Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/922 E. 2022/285 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/922
KARAR NO : 2022/285

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 09/12/2021
KARAR TARİHİ : 24/03/2022

Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesiye özetle : müvekkilinin 2017 yılından itibaren meyve yetiştiriciliği ve ticaretiyle uğraştığı, davacı müvekkili 21.12.2020 tarihinde açık köklü … anaç üzeri … ferragnes, … ferraduel sertifikalı badem fidanları, sertifikalı fidan yetiştiriciliği yapan davalıdan satın alındığı, satın alınan bu fidanları tarla vasfındaki taşınmazın bir kısmına 2020 Aralık ayında yani satın alındıktan hemen sonra diktiği, müvekkilinin dikmiş olduğu fidanların gerektiği gibi tüm bakımını yapmasına rağmen fidanların gelişmediği, bunun üzerine ziraat mühendisleri tarafından incelenen fidanlarda kök kanseri olduğunun tespit edildiği, bu durumun davalı tarafa bildirilmiş olmasına rağmen davalı tarafın kendisinden kaynaklı bir durumun söz konusu olmadığını beyan ettiği, müvekkili tarafından Kula Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… D.İş sayılı dosyasından tespit yaptırıldığı ve raporda da belirtildiği üzere hastalığın bulaşıcı olduğunun belirtildiğinden bahisle 48.600,00 TL olarak tespit edilen zararın ve tespit giderlerinin 21.12.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesiyle; davacı tarafın delil tespiti işleminin usule aykırı olduğu, müvekkilinin kendisinin hasım olarak gösterilmediği, tespitin müvekkilinin yokluğunda yapıldığı, ayrıca ayıp ihbarının da süresinde yapılmadığı, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığı ve sözleşme gereği edimlerini yerine getirmediği, davacının 90 gün içinde analiz yaptırarak sonucunu müvekkiline bildirme yükümlülüğünün bulunmakta olduğu, bu yükümlülüğün yerine getirilmediğinden bahisle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın ; davacının davalıdan satın aldığını iddia ettiği fidanların ayıplı olduğu iddiasıyla davacı tarafın uğradığı iddia olunan zarardan kaynaklandığı iddia olunan maddi tazminatın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2016/10789 Esas, 2016/8226 Karar ve 18.10.2016 tarihli kararında belirtildiği üzere ; Mülga 6762 Sayılı TTK’nun 1463.maddesine göre ; Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde karalaştırılmıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/12362 Sayılı Bakanlar Kurul’u Kararında esnaf-tacir ayrımının nasıl yapılacağı belirlenmiş olup, 6103 Sayılı TTK’nun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10.maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 Sayılı TTK’nun 11.maddesinin 2.fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi sureti ile yapılması gerecektir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davacı …’in ticaret sicil kaydı var ise gönderilmesi istenilmiş olup, İstanbul Ticaret Sicil’den gelen 16.12.2021 tarihli cevabi yazıda davacının şahsi ticaret sicil kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
Yine mahkememizde yapılan yargılama sırasında davacı …’in tacir olup olmadığının tespiti açısından ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmış olup, davacı ile ilgili olarak Küçükyalı Vergi Dairesi’nden gelen 25.02.2022 tarihli cevabi yazıda davacının 10.04.2020 tarihi itibariyle mükellefiyetinin başladığı ve 10.04.2020 tarihi itibariyle faaliyetine son verildiği bildirilmiş ise de, mahkememizce Uyap’tan davacının yapılan vergi sorgulamasından işi terk etme tarihinin en son 30.04.2020 tarihi olarak kayıtlı olduğu ve yine Küçükyalı Vergi Dairesi tarafından gönderilen 25.02.2022 tarihli yazı cevabı ekindeki belgelerin incelenmesinden 2020 yılına ilişkin gayri safi hasılatı ile ilgili olarak belge ve bilgilerin gönderildiği, ekindeki belgelerin incelenmesinden “Ticari Kazançlar İşletme Hesabı Özeti” bölümünün “0” olduğu, bu şekilde davacının tacir olmadığı, ticari işletme boyutunun esnaf olarak değerlendirilmesinin gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yine davalı ile ilgili olarak Ödemiş Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmış olup, gelen cevabi yazıdan davalının “… – …” şeklinde ticaret sicil kaydının olduğu görüldüğünden ve yine Ödemiş Vergi Dairesinden gelen davalıya ait vergi kayıtlarının incelenmesinden bilanço usulüne göre defter tuttuğu bu nedenle davalının tacir olduğunun kabulü gerekmiştir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesini değiştiren ve 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 Sayılı yasanın 2.maddesi ile “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usül hükümleri uygulanır ” şeklindeki düzenleme ile , artık 01/07/2012 tarihinden sonra açılacak davalarda sözü edilen iki mahkeme arasındaki ilişki görev ilişkisi olup , görevin 6100 Sayılı HMK’nun 137,138 maddeleri gereğince dava şartları arasında sayılmış olması nedeniyle, mahkemenin görevli olup olmadığı yargılamanın her hal ve safhasında talep üzerine veya mahkemece re’sen incelenip gözetilmesi gerekmektedir.
Bir davanın veya işin Asliye Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için ; her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan bir uyuşmazlık olması veya uyuşmazlığın 6102 Sayılı T.T.K.’da düzenlenen hususlardan doğan bir uyuşmazlık olması veya TTK’nun 4.maddesinde( b-c-d-e-f) sayılan dava veya işlerden bulunması, yahut özel bir yasal düzenleme ile davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalara göre; dava konusu somut olayda, her ne kadar davalı tacir ise de, davacının ticaret sicilden ve vergi dairesinden gelen yazı cevapları gereğince tacir olmadığı, bu nedenle dava konusu uyuşmazlığın TTK.’nun 4.maddesinde sayılan uyuşmazlıklar arasında yer almadığı, davanın ticaret mahkemelerinde bakılacağına ilişkin açık bir yasal düzenlemenin de bulunmadığı, bu itibarla davanın; ticari bir dava olmaması nedeniyle davaya bakma görevinin mahkememize ait olmayıp, genel hükümlere göre çözülmesi gereken dava olması nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu düşünülmekle, mahkememizin iş davada görevli olmaması nedeniyle davanın usulden reddine, görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verme gereği doğmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
İş bu davada mahkememiz görevli bulunmadığından davanın usulden REDDİNE,
Görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
HMK 20.maddesi gereğince kararın kesinleşme tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde talepte bulunulduğu takdirde dosyanın İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Harç ve yargılama giderlerlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 24/03/2022

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA