Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/400 E. 2023/494 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/400 Esas
KARAR NO : 2023/494
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2021
KARAR TARİHİ : 16/06/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından İzmir …İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasında borçlu …-… aleyhine faturalara dayalı cari hesaptan kaynaklanan 132.235,16 TL alacak nedeniyle ilamsız icra takibine girişildiği, davalı borçlu borca itiraz ettiği, davalı borçlu yetkiye, takibe, borca, işlemiş ve işleyecek faize itiraz ettiği ve takibin durduğu, davalı borçlunun borcun tamamına karşı yapmış olduğu bu itirazın yersiz ve kötü niyetli olup takibi sürüncemede bırakma amacıyla yapıldığını belirterek İzmir …İcra Müdürlüğü … E.sayılı takip dosyasındaki itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davada davacı tarafın cari hesaptan kaynaklanan bir alacaktan bahsettiği, ancak bu alacağın kaynağı davacı tarafça verilen mallar olduğundan davacı tarafın malları teslim ettiğini ve paranın ödenmediğini ispat etmekle yükümlü olduğu, davacı taraf söz konusu malların teslim edildiğinden ancak paranın kendilerine ödenmediğini iddia ettiği, satım sözleşmesi hükümleri gereğince satıcının malın teslimini kanıtlaması gerektiği, ispat yükünün satıcı konumunda bulunan davacıda olduğunu, davacının iddiasının yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği, davacının yetki yönünden reddi ile dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesine, açılan haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, cari hesap alacağının tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER:
-Faturalar, cari hesap, ihtarname,
-Nazilli Ticaret Sicil Müdürlüğünün 29/06/2023,30/06/2021 tarihli yazısı ve eki,
-İzmir Vergi Dairesinin 28/06/202, 28/06/2021 tarihli yazısı ve eki,
-İzmir … Noterliğinin 05/07/2021 tarihli yazısı ve eki,
-İzmir … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyası,
-Nazilli … Noterliğinin 30/07/2021 tarihli yazısı ve eki,
-Bilirkişi …’un 30/11/2021 tarihli kök raporu, 15/05/2022 tarihli kök bilirkişi raporu,
-Bilirkişi …’un 01/12/2022 tarihli bilirkişi raporu,
-… Bankası’nın 14/02/2023 ve15/02/2023 tarihli yazısı ve eki
-… bank A.Ş nin 16/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-… bankası A.Ş’nin 15/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-… bank A.Ş nin 15/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-… Bankası A.Ş nin 15/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-…. A.Ş nin 22/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-…. Bankası A.Ş nin 24/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-…bank A.Ş nin 28/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-…bank T.A.Ş’nin 28/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-…’nın 19/02/2023, 21/02/2023 tarihli yazısı ve eki,
-… Bankası A.Ş nin 13/03/2023 tarihli yazısı ve eki,
-…bank A.Ş nin 28/03/2023 tarihli yazısı ve eki,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1663 E., 2021/1070 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü, Kanun’da özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, davalı aleyhinde ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağına istinaden İzmir … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında 132.235,16 TL asıl alacak üzerinden takip başlattığı, ödeme emrinin davalı borçluya 12/04/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 13/04/2021 tarihinde yasal süresi içerisinde yetkiye, borca ve ferilerine itiraz ettiği, icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği, takibin durduğu, davalı borçlunun takibe itirazı üzerine davacının iş bu itirazın iptali davasını ikame ettiği ve davalının itirazının takibe konu alacak ve ferileri üzerinden iptalini talep ettiği, davacının ticari satım sözleşmesi kapsamında davalıdan alacağının bulunduğu ve takibe yapılan itirazın haksız olduğunu iddia ettiği, davalının ise mahkememizin yetkisine itiraz ettiği, davacının alacağının varlığını ve miktarını ispatlaması gerektiğini savunduğu, taraflar arasında icra dairesi ve mahkememizin yetkili olup olmadığı, ticari satım ilişkisi bulunup bulunmadığı, davacının bu ilişki kapsamında cari hesap alacağının bulunup bulunmadığı, alacaklı ise alacaklı olduğu miktarın ne kadar olduğu, takipte talep edilen faiz oranının uygun olup olmadığı ve takibe yapılan itirazın haksız olup olmadığı hususlarında ihtilaf bulunduğu anlaşılmıştır.
Nazilli Ticaret Sicil Müdürlüğünün kayıtlarına göre davalının tacir olarak ticaret siciline kayıtlı olduğu, yine Nazilli Vergi Dairesinin cevabı yazısına göre davalının bilanço usulüne göre defter tuttuğu, tacir olduğu, her iki tarafı tacir olan ve tarafların ticari işletmesini ilgilendiren, ticari satımdan kaynaklanan nispi ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizce taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, ilişki var ise bu ilişkinin taraf defterlerine ne şekilde yansıdığı hususunda öncelikle davalının defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verildiği, bu kapsamda alınan 30/11/2021 tarihli kök bilirkişi raporunda, davalının 2018-2019-2020 yılı defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, davacı şirketle davalı arasında ticari işlemlere ilişkin herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı, ancak davacı şirket tarafından davalı şirkete yapılan mal satışlarının ve davalı tarafından da davacıya yapılan ödemeler olduğu, bu durumda taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davalını BA formları ile defter kayıtlarının birbiri ile uyumlu olduğu, davalının kendi defterlerine göre davacıya 433.087,82 TL borçlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, mahkememizce dava konusu uyuşmazlığın cari hesap alacağına ilişkin olduğu ve takip tarihinin de 2021 yılı olduğu dikkate alınarak bilirkişiden 2019-2020 ve 2021 yılına ait ticari defter ve kayıtlar incelenmesi istenildiği halde bilirkişinin anılan kök raporda davalının 2021 yılına ait defter ve kayıtlarını incelemediği, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan alacaklı olup olmadığının belirlenmesi gerektiği dikkate alınarak anılan bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişi tarafından düzenlenen 15/05/2022 tarihli ek raporda davalının 2021 yılına ait defterlerinin de incelendiği, davalının 2018-2019-2020-2021 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, takip talebinde belirtilen 4 adet faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının 2020 yılı sonu 2021 yılı başı itibariyle davacıya 433.087,82 TL borçlu olduğu, ancak geçmiş dönemde davacıya verilen çeklerin kayda alınması ve borçtan mahsup edilmesi neticesinde davalının davacıya borçlu olmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Davacı defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede ise 01/12/2022 tarihli kök rapora göre, davacının 2018-2019-2020-2021 yıllarına ait defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalıdan 27.235,16 TL alacaklı olduğu, takip talebinde takip dayanağı olarak gösterilen 4 adet faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından ödeme olarak defterlerine kaydedilen 35 adet toplam bedeli 615.634,19 TL olan çeklerin davacı tarafın ticari defterlerinde 602.929,00 TL, davalı tarafın ticari defterlerinde ise 548.170,00 TL olarak kayıtlı olduğu, davacı tarafından düzenlenen 15/08/2019 tarihli 55.080,00 TL bedelli faturanın davalı tarafın defterlerinde kayıtlı olmadığı, taraf defterleri arasında uyuşmazlık bulunduğu, bu faturaya konu mal ve hizmetin davalıya teslim edildiğinin ispat edilmesi halinde davacının davalıdan 27.235,16 TL alacaklı olacağı, aksi halde davalıya 27.844,84 TL borçlu olacağı yönünde görüş ve kanaat bildirdiği görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nun 222.maddesine göre ticari defterlerin delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamasının şart olduğu, ayrıca bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerin sahibi veya halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunların aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmemesi yahut defter ve kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerler ile ispatlanmamış olması gerektiği, diğer tarafın anılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kullanılamayacağı, bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtların birbirinden ayrılamayacağı, açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtları birbirini doğrulamayan ticari defter ve kayıtların sahibi aleyhine delil olacağı, somut uyuşmazlıkta davacının cari hesap sebebiyle davalıdan bakiye alacağının bulunduğu iddiası ile davaya konu takibi başlattığı, mahkememizce taraf defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede takip talebinde gösterilen ve cari hesap alacağının dayanağını teşkil eden faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından icra dairesi ve mahkememizin yetkisine itiraz edilmiş ise de taraflar arasında ticari satım ilişkisi bulunduğu hususunun yapılan bilirkişi incelemesi ile sabit olduğu, 2004 sayılı İİK’nun 50 ve 6100 sayılı HMK nun 10 ve 6098 sayılı TBK’nun 89 maddeleri uyarınca satım sözleşmesinden kaynaklanan para alacağına ilişkin takipte ve iş bu davada davacı takip alacaklısının yerleşim yeri olan İzmir icra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olduğu, davalının takip ve mahkeme yetkisine yönelik yaptığı yetki itirazının yerinde olmadığı, davalının 15/05/2022 tarihli bilirkişi ek raporuna göre davalıya borçlu olmadığı, 01/12/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre ise davacının kendi defterlerine göre davalıdan takip tarihi itibariyle 27.235,16TL alacaklı olduğu, taraf defterleri arasında uyuşmazlık bulunduğu, 15/08/2019 tarihli 55.080,00 TL bedelli faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu halde davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacı tarafından 24/02/2023 tarihli dilekçe ekinde söz konusu sevk irsaliyesi ve fatura mahkememize sunulmuş ise de sevk irsaliyesine konu malın davalıya teslim edildiğine dair sevk irsaliyesinde herhangi bir imza ve kaşenin bulunmadığı, bu nedenle mahkememizce bu fatura ve irsaliye yönünden isticvap yoluna başvurulmadığı ve herhangi delil toplanmasına lüzum görülmediği, davacı 19/12/2022 tarihli dilekçesinde … bank A.Ş … Şubesine ait, keşidecisi …, lehtar ve cirantası …, cirantası … Ürünleri Ltd Şti, hamili … Bankası A.Ş, keşide tarihi 30/08/2020, bedeli 105.000,00 TL olan çekin davalı tarafından davacı şirkete ödeme amacıyla teslim edildiğini ancak davalının talebi üzerine söz konusu çekin takas için verildiği bankadan işlemsiz olarak alınarak davalıya teslim edildiğini ve işlem görmeksizin keşideci tarafından bankaya iade ve iptal edildiğini, ancak bu iade olgusunun kendi ticari defterlerinde sehven kaydedilmediğini, smmm bilirkişinin 01/12/2022 tarihli raporunda davacı defter ve kayıtlarına göre belirlediği 27.235,16 TL alacağa anılan çek bedeli eklendiğinde kendisinin davalıdan takibe konu asıl alacak tutarı olan 132.235,16 TL alacaklı olduğunun sabit olduğunu ileri sürmüş ise de;… bank A.Ş’nin 17/02/2023 tarihli cevabı yazısına göre davacının talebinde belirttiği 30/08/2020 tarihli çekin keşideci tarafından bankaya teslim edildiği, iptal olarak sistemde kayıtlı olduğu, davacının çeki işlemsiz olarak keşideci veya davalıya teslim etmiş olmasının ve bu çekin yasal süresi içerisinde bankaya ibraz edilmemiş olmasının sonucu olarak davacının çekten kaynaklanan hak ve alacaklarını tahsil ettiğinin karine olarak kabulü gerektiği, davacının bunun aksini yani çekin bedeli ödenmeksizin davalıya veya keşideciye teslim edildiğini ispat etmesi gerektiği, davacının bu hususta ispata yarar herhangi bir delil sunmadığı, ayrıca davacının kendi defterlerindeki kaydın gerçeği yansıtmadığına ilişkin iddiasına itibar edilemeyeceği, taraf defterleri uyumlu olmadığından davacı defter ve kayıtlarının davacı lehine delil olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığı, davacının alacağının ispatı yönünden yemin veya bir başka kesin delile de dayanmadığı, dosya kapsamı itibariyle davacının alacağının varlığı ve miktarını ispat edemediği, mahkememizce alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.597,07 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.417,17 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. maddesi uyarınca takdir edilen 20.835,27 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
6-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun 2021/2470 sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/06/2023
Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı