Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/14 E. 2022/551 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/14
KARAR NO : 2022/551

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/01/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 06/01/2010 keşide, 07/01/2010 vade tarihli 25.000,00 TL bedelli bonoya istinaden davacı aleyhinde İzmir …. İcra Müdürlüğünün …/… esas (…/…) sayılı dosyasında takip başlattığı, taraflar arasında 05/11/2019 tarihinde karşılıklı ibralaşma yapıldığını, bu ibralaşmaya göre davalının söz konusu bonodan kaynaklı olarak davacıdan 10.000,00 TL alacağı kaldığı konusunda tarafların mutabık olduğu, davacının ibra tarihinde davalıya 5.000,00 TL elden nakit ödeme yaptığı, bakiye 5.000,00 TL yi ise 25/11/2019 tarihinde davalının hesabına havale yoluyla ödediği, takip konusu senede ilişkin yürütülen İzmir … Asliye Ceza Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında da davalının davacı ile uzlaştığını bildirdiği, buna rağmen davalının 2019 yılında takibi yenilemek suretiyle icra takip işlemlerine devam ettiğini belirterek davacının takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davacı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı davaya cevap vermemiş ve duruşmalara da katılmamıştır.
DAVA:
Dava, bedelsizlik iddiasına dayalı kambiyo senedinden kaynaklanan takip nedeniyle menfi tespit isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-Davacı tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan ödeme dekontu, ibra sözleşmesi ve
uzlaşma raporu,
-Mahkememizce davalıya çıkartılan isticvap davetiyesi,
-İzmir …. İcra Müdürlüğünün …/… (eski …/…) esas sayılı dosyası,
-İzmir …. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… esas sayılı dava dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Çek ve bono bir kambiyo senedidir. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar ve bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
İİK’nın 72/5. maddesi gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir(Çavdar, Seyit, İtirazın İptali,Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007,s.803).
Bu noktada, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190.maddesi; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddî hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hallerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanunî karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira, aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir (6100 sayılı HMK. 190. madde gerekçesi).
Menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davalının davacı aleyhinde İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… (eski …/…) esas sayılı dosyasında keşidecisi davacı, lehtar ve hamili kendisi olan, 06/01/2010 düzenleme tarihli, 07/01/2010 ödeme tarihli, 25.000,00 TL bedelli bonoya istinaden 03/06/2011 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile toplam 30.579,79 TL alacak üzerinden takip başlattığı, ödeme emrinin davacıya 19/08/2011 tarihinde tebliğ edildiği, takibin 30/08/2011 tarihinde kesinleştiği, takip kapsamında icra takip işlemlerinin yapıldığı, 2019 yılında takipsiz bırakılması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırıldığı, davalı vekilinin talebi üzerine 02/12/2019 tarihinde dosyanın yeniden işleme konulduğu, davalı vekilinin talebine istinaden davacı aleyhinde icra işlemlerinin yapılmaya devam edildiği, davacının takibe dayanak bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığını, bono bedelinin ödendiğini iddia ettiği, davalının ise davaya cevap vermediği ve davacının iddialarını inkar etmiş sayıldığı anlaşılmıştır.
İzmir …. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasının incelenmesinde ise; davalının, davacı ve dava dışı
… hakkında dolandırıcılık iddiası ile 2011 yılında suç duyurusunda bulunduğu, bu iddia üzerine adı geçenler aleyhinde dolandırıcılık iddiası ile dava açıldığı, mahkemece 22/01/2019 tarih ve …/… esas, …/… karar sayılı ilam ile adı geçenlerin cezalandırılmasına ve haklarındaki hükmün infazının ertelenmesine karar verildiği, adı geçen sanıkların başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesi’nin 24/06/2019 tarih ve …/… esas, …/… karar sayılı ilamı ile hükmün sanıklar yararına bozulduğu, mahkemece dosyanın uzlaştırmacıya tevdi edildiği, yapılan ilk uzlaşma işlemleri neticesinde 25/10/2019 tarihinde tarafların uzlaşmadığı, bu tarihten sonra tarafların başvurusu üzerine 05/11/2019 tarihinde davacının davalıya 10.000,00 TL ödemesi koşulu ile tarafların uzlaştığı, davalının bu tarihte 5.000,00 TL’yi davacıdan elden aldığını bildirdiği, ayrıca taraflarca bakiye 5.000,00 TL’nin 25/11/2019 tarihine kadar davalıya davacı tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, buna istinaden İzmir …. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2019 tarih ve …/… esas, …/… karar sayılı ilamı ile davacı ve dava dışı sanık hakkında davanın düşürülmesine karar verildiği ve kararın kanun yoluna başvurmaksızın 15/01/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde 25/11/2019 tarihli ödeme dekontu sunduğu, bu ödeme dekontunda dava dışı … tarafından davalıya İzmir … Asliye Ceza Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında uzlaşma için yapılan ödeme açıklaması ile davalıya 5.000,00 TL ödeme yapıldığı, yine dava dilekçesi ekinde sunulan karşılıklı ibra belgesidir başlıklı davacı ve davalının imzalarını taşıyan 05/11/2019 tarihli belgede de davalı ve davacının İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… (eski …/…) esas sayılı takibine dayanak senetten kaynaklı olarak davacının 10.000,00TL borçlu kaldığı konusunda tarafların mutabık olduğu, yine ibra sözleşme tarihinde davacı tarafından davalıya 5.000,00 TL ödeme yapıldığı, bakiye 5.000,00 TL’nin ise 25/11/2019 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalının bu ödemelerle birlikte takipten kaynaklı olarak davacıdan başka hak ve alacak talebinde bulunmayacağını bildirdiği, ayrıca tarafların uzlaştığına dair İzmir …. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasına bildirimde bulunulacağının taraflarca kararlaştırıldığı, mahkememizce davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan 05/11/2019 tarihli ibra belgesi başlıklı belgenin davalıya isticvap davetiyesi ile birlikte tebliğ edildiği, davalının belirlenen gün ve saatte geçerli mazeret bildirmeksizin duruşmaya katılmadığı, bunun yasal sonucu olarak isticvaba konu belgenin içeriği ve altındaki imzanın davalının kendisine ait olduğunun kabulü gerektiği, bu belge içeriğine göre davalının davacıdan takip ve davaya konu bono nedeniyle alacağının kalmadığı, davacının davalıya borçlu olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Davalı, davacı ile ceza yargılaması kapsamında uzlaştığı ve bu kapsamda davacıdan bir kısım ödemeler aldığı ve yine davacı ile ibralaşmış olduğu halde bu durumu icra dosyasına bildirmediği ve davacı aleyhinde takip çıkış miktarı üzerinden icra takip işlemlerine devam ettiğine göre davalının kötüniyetli olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmakla davacının kötüniyet tazminat talebinin kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KABULÜ ile, davacının İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı takip dosyası ve takibe dayanak keşidecisi …, lehtar ve hamili …, keşide tarihi 06/01/2010, vade tarihi 07/01/2010, bedeli 25.000,00 TL olan emre muarrer senet/bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2-Davacının kötü niyet tazminat talebinin KABULÜ ile, takip çıkışı miktarı olan 30.579,79 TL alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 6.115,95 TL tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gerekli 2.088,90 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 522,23 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.566,67 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 512,33 TL peşin harç, 298,50 müzekkere-tebligat giderinden oluşan toplam 891,53 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
5-Davacı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
6-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
7-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyası ile İzmir …. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyalarının mercilerine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır