Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/241
KARAR NO : 2022/465
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/03/2022
KARAR TARİHİ : 27/05/2022
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı kurumun İzmir Kemalpaşa İlçesinde faaliyet yürüttüğü, davalı şirketin bu bölgede bulunan katılımcılardan biri olduğu, davalının yasadan kaynaklanan alt yapı katılım payı ve üyelik aidat yükümlülüklerinin olduğu, davalıya yapılan bildirimlere rağmen ödeme yapılmaması üzerine takip yoluna başvurulduğu, davalının takibe haksız olarak kısmi itirazda bulunduğu, söz konusu alacakların tahsil yetkisinin davacı kuruma ait olduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin organize sanayi bölgesinde kendisine tahsis edilen taşınmazda dava dışı şirket ve Maliye Hazinesi ile birlikte katılımcı olarak yer aldığını, üyelik aidatı ve alt yapı giderlerinin diğer ortaklardan da talep edilmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun arsa payı ile sınırlı olduğunu, takip ve dava öncesi yapılan bildirimlerde tebligatın usulsüz olduğunu, davacı kurum tarafından takibe konu edilen dönemler yönünden sunulan herhangi bir hizmet bulunmadığından alt yapı giderlerinin talep edilemeyeceği, davacı kurumun geriye dönük talepte bulunamayacağı, talep edilen faizin mevzuata aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, organize sanayi bölgesi üyeliğinden kaynaklanan alt yapı katılım payı ve üyelik aidat alacağının tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6102 Sayılı TTK’ya 7155 sayılı yasanın 20.maddesi ile eklenen madde 5/A maddesi ile “(1) Bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” düzenlemesi getirilmiştir.
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulucuk Kanununa 7155 sayılı yasanın 23.maddesi ile eklenen 18/A maddesi ile de “(1) İlgili kunanlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağının aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir…” hükmüne yer verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nun 115 maddesi ise “Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiğilinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” şeklindedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının organize sanayi bölgesi üyeliğinden kaynaklanan alt yapı katılım payı ve üyelik aidat alacağının tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali isteği ile iş bu davayı ikame ettiği, davacı vekilinin dava dilekçesinin ekinde tüm taraflarca ıslak imzalanmış olmakla birlikte fotokopi niteliğinde dava şartı zorunlu arabuluculuk son oturum tutanağına ilişkin belge sunduğu ve bu belgenin arabulucu tarafından onaylanmış belge niteliği taşımadığı, bu sebeple mahkememizce arabuluculuk tutanağının aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış örneğini sunmak üzere tensip tutanağı ile davacı vekiline kesin süre verildiği, tensip tutanağının 11/04/2022 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekilinin 07/04/2022 tarihinde uyap üzerinden daha önce dava dilekçesi ekinde sunduğu belgenin aynısını sunduğu, yine yasal süresinden sonra 20/05/2022 tarihinde sunduğu dilekçenin ekinde de dava dilekçesi ekinde bulunan taraflarca ıslak imzalanmış olmakla birlikte fotokopi niteliğinde dava şartı zorunlu arabuluculuk son oturum tutanağına ilişkin belgenin tekrar sunulduğu ve bu belgenin arabulucu tarafından onaylanmış belge niteliği taşımadığı, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 18/A-2 maddesi hükmünün açık olduğu, dava dilekçesi ekinde veya mahkemece verilen kesin süre içerisinde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın aslı veya arabulucu tarafından bizzat aslı gibidir şeklinde onaylanmış ve bu onaylama şerhini içeren tutanağın sunulması gerektiği, davacı vekilinin arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın aslını veya onaylanmış örneğini kendisine tanınan kesin süre içerisinde mahkememize ibraz etmediği/sunmadığı, mahkememizce kanuna uygun olarak davacı vekiline verilen ve kesin olan sürenin yeterli, emredilen işlerin, gerekli ve yapılabilir nitelik taşıdığı, ayrıca süreye uyulmamasının sonuçlarının açıkca anlatıldığı-ihtar edildiği, kesin süre içerisinde ara karar gereğinin davacı tarafından yerine getirilmemiş olmasının davalı yararına usuli kazanılmış hak doğurduğu, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmadığı, mahkememizin başvuru hakkının yasal bir takım şartlara tabi tutulduğu somut uyuşmazlıkta olduğu gibi yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek kadar aşırı gevşeklikten kaçınması ve yasa doğrultusunda işlem yapması gerektiği anlaşılmakla, 6100 sayılı HMK’nun 114/2, 115/2 ve 6325 sayılı yasanın 18/A-2 bendi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2. Maddeleri ile 6100 sayılı HMK’nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç ALINMASINA YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafça yapılan masrafların kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-HMK’nun 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE
5-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2 ve 13/2 maddeleri uyarınca 3.073,09 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 341 vd. Maddeleri uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/05/2022
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır