Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/752 E. 2023/191 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/752 Esas
KARAR NO : 2023/191

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/09/2022
KARAR TARİHİ : 15/03/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin … ilçesine bulunan … abone nolu elektrik tesisatları kapsamında müvekkili şirketten indirimli elektrik temin etmek üzere, yüksek tüketimli müşterilere yönelik ikili anlaşma imzaladığını, müvekkili şirketin sözleşmeye uygun olarak elektrik tedarik etmiş olmasına rağmen, davalı tarafça elektrik tüketim faturalarını ödemediğini, davalı tarafın borçlarını ödememesi üzerine, alacakların tahsilinin sağlamak amacıyla,15/03/2022 tarihinde davalı hakkında Merkezi Takip Sistemi … esas sayılı dosyası icra takibi başlatıldığını, ayrıca davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle feshedilmesi nedeniyle, davalı tarafa sözleşme’nin 10.11. Maddesi kapsamında 48.020,84 TL tutarlı cezai bedel faturası tahakkuk ettirildiğini, davalının cezai bedel faturasını vadesi içinde ödememesi nedeniyle 15.03.2022 tarihinde … MTS sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının her iki takibe de itiraz ettiğini belirterek davalının yaptığı itirazın iptali ile davalının borca yeter miktarda menkul, gayrimenkulleri ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının haczi, borçlunun merkez, şube ve temin edilecek tüm adreslerinde menkul haczi ve muhafazası için ihtiyati haciz kararı verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve yasal mesnetten yoksun olduğunu, davacı tarafça müvekkilinin borcu olmayan ve ödenen takip konusu faturalar nedeniyle haksız olarak icra takibi başlatıldığını, müvekkil şirket tarafından haklı nedenlerle takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, öncelikle belirtmek gerekirse MTS üzerinden … ve … esas sayılı dosyaları üzerinden başlatılan takipler nedeniyle iki ayrı dava açılmasının gerektiğini, iki farklı icra takibi nedeniyle tek bir dava açılmasının mümkün olmadığını, ayrıca alacaklar zaman aşımına uğradığından zaman aşımı itirazında bulunduklarını, ceza bedel alacağı yönünden davacı tarafın Sözleşmenin 10.11 maddesine dayandığını, bu madde gereğince müvekkiline 20.12.2021 tarih ve 48.020,84 TL tutarlı ceza bedeli faturasının tahakkuk ettirildiğini, bunu kabul etmenin mümkün olmadığını, sözleşme hükümleri incelendiğinde sözleşmenin “tip sözleşme’ tabir edilen bir sözleşme olduğunun görüleceğini, tamamen tek taraflı hükümler içeren bu sözleşmenin ve ilgili cezai şart maddesinin gerek tüketici kanunu hükümleri gereği, gerekse borçlar kanunu hükümleri gereği geçersiz olduğunu, tamamen tek taraflı hazırlanan ve müvekkilinin sözleşme hükümlerinde değişiklik yapma hakkının bulunmadığı bir sözleşmeyi Kanunun korumayacağının açık olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere tespit ve talep edilen cezai şart bedelinin de afaki olduğunu belirterek iki ayrı takip dosyası nedeniyle tek bir dava açıldığından davanın usulden reddine, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklanan fatura ve cezai şart alacağının tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER:
-Taraflar arasında düzenlenen sözleşme ve faturalar,
-Merkez Takip Sisteminin … ve … esas sayılı takip dosyaları suretleri,
-Bilirkişi …’nın 14/02/2023 tarihli raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “cezai şart (ceza koşulu)” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.
Kanun koyucu mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.
Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman S./Burcuoğlu H./Altop A./ Tekinay, S.S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).
Cezai şartın, kanundaki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/I. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.
Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlali hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, K.: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), Ankara 2018, s. 31-33).
Cezai şart, somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 179–182. maddelerinde düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi:“…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir.
Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine 100.000TL ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifâ imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister. Buradaki “seçimlik” ifadesinden, ceza koşulu ile asıl borç arasındaki ilişkinin, seçimlik borçlarda yer alan birden çok edim arasındaki ilişkiye benzediği sanılmamalıdır. Asıl borç ile ceza koşulu arasında gerçek anlamda bir seçimlik borç (alacak) ilişkisi söz konusu olmayıp, yalnızca alacaklıya tanınmış bir seçim hakkı söz konusudur. Bunun önemi şu noktada ortaya çıkar: Borçlu asıl borcun ifasıyla yükümlü olmakla birlikte, alacaklı asıl borcun ifasından vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini istediğini borçluya bildirebilir. Borçlu ceza koşulu kendisinden istenmedikçe yalnız asıl borcu ifa edebilir. Bu seçim hakkı, teknik anlamdaki seçimlik borçtan (alacaktan) farklıdır (Kocaağa, K.: s. 133-136).
İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlal etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlali koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, K.: s. 145-154).
Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlal durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, K.: s.138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2014 tarihli ve 2013/15-1140 E., 2014/905 K. ; 29.11.2017 tarihli ve 2017/3-998 E., 2017/1459 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/II. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezayı düzenlemiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.
Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Örneğin, bir inşaat sözleşmesinde yüklenici, işin teslim edilmesi gerektiği tarihten itibaren geciktiği her gün için iş sahibine 10.000TL ceza koşulu ödemeyi taahhüt etmişse, yüklenicinin borcunu ifada gecikmesi hâlinde, iş sahibi hem gecikilen her gün için 10.000TL ceza koşulunu hem de inşaatın bitirilmesini isteyebilir. İfaya eklenen ceza koşulu, özellikle borcun geç ifa edilmesi hâlinde uygulanır ve uygulamada en çok rastlanan ceza koşulu türüdür.
Ceza koşulunun amacı da onun ifaya eklenen nitelikte olup olmadığının tespitinde önemli rol oynayabilir.
Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşullu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir.
İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazı kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ise ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez, talep edilebilir.
Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.
Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden ifanın çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir (Selimoğlu, Y.E.; Eser Sözleşmesi, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 350-353).
İtirazın iptali davasının koşullarını; ilamsız bir icra takibine girişilmesi, bu takip nedeniyle çıkarılan ödeme emrine 7 günlük itiraz süresi içinde itiraz edilmiş olması, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde mahkemeden itirazın iptalinin talep edilmesi şeklinde sıralamak mümkündür.
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih 2004/19-410 Esas, 2004/471 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. Bu husus dava şartıdır ve mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
2004 Sayılı İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının dava ederek haklı çıkması zorunludur. Borçlunun kötüniyetle itiraz etmiş olması yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatına, işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve belli olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. İİK 67/2. madde hükmünün amacı, borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bilebilecek durumda olan borçlunun icra takibine konu alacağın varlığına haksız olarak itiraz etmesini önlemektir. (Prof.Dr.B.Kuru İ.İ.Huk.2008.İst.sh.230-231).
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklanan fatura ve cezai şarta alacağına istinaden davalı aleyhinde Merkezi Takip Sisteminin … ve … esas sayılı dosyalarında takip başlattığı, her iki takip dosyasında da ödeme emrinin davalı borçluya 19/03/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun her iki takipte borç ve ferilerine ilişkin olarak yasal süresi içerisinde 23/03/2022 tarihinde itirazda bulunduğu, itiraz üzerine icra müdürlüğünce takiplerin durdurulmasına karar verildiği, davacının iş bu dava ile taraflar arasında perakende elektrik satış abonelik sözleşmesi bulunduğu, bu kapsamda davalıya elektrik enerjisi sağlandığı, davalının elektrik tüketim faturalarını ödemediği, bu faturalara ilişkin Merkezi Takip Sisteminin … esas sayılı takibin başlatıldığı, ayrıca faturaların ödenmemesi nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği, sözleşmenin 10/3-10/11. maddeleri uyarınca cezai şart faturasının da tahakkuk ettirildiği, cezai şart faturasının ödenmemesi üzerine de Merkezi Takip Sisteminin … esas sayılı takibinin başlatıldığı, sözleşmeye uygun şekilde faiz talep edildiği, takiplere yapılan itirazın haksız olduğu iddiası ile iş bu davayı ikame ettiği, davalının ise iki ayrı takip bulunduğundan iki ayrı dava açılması gerektiği, takibe konu alacakların zamanaşımına uğradığı, davacıya borçlarının bulunmadığı, sözleşmedeki cezai şartın genel işlem koşulu olduğu, geçersiz olduğu, talep edilen cezai şartın fahiş olduğunu savunduğu, taraflar arasında elektrik abonelik sözleşmesinin bulunduğu ihtilafsız olup iki ayrı takibe yapılan itiraz için tek bir itirazın iptali davası açılmasının olanaklı olup olmadığı, takiplere konu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davalının davacıya borçlu olup olmadığı, borçlu ise borçlu olduğu miktarın ne kadar olduğu, davacının cezai şart talep edip edemeyeceği, sözleşmedeki cezai şart hükmünün genel işlem koşulu olup olmadığı, cezai şarttan indirim yapılması gerekip gerekmediği hususlarında anlaşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır.
Her iki tarafı tacir olan ve tarafların ticari işletmesini ilgilendiren ve ticari satım sözleşmesinden(elektrik abonelik sözleşmesinden) kaynaklanan nispi ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu belirlenmiştir.
Davacının elektrik tüketim bedeli faturaları ile cezai şart faturasına ilişkin olarak iki ayrı takip yaptığı, takiplere itiraz üzerine eldeki davayı açtığı, takip tarafları aynı olduğu gibi takiplere konu alacakların da aynı sözleşmeden kaynaklandığı, bu nedenle davacının her iki takip yönünden objektif dava yığılması şeklinde yani birden fazla asli taleple birden fazla takibe ilişkin istemde bulunmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının bu yöndeki savunmasının yerinde olmadığı mahkememizce değerlendirilmiştir.
Davalı zamanaşımı definde bulunmuş ise de taraflar arasındaki sözleşmenin 09/06/2021 tarihinde düzenlendiği, sözleşmeden kaynaklanan alacaklarda zamanaşımı süresinin on yıl olduğu, takip ve dava tarihi itibariyle on yıllık zamanaşımının gerçekleşmediği, davalının zamanaşımı definin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce taraflar arasındaki sözleşme, takiplere dayanak faturalar ve sözleşme dönemi boyunca düzenlenen diğer tüketim faturalarının dosyaya kazandırıldığı ve dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişinin 14/02/2023 tarihli raporunda; davalı … Turizm İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti kulanımındaki …. tesisat nolu işyeri için davacı … Perakende Enerji Tic. A.Ş. ile davalı şirket arasında 09.06.2021 tarihinde ‘Yüksek Tüketimli Müşterilere Yönelik İkili Anlaşma’ imzalandığı, İkili Anlaşmaya göre 01.08.2021 tarihinden 31.07.2022 tarihine kadar 12 aylık anlaşma süresinde davalı şirkete temin edilecek aktif elektrik enerjisinin sözleşmedeki formüle göre temin edilmesi konusunda anlaşıldığı, sözleşmenin 5. Maddesi uyarınca taraftar arasında düzenlenen sözleşmenin … tarafından yayımlanan ulusal tarifelere yapılacak bir indirim üzerinden değil, … (Elektrik Piyasaları İşletim A.Ş.) denetiminde oluşan elektrik enerjisi Piyasa Takas Fiyatı (PTF) ve … (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) birim fiyatlarına bağlı bir sözleşme olduğu, bu nedenle piyasada oluşan … ve … bedellerine göre davalının satın aldığı elektrik enerjisinin piyasa koşullarına göre düşme yada yükselme riski bulunduğu, taraflar arasındaki İkili Anlaşma’nın ‘Faturalama, Ödeme ve Faturaya İtiraz’ başlıklı 7/3. Fıkrasında “Faturaların süresi içerisinde ödenmemesi halinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. Maddesine göre belirlenen aylık orana 1 (bir) puan ilave edilmesi ile bulunacak oranda gecikme faizi ve KDV uygulanacaktır. … Yapılan kısmi ödemeler, varsa öncelikle ferilerinden mahsup edilecektir.” denildiği, sözleşmenin “Sözleşmenin Sona Ermesi’ başlıklı 10. Maddesinde de “Müşterinin Sözleşmeye aykırı davranması durumunda Tedarikçi, ayrı bir ihtara gerek olmaksızın sözleşmeyi her zaman feshedebilir…10.3) Müşterinin herhangi bir faturasını son ödeme tarihinde ödememesi halinde Tedarikçi, Sözleşmeyi Müşteriye ayrıca bir bildirim yapmaksızın derhal feshedebilir ve portföy çıkışını gerçekleştirebilir…10.11) Müşterinin, Sözleşmeyi süresinden önce feshetmesi ve/veya feshine sebebiyet vermesi ve/veya Sözleşmeye aykırı davranması ve/veya iş bu madde kapsamında belirtilen sebeplerle Sözleşmenin Feshedilmesi/Feshedilmiş sayılması hallerinde, Müşteri Sözleşme Süresi boyunca tahakkuk etmiş en yüksek fatura bedelinin 2 (iki) katı tutarındaki bedeli cezai şart olarak ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder. Bu tutar İşbu Sözleşmenin 8.1 maddesi uyarınca hesaptanacak teminat tutarından düşük olamaz. Müşterinin bu bent kapsamında cezai şarta esas alacak tüketim verisinin bulunmaması halinde, Sözleşmenin 8.1 maddesi kapsamında hesaplanan ortalama faturası esas alınarak cezai bedel tespit edilir.” şeklinde düzenleme olduğu, davalı şirket tarafından … dönem tüketim faturalarının ödenmemesi üzerine davacı tedarik şirketi tarafından taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği, davaya konu Merkezi Takip Sisteminin … Esas sayılı takibin konusunu ödenmeyen faturalar için yapılan takip oluşturduğu, bu faturaların kontrol amaçlı olarak hesaplandığında taraflar arasındaki ikili anlaşmaya uygun olarak hesaplandığının görüldüğü, bu faturaların son ödeme tarihinden icra takip tarihine kadar taraflar arasındaki ikili anlaşma ile belirlenen gecikme zammı oranları uygulandığında davalı şirketin icra takip tarihi itibariyle borcunun 50.654,73 TL asıl alacak, 5.287,23 TL gecikme zammı, 951,70 TL gecikme zammı kdv’si olmak üzere toplam 56.893,66 TL olduğu, Merkezi Takıp Sisteminin … Esas sayılı dosyasının konusunu ise davacı şirket tarafından davalıya tahakkuk ettirilen “cayma bedelinin” oluşturduğu, taraflar arasındaki İkili Anlaşmanın “Yüksek Tüketimli Müşterilere Yönelik İkili Anlaşma’ olduğu, İkili Anlaşmanın düzenlendiği tarihte yürürlükte olan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin 20. maddesinin “cayma bedeli” konusunda “düşük tüketimli serbest tüketicileri” ilgilendiren hükümleri içermekle birlikte, söz konusu maddenin ‘Yüksek Tüketimli Serbest Tüketicilere/ cayma bedeli uygulanması konusunda herhangi bir düzenleme içermediği, taraflar arasındaki “İkili Anlaşma’nın 10.11 maddesi dikkate alındığında davalı şirketin kendisine tahakkuk ettirilen tüketim faturalarını ödememesi halinde ikili anlaşmanın feshedilmesi ve cayma bedeli uygulanması düzenlendiği, davalı şirketin … – … ve … dönem faturalarını ödememesi nedeniyle sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi yüzünden taraflar arasındaki sözleşmenin 10.11 maddesine göre davacı şirket tarafından 48.020,84 TL tutarında “cayma bedeli” faturası düzenlendiği, davalı şirkete sözleşme dönemi içerisinde düzenlenen en yüksek aylık fatura tutarının 24.410,42 TL tutarlı ve 31.08.2021 düzenlenme tarihli … dönem faturası olduğu, bu faturanın 400,00 TL’si güvence bedeli olduğundan 2021/08 dönem faturasının tüketim bedeinin 24.010,42 TL olduğu, buna göre cayma bedelinin de 24.010,42 x 2= 48.020,84 TL olduğu, cayma bedeli faturası düzenlenmesinin taraflar arasındaki İkili Anlaşmanın 10.11 maddesine uygun olduğu, cayma bedeli faturasının son ödeme tarihinden icra takip tarihine kadar taraflar arasındaki ikili anlaşma ile kararlaştırılan gecikme zammı oranları uygulandığında davalının Merkezi Takip Sisteminin … Esas sayılı takibe konu edilen borcunun 48.020,84 TL asıl alacak, 3.121,35 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 51.142,19 TL olduğu, davacı … Perakende Enerji Satış A.Ş. tarafından bu takip için toplam talep edilen 51.099,44 TL olarak hesaplanan tutardan daha düşük olduğundan davacının talebi ile bağlı kalınması gerektiği yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalının cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün genel işlem koşulu ve geçersiz olduğuna ilişkin savunması yönünden yapılan incelemede; Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar nolu 29/05/2017 tarihli ilamında da vurgulandığı üzere bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın 20 vd. maddeleri uyarınca genel işlem koşulları denetimine tâbi tutulması için kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerektiği, 818 sayılı BK’da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirildiği, hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetiminin, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında koruduğu, bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği, bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliğinin önem taşımadığı, bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıklarının önem taşımadığı, hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususunun Kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerektiği, içerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, Kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerektiği anlaşılmakla açıklanan yöntemle yapılan inceleme sonucunda mahkememizce davaya dayanak sözleşmede genel işlem şartlarına aykırılık tespit edilmemiştir.
Davacı ile davalı arasında 09/06/2021 tarihinde 01.08.2021 tarihinden 31.07.2022 tarihine kadar 12 aylık süre için ‘Yüksek Tüketimli Müşterilere Yönelik İkili Anlaşma’ imzalandığı, davacının tedarikçi, davalının ise müşteri olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 16/2. maddesi uyarınca davacı tedarikçinin defter ve kayıtlarının münhasır delil olarak olarak kabul edildiği, davalı şirket tarafından …-… ve … dönem tüketim faturalarının ödenmemesi üzerine davacı tedarik şirketi tarafından taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği, davacının tüketim faturalarına ilişkin olarak Merkezi Takip Sisteminin … Esas sayılı takibini başlattığı, ayrıca cezai şart tahakkuk faturası düzenlediği ve bu faturaya ilişkin olarak da Merkezi Takip Sisteminin … Esas sayılı takibini başlattığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 7/2. maddesi uyarınca davalının fatura bedelini tahakkuk tarihinden itibaren 10 gün içinde ödemekle yükümlü olduğu, sözleşmenin 7/3. maddesine göre gecikme halinde davacı tedarikçinin 6183 sayılı AATUHK’nın 51. Maddesine göre belirlenen aylık orana bir puan ilave edilmesi suretiyle bulunacak oranda gecikme faizi ve kdv talep edebileceği, sözleşmenin 10/3-11. maddesine göre müşterinin herhangi bir faturasını son ödeme tarihine kadar ödememesi halinde davacı tedarikçinin bildirim yapmaksızın sözleşmeyi derhal feshedebileceği, davalı müşterinin, sözleşmeyi süresinden önce feshetmesi ve/veya feshine sebebiyet vermesi ve/veya sözleşmeye aykırı davranması ve/veya işbu madde kapsamında belirtilen sebeplerle sözleşmenin feshedilmesi/feshedilmiş sayılması hallerinde davalı müşterinin sözleşme süresi boyunca tahakkuk etmiş en yüksek fatura bedelinin iki katı tutarındaki bedeli cezai şart olarak ödeyeceği, anılan hükümler uyarınca davacı tedarikçinin tüketim fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine bildirim yapmaksızın sözleşmeyi feshedebileceği, sözleşmede kararlaştırılmış olan ceza koşulunun TBK’nın 179/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan ifaya ek ceza koşulu olduğu, davalı tarafın “sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirdiği veya ihlalin sözleşmede belirtilen süre içinde giderildiği”ne dair delil sunmadığı, somut olayda, cezai şarta ilişkin sözleşmedeki hükmün, genel işlem şartı olarak nitelendirilebilecek bir düzenleme olmadığının da açık olduğu, davalının itiraz etmediği davacı faturalarını tahakkuk tarihinden itibaren 10 gün içerisinde ödemediği, davacı açıkça sözleşme ile kararlaştırılan ceza koşulu hakkından feragat etmediğinden ve sözleşmeyi feshetmesi nedeniyle ifayı çekincesiz kabul etme olayı da gerçekleşmediğinden sözleşmede belirlenen ceza koşulunu talep edebileceği, davalının sözleşme edimi olan fatura borçlarını ödemediği, davacının bunun üzerine sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği, sözleşmenin 10. maddesine göre hesaplanacak fesih tazminatına hak kazandığı, davalı müşteriden tüketim fatura bedelleri ile cezai şart talep edebileceği, davalının düşük tüketici vasfında olmadığı, Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin 20. maddesi hükümlerinin davalı yönünden uygulanamayacağı, sözleşme dönemi içerisindeki en yüksek tüketim faturasının 2 (iki) katı kadar cezai şart alacağının doğduğu, bu nedenle davacının tüketim bedeli, cezai şart ve sözleşme ile belirlenen ferileri talep edebileceği, ancak davalı abonenin kullanım süresi ve geri kalan sözleşme süresi gözetildiğinde mahkememizce resen bilirkişi tarafından hesaplanan cezai şart asıl alacağı ve işlemiş faizi üzerinden %40 oranında indirim yapılmasının uygun görüldüğü, yerleşik Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere, 6098 sayılı TBK’nın 88 ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağı, tacir olan taraflar arasında sözlemenin 7.3 maddesinde kararlaştırılan faiz oranına göre davacının faiz talep edebileceği, buna göre davacının Merkezi Takip Sisteminin … Esas sayılı takip dosyasında 50.256,09 TL asıl alacak, 5.225,61 TL işlemiş faiz ve 940,01 TL kdv olmak üzere toplam 56.422,31 TL talep edebileceği (Davacının bu takipte 4 adet faturayı takibe konu ettiği, davacının takipte talep ettiği asıl alacak ve feriler yönünden takip talebi ile bağlı kalınmak ve talep aşılmamak koşulu ile 23/12/2021 tarihli fatura için davacının talep ettiği 457,07 TL asıl alacak(bilirkişi tarafından daha fazla hesaplanmış olsa da davacının talebi ile bağlı kalınmıştır.), 30/09/2021 tarihli fatura için davacının talep ettiği 14.354,86 TL(bilirkişi tarafından daha fazla hesaplanmış olsa da davacının talebi ile bağlı kalınmıştır.), 06/12/2021 tarihli fatura için davacının talep ettiği 18.596,73 TL(bilirkişi tarafından aynı şekilde hesaplanmıştır.), 31/10/2021 tarihli fatura için ise bilirkişinin hesapladığı 16.847,43 TL asıl alacak(davacı tarafından bu fatura 17.720,69 TL olarak talep edilmiştir.) ile davacının takipte talep ettiği işlemiş faiz miktarı olan 5.225,61 TL(bilirkişi tarafından davacının talep ettiği miktar aşılmak suretiyle bu alacak 5.287,23 TL olarak hesaplanmıştır.) ve davacınn takipte talep ettiği 940,61 TL kdv(bilirkişi tarafından davacının talep ettiği miktar aşılmak suretiyle bu alacak 951,70 TL olarak hesaplanmıştır.) , davacının Merkezi Takip Sisteminin … Esas sayılı takip dosyasında da mahkememizce uygulanan %40 indirim neticesinde 28.812,50 TL asıl alacak ve 1.847,16 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 30.659,66 TL alacak talep edebileceği, davacının takipte talep ettiği %31,20 faizin taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olduğu, mahkememizce alınan bilirkişi raporunun yapılan açıklamalar kapsamında usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
İcra inkar tazminatı yönünden yapılan değerlendirmede ise, sözleşme hükümleri dikkate alındığında tüketim fatura bedelleri ile cezai şart bedelinin likit olduğu, davacının icra inkar tazminat talebinin yerinde olduğu anlaşılmakla her iki takipte mahkememizce kabul edilen asıl alacak miktarlarının toplamı üzerinden icra inkar tazminatı talebinin kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
A)Merkezi Takip Sisteminin … esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 50.256,09 TL asıl alacak, 5.225,61 TL işlemiş faiz, 940,61 TL KDV olmak üzere toplam 56.422,31 TL alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek %31.20 faizi ile birlikte DEVAMINA,
B)Merkez Takip Sisteminin … esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 28.812,50 TL asıl alacak, 1.847,16 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 30.659,66 TL alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek %31.20 faizi ile birlikte DEVAMINA, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-79.068,59 TL asıl alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 15.813,71 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gerekli 5.948,56 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 5.867,86 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 125,00 TL müzekkere-tebligat-posta giderinden oluşan toplam 1.286,40 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (87.081,97/108.395,01=0,80) 1.033,46 TL’nin davalıdan tahsili davacıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. maddesi uyarınca takdir edilen 13.933,11 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
6-Davalı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. maddesi uyarınca takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
7-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
8-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun … sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.15/03/2023

Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı