Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/583 E. 2022/228 K. 11.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/583
KARAR NO : 2022/228

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/09/2021
KARAR TARİHİ : 11/03/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalıdan 20/11/2020 tarihinde … plakalı, 2016 model … şase nolu kasko kodu … olan Peugeot marka aracı satın aldığını, müvekkilinin kendi müşterisine aracı satarken kestiği sigorta poliçesinden, kendisine satılan davaya konu Peugeot Partner Tepee Allure 1.6 HDI 115 E5 model değil, Peugeot Partner Tepee (Active) 1.6 HDI (92) FL model olduğu öğrendiğini, noter satış sözleşmesinde müvekkilinin aldığı aracın kasko kodunun … olduğunu, söz konusu kasko kodunun Peugeot Partner Tepee Allure 1.6 HDI 115 E5’e ait bir kasko kodu olduğunu, ancak müvekkilinin ilgili kasko kodu üzerinden işlem yaparken, sigorta şirketi tarafından aracın Peugeot Partner Tepee (active) 1.6 HDI (92) FL model olduğunun öğrenildiğini, hal böyle olunca müvekkilinin almak istediği aracın kendisine vaad edilen özellikleri taşımadığından ve satılan aracın bir alt pakete araç olduğundan zarara uğradığının sabit olduğunu, ancak karşı tarafın zararı gidermediğini belirterek İzmir 15. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyaya yapılan itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aracın ayıplı olmadığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, taraflar arasında gerçekleşen satışın ticari satış olduğunu, davacıya teslim edilen aracın özelliklerinin araç ruhsatı ile uyumlu olduğunu, tarafların galerici olduğunu, ayıplı satışın söz konusu olmadığını, davacının yasal süresi içerisinde ayıp ihbarının bulunmadığını, davacının basiretli tacir olarak davranması gerektiğini, muayene ve ihbar külfetini yerine getirmediğini, yasal süreler geçtikten sonra başlatılan takibin haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, ticari satıma konu malın ayıplı olduğu iddiası ile satıma konu malın alıkonularak satım bedelinden indirim yapılmasına ilişkin seçimlik hakkın kullanıldığından bahisle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER:
– İzmir Vergi dairesinin 16/09/2021ve 16/11/2021 tarihli yazısı,
-İzmir Esnaf Sanatlar odasının 16/09/2021 tarihli yazısı,
-İzmir 15 İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı icra dosyası sureti,
-İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün 20/09/2021 tarihli yazısı,
-İzmir İl Emniyet müdürlüğünün 28/09/2021 tarihli yazısı,
-Bilirkişi …’in 10/01/2022 tarihli kök raporu ile 08/02/2022 tarihli ek
raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
TBK 219. maddesi uyarınca, satıcı alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini veya alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki yada ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumludur.
TBK 223/1.maddesi gereğince alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir durum görür ise bunu uygun bir süre içinde bildirmekle yükümlüdür,
TBK 227. maddesi gereğince satıcının, satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcı; satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme seçimlik hakları yanında genel hükümlere göre tazminat talep etme hakkı vardır. Alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hakim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinden indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise, alıcı, ancak sözleşmeden dönme ve satılanın ayıpsız benzeriyle değiştirilmesini talep edebilir.
TTK 23/1-c maddesi gereğince, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değil ise alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK 223.maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.
TBK 223/2.maddesi gereğince alıcı, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.
İtirazın iptali davasının koşullarını; ilamsız bir icra takibine girişilmesi, bu takip nedeniyle çıkarılan ödeme emrine 7 günlük itiraz süresi içinde itiraz edilmiş olması, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde mahkemeden itirazın iptalinin talep edilmesi şeklinde sıralamak mümkündür.
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih 2004/19-410 Esas, 2004/471 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. Bu husus dava şartıdır ve mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
2004 Sayılı İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının dava ederek haklı çıkması zorunludur. Borçlunun kötüniyetle itiraz etmiş olması yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatına, işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve belli olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. İİK 67/2. madde hükmünün amacı, borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bilebilecek durumda olan borçlunun icra takibine konu alacağın varlığına haksız olarak itiraz etmesini önlemektir. (Prof.Dr.B.Kuru İ.İ.Huk.2008.İst.sh.230-231).
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, araç satışından kaynaklanan zararına istinaden davalı aleyhinde İzmir 15. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyasında genel haciz yoluyla ilamsız takip başlattığı, ödeme emrinin davalıya 29/05/2021tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 02/06/2021 tarihinde yasal süresi içerisinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği, davacının yasal süresi içerisinde işbu davayı ikame ettiği ve davalının itirazının iptalini talep ettiği, davacının, davalıdan 20/11/2020 tarihinde 2016 model araç satın aldığı, ancak davalıdan aldığı bu aracın donanım itibariyle üst paket olmayıp başlangıç paketi olduğu, bu durumun aracın kendisi tarafından satılmak istenilmesi sırasında tespit edildiği, aracın vadedilen özellikleri taşımadığı ve kendisinin zarara uğradığını iddia ettiği, davalının ise tarafların tacir olduğu, ayıplı satımın söz konusu olmadığı, davacının yasal süresinde muayene ve ihbar külfetini yerine getirmediği ve davacıya borçlu olmadığını savunduğu, taraflar arasında araç satışına ilişkin sözleşme bulunduğu ihtilafsız olup satıma konu malın ayıplı olup olmadığı, ayıbın süresinde bildirilip bildirilmediği, davacının ayıptan kaynaklanan haklarını kullanıp kullanamayacağı, kullanabilecek ise hangi seçimlik hakkını kullanabileceği ve uğradığı zararın ne kadar olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunduğu, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesi ve Esnaf Odası kayıtlarına göre tarafların oto galerici olduğu, bilanço usulüne tabi olduğu, tacir sayılan kimselerden olduğu, her iki tarafı tacir olan ve tarafların ticari işletmesini ilgilendiren nispi ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu, takip ve dava konusu olan araca ilişkin kayıtların dosyaya kazandırıldığı, mahkememizce dava konusu aracın ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliğinin ne olduğu, davacının zarara uğrayıp uğramadığı, zararı var ise miktarının ne olduğu hususunda otomotiv bilirkişiden rapor tanzimi talep edildiği, bilirkişinin kök ve ek raporuna göre aracın 2016 model Peugeot Partner Tepee (active) 1.6 HDI (92) FL model olduğu, piyasa değerlendirilmesine göre söz konusu aracın piyasa değerlendirilmesinde boş paket( donanımsız) olduğu, iddiaya konu Peugeot Partner Tepee (Allure ) 1.6 HDI (115) FL modelinin ise dolu paket (donanımlı) olduğu, bu iki pakete konu araçların 2016 yılında sıfır fiyatları arasında 6.500,00 TL fark bulunduğu, aracın geçmiş yıl kasko rayiç değerleri kıyaslandığında farklılıklar bulunduğu, motor gücünün donanım paketine özgü olduğu yani active paket aracın 92 beygir, allure paket aracın ise 115 beygir olduğu, active paket aracın 92 beygir, jantlarının 15 inç ve saç kapaklı, klimasının analog, sadece sürücü ve ön yolcu için iki hava yastığı olduğu, allure paketinin ise 115 beygir, 16 inç alaşımlı jant, dijital klima, sürücü ve yolcu için 4 hava yastığı olduğu, ortalama bir tüketicinin paketler arasındaki farkı anlamayabileceği, ancak araç satımı ile ilgilenen kişilerin bu temel donanımlara bakarak ve araç ruhsatından beygir gücü farklılığını tespit ederek donanım ayrımını yapabileceği, bu donanım farklılıklarına göre ileri sürülen ayıbın gizli ayıp olmadığı, açık ayıp olduğu, davacının ayıptan kaynaklı olarak paketler arasındaki farkı zarar olarak talep edebileceğinin kabul edilmesi halinde satım tarihi itibariyle serbest piyasa rayiçlerine göre paketler arasında 7.500,00 TL fark olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, uyuşmazlığın 6102 sayılı TTK’nun 23 ve 6098 sayılı TBK’nun 219 v.d maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, TBK’nun 219.maddesine göre satıcının alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki yada ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olduğu, satıcının bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumlu olduğu, tarafların tacir olması sebebiyle Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesi uyarınca satış sırasında açıkça belli olan ayıplarda iki gün içinde, muayene ile ortaya çıkan ayıplarda teslim alındıktan sonra 8 gün içinde incelenerek veya inceletilerek aynı süre içinde satıcıya bildirilmesi zorunlu olup gizli ayıp halinde ise TBK 223/2. maddesinin uygulanmasının yasa gereği olduğu, dava konusu aracın davalı tarafından 20/11/2020 tarihinde davacıya satıldığı, satış sözleşmesinde aracın motor ve şase numarası, cinsi, marka, plaka, model, kullanım amacı, kullanım şekli, kasko değeri, kasko kodu, araç ruhsat bilgisi ve satış bedelinin belirtildiği, ayrıca aynı sözleşmede satıcının nitelikleri ve yazılı aracı hali hazır durumu ile satarak bedelini aldığı ve aracı teslim ettiği, alıcının ise bu aracı hali hazır durumu ile görüp, beğenerek ve bedelini ödeyerek teslim aldığına dair tarafların beyan ve kabulünün olduğu, davacının söz konusu satım sözleşmesinde belirtilen kasko kodunun aracın donanımlı paketine ilişkin olduğu, oysaki kendisine satılan aracın alt boş paketi olduğu iddiası bulunduğu, bilirkişi tarafından saptandığı üzere dava konusu aracın paketleri/donanımları arasındaki farklılığın belirgin olduğu (lastik jantları, ön ve arka park sensörü, elektrikli katlanır yan ayna, yan hava yastıkları, deri direksiyon simidi, çift bölgeli otomatik klima, sürücü ve yolcu koltuğu kol dayama, krom görünümlü kapı açma mandalı, iç döşeme gibi) bu farklılığın oto galericilik mesleğini yürüten ve tacir olan davacı tarafından araç ile ruhsatının muayenesinin yapılması suretiyle tespit edilebileceği, ileri sürülen ayıpların açık ayıp olduğu, bu halde davacının ayıptan doğan haklarını kullanabilmesi için 2 ve 8 günlük yasal süreler içerisinde davalıya ihbarda bulunması gerektiği, davacının 3 ay geçtikten sonra yaptığı ihbarın süresinde olmadığı bu nedenle ayıba ilişkin haklarını kullanamayacağı, her ne kadar davacı tarafından 10/03/2022 tarihli beyan dilekçesi ile araç üzerinde keşif yapılması, araçtaki donanımların tespit edilmesi istenilmiş ise de davacının bilirkişi ek raporuna yasal süresi içerisinde itirazda bulunmadığı gibi ileri sürdüğü şekilde aracın üst donanıma ait bazı özelliklere sahip olmasının da (analog klima olarak üretilen araçta klimanın dijital ve çift bölgeli klimaya dönüştürülmesi, beygir gücünün arttırılması, yan hava yastığı ilavesi gibi) genel hayat tecrübelerine göre mümkün olmadığı bu nedenle mahkememizce keşif talebinin yerinde görülmediği, iddianın ileri sürülüş biçimi ile dosya kapsamına göre başka araştırma yapılmasına lüzum bulunmadığı, mahkememizce alınan bilirkişi ek raporunun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Davalı davacının kötüniyetli olduğunu ileri sürmüş ve kötüniyet tazminat talebinde bulunmuş ise de taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşme ilişkisinden kaynaklandığı, yargılamayı gerektirdiği ve davalı tarafından davacının kötüniyetli hareket ettiğinin ispatlanmadığı anlaşılmakla davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 246,53 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 165,83 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra isteği halinde davacıya İADESİNE,
4-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
6-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun …/… sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddeleri uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
7-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/03/2022

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA