Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/270 E. 2023/136 K. 24.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/270 Esas
KARAR NO : 2023/136

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 08/04/2022
KARAR TARİHİ : 24/02/2023

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların desteği …’nin 07/05/2012 tarihinde davalı …’nün sevk ve idaresindeki aracın çarpması neticesinde vefat ettiği, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, davalı sürücü ile davalı sigorta şirketinin müteveffanın eşi ve çocuğu olan davacıların destekten yoksun kalma zararından sorumlu olduğu, ayrıca davacı eşin genç yaşta dul kaldığı, davacı çocukların küçük yaşta babasız kaldığı, manevi olarak zarara uğradıkları, davalı sigorta tarafından ibraname karşılığında 69.335,00 TL destekten yoksun kalma tazminat ödemesi yapıldığı, yapılan ödemenin yetersiz olduğunu belirterek ibranamenin iptaline her bir davacı için 500 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile yine her bir davacı için 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazlarının bulunduğunu, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, davacılara 69.335,00 TL ödeme yapıldığı ve ibraname alındığı, davacının 10 yıl sonra açmış olduğu davada ibranamenin iptali talebinde bulunamayacağı, davacıların taleplerinin reddi gerektiği, aksi kanaat halinde kusur incelemesi ile tazminat hesabı yönünden bilirkişi raporu alınması gerektiği, sorumluluklarının poliçe teminat limiti ile sınırlı olduğu, müteveffanın kazanın meydana gelmesinde müterafik kusurlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın arabuluculuğa tabi olduğu, arabuluculuk görüşmesi yapılmadan davanın açıldığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacılara sigorta şirketi tarafından ödeme yapıldığı, kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı, müteveffanın müterafik kusurlu olduğu, manevi tazminatın şartlarının oluşmadığı, müteveffanın kardeşine davacı adına manevi tazminat ödemesi yapıldığını, yapılan bu ödemenin mahkemece hüküm aşamasında mahsup olarak gözetilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, 6098 Sayılı TBK’nın 71 ve 2918 Sayılı KTK’nın 85 ve devamı maddeleri kapsamında açılan motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan maddi tazminat (destekten yoksun kalma) ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-Nüfus kayıtları,
– Torbalı İlçe Emniyet Müdürlüğünün 05/05/2022, 07/05/2022 tarihli yazısı ve eki,
-İbraname ve Poliçe,
-Türkiye Noterler Birliğinin 31/05/2022 tarihli yazısı ve eki,
-Bilirkişi …’in 25/07/2022 tarihli kusur raporu,
-SGK İl Müdürlüğünün 29/07/2022 tarihli yazısı ve eki,
-… Sigorta A.Ş nin 26/10/2022 tarihli yazısı eki hasar dosyası,
-Davacı …’nin mahkememiz huzurunda alınan yeminli beyanı,
-İzmir 3 Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosya aslı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Sorumluluk hukukunun amacı, zarar görenin uğramış olduğu gerçek zararı gidermek, kaybolan bir değerin yerine, nitelik veya nicelikçe benzer bir değer koymaktır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin takdirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
TBK’nın 54. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ile tedavi giderleri de bu zarar türleri arasında yer almaktadır.
Bedensel zarara uğrayan kimse, çalışma gücünü sürekli veya geçici olarak yitirmesinden ve ileride edineceği kazançtan yoksun kalmasından doğan zarar ile bütün giderlerini isteyebilir. Çalışamamaktan kaynaklanan zarar ise geçici iş göremezlik nedeniyle olabileceği gibi; sürekli iş göremezlik biçiminde de olabilir. Geçici iş göremezlik zararı, zararı görenin yaptığı iş ve gelir durumu itibariyle iyileşme süresinde elde edemediği kazançtan ibarettir. Sürekli iş göremezlik zararı ise beden gücü kaybına uğrayan kişinin, zarar görmeden önce yapmakta olduğu iş için daha fazla bir güç (efor) harcaması nedeniyle doğan zarardır.
Manevi tazminatın kişinin ruh ve vücut bütünlüğünün bozulması, sosyal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması gibi durumlarda istenebileceği yasal ve yerleşmiş yargı kararlarıyla kabul edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun 01.03.2006 tarih ve 2006/2-14 E, 2006/26 K. sayılı kararında ifade edildiği üzere, manevi tazminatın amacı, zarar görenin kişilik değerlerinde ve bedensel bütünlüğünün iradesi dışında ihlali hallerinde meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 56. Maddesi gereğince; hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat, bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, TMK’nın 4.maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tesbit etmelidir.
Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, tarafların kusur oranını, desteğin kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2003/21-368-355 ve 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 sayılı kararları)
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Davacıların, müteveffa …’nin eşi ve çocukları olduğu, davalı …’nün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpması neticesinde desteklerinin vefat ettiği, davalı sigorta tarafından ibraname karşılığında kendilerine 69.335,00 TL ödeme yapılmış ise de yapılan ödemenin destekten yoksun kalma zararlarını karşılamadığı, yapılan ibranamenin iptali gerektiği, ayrıca manevi zarara uğradıkları iddiası ile iş bu maddi ve manevi tazminat davasını ikame ettiği, davalı sigortanın ibraname karşılığında davacılara ödeme yapıldığı, davacıların ibranamenin iptalini yasal süre geçtikten sonra isteyemeyeceği, mahkememizin yetkisine itiraz ettiği, diğer davalı …’un ise zamanaşımı definde bulunduğu, davacılara sigorta şirketi tarafından maddi tazminat, kendisi tarafından ise manevi tazminat ödemesi yapıldığı, davacıların ilave tazminat talebinde bulunamayacağı, davacılar desteğinin kazanın meydana gelmesinde müterafik kusurlu olduğunu savunduğu, taraflar arasında davacıların davalı sigorta şirketinden ibraname karşılığı ödeme aldığı ihtilafsız olup, davada hak düşürücü süre ve zamanaşımı gerçekleşip gerçekleşmediği, mahkememizin yetkili olup olmadığı, davalı … yönünden davanın dava şartı zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı, maddi tazminat talebi yönünden ibranamenin iptalinin talep edilip edilemeyeceği, buna göre davacıların bakiye destekten yoksun kalma tazminatı isteyip istemeyeceği, isteyebilecekler ise talep edebilecekleri zarar miktarının ne olduğu, ayrıca davalı … tarafından davacılar adına müteveffanın kardeşine manevi tazminat olarak ödeme yapılıp yapılmadığı ile davacıların manevi tazminat talep etme koşullarının oluşup oluşmadığı ile uğradıkları manevi zarar miktarının ne olduğu hususlarında ihtilaf bulunduğu görülmüştür.
Taraflar arasında doğrudan sözleşme ilişkisi bulunmaması, sorumluluk sigortalarının TTK’da düzenlenmesi, davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunması ve usul ekonomisi gereği davaların birlikte yürütülmesi gerektiği anlaşılmakla mutlak ticari dava niteliğindeki somut uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu değerlendirilmiştir.
Davacının iş bu davada destekten yoksun kalma ve manevi tazminat isteminde bulunduğu, talebini haksız fiil faili ile onun sorumluluk sigortacısı olan zmms sigortacısına yöneltiği, davalı sigorta yönünden dava dava şartı zorunlu arabuluculuğa tâbi olmakla birlikte davalı … yönünden arabuluculuğun dava şartı olmadığı anlaşılmakla davalı … vekilinin davanın arabuluculuk şartı yerine getirilmeden ikame edildiği ve usulden reddi gerektiğine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı sigorta tarafından yetki itirazında bulunulmuş ise de, davacıların İzmir ili Torbalı ilçesinde ikamet ettiği, dava tarihi itibariyle davacıların yerleşim yerinin mahkememiz yargı çevresi içerisinde olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 16. maddesi uyarınca mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmakla davalı sigorta vekilinin yetki itirazı yerinde görülmemiştir.
İzmir 3 Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde, sanık …’nün 07/05/2012 tarihinde sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müteveffa …’nin sevk ve idaresinde olan ve …’in yolcusu olduğu motorsiklete çarpması neticesinde 1 kişinin ölümü ve 1 kişinin yaralanmasına sebebiyet verdiği, kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu, müteveffanın ise tali kusurlu olduğu gerekçesi ile 3 yıl 4 ay ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 06/03/2014 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Mahkememizce trafik bilirkişiden alınan 25/07/2022 tarihli kusur raporunda, davalı sürücü …’nün sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile Mithatpaşa Caddesini takriben seyir halinde …….Sokak kavşağına geldiğinde sola doğrultu manevrası ile giriş yapmak isterken aracının sol ön kısımlarına, karşı yönde seyrine düz devam eden davacıların murisi müteveffa sürücü …’nin sevk ve idaresindeki tescilsiz motosikletinin ön kısımları ile çarpıp devrilmesi sonucu motosiklet sürücüsü ve arkasında yolcu konumunda olan …’in yaralandıkları, motosiklet sürücüsü …’nin tedavi gördüğü hastanede 08.05.2012 tarihinde vefat ettiği, davalı sürücü …’nün sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile gündüz vakti meskun mahal görüşün açık olduğu bölünmüş yola gereken dikkat ve özeni göstermesi, niyetini belirtir sinyal ışıkları ile birliktte dönüş yapacağı kavşak başına geldiğinde mutlak durması, karşı yönde gelen trafik akışını izlemesi, yolun dönüşe müsait olduğu zaman aralığında doğrultu marifeti ile sokağa giriş yapıp güvenle seyrine devam etmesi gerekir iken belirtilen hususlara riayet göstermediği, karşı yön şeritte gelen motosikletin hızını ve yakınlık durumunu dikkate almadığı, tedbirsiz ve kontrolsüz şekilde sola doğrultu manevrasına yönelip ilk geçiş hakkını bırakmadığı, bu tavrı nedeni ile yaratmış olduğu ortamda trafik akışı için tehlike ve engel teşkil edip motosikletin önünü keserek çarpmasına olanak hazırlaması olayında 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 53/b maddesini ihlal ettiği, kazanın oluşumunda etken olduğu, davacıların murisi müteveffa sürücü …’nin sevk ve idaresindeki tescilsiz motosikleti ile gündüz vakti meskun mahal görüşün açık olduğu düz bölünmüş yola gereken dikkat ve özeni göstermediği, motosikletinin hızını kavşağa yaklaşırken teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmadığı, karşı yön şeritte yol bölümüne yönelen aracı zamanında fark edip mevcudiyetini belirtir ikaz ile birlikte tedbirini almadığı, mevcut süratini koruyarak tehlikeli biçimde seyrine devam edip kavşağı geçmek isterken meydana gelen çarpışma olayında 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 521a-b maddelerini ihlal ettiği, kazanın oluşumunda davalı sürücüye göre az da olsa hatası ile etken olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Davacılar …, … ve …’nin … plakalı aracın zmms sigortacısı olan … (Eski Ticaret Ünvanı Işık Sigorta) Sigorta A.Ş’ye maddi tazminat istemi ile 2012 yılında vekilleri aracılığı ile tazminat başvurusunda bulunduğu, sigorta şirketi tarafından 4983151 nolu hasar dosyasının açıldığı, hasar dosyası kapsamında adı geçenler vekilinin 15/10/2012 tarihli ibraname ile 69.335,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödenmesi halinde sigorta şirketi ile sigortalısı ve kaza anındaki sürücüsü …’nün ibra edildiğinin taahhüt edildiği, taahhütnamenin imzalı olarak davalı sigorta şirketine gönderildiği, davalı sigorta şirketi tarafından ibraname doğrultusunda 19/10/2012 tarihinde adı geçenler vekilinin hesabına 69.335,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı Muazzez ve çocukları olan diğer davacılara davalı sigorta tarafından 19/10/2012 tarihinde 69.335,00 TL ödeme yapıldığının davalı yanca savunulduğu ve bu hususun davacı yanın da kabulünde olduğu, davalının anılan tarihte davacılara ödeme yaptığının ve davacılardan imzalı olarak ibraname aldığının dosyadaki belgelerle de sabit olduğu, bu ibranameye göre davacıların poliçe kapsamındaki tüm hakları yönünden davalı sigortayı, sigortalısı ve davalı sürücüyü ibra ettiği, eldeki davanın ise 08/04/2022 tarihinde açıldığı, bu durumda KTK’nun 111. maddesi gereği ibradan sonraki 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılmamış olmasına göre ibranamenin geçerli hale geldiği, bu nedenle davacı tarafça imzalı 15/10/2012 tarihli ibranamenin iptali şartlarının somut olayda gerçekleşmediği, dava tarihi itibariyle 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, hak düşürücü sürenin mahkememizce resen göz önünde bulundurulması gerektiği anlaşılmakla davacıların ibranamenin iptali ile maddi tazminat istemleri yönünden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.(Benzer yöndeki kararlar için bkz. Yargıtay 4. H.D’nin 18/10/2021 tarih ve 2021/5509 esas 2021/6959 karar, Yargıtay 17. H.D’nin 04/02/2020 tarih ve 2019/1232 esas 2020/713 karar sayılı ilamları)
Davalı … vekili tarafından manevi tazminat talebi yönünden zamanaşımı defi ileri sürülmüş ise de davaya konu kazada davacılar desteğinin vefat ettiği, ayrıca davacılar desteği dışında …’in de yaralandığı, 5237 sayılı TCK’nun 66 ,85, 6098 sayılı TBK nun 72 ve 2918 sayılı KTK nun 109 maddesi uyarınca dava tarihi itibariyle 15 yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla davalı …’un zamanaşımı defi mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Davacılar desteğinin motorsiklet ile seyir halinde olduğu sırada davalıl sürücü …’nün sevk ve idaresindeki aracın çarpmasına maruz kaldığı, bu çarpma neticesinde vefat ettiği, söz konusu olaya ilişkin olarak adli soruşturma yürütüldüğü, soruşturma ve kovuşturma neticesinde sanık sürücü …’nün asli kusurlu kabul edilerek hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, mahkememizce alınan 25/07/2022 tarihli kusur raporunda davalı sürücünün davacılar desteğine çarpması eyleminde KTK’nun 53/b maddesini ihlal ettiği, davacılar desteğinin ise KTK’nun 52/a maddesi uyarınca kusurlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, davalı … tarafından söz konusu rapora itiraz edilmiş, kazanın kaza tutanağında ve ceza yargılamasında kabul edildiği şekilde gerçekleşmediği, söz konusu tutanak ve kayıtların gerçeği yansıtmadığı savunulmuş ve yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talep edilmiş ise de ceza yargılaması kapsamında keşif yapılmak sureti ile trafik bilirkişiden 12/10/2012 tarihli kusur raporunun alındığı, ayrıca ATK Trafik İhtisas Dairesinden de 13/11/2012 tarihli raporun alındığı, anılan her iki raporda da davalı sürücünün asli, müteveffanın ise tali kusurlu olduğunun belirtildiği, her ne kadar mahkememiz ceza mahkemesinin kusur değerlendirilmesi ile bağlı değil ise de oluşa ilişkin kabulü ile mahkememizin bağlı olduğu, bu nedenle davalı sürücünün oluşa ilişkin itiraz ve savunmalarının mahkememizce yerinde görülmediği, kaza tutanağında ve ceza mahkemesince kabul edildiği şekilde davalı sürücünün kontrolsüz kavşakta geçiş üstünlüğüne riayet etmediği, tedbirsiz ve kontrolsüz şekilde davacılar desteğinin güzergahına giriş yaptığı ve kazaya sebebiyet verdiği olayda asli ve %75 kusurlu, davacılar desteğinin ise kontrolsüz kavşağa yaklaşırken hızını yavaşlatmadığı ve gerekli tedbirlere başvurmadığı, kazanın meydana gelmesinde tali %25 kusurlu olarak kabul edilmesinin hakkaniyete, dosya kapsamına ve kazanın oluş biçimine uygun olduğu, bu nedenle yeniden kusur raporu alınmasının yargılamaya katkı sağlamayacağı, manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatmak, bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmek, bir teselli, bir savunma ve ruhu tatmin etmek amacıyla insan yaşamının kutsallığı çevresinde olayın oluş şekline, tarafların kusur oranlarına, meydana gelen sonucun niteliğine, davacıların yaşına (müteveffa …’nin ölüm tarihi itibariyle davacı eş …’nin 24 yaşında olduğu ve 2 çocuk annesi olarak dul kaldığı, bu tarih itibariyle 2. çocuğuna hamile olduğu, davacı çocuklar Eser’in 2 yaşında olduğu, davacı …’ın ise henüz doğmadığı ve anne karnında olduğu) kaza tarihi itibariyle ve müteveffa … ile olan yakınlık dereceleri (müteveffanın eşi ve çocukları olmaları) ile yaşanan olaydan doğrudan etkilenmelerine, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına özellikle 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine, oranına, niteliğine, günün ekonomik koşullarına, hak ve nesafet kurallarına göre meydana gelen kazada sürücü ve haksız fiil faili olarak %75 kusurlu olan sürücü …’nün davacıların uğradığı manevi zarardan sorumluluğu bulunduğu, davalı … tarafından davacılara ödenmek üzere müteveffanın kardeşine 20.000,00 TL manevi tazminat ödemesi yapıldığı savunulmuş ise de davalının buna ilişkin herhangi bir yazılı delil sunmadığı, adı geçen davalının cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığı dikkate alınarak mahkememizce yemin hakkının hatırladığı, davalının yemin deliline dayandığı, mahkememizce davacı asil …’ye yemin ve duruşma davetiyesinin tebliğ edildiği, davacı asilin yemin teklifini kabul ettiği 24/02/2023 tarihli celsede yemini eda ettiği, davacının kendisinin bizzat davalıdan herhangi bir ödeme almadığı, kayınvalidesi ve kayınbiraderi tarafından davalıdan bir kısım ödeme alındığı ancak yapılan ödemenin maddi ve manevi tazminata ilişkin olup olmadığı hakkında bilgi sahibi olmadığını beyan ettiği, bu beyana göre davalı tarafından dava dışı kişilere 20.000,00 TL ödeme yapılmış ise de yapılan bu ödeminin manevi tazminata ilişkin olduğunun ispat edilemediği, bu nedenle davacıların manevi tazminat talep edebileceği, meydana gelen kazada davacılar desteğinin kask takmamak suretiyle zararın artmasına sebebiyet verdiği, müterafik kusurlu kabul edilmesi gerektiği, davalı …’un kaza tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, tarafların sıfatı ve meydana gelen zararın niteliğine göre talep edilebilecek faizin yasal faiz olduğu ve manevi tazminatın sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vermemesi gerektiği değerlendirilmekle davacıların manevi tazminat talebinin davalı …’un %75 kusurlu olması ve davacılar desteğinin de %25 ve müterafik kusurlu olmasına göre kısmen kabulü ile davacı anne … için 30.000,00 TL, davacı çocuklar Eser ve … için ayrı ayrı 25.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …’den tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacılar …………’nin maddi tazminat taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,
2-Davacı …’nin manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 30.000,00 TL’nin 07/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacı …’ye ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Davacı …’nin manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 25.000,00 TL’nin 07/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacı …’ye ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Davacı …’nin manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 25.000,00 TL’nin 07/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacı …’ye ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
5-Alınması gerekli 5.464,80 TL karar ve ilam harcından davacılar tarafından yatırılan 517,37 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 4.947,43 TL karar ve ilam harcının davalı …’den tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
6-Davacılar tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 517,37 TL peşin harç, 750,00 TL bilirkişi ücreti, 290,50 TL müzekkere-tebligat-posta giderinden oluşan toplam 1.638,57 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (80.000,00/151.500,00=0,52) 865,25 TL’nin davalı …’den tahsili ile davacılara ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı … kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-4. maddesi uyarınca hüküm altına alınan manevi tazminat talebi yönünden takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsili ile davacı …’ye ÖDENMESİNE,
8-Davacı … kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-4. maddesi uyarınca hüküm altına alınan manevi tazminat talebi yönünden takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsili ile davacı …’ye ÖDENMESİNE,
9-Davacı … kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-4. maddesi uyarınca hüküm altına alınan manevi tazminat talebi yönünden takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsili ile davacı …’ye ÖDENMESİNE,
10-Davalı … ve … Sigorta A.Ş kendilerini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2, 13/1-4. maddesi uyarınca davacı …’nin reddedilen maddi tazminat talebi yönünden takdir edilen 500,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalılar … ve … Sigorta A.Ş’ye ÖDENMESİNE,
11-Davalı … ve … Sigorta A.Ş kendilerini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2, 13/1-4. maddesi uyarınca davacı …’nin reddedilen maddi tazminat talebi yönünden takdir edilen 500,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalılar … ve … Sigorta A.Ş’ye ÖDENMESİNE,
12-Davalı … ve … Sigorta A.Ş kendilerini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2, 13/1-4. maddesi uyarınca davacı …’nin reddedilen maddi tazminat talebi yönünden takdir edilen 500,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalılar … ve … Sigorta A.Ş’ye ÖDENMESİNE,
13-Davalı … kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-4. maddesi uyarınca davacı …’nin reddedilen manevi tazminat talebi yönünden takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalı …’ye ÖDENMESİNE,
14-Davalı … kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-4. maddesi uyarınca davacı …’nin reddedilen manevi tazminat talebi yönünden takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalı …’ye ÖDENMESİNE,
15-Davalı … kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-4. maddesi uyarınca davacı …’nin reddedilen manevi tazminat talebi yönünden takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalı …’ye ÖDENMESİNE,
16-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
17-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun … sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.600,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
18-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının mercine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı …….vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2023

Katip ..
e-imza

Hakim….
e-imza