Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/882 E. 2021/1085 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/882 Esas
KARAR NO : 2021/1085 Karar

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 24/11/2017
KARAR TARİHİ : 02/12/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 10/07/2016 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halinde iken meydana gelen trafik kazasında yolcu olan müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, kaza sonucu müvekkilinin Aksaray ve Menemen Devlet Hastanelerinde tedavi gördüğünü, rapor alındığında müvekkilinin maluliyet oranının açığa kavuşacağını, kaza sonrasında düzenlenen tespit tutanağında sürücü …’ın kusurlu bulunduğunu, … plakalı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde kaza tarihini kapsar ZMMS poliçesi olduğunu, müvekkilinin belirtilen kazadan kaynaklı geçici ve kalıcı maluliyetinin tespiti ile davalı sigorta şirketinden maddi zararının tahsilinin talep edildiğini, bu yönde sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunulduğunu, ancak herhangi bir cevap alınamadığını bildirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL kalıcı iş görememezlik, 100,00 TL geçici iş görememezlik tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu olaya ilişkin dava açılmadan önce yapılan başvuru şartının yerine getirilmediğini, davanın usul yönünden reddini talep ettiklerini, davacının eksik belgelerle sigorta şirketine başvurduğunu, esas bakımından ise; müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile zarar hesabının aktüerler siciline kayıtlı bilirkişi tarafından yapılmasını, davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarının tespitini, hatır taşıması nedeniyle zarar miktarında indirim yapılması gerektiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde;
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/k bendinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi “tüketici”, 3/ı bendinde ise mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem “tüketici işlemi” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK’nın 1. maddesinde de görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, davacıya ait aracın davalı sigorta şirketi nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı olduğu esnada meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu sigortalı olan ve araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanması nedeniyle açmış olduğu maddi tazminat davasında, dava tarihi itibariyle 6502 sayılı Kanun yürürlükte olup, davacı olan sigortalının gerçek kişi, tescil bilgilerine göre sigortalı araç kamyonet olarak üretilmiş ise de sigortalı aracın kullanım amacının hususi olduğu gözetildiğinde, anılan Kanun uyarınca sigortalı davacı tüketici, taraflar arasındaki sigorta sözleşmesi de tüketici işlemi sayılmakla davaya bakmakla tüketici mahkemesi görevli olduğundan, HMK 114/c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli mahkemenin İZMİR TÜKETİCİ MAHKEMELERİ OLDUĞUNA, 6100 sayılı yasanın 20.maddesi gereğince karar kesinleştğinde re’sen/talep halinde dosyanın görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-Harç ve yargılama giderlerinin 6100 Sayılı Kanunun 331. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca, görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair iki haftalık kesin süre içerisinde istinaf yargı yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde karar verildi. 06/12/2021

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır