Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/357 E. 2022/1221 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/357 Esas
KARAR NO : 2022/1221
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 07/08/2002
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı … Bankası TAŞ, … Denetim kurulu üyeleri …, … ile … Bankası TAŞ … vekili Mahkememize verdiği 07/08/2002 havale tarihli dilekçesinde; davalılardan … ve …’ in yönetim kurulu üyesi … ve …’in genel müdür, …’ün ise şube müdürü olarak müvekkili bankada görev yaptıkları sırada bankanın kredi müşterilerinden … Giyim San. Ve Tic. Ltd. Şti.ye kullandırılan usulsüz ve mevzuata aykırı krediler nedeniyle bankanın büyük miktarda zarara uğramasına sebebiyet verdiklerini, davalılardan … ve …’in ve genel müdür …’ın kredi kullandırılan … Giyim Ltd. Şti hakkında düzenlenen 22/11/1996 tarihli istihbarat raporunda firmanın mali bünyesi ile ilgili olumsuzluklara dikkat çekilmesine rağmen genel müdürlük kredi komitesi üyesi olarak imza koydukları 200.000,00-USD tutarındaki umumi limit tahsis edilmesine olanak sağlamak suretiyle davalılardan …’in firmanın bankaya karşı edimlerini yerine getirmediği, kayıtlara geçtiği ve bilindiği halde 30/11/1998 tarihinde firma adına gelen 19.179,08-DEM ile 22/12/1998 tarihinde gelen 27.087,60-DEM tutarındaki ihracat bedelinin firma kullanımına terk edilmesini, şifahi talimatı ile sağlamak suretiyle diğer davalı …’ün ise 20/12/1996 tarih 2612 sayılı tahsis mektubu çerçevesinde krediyi teminatlandırmamak, firmanın müvekkili bankaya karşı edimini yerine getirmemesine rağmen firma adına gelen ihracat bedellerini firmanın kullanımına terketmek, Eximbank kredisine dönüştürülen kredinin ön şartı olan hisse senedi rehinlerini tesis etmemek sureti ile gerçekleşen eylemleri ile müvekkili bankanın büyük maddi kayba uğramasına sebep olduğunu, davalılar hakkında 11/07/2002 tarihinde yapılan banka genel kurulunda alınan kararla ibraların kaldırıldığını, dava dışı firmadan olan alacağın İzmir 14.İM’nün … Esas ve … sayılı dosyaları ile takip edilmekte olup, alacağın tamamının tahsilinin mümkün görünmediğini, davalıların eylem ve işlemleri ile banka zararının oluşmasında illiyet bağı mevcut olduğundan banka alacağını tahsil için dava açılmasının zorunlu olduğunu belirtmiş,fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydı ile 393.920.899.578,00-TL (davalılardan …’in 30/11/1998 tarihinde gelen 19.179,08-DEM ve 22/12/1998 tarihinde gelen 27.087,60-DEM karşılığı Türk Lirasından sorumluğu olduğu) ana para banka zararının üzerinden ve 08/09/1999 tarihinden itibaren %195 faizi ile birlikte davalılardan yargılama sırasında tespit edilecek sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili Mahkememize verdiği 14/10/2002 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin 29/07/1993-07/07/1997 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi genel müdür olarak görev yaptığını, müvekkilinin 26/06/1997 tarih ve 16 sayılı yönetim kurulu uyarınca 07/07/1997 tarihi itibariyle görevinden ayrıldığını, davacılardan … Bankası …’ın aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, TTK 341 ve 342 uyarınca yönetim kurulu üyeleri ve genel müdür aleyhine açılacak sorumluluk davasının ön şartının genel kurulca bu konuda bir karar verilmiş olması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerektiğini, şirket tüzel kişiliğinin sorumluluk davası açma konusunda dava ehliyeti bulunmadığını, davanın bu sebeple aktif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, davanın 11/07/2007 tarihli AŞ genel kurulunda alınan keyfi ve hukuki aykırı kararlara dayandığını, genel kurul kararının iptali için İzmir 2. Atm’nin …. sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı tarih ve dava tarihi arasında 5 yıldan fazla bir süre geçtiğini, TTK 309 hükmüne göre zaman aşımı süresinin dolduğunu ve davanın zaman aşımından reddinin gerektiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi genel müdür sıfatı ile davacı bankanın genel kurulunca ibra edildiğini, genel kurulun ibra iradesinin aksine ve keyfi olarak sorumluluk davası açılamayacağını, yoklukla malul genel kurul kararı ile ibra kararlarının kaldırılamayacağını, genel kurul kararları ile ibra kararlarını hükümsüz saymanın TTK hükümleri gereğince münhasıran ticaret mahkemelerine ait olduğunu, müvekkiline atfedilen fiil ile zarar iddiası ve zarar tutarı arasında illiyet bağı bulunmadığını belirtmiş, davanın zaman aşımı ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili Mahkememize verdiği 05/09/2002 tarihli dilekçesinde; müvekkilinin … AŞ’de 06/08/1997-08/06/1999 tarihleri arasında genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, dava konusu yapılan bir kısım ihracat bedellerinin … firmasının kullanımına bırakılmasının, 30/11/1998-22/12/1998 tarihlerinde gerçekleştiği nazara alındığında davanın açıldığı 02/08/2002 tarihinde TTK 309/4 maddesinde zikredilen 2 yıllık zaman aşımı süresinin fazlasıyla geçmiş olduğunun tespit edilebileceğini, davanın öncelikle zaman aşımından reddinin gerektiğini, TTK’nun 336. Maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin dava açabilmek için TTK 341. Maddesine göre genel kurul kararı alınmış olması zorunluluğunun bulunduğunu, davacı bankanın 11/07/2002 tarihli olağan genel kurul toplantısında müvekkilinin 1997- 1998- 1999 yılları arası görev yaptığı döneme ait ibraların hükümsüz sayılmasına ve 1997-1998-1999 hesap dönemlerinde görev yapan ve ibraları kaldırılan yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürler hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini ve genel kurul kararı uyarınca denetçiler tarafından davanın açıldığını, mevcut ibra kararlarının aradan yıllar geçtikten sonra bir başka genel kurul kararı ile kaldırılması gibi bir usulün hukuk kurallarına tamamen aykırı olduğunu, ibra kararı verilen tarihteki hissedarların iradesi ile ibra edilen yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibralarının ancak bir mahkeme kararı ile kaldırılabileceğini, yıllar sonra tek taraflı bir irade beyanı ile bu ibra kararlarının kaldırılmasının mümkün bulunmadığını, dava dilekçesinde müvekkilinin … AŞ yönetim kurulu üyesi ve genel müdür olarak görevli iken … firmasının bankaya karşı edimlerini yerine getirmediğini, kayıtlara geçtiği ve bilindiği halde 30/11/1998 tarihinde firma adına gelen 19.179,08-DEM ile 22/12/1998 tarihinde gelen 27.087,60-DEM tutarındaki ihracat bedelinin firma kullanımına terk edilmesini şifahi talimatı ile sağlamak sureti ile bankanın zararına sebebiyet verdiğinin iddia edildiğini, bankalarda şifahi talimat ile iş yapılmasının söz konusu olamayacağını belirtmiş, davanın zaman aşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Mahkememize verdiği 05/09/2002 tarihli cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, zaman aşımı def’inin bulunduğunu, davanın zaman aşımından reddinin gerektiğini, davacıların dava açmakta aktif husumet ehliyeti ve hukuki yararlarının bulunmadığını, kendisinin 1999 yılının Ocak ayında yönetim kurulu görevinden istifa ettiğini, gerek görev yaptığı önceki dönemlerde, gerekse istifasından sonraki genel kurullarda kendisinin ibra edildiğini, geçmişteki faaliyetlerinden dolayı hukuken sorumluluğunun bulunmadığını ayrıca dava konusu kredide hiçbir şekilde bankayı zarara uğratma veya birilerine menfaat temin etme düşüncesi olmadığını, krediler verilirken gerek mevzuat, gerekse ticari örf ve adet gereği yapılması gereken tüm işlemlerin yapılmış olduğunu, ayrıca firma lehine, banka aleyhine işlem yaptığına ve kastının bulunduğuna dair her hangi bir delil bulunmadığını, kusur ve zarar arasında illiyet bağı olmadığını belirtmiş, davanın aktif husumet ehliyeti, zaman aşımı ve esasa ilişkin itirazlar doğrultusunda reddine karar verilmesini talep etmiş, diğer davalı … cevap dilekçesi ibraz etmediği gibi duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkememizce davanın aktif husumet ehliyetinin bulunmadığından reddine dair verilen 28/12/2012 tarih … E. … K. sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 19/12/2014 Tarih … E. … K. sayılı ilamı ile ” Dava, davalıların usulsüz kredi kullandırdığı iddiasına dayalı mali sorumluk davası olup, uyuşmazlık, temliknamenin kapsamının ne olduğu, başka bir deyişle dava konusu zararın tümünü kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, alacağın kredi alacağı temlik sözleşmesi doğrultusunda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından dava dışı şirkete temlik edildiği, fonun davalı hakkında açmış olduğu sorumluluk davasında ileri sürdüğü zararın temlik sözleşmesine konu edilen kredilerin verilmesinden doğan zarar olduğu, bu bağlamda fonun artık asıl alacak üzerindeki tasarruf yetkisini tamamen yitirdiği sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, kural olarak alacağın temliki ile mevcut alacağın alacaklısının yerine yeni bir alacaklının geçeceği kuşkusuz ise de TMSF’ nin temlik ettiği alacak kredi borçlarından doğan alacak olup, kabulün aksine temlikname bankanın iç bünyesinde kanuna ve mevzuata aykırı karar ve işlemleri ile bankaya zarar verdiği iddia edilen davalılara karşı yöneltilen talep ve dava hakkını kapsamamaktadır. Esasen, davanın sorumluluk davası olduğu da nazara alınarak temlikin ivazlı olup olmaması ancak dava konusu zararın kapsam ve miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak bir husus olması nedeniyle temliknamenin davacının aktif husumetini etkilemeyeceğinin kabulü gerekir. Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davacının aktif husumet ehliyetinin devam ettiğinin ilkesel olarak kabulü ile işin esasına girilmek gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerektiği ” gerekçesi ile bozularak gelmiş, Usul ve Yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş, Mahkememizce davanın kısmen kabulüne yönelik verilen 05/04/2018 tarih … E. … K. sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığının … Esas … Karar sayılı ilamı ile ” 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 5411 sayılı Yasa’nın 140. maddesinde TMSF’nin harçtan muafiyetinin düzenlenmiş bulunmasına göre, davalı … vekilinin mahkemenin 15.11.2018 tarihli ek kararına ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddi ile ek kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalılardan … vekilinin aşağıdaki (4) ve (5) nolu bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3- Dava, mülga TTK 341. ve 342. maddesi uyarınca şirket yöneticilerine karşı açılan sorumluluk davasıdır. Dava dilekçesinde, davalılardan …’in bankada görevli genel müdür iken dava dışı … Giyim Ltd Şti ‘nin bankaya karşı edimlerini yerine getirmediği kayıtlara geçmiş olduğu halde, anılan firma adına gelen ihracat bedelini firmanın kullanımına terk edilmesini şifahi talimatı ile sağlamak suretiyle bankayı zarara uğrattığı iddia edilmiştir. Ancak davacı öne sürdüğü bu eyleme ilişkin iddiasını ispatlayamamıştır. Her ne kadar olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesinde sorumluluk davalarında şirket yöneticilerinin ters çevrilmiş ispat yükümlülüğü bulunduğu, diğer bir anlatımla, kendilerine sorumluluk isnat edilen şirket yöneticilerinin, zarara yol açtığı iddia edilen eylemlerden dolayı sorumluluklarının bulunmadığını ispat yükü altında oldukları belirtilmiş ise de, öncelikle davacının zararı ve zararı meydana getiren müsnet eylemi ispatlaması, bundan sonra şirket yöneticisinin meydana gelen zarardan kendisinin sorumlu olmadığını ispatlaması gerekmektedir. Somut olayda davacı, davalıya isnat edilen eylemi ispatlayamamış olup, davalı … hakkındaki davanın reddi gerekirken davalının söz konusu işlemle ilgili kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını ispat edemediği gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı … yararına bozulması gerekmiştir.
4-Davalı …, bankanın yönetim kurulu üyesi olup, sorumluluğu kanundan kaynaklanan bir sorumluluktur. Taraflar arasında konuya ilişkin bir sözleşme ilişkisinin ve buna bağlı olarak kararlaştırılan bir akdi temerrüt faizinin bulunmadığı, işin davacı açısından da ticari iş olduğu gözetilerek, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin ilkeler çerçevesinde davalının avans faizi ile sorumlu tutulması gerekirken, kredi sözleşmesi hükümleri uyarınca kredi faizi oranları üzerinden hesaplanan temerrüt faizi ile davalının sorumluluğuna karar verilmesi yerinde görülmemiş, kararın bu yönden davalı … yararına bozulması gerekmiştir.
5-Dava sırasında yapılan ödemelerin davayı konusuz bırakacağı gözetilmeden, ödemelerin infazda nazara alınmasına karar verilmesi doğru olmayıp kararın bu yönden dahi … yararına bozulması gerekmiştir. ” gerekçesiyle davalı … vekilinin 15/11/2018 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazlarının reddi ile ek kararın onanmasına, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalılardan … vekilinin (4) ve (5) nolu bentler dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün mümeyyiz davalı yararına bozulmasına, (4) ve (5) nolu benttlerde açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün mümeyyiz davalı yararına bozulmasına karar verilmiş, usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
İlk bozma ilamından önce Mahkememizce 13/10/2006 tarihli ara kararının 1. bendi gereğince davalı …’ün banka şube müdürü olup, hizmet sözleşmesine dayanarak çalıştığı anlaşıldığından bu davalı hakkında açılan davanın tefrikine, ayrı bir esasa kaydına ve bu davalı hakkında mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğuna karar verilmiş, ara karar doğrultusunda bu davalı hakkındaki dava tefrik edilerek yargılamaya davalı …, …, … ve … yönünden devam olunmuştur.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 09/07/2001 tarih ve 381 nolu kararının incelemesinde; … Bankası TAŞ’ın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 4389 sayılı yasanın 14/3 maddesine istinaden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesine karar verildiği belirlenmiştir.
Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu vekili tarafından sunulan 506 sayılı Tasarruf Mevduatı Fon Kurul kararının incelemesinde; … Giyim San. Ltd.Şti’ne kullandırılan kredilere ilişkin olarak düzenlenen 05/06/2002 tarih ve 4 sayılı teftiş raporuna istinaden …, …, … ve … hakkında 519.840,44-YTL üzerinden açılan mali sorumluluk davasının 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 133. maddesinde yer alan yetkiye dayanılarak sürdürülmesine karar verildiği belirlenmiştir.
İzmir 2. ATM’ nin … E. …. K. sayılı dosyasının incelemesinde; davacı ve bu dosya ile birleşen İzmir 1. ATM’ nin … E. İzmir 12. AHM’ nin … E, İzmir 2. ATM’ nin … E. sayılı dosyalarının, davacılarının …, davalının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, dava ve birleşen davaların genel kurul iptali davaları olduğu, dava ile birleşen davaların ibranın iptali talebinin açılabilecek eda davasında tartışılması gerektiği gerekçesiyle ayrı ayrı reddine karar verildiği belirlenmiştir.
İlk bozma ilamından önce davacı ticari defterleri ile dosya üzerinde iki hukukçu ve bir SMMM’ den oluşturulan üç kişilik bilirkişi kurulu vasıtası ile talimat mahkemesi aracılığıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış, talimat mahkemesince alınan bilirkişi kurulu raporunda; davalıların devir öncesi … AŞ. Alsancak Şubesi’ nin kredili müşterisi olan … Giyim Ltd. Şti’ ne kredi değerliliği olmadığı halde gerekli özen göstermeksizin limit artırımı kararı alınması nedeniyle yönetim kurulu üyeleri …, … ve … ile krediler müdürü … ‘ ün genel müdürlük talimatlarına uymayarak gerekli teminatları almaksızın riske girmesinden dolayı eylemlerinde basiretli davranmadıkları, bu nedenle sorumlu oldukları, … ‘ in kendisine izafe edilen şifahi talimatının kanıtlanamaması nedeniyle sorumlu tutulamayacağı ancak davacı vekilinin banka zararı olarak talep ettiği zararın icra takiplerinin sona erip aciz vesikasına bağlanmadığı, bu nedenle hesaplanabilir kesinleşmiş bir zararın bu aşamada henüz belirlenemediği öte yandan banka genel kurulunun geriye yönelik bir kararla 1995-1996-1997 ve 1998 yıllarına ait mevcut ibra kararlarını ortadan kaldırmasının mümkün olmayacağı, olayda zaman aşımına ilişkin olarak TTK madde 309’ da öngörülen 2 ve 5 yıllık sürelerin uygulama alanı bulacağı, bu bağlamda zarara uğrayan tüzel kişi olduğundan zaman aşımının başlangıcının yasa ve tüzük hükümleri uyarınca dava açma kararı vermeye yetkili organ olan genel kurulca öğrenilmesi gerektiği görüşünde olunduğu ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
İlk bozma ilamı öncesinde dava davacı bankanın eski yöneticilere karşı açılmış sorumluluk davası olduğundan konu ile ilgili emsal Yargıtay 4. ve 11. H.D. kararları da dikkate alınarak davaya konu edilen ve ödenmediği belirtilen kredilerin kullandırılış tarihleri de dikkate alınarak anılan tarihte davacı bankanın kredi kullandırma koşullarını düzenleyen mevzuatı ve genelgeleri de incelenmek suretiyle ve davacı vekili ile taraf vekillerinin beyanlarını da dikkate alınıp rapora ilişkin itirazlar da değerlendirilip tartışılarak raporda bu hususların açıklığa kavuşturulmasına yönelik bilirkişi kurulundan ek rapor istenilmiş talimat mahkemesi vasıtasıyla alınan ek bilirkişi kurulu raporunda ; davalıların devir öncesi … AŞ. Alsancak Şubesi’ nin kredili müşterisi olan … Giyim Ltd. Şti’ ne kredi değerliliği olmadığı halde gerekli özen göstermeksizin limit artırımı kararı alınması nedeniyle yönetim kurulu üyeleri …, … ve … ile krediler müdürü … ‘ ün genel müdürlük talimatlarına uymayarak gerekli teminatları almaksızın riske girmesinden dolayı eylemlerinde basiretli davranmadıkları, bu nedenle sorumlu oldukları, … ‘ in izafe edilen şifahi talimatının kanıtlanamaması nedeniyle sorumlu tutulamayacağı ancak davacı vekilinin banka zararı olarak talep ettiği zararın icra takiplerinin sona erip aciz vesikasına bağlanmadığı, bu nedenle hesaplanabilir kesinleşmiş bir zararın bu aşamada henüz belirlenemediği, öte yandan banka genel kurulunun geriye yönelik bir kararla 1995-1996-1997 ve 1998 yıllarına ait mevcut ibra kararlarını ortadan kaldırmasının mümkün olmayacağı, olayda zaman aşımına ilişkin olarak TTK madde 309’ da öngörülen 2 ve 5 yıllık sürelerin uygulama bulacağı, bu bağlamda zarara uğrayan tüzel kişi olduğundan zaman aşımının başlangıcının yasa ve tüzük hükümleri uyarınca dava açma kararı vermeye yetkili organ olan genel kurulca öğrenilmesi gerektiği görüşünde olunduğu ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
İlk bozma ilamından önce alınan bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli olmadığı anlaşıldığından dosya üzerinde hukukçu, smmm ve bankacı bilirkişiden oluşturulan üç kişilik bilirkişi kurulu vasıtası ile 2. kez bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan bilirkişi kurulu raporunda; davalıların TTK 336. vd, 342. ve 309. maddeleri gereği sorumluluğun maddi ve şekli şartlarının gerçekleştiği, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 133,141 ve Geçici 16. Maddeleri karşısında dava konusu olayda zamanaşımının gerçekleşmediği , aynı hükümler gereği ibra kararının geri alınabileceği , kaldı ki , sorumluluğu gerektiren hususlar bilançoya yansımadığından TTK 380 uyarınca dahi ibranın gerçekleşmeyeceği , Alsancak Şubesinin kusur oranının % 40, Krediler Genel Müdür Yardımcısı ile Krediler biriminin kusur oranının % 30 ve kredinin onayı sırasında gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek önüne gelen krediyi onaylaması nedeniyle Kredi kom. üyesi davalı …, … ve … ‘ ın % 20 kusurlu olduğu , davalı … ‘ ın profesyonel bankacı olduğu göz önüne alındığında bu tür bir kredi tahsisinde daha dikkatli olması gerektiği kanaatine varıldığı ve % 30 un % 75 inden sorumlu olması gerektiği , diğer davalı … ile ilgili ise dava dilekçesinde belirtilen husus olan “19.179,08-DEM ve 27.087,60-DEM tutarlaındaki mal bedellerinin serbest bırakılması ” hususunda verilmiş yazılı bir talimat ibraz edilmemesi nedeniyle sorumluluğunun bulunmaması gerektiği , şube elemanlarının sorumluluğunun ana para 31.041,84-TL, faiz 63.706,37-TL olmak üzere 94.748,21-TL, genel müdürlük krediler müdürlüğünün sorumluluğunun ana para 23.281,38-TL, faiz 47.779,78-TL olmak üzere 71.061,16-TL, davalı … ‘ ın sorumluluğunun anapara 17.461,04 -TL, faiz 35.834,84-TL olmak üzere toplam 53.295,88-TL, … ‘ in sorumluluğunun anapara 2.910,17-TL, faiz 5.942,47-TL olmak üzere toplam 8.882,64-TL, … ‘üın sorumluluğunun sorumluluğunun anapara 2.910,17-TL, faiz 5.942,47-TL olmak üzere toplam 8.882,64-TL, toplam tüm sorumluluğun anapara 77.604,61-TL, faiz 159.265,92-TL olmak üzere 236.870,53-TL olduğu ancak halen yürürlükte olan TTK ‘ nun 336. Maddesi kusur oranları bakımından bir ayırım yapılmaksızın yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerin zarar görene karşı zararın tamamından müteselsilen sorumlu oldukları, davalılardan % 196 temerrüt faizi talep edilemeyeceği, yalnızca 3095 sayılı Kanun’ un 2.II. maddesi uyarınca ticari temerrüt faizi istenebileceği görüş ve kanısına varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Yargıtay ilk bozma ilamı doğrultusunda yapılan temlikin ivazlı olup olmadığı, ivazlı ise bunun miktarı konusunda TMSF 1. Tahsilat Dairesi ile RCT Varlık Yön. A.Ş’ ye yazı yazılmış, alınan RCT Varlık yazı cevabında; TMSF tarafından yapılan 2. Alacak satış ihalesi kapsamında toplam ana para büyüklüğü yaklaşık 933.8 milyon USD olan ve 10.812 adet alacak kaydından oluşan satış portföyünün 161 milyon USD peşinat tutarı ve % 43 hasılat paylaşımı oranı karşılığında devir ve temlik aldığı, şirketin 23.09.2005 tarihli ” Hasılat Paylaşımlı Alacak Satış Vaadi Sözleşmesi ” kapsamında imzalanan ” Kredi Alacağı Sözleşmeleri ” ile … Giyim Sanayi ve Tic LTD. Şti ‘ nin … Bankası T.A.Ş. … Alsancak Şubesinden kullanmış olduğu krediden kaynaklanan nakit riski için 8.854,21 USD ( 11.891,34 TL ) peşin bedel ödendiğinin tespit edildiği ayrıca 04.05.2017 tarihinde ise borçlulardan 150.000,00 TL tahsilat sağlanmış olup Hasılat Paylaşımlı Alacak Satış Vaadi Sözleşmesi gereği yapılan tahsilatın % 43 ü olan 64.500,00 TL hasılat payının TMSF ye ödendiği belirtilmiş,
TMSF II. Tahsilat Dairesi Başkanlığı’ nın yazı cevabında da; kurum tarafından düzenlenen II. Alacak Satış İhalesi kapsamında imzalanan 23.09.2005 tarihli Hasılat Paylaşımlı Alacak Satış Vaadi Sözleşmesi kapsamında tahsili gecikmiş bir kısım kredi alacaklarından oluşan satış portföyünün RCT A.Ş. ye devir ve temlik edildiği , sözleşmenin ivazlı olarak yapılmış olup ivaz bedelinin toplam ana para tutarı 933.848.043,54 USD olan satış portföyüne karşılık 161.000.000,00 USD peşin tutar ve ayrıca RCT A.Ş.nin yapacağı tahsilat üzerinden Fona ödenecek belli oranlarda hasılat payından oluştuğu , her bir kredi dosyası bazında ivaz bedeli belirlenmemiş olmakla birlikte peşin tutarının toplam ana para tutarına olan oranı esas alınarak yapılan hesaplamaya göre … Giyim Sanayi ve Tic LTD. Şti. nin … Bankası … A.Ş.den kullanmış olduğu kredilerden kaynaklanan alacağa tekabül eden ivaz bedelinin 8.854,21 USD tutarında olduğu ayrıca RCT A.Ş. Tarafından bu dosyaya mahsuben tahsil edilen 80.723,00 TL lik tutardan kuruma 34.711,00 TL hasılat payı ödendiği belirtilmiştir.
RCT yazı cevabı ile TMSF yazı cevabı arasında çelişki olduğu belirlenmiş çelişkinin giderilmesine yönelik yeniden yazı yazılmış alınan RCT Varlık yazı cevabında; şirketin … Giyim Sanayi ve Tic LTD.nin … Bankası T.A.Ş. … ve … Bank A.Ş. ‘ den kullanmış olduğu kredilerden kaynaklı alacağı TMSF ‘ den devir ve temlik aldığı, her iki banka kökenli alacağın 150.000 TL karşılığında … ‘ a 04.05.2007 tarihinde devir ve temlik edildiği , cevabi yazılardaki farkın her iki banka kökenli alacağın 3. Kişiye temlikine karşı yapılan toplam 150.000 TL temlik bedelinin şirket tarafından sehven yalnızca … A.Ş. kökenli alacağa karşılıkmış gibi bildirilmesinden kaynaklandığı , … Giyim Sanayi ve Tic LTD.den yapılan temlik bedeli … Bankası T.A.Ş. … ve … Bank A.Ş. Kökenli borçların ana paralarına göre garameten paylaştırıldığı ve borçlu firmanın … Bankası T.A.Ş. …’ dan kullandığı kredilere karşılık 80.723 TL ayrıldığı , bu tutarın % 43 üne tekabül eden 34.711 TL TMSF ye hasılat payı olarak ödendiği belirtilmiş,
TMSF II. Tahsilat Dairesi Başkanlığı’ nın yazı cevabında da ; … Giyim Sanayi ve Tic LTD. Şti. nin … Bankası A.Ş. … ve … Bank A.Ş. den kullandığı kredilerden kaynaklı alacakların kurumca RCT A.Ş. ye temlik edilmiş olup RCT A.Ş. tarafından bildirilen 150.000 TL tutarlı tahsilatın her iki banka alacağına karşılık tahsil edilen toplam tutar olduğu , mahkemede görülen davanın yalnızca … Bankası A.Ş. … kökenli kredileri kapsadığından … Giyim Sanayi ve Tic LTD. Şti. nin … Bankası A.Ş. … ‘ tan kullandığı kredilere mahsuben RCT A.Ş. tarafından yapılan tahsilatın 80.723 TL , bu tahsilata karşılık kuruma ödenen hasılat payının ise 34.711 TL tutarında olduğu belirtilmiştir.
İzmir 14. İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyasının incelemesinde; alacaklının … Bankası TAŞ …, borçlunun … Giyim Sanayi ve Tic LTD. Şti. , borç miktarının 200.770,00 -DEM olduğu belirlenmiştir.
İzmir 14. İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyasının incelemesinde; alacaklının … Bankası TAŞ …, borçluların … Giyim Sanayi ve Tic LTD. Şti.,…, borç miktarının 108.329,38 -TL, olduğu belirlenmiştir.
Yargıtay bozma ilamı kapsamı ile gelen ve mevcut olan dosyalar ile bozma ilamından sonra alınan yazı cevapları ile taraf itiraz ve beyanları değerlendirilerek ek rapor düzenlenmesi için ikinci bilirkişi kurulundan ek rapor istenilmiş, alınan 29/05/2017 havale tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda; İzmir şubesi elemanlarının sorumluluğunun ana para 31.041,84-TL, faiz 127.408,60-TL olmak üzere toplam 158.450,44-TL, genel müdürlük krediler müdürlüğünün sorumluluğunun ana para 23.281,38-TL, faiz 95.556,44 -TL olmak üzere 118.837,82-TL, davalı … ‘ ın sorumluluğunun anapara 17.461,04 -TL, faiz 71.667,34-TL olmak üzere toplam 89.128,38-TL, … ‘ in sorumluluğunun anapara 2.910,17-TL, faiz 11.944,56-TL olmak üzere toplam 14.854,73-TL, … ‘ün sorumluluğunun sorumluluğunun anapara 2.910,17-TL, faiz 11.944,56-TL olmak üzere toplam 14.854,73-TL, toplam tüm sorumluluğun anapara 77.604,61-TL, faiz 318.521,50-TL olmak üzere 396.126,11-TL olduğu ancak dava konusu olay tarihinde yürürlükte olan TTK ‘ nun 336. Maddesi kusur oranları bakımından bir ayırım yapılmaksızın yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerin zarar görene karşı zararın tamamından müteselsilen sorumlu oldukları , davalılardan % 128 temerrüt faizi istenebileceği görüş ve kanısına varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacı tarafça, davalıların genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları dönemlerde yapmış oldukları usulsüz ve mevzuata aykırı işlemleri nedeniyle banka zararına yol açtıkları gerekçesiyle banka zararının tahsili için davalılar hakkında dava açıldığı,
Uyuşmazlığın; Bankacılık Mevzuatı ve bu Mevzuat’ daki yollamalar doğrultusunda 6762 sayılı TTK’ nin anonim ortaklıkta yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerin sorumluluğuna ilişkin 336 vd. 340 ve 342. maddenin yollaması ile 309. maddesine tabi olduğu,
Kredilerin açıldığı dönemde yürürlükte olan 3182 sayılı Bankalar Kanunu’ nun 86. II maddesinde; “ Türk Ticaret Kanunu’ nun sorumluluğu gerektiren hükümleri saklıdır. ” düzenlemesi ile TTK hükümlerine atıf yapıldığı,
Kural olarak; yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamayacakları ancak 6762 sayılı TTK’ nin 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticilerin oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olacakları, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulünün gerektiği, Türk Ticaret Kanunu’ nun yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngördüğü ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul ettiği, TTK’ nin 338. maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu olduklarının düzenlendiği,
Davalılardan … ‘ ün 30.03.1995 – 12.01.1999 tarihleri arasında davalı … ‘ in 15.04.1994- 14.03.1997 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi , davalı … ‘ ın 29.07.1993-07.07.1997 tarihleri arasında ve davalı … ‘in de 06.08.1997-08.06.1999 tarihleri arasında genel müdür oldukları ,
Dava dışı … Giyim Sanayi ve Tic LTD. Şti. ye 29.08.1996 tarihinde genel müdürlük yetkisinde 10 milyar TL lik kredi tahsis edildiği , 11.09.1996 tarihinden itibaren kredi kullandırılmaya başlandığı , 31.10.1996 – 20.12.1996 tarihleri arasında kredide birçok kez depasman yapıldığı , 28.10.1996 tarihinde firmaya şubece 200.000 USD lik kredi teklif edildiği , firma ile ilgili düzenlenen 22.11.1996 tarihli istihbarat raporundaki olumsuz değerlendirmelere rağmen davalılar …, … ve … tarafından 22.11.1996 tarihinde kredinin onaylandığı dava dışı firma ile ilgili 21.08.1998 tarihli istihbarat raporunda da olumsuz değerlendirmeler bulunduğu ve buna rağmen şubenin kredi kullandırmaya devam ettiği , dava dışı … Giyim Sanayi ve Tic LTD. Şti. ile ilgili bilirkişi kurulunun 08.03.2011 tarihli raporunda da belirtildiği üzere kredi açılması ve limit artırımlarının 11.09.1996 – 22.12.1998 tarihleri arasında gerçekleştiği , davalı yönetim kurulu üyeleri ve genel müdür …, … ve … ‘ ın özen borcun ihlal ederek kredi tahsis edilmemesi gereken dava dışı şirkete kredi tahsis ettikleri , olumsuz istihbarat raporlarına rağmen yeterli teminat almadan kredi açtıkları açılan kredilerin limitlerinin birçok kez artırıldığı davalı …, … ve … yönünden sorumluluğunun maddi şartlarının gerçekleştiği,
Davalı … yönünden ise ; dava dilekçesinde, davalı …’in bankada görevli genel müdür iken dava dışı … Giyim Ltd Şti ‘nin bankaya karşı edimlerini yerine getirmediği kayıtlara geçmiş olduğu halde, anılan firma adına gelen ihracat bedelini firmanın kullanımına terk edilmesini şifahi talimatı ile sağlamak suretiyle bankayı zarara uğrattığının iddia edildiği ancak davacının öne sürdüğü bu eyleme ilişkin iddiasını ispatlayamadığı , her ne kadar olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 338. maddesinde sorumluluk davalarında şirket yöneticilerinin ters çevrilmiş ispat yükümlülüğü bulunduğu, diğer bir anlatımla, kendilerine sorumluluk isnat edilen şirket yöneticilerinin, zarara yol açtığı iddia edilen eylemlerden dolayı sorumluluklarının bulunmadığını ispat yükü altında oldukları belirtilmiş ise de, öncelikle davacının zararı ve zararı meydana getiren müsnet eylemi ispatlaması, bundan sonra şirket yöneticisinin meydana gelen zarardan kendisinin sorumlu olmadığını ispatlaması gerektiği ,davacının, davalıya isnat edilen eylemi ispatlayamadığı ve davalı … yönünden davanın reddinin gerektiği ,
Sorumluluk davasının açılabilmesi için; 6762 sayılı TTK’ nin 341. Maddesi gereğince genel kurulca yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılmasına karar verilmesi ayrıca 6762 sayılı TTK’ nin 380. maddesi gereğince yönetim kurulu üyeleri ve müdürler hakkında banka genel kurulu tarafından açık veya bilançonun tasdiki suretiyle zımni ibra kararı alınmamış olması gerektiği,
… TMSF ye devredilene kadar genel kurulda davalılar hakkında sorumluluk davası açılması yönünde bir karar alınmadığı ancak bankanın fona devrinden sonra 2001 yılına ilişkin genel kurul toplantısının 11.07.2012 tarihinde yapıldığı ve davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiği ,
Yargılamanın devamı esnasında 01/11/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ nun 133. maddesinde; “ Faaliyet izni kaldırılan bankaların tasfiyelerinin tamamlanması ancak iflas veya tasfiye masa alacaklarının tahsil edilememiş olması hâlinde, bankanın sorumlulukları tespit edilen ortakları, yönetim kurulu eski üyeleri ve denetçileri aleyhine varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın tazmini için tasfiyenin tamamlanmasını müteakip beş yıl içinde Fon tarafından dava açılabilir. Fon bankalarının hisselerinin üçüncü kişilere devir veya intikali hâlinde banka tarafından, bankanın eski ortakları, yöneticileri ve denetçileri hakkında açılmış olan dava ve takiplere Fon tarafından kanunî halef sıfatıyla kaldığı yerden devam olunur. Bu dava ve takipler sonucunda hükmolunacak tutarlar Fona ait olur. Bu bankaların başka bir bankaya devredilmesi ya da başka bir banka ile birleşmesi, hisselerinin üçüncü kişilere devredilmesi ya da tasfiyelerine karar verilmesi hâlinde, bu işlemlerin tamamlanmasını takip eden beş yıl içinde bankanın sorumlulukları tespit edilen yönetim kurulu eski üyeleri ve eski denetçileri aleyhine varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın Fon adına tazmini istemi ile Fon tarafından dava açılabilir. Dava açılmasına dair Fon Kurulu kararı dava şartı olarak aranan genel kurul kararı yerine geçer … ” düzenlemesinin bulunduğu, yine aynı Yasa’ nın Geçici 16. Maddesinde “ Bu Kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir. ” düzenlemesinin bulunduğu, 5411 sayılı Yasa hükümlerinin geçmişe etkili olduğunun öngörülmesi sebebiyle davacı TMSF tarafından ibraz edilen 23/03/2004 tarih ve 86 sayılı karar ile yine davacı tarafından ibraz edilen 19/10/2006 tarih ve 506 sayılı davaya halef sıfatıyla devam kararının 5411 sayılı Yasa’ nın 133. maddesi hükümleri gözönüne alınarak sorumluluk davasının açılması açısından yeterli sayılmasının gerektiği,
6762 sayılı TTK’ nin 380. maddesine göre ibranın geçerli olabilmesi için; davaya konu kredi ile bilgilerin genel kurula sunulan şirket bilançolarında yer alması gerektiği, ibranın sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içereceği, açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konulardaki ibranın yok sayılmasının gerektiği, bütün bu hususların genel kurulda ortaya konulup görüşüldükten sonra yöneticilerin sorumluluk halleri ve ortaklığa verdikleri zarar açıkça saptanıldığı halde genel kurulca sorumluluk davası açılmasına yer olmadığına ve ibraya karar verildiği takdirde böyle bir ibraya geçerlilik tanınabileceği, olayda bu anlamda bir ibranın olmadığı, davalıların ibralarının gerçekleşmediği ve sorumluluk davasının diğer koşulu olan ibra edilmemiş olmak koşulunun gerçekleşmiş olduğu,
6762 sayılı TTK’ nin 309. maddesinde; “ Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanunu’ na göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur. ” düzenlemesinin bulunduğu,
Dava konusu edilen olay ile ilgili düzenlenen müfettiş raporunun genel müdürlüğe arz tarihinin 07/06/2002 olup davanın ise 07/08/2002 tarihinde açıldığı ve 6762 sayılı TTK’ nin 309. Maddesinde belirtilen öğrenme tarihi ile ilgili 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı, zararı doğuran fiilin vukuu tarihi açısından zamanaşımı başlangıcının kredi açılması ve kredi limitlerinin sürekli olarak yükseltilmesi nedeniyle zararlandırıcı eylemin devam ettiği göz önüne alınarak son olarak kredi limitinin yükseltildiği 1998 tarihi olarak kabulünün gerektiği söz konusu tarih ile dava tarihi arasında 6762 sayılı TTK nun 309. maddedeki 5 yıllık sürenin de dolmadığı ve davanın zamanaşımına uğramadığı,
Sorumluluk davasına konu banka zararının dava dilekçesinde belirtilen 08.09.1999 tarihi itibariyle 77.604,61 -TL ile dava tarihi itibariyle avans faizi üzerinden hesaplanan 159.265,95 TL olmak üzere 236.265,95 TL tutarında bulunduğu , davalı … ‘ ün diğer davalılar … ve … ile birlikte bu zararın tamamından sorumlu olduğu, davalıların haksız eylemleri ile bankayı zarara uğrattıkları, davalıların sorumluluklarının haksız fiile dayalı olması sebebiyle haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiği , davalıların davacı bankanın genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olup taraflar arasında konuya ilişkin olarak kararlaştırılan bir akdi temerrüt faiz oranının bulunmadığı, işin davacı açısından da ticari iş olduğu gözetilerek haksız fiil sorumluluğuna ilişkin ilkeler çerçevesinde davalıların avans faizi ile sorumlu tutulması gerektiği ,davanın açılmasından sonra TMSF ile RCT Varlık A.Ş. arasında kredi borcundan kaynaklanan alacak hakkında 21/02/2006 tarihinde temlik sözleşmesi yapıldığı , temlik bedelinin bilirkişi kurulu raporunda 87.023,00 – TL olarak belirtildiği ayrıca kredi alacağı ile ilgili 11.08.2014 tarihinde 787,98 TL lik tahsilat yapıldığı , yapılan tahsilat miktarları açısından davanın konusunun kalmadığı ve söz konusu miktarın zarar miktar toplamından mahsubunun gerektiği bu mahsubun yapılması sonucu talep edilebilecek zarar miktarının 77.604,61 TL asıl alacak , 71.453,97 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 149.058,58 TL olduğu ,
Mahkememizce davalılar … ve … yönünden davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen 05/04/2018 tarihli kararın bozma ilamı kapsamı dışında kalmakla kesinleştiği incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış ,davanın davalı … yönünden reddine, davalılar … ve … yönünden Mahkememizce verilen 05/04/2018 tarihli karar bozma ilamı kapsamı dışında kalmakla kesinleştiğinden bu davalılar yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davanın davalı … yönünden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın davalı … yönünden REDDİNE,
2-Davalılar … ve … yönünden Mahkememizce verilen 05/04/2018 tarihli karar bozma ilamı kapsamı dışında kalmakla kesinleştiğinden bu davalılar yönünden YENİDEN KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Davanın davalı … yönünden KISMEN KABULÜ ile 77.604,61 TL asıl alacak , 71.453,97 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 149.058,58 TL alacağın asıl alacağa 08/09/1999 tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Bu davalı yönünden fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 10.182,19 TL harçtan daha önce alınmasına karar verilen 5.301,17 -TL harcın mahsubu ile bakiye 4.881,02 TL harcın davalı … tarafından tamamlanmasına,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 5411 sayılı Yasa’ nın 133/son maddesi hükmü gereğince hesap ve takdir edilen 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden 5411 sayılı Yasa’ nın 133/son maddesi hükmü gereğince hesap ve takdir edilen 9.200,00-TL tek maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve … ‘ e verilmesine,
6-Davacı tarafından davalı … dışındaki davalılar yönünden yapılan 13 davetiye gideri yargılama giderinin red ve kabule göre 76,00-TL’ lik bölümünün davalı … ‘ ten alınarak davacıya verilmesine, kalan bölüm ile davalı … yönünden yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair tebliğden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar davacı vekili Av… ile davalı asil … ve vekili Av …, davalı İbrahim vekili Av … ile davalı … vekili Av …’ın yüzlerine karşı diğerlerinin yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı.
29/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip