Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/262 Esas
KARAR NO : 2023/480
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 28/03/2023
KARAR TARİHİ : 15/06/2023
Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesiye özetle : davalı belediyenin işleteni olduğu, diğer davalı …. sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile 27.05.2022 tarihinde seyir halindeyken müvekkili şirket tarafından kasko sigortalı … plakalı araca kusurlu şekilde çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, müvekkili şirket tarafından sigortalısına toplamda 346.059,02 TL ödeme yapıldığı, bu nedenle davalılar hakkında icra takibi başlatıldığı, ancak davalıların itirazı nedeniyle takibin durduğundan bahisle davalıların itirazının iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : 1-Davalı … dilekçesiyle; müvekkilinin tacir olmadığı, bu nedenle iş bu davaya bakmakla görevli mahkemelerin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu, ayrıca müvekkiline atfedilen kusurun kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalı … Başkanlığı vekili cevap dilekçesiyle; iş bu davaya bakmakla görevli mahkemelerin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu, bu nedenle davanın usulden reddinin gerektiği, davacı tarafça talep edilen hasar bedeli talebinin fahiş olduğu, ayrıca ortada muaccel bir alacak olmadığı için icra inkar tazminatı taleplerinin de haksız olduğundan bahisle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava ; sigorta poliçesi kapsamında dava dışı sigortalısına ödeme yapan davacı sigorta şirketinin ödediği sigorta tazminatının 6102 Sayılı TTK’nın 1472.maddesine göre rücuen tahsili için davacı tarafça davalılar hakkında başlatılan icra takibine vaki davalılarının itirazının iptali istemine ilişkindir.
03.07.1944 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay içtihadı birleştirme kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılmaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusudur.” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirilmesi yapılırken davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekmektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesini değiştiren ve 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 Sayılı yasanın 2.maddesi ile “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usül hükümleri uygulanır ” şeklindeki düzenleme ile , artık 01/07/2012 tarihinden sonra açılacak davalarda sözü edilen iki mahkeme arasındaki ilişki görev ilişkisi olup , görevin 6100 Sayılı HMK’nun 137,138 maddeleri gereğince dava şartları arasında sayılmış olması nedeniyle, mahkemenin görevli olup olmadığı yargılamanın her hal ve safhasında talep üzerine veya mahkemece re’sen incelenip gözetilmesi gerekmektedir.
Bir davanın veya işin Asliye Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için ; her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan bir uyuşmazlık olması veya uyuşmazlığın 6102 Sayılı T.T.K.’da düzenlenen hususlardan doğan bir uyuşmazlık olması veya TTK’nun 4.maddesinde( b-c-d-e-f) sayılan dava veya işlerden bulunması, yahut özel bir yasal düzenleme ile davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2016/10789 Esas, 2016/8226 Karar ve 18.10.2016 tarihli kararında belirtildiği üzere ; Mülga 6762 Sayılı TTK’nun 1463.maddesine göre ; Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde karalaştırılmıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/12362 Sayılı Bakanlar Kurul’u Kararında esnaf-tacir ayrımının nasıl yapılacağı belirlenmiş olup, 6103 Sayılı TTK’nun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10.maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 Sayılı TTK’nun 11.maddesinin 2.fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi sureti ile yapılması gerecektir.
Dosyada bir sureti mevcut bulunan davaya konu Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesinin incelenmesinden sigortalının dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti. olduğu, sigortalı aracın ise ticari araç olduğu görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalı …. ticaret sicil kaydı var ise gönderilmesi istenilmiş olup, İzmir Ticaret Sicil’den gelen cevabi yazıda davalının şahsi ticaret sicil kaydının bulunmadığı bildirilmiştir. Yine mahkememizde yapılan yargılama sırasında davalı …. tacir olup olmadığının tespiti açısından ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmış olup, davalı ile ilgili olarak Gaziemir Vergi Dairesi’nden gelen 12.06.2023 tarihli cevabi yazıda davalının 07.01.2014-31.01.2015 tarihleri arasında minibüs ve dolmuş ile yapılan şehir içi ve banliyö yolcu taşımacılığı faaliyeti sebebiyle diğer ücretli olarak mükellefiyet kaydının bulunduğu, defter tutma ve beyanname verme zorunluluğunun bulunmadığı bildirilmiş olup, davalı …. tacir olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca diğer davalı …. Başkanlığı olduğundan bu davalının da tacir olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen içtihadı birleştirme kararına göre sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirilmesi yapılırken davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilenler arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekmektedir. Bu kapsamda iş bu davanın haksız fiilden kaynaklı tazminat davası olduğu görülmüştür.
Bu nedenle davacı sigorta şirketinin halefiyete dayalı olarak açmış olduğu iş bu rücuen tazminat davası sigorta poliçesinden kaynaklı bir dava olmayıp, iş bu dava aynen dava dışı sigortalının sorumlu kişilere karşı açmış olduğu bir dava gibi olduğundan, halefiyete dayalı olarak davacı sigorta şirketi tarafından açılan iş bu davada dava dışı sigortalı her ne kadar şirket ve sigortalı araçta ticari araç olsa da davalıların her ikisininde tacir olmadığı anlaşılmakla dava konusu uyuşmazlığın TTK.’nun 4.maddesi gereğince ticari dava niteliğinde bulunmadığı, ayrıca işbu davanın TTK 4. Maddesinde münhasıran sayılan mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı anlaşılmakla, bu itibarla davanın; ticari bir dava olmaması nedeniyle davaya bakma görevinin mahkememize ait olmayıp, genel hükümlere göre çözülmesi gereken dava olması nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu düşünülmekle, mahkememizin iş davada görevli olmaması nedeniyle davanın usulden reddine, görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verme gereği doğmuştur.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle:
İş bu davada mahkememiz görevli bulunmadığından davanın usulden REDDİNE,
Görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
HMK 20.maddesi gereğince, iş bu karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde talepte bulunulması halinde dosyanın İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Harç ve yargılama giderlerlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 15/06/2023
Katip …
e-imza
Hakim …
e-imza