Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/439 E. 2021/1138 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/439 Esas
KARAR NO : 2021/1138

DAVA : İtirazın İptali (Rekabet Yasağından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/07/2018
KARAR TARİHİ : 15/12/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Rekabet Yasağından Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 22.04.2014 tarihinden 03.01.2018 tarihine kadar yatırımcı temsilcisi olarak çalıştığını, 03.01.2018 tarihinde “başka alanda çalışmak üzere” beyanı ile istifasını sunarak ihbar süresini yok sayarak işyerinden ayrıldığını ve 22.04.2014 tarihli iş akdine aykırı bir şekilde aynı alanda faaliyet gösteren bir başka aracı kurumda çalışmaya başladığını, davalıya kanundan kaynaklanan ihbar tazminatı ve sözleşmesinde yer alan rekabet yasağına aykırı olarak aynı alanda faaliyet gösteren bir kurumda çalışmaya başlamasından dolayı cezai şart ödenmesi için İstanbul … İcra Müdürlüğünde icra takibi başlatıldığını, borçlu davanın hem borca hem yetkiye itirazı sebebiyle yetki itirazının kabul edilerek İzmir … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından tekrar icra takibi başlatıldığını, ancak davalının haksız ve kötüniyetli olarak icra takibine itirazı nedeniyle takibin durduğunu, davalının istifa beyanı ile yasadan kaynaklanan ihbar süresi yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve davalının rekabet yasağına ilişkin iş sözleşmesi içeriğine göre hareket etmemesi nedeni ile davalı borçlunun haksız ve hukuka aykırı itirazının iptali ile takibin devamına ve %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının icra takibinde talebini tazminat olarak açıtığını ancak ancak bu tazminatın rekabet yasağından kaynaklanan bir tazminat olduğunun belirtilmediğini, açılan dava ile bunun anlaşıldığını, davacının rekabet yasağı tazminatı talep etmesi için gerekli koşulların oluşmadığını, davacı tarafından müvekkiline işe girişte imzalatılan rekabet yasağı ile ilgili tazminatının iş sözleşmesinin bir maddesi olduduğunu, davalının böyle bir kısıtlayıcı madde olduğunun farkında bile olmadığını, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı firmada davacı şirkette yaptığı işten farklı bir iş yaptığını, davacuı tarafın ihbar tazminatı talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalının işten ayırılırken almaya hak kazandığı yıllık izin ücreti alacağının ihbar tazminatına mahsup edildiğini, beyanla öncelikle görev itirazlarının kabulüne, kabul edilmemesi durumunda davanın esastan reddine ve %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalı aleyhinde rekabet yasağına aykırılık ve bildirim süresine uyulmamasından kaynaklı olarak 6.536,06 TL ihbar tazminatı, 132,15 TL işlemiş faiz, 17.294,55 TL rekabet yasağı tazminatı olmak üzere toplam 23.962,76 TL alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalı borçluya 08/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 11/05/2018 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durduğu, davacı tarafından davalının itirazının iptalinin istemi ile iş bu davanın 04/07/2018 tarihinde İzmir İş Mahkemesine hitaben ikame edildiği, davanın İzmir … İş Mahkemesinin … esasına kayıt edildiği, İzmir … İş Mahkemesinin 13/02/2019 tarih, … esas, … karar sayılı ilamı ile dava konusu uyuşmazlık yönünden Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, taraflarca kanun yoluna başvurulmaksızın kararın kesinleştiği, dosyanın İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiği, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/12/2020 tarih, … esas, … karar sayılı ilamı ile de mahkememiz lehine görevsizlik kararı verildiği, bu kararın da taraflarca istinaf edilmediği, dosyanın kesinleşmesinin yapılarak mahkememize gönderildiği, mahkememizin 2021/439 esasına kayıt edildiği, mahkememizce davacının ihbar tazminatını da takip ve dava konusu yaptığı bu talebin İş Mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği dikkate alınarak Yargıtay … Hukuk Dairesinin 07/07/2020 tarih ve … esas, … karar sayılı ilamı uyarınca ihbar tazminatı talebi yönünden 24/09/2021 tarihli ara kararla iş bu dosyadan tefrik edilmesine karar verildiği, iş bu davanın sadece rekabet yasağından kaynaklanan cezai şart alacağına ilişkin itirazın iptali davası olarak sürdürüldüğü anlaşılmıştır.
Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Dairelerinin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; yakın tarihli kararlarında bu konunun yeniden değerlendirildiği, eski kararlardan dönüldüğü ve görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğuna karar verildiği anlaşılmıştır. (Bkz. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 esas, 2021/9789 karar sayılı ilamı)
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan, bu mahkemelerce uyuşmazlığın çözümlenip karara bağlanması gerektiği, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev hususunun dava şartı olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacının dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
Görevli mahkemenin İzmir Nöbetçi İş Mahkemesi olması nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca dosyanın görevli İzmir Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesi halinde, yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine; aksi durumda resen dosyanın ele alınarak yargılama giderleri hususunda bir karar verilmesine,
3-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi uyarınca görevsizlik kararına karşı taraflarca kanun yoluna başvurulmaması durumunda kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İZMİR NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, tarafların belirtilen süre içerisinde mahkememize başvurmaması durumunda DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin taraflara ihtarına ( İHTARAT YAPILAMADI),
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere tarafların yokluklarında açıkça okunup usulen anlatıldı.15/12/2021

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA