Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/289 E. 2023/491 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/289 Esas
KARAR NO : 2023/491
DAVA :Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/04/2023
KARAR TARİHİ : 16/06/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket yetkilisi … ve davalı … …nin ortakları iken, davalı … şirket hissesini …’e devrettiği, şirket ortaklarından davalı … şirkette sahip olduğu hissesinin tamamını şirket ortağı …’e nominal değeri üzerinden devir ederek şirket ortaklığından ayrıldığı, şirket pay devrinin Ticaret sicil gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girdiği, iş bu devir işlemi yapılırken devir tarihinden sonra doğacak tüm aktif ve pasifleri ile birlikte sorumluluğun hisseyi devir alan tarafta olacağı, devir tarihinden önceki aktif ve pasiflerin ise aksi kararlaştırılmadıkça tarafların müştereken ve müteselsilen olmak üzere hisse payları oranında sorumlu olacaklarının gerek mevzuat hükmü gerekse yargı içtihatları ile de sabit olduğu, hisse payını devreden davacı ile devralan müvekkili arasında kamu borcundan doğan sorumluluğa ilişkin herhangi bir sözleşme yapılmadığı, bu durumda payı devredenin veya devralanın birbirine rücu imkânının, müteselsil borçluluk esaslarına göre çözülmesi gerektiği, fazlaya dair hakları ile başkaca dava haklarının saklı tutularak davanın kabulüne, müvekkili tarafından ödenen vergi borcunun şimdilik 5.000,00 TL sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının belirsiz alacak davası olarak talep edilmesinde hukuki bir menfaat bulunmadığı, Ankara Vergi Dairesi tarafından söz konusu …. Dekorasyon Temizlik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine karşı başlatılmış herhangi bir icra takibi bulunmadığı, buna rağmen söz konusu ödemelerin davacı tarafça yapıldığı iddiasının anlaşılamadığı, ödendiği iddia olunan kamu alacaklarının 2015-2016-2017 ve 2019 yıllarına ait olduğu, kaldı ki şirket payını devralan ortağın ödemiş olduğu kamu borcunun payı devreden ortaktan talep hakkına sahip olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, davacı şirket tarafından ödenen kamu alacaklarının şirketin eski ortak ve yetkilisi olan davalıdan rücuen tahsili talebine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir Vergi Dairesinin 10/04/2023 tarihli yazısı ve eki,
-Çankaya Vergi Dairesinin 07/06/2023 tarihli yazısı ve eki,
-Yeğenbey Vergi Dairesinin 13/04/2023tarihli yazısı ve eki,
-Kemeraltı Vergi Dairesinin 13/04/2023 tarihli yazısı ve eki,
-Ankara Vergi Dairesinin 17/04/2023 tarihli yazısı ve eki,
-Mithatpaşa Vergi Dairesinin 18/04/2023 tarihli yazısı ve eki.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Taraf sıfatı, diğer bütün maddi hukuk sorunlarında olduğu gibi, dava şartı değildir. Taraf sıfatının (davacı bakımından, aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (defi değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da, ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir (Kuru/Arslan Yılmaz, s. 234- 237).
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, … ve davalının davacı şirketin ortakları olduğu, davalının şirketteki hisselerini diğer ortak İsmail’e devrederek ortaklıktan ayrıldığı, devir tarihinden sonra doğacak tüm aktif ve pasiflerle birlikte sorumluğunun devralan ortak İsmail’e geçtiği, devir tarihinden önceki aktif ve pasiflerden ise devreden ve devralanın müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, pay devri sırasında davalı ile payı devralan arasında kamu borçlarından sorumluluğa ilişkin herhangi bir sözleşme yapılmadığı, bu durumda ilgili mevzuat hükümlerine göre payı devreden ve payı devralanın birbirine rücu imkanı bulunduğu, davalının kamu borçlarından yarı oranında sorumlu olduğu, ortak İsmail tarafından kamu borçlarının bir kısmının ödendiği, kalan kısmının da ödenmeye devam edildiği, davalıdan bu ödeme talep edildiği halde davalının rücu talebini kabul etmediği, davalının sorumlu olduğu iddiası ile eldeki davayı ikame ettiği, davalının ise davacı şirket aleyhinde başlatılan herhangi bir takip bulunmadığı, davacının kötüniyetli olduğu, borçlu olmadığını savunduğu, taraflar arasında davacı şirketin kamu borçlarından davalının ortak sıfatı ile sorumlu olup olmadığı, davacının davalıdan talepte bulunup bulunamayacağı hususlarında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır.
İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarının incelenmesinde, davacı şirketin güncel durumda tek ortaklı limited şirketi olduğu, şirketin tek ortak ve yetkilisinin … olduğu, davalının şirketteki hisselerini 07/11/2019 tarihinde davacı şirketin yetkilisi olan dava dışı …’e devrettiği, davalının 25/11/2013-22/01/2020 tarihleri arasında davacı şirketin hali hazırda müdürlüğünü üstlenen dava dışı … ile birlikte yürüttüğü ve 22/01/2020 tarihi itibariyle müdürlük görevinin de sona erdiği anlaşılmıştır.
Dosyaya kazandırılan bilgi ve belgelere göre davacı şirketin kamu borçlarının bulunduğu, bu borçların bir kısmının ödendiği, bakiye kısmının ise halen devam ettiği, ödemelerin kimin tarafından yapıldığının tespit edilemediği, Ankara Vergi Dairesinin 07/06/2023 tarihli cevabı yazısına göre dava dışı … ile davalının söz konusu kamu borçlarından sorumlu olduğu, şirket dışında kişilerden yapılan herhangi bir tahsilat olmadığı görülmüştür.
Davacı şirket eldeki davada davalının şirketteki hisselerini diğer ortağa devrettiği, ortaklıktan ayrıldığını, şirketin tek ortaklı limited şirkete döndüğünü, davalının şirket ortak ve yetkilisi olduğu döneme ait kamu borçlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı ikame etmiş ise de limited şirketlerin 4721 sayılı TMK ve 6102 sayılı TTK uyarınca tüzel kişi tacir oldukları, bu yapıları itibariyle üçüncü kişilere karşı tüm mal varlıkları ile sorumlu oldukları, limited şirket ortak ve yetkililerinin şirketin borçlarından sorumluluklarının ise istisnai durum olduğu, bu istisnai durumlardan birinin de 6183 sayılı Yasanın 35.maddesi olduğu, bu maddeye göre limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olduğu, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde payı devreden ile devralan şahısların devir öncesine ait kamu alacaklarından müteselsilen sorumlu oldukları, kendisi aleyhinde kamu alacağından ötürü takip yapılması ve kendisinden tahsilat yapılması durumunda ödeme yapan ortağın yapmış olduğu ödemeyi öncelikle lehine ödeme yaptığı şirketten talep edebileceği, şirketin aciz halinde olması halinde ise ilgili dönem ortak ve yetkililerine sermaye payları oranında rücu edebileceği, şirket tarafından bizzat yapılan ödemelerin ortaktan talep edilemeyeceği, somut olayda dava dilekçesindeki iddia ve anlatıma göre davacı şirketin kamu borçlarının eski ve mevcut ortak ve yetkili olan dava dışı … tarafından ödendiği, davacı şirketin mevcut ortak ve yetkilisi tarafından yapılan bu ödemenin yarısını eski ortak ve yetkili sıfatı ile davalıdan talep ettiği, talebin bu niteliğine göre ödeme kimin tarafından yapılmış ise bu kişi tarafından talep edilebileceği, davacı şirketin 6183 sayılı Yasanın 35.maddesine istinaden davalıdan talepte bulunamayacağı, talepte bulunma hakkının mevcut ortak ve yetkiliye ait olduğu, dosya kapsamı ve dava tarihi itibariyle davacı şirketin dava konusu uyuşmazlıkta aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı, sıfat yokluğunun hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla davanın aktif husumet yokluğundan reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer OLMADIĞINA,
3-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. maddesi uyarınca takdir edilen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
6-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun … sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 3.120,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.16/06/2023
Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı