Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/219 E. 2022/332 K. 08.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/219
KARAR NO : 2022/332

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 24/02/2020
KARAR TARİHİ : 08/04/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı …’un 2013 yılı ocak ayı ile 2018 yılı ocak ayları arasında … Un Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de pazarlamacı olarak çalıştığını, müvekkilinin asgari ücret + prim esasına göre çalıştığını, şirketin toptan olarak un satışı yaptığını, yani müvekkilinin pazarlamacı olarak çalıştığını, 09/05/2016 tarihinde şirket yetkilisinin dava dışı … ile görüşerek şirkette farklı bölgelerde çalışan bir pazarlamacının müşterilerden tahsil ettiği alacakları firmaya aktarmayarak şirkete zarar verdiği ve bu sebeple artık şirket işleyiş politikasını değiştirmesini ve pazarlama elemanlarının tümünden tahsil ettikleri nakit çek ve senetlerin kendilerine tesliminin sağlanması için teminat olarak ipotek alacaklarını bu ipoteği verenler ile işe devam edebileceğini, ipotek verilmemesi halinde ise birlikte çalışamayacaklarını söylediğini, bunun üzerine …’un annesi ve kız kardeşi olan davacılar adına kayıtlı taşınmazları % 50 faiz işletilmek üzere 300.000 TL bedelle 50 yıl süreli ipotek tesis ettiğini, …’un 2018 yılı 5 Ocak tarihine kadar kendisinden memnun olduklarını, ancak şirketin İzmir Bölgesinden çekilmeye karar verdiklerini, hatta kademeli olarak un sektöründen ayrılacaklarını söyleyerek işine son verildiğini, işten çıkarılmasının ardından müvekkillerinin işverenden ipoteğin kaldırılmasını defaetle talep ettiğini, işverenin kaldıracaklarını söyleyerek müvekkilleri oyaladığını, sonrasında ise ipoteği kaldırmaya yanaşmadıklarını, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile İzmir ili, … ilçesi, … Mahallesi … ada … parsel ve … ada … parselde kayıtlı taşınmazları üzerindeki davalı şirket lehine konmuş bulunan ipoteğin kaldırılmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Yetkili mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olmadığını, Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu, dava dışı …’un davacıların olu ve kardeşi olduğunu, ipoteğin her türlü müspet ve menfi zararları tazmin etmek amacıyla verildiği, dava dışı …’in çalıştığı 2013-2018 yılları arasında müvekkili şirketi zarara uğratan satışlar yaptığını, ipoteğin zararı karşılamayacak nitelikte olduğunu, müvekkili şirketi zarara uğratan alacak bedellerinin 500.000 TL’leri bulduğunu, ipoteğin fek edilmesinin herhangi bir hukuka uygunluğunun bulunmadığını, açıklanan nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiştir.
DAVA:
Dava, iş akdi kapsamında tesis edildiği iddia olunan ipoteğin fekki isteğine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 3. maddesinin ilk fıkrasında ise, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacıların dava dışı …’un annesi ve kız kardeşi olduğu, adı geçenin davalı şirkette pazarlamacı olarak 2013-2018 yılları arasında çalıştığı, davalı şirket tarafından dava dışı …’in yapmış olduğu işlemlerden kaynaklanan zararların teminatı olarak ipotek istendiği, bu kapsamda söz konusu ipoteğin tesis edildiği, davalı şirketin İzmir bölgesindeki faaliyetlerini sonra erdirmesi nedeniyle dava dışı …’in iş akdine son verildiği, ipoteğin fekkine ilişkin yapılan görüşmelerde davalı tarafından kaldırma işlemi yapılacağı bildirildiği halde dava tarihine kadar herhangi bir işlem tesis edilmediği, ipoteğin dayanaksız olduğu ve kaldırılması gerektiği iddiası ile iş bu davayı ikame ettiği, davalının ise dava dışı …’in şirket adına yapmış olduğu satışlardan doğabilecek zararlara karşı teminat amacıyla ipotek tesis edildiğini, dava dışı …’in çalıştığı dönemde şirketi zarara uğrattığını, yaptığı satışlardan doğan alacakların tahsil edilmediğini ve ipoteğin fekki koşullarının oluşmadığını savunduğu, taraflar arasında dava konusu ipoteğin iş akdi kapsamında dava dışı işçinin sorumluluğunun teminatı olarak tesis edildiği ihtilafsız olup, ihtilaf dava dışı işçinin davalı şirketi zarara uğratıp uğratmadığı ve ipoteğin fekki koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında olduğu, her ne kadar Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından dava dışı işçinin kendi adına davalı şirket hesabına işlem yaptığı, bağımlı tacir yardımcısı olduğu ve Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle mahkememiz lehine görevsizlik kararı verilmiş ise de dosya içerisinde bulunan SGK kayıtlarına göre dava dışı …’un davalı şirketin sigortalı çalışanı olduğu, davalı şirketin ürünlerini üçüncü kişilere pazarladığı, konumu itibariyle işçi olduğu, şirket adına satış yapma ve alacak tahsil etme yetkisinin bulunmasının kendisine ticari vekil sıfatını kazandırmayacağı, nitekim davalı şirket tarafından dava dışı …’in ticari işletmeyi temsilen ticari vekil olarak tayin edildiği ile yetkilerinin içerik ve kapsamını gösterir herhangi bir belge sunulmadığı gibi bu yönde herhangi bir davalı iddiasının da bulunmadığı, davalı şirket ile dava dışı … arasındaki ilişkinin 6098 sayılı TBK’nun 448 vd. maddelerindeki pazarlamacılık sözleşmesi olduğu kabul edilse dahi TTK’nun 4/1-c maddesinde söz konusu hükümlere yapılan herhangi bir atıf bulunmadığı, bu nedenle mutlak ticari davadan bahsedilemeyeceği, ayrıca davalı tacir olmakla birlikte davacıların tacir sıfatına sahip olmadığı, her iki taraf tacir olmadığından ve uyuşmazlık her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmediğinden nispi ticari davadan da bahsedilemeyeceği, buna göre dava dışı işçi … uyuşmazlığın tarafı olarak davada yer almadığına göre genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın çözümlenip karara bağlanması gerektiği, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev hususunun dava şartı olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
Görevli mahkemenin Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Mahkememiz ile Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan, taraflarca kanun yoluna başvurulmaması ve mahkememizin görevsizlik kararının kesinleşmesi halinde merci tayini için dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
Dair verilen kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile ya da tarafların bulundukları yer Asliye Ticaret Mahkemesi vasıtasıyla mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 08/04/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır