Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/152 E. 2021/461 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/152 Esas
KARAR NO : 2021/461

DAVA : İpotek
DAVA TARİHİ : 01/02/2003
KARAR TARİHİ : 18/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan İpotek davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili Mahkememize verdiği 22/12/2003 tarihli dilekçesinde; müvekkillerinin halde komisyoncu olup, yaş sebze meyve ticareti yaptıklarını, davalı …’ nin de aynı işi yapan ihracatçı firma olup, diğer davalı …’ nin de aynı işi yapan yurtdışında bulunan …’ nin % 49 ortağı olduğunu, …’ nın davalı …’ ne ait İzmir İli … parsel sayılı taşınmazları üzerinde 1.838.673.793.000,00-TL bedelli 29/06/2003 tarihli ipotek alacağı bulunduğunu, bu ipotek alacağının … Toptancı Sebze Hali’ nde çalışan bir kısım komisyoncuların toplam alacağı olup bu alacaklar için her alacaklı davacıya alacağı oranında ayrı ayrı çekler verildiğini, çeklerin ödenmemesi üzerine sürelerinin uzatıldığını ayrıca bu çeklerin teminatını oluşturmak amacıyla yalnızca … adına kayıtlı toplam alacak kadar ipotek verildiğini, borcun ödenmemesi üzerine karşı taraf aleyhine icra takipleri başlatıldığını, ipotek tesis edilen gayrimenkuller üzerine ayrıca haciz konulduğunu, davalı …’ ne ait Buca İlçesi … parselde bulunan gayrimenkul üzerinde diğer davalı …’ in 26/02/1997 tarih … yevmiye numarası ile 300.000.000.000,00-TL ve 23/03/1998 tarih … yevmiye numarası ile 2.000.000.000.000,00-TL’ lik iki ayrı ipotekten dolayı toplam 2.300.000.000.000,00-TL ipotek alacağı bulunduğunu, yürütülen icra takibi sırasında satışa esas olmak üzere gayrimenkuller ile ilgili kıymet takdiri yapıldığını, İzmir … İcra …’ nin … Esas … Karar sayılı ilamı ile gayrimenkullerin değerinin 5.781.892.000.000,00-TL olarak tespit edildiğini, … adına tesis edilen ipoteklerin 1 yıl süreli olup bu süre içinde doğacak alacaklara teminat teşkil ettiğini, 1 yıllık sürenin dolduğunu, ipoteğin hükümsüz hale geldiğini, ayrıca İzmir 1. ATM’ nin … D.İş sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda davalı … ‘nin … Şirketi’ ne böyle bir borcu olmadığını hatta … Şirketi’ nin alacaklı değil 2.104.655.558.532,00-TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, bu sebeple … Şirketi’ ne ihtarname gönderildiğini, ipoteklerin kaldırılmasının talep edildiğini, buna rağmen ipoteklerin kaldırılmadığını, … Şirketi’ nin 31/07/2003 tarihinde fabrikanın kıymet takdiri yapıldıktan sonra ipotekleri paraya çevirmek için icra takibine başladığını, … Şirketi tarafından İzmir … İcra Müd.’ nün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe borçlu …’ nin itiraz ettiğini yine İzmir … İcra Müd.’ ‘nün … E. sayılı takibine de borçlu …. tarafından itiraz edildiğini, gayrimenkulun davacı …’ nın alacaklı olduğu İzmir … İcra Müd.’ nün … Talimat sayılı dosyasından satışa çıkarıldığını, ilk satış günü olan 07/11/2003 tarihinde başka hiçbir alacaklının bulunmaması nedeniyle satışa katılarak 3.830.000.000.000,00-TL pey sürmüş olmalarına rağmen rüçhanlı alacaklılar toplamının 6.113.051.631.594,00-TL’ nı geçmemesi üzerine satışın yapılamadığını ve düştüğünü, ayrıca gayrimenkulün davacı …’ ün alacaklı olduğu İzmir … İcra Müd.’ nün … Talimat sayılı dosyasından satışa çıkartıldığını, ilk satış günü satışa katılarak 3.830.000.000.000,00-TL pey sürmüş olmalarına rağmen rüçhanlı alacaklılar toplamının 6.113.051.631.594,00-TL’ nı geçmemesi nedeniyle satışın düştüğünü, 2. satış tarihi olan 17/11/2003 günü satışa katılarak 3.870.000.000.000,00-TL pey sürmüş olmalarına rağmen rüçhanlı alacaklılar toplamı olan 6.153.051.631.594,00-TL’ nı geçmemesi nedeniyle satışın düştüğünü, … Şirketi’ nin satışa çıkarılan gayrimenkuller üzerinde bulunan 2.300.000.000.000,00-TL’lik ipotekleri yüzünden sürülen peyin rüçhanlı alacakları karşılamadığını ve daha yüksek bedelli başkaca bir alıcı da çıkmadığını, bu sebeple müvekkilinin alacağını tahsil edememe tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu, eğer gayrimenkul satışı rüçhanı daha az olan alacaklı tarafından istenmiş olsaydı ihalenin 3.800.000.000.000,00-TL artı satış ve paylaştırma masraflarını geçmek kaydı ile yapılabileceğini, bu durumda İİK’ nun 142. Maddesi’ ne göre sıra cetveline itiraz davasında … Şirketi’ nin davalı borçlu …’ nden alacaklı olduğunu ispat etmesinin gerekeceğini, açılan bu davada da alacaklı olduğunun ispat yükünün davalı alacaklıya ait olduğunu belirtmiş, davalı … adına kayıtlı bulunan İzmir İli … parseller üzerinde diğer davalı … Şirketi lehine tesis edilen 26/02/1997 tarih … yevmiye nolu 300 milyar TL tutarındaki ipotek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılmasını ve davalı …’ nin İzmir … İcra Müd.’ nün … Esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitini ve takibin iptalini, 20/03/1998 tarih … yevmiye nolu 2 trilyon TL tutarındaki ipotek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılmasını ve davalı …’ nin İzmir … İcra Müd.’ nün … E. sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitini ve takibin iptalini, kötü niyetli icra takibi yapan davalı … Şirketi’ nin %40′ dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, Mahkememize verdiği 23/02/2004 tarihli cevap dilekçesinde; diğer davalı … Şirketi’ nin müvekkili şirketinin % 49 hisse ile ortağı olduğunu, dava dışı … Şirketi’ nin ise % 100 hisse ile sahibi olduğunu, müvekkilinin yaş mevye, sebze ticareti ile iştigal ettiğini, iç piyasadan temin edilen malların müvekkiline ait tesislerde işlenerek başta Avusturya olmak üzere diğer ülkelere ihraç edildiğini, Türkiye iç piyasasından temin edilen malların öncelikle … Firması’ nın % 100′ üne sahip olduğu Avusturya’ da bulunan … Şirketi’ ne gönderildiğini, 2003 yılından itibaren ihracatın diğer davalı şirket yetkililerinin talebi üzerine doğrudan … Şirketi’ ne yapılmaya başlandığını, resmi bir tebligat olmamasına rağmen … Şirketi’ nin … Şirketi’ ni iflas ettirdiği ve kısa bir süre içerisinde alacaklara karşılık iflas masasından geri satın alındığı duyumlarının alındığını, müvekkili tarafından gönderilen mal bedellerinin geç ve eksik ödenmeye başlandığını, müvekkilinin … Şirketi’ nden 31/03/2003 tarihi itibariyle 8.197.655.399.751,00-TL, … Şirketi’ nden ise 2.104.655.558.532,00-TL alacağı bulunduğunu, müvekkilinin % 49 ‘na sahip olan … Şirketi’ nin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi 1997 ve 1998 yıllarında şirket taşınmazları üzerinde lehine tesis edilen ipoteklerin paraya çevrilmesi için İzmir … İcra Müd.’ nün … E. ve … E. Sayılı dosyaları ile icra takibine geçtiğini, kendileri tarafından yapılan itirazlar üzerine takiplerin durdurulduğunu, takip konusu ipoteklerin ipotek resmi senetlerinde de yer aldığı üzere 1 yıl süreli ve bu bir yıl içinde alacaklının doğmuş ve doğacak alacaklarına teminat olarak verildiğini, borç söz konusu olmadığından ipoteklerin hükümsüz hale geldiğini, ipoteklerden kaynaklanan tüm hakların ve hatta varsa o döneme ait alacakların zaman aşımına uğradığını belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, Mahkememize verdiği 24/06/2006 tarihli cevap dilekçesinde; harcın eksik yatırıldığını ve tamamlanması gerektiğini, müvekkili ile diğer davalı şirket arasında imzalanmış bulunan ve 12/03/1998 tarihinden itibaren geçerli olan sözleşme gereğince açılmış mal avansları kredisinin karşılığı olmak üzere müvekkili şirket lehine 20/03/1998 tarihinde İzmir İli … parsel ve … parselde kain taşınmazlar ile teferruatları üzerinde 2.000.000.000.000,00-TL bedelli ipotek tesis edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine 2.000.000.000.000.00-TL ipotek alacağının tahsili talepli İzmir … İcra Müd.’ nün … E. sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi takibi başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durdurulduğunu, daha sonra taraflarca kabul edilen ve 12/03/1998 tarihinden geçerli olan sözleşmenin 6. Maddesi gereğince uyuşmazlığın hakem kurulunca çözümlenmesi gerektiğinden bahisle müvekkili şirketin taraf hakemi olarak seçmiş olduğu Pr. Dr. …’ in isminin borçlu şirkete bildirildiğini, onlardan da hakem belirlenmesinin istendiğini, olumsuz cevap üzerine hakem tayini konusunda İzmir … Atm’ nin … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davanın kabul ile sonuçlandığını, karşı taraf hakemi olarak Av. …’ n tayin edildiğini, taraf hakemlerinin mutabakatı sonucunda 3. ve başkan hakem olarak Pr. Dr. …’ in seçildiğini, 24/05/2004 tarihi itibariyle hakem sözleşmesinin imza altına alındığını, 12/06/2004 tarihli hakem kurulu tensip zaptının 16/06/2004 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini yine 18/10/1996 tarihinden itibaren geçerli olan sözleşme gereğince açılmış mal avansları kredisinin karşılığı olmak üzere müvekkili şirket lehine 26/02/1997 tarihinde İzmir İli … Parsel ve … parselde kain taşınmazlar ile teferruatlar üzerinde 300.000.000.000,00-TL bedelli ipotek tesis edildiğini, borçların ödenmemesi üzerine bu ipotek ile ilgili de İzmir … İcra Müd.’ nün … E. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durdurulduğunu, 18/10/1996 tarihli sözleşmenin 6. Maddesi gereğince uyuşmazlığın hakem kurulunca çözümlenmesi gerektiğinden bahisle müvekkili şirketin taraf hakemi olarak seçmiş olduğu Pr. Dr. …’ in isminin borçlu şirkete bildirildiğini, onlardan da hakem belirlenmesinin istendiğini, olumsuz cevap üzerine hakem tayini konusunda İzmir …. Atm’ nin … esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davanın kabul ile sonuçlandığını, karşı taraf hakemi olarak Av. …’ ın tayin edildiğini, taraf hakemlerinin mutabakatı sonucunda 3. ve başkan hakem olarak Pr. Dr. …’in seçildiğini, 24/05/2004 tarihi itibariyle hakem sözleşmesinin imza altına alındığını, 12/06/2004 tarihli hakem kurulu tensip zaptının 16/06/2004 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini, davanın usul yönünden reddinin gerektiğini, davacıların tarafı olmadıkları bir hukuki ilişkide borçlunun borcu olmadığının tespitini talep edemeyeceklerini, davanın hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, davacıların taraf sıfatlarının da bulunmadığını, sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, aynı şekilde ipoteklerin kaldırılması taleplerinde de davacıların hukuki yararları ve taraf sıfatlarının da bulunmadığını, müvekkili şirketin alacaklı olmadığına dair tespit talebinin delil tespiti olduğunu, HUMK’ u hükümlerine göre delil tespitlerinin takdiri delillerden olup daha sonraki açılacak davalarda delil teşkil etmeyeceğini, davacılar vekilinin ispat yükünün davalıya ait olduğu iddiasının da yasal dayanaktan yoksun olduğunu, ispat yükünün kanunda özel hüküm bulunmayan hallerde medeni kanun hükümlerine göre belirleneceğini, davada davacıların dayandıkları vakıaları ve taleplerini ispat etmek durumunda olduklarını, icra inkar tazminatının koşullarının oluşmadığını belirtmiş, öncelikle harcın tamamlattırılmasına, sıfat yokluğu nedeniyle husumet itirazları dikkate alınarak ve dava koşulu olan hukuki yararın yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, bu talep kabul edilmediği takdirde davanın esas yönünden de reddine ve davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce 20/03/1998 tarih, … yevmiye nolu 2.000.000,00-TL tutarındaki ipotek nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik talep ile ilgili davanın işlemden kaldırıldığı 05/11/2004 tarihinden bu yana 3 aydan fazla bir süre geçtiği anlaşıldığından bu talep yönünden davanın HMK 150. Maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, davanın diğer talepler yönünden reddine dair kurulan ilk hüküm Yargıtay 17 H.D. Bşk’ nın … E. … K. Sayılı ilamı ile ” … bir davada taraflarca öne sürülen maddi olayların hukuki değerlendirmesini yapma, uygulanacak yasa maddelerini bulma ve uygulamanın 6100 Sayılı HMK.’ nun 33. ( 1086 Sayılı HUMK’ nun 76. maddesi ) gereğince hakimin doğrudan görevi olduğu , İİK.nun özü ve amacı dikkate alınarak iptal davasının; borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tasarruftan zarar gören alacaklının, alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlaması şeklinde tanımlanabileceği, iptal davaları ile güdülen amacın; bir alacağın tamamının yada bir kısmının tahsiline olanak bırakmamak amacıyla, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuksal işlemlerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kimselerle yapılan bütün hukuksal işlemlerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yol ile alacağı tahsil etmek olduğu , somut olayda; davacı tarafından verilen dava dilekçesinde borçlu davalı ….nin kendisine ait taşınmazlar üzerine diğer davalı lehine oluşturduğu ipoteklerin muvazaalı olması ve ipotek karşılığı olduğu ileri sürülen alacağın bulunmaması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılmasını ve davalı … ‘nin İzmir …İcra Müdürlüğünün … ve … sayılı dosyalarından borçlu olmadığının tespitini ve takibin iptalini, kötü niyetli icra takibi yapan davalı … Şirketi’nin %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesinin talep edildiği ,ancak mahkemece davanın tavsifi yapılmadan karar verildiği , bu durumda mahkemece davacılar tarafından ileri sürülen vakıalar karşısında davanın niteliği belirlenerek buna göre araştırma ve inceleme yapılması gerekirken bu hususun göz ardı edilerek karar verilmesinin doğru bulunmadığı , mahkemece davacıların alacaklarının tasarruftan sonra doğmuş olduğu gerekçe gösterilerek bu nedenle de davanın reddine karar verildiği ancak bu yönde de yapılan araştırma ve incelemenin yeterli bulunmadığı ,davacıların alacaklarının kaynağı olarak 2003 tarihli protokol ve ayrı ayrı keşide edilen çekleri gösterdikleri ancak davacılar ile davalı borçlu arasında düzenlenen 25.04.2003 tarihli alacak borç ilişkisinin tasfiyesine ilişkin protokol içeriğinden aralarında daha önceki tarihlerden gelen ticari ilişki olduğunun anlaşıldığı , çeklerin keşide tarihinin tasarrufun tarihinden sonra olduğunun görülmekte ise de keşide tarihinden önceki bir ticari veya hukuki ilişki nedeniyle de tanzim edildiklerinin görüldüğü , bu durumda mahkemece her bir davacı için borcun doğum tarihinin ayrı ayrı belirlenmesi, buna ilişkin davacılardan delillerinin istenilmesi, gerekirken böyle bir inceleme yapılmamasının doğru olmadığı, davacılar tarafından yapılan icra takiplerinin ve her bir davacı yönünden alacakların ve iptal koşullarının farklılık göstermesi nedeniyle ayrı ayrı görülmesinde yarar bulunacağından her bir davacı yönünden davaların tefrikinin düşünülmesi gerekirken bir birinden farklı nedenlere dayalı davaların bir arada görülmesinin isabetli olmadığı, davalılar arasında organik bağ bulunması ve hakem heyetince verilen kararın Yargıtay tarafından bozulması nedeniyle davalılar arasında yapılan tasarrufun muvazaalı olabileceğinin düşünülmemesinin de doğru bulunmadığı ” gerekçesi ile bozularak gelmiş , dosya yeniden esasa kaydedilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığının … E. … K. sayılı bozma ilamına karşı Mahkememizin önceki kararında ısrar edilerek 2.000.000,00-TL tutarındaki ipotek nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik talep ile ilgili davanın açılmamış sayılmasına, davacı … tarafından açılan davanın diğer talepler yönünden reddine, diğer davacılar tarafından açılan davanın diğer talepler yönünden HMK’ nun 115/2 maddesi gereğince usulden reddine dair verilen karar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ‘ nun 2017/17-2759 Esas , 2020/745 Karar sayılı ilamıyla ”
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili 22.12.2003 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkillerinin halde komisyoncu olup, yaş sebze meyve ticareti yaptıklarını, davalı … ‘nin de aynı işi yapan ihracatçı firma olup, diğer davalı … Şirketinin ise aynı işi yapan yurtdışında bulunan …’nin %49 ortağı olduğunu, müvekkili …’nın davalı ….’ne ait İzmir … ve … parsel sayılı taşınmazları üzerinde ipotek alacağı bulunduğunu, bu ipotek alacağının … toptancı sebze halinde çalışan bir kısım komisyoncuların toplam alacağı olup bu alacaklar için her alacaklı davacıya alacağı oranında ayrı ayrı çekler verildiğini, çeklerin ödenmemesi üzerine sürelerinin uzatıldığını, ayrıca bu çeklerin teminatını oluşturmak amacıyla yalnızca … adına kayıtlı toplam alacak kadar ipotek verildiğini, borcun ödenmemesi üzerine karşı taraf aleyhine icra takipleri başlatıldığını, ipotek tesis edilen gayrimenkuller üzerine ayrıca haciz konulduğunu, davalı … ‘ne ait … ve … parselde bulunan gayrimenkul üzerinde diğer davalı …’in toplam 2.300.000.00TL ipotek alacağı bulunduğunu, … adına tesis edilen ipoteklerin 1 yıl süreli olup bu süre içinde doğacak alacaklara teminat teşkil ettiğini, 1 yıllık sürenin dolduğunu, ipoteklerin hükümsüz hâle geldiğini, ayrıca … Şirketine böyle bir borcu olmadığını, hatta … Şirketinin alacaklı değil, borçlu olduğunun tespit edildiğini, davalı … adına kayıtlı bulunan İzmir … ve … parseller üzerinde diğer davalı … Şirketi lehine tesis edilen ipotekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılmasını ve davalı …’nin İzmir … İcra Dairesinin … ve … E. sayılı dosyalarından borçlu olmadığının tespitini ve takibin iptalini, kötü niyetli icra takibi yapan davalı … Şirketi’nin %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini istemiş iken; yargılama aşamasında 2.000.000,00TL’lık kısım için eksik olan harcı ikmal edemeyeceklerini belirterek şimdilik sadece 300.000,00TL’lık kısım için ipoteğin kaldırılması davasına devam edilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Dava dilekçesi davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
6. Davalı … vekili 23.02.2004 tarihli cevap dilekçesinde; diğer davalı … Şirketinin müvekkili şirketin %49 hisseyle ortağı, dava dışı … şirketinin ise %100 hisseyle sahibi olduğunu, müvekkili şirketin, dava dışı … ve … firmalarından alacaklı durumda olduğunu, takip konusu ipoteklerin ipotek resmi senetlerinde de yer aldığı üzere bir yıl süreli olduğunu ve bu bir yıl içinde alacaklının doğmuş ve doğacak alacaklarına teminat olarak verildiğini, borç söz konusu olmadığından ipoteklerin hükümsüz hâle geldiğini, ipoteklerden kaynaklanan tüm hakların ve hatta varsa o döneme ait alacakların zaman aşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
7. Davalı …. Şirketi vekili 24.06.2004 tarihli cevap dilekçesinde; dava açılırken harcın eksik yatırıldığını, müvekkili ile diğer davalı şirket arasında imzalanmış bulunan ve 12.03.1998 tarihinden itibaren geçerli olan sözleşme gereğince açılmış mal avansları kredisinin karşılığı olmak üzere müvekkili şirket lehine ipotek tesis edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine ipotek alacağının tahsili talepli ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
8. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.03.2013 tarihli ve … E., … K.sayılı kararı ile; 20.03.1998 tarihli ve … yevmiye nolu 2.000.000,00TL tutarındaki ipotek nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik talep ile ilgili davanın işlemden kaldırıldığı 05.11.2004 tarihinden itibaren 3 aydan fazla bir süre geçtiği anlaşıldığından bu talep yönünden davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, diğer talepler yönünden ise; işlemin muvazaalı olduğu iddiasının usulüne uygun delillerle kanıtlanamaması, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacak ve ipoteklerin davacı alacağından önce mevcut olması, davacıların kendi ipotekleri tesis edilirken aynı taşınmazların daha önce ipotekli olduğunu görüp bilebilecek durumda olmaları, hakem heyeti kararı ile davalı …’nin davalı … Şirketi’ne 2.300.000,00TL borçlu bulunduğuna karar verilmesi, … Şirketi’nin … Şirketi’nden alacaklı olduğunun belirlenmesi nedeniyle diğer talepler yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay … Hukuk Dairesince 19.12.2013 tarihli ve … E.,… K. sayılı kararı ile; “…1-Bir davada taraflarca öne sürülen maddi olayların hukuki değerlendirmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak 6100 sayılı HMK’nın 33 (1086 sayılı HUMK’nun 76.maddesi) gereğince hakimin doğrudan görevidir.
İİK’nın özü ve amacı dikkate alınarak iptal davası; borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tasarruftan zarar gören alacaklının, alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlaması şeklinde tanımlanabilir. İptal davaları ile güdülen amaç; bir alacağın tamamının ya da bir kısmının tahsiline olanak bırakmamak amacıyla, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuksal işlemlerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kimselerle yapılan bütün hukuksal işlemlerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yol ile alacağı tahsil etmektir. Somut olayda; davacı tarafından verilen dava dilekçesinde borçlu davalı …’nin kendisine ait taşınmazlar üzerine diğer davalı lehine oluşturduğu ipoteklerin muvazaalı olması ve ipotek karşılığı olduğu ileri sürülen alacağın bulunmaması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılmasını ve davalı …’nin İzmir …İcra Müdürlüğünün … ve … sayılı dosyalarından borçlu olmadığının tespitini ve takibin iptalini, kötü niyetli icra takibi yapan davalı … Şirketi’nin %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Ancak mahkemece davanın tavsifi yapılmadan karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece davacılar tarafından ileri sürülen vakıalar karşısında davanın niteliği belirlenerek buna göre araştırma ve inceleme yapılması gerekirken bu hususun göz ardı edilerek karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
2-Mahkemece davacıların alacaklarının tasarruftan sonra doğmuş olduğu gerekçe gösterilerek bu nedenle de davanın reddine karar verilmiş ise de bu yönde de yapılan araştırma ve inceleme yeterli bulunmamaktadır. Davacılar alacaklarının kaynağı olarak 2003 tarihli protokol ve ayrı ayrı keşide edilen çekleri göstermişlerdir. Ancak davacılar ile davalı borçlu arasında düzenlenen 25.04.2003 tarihli alacak borç ilişkisinin tasfiyesine ilişkin protokol içeriğinden aralarında daha önceki tarihlerden gelen ticari ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Çeklerin keşide tarihi her ne kadar tasarrufun tarihinden sonra olduğu görülmekte ise de keşide tarihinden önceki bir ticari veya hukuki ilişki nedeniyle de tanzim edildikleri görülmektedir. Bu durumda mahkemece her bir davacı için borcun doğum tarihinin ayrı ayrı belirlenmesi, buna ilişkin davacılardan delillerinin istenilmesi, gerekirken böyle bir inceleme yapılmaması doğru değildir.
3-Davacılar tarafından yapılan icra takiplerinin ve her bir davacı yönünden alacakların ve iptal koşullarının farklılık göstermesi nedeniyle ayrı ayrı görülmesinde yarar bulunacağından her bir davacı yönünden davaların tefrikinin düşünülmesi gerekirken bir birinden farklı nedenlere dayalı davaların bir arada görülmesi isabetli değildir.
4-Davalılar arasında organik bağ bulunması ve hakem heyetince verilen kararın Yargıtay tarafından bozulması nedeniyle davalılar arasında yapılan tasarrufun muvazaalı olabileceğinin düşünülmemesi de doğru bulunmamış, hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.04.2015 tarihli ve …E., … K. sayılı kararı ile; … dışındaki davacılar ile ilgili davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle HMK’nın 114/h ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddinin gerektiği, davacıların işlemin muvazaalı olduğu iddiasını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadıkları, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacak ve ipoteklerin davacı alacağından önce mevcut olduğu, davacıların kendi ipotekleri tesis edilirken aynı taşınmazların daha önce ipotekli olduğunu görüp bilebilecek durumda oldukları, 06.05.2005 tarihli hakem heyeti kararı ile davalı …’nin davalı … Şirketi’ne 2.300.000,00TL borçlu bulunduğuna karar verildiği, hakem kararının Yargıtay … Hukuk Dairesinin … E., … K. sayılı kararı ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 533/1. maddesi uyarınca 6 aylık tahkim süresinin geçmesinden sonra hakem heyetince karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile usulden bozulduğu ancak kararın alacağın varlığı yönünden delil niteliğinde bulunduğu, davalı … Şirketinin ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede; … Şirketinin … Şirketinden alacaklı olduğunun belirlendiği, hakem heyeti kararı ve defter incelemesi göz önüne alındığında … Şirketinin … Şirketinden alacağının varlığının mevcut olduğu ve davacının … Şirketinin … Şirketinden ipotekle temin edilen bir alacağının bulunmadığı iddiasının ispat edilemediği, davanın başlangıçta 300.000,00TL ve 2.000.000,00TL’lik ipotekler yönünden açıldığı, ancak duruşmaların devamı esnasında 05.11.2004 tarihinde 2.000.000,00TL’lik ipotek ile ilgili davanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, bu talep yönünden işlemden kalkma tarihinden itibaren 3 aydan fazla bir sürenin geçtiği, bu talep ile ilgili mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına yönelik kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olduğunun incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşıldığı, Yargıtay … Hukuk Dairesinin … E. … K. sayılı bozma ilamına karşı mahkemenin önceki kararında ısrar edilerek 2.000.000,00TL tutarındaki ipotek nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik talep ile ilgili davanın açılmamış sayılmasına, davacı …’un diğer talepleri yönünden davanın reddine, diğer davacılar yönünden HMK’ nun 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesi uyarınca davanın usulüne uygun olarak nitelendirilip nitelendirilmediği, bu kapsamda mahkemece yeterli araştırma ve inceleme yapılıp yapılmadığı, davacı … yönünden borcun doğum tarihinin belirlenerek buna ilişkin davalı delillerinin toplanmasının gerekip gerekmediği, dosya kapsamına göre muvazaa iddiasının kanıtlanıp kanıtlanmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Dava, süreli konulan ipoteğin kaldırılması, davalı …. Şirketi lehine tesis edilen ipotekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile davalı …’nin İzmir … İcra Dairesinin … ve … E. sayılı dosyalarından borçlu olmadığının tespiti ve takibin iptali ile davalı … Şirketinin % 40’dan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesi istemine ilişkindir.
15. Yargıtay … Hukuk Dairesinin bozma kararından sonra davacılar vekili 01.04.2015 tarihli beyan dilekçesi ile; davacı … ile borçlu şirketin anlaştığı, kısmi ödeme yapılması sebebiyle ibraname verildiğini ve davanın konusunun kalmadığını, davacı … ve …. yönünden de borçlu şirket ile anlaşma yapıldığı, kısmi ödeme yapılması sebebiyle ibraname verildiği, davaya konu yapılan icra dosyalarından …. ile …’nin sorumlu olmadığının belirlendiği, … ve …. yönünden davanın konusunun kalmadığı, davaya konu olan alacaklar da sadece davacı … yönünden alacağın devam edilerek davayı sadece … yönünden takip ettikleri yönünde beyanda bulunarak, bozma kararının 4. maddesi gereğince davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
16. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
17. 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesinde yer alan “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular” kuralı uyarınca bir davada olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme görevi ise hâkime aittir. Dava dilekçesinde borçlu davalı …’nin kendisine ait taşınmazlar üzerine diğer davalı lehine oluşturduğu ipoteklerin muvazaalı olması ve ipotek karşılığı olduğu ileri sürülen alacağın bulunmaması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılması ve davalı … ‘nin İzmir … İcra Dairesinin … ve … takip sayılı dosyalarından borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptali ve kötü niyetli icra takibi yapan davalı … Şirketi’nin %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesi talep edilmiş, Özel Dairece; öncelikle davanın tavsifi yapılıp, davacılar tarafından ileri sürülen vakıalar karşısında davanın niteliği belirlenerek, bu nitelendirme çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Dava dilekçesi içeriği, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dosya kapsamına göre, davanın usulüne uygun olarak nitelendirilip nitelendirilmediğinin tespiti bakımından davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 18. maddesinde düzenlenen iptal davaları ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277 vd. maddelerinde yer alan tasarrufun iptali davaların irdelenmesi gerekmektedir.
18. 818 sayılı BK’nın 18. (6098 sayılı TBK 19.) maddesinde; “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır. Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz.” hükmü ile genel muvazaa düzenlenmiştir. Bilindiği üzere “tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile gerçek durumu onlardan gizleyerek kendi gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşmalarına” muvazaa ve bu şekilde yapılan işlemlere de muvazaalı işlemler denilir. Bir başka söyleyişle muvazaa “açıklanan beyanlarının gerçek maksatlarına uymadıklarını bildikleri hâlde, tarafların kastettikleri durumdan başka bir ilişkide kendilerini anlaşmış gibi göstermeleri hâli (7.10.1953 tarihli ve 8/7 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı), tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla kendi gerçek iradelerine uymayan haksız eylem niteliğinde anlaşmalarıdır.” şeklinde tanımlanabilir.
19. Yüzeysel olarak bakıldığında, iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de, bu benzerlik her iki tür davanın güttüğü amaçtan öteye gitmemektedir. Muvazaa davası, yani yapılan işlemin muvazaa nedeniyle hükümsüz olduğunu belirtmek için açılan dava ile tasarrufun iptali davası amaçları bakımından birbirlerine yaklaşırlarsa da gerçekte nitelikleri, koşulları, doğurduğu sonuçlar bakımından birbirinden farklıdırlar. Tasarrufun iptali davası, borçlunun tasarruf işlemlerinden zarar gören ve elinde aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabilir. Ne var ki, tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından geçerli olarak yapılan tasarruf işlemlerin davacı bakımından hükümsüz olduğunu tespit ettirmek için açıldığı hâlde, muvazaa davasında borçlunun yaptığı tasarruf işleminin gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tespiti istenir. Yani yapılan işlemin geçersizliği ileri sürülür.
20. Muvazaalı bir hukuki işlemden bahsedebilmek için; tarafların iradeleri ile beyanları arasında isteyerek yaratılmış bir uygunsuzluk, üçüncü kişileri aldatmak (muvazaa) niyeti, taraflar arasında gizli işlemi yaratan muvazaa sözleşmesi bulunmalıdır. Muvazaaya dayalı iptal davasının konusunu, borçlunun alacaklıları aleyhine malvarlığını azaltıcı nitelikte yaptığı her türlü işlem oluşturabilir. Eş söyleyişle icrai işlemler gibi ihmali işlemler de iptal davasına konu olabilir. Üçüncü kişileri zarara uğratmak kastıyla soyut bir borç kurgusu oluşturularak taşınmaz üzerinde kişisel hak şerhinin kurulması, ya da sırf üçüncü kişileri zarara uğratmak amacıyla şartları kalmamış bir kişisel hakkın ortadan kaldırılmaması da iptal davasına konu edilebilir.
21. BK’nın 18. maddesinde düzenlenen genel muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak bir işlemin iptal edilmesini, hukuksal yararı bulunan her ilgili talep edebilir. Muvazaaya dayalı ipotekle temin edilmiş bir hukuki işlemin ve dolayısıyla ipoteğin iptali davasında, icra alacaklısı haciz dolayısıyla sözleşmenin tarafı olmamasına rağmen üçüncü kişi sıfatıyla hukuki menfaati olduğundan muvazaa iddiasını dile getirebilecektir (Meriç, N./ İyilikli, A.C.: Taşınmaz Teminatının Üçüncü Kişi Alacaklının Alacağını Perdeleyip Takibi Semeresiz Bırakması Üzerine Bir İnceleme, TAAD, Yıl: 9, Sayı: 33, Ocak 2018, s. 74 vd) .
22. Tasarrufun iptali davası, ayni nitelikte olmayıp kişisel (şahsi) bir dava olduğu hâlde, muvazaa davası ayni nitelikte bir davadır. Muvazaanın kanıtlanması hâlinde dava konusu mal, borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış hâle gelir. Taşınmaza ilişkin muvazaa davalarında hâkim tapu kaydının da borçlu adına tesciline karar verir. Muvazaa iddiası, zamanaşımına bağlı olmadan ileri sürülebildiği hâlde, iptal davasının tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren en geç hak düşürücü süre olan beş yıl içinde açılması gerekir (İİK m.284). İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılmış iptal davasının amacı, alacaklının davaya konu mal üzerinde, cebri icra yolu ile alacağı miktarla sınırlı olarak hakkını almasını sağlamaktır. İİK’nın 277. ve izleyen maddelerindeki iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayalı olarak iptal davası açmasına engel değildir.
23. Kural olarak iptal davasına konu edilen tasarruflar, muvazaalı akitlerden farklı olarak hukuken geçerlidir. Başka bir ifade ile muvazaalı akitlerde, görülen akit değil tarafların gerçek iradelerine uygun bulunan akit tarafları bağlayıcı olduğu hâlde, İİK’nın 277 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen tasarruflar özel hukuk ilişkisi açısından geçerliliğini korumaktadır. Bu nedenle, alacaklının gerçek alacak ve ayrıntılarına yetecek miktardaki tasarrufun iptaline, bunun dışında kalan kısmı geçerliliğini koruyacağından, olduğu gibi bırakılmasına karar verilmesi gerekmektedir. Kanun koyucu bu özelliği gözeterek “iptal davasının sübutu davaya konu teşkil eden mal üzerinde icra kovuşturması yapılabileceğini, davanın konusu taşınmaz mal olduğu takdirde ise, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmeksizin taşınmazın haciz ve satışının istenebileceğini” öngörmüştür (İİK. m.283). Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2000 tarihli ve 2000/4-823 E., 2000/851 K.; 25.05.2011 tarihli ve 2011/4-149 E., 2011/346 K.; 02.04.2014 tarihli ve 2013/4-1016 E., 2014/436 K.; 17.01.2019 tarihli ve 2017/17-2051 E., 2019/19 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
24. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 850. maddesindeki emredici hükme göre, taşınmaz rehni ancak ipotek, ipotekli borç senedi veya irad şeklinde kurulabilir. İpotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan asıl alacağa bağlı sınırlı bir ayni haktır. TMK’nın 851. ve 881. maddelerinde düzenlenen üst sınır ipoteği ise, ileride doğacak veya doğması muhtemel olan bir alacağın teminatı olarak tesis edildiğinden, bu belirsiz borca azami ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosunda bir limitle belirlenir. İşte bu nedenledir ki ileride vücut bulacak ana borç ile buna eklenecek faiz, icra takip giderleri ile yanlarca kararlaştırılan diğer ferileri, yani TMK’nın 875. maddesinde belirtilen ve ipotekle teminat altına alınan toplam borç miktarı, bu tür ipotekte tarafların ipotek tesis edilirken rızaları ile tespit edilen bu limiti aşması mümkün değildir. Eş söyleyişle, ipotek sadece güvence işlevi bulunan bir rehin türü olduğundan ve güvence sağladığı alacağa bağlı feri nitelikte sınırlı bir ayni hak olduğundan, mevcut veya doğacak bir alacak için kurulan ipoteğin geçerliliği, güvenceye aldığı alacağın geçerli olmasına bağlıdır. Bu nedenle ipoteğin hüküm ve sonuç doğurabilmesi için, ipotekle güvence altına alınan bir alacağın var olması, bu alacağın geçerli bir şekilde doğmuş ve sona ermemiş olması gerekir (Akkaya, T.: İcra Hukuku Bağlamında Süreli İpotek, TAAD, Ocak 2013, Sayı: 12, s. 162).
25. Anapara ipotek sözleşmesiyle veya üst sınır ipoteğiyle temin edilen alacağın çeşitli sebeplerle geçersiz olması mümkündür. Örneğin alacağa ilişkin borç ilişkisinin kurulması aşamasında mevcut bulunan baştaki ifa olanaksızlığı ya da teminat altına alınan alacağın kanun, genel ahlak veya muvazaa gibi kesin geçersizlik yaptırımı, alacağı doğuran hukuki işlemin geçersiz sayılmasına yol açmakta, ipoteğin alacağa bağlı bir hak olmasından dolayı ipotek tescilini de yolsuz, geçersiz yapmaktadır. Bu durumlarda geçersizlik sebebine göre sözleşmenin tamamen veya kısmen iptali söz konusu olabilecektir. Bir başka örnek verecek olursak, alacaklı ile borçlu arasında gerçek bir alacak-borç ilişkisi olmadan kurulan ipotek tamamen yolsuz, mevcut olan gerçek borcun çok üzerinde bir meblağ için kurulan ipotek sözleşmesi ise, kısmi muvazaa sebebiyle sadece muvazaalı kısmı teminat altına aldığı oranda geçersiz olacaktır. Bu durumlarda ipoteğin tescili yolsuz olup, ipoteğin kısmen veya tamamen terkini 4721 sayılı TMK’nın 1025. maddesine ya da 2004 sayılı İİK’nın 150/a maddesine dayanılarak talep edilebilecektir. Ne var ki bu yasal olanaklar, takip alacaklılarının, ipotekli alacaklı bakımından korunmasına uygun değildir. İpotek alacaklısının alacağının doğmamış olması, muvazaalı olması ya da ödemelerle tamamen yahut kısmen sonra ermiş olması durumlarında ipotek alacaklısının alacağı, (uyuşmazlık tarihindeki mevcut hükümlere göre) şekli anlamda varlığını devam ettirmekte olduğundan, öncelikle ipotekli taşınmazı haczettiren üçüncü kişi takip alacaklısının rüçhanlı alacaklı olduğundan bahisle, ipotek alacaklısının görünen alacağının karşılama prensibinde dikkate alınıyor olması, üçüncü kişi alacaklının cebri icra yoluyla alacağına ulaşmasına engel olabilecektir. Aynı durum paraların paylaştırılması aşamasında da söz konusu olabilecektir. Paraların paylaştırılması aşamasında ipotek alacaklısının rüçhanlı alacaklı olarak sıradan evvel pay alması, sırada yer alan takip alacaklılarının satış bedelinden alacaklarını almalarını engelleyecek ya da az almalarına sebebiyet verecektir (Meriç, İyilikli, A.C., s. 64).
26. Görüldüğü gibi ipotek, ipotek alacaklısına belli şartlar dâhilinde taşınmazı paraya çevirterek alacağını alma yetkisi vermektedir. Paraya çevirme aşamasında icra dairelerince takip hukukuna yönelik olarak belge üzerinden sınırlı inceleme yapılmaktadır. Bu sınırlı incelemeye karşın haiz alacaklısı da tamamen savunmasız bırakılmamıştır. Alacağın varlığına, miktarına, yapay borç oluşturulduğuna, muvazaalı olarak yüksek borç oluşturulduğuna ilişkin iddialar, genel hükümlere göre genel mahkemelerde ispatlanabilir. Üçüncü kişi alacaklının alacağı daha önce doğmuş ve ipotek üçüncü kişinin alacağını semeresiz bırakmak için tesis edilmiş ise 2004 sayılı İİK’nın 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası açılabilir. İİK’nın 277. ve izleyen maddelerdeki iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayalı olarak iptal davası açmasına engel değildir. İpotekli taşınmazın değeri, ipotek alacak ve masraflarını karşılayacak değere ulaşıp ihale edildiğinde, üçüncü kişi alacaklı tarafından alacağın miktarı ve mevcudiyetinin gerçeği yansıtılmadığı ileri sürülerek genel mahkemelerde sıra cetveline itiraz davası açılabilir. İpotek alacaklısının gerçek alacak miktarının çok üzerinde gösterdiği yapay bedeli, taşınmaz ihale değerinden mahsup ederek haksız bir şekilde gerçek alacak miktarını aşan bir işlemin hükümsüzlüğünün tespiti ise yine lexcommissoria yasağı (borç vadesinde ödenmediğinde alacaklının rehin konusu malın mülkiyetini kazanamayacağı kuralına aykırı yapılan bir takım inançlı işlemler vs.) çerçevesinde talep edilebilir (Meriç, İyilikli, s. 90). Açılacak davalar somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilmektedir.
27. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davada davacı, tarafça ipoteğin muvazaalı olduğu, gerçek bir borç ilişkisi olmamasına sürenin geçmesine rağmen süreli konulan ipoteğin kaldırılmadığı, ihmali şekilde yapılan bu muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürüp alacağını almak istemiştir. Davanın, 818 sayılı BK’nın 18. maddesinde düzenlenen genel muvazaaya dayalı iptal davası olduğu, davacının açmakta hukuki yararının bulunduğu açıktır. Mahkemece de davanın genel muvazaaya dayalı olduğu tespit edilerek; “davacı tarafça davalılar arasında muvazaa sebebiyle gerçek bir alacağın mevcut olmadığı ve tesis edilen ipoteğin geçersiz olduğu iddiasının ileri sürüldüğü, davacıların da dava konusu edilen taşınmazlar üzerinde ipotek sahibi alacaklı olmaları sebebiyle davacıların kendilerinin taraf olmadığı ipoteklerin geçersizliği ile ilgili dava açmaya haklarının bulunduğu, davacıların tümünün başlangıçta bu davayı açmakta hukuki yararlarının mevcut olduğu” ifadeleriyle açılan dava doğru bir şekilde nitelendirilmiş ise de; muvazaalı olduğu ileri sürülen ipotek ve alacağın davacı alacağından önce doğduğu, davacının aynı taşınmazın daha önceden ipotekli olduğunu görüp bilebilecek durumda olduğu, davalı …’nin diğer davalıya borçlu olduğunun tespit edildiği ve muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
28. Davalı … Şirketi lehine kurulan 26.02.1997 tarihli ipotek akit tablosuna göre, davalı şirketin aldığı ve alacağı 300.000,00TL mal avansları karşılığı olarak 1. derecede ve bila faizli ve 1 yıl süreli limit ipoteği tesis edilmiştir. İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … D. iş sayılı dosyasında alınan alınan bilirkişi tespit raporuna göre davalı … Şirketinin, davalı …’ne borcu olduğu belirlenmiş, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … D. iş sayılı dosyasında; “davalı …’nin yasal defter ve dayanağı muavin kayıtları üzerinde yapılan tetkik ve incelemelerde borçlu olup olmadığının tespiti istenen … şirketinin 07.02.2003-31.03.2003 tarih aralığını kapsayan zaman süresi içinde … kodlu hesapta takip edilen ticari ilişki nedeniyle tespite konu …’den herhangi bir alacağının değil, aksine 2.104.655,558, 532 TL ( eski TL ile) tutarında cari hesap borcunun mevcut olduğu” tespit edilmiştir. Mahkemece aldırılan 17.02.2004 tarihli bilirkişi raporunda ise; davalı …’nin yasal defterlerinin tetkikinde diğer davalı … Şirketi ile …. arasında mal alımından veya herhangi bir ticari ilişkiden kaynaklanan herhangi bir borç alacak ilişkisinin bulunmadığı, bir yıl süreli olarak kurulan her iki ipoteğinde borç alacak ilişkisine dayanmadığı, davalı …’nin ilgili dönemler içinde davalı … Şirketine borcunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Her iki raporun birbirini teyit ettiği anlaşılmıştır. 02.03.2006 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; davalı … Şirketinin ipotek tesisine neden olan avansları gönderdiğine dair bir belge ibraz edemediği de belirtilmiştir. Davalı … vekilince sunulan cevap dilekçesinde; ipoteklerin bir yıl içinde doğmuş ve doğacak alacaklara teminat olarak verildiği ve böyle bir borç söz konusu olmadığından resen hükümsüz hale geldiği savunulmuştur. Davacı alacağın kaynağı olarak 2003 tarihli protokol ve ayrı ayrı keşide edilen çekleri göstermişi sede; 25.04.2003 tarihli alacak borç ilişkisinin tasfiyesine ilişkin protokol içeriğinden aralarında daha önceki tarihlerden gelen ticari ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Çeklerin keşide tarihinin her ne kadar tasarrufun tarihinden sonra olduğu görülmekte ise de keşide tarihinden önceki bir ticari veya hukuki ilişki nedeniyle de tanzim edildikleri anlaşılmaktadır. Birbirini teyit eden bilirkişi raporları ve davacının alacağının daha önceden mevcut olan ticari ilişkiye dayanıyor olması, bahsedilen tarihte davalı … Şirketinin borcunun bulunduğunun tespit edilmiş olması ve ipoteğin kaynağını oluşturan gerçek bir alacağın bulunmaması, davalıların ihmali hareketleriyle aslında hükümsüz olan ipoteği kaldırmayarak davacıya yönelik zararlandırıcı eylemde bulundukları sabit olduğundan, bu somut olgular karşısında eldeki davada ipotek alacağının, davacı alacağından önce doğduğunu söylemeye imkan bulunmamaktadır. Muvazaa davasında ilkeler yukarıda anlatılmakla, zararlandırıcı işlem süre gelen bu ihmali hareket ile olduğundan ve bahsedilen tarihte de ipoteğe konu bir alacak olmadığından somut olay bakımından davacı ile davalı borçlu … arasındaki ticari ilişkinin doğum tarihinin araştırılması da yargılamaya bir katkı sağlamayacaktır.
29. Yine, yerel mahkemece hakem heyetince verilen kararın alacağın varlığı bakımından güçlü delil olduğu gerekçesine dayanılmış ise de; davacı … Şirketinin 2.300,00TL alacaklı olduğuna ve bu miktarın davalı …’den tahsili gerektiğine dair verilen hakem heyeti kararının Yargıtay … Hukuk Dairesinin 14.07.2010 tarihli ve … E., … K. sayılı kararı ile 6 aylık tahkim süresinin geçmesinden sonra karar verildiği gerekçesiyle bozulduğundan hükme esas alınamayacağı da açıktır. Tüm bu hususlar ve davalılar arasında bulunan güçlü organik bağ bir arada değerlendirildiğinde davalılar arasında yapılan tasarrufun muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır.
30. O hâlde, mahkemece davalılar arasında yapılan tasarruf işleminin muvazaalı olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemece davanın nitelendirmesinin tam olarak yapılamadığı, İİK 277 vd. düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile 818 sayılı BK’nın 18. maddesinde yer alan genel muvazaa nedeniyle iptal davasının görülebilmesi için davacının davalıdan gerçek bir alacağının olması, bu alacağın tasarruf tarihinden önce doğması gerektiği, dava şartı olan bu husus mahkemece öncelikle incelenmesi gerektiğinden, mahkemece davanın nitelendirmesinin yapılarak, davacı … yönünden borcun doğum tarihinin belirlenip, deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden direnme kararının bu farklı değişik gerekçe ile bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.
32. Hâl böyle olunca, direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenle bozulmalıdır. ” gerekçesiyle bozularak gelmiş usul ve yasaya uygun bulunan Hukuk Genel Kurulu bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
İlk bozma ilamı öncesinde davacının yalnızca 300.000.000.000,00-TL’lik ipotek hakkında peşin harcı yatırdığı, diğer dava konusu olan 2 trilyonluk ipotek ile ilgili yatırılması gereken peşin harcın yatırılmadığı anlaşıldığından davacı tarafa eksik harcı yatırmak üzere 13/09/2004 tarihli celsede 10 günlük kesin süre verilmiş, davacı vekili 05/11/2004 tarihli celsede 2 trilyon liralık ipoteğe yönelik davanın harcını yatıramadıklarını, bu nedenle 2 trilyonluk davayı takip etmeyeceklerini, 300 milyar liralık ipoteğe yönelik davayı takip ettiklerini beyan etmiş, bu beyanını imzası ile tastik etmiş, aynı celsede her iki davalı vekili de harcı yatırılmayan 2 Trilyon liralık ipotek yönünden davacı tarafça takip edilmeyen davayı kendilerinin de takip etmeyeceklerini beyan etmişler, bu beyanlarını imzaları ile ayrı ayrı tastik etmişler, bu beyanlar doğrultusunda 05/11/2004 tarihli celsede 2 trilyon liralık takibe yönelik açılmış davanın HUMK 409. Maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
İzmir … İcra Müd.’ ‘nün … E. sayılı dosyasının incelemesinde; alacaklının …, borçlunun …, borç miktarının 300.000.000.000,00-TL, takibin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip olduğu, ödeme emrinin borçluya 07/08/2003 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 11/08/2003 tarihli dilekçesi ile yetki ve esas yönünden borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği belirlenmiştir.
İzmir … İcra Müd.’ nün … E. sayılı dosyasının incelemesinde; alacaklının …, borçlunun …, borç miktarının 2.000.000.000.000,00-TL, takibin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip olduğu, ödeme emrinin borçluya 07/08/2003 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 11/08/2003 tarihli dilekçesi ile yetki ve esas yönünden borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği belirlenmiştir.
Dosyada mevcut 06/05/2005 tarihli hakem kararının incelemesinde; davacının …, davalının …, konunun taraflar arasında akdedilen 18/10/1996 ve 12/03/1998 tarihli sözleşmeler çerçevesinde davacının davalıya gönderdiği mal avansları nedeniyle 2.300.000,00-YTL alacağının tespiti ve bu alacağın dava tarihinden itibaren reeskont faizi uygulanmak üzere tahsili istemi olduğu, davacının talep sonucunun kabulü ile 2.300.000,00-YTL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının alacağına davanın açıldığı tarih olan 06/09/2003 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanun gereğince reeskont faizi uygulanmasına oy çokluğu ile karar verildiği belirlenmiş, söz konusu hakem kararı ile ilgili açılmış olan İstanbul … Atm’ nin … E. … K. sayılı ilamının incelemesinde; Davacının …, davalının …, davanın hakem kararının iptali davası olduğu, davacının açmış olduğu davanın reddine, hakem kararının HUMK’ nun 532. Maddesi gereğince taraflara tebliğine karar verildiği, kararın Yargıtay … H.D.Bşk’ nın … E. … K. sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiği belirlenmiştir.
İzmir …Atm’ nin … E. … K. sayılı dosyasının incelemesinde; hakem tayini talep edenin …, karşı tarafın …, davanın davalının hakem tayini talebi olduğu, davalı …’ ne Av. …’ ın hakem olarak tayinine karar verildiği belirlenmiştir.
İzmir …Atm’ nin … E. … K. sayılı dosyasının incelemesinde; hakem tayini talep edenin …, karşı tarafın …, davanın davalının hakem tayini talebi olduğu, davalı …’ne Av. …’ın hakem olarak tayinine karar verildiği belirlenmiştir.
İzmir …Atm’ nin … E. … K. sayılı dosyasının incelemesinde; davacının …, davalının …, davanın 06/05/2005 tarihli hakem kararının HUMK 532/2 maddesi gereğince taraflara tebliği olduğu, mahkemece hakem kararının davalı tarafça temyiz edildiğinden dosyanın ilgili daireye gönderilmesine ve esasın bu şekilde kapatılmasına karar verildiği , Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığının … Esas … Karar sayılı ilamı ile ” … HUMK nun 533/1 maddesi uyarınca 6 aylık tahkim süresinin geçmesinden sonra hakem heyetince karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu “gerekçesi ile hakem kararının bozulmasına karar verildiği , bozmadan sonra mahkemece Talep konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, kararın 13/02/2012 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir.
İzmir …Atm’ nin … D. İş sayılı dosyasının incelemesinde; tespit isteyenin …, tespit konusunun şirket kayıt ve defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak … şirketinin … Şirketinden olan alacak miktarının tespiti olduğu, alınan bilirkişi raporunda tespit isteyenin … şirketinden 31/03/2003 tarihi itibariyle 120.901 kodlu hesaptan 6.629.337.676.405,00-TL … kodlu hesaptan 1.568.317.723.346,00-TL tutarında cari hesap alacağının mevcut olduğu tespiti yapıldığı belirlenmiştir.
İzmir … Atm’ nin … D. İş sayılı dosyasının incelemesinde; tespit isteyenin …, tespit konusunun şirket kayıt ve defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak … şirketinin … Şirketi’ nden olan alacak miktarının tespiti olduğu, alınan bilirkişi raporunda tespit isteyenin … Şirketinden 07/02/2003-31/03/2003 tarih aralığını kapsayan zaman süresi içerisinde … kod nolu hesapta takip edilen ticari ilişki nedeniyle tespit isteyen …’ne 2.104.655.558.532,00-TL tutarında cari hesap borcunun mevcut olduğu tespiti yapıldığı belirlenmiştir.
İlk bozma ilamı öncesinde davalı … ticari defterleri üzerinde Hukukçu ve SMMM bilirkişiden oluşturulan iki kişilik bilirkişi kurulu vasıtası ile bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan bilirkişi raporunda davalılar arasında muvazaanın varlığının sabit olmadığı, … Şirketinin … Şirketinden ipotekle temin edilen bir alacağının bulunmadığı iddiasının davacı tarafından ispat edilemediği, hakem mahkemesince verilen hükmün bu davada kesin delil niteliği bulunmasa da kuvvetli bir takdiri delil teşkil edeceği, 3. kişi olan davacının iddiasını senetle ispat etmesinin gerekli olmadığı düşünülürse hakem kararının kesinleşmesinin bekletici sorun yapılabileceği görüş ve kanısına varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmişir.
İlk bozma ilamı öncesinde davacı vekili tarafından rapora itiraz edildiğinden bilirkişi kurulundan ek rapor istenilmiş, alınan ek bilirkişi raporunda; davacı vekilinin itirazlarının yerinde olmadığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
İlk bozma ilamı öncesinde davalı … Şirketi’ nin ticari defterlerinin incelenmesi için usulüne uygun olarak talimat yazılmış, alınan bilirkişi raporunda … Şirketinin … ‘ne karşı olan alacağının İzmir Tapu Dairesi’ nde 2 adet arsa üzerinde bulunan ipotek ile teminatlı olduğuna ve bu borcu tutarının 5.450.462,56-EURO ( karşılık 1.451.105,00-EURO) ve 722.000,00-EURO mevduat ( karşılık 0.00-EURO ) ve 62.747,54-EURO tutarında ön ödemeden ( karşılık 0,00-EURO ) oluştuğunu ve toplam alacak tutarının 6.235.210,10-EURO ( karşılık 1.451.105,00-EURO ) olduğunun tespit edildiği, …’nin …’ den herhangi bir alacağının bulunmadığının belirtildiği belirlenmiştir.
İlk bozma ilamından sonra davacı vekili, Mahkememize verdiği 01/04/2015 tarihli dilekçesinde; davacı …’ nin borçlu şirket ile anlaştığını, kısmı ödeme yapılması nedeniyle ibraname verildiğini ve davanın konusunun kalmadığını, davacı … ile …. yönünden borçlu şirket ile anlaşma yapıldığını, kısmı ödeme yapılması sebebiyle ibraname verildiğini, yapılan yargılama sonucu davaya konu icra dosyalarından … ile …’ in sorumlu olmadığının belirlendiğini, aval veren …’ nin sorumluluğunun kalmadığını, davaya konu alacaklardan sadece … yönünden alacağın devam ettiğini ve davayı sadece … yönünden devam ettiklerini beyan etmiştir.
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacı tarafça, davalı … adına kayıtlı bulunan İzmir İli … parsel sayılı taşınmazlarda bulunan 26/02/1997 tarih … yevmiye nolu ve 20/03/1998 tarihli … nolu yevmiye nolu ipotekler sebebiyle davalı … Şirketi’nin diğer davalı … Şirketi’ ne borçlu olmadığının tespiti ile ipoteklerin kaldırılması ve ipoteklerle ilgili yapılan takiplerin iptaline karar verilmesine yönelik olarak Mahkememize dava açıldığı, davanın başlangıçta 300 milyar TL ve 2 trilyon TL’ lik ipotekler yönünden açıldığı, ancak duruşmaların devamı esnasında 05/11/2004 tarihinde 2 trilyon TL’lik ipotek ile ilgili davanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, bu talep yönünden işlemden kalkma tarihinden itibaren 3 aydan fazla bir sürenin geçtiği, bu talep ile ilgili Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına yönelik ilk kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olduğu, davacı tarafça davalılar arasında muvazaa sebebiyle gerçek bir alacağın mevcut olmadığı ve tesis edilen ipoteğin geçersiz olduğu iddiasının ileri sürüldüğü, davacıların da dava konusu edilen taşınmazlar üzerinde ipotek sahibi alacaklı olmaları sebebiyle davacıların kendilerinin taraf olmadığı ipoteklerin geçersizliği ile ilgili dava açmaya haklarının bulunduğu, davacıların tümünün başlangıçta bu davayı açmakta hukuki yararlarının mevcut olduğu ve davacıların aktif husumet ehliyetine sahip oldukları ancak davacı vekilinin 01/04/2015 tarihli dilekçesinde de belirttiği üzere … dışındaki davacıların borçlu … ile anlaşma yapıp ibraname vermiş olmaları sebebiyle … dışındaki davacıların hukuki yararlarının kalmadığı, … dışındaki davacılar ile ilgili davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle HMK’ nun 114/h ve 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddinin gerektiği,
Davada davacı tarafça ipoteğin muvazaalı olduğu, gerçek bir borç ilişkisi olmamasına, sürenin geçmesine rağmen süreli konulan ipoteğin kaldırılmadığı, ihmali şekilde yapılan bu muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürülüp alacağını almak istediği ,davanın, 818 sayılı BK’nın 18. maddesinde düzenlenen genel muvazaaya dayalı iptal davası olduğu, davacının açmakta hukuki yararının bulunduğu, davalı … Şirketi lehine kurulan 26.02.1997 tarihli ipotek akit tablosuna göre, davalı şirketin aldığı ve alacağı 300.000,00 TL mal avansları karşılığı olarak 1. derecede ve bila faizli ve 1 yıl süreli limit ipoteği tesis edildiği , İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … D. iş sayılı dosyasında alınan alınan bilirkişi tespit raporuna göre davalı … Şirketinin, davalı …’ne borcu olduğunun belirlendiği , İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … D. iş sayılı dosyasında; “davalı … ’nin yasal defter ve dayanağı muavin kayıtları üzerinde yapılan tetkik ve incelemelerde borçlu olup olmadığının tespiti istenen … şirketinin 07.02.2003-31.03.2003 tarih aralığını kapsayan zaman süresi içinde … kodlu hesapta takip edilen ticari ilişki nedeniyle tespite konu …’den herhangi bir alacağının değil, aksine 2.104.655,558, 532 TL ( eski TL ile) tutarında cari hesap borcunun mevcut olduğu” tespit edildiği , Mahkememizce aldırılan 17.02.2004 tarihli bilirkişi raporunda ise; davalı …’nin yasal defterlerinin tetkikinde diğer davalı … Şirketi ile …. arasında mal alımından veya herhangi bir ticari ilişkiden kaynaklanan herhangi bir borç alacak ilişkisinin bulunmadığı, bir yıl süreli olarak kurulan her iki ipoteğinde borç alacak ilişkisine dayanmadığı, davalı … ’nin ilgili dönemler içinde davalı … Şirketine borcunun bulunmadığının tespit edildiği , her iki raporun birbirini teyit ettiğinin anlaşıldığı , 02.03.2006 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; davalı … Şirketinin ipotek tesisine neden olan avansları gönderdiğine dair bir belge ibraz edemediğinin de belirtildiği ,davalı … vekilince sunulan cevap dilekçesinde; ipoteklerin bir yıl içinde doğmuş ve doğacak alacaklara teminat olarak verildiği ve böyle bir borç söz konusu olmadığından resen hükümsüz hale geldiğinin savunulduğu ,davacının alacağın kaynağı olarak 2003 tarihli protokol ve ayrı ayrı keşide edilen çekleri göstermiş ise de; 25.04.2003 tarihli alacak borç ilişkisinin tasfiyesine ilişkin protokol içeriğinden aralarında daha önceki tarihlerden gelen ticari ilişki olduğunun anlaşıldığı ,çeklerin keşide tarihinin her ne kadar tasarrufun tarihinden sonra olduğu görülmekte ise de keşide tarihinden önceki bir ticari veya hukuki ilişki nedeniyle de tanzim edildiklerinin anlaşıldığı ,birbirini teyit eden bilirkişi raporları ve davacının alacağının daha önceden mevcut olan ticari ilişkiye dayanıyor olması, bahsedilen tarihte davalı … Şirketinin borcunun bulunduğunun tespit edilmiş olması ve ipoteğin kaynağını oluşturan gerçek bir alacağın bulunmaması, davalıların ihmali hareketleriyle aslında hükümsüz olan ipoteği kaldırmayarak davacıya yönelik zararlandırıcı eylemde bulundukları sabit olduğundan, bu somut olgular karşısında eldeki davada ipotek alacağının, davacı alacağından önce doğduğunu söylemeye imkan bulunmadığı , muvazaa davasında zararlandırıcı işlem süre gelen bu ihmali hareket ile olduğundan ve bahsedilen tarihte de ipoteğe konu bir alacak olmadığından somut olay bakımından davacı ile davalı borçlu … arasındaki ticari ilişkinin doğum tarihinin araştırılmasının da yargılamaya bir katkı sağlamayacağı , tüm bu hususlar ve davalılar arasında bulunan güçlü organik bağ bir arada değerlendirildiğinde davalılar arasında yapılan tasarrufun muvazaalı olduğunun anlaşıldığı ve davalılar arasında yapılan tasarruf işleminin muvazaalı olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış, 2.000.000,00-TL tutarındaki ipotek nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik talep ile ilgili davanın açılmamış sayılmasına, davacılar … , … ve … .tarafından 26/02/1997 tarih … yevmiye nolu 300.000,00 TL tutarındaki ipotek ile ilgili talep yönünden açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine, davacı … tarafından 26/02/1997 tarih … yevmiye nolu 300.000,00 TL tutarındaki ipotek ile ilgili açılan davanın kabulüne, davalı … adına kayıtlı bulunan İzmir İli … ve … parseller üzerinde diğer davalı … lehine tesis edilen 26/02/1997 tarih … yevmiye nolu 300.000,00 TL tutarındaki ipotek nedeniyle … nin diğer davalı … ‘ ne borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılmasına, davalı … nin İzmir … İcra Müd.’ nün … Esas sayılı dosyası dolasıyla borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, takip haksız ve kötü niyetli olduğundan takip miktarı olan 300.000,00 TL üzerinden hesaplanan % 40 kötü niyet tazminatı 120.000,00 TL nin davalı … ‘ den tahsiline, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-20/03/1998 tarih, … yevmiye nolu 2.000.000,00-TL tutarındaki ipotek nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik talep ile ilgili davanın işlemden kaldırıldığı 05/11/2004 tarihinden bu yana 3 aydan fazla bir süre geçtiği anlaşıldığından bu talep yönünden davanın HMK 150. Maddesi gereğince AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Davacılar … , … ve … .tarafından 26/02/1997 tarih … yevmiye nolu 300.000,00 TL tutarındaki ipotek ile ilgili talep yönünden açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
3-Davacı … tarafından 26/02/1997 tarih … yevmiye nolu 300.000,00 TL tutarındaki ipotek ile ilgili açılan davanın KABULÜNE,
Davalı … adına kayıtlı bulunan İzmir İli … parseller üzerinde diğer davalı … lehine tesis edilen 26/02/1997 tarih … yevmiye nolu 300.000,00 TL tutarındaki ipotek nedeniyle … nin diğer davalı … ‘ ne BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ ile İPOTEĞİN KALDIRILMASINA,
Davalı … nin İzmir … İcra Müd.’ nün … Esas sayılı dosyası dolasıyla borçlu olmadığının TESPİTİNE ve TAKİBİN İPTALİNE,
Takip miktarı olan 300.000,00 TL üzerinden hesaplanan % 40 kötü niyet tazminatı 120.000,00 TL nin davalı … ‘ den tahsiline,
4-Alınması gereken 20.493,00 TL harçtan peşin alınan 4.050,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 16.469,70 TL harcın davalı tarafça tamamlanmasına ,
5-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan 29,450,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı … ‘ a verilmesine,
6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan 4.080,00 TL tek vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafça yapılan 36 davetiye bedeli 197,50 TL , bilirkişi inceleme ücretleri 1.200,00 TL , posta masrafı 3.861,51 TL olmak üzere toplam 5.259,01 TL yargılama giderinin red ve kabule göre 686,00 TL lik bölümünün davalılardan alınarak davacıya verilmesine , kalan bölümünün davacı üzerinde bırakılmasına ,
Davacı tarafça yapılan 4.057,88 TL harç giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Dair; tebliğden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar tarafların yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/05/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır