Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/196 E. 2022/850 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/196 Esas
KARAR NO : 2022/850

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/03/2022
KARAR TARİHİ : 19/10/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’e ait “…. Mah. ….Ada …Parsel ….. Blok NO:….. Sk. ….İzmir” adresinde kain taşınmazın …… poliçe numarasıyla ….. Sigorta Şirketi tarafından, …….poliçe numarasıyla Doğal Afet Sigortaları Kurumu Zorunlu Deprem Sigortası Poliçesi kapsamında garanti altına alındığı, 30.10.2020 tarihinde Seferihisar merkezli olmak üzere İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle müvekkile ait taşınmazın hasar görmesi nedeniyle poliçe kapsamında taraflarınca yapılan 16.12.2020 tarihli başvuru neticesinde …… sayılı hasar dosyasının açıldığı, davalı kurum tarafından ……. hasar dosyası kapsamında müvekkil hesabına 14.427,20-TL ödendiği, DASK’a yeniden yapılan müracaatta, gönderilen detaysız hesapta hasar bedelinin 18.303,42-TL olarak bulunduğu, %2 oranındaki muafiyet bedelinin ise bu tutardan indirildiği ve 14.427,42-TL olarak bedel hesaplaması yapıldığı ancak %2’si 366,06-TL olduğundan, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ödenmesi gereken tutarın 17.938,35-TL olduğu, artçı depremlerle yıkım aşamasında bulunan binanın risk durumunun arttığından daha önce eksper tarafından yapıldığı iddia edilen incelemelerin binanın mevcut durumuna uygun olacak şekilde tekrarlanması gerektiği, sigorta bedelinin açıklamalı/detaylı hesabının, hesaplama yönteminin ve yukarıda numarası yazılı sigorta poliçesinin bir suretinin gönderilmesi, ödenen tutarların hangi şartlar altında belirlendiğini ve bahsi geçen binaya yeniden seçilecek bir eksperle hasar tespit yapılmasını talep ettiklerini, davalı kurumca bakiye tazminat talebinin reddedildiği, yapılan testler sonucu binanın ağır hasarlı olduğunun anlaşıldığı, 01.01.2021 tarihi itibariyle asgari teminat limitinin 268.000,00-TL olduğu, müvekkil adına ödenen bedel ile DASK’ın belirlediği değer kıyaslandığında ortaya büyük bir fark olduğu, ağır hasarlı olarak tespit edilip, yıkım kararı aldırılan bir bina hakkında DASK tarafından 14.427,20-TL teminat belirlenmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek 30.10.2020 tarihli deprem nedeniyle müvekkile ait dava konusu taşınmazda meydana gelen hasara karşılık olmak üzere, bilirkişi incelemesi neticesinde belirlenecek bakiye tazminat tutarı üzerinden artırılmak üzere şimdilik 100,00 TL’nin davalıdan hasar tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; alacak miktarının likit, belirlenebilir ve tespit edilebilir olduğundan, davacı yanın belirsiz alacak davası açmasında hukuki yarar bulunmadığı, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiği, müvekkili kurumun, davacı sigortalının hasar talebini, eksper raporlarının tespitlerine göre değerlendirme yaptığı, gelen eksper raporunda; “Sigortalı iş yerinin iç duvarlarında sıva/boya çatlağı olduğu tespit edilmiş olup binanın ortak alan kısımlarında hasar bulunmamaktadır.’’ İfadelerinin yer aldığı ve konut içi dekoratif hasar için 18.303,42 -TL, muafiyet düşülerek (3.876,00 -TL) sigortalıya 14.427,42 -TL ödeme yapıldığı, binada meydana gelen hasarın deprem sebebiyle meydana gelip gelmediğinin nasıl ve kimlerce yapılacağı ise yasal düzenlemelerle (Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları, Doğal Afet Sigortaları Kurumu Çalışma Esasları Yönetmeliği) açıkça belirlendiği, somut olayda ise binanın yıkılmasına karar veren kamu otoritesinin yalnızca yıkıma karar vermekte, binanın deprem öncesi durumu ile deprem sonrası durumu arasındaki deprem güvenliği farklılığına ilişkin bir değerlendirme içermediği, meydana gelen depremde taşıyıcı kolonları hasarlanmamış ve rizikodan önceki haline onarımla getirilmesi mümkün olduğu teknik açıdan belirlenmiş hasarların bulunduğu bir binada, binanın yapısal durumu da dikkate alınarak yeni mevzuat gereği afet dönüşüm kapsamına alınarak verilmiş yıkım kararı sonucu oluşan zarar ile deprem sonucu doğrudan meydana gelen hasarlar arasında nedensellik ilişkisi olmadığı, sigorta poliçesindeki deprem rizikosunun amacının deprem nedeniyle meydana gelen hasarın yani riziko nedeniyle oluşan gerçek zararın giderilmesi olup, rizikonun yapının yapım eksikliğinden mi yoksa depremden mi meydana gelip gelmediği, zararın Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında bulunup bulunmadığının tespiti gerektiğini belirtilerek haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, 30/10/2020 tarihinde meydana gelen İzmir depreminde davacıya ait işyerinin hasarlandığı iddiası ile DASK poliçesi kapsamında tazminat isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-Bayraklı Tapu Müdürlüğünün 31/03/2022 tarihli yazısı ve eki,
-İzmir İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün 01/04/2022, 06/06/2022, 27/06/2022
tarihli yazısı ve eki,
-İzmir Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün 04/04/2022,
06/06/2022, 09/06/2022, 24/06/2022, 05/07/2022 tarihli yazısı ve eki,
-Bilirkişiler ….ve ……’nın 26/09/2022 tarihli raporu,
-Bayraklı Tapu Müdürlüğünün 04/07/2022 tarihli yazısı ve eki,
-İzmir 2 Tüketici Mahkemesinin …..esas sayılı dosya sureti.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacının, kendisine ait İzmir ili Bayraklı ilçesinde bulunan işyeri vasfındaki bağımsız bölümün 30/10/2020 tarihinde meydana gelen depremde hasarlandığı, hasar nedeniyle sigortacı olan davalı kuruma başvuruda bulunduğu, hasar dosyasının oluşturulduğu, davalı kurum tarafından kısmi ödeme yapılmış ise de yapılan ödemenin yetersiz olduğu, bu kapsamda daha sonra yapılan başvurulardan bir kısmına yanıt verilmediği, bir başvuruya ise olumsuz cevap verildiği, yapılan testler neticesinde bağımsız bölümün bulunduğu binanın ağır hasarlı olarak tespit edildiği, 2021 yılı itibariyle asgari teminat limitinin 268.000,00 TL olduğu, yapılan ödemenin yetersiz olduğunu iddia ettiği ve iş bu dava ile bakiye tazminat talebinde bulunduğu, davalının ise davacıya ait işyerinde sıva ve boya çatlakları tespit edildiği, ortak alanda hasar bulunmadığı, dekoratif hasarlar için davacıya ödeme yapıldığı, deprem hadisesine bağlı olmaksızın binanın kendi kusur ve özellikleri nedeniyle zamanla oluşan zararların poliçe teminatı dışında olduğu, binanın afet dönüşümü kapsamına alınarak yıkılması ile deprem afeti arasında nedensellik ilişkisi bulunmadığı, bu durumda poliçe kapsamında talepte bulunulamayacağı, mahkemece rizikonun yapının yapım eksikliği veya depremden mi kaynaklandığı hususunda inceleme yapılması gerektiğini savunduğu, taraflar arasında davacıya ait işyerinin 2020 yılında meydana gelen İzmir depreminde tamamen hasarlanıp hasarlanmadığı, davacıya dava öncesinde yapılan ödemenin yeterli olup olmadığı, davacının bakiye tazminat talep edip edemeyeceği, talep edebilecekse talep edebileceği tazminat miktarının ne kadar olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu taşınmazın işyeri vasfında olduğu ve uyuşmazlığın sigorta hukukundan kaynaklandığı, bu nedenle mutlak ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu değerlendirilmiştir.
Mahkememizce dava konusu taşınmaza ait ilgili kayıt ve belgelerin ilgili kurumlardan istenildiği, davacı asilin 27/05/2022 tarihli ön inceleme duruşmasındaki beyanına göre dava konusu taşınmazın riskli yapı şerhi işlendikten sonra yıkımının gerçekleştirildiği dikkate alınarak keşif yapılmasında yarar görülmediği ve dosyanın inşaat mühendisi ve sigortacı bilirkişilerden oluşan heyete tevdi edildiği, bilirkişi heyetinin 26/09/2022 tarihli raporunda, deprem sonrası hasar almış yapılarda yapılan hasar tespit çalışmaları ile herhangi bir afete bağlı kalınmaksızın yapının yaşanacak olası depreme karşı dayanımının belirlenmesi için 6306 sayılı Kanun kapsamında yaptırılan riskli yapı çalışmalarının DASK sigortası bağlamında birbirinden farklı kavramlar oldukları, davacıya ait bağımsız bölümün bulunduğu yapının cephelerinde, zemin kattaki lokal bazı sıva düşmeleri ve diyagonal kagir duvar çatlakları dışında herhangi bir hasar görülmediği, taşınmazın içine ait görüntülerde, tuğla duvar ile kiriş ve kolon birleşim bölgelerinde yatay uzanan ve bazı bölme duvarların orta bölgelerinde diyagonal yapısal olmayan çatlaklar oluştuğu, sıva ve duvar seramiklerinde yer yer kabarmalar ve dökülmeler yaşandığı, fotoğraflardan kolon kiriş çatlağı olup olmadığı görülememekte ise de, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü hasar tespit raporu ve dosya üzerinde yapılan incelemeler çerçevesinde taşınmazın deprem sonrasında hasarlandığı, oluşan hasarların hafif hasar kapsamında olduğunun değerlendirildiği, riskli yapı analiz çalışmaları neticesinde yapının riskli çıkmasının, yaşanan depreme bağlı olmadığı, bağımsız bölümün bulunduğu binanın beton dayanımının çok düşük olduğu (4,89 MPa), donatı olarak S420 yerine S220 kullanıldığı, etriye sıklaştırılmasının yapılmamış olduğu gibi olumsuzlukları dikkate alındığında yapının kendi zaafiyetinden kaynaklandığı, dolayısıyla taşınmazda oluşan ve yapısal nitelik taşımayan tuğla duvar çatlakları, sıva ve duvar seramiklerindeki yer yer kabarmalar ve dökülmeler gibi hafif hasar kapsamında değerlendirilebilecek hasarların deprem nedeniyle oluştuğu ve DASK tarafından dekoratif onarım çerçevesinde belirlenen hasar tespit tutarının (18.303,42-TL) ise hasarın büyüklüğü ile orantılı ve uygun olduğu, DASK Genel Şartlarının A.3- Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı 3.6 maddesinde “Belirli bir deprem hadisesine bağlı olmaksızın binanın kendi kusur ve özellikleri nedeniyle zamanla oluşan zararlar.” hükmünün yer aldığı, davacı tarafından hasar ödemesi sonrasında davaya konu olarak yapılan talebin Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları A.3- Teminat Dışında Kalan Haller maddesi gereği, teminat dışı olarak değerlendirilmesi yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davacı kendisine ait işyeri vasfındaki bağımsız bölümün İzmir depreminde ağır hasar gördüğünü iddia etmiş ve iş bu dava ile davalı kurumdan bakiye tazminat talebinde bulunmuş ise de, mahkememizce dosyaya kazandırılan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporuna göre davacıya ait bağımsız bölümün bulunduğu yapının deprem neticesinde 7269 sayılı yasa kapsamında az hasarlı olarak hasar tespitinin yapıldığı, bu kapsamda davalı kurum tarafından dava öncesinde davacıya boya ve sıva çatlaklarına ilişkin ödeme yapıldığı, davacı veya diğer kat maliklerinin yapılan hasar tespitinin iptaline ilişkin (taşınmazın ağır veya orta hasarlı olduğuna ilişkin) açtığı herhangi bir dava bulunmadığı, deprem sonrasında binada yıkım ve ağır veya orta hasar gerçekleşmediği halde kat maliklerinin 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası kapsamında ilgili idarelere müracaatta bulunduğu, bu kapsamda yapılan incelemelerde ise binanın beton dayanımının çok düşük olduğu, ayrıca ana taşıyıcı ve kolonlarda demir kalitesi ve miktarı yönünden zayıflık saptandığı, bu nedenle binanın riskli yapı olarak tespit edildiği ve sonrasında bu karara istinaden yıkımının gerçekleştirildiği, davacıya ait bağımsız bölümün bulunduğu binanın yapım kalitesinden kaynaklanan zaafiyetler (beton kalitesi düşüklüğü, inşaat demirlerinin sayı ve mevcut durumu itibariyle standartlara uygun olmaması v.s) ile davacıya ait bağımsız bölümde deprem nedeniyle meydana gelen hasarlar arasında illiyet bağı bulunmadığı, binanın riskli yapı olarak yıkımının gerçekleştirilmiş olmasının davacıya DASK poliçesi kapsamında tazminat talep etme hakkı tanımayacağı, davacı tarafından davalı kurumun diğer maliklerce tüketici mahkemesine açılan davalarda alınan raporlar üzerine bir kısım bağımsız bölüm maliklerine ödeme yaptığı ve kendilerine de yargılama aşamasında ibraname teklifinde bulunulduğu iddia edilmiş ve bu gerekçe ile mahkememizce alınan bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ise de dosyamız içerisine kazandırılan ilgili dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarında da aynı binada bulunan diğer bağımsız bölümlere ilişkin yapılan az hasarlı tespitinin doğru olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, bu raporlar ile mahkememizce alınan rapor arasında çelişki bulunmadığı, davalı kurum tarafından bir kısım kat maliklerine lütuf ödemesi yapılmasının davacıya da aynı şekilde lütuf ödemesi yapılmasına olanak sağlamayacağı, davacının dava konusu taşınmazın deprem nedeniyle ağır hasarlı olduğuna ilişkin soyut iddiasını destekler herhangi bir delil sunmadığı, mahkememizce alınan bilirkişi raporunun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun olduğu, iddianın ileri sürülüş biçimi, savunmanın kapsamı ve mahkememizce yapılan incelemenin niteliğine göre başkaca araştırılacak husus bulunmadığı, DASK poliçesindeki deprem rizikosunun amacının deprem nedeniyle meydana gelen hasarın yani riziko nedeniyle oluşan gerçek zararın giderilmesi olup, sigortalı işyerinde deprem nedeniyle meydana gelen hasar dışında sigortalı bağımsız bölümün eskimesine bağlı olarak meydana gelen riskli yapı durumunun (talebe konu zararın) DASK poliçe teminatı dışında kaldığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA
3-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. maddesi uyarınca takdir edilen 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
6-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun 2021/4460 sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan toplam 680,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/10/2022

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA