Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/812 E. 2023/11 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/812 Esas
KARAR NO : 2023/11
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
KARAR
YAZIM TARİHİ : …

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile borçlular arasında kredi sözleşmeleri imzalandığı ve imzalanan kredi sözleşmeleri uyarınca … Sağlık Gereçleri Tic.Ltd.Şti.’ne krediler kullandırıldığı, kredi sözleşmelerine istinaden kredi borçlarının ödeme vasıtası olarak tahsilinde bedeli kredi borcuna mahsup edilmek üzere lehdarı müvekkil banka, keşidecisi … Ltd.Şti., müteselsil kefilleri … ve … olan … düzenleme tarihli, … ödeme günlü, 168.350,00-TL bedelli senedin müvekkili bankaya teslim edildiği, tahsilinde bedeli kredi borcuna mahsup edilmek üzere keşide ve teslim edilmiş olan senedin ödenmemesi ve borçluların imzalamış oldukları kredi sözleşmesinin koşullarına uymayarak kredi geri ödemlerini yapmaması üzerine kredi hesaplarının kat edildiği, kredi borçluları hakkında İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı alınarak uygulandığı ve İzmir 20.İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine dayalı icra takibi başlatıldığı, haciz esnasında şirketin adreste olmadığının tespit edildiği, adreste bulunan … Ltd.Şti. ‘nin yetkilisi …’ın … Ltd. Şti. yetkilisi ve takip borçlusu …’ın kayınvalidesi olduğu, davalı şirketler arasında aynı kişi tarafından yönetilme, aynı iş kolunda faaliyet gösterme gibi pek çok kriteri karşılayan organik bağ unsurunun bulunduğunun aşikar olduğu, muvazaalı işlemler neticesi borçlu şirketin, yeni bir şirket kurarak ticari faaliyetlerine devam etmesi TMK.2’ye açıkça aykırılık teşkil etmekte, müvekkili bankadan mal kaçırmak amacıyla kötüniyetli olarak yeni şirketin kurulmasının söz konusu olduğunu belirterek davalı şirketler arasındaki tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını, davalı şirketlerin dava konusu borçlardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı … Dış Ticaret vekili cevap dilekçesinde özetle;davalılardan … sağlık gereçleri Ltd.Şti ile müvekkil şirket … Dış Ticaret Ltd.Şti’nin herhangi bir bağ olmadığını, davacı tarafın dayanağı olmayan bir takım beyanlar ile sanki bir bağ varmış gibi iş bu davayı açarak müvekkilinden borcu olmayan bir parayı tahsil etmeye çalıştığı, haciz tutanağındaki beyanların gerçekle örtüşmediği, şirket sahibi ile şirket çalışanı …’ın akraba olduğu ancak bu durumun davalı şirketler arasında herhangi bir bağ bulunduğu anlamına gelmediği, davalı şirketlerin aynı alanda faaliyet yürüttüğü, ancak bu durumun organik bağ olarak değerlendirilemeyeceği, davanın haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sağlık Gereçleri Ltd Şti’ye dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
DAVA:
Dava, tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle davalıların İzmir 20 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında konu borçtan müştereken ve müteselsil olarak borçlu tutulmaları istemine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir 5 Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası,
-İzmir 20 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası,
-İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün … tarihli yazısı ve eki,
-Gaziemir Vergi Dairesinin … ve … tarihli yazısı ve eki,
-İzmir SGK’nın … tarihli yazısı ve eki,
-Bilirkişi … ‘nun … tarihli raporu,
-Bilirkişiler … ve … ‘in … tarihli raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi” hakkında açıklama yapılması faydalı olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 125. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 137.) maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir (Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar Hukuku I, İstanbul, 2019, s.105).
Tüzel kişiliğin bu malvarlığı, kendine özgü, bir amaç birliği içinde ve kendisini oluşturan kişilerin malvarlığından bağımsız bir malvarlığı olarak ortaya konulmalıdır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “mal varlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” ilkesi denilmektedir (Antalya, Gökhan: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Ayrılık ilkesi gereğince, tüzel kişilik çatısı altında bir araya gelen, başka bir deyişle tüzel kişiliği oluşturan gerçek veya tüzel kişiler, oluşturdukları tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmazlar.
Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık ilkesinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Öğreti ve uygulamada, özellikle borç ve sorumluluktan kurtulabilmek amacıyla tüzel kişiliğin bir araç olarak kullanıldığı hâllerde, tüzel kişi ve üyeleri arasındaki bu ayrılığın kaldırılarak üyelerin sorumluluğuna gidilebileceği kabul edilmektedir (Pulaşlı, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, C. I, Ankara, 2011, s. 468.). Bu durum öğreti ve uygulamada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak ifade edilmektedir.
Gerçekten de hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumlarda TMK’nin 2/2 maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğu için tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alan kişiler gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır (Sağlam, İpek: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasına Genel Bir Bakış, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Başka bir deyişle tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması ancak TMK’nin 2. maddesi kapsamında kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması hâlinde söz konusu olabilir. İyi niyet kurallarına riayet edilmemesi ve tüzel kişiliğin kötüye kullanılması hâllerinde tüzel kişilik perdesi aralanarak, tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılması gerekmektedir (Battal, Ahmet: Bir Alan Araştırması Işığında Sermaye Şirketlerinin Sorumluluğu Konusundaki Hukuki Bilgi Eksikliğinin Olumsuz Sonuçları ve Perdenin Kaldırılması Teorisi Yardımıyla Giderilmesi, Yargıtay Dergisi, C. 24, Ekim 1998, s. 659.).
Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Bu teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Elbette, kanundan kaynaklanan bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda da bazen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir (Akıncı, Şahin: Alacaklılardan Mal Kaçırmak İçin Kurulan Yeni Şirkete Müracaat İmkânı Bakımından; Muvazaa, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ile Organik Bağ Kavramlarının Elverişliliği ve Yargıtay Uygulamaları, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 27, S. 3, 2019, s. 653.).
Hemen belirtilmesi gerekir ki, öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir (Çamoğlu, Ersin: Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması, BATİDER, C. 32, S. 2, 2016, s. 12.).
Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğretide; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir (Öztek, Selçuk/Memiş, Tekin: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 205 vd.;Akıncı, s. 662.).
Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Nihayet üçüncü durum ise somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken ve perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir (Öztek/Memiş, s. 199.). Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olmaktadır (Tekinalp, Gülören/Tekinalp, Ünal: Perdeyi Kaldırma Teorisi, Reha Poroy’a Armağan, 1995, s. 399.).
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir (Öztek/Memiş, s. 209.).
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210.). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir.
Organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Özellikle somut olayın niteliği gereği organik bağın tespitinde; şirketlerin aynı holdinge bağlı olması, yöneticilerinin veya kurucularının aynı olması, bir borç takibinden kurtulmak için hisselerin devredilmesi, muvazaalı işlemler yapılması, hatta belirli işlemlerin aynı şekilde ve aynı usulde yapılması bile rol oynayabilmekte iken; tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması için iki şirket arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Bununla birlikte bu iki kavram arasındaki en önemli fark ise; organik bağın varlığı hâlinde bir şirketin borçlarından dolayı bir başka şirketin mal varlığına el atılabilmekte iken tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması hâlinde borçlu şirketin yanı sıra kardeş şirketin hatta talep hâlinde kardeş şirketin ortaklarının mal varlığına dahi el atılmasının mümkün olmasıdır (Öztek/Memiş, s. 210.).
Görüldüğü üzere aralarında bazı farklılıklar bulunmakla beraber organik bağ ile perdenin çapraz aralanması kavramları birbirinin alternatifi olan kavramlar değildir. Bu nedenle aynı olayda hem organik bağ hem de tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması yolları işletilerek sonuca ulaşılabilmesi mümkündür.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının, davalı … Sağlık Gereçleri Ltd Şti ile kredi sözleşmeleri imzaladığı, bu sözleşmelere istinaden kredi kullandırıldığı, bu kredilere teminat oluşturmak üzere keşidecisi davalı … Ltd Şti, müteselsil kefilleri ise dava dışı … ve … olan … keşide tarihli, … ödeme tarihli, 168.350,00 TL bedelli senedin davacı bankaya verildiği, kredi ödemelerinin aksaması üzerine hesapların kat edildiği, adı geçen davalı asıl borçlu ile müteselsil kefiller aleyhinde söz konusu senede istinaden kredi borcuna ilişkin İzmir 20 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takip yapıldığı, takibin semeresiz kaldığı, iş bu dava tarihine kadar icra dosyasına yapılan herhangi bir ödeme veya tahsilat olmadığı, borçlu davalı … Ltd Şti’nin adresine fiili hacze gidildiğinde bu borçlunun çalışanlarının diğer davalı çalışanı olarak aynı binada faaliyette bulunduğunun tespit edildiği, davalı … Ltd Şti yetkilisi …’ın diğer davalı borçlu şirketin yetkilisi ve takip borçlusu …’ın kayınvalidesi olduğu, ayrıca borçlu …’ın davalı … Ltd Şti’de mesul müdür olarak çalıştığı, her iki şirketin aynı alanda faaliyet yürüttüğü, davalıların tüzel kişilik perdesini kötüye kullanarak davacıyı zarara uğrattığı, bu nedenle davalıların tüzel kişilik perdesinin aralanması veya organik bağ hükümlerine göre takip konusu borçtan birlikte sorumlu olduklarını iddia ettiği ve iş bu davayı ikame ettiği, davalı … Ltd Şti’nin ise davacı iddialarını kabul etmediği, davalı şirketler arasında herhangi bir bağ olmadığını ve dava konusu edilen borçtan sorumlu olmadığını savunduğu, diğer davalının ise davaya cevap vermediği ve davacının iddialarını inkar etmiş sayıldığı, taraflar arasında davalı … Ltd Şti ile diğer davalı arasında tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı … Ltd Şti’nin diğer davalının borcundan sorumlu olup olmadığı, ayrıca davalılar arasında organik bağ bulunup bulunmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce davalı şirketlerin İzmir Ticaret Müdürlüğünden ticaret sicil dosyalarının istenildiği, adı geçenlerin sicil kayıtlarının incelenmesinde davalı … Dış Ticaret Ltd Şti’nin … tarihinde tek ortaklı olarak 10.000,00 TL sermaye ile … tarafından kurulduğu, dava tarihi itibariyle halen tek ortaklı olarak cerrahi tıbbi ve ortopedik medikal alet ve cihazların toptan ticareti konusunda … adresinde faaliyet yürüttüğü, ortaklık yapısında dava tarihi itibariyle herhangi bir değişiklik bulunmadığı, davalı … Ltd Şti’nin ise … tarihinde …, … ve … tarafından 3 ortaklı olarak 300.000,00 TL sermaye ile kurulduğu, ortak …’nun … tarihinde paylarını eşit şekilde diğer ortaklar … ve …’a devrettiği, dava tarihi itibariyle halen şirketin 2 ortaklı olarak cerrahi tıbbi ve ortopedik medikal alet ve cihazların toptan ticareti konusunda … adresinde faaliyet yürüttüğü, ortaklık yapısında dava tarihi itibariyle herhangi bir değişiklik bulunmadığı anlaşılmıştır.
İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde, takip alacaklısının … A.Ş, takip borçlularının … Sağlık Gereçleri Ltd Şti, … ve …, takip konusunun 60.400,00 TL asıl alacak, 400,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 82,20 TL ihtiyati haciz gideri olmak üzere toplam 60.882,20 TL, takip dayanağının keşidecisi davalı … Ltd Şti, müteselsil kefilleri ise dava dışı … ve … olan … keşide tarihli, … ödeme tarihli, 168.350,00 TL bedelli senet olduğu, takip tarihinin ise … olduğu, takibin kesinleştiği, takip kapsamında fiili ve kaydi haciz işlemleri yapılmakla birlikte herhangi bir hak ve alacağa rastlanmadığı, takibin semeresiz olduğu ve derdest olduğu görülmüştür.
Mahkememizce davalı şirketlere ticari defter ve kayıtlarını sunmak veya bulunduğu yeri bildirmek üzere kesin süre verildiği, davalı … Ltd Şti’nin yapılan usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen defterlerini sunmadığı, diğer davalının ise defter ve kayıtların bulunduğu yeri bildirdiği, mahkememizce takibe konu senedin 2011 yılında düzenlendiği dikkate alınarak bu tarihten dava tarihine kadar davalıların kurumlar vergisi beyannameleri ile BA ve BS formlarının ilgili vergi dairesinden istenildiği ve dosyaya kazandırıldığı, dosyanın SMMM ve nitelikle hesaplama uzmanından oluşan heyete tevdi edildiği,
A) SMMM bilirkişi tarafından yapılan incelemede, davalı … Ltd Şti ortağı …’ın diğer davalı şirkette … tarihinde sigortalı olarak işe girişinin yapıldığı ve aynı tarihte çıkışının verildiği, daha sonra … tarihinde tekrar davalı … Ltd Şti’nde işe başladığı ve bu çalışmasının dosyaya kazandırılan SGK kayıtlarına göre halen devam ettiği, …’ın eşi olduğu iddia edilen Aslı Dirican’ın ise 2016 yılı Mart ayına kadar davalı … Ltd Şti çalışanı olduğu, bu tarihte çıkışının verildiği, adı geçenin … tarihinde diğer davalı … Ltd Şti’de sigortalı olarak işe başladığı ve çalışmasının halen devam ettiği, dosyada bulunan BA ve BS formlarına göre davalı şirketler arasında doğrudan alış ve satışa ilişkin herhangi bir bildirim bulunmadığı, davalı … Ltd Şti’nin … yılında 35 alıcıya satışta bulunduğu, diğer davalı … Ltd Şti’nin ise 28 alıcıya satışta bulunduğu, bu alıcılardan 7 adedinin ortak olduğu, yine davalı … Ltd Şti’nin 17 satıcıdan mal aldığı, diğer davalı … Ltd Şti nin ise 22 satıcıdan mal aldığı, bu satıcılardan 4 adedinin ortak olduğu, diğer tedarikçilerin ise farklı olduğu,
B)Nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi … tarafından yapılan incelemede; davalı … LTd Şti ortaklarının diğer davalı şirkette herhangi bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığı, davalı … Ltd Şti ortağı …’ın diğer davalı şirkette … yılında çalışmaya başladığı, her iki şirketin aynı alanda faaliyet yürüttüğü, mal varlığının karışmasına ilişkin her hangi bir tespit bulunmadığı nihai takdirin mahkemeye ait olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teori olup, bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulması gerektiği, zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmekte olduğu, perdenin düz aralanmasında şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulduğu, perdenin çapraz aralanmasında ise borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğunun gündeme geldiği, perdenin çapraz aralanmasında sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olabildiği, davacının iş bu davada davalı … Dış Ticaret Ltd Şti yönünden tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması talebinde bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir.
Bu ilkeler kapsamında yapılan değerlendirmede; davacının iş bu davayı açabilmesi için öncelikle usulüne uygun olarak alacağının varlığını ve hukuki yararını ispat etmesi gerektiği, davacının davaya konu alacağının İzmir 20 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına dayandığı, söz konusu takibin dayanağının ise bono olduğu, söz konusu bononun vadesinin ise … olduğu, davalı … Ltd Şti’nin bu tarihten önce … tarihinde kurulduğu, mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesine göre, davalı … Ltd Şti’nin … yılından itibaren ticari faaliyetlerini durdurduğu, … yılı itibari ile vergi kaydının silindiği, yine davalı şirketlerin mal alım satımı yaptığı şirketler arasında kısmi benzerlik bulunmakta ise de her iki şirketin aynı alanda faaliyet yürüttüğü dikkate alındığında bu benzerliğin olağan olduğu, yine dosyaya kazandırılan belge ve kayıtlara göre davalı şirketler arasında iktisadi özdeşlikten bahsedilemeyeceği, yani davalılar arasında ortaklarının, alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam etmesi, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması, özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması gibi hallerin söz konusu olmadığı, bu halde asıl borçlu … Ltd Şti’nin fiilen tasfiyesinden (vergi kaydının resen silindiği) 2 yıl önce kurulan davalı … Dış Ticaret Ltd Şti’nin asıl borçlu davalı şirketin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla ve kötü niyetle kurulduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, yine davalı şirketler aynı iş merkezinde faaliyette bulunuyor olsalar da daire numaralarının ve şirket merkez adresleri ile ortaklarının birbirinden farklı olduğu, davalı … Ltd Şti’nin kurucusu ve ortağı olan … ile diğer davalı şirket yetkilisi ve ortağı olan … arasında kayınvalide damat ilişkisi bulunmasının organik bağın varlığı için yeterli kabul edilemeyeceği, her ne kadar davacı tarafından davalı … Ltd Şti’ye ait işyerinde yapılan fiili hacizde diğer davalıya ait temlik sözleşmesine rastlanıldığı ve yine davalı … Ltd Şti’ye ait kapı zilinin üzerinde diğer davalı … Ltd Şti’nin adının yazılı olduğu ileri sürülmüş ise de davacının bu soyut iddialarını destekler herhangi bir yazılı belge (temlik sözleşmesi, fotoğraf vs.) sunamadığı bu nedenle mevcut dosya kapsamı itibariyle davalılarca sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle davacı tarafından ispat edilemediği, mahkememizce alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun, gerekçeli, objektif, denetime ve hükme esas almaya elverişli olduğu anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179.90 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.039,72 TL harçtan mahsubu ile bakiye 859,82 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafça yapılan masrafların kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-HMK’nun 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE
5-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. fıkrası uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir 5 Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas, İzmir 20 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının merciine İADESİNE,
7-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun … sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı … Dış Ticaret vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı….

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA