapora bu hesabın muavin defter şablonu oluşturularak rapora aktarılmasına, takip tarihinden sonra yapılan ödemelerin de ayrıca tek tek belirtilmesinin istenilmesine, takip tarihinden sonra yapılan ödemelerin liste halinde tarih ve miktar olarak takip miktarından düşülerek hesabın belirlenmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti 22/01/2021 havale tarihli raporunda;” Rapor içerisinde paylaşılan tablodan da görüleceği üzere 08.10.2009 tarihi itibari ile davacı şirketin davalı şirketten 1.055,31.-TL cari alacağı olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte icra takipleri cari alacağa göre açılmamış olup, takipte belirtilen faturalar için açılmıştır. Asıl davaya ve birleşen davaya konu edilen her iki takipte talep edilen ve iki taraf yönünden de örtüşen faturalara 90’ar gün vade konularak takip tarihi itibariyle yapılan hesaplama neticesinde, davacı tarafça, her iki takibe konu edilen faturaların takip tarihleri öncesinde tahsil edilmiş olduğu tespit edilmiştir.” şeklinde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Mahkememizce yapılan yargılama aşamasına dair kronolojik sıralama yapıldıktan sonra dosya kapsamına göre somut uyuşmazlığın hukuki değerlendirmesi aşağıdaki şekilde yapılmıştır.
Huzurda bulunan davada Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere taraflar arasında konsinye satış sözleşmesi yapıldığı ve söz konusu konsinye satış sözleşmesinden dolayı davacının davalıdan alacaklı olduğu anlaşılmakla birlikte ve yine taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığı taraflar arasındaki alacak verecek kaydının muhasebeleştirilmesinin açık hesap esaslarına göre yapılması gerektiği anlaşılmıştır. Öncelikle somut uyuşmazlığa ilişkin asıl ve birleşen davaların itirazın iptali davası olması nedeniyle itirazın iptali davasının takiple sıkı sıkıya bağlılığı ilkesi ve alacak borç hesabının icra takip tarihi itibariyle değerlendirilmesi ve açık hesapla cari hesap kavramları arasındaki farka ilişkin açıklamalarda bulunmakta fayda vardır.
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı olup itirazın iptali davasında icra takibine dayanak gösterilen alacağın dışına çıkmak mümkün değildir (Y. …. HD. 28.03.2013 tarih … E. … K ). Bunun aksinin kabulü davalı borçlunun Anayasa ile güvence altına alınmış savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle mahkememizce yapılan yargılamada davacının alacağının bulunup bulunmadığı icra takip tarihi itibari ile ve takip dayanağı olarak bildirilen alacak dayanağı ile sınırlı olarak yapılmıştır. Bir çok uyuşmazlıkta tarafların açık hesap ile cari hesap kavramını karıştırdığı ve aynı şekilde bilirkişilerinde bu iki kavramı ayırt etmekte zorlandıkları görülmüştür. Cari hesap sözleşmesi yazılı olmadıkça geçerli olmayacak tarafların hukuki ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebilecekleri bir sözleşme şeklidir (T.T.K md. 89). Açık hesap ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiği tarafların yapmış oldukları alışverişi belirli bir ödeme belgesine bağlamadan ve hangi fatura için yapıldığı bildirilmeyen ödemelerin ilk vadesi gelen alacağa mahsup edilmek suretiyle yapılan bir alışveriş şekli olduğunu yüzeysel olarak izah etmek mümkündür.
Somut olayda, asıl ve birleşen davalara konu icra takiplerinde İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı takibinde 5 adet fatura, İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takibinde 3 adet fatura takip dayanağı olarak belirtilmiştir. Bu nedenle itirazın iptali davasında da davacının takip dayanağı yapılan faturalardan dolayı alacaklı olup olmadığı irdelenmiş, takip tarihinden sonraki dönemde doğan alacak borç ilişkisi takip ve dava konusu yapılmadığından dava konusu dönem dışındaki hususlar dikkate alınmamıştır.
Takip ve davada belirtilen dönemi aşarak taraflar arasındaki borç alacak ilişkisine dair hesap yapılması hem taleple bağlılık ilkesine aykırı olacaktır, hem de davalının Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkının ihlali olacaktır. Zira davalı belirtilen döneme ilişkin olarak savunma yapmış ve icra takibine karşı itirazda bulunurken de bu döneme ilişkin beyanda bulunmuştur. Dava ve takip konusu edilmeyen dönemden kaynaklanan alacağın hüküm altına alınması mümkün değildir. Bu nedenle bunun aksine inceleme ve değerlendirme yapılan bilirkişi raporları mahkememizce kabul edilmemiştir.
Somut olayda taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi olmadığı fakat önceki borçlar ödenmediği halde ticari ilişkinin devam etmesi nedeni ile açık hesap ilişkisinin olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konu ile ilgili kavramlar ve yasal düzenlemelere ilişkin Yargıtay Kararlarındaki gerekçeleri tekrar etmekte fayda bulunmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’ nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’ daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
“İtirazın iptali davası 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Ödeme emrine itirazın iptali davası, (konusu borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan) bir eda davasıdır.
İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından, ödeme emrine (süresi içinde) itiraz etmiş (m.62) olan takip borçlusuna karşı açılır. Alacaklı davayı kazanırsa (yani, mahkeme borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa), mahkeme, borçlunun itirazının iptaline karar verir; işte bundan dolayı, bu davaya itirazın iptali davası denir.
İtirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu yapılmış olan alacaktır; bu nedenle, itirazın iptali davası açılmadan önce, borçlu itiraz ettiği borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı (HMK m.l 14/1-h) yoktur ” ( Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Eylül 2007,s.107 ).
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Kısmi ifaya ilişkin kurallar (taraflar arasındaki sözleşmenin akdedildiği ve icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 818 sayılı Borçlar Kanunun 84 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir (TBK md.100 ve devamı). 818 sayılı Borçlar Kanunun 85 inci (TBK md. 101) maddesinin birinci fıkrasına göre birden fazla borcu bulunan borçlu, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkına haizdir. 818 sayılı Borçlar Kanunu 86. Maddeye (TBK md. 102) göre de yasal olarak geçerli bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Birden çok borç muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. İcra takibi yapılmamış ise tediye, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.032018 tarih … E. …. K. … E. … K. …. E. …K … sayılı kararlarında benzer gerekçelere yer verilmiştir.
Yukarıda alıntı yapılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında belirtilen ilkeler ışığında Mahkememizin görevlendirmesi ile düzenlenen bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davacının asıl ve birleşen davaya konu icra takip tarihleri itibari ile davalıdan alacaklı olmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki konsinye satış sözleşmesinde 90 gün vade ve %2 temerrüt faizi öngörülmüş olduğundan takip tarihi itibari ile tarafların borç alacak durumunun belirlenmesinde bilirkişilerden buna göre hesap yapılması istenilmiştir.
Dava dosyası içerisinde yer alan bilirkişi raporlarındaki davacının alacağına ilişkin tespit ve değerlendirmelerin ve özellikle alacak miktarının icra takip tarihlerinden sonraki dönemde doğan alacaklara ilişkin olduğu, icra takip tarihi itibari ile açık hesap kaydına göre davacının davalıdan alacaklı olmadığı anlaşılmıştır. Her dava açıldığı tarihteki şartlara göre karara bağlanacağı gibi her icra takibi de başlatıldığı tarihteki borç alacak durumuna göre değerlendirilecektir.
Açık hesapta fatura borçlusu alıcı tarafından yapılan ödemelerin hangi alacağa ilişkin olduğu belirtilmemiş ise söz konusu ödemelerin vadesi gelmiş olan alacaklara mahsup edilmek sureti ile borç alacak kaydının belirlenmesine dair açıklama yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında açıkça izah edilmiş olup, YHGK kararlarında izah ve tarif edilen yöntem ve metoda göre mahkememiz talimatı doğrultusunda davacı tarafından düzenlenen faturalara 90 günlük vade ve yine sözleşmede kararlaştırılan %2 temerrüt faizi uygulanmak suretiyle hazırlanan bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelere göre icra takip tarihi itibariyle davaya konu edilen icra takip dayanağı faturalardan dolayı davacının davalıdan alacaklı olmadığı anlaşıldığından asıl ve birleşen dava açısından davanın ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
Kısa kararda yargı yolu sehven İstinaf olarak gösterilmiş olup bu hata gerekçeli karar yazılması sırasında fark edilerek aşağıdaki şekilde düzeltilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin alınan 238,50-TL ‘den mahsubu ile 179,20- TL ‘nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
BİRLEŞEN İZMİR …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS, … KARAR SAYILI DOSYASI AÇISINDAN;
1-Davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin alınan 136,80-TL ‘den mahsubu ile 77,50- TL ‘nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.
27/04/2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”