Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/336 E. 2022/761 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/336
KARAR NO : 2022/761

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/04/2022
KARAR TARİHİ : 28/09/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davala arasında ticari satım sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşmeye istinaden takibe dayanak faturanın düzenlendiği, ancak davalının faturayı iade ederek ödeme yapmadığı, bunun üzerine faturaya konu alacağın takibe konu edildiği, davalının takibe itiraz ettiği, itirazın haksız olduğunu belirterek takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığı, taraflar arasında 2018 yılından beri devam eden ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki uygulamaya göre teslim edilen ürünlerin irsaliye tarihinden 1 gün öncesine ait TCMB döviz satış kuru esas alınarak ödemelerin yapıldığı, davacının takibe konu ettiği faturanın … tarihinde sevk edilen ürünlere ilişkin olduğu, davacının bu tarihteki kapanış kurunu esas alarak teamül ve sözleşmeye aykırı fatura düzenlediğini, bu nedenle faturanın iade edildiğini, söz konusu malların sevk tarihi olan … tarihinden önceki güne ait Dolar kapanış kurunun 12,10 TL, sevk tarihi olan … tarihine ait Dolar kapanış kurunun ise … TL olduğu, davacıya herhangi bir borçlarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, fiyat farkından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
– … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı takip dosyası sureti,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1663 E., 2021/1070 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü, Kanun’da özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
6100 sayılı HMK’da gider avansı ve delil avansı ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kanun’un 120. maddesi, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir” hükmünü içermektedir. Bu maddede öngörülen gider avansı, HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartları arasında yer almaktadır. Dava şartlarının eksik olması ve tamamlanmaması durumunda ise aynı Kanunun 115. maddesi uyarınca usulden red kararı verilmesi öngörülmüştür.
Aynı Kanun’un 324. maddesinin başlığı ise “Delil İkamesi İçin Avans” olup, taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda oldukları belirtilerek, tarafların birlikte aynı delilin ikamesini talep etmiş olmaları halinde gereken gideri yarı yarıya avans olarak ödeyecekleri ve taraflardan birisinin avans yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde diğer tarafın bu avansı yatırabileceği ve aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere HMK’nın 324. maddesinde düzenlenen delil ikamesi avansı, HMK’nın 114. maddesinin 1. fıkrasının “g” bendinde belirtilen gider avansından hüküm ve sonuçları itibariyle farklı olup, dava şartı niteliğinde değildir.
Tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin, gider avansı içinde değerlendirilmesi olanağı, HMK’nın 324. maddesi düzenlemesi karşısında yoktur.
HMK’nın 324. maddesi gereğince bu avansın hiç yatırılmamasının veya eksik yatırılmasının hukuki sonucu, delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılmasıdır.
Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekir.
Ayrıca; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK. nun 90. (1086 sayılı HUMK.nun 159.) maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, 6100 sayılı HMK. nun 94. (1086 sayılı HUMK.nun 163.) maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir.Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacagı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere düzenlenen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;davacının, davalı aleyhinde :.. Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında fiyat farkından kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalı borçluya elektronik tebligat aracılığı ile … tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun … tarihinde yasal süresi içerisinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu, davalı borçlunun takibe itirazı üzerine davacının iş bu itirazın iptali davasını bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde ikame ettiği, davalı borçlunun itirazının iptalinin talep edildiği, davacının, taraflar arasında ticari satım sözleşmesi bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşme ve teamüllere göre davalının kendisine sevk ve teslim edilen malların döviz cinsinden bedelini teslimin yapıldığı günün kapanış kuru üzerinden yapması gerektiği, buna göre … tarihinde davalıya teslim edilen malların bedelinin aynı tarihteki kur üzerinden hesaplanması gerektiği ve buna göre davalı tarafından yapılan ödemenin eksik olduğu ve fiyat farkı oluştuğunu ve takibe dayanak faturanın usule uygun olduğunu iddia ettiği, davalının ise taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini kabul ettiği, ancak taraflar arasındaki teamülün malın teslim edildiği tarihten önceki güne ait kapanış kuru üzerinden satış bedelinin ödenmesi şeklinde gerçekleştiği, düzenlenen fiyat farkı faturasının teamüle aykırı olduğunu savunduğu, taraflar arasında ticari satım sözleşmesi bulunduğu ihtilafsız olup, uyuşmazlığın yabancı para cinsinden yapılan ödemelerde ödeme tarihi itibariyle hangi döviz kurunun esas alınacağı (malın teslim edildiği güne ait kurun mu yoksa malın teslim edildiği günden bir gün önceye ait kurun mu?), buna göre takibe yapılan itirazın haklı olup olmadığı, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacaklı olduğu miktarın ne olduğu hususlarında olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından taraflar arasındaki yabanca para cinsinden yapılan alım satım işlemlerinde hangi tarihteki kurun esas alınacağına dair yazılı sözleşme sunulmadığından mahkememizce taraflar arasındaki ticari teamülün tespit edilmesi ve takip dayanağı faturanın taraf defterlerinde kayıtlı olup olmadığının tespit edilmesi amacı ile tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi aracılığı ile incelenmesine karar verildiği, bu kapsamda taraflara ticari defter ve kayıtları sunması veya bulunduğu yeri bildirmesi, bilirkişinin emek ve mesaisine karşılık ücret ödenmesi ve bilirkişi ücretinin davacı tarafından karşılanmasına karar verildiği ve bu konuda kesin süre verildiği, davacı tarafından süresi içerisinde ticari defter ve kayıtların bulunduğu yerin bildirildiği, davalının ise ticari defter ve kayıtları mahkememize sunduğu, ancak davacının kesin süreye rağmen bilirkişi delil avansını yatırmadığı, bu nedenle mahkememizce dosyanın bilirkişiye tevdi edilmediği, her ne kadar davacı tarafından süresinden sonra bilirkişi ücreti yatırılmış ve dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi talep edilmiş ise de, mahkememizce davacı vekiline 6100 sayılı HMK’nın 222 ve 324. maddesi uyarınca verilen ve kesin olan sürenin yeterli, emredilen işlerin, gerekli ve yapılabilir nitelik taşıdığı, ayrıca süreye uyulmamasının sonuçlarının açıkca anlatıldığı-ihtar edildiği, kesin süre içerisinde ara karar gereğinin davacı tarafından yerine getirilmemiş olmasının davalı yararına usuli kazanılmış hak doğurduğu, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmadığı, kendisine tanınan kesin süre içerisinde bilirkişi delil avansını mahkememiz veznesine depo etmeyen davacının 6100 sayılı HMK’nın 324. maddesi uyarınca bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılması ve dosya mevcuduna göre değerlendirilme yapılmasını kabul ettiğinin gerektiği, davacı mahkemece belirlenen bilirkişi delil avansının tarife aykırı olduğunu ve yüksek olduğunu ileri sürmüş ise de, mahkememizce davacı ve davalının defterlerinin birlikte incelenmesi ve taraflarca defterlerin sunulması yerine bulunduğu yerin bildirilmesi halinde mahallinde inceleme yapılması hususları nazara alınarak bilirkişinin sarf edeceği emek ve mesai ile 2022 yılında paranın satın alma gücünde yaşanan değer kaybı, bilirkişi ücretlerinden yapılan yasal kesintiler ve dosya kapsamı gözetilerek ücret takdir edildiği, nitekim bilirkişi ücret tarifesine göre de mahkemece bilirkişi ücretinin tarifeden aşağıda olmamak üzere bilirkişinin sarf edeceği emek ve mesaiye göre serbestçe belirlenebileceği, davacının davasını açarken delil avansı yatırmadığı, sadece … TL gider avansı yatırdığı, söz konusu avansın miktarı itibariyle mahkememiz ara kararında belirtilen delil avansı olarak kullanılmasının mümkün olmadığı, davacının ara karara ilişkin itirazlarının yerinde olmadığı, taraflar arasında takibe dayanak faturaya konu malın … tarihinde davalıya teslim edildiği konusunda ihtilaf bulunmadığı, ihtilafın … tarihine ait Dolar kurunun mu … tarihine ait Dolar kurunun mu esas alınacağına ilişkin olduğu, TCMB tarafından bir önceki güne ait kurun ertesi gün saat 15:30′ da açıklandığı, malın teslim edildiği … tarihinde sadece bir önceki güne ait kapanış kuru bilindiğine ve davacı … tarihindeki kurun esas alınması gerektiğini iddia ettiğine göre 01/12/2021 tarihinde açıklanan kurun uygulanması gerektiğini ispatlaması gerektiği, dosya kapsamı itibariyle davacının hangi tarihteki kurun esas alınacağına ilişkin teamülü ispatlar herhangi bir yazılı delil sunmadığı ve iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Davalı davacının kötüniyetli olduğunu savunmuş ve kötü niyet tazminat talebinde bulunmuş ise de, davacının takipte haksız ve kötüniyetli olduğunun davalı tarafından ispatlanmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli … TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan … TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye … TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı dava ve duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4 maddesine göre hesap ve takdir edilen … TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
6-… Arabuluculuk Bürosu’nun …/… sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan toplam … TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/09/2022

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA