Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/261 E. 2023/497 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/261
KARAR NO : 2023/497
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 28/03/2023
KARAR TARİHİ : 16/06/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı İzmir Büyükşehir Belediyesinin işleteni olduğu ve diğer davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile 06.06.2022 tarihinde, müvekkili şirket tarafından … no lu genişletilmiş kasko sigortası poliçesi ile sigortalanan … plakalı araca kusurlu şekilde çarparak trafik kazası meydana geldiği, kaza nedeniyle sigortalı araçta maddi hasar meydana geldiği, kaza sonrasında sigortalı araçta yapılan ekspertiz çalışması ve hasar dosyası kapsamında araçta 140.000,00 TL hasar meydana geldiğinin tespit edildiği, anılan bedel müvekkili şirket tarafından 07.09.2022 tarihinde ödendiği, davacı şirket hasar bedelini ödemekle mukavele şartlarına ve Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümlerine göre sigortalısının yerine kaim olduğu ve sigortalının zarara sebebiyet verelen aleyhine mevcut her türlü talep ve dava haklarının davacı müvekkil şirkete intikal edildiği, araçta meydana gelen 50.000 TL hasar bedelinin karşı aracın trafik sigortacısı tarafından ödendiği, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 90.000,00 TL hasar bedelinin ödeme tarihinden itibaren işlemiş avans faizi ile tahsili için davalılar aleyhinde icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu beyan ederek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf, Belediye aleyhine İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 7 örnek icra takibini yönelterek trafik kazasından kaynaklanan hasar alacağı iddiasıyla toplam 95.260,00-TL’nin faiz ve icra giderleri ile tahsilini talep ettiği, yapılan takibe taraflarınca 09.02.2023 tarihinde itiraz edildiği, kazanın meydana gelmesinde belediyenin kusuru bulunmadığı, Taraflarının yokluğunda düzenlenen kaza tespit tutanağında tüm sorumluluk … plakalı araç sürücüsü olan diğer davalı …’ya yükletildiği, oysaki kazanın oluş şekli ve kaza sonrası olay yerinde çekilen fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere tüm sorumluluğun tek bir tarafa yükletilmesi haksız olup hakkaniyet içermediği, öyle ki, öncelikle davacı araç sürücüsünün kaza anındaki hızı bilinmemekle birlikte, hızının olması gerektiğinden çok daha fazla olduğu ise kuvvetle muhtemel olduğu, aksi durumda kazanın meydana geldiği yolunda oldukça geniş olduğu göz önüne alındığında davacı araç sürücüsü gerekli manevrayı yapıp kazanın oluşumunu da engelleyebilecek olduğu, … plakalı davacı araç sürücüsü 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 52 maddesindeki ”Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak zorundadırlar.” kuralına aykırı hareket ettiği, bu sebeple davacı araç sürücüsünün dikkatsiz davranışları ve kurallara aykırı hareket etmesi karşısında tüm sorumluluğun … plaka numaralı araç sürücüsüne yükletilmesi uygun olmayacağı, kazanın oluşumunda … plakalı davacı araç sürücüsün kusur ve sorumluluğun bulunduğu açık olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hamdi Erbala vekili cevap dilekçesinde özetle; Eldeki davada, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına hasar bedeli ödemesi yapıldığı, davacı şirket TTK M.1472 hükmü uyarınca sigortalısının haklarına haleftir ve dava haksız fiile dayandığı, sigortacının sorumlu olduğu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığı, bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamayacağı, davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, kusur itirazları saklı kalmak kaydıyla, davacı yan tarafından müvekkilin rücuen ödemesi talep edilen hasar bedeli fahiş olduğu, meydana gelen kaza göz önüne alındığında ortaya çıkan hasarın daha uygun fiyata onarılması mümkün olacağı, meydana gelen hasarın bilirkişi marifetiyle belirlenmesi ve bu doğrultuda karar verilmesi gerektiği, tarafların kusur durumları, araçta meydana gelen hasar, bilirkişi incelemesi ile hesaplanacağı, bu nedenle davacının, yapılacak bu incelemeler öncesi likit bir alacağı olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği, davacı yanın talep ettiği alacaklara avans faizi işletilmesi hukuken mümkün olmadığı, dava konusu tazminat talebi haksız fiile dayanmakta olup haksız fiilden doğan ilişkiler Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmediğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde;… plakalı araç ile … plakalı araçlar arasında trafik kazası meydana geldiği, davacı şirket … plaka sayılı aracın Zorunlu Mali Mesuliyet sigortacısı olduğu, davacı sigorta şirketinin kaza neticesinde 140.000,00 TL ödeme yapıldığı, davacı şirket sigortalısının yerine kaim olduğu ve karşı tarafa yönelik dava açma haklarının kendisine intikal ettiği, davalılar aleyhinde icra takibi başlattığı ve davalılar tarafından takibe itiraz edilerek takibin durduğu, akabinde davalılar aleyhinde huzurdaki davayı ikame ettiği, davanın yasal dayanaklarının davanın halefiyete dayalı olarak açıldığı hususu göz önüne alınarak TBK da düzenlenen haksız fiil hükümleri olduğu dolayısıyla mutlak ticari davanın söz konusu olmadığı, uyuşmazlığın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için, yasanın açık hükmü gereği uyuşmazlığın her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanması gerektiği, her iki davalınında tacir sıfatına haiz olmadıkları, yine 6102 sayılı yasanın 4/1 maddesi gereği uyuşmazlığı tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan da olmadığı anlaşılmakla, işbu davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, 6102 sayılı yasanın göreve ilişkin sınırı çizerken ticari iş kavramından hareket etmediği, ticari işletme kavramından hareket edildiği, somut olayda görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemeleri olması sebebi ile görevsizlik kararı verilerek davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
3-Görevli mahkemenin İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca talep edilmesi halinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, aksi takdirde ek bir karar ile davanın açılmamış sayılmasına dair karar oluşturulmasına,
5-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, 6100 sayılı yasanın 343. ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize yahut mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile istinaf yasa yolu açık olmak üzere Davalı Hamdi Erbala ve Davalı İzmir BŞB vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/06/2023
Katip…
e-imzalıdır

Hakim…
e-imzalıdır