Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/480 E. 2023/452 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/480
KARAR NO : 2023/452
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/12/2022
KARAR TARİHİ : 12/06/2023
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği 21.12.2022 tarihli dava dilekçesinde; davacı … ‘ in 13.000.000 TL esas sermayesi bulunan davalı şirkette %1.12 oranında, 145.600,00 TL tutarında pay sahibi olduğunu ,davalı şirketin özellikle İzmir İli, Çeşme İlçesi, … Mahallesi’nde prestijli bir proje olan ve rağbet gören … Projesi kapsamında evler, marina ve otel inşaası gerçekleştirdiğini ,bu kapsamda davalı şirketin inşa edilen evlerin satışı, marina ve otelin işletilmesinden kaynaklı olarak önemli miktarda kazanç elde ettiğini , davalı şirkette pay sahiplerinden olan … İmar İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. Nin % 96 oranla Çeşme Belediyesi’nin iştiraki olup bu nedenle davalı şirket üzerinde ve hukuka uygun işleyişi hususunda yüksek derecede kamu menfaati mevcut olduğunu ,buna rağmen Çeşme Belediyesi’ne yönelik ihtarlara rağmen … İmar İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. nin şirkette meydana gelen kamu zararlarının önlenmesi hususunda gerekli çabayı göstermediğini , davalı şirketin 15.09.2022 tarihinde gerçekleştirilen 2021 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda dava dışı bir kısım pay sahibi tarafından TTK m. 420/I uyarınca toplantının ertelenmesinin talep edildiğini , talep üzerine toplantı başkanı tarafından TTK m. 420/I uyarınca genel kurul toplantısının 17.10.2022 tarihine ertelendiğini ,17.10.2022 tarihinde gerçekleştirilen … A.Ş. 2021 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda davacı ve bir kısım dava dışı pay sahibi tarafından TTK m. 420/II uyarınca genel kurul toplantısının ertelenmesi talebinin gerekçelendirildiğini ve bu gerekçelerin toplantı tutanağına da geçirtildiğini , genel kurul toplantısının TTK m. 420/II uyarınca ertelenmesine ilişkin talep keyfilikten uzak olup gerekçesinin belirtilip tutanağa geçirtilmesi halinde genel kurulun gerekçenin haklı olup olmadığını dahi değerlendirme hususunda bir karar alma yetisi olmaksızın genel kurul toplantısının ertelenmesine karar vermesi gerektiğini , azlığın talebini reddetmesi halinde TTK m. 445 uyarınca genel kurul toplantısında alınan kararların iptal edilebileceğini , bu durumda TTK m. 420/II uyarınca … A.Ş. 2021 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nın ertelenmesi mümkün olduğu halde davalı şirkete gerek kendi pay sahipliği gerek hakimiyeti altında bulundurduğu diğer pay sahipleri tarafından davacı ve bir kısım dava dışı pay sahipleri başta olmak üzere tüm azınlık pay sahipleri ve şirketi zarara uğratma pahasına hukuka ve kanuna aykırı olarak genel kurul toplantısı ertelenmediğini , finansal tabloların incelenmesinin bir defa ertelenmesinden sonra yapılacak ikinci genel kurulda, finansal tabloların ve buna bağlı konuların görüşülmesinin tekrar ertelenebilmesi için ise, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş noktaları hakkında dürüst hesap verme ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması gerektiğini , genel kurul toplantısının ikinci kez ertelemesi talebinde incelenmesi gerekenin, ilk toplantıda finansal tablolara ilişkin açıklanıp müzakere edilmeyen hususlarda denetlenebilir bir bilginin verilip verilmediği hususu olduğunu ,bir kısım dava dışı pay sahiplerinin erteleme talebi sonucu ikinci toplantıda hem davacı hem de dava dışı bir kısım pay sahipleri tarafından yöneltilen sorular ve aynı amaca hizmet eden diğer soruların yanıtsız bırakıldığını , yönetim kurulunun açık, net, denetlenebilir ve güvenilir bilgileri aktarmadığını , bu yönüyle davaya konu olan … A.Ş. 2021 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların iptal edilmesi gerektiğini , nitekim TTK m. 420/II uyarınca genel kurul toplantısının ertelenmesine ilişkin talepten sonra finansal tablolar, şirketin kar-zarar ve bilançoları ile karın belirlenmesi ve dağıtılması, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına, görevden alınmasına ve seçimine dair maddeler başta olmak üzere ilgili hususların genel kurul toplantısında görüşülmemesi ve oylamaya sunulmaması gerektiğini yine aynı toplantı tutanağında görüleceği üzere söz konusu aşamadan sonra genel kurul toplantısına katılımın devamının davacının hak kaybına uğramaması, menfaatlerinin zedelenmemesi maksadıyla ihtirazi kayıt ile gerçekleştiğini , TTK m. 420/II uyarınca talep ettikleri genel kurul toplantısının ertelemesine ilişkin taleplerinin şartları gerçekleştiğinden, söz konusu talebin reddi sebebiyle … A.Ş. 2021 Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararların hukuka aykırılık teşkil ettiğinden TTK m. 445 ve devamı hükümleri uyarınca alınan kararların iptalini talep etme zorunluluğu hasıl olduğunu ,davaya konu olan ve iptali talep olunan 2021 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların, yalnızca TTK m. 420/II hükmüne aykırılık sebebiyle değil diğer sebeplerle de iptal edilebilir nitelikte olduğunu , mahkemenin TTK m. 420/II hükmüne aykırılık nedeniyle kararların iptali hususunda farklı kanaate varması halinde aşağıda belirtilen nedenlerle ilgili kararların iptaline karar verilmesini talep ettiklerini , faaliyet raporunun okunması ve müzakeresine ilişkin 3. no’lu gündem maddesinin iptalinin gerektiğini , davaya konu olan 2021 yılı olağan genel kurul toplantısında erteleme talebinden sonra alınan kararların TTK m. 420/II hükmüne aykırılık sebebiyle iptali gerektiğini , 15.09.2022 tarihinde gerçekleştirilen … A.Ş. 2021 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nın devamı niteliğinde olan 17.10.2022 tarihli toplantıda alınan kararların, kararların alınma usulü ve kararların içeriği bakımından hukuka, şirket ana sözleşmesine ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu ,17.10.2022 tarihli 2021 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda davacının pay sahibi olması sebebiyle bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında yöneltilen soruların, herhangi bir geçerli sebep bulunmamasına rağmen toplantı sırasında ya da sonrasında yanıtlanmadığını , nitekim bu hususun toplantı tutanağında da;“…….Usul ekonomisi nedeniyle Sayın … tarafından sorulan soruları 15.09.2022 tarihli toplantı tutanağında yer aldığı şekliyle Sayın … adına bilgi alma hakkı kapsamında pay sahibi olarak soruyor ve yönetim kurulu başkanından yönetim kurulu adına ilgili soruların burada ayrı ayrı yanıtlanmasını talep ediyorum. Ayrıca Şirketin göndermiş olduğu Ankara … Noterliği’nin 23.09.2022 tarihli ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesinde bahsedilen şirket ortak hesapları üzerinde bilgi alma ve inceleme talebimiz bulunmaktadır. Anılan hesaba ilişkin 2021-2022 tarih aralığında faaliyet raporu ile sınırlı dönem için olan hesap hareketlerinin tarafımızla paylaşılmasını istiyoruz.” şeklinde belirtildiğini ,davalı şirketin finansal tabloları, mali kayıtları, ortaklara borç hesabı, faaliyetleri ve önemli malvarlığına dair soruların hiçbirinin yanıtlanmadığını ,herhangi bir haklı nedeni bulunmaksızın, hukuka, dürüstlük kuralına ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak söz konusu soruların yanıtsız bırakıldığını , hesap verme yükümlülüğü altında bulunanların ilgili sorulara ilişkin açıklama yapmaktan ısrarla imtina etmelerinin pay sahiplerinin haklarına, şirket çıkarlarını koruma yükümlülüğüne, dürüst resim ilkesine aykırılık ve açıkça pay sahiplerinin haklarının ölçüsüz bir şekilde ihlali olduğunu , davacının talebinin , hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı, davacının bilgi alması hususunda korunmaya değer bir menfaatinin bulunmadığı, davacının talebinin şirketin menfaatleri ile çatıştığı, davacının bilgi alma ve inceleme talebinin hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilmesi gerekçe gösterilerek genel kurul toplantısında yöneltilen soruların yanıtsız bırakıldığını , davacı adına yöneltilen soruların , şirketin bilançoları, şirket borç hesabı, finansal ve mali tabloları, şirketin önemli malvarlığı değerlerinin durumuna dair sorular olması sebebiyle önem arz eden sorular olup bu soruların yanıtlanmaması halinde davacının ve diğer pay sahiplerinin oy kullanması gereken hususlarda yeterince bilgisi olmaması söz konusu olduğundan genel kurul toplantısının devam etmesi ve alınan kararların davalı şirketin aleyhine sonuçlar doğurmasının söz konusu olacağını ,15.09.2022 tarihinde dava dışı pay sahipleri … ve … tarafından sorulan ve 17.10.2022 tarihinde ilgili pay sahiplerince tekraren ve davacı tarafından yöneltilen sorulara cevap verilmemesi sebebiyle TTK m. 420/II uyarınca toplantının ertelenmesi talebinde bulunulmuş ise de söz konusu talep reddedildiğini , dava dışı pay sahipleri … ve … ve davacı tarafından yöneltilen soruların yanıtlanmamış olması dolayısıyla da şirket yönetim kurulu başkan ve ilgili diğer üyelerinin dürüst hesap verme ilkesi ile TTK m. 515 uyarınca dürüst resim ilkesine riayet etmemesi sebebiyle TTK m. 420/II uyarınca genel kurul toplantısının ertelenmesini talep etmede davacının hukuki yararı bulunduğunu , nitekim 17.10.2022 tarihli 2021 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında davacı tarafından ifade edilen erteleme talebi ve ret kararının toplantı tutanağında da görüleceği üzere”Yukarıdaki beyanlara iştirak ediyoruz. Burada yöneltilen soruların genel kurulda açıklanması gerektiği açık olup toplantıdan sonraya bırakılması talebi uygun değildir. Bu nedenle genel kurul toplantısının ertelenmesini biz de talep etmekteyiz. Şirketten önceden bilgi ve belge isteme zorunluluğumuz bulunmamaktadır. Bunlar genel kurul toplantısında yöneltilebilecek ve cevabı alınabilecek niteliktedir. Bu nedenle pay sahibi müvekkil yönünden reddedilen hususlarda itirazımız mevcuttur.” şeklinde olduğunu , erteleme talep eden pay sahiplerinin oy oranının % 23,81 olup TTK’nın aradığı azlık oranın da sağlandığını , genel kurul toplantısının TTK m. 420/II uyarınca ertelenmesine ilişkin talep keyfilikten uzak olup gerekçesinin belirtilip tutanağa geçirtilmesi halinde genel kurulun gerekçenin haklı olup olmadığını dahi değerlendirme hususunda bir karar alma yetisi olmaksızın genel kurul toplantısının ertelenmesine karar vermesi gerektiğini , davacı tarafından yöneltilen soruların yanıtsız bırakıldığını , yönetim kurulunun açık, net, denetlenebilir ve güvenilir bilgileri aktarmadığını ,nitekim söz konusu soruların yanıtsız bırakılması, karar alınması gereken maddelerin oylamasında; özelikle de mevcut yönetim kurulu üyelerinin her birinin ayrı ayrı ibrası, finansal tablolar mali kayıtlar ve sair diğer kayıtların kabulü ile yönetim kurulunun yeniden seçilmesi bakımından hesap verebilir nitelikte şeffaf olarak şirket mali kayıtlarının tutulup tutulmadığının tespiti bakımından önem arz ettiğini , bu yönüyle davaya konu olan 2021 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların iptal edilmesi gerektiğini , davalı şirket kayıtlarının usulüne uygun tutulmamış olup gündemin 4. maddesinin iptal edilmesi gerektiğini , TTK m. 515. “Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır.” şeklinde olduğunu ancak pay sahipleri ile genel kurulu toplantısı öncesinde paylaşılan, şirketin hesapları, duran ve dönen malvarlıkları, mali tabloları, finansal tabloları ile şirket faaliyetlerine dair denetleme raporu, pay sahiplerinin incelemesi neticesinde şirketin mali durumuna dair sonuçlar çıkarmaya elverişli olmadığını , nitekim söz konusu raporun, raporda yer alan bilanço, mali kayıtlar, finansal tablolar ve şirket faaliyetlerine dair bilgilendirmelerin detaylara yer verilmeksizin hazırlandığını ,davalı şirketin daima büyüyen, kar elde eden, birçok prestijli projeleri yürüten bir şirket olduğunu ,yapmış olduğu ve planladığı diğer işlerle bu denli büyük ticaret hacmine sahip olan davalı şirketin hesapları, duran ve dönen malvarlıkları, mali tabloları, finansal tabloları ile şirket faaliyetlerine dair hazırlanan denetçi raporu yetersiz, açıklamalardan uzak, denetlenebilirliği ve gerçekliğinin tespitin ayrıca değerlendirilmesi gerekir mahiyette olduğunu , şirket kayıtları denetlenebilir nitelikte olmadığı gibi toplantı sırasında da mali tablolara ve faaliyet raporuna ilişkin sorulara yanıt verilmemiş olması karşısında gündemin 4. Maddesi 2021 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarının onaylanmasının mümkün olmadığını , nitekim bu hususun toplantı tutanağına da;“Bu toplantıda yönelttiğimiz soruların henüz yanıtlanmamış olması nedeniyle 2021 yılına ait sunulan bilanço ve kar/zarar hesaplarının denetime muhtaç olduğu kanaatindeyiz. Şirketin şeffaf davranarak sorularımızı yanıtlaması halinde ve pay sahibi olarak bilgi alma hakkımızın gözetilmesi kapsamında bu bilgiler tarafımıza iletilmeden tarafımızca onaylanması mümkün değildir.” şeklinde muhalefet şerhi işlendiğini , davalı şirketin, kar elde etmiş olmasına rağmen haklı bir sebep gösterilmeksizin kar dağıtımı yapılmamış olduğundan gündemin 5. maddesi iptal edilmesi gerektiğini , ticaret şirketlerinin başlıca kuruluş amacının, kazanç sağlayarak kar elde etmek ve şirketin devamlılığını sağlayarak şirket ortakları, şirket tüzel kişiliği, ilgili üçüncü kişiler ile kamunun menfaatine faaliyetlerde bulunmak olduğunu , anonim şirket pay sahipliğinden kaynaklı haklardan birinin de malvarlığı haklarından olan kar payı hakkı olduğunu , bu bağlamda anonim şirketin, şirket ana sözleşmesi, TTK ve diğer mevzuat gereği öngörülen yedek akçeleri ayırdıktan sonra elde edilen karı şirket ortaklarına dağıtması gerektiğini , söz konusu karın dağıtılmayacağı yönünde bir genel kurul kararı olması durumunda ise bu kararın haklı bir sebebe dayanması gerektiğini ,ilgili genel kurulda dava dışı yönetim kurulu başkanı … tarafından kar dağıtımı yapılmaması, açıklanan karın yedek akçeye eklenmesine karar verilmesinin teklif edildiğini , söz konusu teklif üzerine bir kısım dava dışı pay sahipleri tarafından açıklanan kar payının gerçeği yansıtmadığı, şirket karının açıklanandan daha yüksek olduğunu, kar olarak gösterilen kısmın şirketten menfaati kar payı olan pay sahiplerine dağıtılması öneri olarak sunulduğunu , iletilen önerinin genel kurul oylamasına sunulduğunu, davacının kabul oyuna karşılık kar payı dağıtımına ilişkin teklifin reddedildiğini , kar payının yedek akçe olarak ayrılmasının oy çoğunluğu ile kabul edildiğini , nitekim işbu karara karşı;“Bu toplantıda yönelttiğimiz soruların henüz yanıtlanmamış olması nedeniyle 2021 yılına ait sunulan bilanço ve kar/zarar hesaplarının denetime muhtaç olduğu kanaatindeyiz. Şirketin şeffaf davranarak sorularımızı yanıtlaması halinde ve pay sahibi olarak bilgi alma hakkımızın da gözetilmesi kapsamında bu bilgiler tarafımıza iletilmeden tarafımızca kar payının yedek akçe olarak ayrılmasına muhalefet ediyoruz. Ayrıca yedek akçe olarak kar payına ayrılmasına ilişkin olarak gerekçe gösterilen girileceği iddia edilen ihaleler ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmamış olup burada da hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranılmaktadır. Mevcut davalar nedeniyle bahsi geçen tedbirler bu kararın verilmesini etkileyecek nitelikte değildir.” şeklinde davacıyı temsilen muhalefet şerhinin toplantı tutanağına işlendiğini ,davalı şirket bilançoları, mali tabloları, finansal tabloları ve sair diğer kayıtları şeffaf ve denetlenebilir durumda olmamakla birlikte; davalı şirketin elde etmiş olduğu karın, belirtilenden daha fazla olduğunu , buna rağmen şirketin doğası ve pay sahipliğinin devamı için gerekli olan kar dağıtımının gerçekleştirilmemesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini , dolayısıyla genel kurul toplantısında oylaması gerçekleştirilen kar payı dağıtılmamasına ilişkin kararın, haklı bir sebebe dayanmamakta olup ilgili kararın hukuka ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğinden iptali gerektiğini ,yönetim kurulunun ibrasına ilişkin gündemin 6. maddesinin iptal edilmesi gerektiğini , genel kurulda alınan kararlardan ibraya ilişkin olanların finansal tablolardaki işlemler açıkça görüşülmeden, tartışılmadan, ibra kararlarının hangi hususlara ilişkin olduğu belirtilmeden, pay sahiplerinin mali tablolara, bilançolara ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin hiçbir sorusu yanıtlanmadan alındığını ayrıca oy nisabına riayet edilmediğini ,davalı şirket ana sözleşmesi uyarınca genel kurulda, ibraya ilişkin olanlar da dahil olmak üzere alınacak bütün kararlar bakımından karar nisabı esas sözleşmede sermayenin yüzde 70’i olarak belirlendiğini , bu doğrultuda, gerekli karar nisabı sağlanmamış olması nedeniyle şirket yönetim kurulu üyelerinden …, …, … ve … …’ın ibrasına ilişkin olarak yapılan oylamanın ibra sonucunu doğurmadığını, gerekli karar nisabı olan sermayenin yüzde 70’inin sağlanmamış olması nedeniyle ibralarının reddedilmiş sayıldığının tespiti aksi halde ilgili kararların iptalinin gerektiğini , TTK m. 436/II uyarınca yönetim kurulu üyeleri ile TTK m. 436/I hükmü gereği pay sahibi yönetim kurulu üyelerinin eşi, alt ve üstsoyu, bunların herhangi birinin ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetlerinde bulunan sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe, işleme veya herhangi bir yargı merciindeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamayacağını ,ilgili hüküm kapsamında ibra kararının oylanması sırasında belirtilen kişilerin oydan yoksun olduğunu , dava dışı yönetim kurulu üyesi … ‘ nun, davalı şirkette pay sahibi olan dava dışı … Strateji Pazarlama A.Ş.’de hakim pay sahibi ve münferiden temsile yetkili yönetim kurulu başkanı olduğunu , 2021 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında … Strateji Pazarlama A.Ş.’yi temsilen genel kurul toplantısına dava dışı … ‘ nun katıldığını , bu kapsamda dava dışı …’nun iradesi ile … Strateji Pazarlama A.Ş.’nin ibraya ilişkin iradesinin aynı yönde olacağını , TTK 436 hükmü uyarınca ibra edilecek yönetim kurulu üyesinin hakimi olduğu tüzel kişi ibraya ilişkin oylamada sahip olduğu paylar bakımından oy kullanamayacağını , nitekim bu hususun davacıyı temsilen toplantı tutanağına “Sorulan sorulara hiçbir yanıt verilmemiş olması, neyin ibra edildiği hususlarında hiçbir açıklama yapılmamış olması karşısında yapılan oylama her ne kadar ibrayı sağlamamış olsa da bir an için ibra oyu hukuken geçerli kabul edilse dahi dürüstlük ilkesine ve hukuka aykırı olacaktır. Sayın …’nun ibrasında şahsıyla ilgili bir mesele olması sebebiyle hakimiyeti altında bulunan … Strateji Planlama A.Ş.’nin oy kullanması özellikle TTK 436 hükmü bağlamında hukuka aykırıdır.” şeklinde belirtildiğini , bu sebeple … Strateji Pazarlama A.Ş.’nin de yönetim kurulu üyesi olmadığı halde yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin oylamada oydan yoksun olması gerektiğini , benzer şekilde TTK m. 436/I gereği ise pay sahibi yönetim kurulu üyesi …in oğlu …’in oyunun karar nisabında dikkate alınmaması gerektiğini , nitekim ilgili hususun davacı tarafından “…Sayın …in ibrasında şahsıyla ilgili bir mesele olması sebebiyle oğlu olan …’in oy kullanması özellikle TTK 436 hükmü bağlamında hukuka aykırıdır.” şeklinde muhalefet şerhi tutanağa geçirildiğini ,kabul anlamına gelmemekle birlikte, şirket yönetim kurulu üyelerinden …, …, …, ve … …’ın ibralarına ilişkin oylamada karar nisabının sağlandığı kanaatine ulaşılması durumunda dahi; finansal tablolardaki işlemler açıkça görüşülerek, tartışılarak gerçekleştirilmemiş, hangi hususlar bakımından ibra işleminin gerçekleştiği belirtilmemiş, pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme haklarının yok sayılmış olması nedeniyle alınan ibra kararının iptaline karar verilmesi gerektiğini , davalı şirket yönetim kurulu, genel kurulda dürüst hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmediği halde bir kısım üyeler tekrar seçilmiş olduğundan gündemin 7. maddesinin iptal edilmesi gerektiğini , genel kurulda şirketin finansal ve mali tabloları, şirketin önemli malvarlığı değerleri, ortaklara borç hesabı ve sair diğer hususlara ilişkin pay sahibi olmalarından kaynaklı bilgi edinme hakkı kapsamında yöneltmiş oldukları sorular yönetim kurulu tarafından yanıtlanmadığını , yönetim kurulu üyelerinin kendilerine yöneltilen soruları yanıtlamaktan kaçınarak dürüst hesap verme yükümlülüklerine aykırı davrandıklarını , dürüst hesap verme yükümlüğünü yerine getirmeyen yönetim kurulu üyelerinden …, …, … yeniden yönetim kurulu üyeliğine oy çokluğu ile seçildiğini , söz konusu oylamaya davacıyı temsilen; yönetim kurulu üyesi olarak listede yer alan kişilerin ibra edilmemiş olması ve yönetim kurulu üyeliğinin gerektirdiği dikkat, özen ve çabayı gösteremeyecekleri kanaati hasıl olduğundan ilgililerin yönetim kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin oylamaya dair muhalefet şerhinin toplantı tutanağına işlendiğini , bu doğrultuda, davalı şirket yönetim kurulu, genel kurulda yöneltilen soruları yanıtlamayıp dürüst hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmediği halde bir kısım üyeler tekrar yönetim kuruluna seçilmiş olduğundan gündemin 7. maddesi iptal edilmesi gerektiğini , genel kurulda kabul edilen huzur hakkının fahiş olup gündemin 8. maddesinin iptal edilmesi gerektiğini ,TTK m. 394 gereği huzur hakkının, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerine tanınmış olan mali haklardan olduğunu , huzur hakkının belirlenmesinin TTK m. 408 uyarınca genel kurulun devredilemez yetkilerinden olduğunu , şirket ana sözleşmesi veya dürüstlük kuralına aykırı olarak huzur hakkının belirlenmesi halinde TTK m. 445 uyarınca genel kurul toplantısında huzur hakkına ilişkin alınan kararın iptal edilmesinin talep edilebileceğini , genel kurul toplantısı’nda yönetim kurulu üyelerine huzur hakkının belirlenmesine ilişkin olarak pay sahibi … tarafından huzur hakkının toplantı başına 40.000 TL brüt olarak belirlenmesinin önerildiğini ve söz konusu önerinin oy çokluğu ile kabul edildiğini ,davacı ve bir kısım dava dışı pay sahibinin ilgili maddenin oylamasında olumsuz oy kullandığını , davacıyı temsilen belirlenen rakamın Türkiye standartlarına göre yüksek olduğu, şirketi gereksiz zarara uğratabileceği, maliyetleri yükseltebileceği nedeniyle karara muhalefet edildiğine ilişkin muhalefet şerhinin tutanağa işlendiğini , bu denli yüksek huzur hakkının önerilmesi ve önerinin genel kurul toplantısında kabul edilmesinin davalı şirketi, pay sahiplerini ve diğer menfaat sahiplerini önemli ölçüde etkileyecek nitelikte olduğunu nitekim fahiş olan huzur hakkı talebinin, kanunun tanımış olduğu hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilecek ve dürüstlük kuralına aykırı olacağını , yönetim kurulu üyelerine takdir edilecek huzur hakkı belirlenirken şirketin mali ve finansal durumu, şirketin süre gelen uygulaması, şirketle benzer konumda olan diğer şirketlerin yöneticileri için takdir edilen emsal ücretler ile şirket yönetim kurulu üyelerinin emek ve mesaileri ile orantılı olarak takdir edilmesi gerektiğini , yine huzur hakkı belirlenirken yönetim kurulunda olmayan pay sahiplerinin şirket karından pay almalarının engellenmemesi gerektiğini , aksi halde söz konusu huzur hakkı örtülü kar dağıtımı olarak değerlendirilebileceğini , bu sebeple yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkının belirlenmesine dair gündemin 8. maddesinin iptal edilmesi gerektiğini ,TTK m. 395 ve 396 kapsamında yönetim kurulunun şirkete borçlanma ve rekabet yasağı kapsamında değerlendirilecek faaliyetlere izin verildiğine ilişkin gündemin 9. maddesinin iptal edilmesi gerektiğini ,TTK m. 395’te yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma, şirkete borçlanma yasağına tabi olduğu söz konusu yasağın genel kurul kararı ile ortadan kaldırılabileceğinin hüküm altına alındığını , söz konusu kanun maddesinin amacının , şirketin ekonomik olarak devamlılığını sağlamak ve şirkette hakimiyet tesis etme kudreti olanların şirket üzerinde hukuka aykırı işlemler yapabilmesinin önüne geçmek olduğunu yine TTK m. 396’da düzenlenen yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına ilişkin düzenleme uyarınca söz konusu yasağın genel kurul kararı ile kaldırılabilir nitelikte olduğunu , bu bağlamda her iki ilgili hükmün , başta şirket olmak üzere, pay sahipleri, diğer menfaat sahipleri ve kamunun menfaatlerini korumayı amaçladığını ,ilgili genel kurulda yönetim kurulu üyelerine TTK m. 395 ve 396’ıncı maddeleri kapsamına göre faaliyetlerde bulunmalarına ilişkin maddenin oy çokluğu ile kabul edildiğini ,davacı ve bir kısım dava dışı pay sahiplerinin ilgili maddenin oylamasında olumsuz oy kullandığını , davacıyı temsilen yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği varsayılan kişi ve yakınlarının bu oylamada oy kullanmaması gerektiği kanaatinde olunduğundan oylamanın geçersiz olması gerektiği yönünde muhalefet şerhinin tutanağa işlendiğini , davalı şirketi kendileri ve yakınları için araçsallaştırmış olan yönetim kurulu üyelerinin mevcudiyetine rağmen yönetim kurulu üyelerinin tabi olduğu TTK m. 395 ve 396’da düzenlenen yasağın kaldırılması için genel kurul kararının alınmasının hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu ,yönetim kurulu üyelerinden … ve …in pay sahibi ve/veya yönetim kurulu üyesi bulunduğu şirketler bulunduğunu , söz konusu şirketlerin davalı şirket ile iş ve işlem yapmakta ve davalı şirkette pay sahibi olarak yer almakta olduğunu ,özellikle bahsi geçen yönetim kurulu üyelerinin davalı şirketle kendi menfaatlerinin ön planda olduğu işlemlerin yapılabilmesi için gündemde yer alan ve oy çokluğu ile kabul edilen kararın TTK m. 445 uyarınca iptal edilmesi gerektiğini ,dava ile iptali talep olunan kararların yürütülmesinin durdurulması gerektiğini , şirket genel kurul toplantısında alınan kararların, şirket pay sahiplerinin bizzat yahut temsilcilerinin oyları ile alındığını , söz konusu kararların şirketin iradesi olduğundan TTK m. 432 gereği tüm pay sahipleri ile diğer organlar bakımından bağlayıcı olduğunu , genel kurul kararlarının kanunun emredici hükümleri, şirket ana sözleşmesinde bulunan hükümlere ve dürüstlük kuralına uygun olması gerektiğini aksi halde TTK m. 445 ve devamındaki hükümler kapsamında yaptırımlara tabi olduğunu, dava ile iptali talep edilen 2021 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların dava kesinleşinceye kadar şirketin, pay sahiplerinin, kamunun, diğer ilgili kişilerin zarara uğramaması maksadıyla uygulanmasının önlenmesi için TTK m. 449 uyarınca genel kurul toplantısında alınan kararların yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini ,2021 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların yönetim kurulu tarafından uygulanması halinde, şirket ve pay sahipleri başta olmak üzere diğer menfaat sahipleri ile kamuyu olumsuz etkileyecek ve menfaat dengelerini önemli ölçüde bozacağını , söz konusu genel kurul kararlarının uygulanması ile hak sahiplerinin haklarına kavuşmasını zorlaşacak yahut engelleneceğini , bu durumun ise açıkça davacı nezdinde telafisi imkânsız zararlar doğuracak olup TTK.m.449’a göre bu kararların icrasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini , TTK m. 449 uyarınca genel kurul toplantısında alınan ve dava konusu olan kararların yürütülmesinin durdurulmasına yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra karar verebileceği düzenlenmişse de dilekçenin tamamında detaylarına yer verildiği üzere; gerek kendi payları gerek hakimiyeti altına aldığı paylar ile şirket yönetiminde önemli pozisyonlarda yer alan, şirketi şahsi amaçları için araçsallaştırarak büyük zararlara uğratan yönetim kurulu üyesi ve pay sahibi bulunan bir grubun pervasızca davranarak davacıların ve diğer azlık pay sahiplerinin pay sahipliği haklarını yok saymak suretiyle gerçekleştirdikleri genel kurul toplantısında alınan kararlarının iptaline ilişkin dava ikame edildiğini , dolayısıyla genel kurul toplantısında alınan kararların iptalinin ve öncelikle yürütülmesinin geriye bırakılmasının talep edildiği davada yönetim kurulu üyelerinin görüşüne itibar edilmesinin davacının hukuki himaye talebi ile korunması gereken menfaatlerini zedeler nitelikte olduğunu , yargılamada TTK m. 449 kapsamında bir tedbir kararının verilebilmesi için yönetim kurulu üyelerinin görüşüne itibar edilmesinin, iptal davasının mahiyeti, amacı ve korunmak istenen menfaatler dengesi ile çelişeceğini , davacının şirketin finansal tabloları, mali kayıtları, şirketin önemli malvarlığı değerleri, şirket borç hesabı hakkında şirkette pay sahibi olmalarından kaynaklı bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamındaki soruları hukuka, özen yükümlülüğüne, dürüstlük kuralına aykırı olarak yanıtsız bırakıldığından, TTK m. 420/II uyarınca toplantının ertelenmesi yönündeki taleplerine ilişkin ret kararı verilmesi ve toplantının ertelenmemesi kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceğinden, finansal ve mali tablolar, bilançolar ve diğer şirket kayıtlar usulüne uygun tutulmadığı, davalı şirket kar elde etmiş olmasına rağmen haklı bir sebep gösterilmeksizin şirket pay sahiplerine kar dağıtımı yapılmaması, davalı şirketin mevcut yönetim kurulunun ibrası gerçekleşmemiş, kararın alınma usulü ve içeriği hukuka, şirket anasözleşmesi ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan , yönetim kurulunun dürüst hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmediği halde bir kısım üyeler tekrar yönetim kuruluna seçilmiş olması bakımından ,fahiş miktarda belirlenen huzur hakkının örtülü kar aktarımı haline gelmesi, TTK m. 395 ve 396’da düzenlenen yönetim kurulu üyelerine ilişkin yasaklamaların genel kurul kararı ile kaldırılmasının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceğinden Genel Kurul Toplantısı’nda alınan 3,4,5,6,7,8 ve 9 numaralı gündem maddelerine ilişkin kararların TTK m. 445 ve devamı hükümleri uyarınca iptal edilmesi gerektiğini, davacı gibi dava dışı bir kısım pay sahipleri … ve … tarafından davalı şirketin genel kurulunda alınan kararlara itiraz ve muhalefet edildiğini , bu doğrultuda dava dışı pay sahipleri … ve … tarafından davalı şirketin genel kurullarında alınan kararların iptali talebi ile İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini , HMK Madde 166 aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir, şeklinde olduğunu , ilgili pay sahipleri tarafından İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan genel kurul iptali talepli davanın eldeki dava ile taraf ve konuları bakımından bağlantısı bulunduğundan davanın İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ettiklerini belirtmiş , davalı şirketin 2021 yılı Genel Kurul Toplantılarında hukuka, kanuna, usule, temel hukuk ilkelerine ve dürüstlük kuralına aykırı olarak alınan; 3, 4, 5, 6, 7 ,8 ve 9 numaralı kararlarının iptaline, dava konusu Genel Kurul kararlarının icra edilmesi halinde, davacı nezdinde telafisi imkânsız zararların doğacağı göz önünde tutularak, TTK m. 449 uyarınca ivedilikle dava konusu genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasına, davanın İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile bağlantısı bulunması nedeniyle HMK md. 166 uyarınca işbu dosyanın İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği 24/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde; davada davacının asıl davacılar ile birlikte hareket ediyor olup bu davayı açmasında hukuki menfaati bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, birleşen dava davacısı … ‘ in asıl dava davacıları ile şirkete ve yönetim kurulu üyelerine karşı kişisel husumetleri dolayısıyla Genel Kurul’da birlikte hareket ettiklerini, bu kapsamda muhalefet şerhlerini dahi harfi harfine aynı olacak şekilde tutanağa aldıklarını, davacının sergilemiş olduğu bu tutumun asıl dava davacısı ile birlikte hareket ettiği sonucunu ortaya çıkardığını, bu kapsamda asıl davada davacılardan … için dile getirilen bilgi edinme hakkı kısıtlanması gerektiğine dair açıklamaların davacı için de geçerli olduğunu, davacının, davalı şirketin 17.10.2022 tarihli 2021 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında bilgi edinme ve inceleme hakkı kapsamında yöneltilen soruların yanıtlanmadığını, dürüst hesap verme ilkesine riayet edilmediğinden bahisle genel kurulu ikince kez erteleme talebinde bulunduğunu, talebin genel kurulun yapılmasını engelleme amacına matuf kötü niyetli bir talep olduğunu, finansal tabloların müzakeresinin ikinci kez ertelenmesinin 6102 sayılı yasanın 420/2 maddesinde hükme bağlanmış olup”MADDE 420-(2) Azlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır.” şeklinde olduğunu, madde hükmünden de anlaşılacağı üzere finansal tabloların ikinci kez ertelenmesi ilgililer tarafından dürüst hesap verme ilkesi uyarınca cevap verilmemiş olması halinde olacağını, … Turizm Yatırım ve İşletme A.Ş. yönetim kurulu tarafından Genel Kurul öncesinde, sırasında ve devamında ”basiretli tacir” gibi davranarak her daim öncelikleri şirketin devamlılığı ve sürdürülebilirliği olmakla birlikte pay sahiplerinin şirket hakkında talepte bulundukları bilgi, belge ve ilgili dokümanlar şirket ile pay sahibi arasında menfaat çatışması ve şirket sırrı olmamak koşulu ile paylaşıldığı nitekim genel kurul toplantı tarihinden 15 gün önce gerekli belgeler, finansal ve mali tablolar ve diğer ilgili dökümanlar şirket merkezinde pay sahiplerinin inceleyebilmesi için hazır edildiği ancak pay sahibi davacının ne önceki genel kurul toplantılarında ne de iptal davası açtığı 17.10.2022 tarihli genel kurul toplantısından önce şirket merkezinde pay sahiplerinin incelemesi için sunulan finansal ve mali tablolar ve diğer ilgili dökümanları incelemek için talepte bulunmadığı gibi genel kurul toplantısından sonra da bilgi edinme ve inceleme hakkı kapsamında sözlü veya yazılı olarak davalı şirkete talebi olmadığını, hal böyle iken yalnızca Genel Kurul esnasında sözde bilgi edinme ve inceleme hakkı kapsamında bir takım teknik hususlar içeren sorular yöneltmesi ve bu sorulara verilen yanıtların dürüst hesap verme ilkesine aykırı olacağından bahisle 3. No’lu gündem maddesinin iptalini istemesinin salt iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, 2021 yılı Olağan Genel Kurulu Toplantısının 13.07.2022 tarihinde yapılmasının planlandığı ancak toplantı nisabı sağlanamaması nedeniyle 15.09.2022 tarihine ertelendiğini, 15.09.2022 tarihinde yapılan toplantının pay sahibi …’in vekilinin talebi doğrultusunda TTK 420/1 hükmü çerçevesinde tekrar ertelendiği ve 17.10.2022 tarihinde yapıldığını, 2021 yılı olağan Genel Kurulu toplantısının birden fazla kez ertelendiğini, tekrar ertelenmesi halinde ise gelecek yıllara ilişkin olarak yapılacak toplantıların birbiri ardına sarkması durumunu ortaya çıkaracağını, finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesinin herhangi bir amaca hizmet etmediği, bu hakkın pay sahibini koruyucu diğer haklar yanında işlevsizleştiği ve yalnızca şirket işleyişini bozmaya çalışan kötü niyetli pay sahipleri tarafından kullanıldığına ilişkin kanaatin Türk doktrinine de hakim olduğunu, dolayısıyla hukuki menfaati olmamakla birlikte davacının istemi üzerine toplantının tekrar ertelenmesinin davalı şirketin devamlılığı ve sürdürülebilirliği açısından negatif sonuçlar doğuracağını, bu kapsamda davacının da erteleme talebinin yalnızca şirket işleyişini bozmak amacına matuf olduğunu, davacının 17.10.2022 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında görüşülen ve müzakere sonucu kabul edilen finansal ve mali tablolar, bilançolar, borç hesabı ve şirketin önemli mal varlığı değerlerine dair sonuçlar çıkaramaya elverişli olmadığı ve söz konusu raporların detaylara yer verilmeksizin hazırlandığı iddiasıyla 2021 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısının 4. maddesine ilişkin oylamanın iptali talebinde bulunduğunu, iptal talebinde bulunulan finansal tablolar, mali tablolar ve şirket kayıtlarına dair açıklanan bilgiler kanunun aradığı şartlar ve ilgili yönetmelik hükümleri çerçevesinde dikkat ve özenle, objektif biçimde hazırlandığını, mahkemece yaptırılacak olan teknik bilirkişi incelemesi neticesinde her biri açığa çıkacak olsa da cevapsız bırakmamak adına davalı şirketin yıllık faaliyet raporları hakkında bir kısım hususları izah etmek gereği hasıl olduğunu, davalı şirket tarafından hazırlanan faaliyet raporu “Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik” gereği paydaşların anlamlandırabilmesi için mümkün olan en basit terimler kullanılarak ve tereddüde neden olabilecek belirsiz ifadelerden kaçınılarak hazırlanmış olup, genel bilgiler, yönetim organı üyeleri ile üst düzey yöneticilere sağlanan mali haklar, şirketin proje geliştirme çalışmaları, şirketin doğrudan veya dolaylı iştirakleri ve pay oranlarına ilişkin bilgiler, finansal durum ve diğer hususlar hakkında bilgiler içerecek şekilde olduğunu, düzenlenen faaliyet raporunun Yönetmeliğin 4.maddesi uyarınca şirketin ilgili hesap dönemine ait iş ve işlemlerin akışını, her yönüyle finansal durumunu, şirketin hak ve yararını gözetecek biçimde doğru, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde hazırlandığını, davacının, dava dilekçesinde hazırlanan ve paylaşılan denetçi raporunda yer alan mali kayıtların şirketin mali durumuna dair sonuçlar çıkarmaya elverişli olmadığını bu nedenlerle finansal tabloların Türk Muhasebe Standartlarına uygun hazırlanmadığını iddia ettiğini, finansal tabloların, geniş bir kullanıcı kitlesinin ekonomik kararlar almalarına yardımcı olduğunu, işletmenin finansal durumu, finansal performansı ve nakit akışları hakkında bilgi sağladığını, Türkiye Muhasebe Standartları finansal tabloları işletmenin finansal durumunu, finansal performansını ve nakit akışlarını gerçeğe uygun olarak sunan tablolar şeklinde tanımladığını, gerçeğe uygun sunuş ise; “işlemlerin sonuçlarının, diğer olayların ve koşulların kavramsal çerçevede belirtilen varlık, borç, gelir ve gider tanımlarına ve muhasebeleştirme kriterlerine sadık kalınarak sunulması” demekte olduğunu, TTK md. 515; “Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak ; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır.” şeklinde olduğu ve maddenin kendi içerisinde dört önemli ilkeyi içerdiği , bunların ” (a) yılsonu finansal tabloları Türkiye Muhasebe Standartlarına göre çıkarılır. (b) Finansal tablolardan şirketin malvarlığı, borçları, yükümlülükleri, öz kaynakları ve faaliyet sonuçları anlaşılmalıdır. (c) Finansal tablolar tam, anlaşılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun, şeffaf, güvenilir olmalıdır. (d) Şirketin durumunun resmini vermelidir; bu resim gerçeği dürüst ve aslına uygun olarak yansıtmalıdır. ” şeklinde olduğunu, davalı şirketin 2021 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı öncesinde şirketin hesapları, duran ve dönen malvarlıkları, mali tabloları ile şirket faaliyetlerine dair denetleme raporunun pay sahiplerinin incelemesine sunulduğunu, söz konusu raporların TTK md. 515 doğrultusunda şeffaf, güvenilir, gerçeği aynen ve aslına sadık surette yansıtacak biçimde Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun hazırlandığı , finansal tablolar, mali tablolar ve şirket kayıtlarına dair açıklanan bilgilerin Türkiye Muhasebe Standartlarının ilgili tebliğine uygun olarak işletme faaliyetleri ve ekonomik faaliyetler hakkında makul seviyede bilgisi olan, bilgileri dikkatle gözden geçiren ve analiz eden kullanıcılar için son derece açık ve anlaşılabilir nitelikte olduğunu, davacı tarafın anlamlandıramadığı hususların davalı şirketin hazırladığı raporlardan kaynaklanmamakta olup tebliğde de belirtildiği üzere bazen, bilgili ve dikkatli kullanıcıların dahi karmaşık ekonomik olaylara ilişkin bilgileri anlamak için bir danışmandan yardım alma ihtiyacı duyabileceğini, dolayısıyla davalı şirketin hazırladığı finansal tablolar, mali tablolar ve şirket kayıtları son derece açık, şeffaf ve güvenilir olup davacının hukuka aykırı talebinin reddinin gerektiğini, her ticaret ortaklığı gibi anonim ortaklığın nihai amacının kâr elde edip ortaklarına dağıtmak olduğunu, bu amacın anasözleşmelerde yer almayacağını, çeşitli kanunlardaki kişi birliklerini ayıran, “müşterek gaye” kıstasından ve “ortaklık” kavramından doğacağını, ortaklığın bütün organlarının bu nihai amaca uygun kararlar almak zorunda olduğunu, şirketin nihai amacının kâr elde edip ortaklara dağıtması esas olmakla birlikte anasözleşmeye konulacak hükümler yanında kanunda gösterilen nedenler bu genel ilkenin istisnalarını oluşturduğunu, bu istisnaların en önemlisi ve uygulamada da sıkça görülüp davaya konu uyuşmazlığa da konu olan TTK’nın 523/2. maddesindeki düzenleme olduğunu, anılan düzenleme gereğince genel kurulun, aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebileceğini, şirketin kar payı dağıtabilmesinin ön şartının kar elde etmesi olduğunu, bu amacın gerçekleşebilmesi için istikrar, tedbir, öngörü, yenilik, gelişim ve ilerleme unsurlarının bir arada olması gerektiğini, proje büyüklükleri, çeşitliliği, süresi ve başarıları göz önüne alındığında davalı şirketin tam anlamıyla “basiretli bir tacir” edasıyla hareket ettiğini, ortaklığın sürekli gelişimi ve paydaşlara düzenli kar dağıtımı sağlamak amacına uygun ve yararlı ise genel kurulca yasa ve ana sözleşmede öngörülen sınırı da aşar biçimde olağan dışı yedek akçe ayrılabildiğini, TTK’nın 452. maddesinde belirtilen müktesep haklardan olan kâr payı hakkı ile bu hakkın istisnasını oluşturan TTK’nın 523/2. fıkrası arasındaki hassas dengenin kurulmasının zorunlu olduğunu, 2021 Olağan Genel Kurul Toplantısı Tutanağı’nda yer alan 5. madde incelendiğinde davalı şirketin “kar payı dağıtmama” gerekçesinin açıkça anlaşıldığını, şirketin hali hazırda devam eden ve neredeyse tamamlanma aşamasına gelmiş, neredeyse tamamına ilişkin satış vaadi sözleşmesi imzalanmış olan ana projesinin bulunduğu alana ilişkin 1/1000 ölçekli imar planı İzmir Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … Esas sayılı dosyasında verilen karar ile iptal edildiği, bu davanın Danıştay nezdinde derdest olduğunu, ana projenin bulunduğu alana ilişkin bir imar planı bulunmadığını, bu nedenle inşaatın tamamlanamadığını, yapılara ilişkin iskan alınamadığı ve dava dışı 3. Kişilere taşınmazların teslim edilemediğini, bu durumun ise şirket açısından büyük bir mali risk taşıdığını, dolayısıyla şirket kârının şirket kasasında bulunan para anlamına gelmediğini, yatırımlarda kullanılmakta, bu yatırımlar sebebiyle şirketin kısa ve uzun vadeli banka kredilerinin söz konusu olabildiğini, bu bakımdan davalı şirketin karşılanamaz ve ortaklığın devamına engel boyuttaki zararlarla karşı karşıya kalmaması ve projelerinin sekteye uğramaması, davalı şirketin faaliyet gösterdiği sektörün genel gelişimi, ekonomik faaliyet ve amaçları ayrıca şirket işlemlerinin devamlı gelişmesi maksadıyla kar payı dağıtmak yerine açıklanan karın yedek akçeye ayrılmasında hukuken bir engel bulunmadığını, şirketin mevcut Yönetim Kurulu’nun ibrası, ibra kararının alınma usulü ve içeriğinin şirket ana sözleşmesine ve hukuka uygun olup Genel Kurul Toplantısının 6. Maddesinin iptali sonucunu doğuracak bir durumun söz konusu olmadığını, davacıların 6. Maddenin iptaline ilişkin ilk olarak; esas sözleşmeye göre ibra oylamasında karar nisabının esas sermayenin %70’i olduğunu, toplantıda ise bu nisabın sağlanamadığını belirttiklerini, esas sözleşmeye göre genel kurul toplantı ve karar nisabının %70 olduğunu, davacıların esas sözleşmedeki ifadeye göre kararın geçersiz olduğunu iddia etmiş bulunmakta ise de söz konusu esas sözleşme hükmünden anlaşılması gereken toplantı nisabının, esas sermayenin %70’i olduğunu, karar nisabının ise toplantıya katılan paydaşların sermaye miktarının %70’i olduğunu, şirketin kuruluşundan içinde bulunulan zaman zarfına kadar nisap miktarının bu şekilde uygulanageldiğini, bu esas sözleşme maddesinin otuz yılı aşkın süredir bu şekilde hayata geçtiğini, halihazırda söz konusu maddeye itiraz eden davacı pay sahiplerinin de bu vakte kadar bu şekilde karar aldığı ve bu duruma itiraz etmediğini, nitekim öncesinde bu usulle alınmış ve kendilerinin doğrudan katılmış olduğu genel kurul kararlarının da mevcut olduğunu, bu hususlar da göz önüne alındığında şu ana kadar alınan genel kurul kararlarına itiraz etmeyen, aksini iddiada bulunmayan davacıların işbu genel kurul kararının nisap gerekçesi ile iptalini istemesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacıların, 6. maddenin iptaline ilişkin ikinci olarak; pay sahibi … Strateji Pazarlama A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanının ve hakim pay sahibinin … olması, pay sahibi …’in …in oğlu olması sebebi ile; … Pazarlama A.Ş. ve …’in, TTK madde 436 gereğince, yönetim kurulunun ibrasında oy kullanamayacağını beyan ettikleri , anonim şirketlerde oy hakkından yoksunluğun TTK md. 436’da “(1) Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” şeklinde düzenlendiğini, TTK 436. maddesinin birinci fıkrasında, şirketin işleyişine ilişkin olarak genel bir oydan yoksunluk hali düzenlendiğini, bu hükme göre, işin, pay sahibinin bizzat kendisi, eşi, alt veya üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şirket ile anonim şirket arasında şahsi bir iş veya işlem yahut bir davanın olması halinde pay sahibinin oy hakkından yoksun olacağı ,maddenin ikinci fıkrasında ise yönetim kurulu üyelerinin ibralarında oy hakkından yoksunluk konusu özel olarak düzenlenmiş olup, oydan yoksun kişi olarak yalnızca yönetim kurulu üyelerinin kendisi sayıldığını, yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisine sahip kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy hakkından yoksun oldukları halde, birinci fıkrada sayılan yakınları nasıl ki yönetim kurulu üyesi seçiminde oy kullanabiliyorsa ibra kararında da oy kullanabileceği, bu hususta doktrindeki hakim görüşün de maddenin ilk fıkrasında belirtilen kişilerin yönetim kurulunun seçiminde oy kullanabildiği için ibrasında da oy kullanabilmesi şeklinde olduğu çünkü ibranın, pay sahibi ile şirket arasında şahsi bir iş veya işlem oluşturmayacağı gibi, yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasındaki hiçbir işin şahsi sayılamayacağını ve yönetim kurulu üyesinin şirket açısından üçüncü bir kişi olarak bulunmayacağı, ibra kararında oy hakkından yoksun olanların belli olduğunu ve ikinci fıkradaki düzenleme sınırı çizdiği için hükmü genişleterek birinci fıkradaki kişileri de kapsama almanın doğru olmadığını, kısacası, … Strateji A.Ş. ve …’in yönetim kurulunun ibrasında oy kullanmasında hiçbir hukuka aykırılık olmadığını, genel kurul karar nisabının toplantıya katılan sermayenin %70 olduğunu, bu gerekçelerle yönetim kurulu üyeleri için gerekli oyun sermaye değerinin ; toplantıya katılan toplam sermaye 12.350.000,00 TL , toplantıya katılan ve … için oy kullanabilecek sermaye miktarı 3.227.866,66 TL , (…) ,ibranın gerçekleşmesi için gerekli oy 2.259.506,66 TL olduğunu, toplantıda ibra için verilen olumlu oyun 2.432.266,66 TL olup …’nun ibrası geçerli olduğunu, toplantıya katılan ve … için oy kullanabilecek sermaye miktarı 3.227.866,66 TL, (… Strateji Planlama A.Ş., … Turizm İşletme Ticaret A.Ş., …, …, …, …) ,ibranın gerçekleşmesi için gerekli oy 2.259.506,66 TL, toplantıda ibra için verilen olumlu oy 2.432.266,66 TL olup …in ibrası geçerli olduğunu, toplantıya katılan ve … için oy kullanabilecek sermaye miktarı 3.227.866,66 TL ,(…) ibranın gerçekleşmesi için gerekli oy 2.259.506,66 TL, toplantıda ibra için verilen olumlu oy 2.432.266,66 TL olup …’nun ibrası geçerli olduğunu, toplantıya katılan ve… için oy kullanabilecek sermaye miktarı 3.227.866,66 TL , (… Strateji Planlama A.Ş., … Turizm İşletme Ticaret A.Ş., …, …, …, …) ibranın gerçekleşmesi için gerekli oy 2.259.506,66 TL, toplantıda ibra için verilen olumlu oy 2.432.266,66 TL olup …’ın ibrası geçerli olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte; bir an için finansal tabloların yeterince müzakere edilmediği ve bilgi alma hakkına gölge düşürüldüğü varsayılsa dahi, genel kurul gündeminde yönetim kurulu üyelerinin ibrası için ayrıca gündem maddesi bulunması sebebi ile yapılan ibra açık ibra olduğunu, bu sebeple ibranın geçerli olduğunu, nitekim, açık ibranın söz konusu olduğu hallerde ibra kararının bilançodan bağımsız olarak alınabildiği, finansal tabloların görüşülmesi ile açık ibra kararı arasında kanunda doğrudan bir bağlantı öngörülmediğini, açık ibra açısından eksiksiz ve doğru bir bilanço şartının da öngörülmediğini, bu sebeple, açık ibra kararı bilançoda yer alıp almadığına ve genel kurul bilgisine sunulmuş olup olmadığına bakılmaksızın her türlü bilgiyi, hatta usulsüz bilgileri de kapsadığını, ibra kararının bağımsız bir karar olduğunu, bilanço onaylanmasına rağmen ibra kararının verilmeyebileceği ya da ibra kararı alınmasına rağmen bilançonun onaylanmayabileceğini, genel kurul gündeminde madde bulunmak şartıyla her zaman açık ibra kararı verilebileceği dolayısıyla finansal tablolar görüşülmeden de ibra kararı verilebileceğini, davacı tarafın dilekçelerinde ”…Yönetim kurulu üyeleri kendilerine yöneltilen soruları yanıtlamaktan kaçınarak dürüst hesap verme yükümlülüğüne aykırı davrandıklarını, yönetim kurulu üyeliğinin gerektirdiği dikkat, özen ve çabayı gösteremeyeceklerini” belirterek bir kısım yönetim kurulu üyelerinin tekrar yönetim kuruluna seçildiği gündemin 7.maddesinin iptalini istediğini, iddiaların hukuki dayanaktan yoksun, sübjektif yoruma dayalı ifadeler içerdiğini, davacı tarafın bilgi edinme hakkı kapsamında yöneltmiş olduğu soruların yanıtlanmamış olduğunu ileri sürmüş olsa da, her hakkın sınırı olduğu gibi bilgi edinme hakkının da sınırı olduğunu, bilgi edinme hakkının genel kurul toplantısından önce, genel kurul toplantısı sırasında ve toplantıdan sonra dava yoluyla ileri sürülebilecek bir hak olduğu nitekim davalı şirketin 15.09.2022 ve 17.10.2022 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısından 15 gün önce gerekli belgeler, mali tablolar ve diğer ilgili dökümanları şirket merkezinde pay sahiplerinin inceleyebilmesi için hazır ettiği ancak ne davacı nezdinde ne de vekili aracılığıyla bilgi edinme hakkı kapsamında bilgi ve belge talep edilmediği gibi toplantı esnasında sorulan soruların teknik husus gerektirdiği için toplantı sonrasına bırakılmasına rağmen toplantı sonrasında da bilgi edinme hakkına ilişkin herhangi bir talepte bulunulmadığını, dolayısıyla sürekli olarak bilgi edinme hakkının gereği gibi yanıtlanmadığı bu nedenle dürüst hesap verme ilkesine aykırılığın söz konusu olduğu şeklindeki iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini, davacıların bilgi edinme hakkının ihlal edilmesi ve dürüst hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen bir kısım üyelerin tekrar yönetim kuruluna seçilmeleri sebebiyle Genel Kurul Toplantısının 7. maddesine ilişkin oylama sonucunu iptal edilmesi yönündeki söz konusu talebinin hukuki dayanaktan yoksun, tamamen yoruma dayalı bir istemden ibaret olduğunu, yönetim Kurulu üyelerinin seçiminin münhasıran Genel kurula izafe edilmiş bir hak olduğunu, yönetim kurulu üyeliğine seçilebilmek için kanunun aradığı tek şartın TTK md. 359’ uyarınca “Tam fiil ehliyeti’’ sahibi olmak olduğu, bu şarta istisnai nitelikte ilgili kanunun 363. maddesinde;”Yönetim kurulu üyelerinden birinin iflasına karar verilir veya ehliyeti kısıtlanır ya da bir üye üyelik için gerekli kanuni şartları yahut esas sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybederse, bu kişinin üyeliği, herhangi bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden sona erer.’’ denilerek Yönetim Kurulu üyesinin iflası, kısıtlanması, kanun ve esas sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybetmesi halinde üyelik sıfatının sona ereceğinin belirtildiği, görüldüğü üzere ne TTK’da ne de esas sözleşmede davacıların iddia ettiği şekilde “dürüst hesap verme yükümlülüğüne aykırı hareket etmenin yeniden seçilmeye engel oluşturacağına” dair yasal bir düzenleme bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte dürüst hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen yöneticilerin tekrar yönetim kuruluna seçilmemeleri gerektiğini bir an için kabul edecek olsak dahi, yönetim kurulu üyelerinin şirketi zararlandırıcı ve özvarlığı tehlikeye atan işlem ve eylemleri sebebiyle azillerinin mahkemeden istenmesinin mümkün olmadığını, davacılar nezdinde oluşan yeni yönetim kurulunun “yönetim kurulu üyeliğinin gerektirdiği dikkat, özen ve çabayı gösteremeyeceği” ne ilişkin kanaat genel beyanları ile büyük bir çelişki içinde olduğunu, dava dilekçesinin muhtelif kısımlarında tekraren ve ısrarla “… A.Ş.’nin daima büyüyen, kar elde eden, birçok prestijli projeleri yürüten bir şirket olduğu’’ vb. ifadeler kullandığı , hal böyle iken birçok başarılı ve prestijli projeyi yürüten, şirketin kar elde etmesini sağlayan eski yöneticilerin tekrar Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmelerinde herhangi bir engel bulunmadığının davalının ifadelerinden de anlaşıldığını, huzur hakkının, TTK’nın 394. maddesi ile düzenlenmiş bulunan, esas sözleşme veya genel kurul kararı ile belirlenen, şirketin yönetim kurulu üyelerine tanınmış mali bir hak olduğu, kanunun huzur hakkının belirlenmesi konusunda herhangi bir sınırlama getirmediğini, Yargıtay tarafından kabul edilen kriterler göz önüne alındığında genel kurulda ödenmesine karar verilen huzur hakkı miktarının fahiş olmadığının açık olduğu zira davalı şirketin bir önceki genel kurul toplantısında huzur hakkının yönetim kurulu başkanı için 25.000 TL, diğer yönetim kurulu üyeleri için 20.000 TL olarak belirlendiği ve ödemelerin bu şekilde gerçekleştirildiğini, genel kurul toplantısının yapıldığı 2022 yılı Ekim ayında TÜFE’nin %85.51, Yİ-ÜFE’nin %157.69 olduğunun, TÜİK tarafından açıklanan resmi verilerle sabit olduğunu, bu oranlar gözetilerek bir önceki yılın genel kurulunda belirlenen huzur hakkı ile bu seneki genel kurulda kararlaştırılan huzur hakkı karşılaştırıldığında, bir yılı aşkın bir sürenin ardından yönetim kurulu üyeleri için belirlenen 40.000 TL’lik huzur hakkının makul olduğunun ortada olduğunu, üstelik söz konusu ücret brüt olup, dürüstlük ilkesine aykırı veya fahiş olduğu ileri sürülemeyeceğini, şirketin mali ve finansal durumuna bakıldığında, takdir edilen huzur hakkı miktarının fazla olduğu şeklinde yorum yapılmasına sebebiyet verecek bir hususun söz konusu olmadığı ayrıca bu miktarın, örtülü kar dağıtımı olarak değerlendirilmeye elverişli bir tutar da olmadığı , TTK md. 395 ve 396 uyarınca yönetim kurulu üyeleri için öngörülen yasakların dürüstlük kuralına aykırı şekilde kaldırıldığı iddiasının hukuka aykırı olup genel kurul toplantısının 9. maddesinin iptaline yol açabilecek bir durumun söz konusu olmadığını, kanunun ilgili maddelere ilişkin lafzından da anlaşıldığı üzere, yönetim kurulu üyeleri, genel kurulun iznini alarak bu tür iş ve işlemleri gerçekleştirebildiğini, dolayısıyla bu yasağın mutlak bir yasak niteliğinde olmadığını, aksinin kararlaştırılabilmesinin mümkün olduğunu, genel kurul tarafından verilecek olan söz konusu iznin, önceden verilebileceği gibi sonradan onay şeklinde de olabileceğini, hatta bu onayın, açık veya örtülü şekilde verilmesinin de mümkün olduğunu, davacıların iddialarının yersiz olduğunu, davacıların iddia ettiği üzere TTK md. 395 ve 396 uyarınca genel kurulun yönetim kuruluna izin vermesi sırasında, oy yoksunluğu hali olduğu düşünülerek hesaplama yapılsa dahi göre kararın gerekli çoğunlukla alındığını, davacıların bu yöndeki iddialarının da mesnetsiz olduğunu, davalı şirketin 2021 yılı olağan genel kurul toplantısı’nda alınan kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına dair talebin hukuka uygun olmadığı ve reddinin gerektiğini, yürütmenin geri bırakılması teriminin, anonim ortaklık genel kurul kararlarının uygulanmasının bir süreliğine ertelenmesi anlamını taşıdığını, bu terimin TTK’nın 449. Maddesi’nde; “Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir.” şeklinde düzenlendiğini, dava dilekçesinde davacıların, TTK’nın 449. maddesi kapsamında bir yürütülmenin geri bırakılması kararı verilebilmesi için yönetim kurulu üyelerinin görüşüne itibar edilmemesi gerektiğini beyan etmiş olsa da Kanun’un 449. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşünün alınmasının bir seçimlik hak olmayıp zorunlu olduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesinde yer alan ihtiyati tedbir müessesesinin mevcut durumda yürütmenin geri bırakılması şeklinde cereyan etmekte olup mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkânsız hâle gelmesi gibi bir durumun da söz konusu olmadığı yine gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesini gerektiren bir halin de olmadığını, söz konusu davanın davacıların şirkete ve yönetim kurulu üyelerine karşı kişisel husumetleri dolayısıyla açılmış olup kanuna ve esas sözleşmeye uygun genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılması için hiçbir sebep bulunmadığını, aksine genel kurulda alınan kararların tedbiren durdurulması halinde şirketin devam eden iş ve işlemlerinin sekteye uğrayacağını, şirketin ticari hayatın gereklerine uygun hızda ve kapsamda karar alamayacağı ve şirket için telafisi mümkün olmayan zararların söz konusu olacağı nitekim eldeki dava kapsamında asıl dava davacılarının yürütmeyi durdurma taleplerinin hali hazırda mahkeme tarafından değerlendirildiğini, TTK’nun 449. maddesinde düzenlenen genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılmasına yönelik yasal şartların oluştuğunun belirlenemediği gerekçesiyle reddolunduğunu, bu aşamada birleşen dava davacısının talebinin de reddinin gerektiği belirtilerek, davanın reddine karar verilmesinin talep etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize UYAP üzerinden gönderdiği 28/04/2023 tarihli dilekçesinde; dosyadaki taleplerinden feragat ettiklerini belirtmiş , feragat doğrultusunda işlem yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 08/06/2023 tarihli duruşmadaki beyanında; feragati kabul ettiklerini belirtmiş, lehlerine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacı tarafça davalı şirketin 2021 yılı Genel Kurul Toplantılarında alınan 3, 4, 5, 6, 7 ,8 ve 9 numaralı kararlarının iptaline karar verilmesine yönelik olarak Mahkememize dava açıldığı, davacı vekilinin Mahkememize UYAP üzerinden gönderdiği 28/04/2023 tarihli dilekçesi ile açtığı davadan feragat ettiği, feragatın davaya son veren taraf işlemlerinden olduğu, davacı vekilinin vekaletnamesinin incelemesinde davadan feragat yetkisinin bulunduğu incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış, vaki feragate binaen davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Vaki Feragate binaen davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 119,93 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 39,23 TL harcın davacıdan alınmasına,
3-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar tarafların yokluğunda açıkça okunup anlatıldı.12/06/2023
Başkan …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Katip …
E-imzalı