Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/86 E. 2022/552 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/86
KARAR NO : 2022/552

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 08/02/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nın … tarihinde İzmir İli, … İlçesi, … Caddesinden yaya olarak karşıdan karşıya geçerken sürücüsü ve maliki … olan … plakalı aracın kendisine çarptığını müvekkilinin beyin hasarı ve kemik kırığı olacak şekilde ağır yaralandığını, konuyla ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından …/… soruşturma numaralı dosyadan yürütülen soruşturma sonucunda … hakkında taksirle yaralama suçundan iddianame tanzim edildiğini ve İzmir … Asliye Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açıldığını, neticeten İzmir … Asliye Ceza Mahkemesi, …/… Esas – …/… Karar sayılı ilamı ile …’ın cezalandırılmasına karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, kesinleşmiş bu karara göre … plakalı araç sürücüsünün kazada kusurlu olduğunu, kaza tarihi itibariyle kazaya karışan … plakalı aracın, ZMMS Poliçesinin davalı … Sigorta A.Ş. tarafından düzenlendiğini belirterek müvekkili …’nın geçici iş göremezlik zararı için 100,00 TL, sürekli iş göremezlik zararı için 100,00 TL olmak üzere toplam 200,00 TL’nin davalının temerrüt tarihi olan 20.12.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğunu, … plaka sayılı aracın davalı … Sigorta A.Ş. nezdinde … numaralı Zorunlu Trafik sigortası ile sigortalı olduğunu, kaza tespit tutanağı ve ceza dosyası içerisinde yer alan kusur raporunda sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu sabit olduğundan bu kapsamda müvekkil şirketin davacıya karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, kusura ilişkin olarak davacının öncelikle araç sürücüsünün kusurunu kanıtlamak zorunda olduğunu, davacının iddia ettiği kalıcı sakatlığının tespiti için rapor alınması halinde, hazırlanacak raporda trafik sigortası genel şartları gereği özürtülük oranının dikkate alınması ve yönetmeliğe uygun olarak tanzim edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatından davalı şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, bu hususta sorumluluğun tamamen SGK’ya ait olduğunu, davacının gelir durumunu somut belgelerle ispat etmesi, gelir durumuna ilişkin olarak somut belge ve delil sunulamaması halinde yasal asgari ücret esas alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olduğunu, davalı şirkete karşı geçerli bir başvuru bulunmadığından temerrüt gerçekleşmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, 6098 Sayılı TBK’nın 71 ve 2918 Sayılı KTK’nın 85 ve devamı maddeleri kapsamında açılan motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan maddi (geçici iş göremezlik, kalıcı iş göremezlik ) tazminat isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir .. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyası,
-… Sigorta A.Ş nin 21/02/2022 tarihli yazısı ve eki,
-İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinin … tarihli yazısı ve eki
tedavi belgeleri,
-Türkiye Noterler Birliğinin 01/03/2022 tarihli yazısı ve eki,
-İzmir SGK’nın … tarihli yazısı,
-Bilirkişi …’in 30/05/2022 tarihli raporu,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Sorumluluk hukukunun amacı, zarar görenin uğramış olduğu gerçek zararı gidermek, kaybolan bir değerin yerine, nitelik veya nicelikçe benzer bir değer koymaktır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin takdirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
TBK’nın 54. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ile tedavi giderleri de bu zarar türleri arasında yer almaktadır.
Bedensel zarara uğrayan kimse, çalışma gücünü sürekli veya geçici olarak yitirmesinden ve ileride edineceği kazançtan yoksun kalmasından doğan zarar ile bütün giderlerini isteyebilir. Çalışamamaktan kaynaklanan zarar ise geçici iş göremezlik nedeniyle olabileceği gibi; sürekli iş göremezlik biçiminde de olabilir. Geçici iş göremezlik zararı, zararı görenin yaptığı iş ve gelir durumu itibariyle iyileşme süresinde elde edemediği kazançtan ibarettir. Sürekli iş göremezlik zararı ise beden gücü kaybına uğrayan kişinin, zarar görmeden önce yapmakta olduğu iş için daha fazla bir güç (efor) harcaması nedeniyle doğan zarardır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281 inci maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden ek rapor alabileceği, ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu, aynı zamanda taraf ve Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Öte yandan; TBK’nın 74 üncü maddesi uyarınca; “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” şeklindeki bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Başka bir deyişle, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını belirleyen ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/11/2020 tarihli ve 2012/17-2112 E. – 2020/850 K. sayılı kararı).
Yukarıda yapılan açıklamalar ve dosya kapsamında toplanan tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; … tarihinde … plakalı aracın yaya olan davacıya çarpması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, davacının iş bu kaza nedeniyle yaralandığından bahisle sürekli iş göremezlik ile geçici iş göremezlik zararı olduğu iddiası ile … plakalı aracın zmms sigortacısı olan davalıdan iş bu dava ile maddi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.
Davacı ile davalı sigorta sürücülerinin ve üçüncü kişilerin dava konusu kazada kusur durumlarının belirlenmesi için mahkememizce dosyanın trafik bilirkişiye tevdi edildiği, 30/05/2022 tarihli kusur raporunda davacının kazanın oluşumuna tamamen hatası ile etken olduğu, davalı sigorta sürücüsünün kazanın oluşumuna atfedilecek herhangi bir kusurunun olmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Dava konusu olaya ilişkin yürütülen ceza yargılamasında davacının şikayeti üzerine soruşturmaya başlanıldığı, davalı sigorta sürücüsü aleyhinde taksitle yaralama suçundan dava açıldığı, davanın İzmir … Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas sırasına kaydedildiği, mahkemece yargılama aşamasında keşif yapılarak bilirkişiden rapor alındığı, alınan 23/06/2017 tarihli raporda müşteki davacı …”nın asli ve tam kusurlu, davalı sigorta sürücüsünün ise kusursuz olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, yine müştekinin itirazı üzerine anılan mahkemece İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alındığı, alınan bu …tarihli raporda da aynı görüş ve kanaatlerin bildirildiği, mahkemece bu raporlar esas alınarak 21/08/2016 tarih ve …/… esas, …/… karar sayılı ilam ile davalı sigorta sürücüsü hakkında beraat kararı verildiği, bu karara karşı müşteki davacının istinaf kanun yoluna başvurduğu, bu başvuru neticesinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin 16/04/2020 tarih ve …/… esas, …/… karar sayılı ilamı ile “…… günü saat …:… sıralarında sanık sürücü … idaresindeki … plakalı otomobil ile …. istikametinden … istikametine doğru …. üzerinde sol şeritte seyir halindeyken … m geçtiği esnada aracının ön kısımlarıyla, solunda bulunan orta refüjden başlayarak karşıdan karşıya geçmekte olan mağdur yaya …’ya çarpması sonucu olayın meydana geldiği, kaza tespit tutanağına göre aracın çarpmadan sonra 45 m ileride durduğu, anlaşılmakla mahal şartları dikkate alındığında sanığın hızını mahal şartlarına göre ayarlamadığı bu nedenle tali kusurlu olduğu gözetilerek mahkumiyeti yerine beraatine, karar verilmesi…” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verildiği, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiği, mahkemece yeniden yapılan yargılamada uzlaşma işlemlerinin olumsuz neticelenmesi neticesinde yeniden rapor alınmaksızın istinaf ilamı doğrultusunda davalı sigorta sürücüsünün tali kusurlu kabul edilerek adli para cezası ile cezalandırılmasına kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı meydana gelen kazada davalı sigorta sürücüsünün kusurlu olduğunu, davalı sigorta sürücüsünün kusuru neticesinde yaralandığını, zarara uğradığını ve bu durumun ceza mahkemesi ilamı ile sabit olduğunu ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuş ise de mahkememizce alınan kusur raporu ile ceza mahkemesince alınan kusur raporlarında davalı sigorta sürücüsüne herhangi bir kusur atfedilmediği, davaya konu kazanın meydana geldiği mahallin İzmir ili, … ilçesi, … Caddesi, … … istikameti, … yakınında olduğu, kaza tarihinde karayolunun bölünmüş yol olduğu, karşılıklı gidiş ve geliş istikametlerinde yolun 3 ayrı şeride bölünmüş olduğu, ayrıca yolda orta refüj bulunduğu, kazanın meydana geldiği yerin yaya geçidi olmadığı, her ne kadar davacı vekili mahkememizin ceza mahkemesinin ilamı ile bağlı olduğunu ileri sürmüş ise de somut olayda kaza tespit tutanağındaki tespitler dışında ceza mahkemesinin herhangi bir maddi olgu tespitinin bulunmadığı, ceza mahkemesince davalı sigorta sürücüsünün kaza mahallinden 45 metre sonra durabildiği gerekçesi ile davalı sigorta sürücüsü tali kusurlu olarak değerlendirilmiş ise de kazanın 3 şeritli yolun sol şeridinde meydana geldiği, mahkememizce alınan 30/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda saptandığı üzere davaya konu kazanın meydana geldiği mahalde hız sınırının saatte 70 km olduğu, 2918 sayılı KTK’ya göre hız sınırlamasında %10 tolerans bulunduğu, bilimsel olarak 70 km hızla hareket edildiğinde durma mesafesinin 46.7 metre olduğu, bu halde kazanın meydana geldiği gün, saat ve konum itibariyle sol şeritte bulunan davalı sigorta sürücüsünün 45 metre sonra trafik güvenliğini de dikkate alınarak en sağ şeritte durmasının başlı başına tali kusur olarak değerlendirilemeyeceği, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ilişkin kararının hukuk hakimini bağlamayacağı, bu halde mahkememizin ceza mahkemesinin kararı ile kusura ilişkin değerlendirmesi ile bağlı olduğundan bahsedilemeyeceği, davacı yaya …’nın olay mahallinde yaya olarak karşıdan karşıya geçişi öncesinde ve sırasında yol üzerinde kendi can güvenliği açısından taşıt yolu üzerinde seyir halindeki araçların hızlarına-mesafelerine ilişkin gerekli-yeterli kontrolleri yapmadığı, ilk geçiş hakkını taşıt yolu üzerinde seyir halinde olan ve yaklaşan davalı sigortalı aracına vermesi hususlarına riayet etmediği, kontrolsüz biçimde yola girerek davalı aracının çarpmasına maruz kaldığı ve meydana gelen kazada tam ve asli kusurlu olduğu vicdani kanaatiyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç ALINMASINA YER OLMADIĞINA,
3-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2 maddesi uyarınca 200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
6-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun …/… sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
7-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir … ASCM’nin …/… esas sayılı dosyasının mercine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2022

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA