Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/187 E. 2022/590 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/187
KARAR NO : 2022/590

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/03/2022
KARAR TARİHİ : 01/07/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında 03.07.2021 tarihinde 2 yıl süreli … Sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafından hiçbir haklı sebep bildirilmeksizin, hukuki mesnetten yoksun ve haksız şekilde 13.09.2021 tarihinde sözleşmenin iptal edildiğini ve iptal bildiriminin müvekkili şirket çalışanlarından birinin cep telefonuna mesaj yolu ile gönderildiğini, her ne kadar dayanaksız ve usulsüz bildirilen fesih beyanının hukuken bir sonuç doğurmamakta ise de taraflar arasındaki güven ilişkisinin sarsılması nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin Karşıyaka … Noterliği’nin 29.09.2021 tarihli … Yevmiye Numaralı ihtarnamesiyle feshedildiğini, davalı yandan müvekkilinin genel bayilik sözleşmesine güvenerek yaptığı masrafların tazminin talep edildiğini, davalı yan tarafından ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediğini, müvekkil şirketin, davalı ile imzalamış olduğu 2 yıl süreli Genel Bayilik Sözleşmesi’ne güvenerek yapmış olduğu reklam, pazarlama giderleri, call center açma, çalışan istihdam etme gibi pek çok masrafın altına girmiş ancak müvekkil henüz bayiliğini piyasada tanıtma aşamasında ve hiçbir kar elde etmemiş iken davalı yan tarafından sözleşmenin akdedilmesinden 2 ay gibi kısa bir süre sonra sözleşmenin haksız şekilde feshedilmesi nedeniyle büyük bir maddi zarara uğradığını belirterek şimdilik 1.000 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket ile müvekkili arasında 03.07.2021 tarihinde Genel Bayilik sözleşmesi imzalandığını, davacı şirketin sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözleşmeye aykırı davranışlarda bulunduğunu, bu nedenle müvekkili tarafından ilgili sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğini, gerekli bildirimin davacı tarafa yapıldığını, davacı tarafça ilgili fesih bildiriminin usulsüz olduğu iddia edilmekteyse de bu iddianğn gerçeğe aykırı olduğunu, zira bilindiği üzere bayilik Sözleşmesi, kanunda düzenlenen bir sözleşme olmadığından herhangi bir şekil şartı da öngörülmediğini, kurulmasında herhangi bir şekil şartı olmayan bu sözleşmenin feshinin de herhangi bir şekil şartına tabi olmadığını, müvekkili sözleşmenin kurulmasında ve devamında kendisi ile muhatap olan davacı şirket yetkilisi ve mal dijital sahibi olan … … ‘e usul ve yasaya uygun şekilde bildirimde bulunulduğunu bu fesih ihbarında usul ve yasaya aykırı herhangi bir durum bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 3. maddesinin ilk fıkrasında ise, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız nedenle feshedildiği, bundan kaynaklı olarak zarara uğradığı iddiası ile iş bu tazminat davasını ikame ettiği, davalının ise sözleşme ilişkisini kabul ettiği ancak feshin haklı nedenle olduğunu savunduğu, taraflar arasında bayilik sözleşmesi bulunduğunun ihtilafsız olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen ve davaya konu edilen bayilik sözleşmesi özel hukuk hükümlerine göre düzenlenmiş, tarafların serbest iradeleriyle akdedilmiş bir sözleşmedir. Bayilik sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nda veya özel yasalarda düzenlenmemiş olmakla birlikte öğretide kendine özgü bir sözleşme türü olarak kabul edilmekte ve taraflardan birinin (bayi) diğer tarafın mallarını satmak ve sürümünü artırmak üzere kendi adına ve hesabına dağıtmayı üstlendiği sürekli çerçeve sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Bu tür sözleşmelerden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle eldeki davanın ticari dava olarak kabulü için uyuşmazlık konusunun her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması ve her iki tarafın da tacir olması gerekmektedir.
İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odası ile İzmir Vergi Dairesi Müdürlüklerinin cevabi yazılarına göre davalının tacir ve esnaf olarak sicil kaydının bulunmadığı, işletme hesabına göre vergi mükellefi olduğu, uyuşmazlık dönemi olan 2021 yılı geliri itibariyle tacir sayılan kimselerden olmadığı, esnaf sayılan kişilerden olduğu bu sebeple davalının tacir olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafından davalıya karşı ileri sürülen talep ve talebin dayanağı olan maddi olgular bakımından her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş olması şartı gerçekleşmediğinden davanın nisbi ticari dava olarak kabulüne de olanak bulunmadığı, ayrıca somut olayda TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı, bu durumda davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev hususunun dava şartı olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacının dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
Görevli mahkemenin İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca dosyanın görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi halinde, yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine; aksi durumda resen dosyanın ele alınarak yargılama giderleri hususunda bir karar verilmesine,
3-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi uyarınca görevsizlik kararına karşı taraflarca kanun yoluna başvurulmaması durumunda kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, tarafların belirtilen süre içerisinde mahkememize başvurmaması durumunda DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin taraflara ihtarına ( İHTARAT YAPILDI),
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/07/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır