Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1038 E. 2023/223 K. 24.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1038 Esas
KARAR NO : 2023/223

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 27/12/2022
KARAR TARİHİ : 24/03/2023

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; mülkiyeti davalı şirkete ait olan … tescil plakalı asfalt silindir makinesinin 09/04/2011 tarihinde dava dışı …’a çarpması sonucu daimi şekilde malul kaldığı, asfalt silindirinin kaza tarihinde geçerli zorunlu trafik sigortası bulunmaması sebebiyle İzmir …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas … karar sayılı Kararına istinaden İzmir …. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına müvekkili kurumca icraen ödenen tazminat ve ferileri ile anılan icra dosyasında ödenen vekalet ücretine ilişkin stopaj ödemesinin, bakiye karar ilam harcının faizleri ile birlikte sorumlulardan rücuen tahsili amacıyla araç maliki davalı şirket, dava dışı araç sürücüsü ve sürücüyü çalıştıran dava dışı şirket aleyhine başlatılan İzmir ….. İcra Müdürlüğü … esas sayılı icra takibine davalı şirket tarafından yapılan itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı …… vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı defilerinin olduğu, müvekkilin olayda kusuru bulunmuyorken ve kaza nedeniyle asıl sorumlulur da – kesinleşmemekle birlikte- kusur oranlarıyla birlikte ortadayken davacı tarafından müvekkil şirkete rücu edilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu, davacı tarafından açılan takibe müvekkilin itirazı yerinde olup takip ve dava tarihi itibariyle likit ve muaccel olmayan bir alacağın müvekkilden talep edilmesinin haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, trafik kazası sonucu zarar görenlere … tarafından ödenen tazminatın rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER
-İzmir … ATM’nin …… Değişik İş sayılı dosyası,
-İzmir … Asliye Ceza Mahkemesinin …. esas sayılı dosyası
-İzmir ….. İcra Dairesinin … sayılı takip dosya sureti,
-Ege Üniversitesi Hastanesi tedavi kayıtları,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 3. maddesinin ilk fıkrasında ise, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.

Davacı …, KTK’nun 91. madde gereğince mali sorumluluk sigortası yaptırması gereken işletenin, bu düzenlemeye rağmen sigorta yaptırmaması durumunda 3. kişilerin bedensel zararlarının karşılanması için kurulmuştur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi ile …Yönetmeliği’nin 9. maddesi gereği, dava dışı 3. kişilere bedensel zarardan kaynaklanan tazminat ödeyen davacının ödediği bedeli, zarardan sorumlu olduğu iddia edilen kişilerden veya diğer sorumlulardan rücuen tahsil edebileceği ise Sigortacılık Kanununun 14. ve …Yönetmeliği’nin 16. maddesinde düzenlenmiştir.
…Yönetmeliği’nin “Rücû Hakkının Kullanılması” başlıklı 16.maddesinde; “Hesaptan yapılan ödemeler nedeniyle;
a) Zorunlu sigorta yaptırmayan veya geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu sigortaları yaptırmayan kişilere,
b) Sorumlunun sonradan belli olması halinde bu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine,
c) Zarardan sorumlu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine,
ç) 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (ç) bendine göre yapılan ödemeler çerçevesinde yükümlü sigorta şirketine,
d) 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre yapılan ödemeler nedeniyle Büroya, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde rücû edilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Anılan Yönetmeliğin “Yükümlülükten Kurtulma ve Halefiyet” başlıklı 17. maddesinde ise, “Hesap, zorunlu sigorta teminatı sınırları içinde yaptığı ödemeler ile borçtan kurtulur. Zorunlu sigorta teminat tutarlarını aşan zararlar, zarara sebebiyet veren veya hukuken sorumlu olanlarca karşılanır. Hesap, ödediği tazminat miktarınca hukuken zarar gören kişi yerine geçer.” esası kabul edilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, 09/04/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında zarar gören …….’a, İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas, … karar sayılı ilamına istinaden İzmir…. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında ödeme yaptığı, yaptığı bu ödemeyi davalı şirket, dava dışı araç sürücüsü ve araç sürücüsünü çalıştıran dava dışı şirketten İzmir….. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası ile talep ettiği, davalının takibe itirazı üzerine işbu itirazın iptali davasını ikame ettiği anlaşılmıştır.
Davamıza konu somut olayda rücuen tazminata dair Güvence Hesabının halefiyet durumu yukarıda belirtilen …Yönetmeliğinin 16 ve 17/2 fıkrası gereğidir.
Davacı …tarafından zarar gören üçüncü kişiye ödeme yapıldıktan sonra, ödenen tazminat miktarında, hukuken zarar gören kişi yerine geçen …, ödediği bu bedeli rücu edilebilecektir. Davacı …tacir olmadığı gibi, davanın dayanağı olan rücu istemi de Türk Ticaret Kanunu’ndan değil, Sigortacılık Kanunu ve …Yönetmeliği’nden doğmaktadır. Nitekim Bölge Adliye Mahkemelerinin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 16/09/2021 tarih ve …….. esas, ……… karar sayılı ilamında da ……nın açtığı rücu davalarının mutlak ticari dava olmadığı ifade edilmiştir. Davacı anılan ilama istinaden gerçek kişiler yönünden Asliye Hukuk Mahkemelerinin tüzel kişiler yönünden ise Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu ileri sürmüş ise de mahkememizce bu görüşe iştirak edilmemiş ve mahkememizin görevli olduğu hallerin kanunda açıkça belirtildiği, mahkememizin sadece mutlak ve nispi ticari davalara bakmakla görevli olduğu değerlendirilmiştir.

Bu kapsamda yapılan incelemede, davacının rücu talebinin kapsamı ve davacı kurumun niteliği gözetildiğinde, halefiyet davasının bir ticari dava sayılamayacağı, bu davanın, aynen zarar gören kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibi olduğu, zarar görenin muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hakkın, davacı kurumun halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusu olduğu, dava dışı zarar gören … ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin haksız fiilden doğduğu, her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesini ilgilendirmesi koşulu da gerçekleşmediğinden nispi ticari davanın söz konusu olmadığı, bu haliyle somut uyuşmazlıkta genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev hususunun dava şartı olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.(Benzer yöndeki kararlar için bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/05/2016 tarih, 2014/15-1024 esas, 2016/630 karar, Yargıtay 17. H.D’nin 17/06/2019 tarih, 2016/11564 esas, 2019/7614 karar; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. H.D’nin 03/06/2021 tarih ve 2021/1048 esas, 2021/1060 karar ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. H.D’nin 09/06/2021 tarih ve 2021/1013 esas, 2021/1007 karar sayılı ilamları)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacının dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
Görevli mahkemenin İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca dosyanın görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi halinde, yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine; aksi durumda resen dosyanın ele alınarak yargılama giderleri hususunda bir karar verilmesine,
3-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi uyarınca görevsizlik kararına karşı taraflarca kanun yoluna başvurulmaması durumunda kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, tarafların belirtilen süre içerisinde mahkememize başvurmaması durumunda DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin taraflara ihtarına ( İHTARAT YAPILDI),
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri nezdinde istinaf yolu açık olmak taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup karar verildi. 24/03/2023

Katip ……
e-imzalı
Hakim ……
e-imzalı