Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/164 E. 2021/1045 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/164 Esas
KARAR NO : 2021/1045

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 23/11/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesiyle; müvekkil ile … Bankası A.Ş … şubesi arasında 08/07/2011- 12/07/2011- 15/07/2011 tarihli bariyerli opsiyon sözleşmeleri imzalandığını, türev araçlar ve opsiyon sözleşmeleri konusunda hiçbir bilgisi olmadığı anlaşılan davalı bankanın müşteri temsilcisi tarafından telefonda konuşarak müvekkil şehir dışında iken hiçbir riski olmadığı telkinleri doğrultusunda sözleşme dahi imzalatmadan telefonda işlem yaptığını, bariyerli opsiyon sözleşmesinin müvekkil ile akdedilirken SPK seri: … sayılı tebliğin amir hükümlerine riayet edilmediğini, müvekkilini bankanın işlemi içeriği hakkında bilgilendirmediğini ve sözleşmenin ayrılmaz parçası olan müşteri tanıma formunun müvekkilinden edinilmediğini, bankanın müşterisini tanımadığını ve müşterinin imzaladığı sözleşme ile üstlendiği taahhütleri anlamadığını, yine yatırımını nasıl değerlendireceğini bilmediğini, müşteri tanıma formu ve genel türev işlemler çerçeve sözleşmesi, opsiyon sözleşmesi yapıldıktan sonra müvekkilinin imzasının sonradan alındığını, SPK Tebliği gereğince bariyerli opsiyon sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müvekkili ile işlem yapan şube personellerinin tebliğ hükümleri gereğine mesleki yeterliliklerinin bulunmadığını, müvekkilinin toplamda 167.580,00 TL tutarındaki mevduatının hesaplarından çekilerek haksız olarak tahsil edildiğini bildirerek davalı bankanın … şubesi arasında akdedilen hukuka aykırı, tüketiciyi yanıltıcı ve aldatıcı nitelikteki, mevzuata aykırı 08/07/2011, 12/07/2011 ve 15/07/2011 tarihlerinde tahsil edilen toplamda 167.580.TL’nin tahsil tarihlerinden (04/01/2012-11/01/2012) itibaren işleyen faizi ile birlikte müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesiyle ; davacının dava konusu uyuşmazlıkta tüketici sıfatının bulunmadığını, emsal Yargıtay kararları gereğince, davacı ile müvekkil banka arasındaki ilişkinin tüketici işlemi değil, bankacılık ilişkisi olduğunu, Yargıtay, opsiyon işlemleri ile yatırım işlemlerinin Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiği şeklinde karar verdiğini, müvekkil bankanın tacir sıfatına haiz olup, davaya konu uyuşmazlığın müvekkil bankanın tacir sıfatı nedeniyle de Ticaret Mahkemelerinin görev alanına girdiğini, davacının dava konusu edilen opsiyon işlemi ve riskleri konusunda bilgi sahibi olduğunu, daha önce birçok kez müvekkili banka dışındaki bankalar ile opsiyon işlemi yaptığını, davacının bilinçli olarak dava konusu işlemleri serbest iradesi ile gerçekleştirdiğini, dava konusu işlemlerin SPK mevzuatına tabi olmadığı ve müvekkili bankaca yapılan işlemlerde taraflar arasında imzalanmış olan opsiyon sözleşmelerine ve bankacılık teammüllerine aykırı bir husus bulunmadığının emsal davalardaki bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, yapılan işlemlerde ve sözleşmelerde mevzuata ve hukuka aykırı bir yön bulunmadığını, tarafların kendi serbest iradeleri ile riskli olduğunu bildikleri işlemi gerçekleştirmekle birlikte bu işlemin yapılabilmesi için tarafların işlem hakkında yeterli bilgiye sahip olduklarında yapılan işlemin niteliğinden anlaşıldığını, her işlem öncesi davacı tarafa yeterince bilgi verildiğini, davacı tarafından imzalanan genel türev ürünler çerçeve sözleşmesinde de işlemin riskleri, risk bildirim formunda açıklık kazandığını, davacının ilk kez opsiyon işlemi yapmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GÖREVSİZLİK KARARI : İzmir … Tüketici Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sırasında … Esas, … Karar ve 24.01.2013 tarihli karar ile iş bu davada Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği ve dosyanın iş bu karar üzerine mahkememize intikal ettiği, mahkememizin esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunduğu anlaşılmıştır.
YARGITAY BOZMA İLAMINDAN ÖNCEKİ HÜKMÜN GEREKÇESİ : “Taraf delilleri dosyaya ibraz edilmiş, genel türev işlemler çerçeve sözleşmesi başlıklı sözleşmenin 08/05/2010 tarihinde imzalandığı, bariyerli opsiyon dekontu ve sözleşmesi başlıklı belgelerin ise 08/07/2011, 12/07/2011 ve 15/07/2011 tarihlerinde düzenlendiği, 08/07/2011 tarihli opsiyon dekontu ve sözleşmesinde vade kur fiyatının 1,7000, işlem tutarının 500.000 USD, işlem bedelinin 850.000,00 TL, bildirim tarih ve zamanının 04/01/2012/İst.14 vade tarihinin 04/01/2012, opsiyon prim tutarının 2.700 USD, prim ödeme gününün 08/07/2011 olarak gösterildiği, 12/07/2011 tarihinde opsiyon dekont ve sözleşmesinin vadeli kur fiyatının 1,7100, işlem tutarının 500.000 USD, işlem bedelinin 855.000,00 TL, bildirim tarih ve zamanının 06/01/2012/İst14 vade tarihinin 06/01/2012, opsiyon prim tutarının 1,750 USD prim ödeme tarihinin 12/07/2011, 15/07/2011 tarihli dekont ve sözleşmede vadeli kur fiyatının 1.7200, işlem tutarının 500.000 USD, işlem bedelinin 860.000,00 TL, bildirim tarih ve zamanının 11/01/2012/ist14, vade tarihinin 11/01/2012, opsiyon prim tutarının 1.000 USD, prim ödeme tarihinin 15/07/2011 olarak gösterildiği, genel türev işlemler çerçeve sözleşmesinin işlemin hükümleri başlıklı 2.maddesinde sözleşme kapsamında her bir işlem için tarafların işlem detaylarını belirten dekontu imzalamak suretiyle mutabakatlarını tesis edeceklerinin bildirildiği, erken sonlandırma başlıklı 2.7.maddede “Müşteri, bankadan varolan herhangi bir işlemin vadesini beklemeden erken sonlandırmayı talep edebilir. Müşterinin erken sonlandırmayı talep etmesi durumunda banka o tarihteki piyasa koşulları ve kendi durumun gözönünde bulundurarak işlemin erken sonlandırması için tamamen kendi insiyatifinde ve tek taraflı olarak belirleyeceği bir fiyat verebilir. Müşterinin bu fiyatı kabul etmesi ve tarafların erken sonlandırmada mutabık kalmaları durumunda sonlandırmaya ilişkin bir dekont düzenlenir ve sonlandırma fiyatının ödenmesi ile tarafların o işlem altındaki bütün yükümlülükleri sona erer. İşlemin vadesine kadar yaşaması ve dekontta belirtilen koşullar içerisinde tamamlanması asıldır. Banka yalnızca vermiş olduğu fiyat üzerinden erken sonlandırmayı kabul eder. Banka müşterinin erken sonlandırma talebine karşılık fiyat vermekten kaçınabilir ve erken sonlandırmayı kabul etmeyebilir. Bankanın kendi insiyatifinde belirleyeceği ve müşteriye teklif edeceği fiyat ilgili işlemin piyasa değerine ve bankanın kendi değerlendirmelerinde kullandığı fiyata eşit olmayabilir.” hükmünü içerdiği belirlenmiştir.
Bildirilen davacı tanığı dinlenmiş, dosya üzerinde iddia ve savunmalarının irdelenmesi yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmış dosyaya verilen 12/10/2015 havale tirihli bilirkişi raporunda davalı banka ile davacı arasında 08/01/2010 düzenleme tarihli genel trüev işlemler çerçeve sözleşmesi akdedildiğini sözleşme eki bireysel müşteriler için tanıma formunda müşteri imzasının bulunduğunu,formda yer alan yatırım profili, risk ve getiri tercihi, yatırım vadesi tercihleri sorularak tercihleri sorularına yanıt vermediği ve formda yer alan boş kısımların bilinçli bir şekilde boş bıraktığını kabul ederek buna ilişkin sorumluğuun kendisine ait olacağı konusunda yetkili personelce uyarıldığını beyan ettiğini ibaresinin imzaladığını ve çerçeve sözleşmesine istinaden davacı tarafından opsiyon işlemlerini gerçekleştirildiğini, 08/07/2011 tarihli opsiyon işleminde vadeli kur fiyatının 1,7000,işlem tutaranın 500.000,00 USD işlem bedelinin 850.000,00 TL bildirip tarihinin 04/01/2012 vade tarıhinin 04/01/2012 , opsiyon prim tutaranın 2.750,00 USD, prim ödeme tarihinin 08/07/2011 olduğunu, davacının 04/01/2012 tanihli bildirimi ile davalı bankaya 500.000,00 USD satma yükümlülüğüne ggirdiğini, bankanın davacı yana ödediği 2.750,00 USD karşılığı 04/01/2012 vadeli 500.000,00 USD döviz satın alma hakkını kazandığını 08/07/2011 işlem tarahinde TC Merkez Bankasının döviz satış kurunun 1.6228,04/01/2012 vade tarihirnde 1.8709 olduğunu buna göre zarar tutarının 124.050,00 TL olduğunu bu işlemle ilgili olarak davacının hesabına 2.750,00 USD prim tutarının yatırıldığının hesap ekstrelerinden belirlendiğini, 12/07/2011 işlem tarihinde vadeli kur fiyatının 1,710, işlem tutaranın 500.000,00 USD, işlem bedelinin 850.000,00 TL bildirim tarihi ve zamanının 06/01/2012, vade tarihinin 06/01/2012, opsiyon prim tutaranın 1.750,00 USD, prim ödeme tarihinin 12/07/2011 olduğunu, davacının 06/01/2012 tarihli bildirimi ile davalı bankaya 500.000,00 USD satma yükümlülüğüne girdiğini, bankanın davacı yana ödediği 1.750,00 USD karşılığı 06/01/2012 vadeli 500.000,00 USD döviz satın alma hakkını kazandığını, 12/07/2011 işlem tarihinde TC Merkez Bankasının döviz satış kurunun 1.6542 TL, 06/01/2012 vade tarihinde 1.8786 TL olduğunu, buna göre zarar tutarının 112.200,00 TL olduğunu, bu işlemle ilgili olarak davacının hesabına 1.750,00 USD prim tutarının yatırıldığının davacının hesabına alacak kayıt edildiğinin hesap ekstrelerinden belirlendiğini, 15/07/2011 işlem tarihinde vadeli kur fiyatının 1,7200, işlem tutaranın 500.000,00 USD, işlem bedelinin 860.000,00 TL, bildirim tarihi ve zamanının 11/01/2012, vade tarihinin 11/01/2012, opsiyon prim tutaranın 1.000,00 USD, prim ödeme tarihinin 15/07/2011 olduğunu, davacının 11/01/2012 tarihli bildirimi ile davalı bankaya 500.000,00 USD satma yükümlülüğüne girdiğini, bankanın davacı yana ödediği 1.000,00 USD karşılığı 11/01/2012 vadeli 500.000,00 USD döviz satın alma hakkını kazandığını, 15/07/2011 işlem tarihinde TC Merkez Bankasının döviz satış kurunun 1.6486 TL, 11/01/2012 vade tarihinde 1.8627 TL olduğunu, aradaki farkın 107.050,00 TL olduğunu, bu işlemle ilgili olarak 1.000,00 USD davacının hesabına alacak kayıt edildiğinin hesap ekstrelerinden belirlendiğini, söz konusu işlemlerle ilgili davacının … nolu hesabından 04/01/2012 tarihinde 91.822,50 TL, 11/01/2012 tarihinde 75.757,50 TL olmak üzere toplam 167.580,00 TL çekildiğinin anlaşıldığını, davacının diğer bankalarla yaptığı opsiyon işlemlerinin incelenmesinde; … Bank AŞ’den dosyaya gelen belgelerde davacının 19/08/2009-19/03/2010 tarih aralığında vadeli döviz opsiyon işlemleri gerçekleştirdiğinin belirlendiğini, davacı ile davalı banka arasında yapılan döviz opsiyonu işlemlerinin finans literatüründe türev araçlar olarak alınan işlemler olduğunu, türev araçların dayanak varlığın sahipliğinin el değiştirmesine gerek olmaksızın bu varlıkla ilgili hak ve yükümlülüklerin ticaretine imkan sağladığı riskten korunma, yatırım veya arbitraj amacıyla kullanılabildiğini, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin türev araçlar arasında olduğunu, dava konusu olayda taraflar arasında yapılan döviz opsiyonu işlemlerinin sözleşme özgürlüğü ilkesi kapsamında akdedilen sözleşmelere dayandığı için finans ve borsacılık literatürü anlamında tezgah üstü opsiyon işlemleri olduğunu, 30/12/2012 tarihi öncesinde yürürlükte olan 2499 Sayılı Eski SPK döneminde türev araçlar hakkında çıkarılan SPK düzenlemelerinin tezgah üstü türev araç işlemleri için geçerli olmadığı ve dolayısıyla taraflar arasında 2011 yılında yapılan döviz opsiyonu işlemlerine 2499 Sayılı SPK döneminde teşkilatlı piyasalarda yapılan türev araç işlemleri hakkında çıkarılan SPK tebliğlerinin uygulanmayacağı sonucuna ulaşmanın mümkün olduğunu, dava dosyasında yer alan delil ve belgelere göre davacının her sayfasında imzasının yer aldığı, toplam 11 sayfalık genel türev işlemler çerçeve sözleşmesinin 08/01/2010 tarihli olduğu, bariyerli opsiyon dekontu ve sözleşmesi başlıklı belgelerin de 08/07/2011, 12/07/2011 ve 15/07/2011 tarihlerini taşıdığı dikkate alındığında sözleşmelerin TBK’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce yapılmış olduğu, dava konusu olayda kamu düzenine ilişkin TBK Hükümlerinin uygulanması gerektiği, bu nedenle TBK’nun 20 ve devamı madde hükümlerinin uygulanması gerektiği sonuç ve kaanaatine ulaşmanın mümkün olduğunu, taraflar arasında imzalanan çerçeve ve münferit sözleşmeler ile formlar içinde davacının yaptığı döviz opsiyon işlemlerinin niteliği, özellikleri ve riskleri hakkında ayrıntılı bilgilerin yer aldığını ve davacının söz konusu sözleşme öncesinde 19/08/2009 tarihinden itibaren başlamak üzere dava dışı … Bank ile benzer işlemler yaptığı, dolayısıyla döviz opsiyonu işlemleri konusunda önceden belirli bir ölçüde deneyim ve bilgi sahibi de olduğunun anlaşıldığını ve davalı bankanın 6098 Sayılı TKB’nun 21.madde hükmü anlamında aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunun kabul edilebileceğini, buna karşılık taraflar arasındaki sözleşmelerde yer alan şartların içerik denetimine ilişkin TBK 20.madde hükmü anlamında opsiyon sözleşmelerinin iptal hakkının olup olmadığı ve opsiyon alıcısı ve satıcı olmanın getirdiği hukuki durumlar açısından yapılan değerlendirmede sözleşmelerde bariyer tipi knock out şartının yer aldığını, yani USD’nin TL fiyatının vade boyunca önceden belirlenen alt bariyer seviyesine ulaşmasıyla opsiyonun iptal olduğu ve geçerliliğini yitirdiği bir opsiyon türünün söz konusu olduğunu, dolayısıyla USD’nin TL kurunun sözleşmede belirtilen vadeye kadar herhangi bir zamanda bariyerli opsiyon dekontu ve sözleşmesi başlıklı belgelerde belirtilen asgari kur bedellerinin yani alt bariyer seviyelerinin altına düşmesi halinde opsiyon işleminin iptal olacağı, bu durumda bankanın davacıya ödediği opsiyon primlerinin bankaya iade edileceği, buna karşılık davacı ile yapılan sözleşmelerde sadece alt bariyer seviyelerinin belirtilmiş olup bir üst bariyere yer verilmemiş olduğu, dolayısıyla USD’nin TL fiyatının vadeye kadar belirli bir azami limitin üste çıkması halinde opsiyon işleminin geçersiz olmasını öngören ya da yatırımcıya iptal hakkı tanıyan böylelikle dövizin TL fiyatının vade boyunca ya da vade tarihinde sözleşmedeki alım kuruna göre çok yükseldiği hallerde bankanın alım hakkını kullanarak cari fiyatın çok altında kalan sözleşme fiyatından alım yapması nedeniyle yatırımcının büyük miktarda ekonomik zarara uğramasını önleyen bir şartın sözleşmede bulunmadığı, öte yandan taraflar arasındaki genel türev işlemleri çerçeve sözleşmesinin erken sonlandırma başlıklı 2.7 maddesine göre davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak sonlandırmayı talep etmesi halinde davalı bankaya tamamen kendi insiyatifinde ve tek taraflı olarak belirleyebileceği bir fiyatı verme hakkının tanındığı ve ancak müşterinin bu fiyatı kabul etmesi ve tarafların mutabık olması durumunda sözleşmenin sonlandırılmasının mümkün olabileceği, dolayısıyla davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak iptal etmesinin esasen mümkün olmadığı, ancak davalı bankanın tek taraflı olarak belirleyebileceği bir fiyat üzerinden alım hakkını kullanması konusunda tarafların mutabık olmaları kaydı ile sözleşmenin vadeden önce sonlandırılmasının mümkün olabileceği, TBK 25.maddesindeki genel işlem koşullarına dürüstlük kurallarına aykırı olarak karşı tarafın aleyhine ve onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikteki hükümleri konulamayacağı düzenlemesi ile ahlaka aykırılık ölçüsünde olmasa bile dürüstlük kuralına aykırı olarak nitelendirilmesi mümkün olan genel işlem koşullarının önüne geçilmesinin amaçlandığını, genel işlem koşullarında yer alan ve karşı tarafın aleyhine ve onun durumunu ağırlaştırıcı nitelik taşıyan bir sözleşme hükmünün TBK madde 25 anlamında dürüstlük kuralına aykırı olmasının yaptırımının TBK 27.madde hükmü anlamında kesin hükümsüzlük olacağını, sözleşmede opsiyon alıcısı ve satıcısı olmanın getirdiği hukuki durumlar açısından 6098 Sayılı TBK 25.maddesi anlamında dürüstlük kurallarına aykırı olarak karşı taraf aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığı, buna göre davacı hesabından tahsil edilen 167.580,00 TL’nin iadesini davalı bankadan talep hakkına sahip olup olmadığı konusundaki hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu bildirilmiş, itiraz üzerine verdikleri ek raporlarında; taraflar arasındaki sözleşmeler, formların içeriğine ve davacının sözleşme öncesinde dava dışı … Bank AŞ ile benzer işlemler yaptığı ve döviz opsiyonu işlemleri konusunda deneyim ve bilgi sahibi olduğunun anlaşıldığını ve davalı tarafın aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunun kabul edilebileceğini, sözleşmelerde bariyer tipi knock out şartının yer aldığını, yani USD’nin TL fiyatının vade boyunca önceden belirlenen alt bariyer seviyesine ulaşmasıyla opsiyonun iptal edilmiş olduğu ve geçerliliğini yitirdiği bir opsiyon türünün söz konusu olduğunu, dolayısıyla USD’nin TL kurunun sözleşmede belirtilen vadeye kadar herhangi bir zamanda bariyerli opsiyon dekontu ve sözleşmesi başlıklı belgelerde belirtilen asgari kur bedellerinin yani alt bariyer seviyelerinin (1 USD’nin 1,6150 TL, 1,6450 TL olarak belirtildiğini) altına düşmesi halinde opsiyon işleminin iptal olacağı, bu durumda bankanın davacıya ödediği opsiyon primlerinin bankaya iade edileceğini, böylelikle dövizin alım fiyatının sözleşmede belirtilen vadedeki alım kurların bir hayli altında kalan alt bariyer seviyesine düşmüş olacağından banka açısından artık karlılığını yitirmiş olması kuvvetle muhtemel ve kullanmayacı bir alım hakkı karşılığında daha önceden müşteriye ödediği parayı geri alma ve işlem zararını ortadan kaldırma imkanınının yaratıldığını, buna karşılık yapılan sözleşmelerde sadece alt bariyer seviyelerinin belirtilmiş olup bir üst bariyere yer verilmemiş olduğunu, dolayısıyla USD’nin TL fiyatının vadeye kadar belirli bir azami limitin üste çıkması halinde opsiyon işleminin geçersiz olmasını öngören ya da yatırımcıya iptal hakkı tanıyan böylelikle dövizin TL fiyatının vade boyunca ya da vade tarihinde sözleşmedeki alım kuruna göre çok yükseldiği hallerde bankanın alım hakkını kullanarak cari fiyatın çok altında kalan sözleşme fiyatından alım yapması nedeniyle yatırımcının büyük miktarda ekonomik zarara uğramasını önleyen bir şartın sözleşmede bulunmadığını, öte yandan taraflar arasındaki genel türev işlemleri çerçeve sözleşmesinin erken sonlandırma başlıklı 2.7 maddesine göre davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak sonlandırmayı talep etmesi halinde davalı bankaya tamamen kendi insiyatifinde ve tek taraflı olarak belirleyebileceği bir fiyatı verme hakkının tanındığı ve ancak müşterinin bu fiyatı kabul etmesi ve tarafların mutabık olması durumunda sözleşmenin sonlandırılmasının mümkün olabileceği, dolayısıyla davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak iptal etmesinin esasen mümkün olmadığı, ancak davalı bankanın tek taraflı olarak belirleyebileceği bir fiyat üzerinden alım hakkını kullanması konusunda tarafların mutabık olmaları kaydı ile sözleşmenin vadeden önce sonlandırılmasının mümkün olabileceğinin anlaşıldığını, taraflar arasındaki döviz opsiyonu sözleşmeleri kapsamında davacıya sözleşmeyi belirli şartlarda ve özellikle döviz kurlarının çok yükselmesi durumunda tek taraflı olarak iptal etme hakkı tanıyan bir şartın yer almadığının görüldüğünü, buna göre opsiyon sözleşmelerinin iptal hakkının olup olmadığı ve opsiyon alıcısı ve satıcısı olmanın getirdiği hukuki durumlar açısından 6098 Sayılı TBK 25.maddesi anlamında dürüstlük kurallarına aykırı olarak karşı taraf aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığı, buna göre davacı hesabından tahsil edilen 167.580,00 TL’nin iadesini davalı bankadan talep hakkına sahip olup olmadığı konusundaki hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
6098 Sayılı TBK ’25. Maddesi ” genel işlem koşullarına dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine ve onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikle hükümler konulamaz” hükmünü içermektedir. Dosyaya toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; Taraflar arasında yapıldığı çekişme konusu olmayan 08.01.2010 tarihli genel türev işlemler çerçevesi sözleşmesine dayalı yapılan münferit döviz opsiyonu işlemleri ile ilgili 08/07/2011, 12/07/2011 ve 15/07/2011 tarihli bariyerli opsiyon dekontu ve sözleşmeleri düzenlendiği,kamu düzenine ilişkn TBK hükümlerinin 01.07.2012 tarihinden önce yapılan sözleşmelere de uygulanması gerektiği,taraflar arasındaki söz konusu sözleşmelerin özelliği itibariyle bariyer tipi knock out sözleşmesi olup ve sözleşmelerde sadece alt bariyer olup üst bariyerlerin kararlaştırılmadığı, davacının sözleşmeler öncesi dava dışı … Bank A.Ş ile vadeli döviz opsiyon işlemlerini gerçekleştirildiği taraflar arasındaki sözleşme ve formlara göre opsiyon işlemlerinin niteliği özellikleri ve riskleri hakkında ayrıntılı bilgilerin yer aldığı, nazara alındığında davacının söz konusu işlemler ve riskler yönünden bilgi sahibi olunduğu ancak türev işlemler çerçeve i sözleşmenin 2.7.maddesine davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak sonlandırmayı talep etmesi halinde bankaya tamamen kendi insiyatifinde ve tek taraflı olarak belirleyebileceği bir fiyatı verme hakkının alındığı ve ancak müşterinin bu fiyatı kabul etmesi ve tarafların mutabık olmaları durumanda sözleşmenin sonlandırılmasının mümkün olabileceği düzenlemesi karşısında davacının söz konusu sözleşmeleri tek taraflı olarak iptal etmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki döviz opsiyon sözleşmeleri kapsamında davacıya sözleşmeyi belirli şartlarda ve döviz kurlarının çok yükselmesi durumunda tek taraflı olarak iptal etme hakkı tanıyan bir şartın yer almadığı bu nedenle sözleşmenin TBK’nun 25 hükümlerine aykırı olduğu ve TBK 27.madde hükümleri nazara alındığında söz konusu sözleşmelere dayalı olarak davalı tarafça 04/01/2012 tarihinde tahsil edilen 91.822,50 TL ve 11/01/2012 tarihinde tahsil edilen 75.757,50 TL toplam 167.580,00 TL’ye yönelik davanın kabulü gerektiği sonucuna varılarak” … Esas, … Karar ve 21.12.2016 tarihli karar ile davanın kabulü ile 167.580,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine yönelik karar verildiği görülmüştür.
YARGITAY BOZMA İLAMI : Mahkememizin kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar ve 22.10.2020 tarihli kararı ile “Davacı vekili, müvekkil ile davalı banka şubesi arasında 08.07.2011- 12.07.2011- 15.07.2011 tarihli bariyerli opsiyon sözleşmeleri imzalandığını, türev araçlar ve opsiyon sözleşmeleri konusunda hiçbir bilgisi olmadığı anlaşılan davalı bankanın müşteri temsilcisi tarafından telefonda konuşarak müvekkil şehir dışında iken hiçbir riski olmadığı telkinleri doğrultusunda sözleşme dahi imzalatmadan telefonda işlem yaptığını, bariyerli opsiyon sözleşmesinin müvekkili ile akdedilirken SPK seri: … sayılı tebliğin amir hükümlerine riayet edilmediğini, müvekkilini bankanın işlemi içeriği hakkında bilgilendirmediğini ve sözleşmenin ayrılmaz parçası olan müşteri tanıma formunun müvekkilinden edinilmediğini, bankanın müşterisini tanımadığını ve müşterinin imzaladığı sözleşme ile üstlendiği taahhütleri anlamadığını, yine yatırımını nasıl değerlendireceğini bilmediğini, müşteri tanıma formu ve genel türev işlemler çerçeve sözleşmesi, opsiyon sözleşmesi yapıldıktan sonra müvekkilinin imzasının sonradan alındığını, SPK Tebliği gereğince bariyerli opsiyon sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müvekkili ile işlem yapan şube personellerinin tebliğ hükümleri gereğine mesleki yeterliliklerinin bulunmadığını, müvekkilinin toplamda, 167.580,00 TL’nin tahsil tarihlerinden itibaren işleyen faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının dava konusu edilen opsiyon işlemi ve riskleri konusunda bilgi sahibi olduğunu, daha önce birçok kez müvekkili banka dışındaki bankalar ile opsiyon işlemi yaptığını, davacının bilinçli olarak dava konusu işlemleri serbest iradesi ile gerçekleştirdiğini, dava konusu işlemlerin SPK mevzuatına tabi olmadığını, müvekkili bankaca yapılan işlemlerde taraflar arasında imzalanmış olan opsiyon sözleşmelerine ve bankacılık teammüllerine aykırı bir husus bulunmadığını, her işlem öncesi davacı tarafa yeterince bilgi verildiğini, davacı tarafından imzalanan genel türev ürünler çerçeve sözleşmesinde de işlemin riskleri, risk bildirim formunda açıklık kazandığını, davacının ilk kez opsiyon işlemi yapmadığını bildirerek savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yapıldığı çekişme konusu olmayan 08.01.2010 tarihli genel türev işlemler çerçevesi sözleşmesine dayalı yapılan münferit döviz opsiyonu işlemleri ile ilgili 08.07.2011, 12.07.2011 ve 15.07.2011 tarihli bariyerli opsiyon dekontu ve sözleşmeleri düzenlendiği, kamu düzenine ilişkn TBK hükümlerinin 01.07.2012 tarihinden önce yapılan sözleşmelere de uygulanması gerektiği, taraflar arasındaki söz konusu sözleşmelerin özelliği itibariyle bariyer tipi knock out sözleşmesi olduğu ve sadece alt bariyer olup, üst bariyerlerin kararlaştırılmadığı, davacının sözleşmeler öncesi dava dışı … Bank A.Ş ile vadeli döviz opsiyon işlemlerini gerçekleştirildiği, taraflar arasındaki sözleşme ve formlarda opsiyon işlemlerinin niteliği, özellikleri ve riskleri hakkında ayrıntılı bilgilerin yer aldığı nazara alındığında davacının söz konusu işlemler ve riskler yönünden bilgi sahibi olduğu ancak, türev işlemler çerçeve sözleşmenin 2.7.maddesi uyarınca, davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak sonlandırmayı talep etmesi halinde bankaya tamamen kendi insiyatifinde ve tek taraflı olarak belirleyebileceği bir fiyatı verme hakkının tanındığı ve ancak müşterinin bu fiyatı kabul etmesi ve tarafların mutabık olmaları durumanda sözleşmenin sonlandırılmasının mümkün olabileceği düzenlemesi karşısında davacının söz konusu sözleşmeleri tek taraflı olarak iptal etmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki döviz opsiyon sözleşmeleri kapsamında davacıya sözleşmeyi belirli şartlarda ve döviz kurlarının çok yükselmesi durumunda tek taraflı olarak iptal etme hakkı tanıyan bir şartın yer almadığı, bu nedenle sözleşmenin TBK’nun 25 m. hükümlerine aykırı olduğu ve TBK 27. madde hükümleri nazara alındığında davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle, 167.580,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasında akdedilen opsiyon sözleşmesinin geçersiz olduğu iddiası ile davacıdan haksız olarak tahsil edilen bedelin tahsili istemine ilişkin olup, yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, mahkemece sözleşmede bulunan hükümlerin TBK’nın 20-25. maddelerinde düzenlenen genel işlem şartlarına aykırı olduğundan bahisle hüküm tesisi cihetine gidilmiş ise de, dava konusu Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesi 08.01.2010, Bariyerli Opsiyon Dekontu ve Sözleşmeleri ise, 08.07.2011, 12.07.2011, 15.07.2011 tarihli olup, 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce imzalanmış sözleşmeler olduğu anlaşılmakla, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Konun’un 1. maddesi gereğince uyuşmazlıkta mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması sonucunda sözleşmede yer alan hükümlerin genel işlem koşullarına ilişkin TBK 20 ve devamı maddeleri uyarınca denetime tabi tutulamayacağı nazara alınarak inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” şeklindeki gerekçe ile mahkememizin kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava ; taraflar arasında akdedilen opsiyon sözleşmesinin geçersiz olduğu iddiasıyla davacıdan haksız olarak tahsil edildiği iddia olunan davaya konu bedelin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlık, davacı ile davalı banka arasında akdedilen 08.01.2010 düzenleme tarihli Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesi ile bu çerçeve sözleşmesi kapsamında yapılan Amerikan Tipi Knock-Out Bariyerli Avrupa Tipi USD türünden 08.07.2011, 12.07.2011 ve 15.07.2011 tarihli münferit döviz opsiyonu işlemlerinin davacı açısından geçerli ve bağlayıcı olup olmadığı ve buna göre davacının bahsi geçen opsiyon işlemleri sonucunda davalı banka tarafından davacının hesabından 04.01.2012 tarihinde tahsil edilen 91.822,50 TL ile 11.01.2012 tarihinde tahsil edilen 75.757,50 TL olmak üzere toplam 167.580,00 TL’nin iadesini davacının davalı bankadan talep etme hakkına sahip olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında davacı delilleri kapsamında davalı bankaya müzekkere yazılmış olup, davalı bankadan gelen 28.08.2014 tarihli cevabi yazıda davaya dayanak 08.07.2011, 12.07.2011 ve 15.07.2011 tarihli Bariyerli Opsiyon Sözleşmelerine ait görüşmelerin ses kayıtlarının gönderilmesi istenilmiş ise de, yapılan araştırma neticesinde davacı …’nin söz konusu sözleşmeleri bankanın … Şubesi ile yapmış olduğu, sözleşmelerin müşteri ve şubesi arasında yapılması nedeniyle herhangi bir ses veya görüşme kaydının bulunmadığının tespit edildiği bildirilmiştir.
Yine mahkememizce yapılan yargılama sırasında dava dışı …’ye müzekkere yazılarak davacı …’nin bu banka ile yapmış olduğu opsiyon işlemlerine ilişkin kayıtlarının tamamının gönderilmesi istenilmiş olup, 21.05.2014 tarihli cevabi yazı ekinde davacının bu bankadan yapmış olduğu opsiyon işlemlerine ilişkin dökümler müzekkere ekinde dosyaya gönderilmiştir.
Yine mahkememizce yapılan yargılama sırasında davacı tanığı olan … 19.12.2014 tarihli duruşmada dinlenmiş olup, olaya ilişkin görgü ve bilgisi tanık olarak alınmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi açısından bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişiler Yrd. Doç Dr …, Yrd Doç Dr. … ve bankacı bilirkişi … tarafından düzenlenen 12.10.2015 tarihli kök raporda ; davalı banka ile davacı arasında Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesi’nin akdedildiği, yine taraflar arasında Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formu imzalandığı, Amerikan tipi opsiyon işlemlerinin opsiyon hakkının (ayrıca işlem dekontunda başka koşul ve tarihler belirtilmediği takdirde) işlem tarihinden bildirim tarihine kadar herhangi bir zaman kullanılabildiği opsiyon tipi olduğu, davalı banka ile davacı arasında imzalanan 08.01.2010 tarihli Genel Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi’nin imzalandığı ve bu sözleşme ekindeki Bireysel Müşteriler İçin Müşteri Tanıma Formunda müşteri olarak davacı imzasının bulunduğu, ancak iş bu formun incelenmesinden müşterinin kendisine yöneltilen Yatırım Profili, Risk ve Getiri Tercihi, Yatırım Vadesi Tercihleri, Mali Bilgiler kısımları ile ilgili sorulara yanıt verilmediği, ancak form içeriğinde “Boş kısımları bilinçli bir şekilde boş bıraktığımı kabul eder ve buna ilişkin sorumluluğun tarafıma ait olacağı hususunda yetkili personelce uyarıldığımı beyan ederim.” ibaresinin yazılı olduğu ve formun davacı tarafça imzalandığı, taraflar arasında imzalanan çerçeve sözleşmesine istinaden davacı tarafından 04.01.2012 tarihli bildirimiyle davalı bankaya 500.000 USD satma yükümlülüğü altına girdiği, davalı bankanın davacı yana ödediği 2.750 USD karşılığı 04.01.2012 vadeli 500.000 USD döviz satın alma hakkını kazandığı, bu işlemlerle ilgili olarak davacının … nolu hesabına 2.750 USD prim tutarının yatırıldığının hesap ekstrelerinin incelenmesinden anlaşıldığı, davacının 06.01.2012 tarihli bildirimi ile davalı bankaya 500.000 USD satma yükümlülüğü altına girdiği, bankanın davacı yana ödediği 1.750 USD karşılığı olarak 06.01.2012 vadeli 500.000 USD döviz satın alma hakkını kazandığı, iş bu işlemle ilgili olarak 1.750 USD prim tutarının 12.07.2011 tarihinde davacının … numaralı hesabına alacak kaydedildiğinin hesap ekstrelerinden anlaşıldığı, yine davacının 11.02.2012 tarihli bildirimi ile davalı bankaya 500.000 USD satma yükümlülüğü altına girdiği, davalı bankanın davacı yana ödediği 1.000 USD karşılığı 11.01.2012 vadeli 500.000 USD döviz satın alma hakkını kazandığı, iş bu işlemlerle ilgili olarak 1.000 USD prim tutarının 15.01.2011 tarihinde davacının … nolu hesabına alacak kaydedildiğinin hesap ekstrelerinden anlaşıldığı, yapılan bu işlemler sonucunda davacının … nolu hesabından 04.01.2012 tarihinde 91.822,50 TL, 11.01.2012 tarihinde 75.757,50 TL olmak üzere toplam 167.580,00 TL çekildiğinin hesap ekstrelerinden anlaşıldığı bildirilmiştir.
Yine bilirkişi heyetinden alınan kök raporda ; dava dışı … A.Ş’den gelen yazı cevabının incelenmesinden davacının 19.08.2009-19.03.2010 tarihleri aralığında vadeli döviz opsiyon işlemleri gerçekleştirdiğinin yazı cevabı ekinde gelen belgelerden anlaşıldığı, davacı ile davalı banka arasında yapılan davaya konu döviz opsiyonu işlemlerinin finans literatüründe “türev araçlar” olarak anılan işlem türünden olduğu, değeri başka bir finansal varlığın veya malın değerine doğrudan bağlı olan finansal araçların türev araç olarak adlandırıldığı, türev araçların dayanak varlığın sahipliğinin el değiştirmesine gerek olmaksızın, bu varlıkla ilgili hak ve yükümlülüklerin ticaretine imkan sağladığı, türev araçların riskten korunma, yatırım veya arbitraj amacıyla kullanılabileceği, vadeli işlem (futures) ve opsiyon (options) sözleşmelerinin türev araçlar arasında olduğu, bunun yanında forward ve swap sözleşmelerinin de türev araçlar grubuna dahil olduğu, dava konusu somut olayda davacı ile davalı banka arasında yapılan döviz opsiyonu işlemlerinin, teşkilatlanmış bir vadeli işlem ve opsiyon borsasında yapılan işlemler olmayıp, sözleşme özgürlüğü ilkesi kapsamında akdedilen sözleşmelere dayandığı için, finans ve borsacılık literatürü anlamında “tezgahüstü (over-the-counter)” opsiyon işlemlerinin söz konusu olduğu, bu işlemlerin tüketici işlemi vasfında olmadığı ve ticari işler hakkında geçerli olan hükümler ile burada düzenleme bulunmayan hallerde genel hükümlerin uygulanmasının gerektiği, 30.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6362 Sayılı SPK’nın 3/u maddesinde opsiyon işlemlerini de kapsayan “türev araçlar” kavramı tanımlanmış olup, ancak 6362 Sayılı SPK’nın 3/ş maddesine göre vadeli işlem ve opsiyonları içine alan “türev araçlar”, bahsi geçen kanun kapsamında olan “sermaye piyasası araçları”ndan sayıldığı, diğer taraftan 6362 Sayılı SPK’nın gerekçesinde “Maddede sermaye piyasası araçları ve yatırım kuruluşu tanımları yenilenerek Avrupa Birliği mevzuatına özellikle de Finansal Araç Piyasaları hakkında Avrupa Parlementosu ve Konseyi direktifi ile uyum ve ayrıca İFM Stratejisi ve Eylem Planında yer alan bazı eylemlerin gerçekleştirilmesi için yasal altyapı hazırlanmasının amaçlanmıştır. Özellikle sermaye piyasası araçlarının tanımı, mevcut durumda muhtemel yetki karmaşasının önüne geçilmesi amacıyla, uluslararası düzeltme yaklaşımlarına da paralel olarak tezgahüstü türev araçları da içerecek şekilde genişletilmiştir.” ifadelerine yer verilmek suretiyle teşkilatlanmış piyasalarda (vadeli işlem ve opsiyon borsası) işlem gören türev araçlarının yanı sıra herhangi bir teşkilatlı piyasa işlem görmeksizin yapılan, yani “tezgahüstü” olarak tabir edilen serbest piyasada gerçekleştirilen türev araçların (yani vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin) da SPK tarafından çıkartılan düzenlemelere tabi olduğu vurgulanmış olmakla birlikte anılan maddenin gerekçesinden anlaşıldığı üzere 30.12.2012 tarihi öncesinde yürürlükte olan 2499 Sayılı eski SPK döneminde, türev araçlar hakkında çıkarılan SPK düzenlemelerinin tezgahüstü türev araç işlemleri için geçerli olmadığı ve dolayısıyla dava konusu olayda davacı ile davalı banka arasında 2011 yılında yapılan döviz opsiyonu işlemlerine, 2499 Sayılı SPK döneminde teşkilatlı piyasalarda yapılan türev araç işlemleri hakkında çıkarılan SPK tebliğlerinin uygulanmayacağı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı bildirilmiştir.
Yine alınan bilirkişi raporunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin emsal kararlarına uygun olarak davacı bankanın bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirip getirmediği konusunda öncelikle davacı ile davalı banka arasında yapılan döviz opsiyonu işlemlerinin yapısı ve niteliği üzerinde durulmasının gerektiği, dava dosyası içeriğinde yer alan delil ve belgelerin incelenmesinden davacının herbir sayfasında imzasının yer aldığı toplam 11 sayfalık “Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesi” başlıklı ve 08.01.2010 tarihli çerçeve sözleşmesi kapsamında davacı ile davalı banka arasında “Bariyerli Opsiyon Dekontu ve Sözleşmesi” başlıklı belgeler ile gerçekleştirilen 08.07.2011-12.07.2011 ve 15.07.2011 tarihli münferit döviz opsiyonu işlemlerinin Avrupa Tipi Opsiyon olarak yapıldığı, yani opsiyonun sadece vade sonunda kullanılmasına imkan veren, alım ve satım hakkını sözleşmede belirten vadeden önce kullanmanın mümkün olmadığı opsiyon tipi olduğu, opsiyon türünün, “USD CALL/TRY PUT” yani “Amerikan Doları Alım/ Türk Lirası Satış” olarak belirlendiği ve “Opsiyon alıcısı” olarak davalı bankanın “Opsiyon satıcısı” olarak davacının gösterildiği, yani sözleşmelerde gösterilen vade tarihinde davalı bankaya belirli miktarlarda Amerikan Dolarını belirli bir kur fiyatından davacıdan satın alma hakkının verildiği, bunun karşılığında her bir sözleşme için davalı banka tarafından davacıya belirli miktarlarda opsiyon primi ödendiği, bu haliyle davaya konu opsiyon işlemlerinin davalı bankaya davacıdan belirli miktarı USD’yi belirli bir vade de ve belirli bir kurdan satın alma hakkını veren döviz alım (call) opsiyonu sözleşmeleri niteliğinde olduğu, dolayısıyla davalı bankanın opsiyon alıcısı ve davacının opsiyon satıcısı konumunda oldukları, davalı bankaya tanınan döviz tanım hakkının karşılığı olarak davacıya belirli miktarlarda opsiyon primi ödendiği, sözleşmelerde Amerikan tipi “Single Barrier Knock-Out” Türkçesi ile “Bariyer Tipi Knock-Out” şartının yer aldığı, yani USD’nin TL fiyatının vade boyunca önceden belirlenen alt bariyer seviyesine ulaşmasıyla opsiyonun iptal olduğu ve geçerliliğini yitirdiği bir opsiyon türünün söz konusu olduğu, dolayısıyla USD’nin TL kurunun sözleşmede belirtilen vadeye kadar herhangi bir zamanda “Bariyerli Opsiyon Dekontu ve Sözleşmesi” başlıklı belgelerde belirtilen asgari kur bedellerinin yani alt bariyer seviyelerinin altına düşmesi halinde opsiyon işlemlerinin iptal olacağı ve bu durumda bankanın davacıya ödediği opsiyon primlerinin bankaya iade edileceği taraflar arasında akdedilen Genel Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi’nin “Erken Sonlandırma” başlıklı 2.7.maddesine göre davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak sonlandırmayı talep etmesi halinde, davalı bankaya tamamen kendi insiyatifinde ve tek taraflı olarak belirleyebileceği bir fiyatı verme hakkının tanındığı, bu çerçevede davacının her bir sayfasında imzasının yer aldığı 08.01.2010 tarihli ve toplam 11 sayfalık Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesi başlıklı çerçeve sözleşmesinde davacının davalı banka ile yaptığı döviz opsiyonu işlemleri ile ilgili kavramlar ile genel bilgilere yer verilmiş olduğu gibi sözleşme içeriğinde türev araç işlemlerinden doğabilecek risklere ilişkin bildirimde yer aldığı, yine sözleşme eki Bireysel Müşteriler İçin Müşteri Tanıma Formu’nda müşteri imzasının bulunduğu, ancak formda davacıya yöneltilen Yatırım Profili, Risk ve Getiri Tercihi, Yatırım Vadesi Tercihleri ile ilgili sorulara yanıt vermediğini ve formda yer alan “boş kısımları bilinçli bir şekilde boş bıraktığımı kabul eder ve buna ilişkin sorumluluğun tarafıma ait olacağı hususunda yetkili personelce uyarıldığımı beyan ederim.” ibaresinin bulunduğu, ayrıca dava dışı banka olan … Bank’tan gelen yazı cevabına göre davacının 19.08.2009-19.03.2010 tarih aralığında … Bank nezdinde vadeli döviz opsiyonu işlemleri gerçekleştirdiği, bu şartlar altında taraflar arasında gerçekleştirilen döviz opsiyon işlemleri ile ilgili olarak davacı tarafından imzalanmış olan çerçeve ve münferit sözleşmeler ile formların içeriğinde davacının yaptığı döviz opsiyon işlemlerinin niteliği, özellikleri ve riskleri hakkında ayrıntılı bilgiler yer aldığı gibi, davacının, davalı banka ile akdettiği çerçeve sözleşme öncesinde ve 19.08.2009 tarihinden itibaren başlamak üzere dava dışı … Bank A.Ş ile de benzer işlemler yaptığı, dolayısıyla döviz opsiyonu işlemleriyle ilgili önceden belirli ölçüde deneyim ve bilgi sahibi olduğu, bu kapsamda davacının döviz opsiyon işlemleri ve riskleri hakkında bilgi sahibi olduğu ve davalı bankanın 6098 Sayılı TBK’nın 21.madde hükmü anlamında bilgilendirme (aydınlatma) yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiği sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
Ve yine alınan bilirkişi kök raporunda sonuç olarak taraflar arasında akdedilen döviz opsiyonu sözleşmeleri kapsamında davacıya sözleşmeyi belirli şartlarda ve özellikle döviz kurlarının çok yükselmesi (belirli bir üst bariyer kararlaştırılmak suretiyle) durumunda tek taraflı olarak iptal etme hakkı tanıyan bir şartın yer almadığı görülmekle Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar ve 06.01.2014 tarihli kararında belirtildiği üzere “Opsiyon sözleşmelerini iptal hakkının olup olmadığı ve opsiyon alıcısı ve satıcısı olmanın getirdiği hukuki durumlar açısından davaya konu döviz opsiyon sözleşmelerinin TBK’nın 25.maddesi anlamında dürüstlük kurallarına aykırı olarak karşı taraf aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığı ve buna göre davacının bahsi geçen opsiyon işlemleri sonucunda davalı banka tarafından hesabından 04.01.2012 tarihinde tahsil edilen 91.822,50 TL ile 11.01.2012 tarihinde tahsil edilen 75.757,50 TL olmak üzere toplam 167.580,00 TL’nin iadesini davalı bankadan talep etme hakkına sahip olup olmadığı konusundaki hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Yine bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 20.09.2016 havale tarihli ek raporda kök rapordaki görüşlerin aynen muhafaza edildiği bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında, mahkememizce uyulmasına karar verilen Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar sayılı kararında belirtildiği üzere taraflar arasında imzalandığı tartışmasız olan 08.01.2010 tarihli Genel Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi, yine 08.07.2011, 12.07.2011 ve 15.07.2011 tarihli Bariyerli Opsiyon Dekontu ve sözleşmelerin imza tarihi dikkate alındığında 6098 Sayılı TBK’nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce imzalanmış sözleşmeler olduğu, bu kapsamda 6101 Sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1.maddesi gereğince dava konusu uyuşmazlıkta mülga 818 Sayılı BK’nın uygulanması gerektiği sonucuna varılmış olup, bu kapsamda taraflar arasında imzalandığı ihtilafsız olan dava konusu sözleşmelerde yer alan hükümlerin genel işlem koşullarına ilişkin TBK 20 ve devamı maddeleri uyarınca denetime tabi tutulamayacağı sonuç ve kanaatine varılmış olmakla davacı tarafın davaya konu sözleşmelerdeki hükümleri TBK 20 ve devamı maddelerindeki genel işlem koşullarına aykırı olduğu yönündeki iddiası mahkememizce uyulmasına karar verilen Yargıtay Bozma İlamı doğrultusunda yerinde görülmemiştir.
Yine mahkememizce yapılan yargılama sırasında bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporda belirtildiği üzere ; davalı banka ile davacı arasında 08.01.2010 tarihli Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesi ve Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formu ile 08.01.2010 tarihli Bireysel Müşterilen İçin Müşteri Tanıma Formu ve “Bariyerli Opsiyon Dekontu ve Sözleşmesi”lerinin imzalandığı hususunun tartışmasız olduğu, davacının her bir sayfasında imzasının yer aldığı “Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesi” başlıklı 08.01.2010 tarihli sözleşme kapsamında davacı ile davalı banka arasında “Bariyerli Opsiyon Dekontu ve Sözleşmesi” başlıklı belgeler ile gerçekleştirilen 08.07.2011-12.07.2011 ve 15.07.2011 tarihli münferit döviz opsiyonu işlemlerinin Avrupa Tipi Opsiyon olarak yapıldığı, bu çerçevede davacının her bir sayfasında imzasının yer aldığı 08.01.2010 tarihli Genel Türev İşlemler Çerçeve Sözleşmesi başlıklı sözleşmede davacının davalı banka ile yaptığı döviz opsiyonu işlemleri ile ilgili kavramlar ile genel bilgilere yer verilmiş olduğu gibi sözleşme içeriğinde türev araç işlemlerinden doğabilecek risklere ilişkin bildirimlerinde yer aldığı, yine sözleşme eki Bireysel Müşteriler İçin Müşteri Tanıma Formu’nda davacı imzasının bulunduğu, iş bu formda davacıya yöneltilen Yatırım Profili, Risk ve Getiri Tercihi, Yatırım Vadesi Tercihleri ile ilgili sorulara davacının yanıt vermediği görülmüş ise de, aynı form içeriğinde “boş kısımları bilinçli bir şekilde boş bıraktığımı kabul eder ve buna ilişkin sorumluluğun tarafıma ait olacağı hususunda yetkili personelce uyarıldığımı beyan ederim.” ibaresinin bulunduğu ve davacı tarafça imzalandığı, ayrıca davacının daha önce benzer işlemler yapıp yapmadığının tespiti açısından dava dışı … Bank’a yazılan yazıya verilen cevabi yazı içeriği ve eklerinin incelenmesinden davacının 19.08.2009-19.03.2010 tarih aralığında … Bank nezdinde vadeli döviz opsiyonu işlemleri gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı, bu şartlar altında taraflar arasında gerçekleştirilen döviz opsiyon işlemleri ile ilgili olarak davacı tarafından imzalanmış olan çerçeve ve münferit sözleşmeler ile formların içeriğinde davacının yaptığı döviz opsiyon işlemlerinin niteliği, özellikleri ve riskleri hakkında ayrıntılı bilgiler yer aldığı gibi, davacının, davalı banka ile akdettiği çerçeve sözleşme öncesinde ve 19.08.2009 tarihinden itibaren başlamak üzere dava dışı … Bank A.Ş ile de benzer işlemler yaptığı, dolayısıyla döviz opsiyonu işlemleriyle ilgili önceden belirli ölçüde deneyim ve bilgi sahibi olduğu, bu kapsamda davacının döviz opsiyon işlemleri ve riskleri hakkında bilgi sahibi olduğu, bu kapsamda davalı bankanın bilgilendirme ve aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunun kabul edilmesi gerekmiş olup, davacı tarafın dava konusu sözleşme ve işlemlerle ilgili olarak davalı bankanın bilgilendirme ve aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediği yönündeki iddiası bu nedenle mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Her ne kadar davacı vekili tarafından dava dilekçesinde davaya konu Bariyerli Opsiyon Sözleşmesi akdedilirken SPK’nın amir hükümlerine riayet edilmediği, bu nedenle Sermaye Piyasası tebliğleri gereğince davaya konu Bariyerli Opsiyon Sözleşmesi’nin geçerli olmadığı iddia edilmiş ise de, mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, davacı ile davalı banka arasında yapılan döviz opsiyonu işlemlerinin finans literatüründe “türev araçlar” olarak anılan işlem türünden olduğu, dava konusu olayda davacı ile davalı banka arasında yapılan döviz opsiyonu işlemlerinin teşkilatlanmış bir vadeli işlem ve opsiyon borsasında yapılan işlemler olmayıp sözleşme özgürlüğü ilkesi kapsamında akdedilen sözleşmelere dayandığı için finans ve borsacılık literatürü anlamında “tezgahüstü (over-the-counter)” opsiyon işlemleri olduğu, 30.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6362 Sayılı SPK’nın 3/u maddesinde opsiyon işlemlerini de kapsayan “türev araçlar” kavramı tanımlanmış olup, aynı yasanın 3/ş maddesine göre vadeli işlemler ve opsiyonları içine alan “türev araçlar”, bahsi geçen kanun kapsamında olan sermaye piyasası araçlarından sayıldığı, ancak diğer taraftan 6362 Sayılı SPK’nın gerekçesinde “Maddede sermaye piyasası araçları ve yatırım kuruluşu tanımları yenilenerek Avrupa Birliği mevzuatına özellikle de Finansal Araç Piyasaları hakkında Avrupa Parlementosu ve Konseyi direktifi (MİFID) ile uyum ve ayrıca İFM Stratejisi ve Eylem Planında yer alan bazı eylemlerin gerçekleştirilmesi için yasal altyapı hazırlanmasının amaçlanmıştır. Özellikle sermaye piyasası araçlarının tanımı, mevcut durumda muhtemel yetki karmaşasının önüne geçilmesi amacıyla, uluslararası düzenleme yaklaşımlarına da paralel olarak tezgahüstü türev araçları da içerecek şekilde genişletilmiştir.” ifadelerine yer verilmek suretiyle teşkilatlanmış piyasalarda (vadeli işlem ve opsiyon borsası) işlem gören türev araçlarının yanı sıra, herhangi bir teşkilatlı piyasada işlem görmeksizin yapılan, yani “tezgahüstü” olarak tabir edilen serbest piyasada gerçekleştirilen türev araçların (yani vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin) da SPK tarafından çıkartılan düzenlemelere tabi olduğu vurgulanmış olmakla birlikte anılan maddenin gerekçesinden anlaşıldığı üzere 30.12.2012 tarihi öncesinde yürürlükte olan 2499 Sayılı eski SPK döneminde, türev araçlar hakkında çıkarılan SPK düzenlemelerinin tezgahüstü türev araç işlemleri için geçerli olmadığı ve dolayısıyla dava konusu olayda davacı ile davalı banka arasında 2011 yılında yapılan döviz opsiyonu işlemlerine, 2499 Sayılı SPK döneminde teşkilatlı piyasalarda yapılan türev araç işlemleri hakkında çıkarılan SPK tebliğlerinin uygulanamayacağı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı bildirilmiş olup, davalı vekili tarafından 17.03.2014 tarihli dilekçe ekinde bir sureti dosyaya sunulan ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun 27.03.2013 tarihli yazısı içeriği de aynı yönde olduğundan bilirkişi heyetinin bu görüşü mahkememizce aynen benimsenmiş olup, bu kapsamda davacı tarafın bu yöndeki iddiası da yerinde görülmemiştir.
Yukarıda anlatılan gerekçelerle taraflar arasında imzalanan ve geçerli olup bu kapsamda sözleşmeyi imzalayan her iki tarafı bağladığı kabul edilen sözleşme ve ekleri kapsamında davacı taraf bilgi ve talimatları doğrultusunda dava konusu işlemlerin davalı banka tarafından gerçekleştirildiği sonuç ve kanaatine varılmış olmakla taraflar arasında imzalanan sözleşmeler gereğince gerçekleştirilen dava konusu opsiyon işlemleri sonucunda davalı banka tarafından, davacının hesabından 04.01.2012 tarihinde tahsil edilen 91.822,50 TL ve 11.01.2012 tarihinde tahsil edilen 75.757,50 TL olmak üzere toplam 167.580,00 TL’nin davalı bankadan tahsili istemine yönelik iş bu davanın yerinde görülmediğinden reddine karar verme gereği doğmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta yatırılan 2.861,75 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye kalan 2.802,45 TL nispi karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 19.870,10 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan bulunması halinde karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 23/11/2021

Katip …

Hakim …