Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/426 E. 2023/57 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/426 Esas
KARAR NO : 2023/57

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/02/2021
KARAR TARİHİ : 25/01/2023

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşinin yaklaşık 2 yıl önce ortak iş yaptığı şahıs tarafından dolandırılmak suretiyle büyük bir ekonomik sıkıntıya girdiğini, 3 milyon borcunu ödeyemediğini, hakkında hem ceza davaları hemde icra takipleri başlatıldığını, sahibi bulunduğu aracın haczedilip satışa çıkartıldığını, sahibinden com. sitesinden bulduğu aracı görmek üzere galerici ile görüştüğünü ve ödemede mutabık kalınca ödemeyi senetle yapabileceğini söylediğini, ancak kara listede olması nedeniyle senetle ödemeyi kabul etmediğini, eşinin bu nedenle kendisinin imzaladığı senedi kullandığını, senedi imzalarken keşide tarihi, senet bedelini yazdığını, galerici vadeye göre fark oluşacağını belirttiğinden vadeye göre senedi kime kullanacakları belli olmadığı için alacaklı ve vade kısımlarını boş olarak senet tanzim ettiğini, ancak eşinin senedi avukatının bürosunda düşürdüğünü ve daha sonra senette tahrifat yapılarak icraya konulduğunu öğrendiklerini, kendisini bu şekilde bir borcu bulunmadığını, İzmir 5. İcra dairesinin … sayılı icra takibinin tedbiren durdurulmasına, alacaklı olarak görünen … isimli şahsa borçlu olmadığının tespitine, alacağın %20 sinden az olmamak kaydı ile davalının hem haksız hemde kötü niyetli olması nedeniyle en yüksek tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının davaya konu icra takibine karşı İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinde … E. Sayılı dosya ile takibe itiraz davası açmış, bu davanın 06/02/2021 tarihli duruşmasına bizzat katılarak “takibe dayanak belgeyi ben imzalamadım” diyerek senet imzasını inkar ettiğini, huzurdaki menfi tespit davasında ise, senedi kendisinin imzaladığını “senedi imzalarken senet üzerine keşide tarihini ve senet bedelini de yazmışımdır.” diyerek bu kez ikrar ettiğini, icra,davacının borcunu ödememek, sürüncemede bırakmak veya geciktirmek için çelişkili kurgularla eldeki davayı açtığı ve kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava ilamsız icra takibine dayanak kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, hile yoluyla senedin ele geçirildiği ve senedin bedelsiz olduğu iddiasına dayalı menfi tespit isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosya sureti,
-İzmir 5. İcra Dairesinin … esas sayılı dosya sureti,
-İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının … esas sayılı dosya sureti.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar ve bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Bu noktada, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190.maddesi; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddî hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hallerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanunî karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira, aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir (6100 sayılı HMK. 190. madde gerekçesi).
Menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;
Davacının, davalının kendisi aleyhinde İzmir 5. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takip başlattığı, kendisinin davalıya borçlu olmadığı, takip dayanığı olarak gösterilen senette tahrifat yapıldığı, senetteki açığa imzasının kötüye kullanıldığı, senet alacaklısı olarak görünen davalının senedi düzenleme tarihinde ergin olmadığı, senedin nakden veya malen verildiğine dair senette herhangi bir kayıt olmadığı iddiası ile davalıya takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebinde bulunduğu, davalının ise davacının İcra Hukuk mahkemesinde imza inkarında bulunduğu, bu davada ise imzasını kabul ettiği, çelişkili beyanlarda bulunduğu, kötü niyetli olduğu, ispat külfetinin davacı da olduğu, diğer iddialarının ise haksız olduğu, senedin ödeme ve takip tarihinde davalının ergin olduğunu savunduğu, taraflar arasında takibe dayanak senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu konusunda ihtilaf bulunmayıp, uyuşmazlığın senedin hile yoluyla davacıdan alınıp alınmadığı, senette tahrifat yapılıp yapılmadığı, senetteki açığa imzanın kötüye kullanılıp kullanılmadığı ve davacının senet nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı hususlarında olduğu görülmüştür.
Davacının davasını Urla Asliye Hukuk Mahkemesinde ikame ettiği, Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/03/2022 tarih … esas, …… karar sayılı ilamı ile takip ve dava konusu senedin kambiyo senedi olduğu gerekçesi ile Asliye Ticaret mahkemesi lehine görevsizlik kararı verildiği, taraflarca kanun yoluna başvurmaksızın kararın kesinleştiği, dosyanın mahkememize gönderildiği ve mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
İzmir 5 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde, takip alacaklısının …, takip borçlusunun …, takip konusunun 50.000,00 TL asıl alacak, 1.405,48 TL işlemiş faiz, 606,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 123,90 TL ihtiyati haciz yargılama gideri olmak üzere toplam 52.135,38 TL alacak olduğu, takip dayanağı olarak herhangi bir belge gösterilmediği, takibin genel haciz yoluyla ilamsız takip olduğu, takibin 24/07/2019 tarihinde başlatıldığı, ödeme emrinin takip borçlusuna 26/07/2019 tarihinde tebliğ edildiği, takibin 03/08/2019 tarihi itibariyle kesinleştiği, Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/10/2020 tarihli ara kararı doğrultusunda takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İzmir 5 İcra Müdürlüğünün 06/06/2022 tarih ve … esas sayılı cevabı yazısında davalıya alacaklının senede dayanmaksızın takip başlattığı, icra müdürlüğüne sunulan herhangi bir senet bulunmadığı yönünde bilgi verildiği görülmüştür.
İzmir 3 İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacısının …, davalının …, dava konusunun İzmir 5 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibine yönelik yetki, imza ve borca itiraz olduğu, mahkemece 06/02/2020 tarih, … esas …. karar sayılı ilamı ile takibin ilamsız takip olduğu, itirazın icra müdürlüğüne yapılması gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verildiği, taraflarca karara karşı kanun yoluna başvurulmadığı anlaşılmıştır.
İzmir CBS’nin … soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde, müştekinin ……ve …, şüphelinin …, soruşturma konusunun İzmir 5 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibine dayanak senette sahtecilik yapıldığı ve senedin icraya konu edilmek ve kamu kurumları araç olarak kullanılmak suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenildiği iddiasına ilişkin olduğu, yapılan soruşturma neticesinde takibin ilamsız takip olduğu, sahte olduğu iddia edilen senedin bulunmadığı, senedin işleme konulmadığı, müştekinin soyut iddialarını destekler herhangi bir delil tespit edilmediği gerekçesi ile 28/03/2022 tarih ve ……. sayılı karar ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
Davacı takip dayanağı olarak gösterilen senedin hile yoluyla davalının eline geçtiğini ileri sürmüş ise de davacının dava dilekçesindeki anlatımına göre söz konusu senedin davalının babasına ait işyerinde düştüğü, bu durumda davalı veya davalı adına hareket eden kişilerin herhangi bir eylemi bulunmadığına göre hileden söz edilemeyeceği, bu nedenle davacının hile iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu ve bu hususta tanık dinlenmesinin yargılamaya katkı sağlamayacağı mahkememizce değerlendirilmiştir.
Davacının ayrıca takip dayanağı senette davalı tarafından tahrifat yapıldığı, açığa imzasının kötüye kullanıldığı ve senedin bedelsiz olduğunu ileri sürdüğü, davaya konu takibin ilamsız takip olduğu, davalının takip dayanağı olarak herhangi bir belge göstermediği ve icra dosyasına sunmadığı, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre davacı takip borçlusu tarafından borcun varlığının inkar edilmesi nedeniyle, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın davalı alacaklıya düştüğü, mahkememizce bu nedenle incelenmek üzere davalıya takip dayanağı olduğu savunulan senet aslını sunmak üzere 23/11/2022 tarihli celsede kesin süre verildiği, sonuçlarının ihtar edildiği, davalının kendisine yapılan usulüne uygun ihtarata rağmen senet aslını mahkememize sunmadığı, davalının 07/12/2022 tarihli dilekçesi ile ara karardan rücu talebinde bulunduğu, mahkememizce bu talebin 12/12/2022 tarihli ara kararla reddedildiği, kararın davalıya tebliğ edildiği, mahkememizce davalı vekiline verilen ve kesin olan sürenin yeterli, emredilen işlerin, gerekli ve yapılabilir nitelik taşıdığı, ayrıca süreye uyulmamasının sonuçlarının açıkca anlatıldığı-ihtar edildiği, kesin süre içerisinde ara karar gereğinin davalı tarafından yerine getirilmemiş olmasının davacı yararına usuli kazanılmış hak doğurduğu, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmadığı, somut uyuşmazlıkta ispat külfeti kendisine düşen davalının alacaklı olduğunu ispatlayamadığı, iddianın ileri sürülüş biçimi ve savunmamın kapsamına göre mahkememizce yapılacak başka bir inceleme ve araştırma bulunmadığı anlaşılmakla davanın kabulü ile davacının davalıya takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Davacı tarafından kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de, davacı tarafından kötüniyetin varlığının ispat edilemediği anlaşılmakla davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KABULÜ ile davacının İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2- Davacının kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 3.561,36 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 890,35 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 2.671,01 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvuru harcı, 890,35 TL peşin harç, 220,50 TL müzekkere-tebligat-posta giderinden oluşan toplam 1.170,15 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili davacıya ÖDENMESİNE,
5-Davacı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. maddesi uyarınca takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
6-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
7-Kararın kesinleşmesinden sonra davacı tarafından yatırılan teminatın HMK’nun 392 maddesi uyarınca davacıya İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/01/2023

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza