Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/112 E. 2021/427 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/112 Esas
KARAR NO : 2021/427

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : Mon Feb 15 00:00:00 TRT 2021
KARAR TARİHİ 21/04/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili aracılığı ile sunduğu dava dilekçesinde özetle; Muris … 11.02.2000 tarihinde vefat etmiş olduğunun, geriye mirasçıları olarak müvekkil davacılar ile dava dışı …’ı bıraktığını, Muris ile dava firma arasında ilgili tarihte murisin uhdesinde olan Manisa İli, … İlçesi ve kurum nezdinde sicil … sayılı IV-b grubu kömür maden işletme ruhsatının devri için … tarihli Maden Kömür Ruhsatnamesi Devir ve Rödovans Sözleşmesi imzalandığının, ilgili sözleşme gereğince taraflar Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü(o tarihte ki ismi ile Maden İşleri Genel Müdürlüğü) nezdinde işlemlerinin tamamlandığının ve ruhsatın davalıya devredildiğini, dava konusu sözleşmenin 3. Maddesi gereğince devir bedeli, ilgi sahadan yapılacak her kömür sevkiyatının (satışının) bedelinin %10’u (yüzde onu) olarak kararlaştırıldığının, taraflar arasında yapılan sözleşme gereğince davalı taraf maden işletme ruhsatının devri karşılığında sürekli borç doğuracak edim yükümlülüğü altına girdiğinin, davalı taraf sözleşmede ki yükümlülüğü gereğince her yıl sevk ettiği kömür bedelinden ödeme yapmaya başladığının, ancak özellikle murisin vefatından sonra sözleşme şartlarında ki bazı hususların davalı tarafından ihlal edildiğinin, öncelikle ruhsat devir edildiğinden ve devir bedeli her sevkiyatın yüzdesel oranı olarak belirlendiğinden, bu durumun davalı lehine sonuç doğuracağı muris tarafından da düşünülmüş olup, sözleşmenin 5. Maddesinde; sevkiyatlar konusunda günlük rapor tutulacağı ve muris veya yetkilisi tarafından imzalanacağı, murisin ruhsat sahasında eleman bulundurabileceği ve ödemeler yapılmadan önce taraflar arasında mutabakat yapılacağı belirlendiğinin, ancak murisin vefatından sonra söz konusu sözleşme hükmü yerine getirilmemiş ve davalı tarafından davacı müvekkillere bazı yıllar ödeme yapılmadığı gibi ödeme yapılan yıllarda gerçek bedelin dışında kısmi olarak yapıldığının, mirasçılara yapılan üretim ve satış bilgileri verilmediği gibi bir belgede sunulmamış yalnızca dava konusu sözleşmenin 2. ve 5. Maddelerinde düzenlenen ödeme sürelerine de aykırı olarak davalı tarafın tek taraflı iradesi ile ödeme yapılan yıllarda o yılın sonu baz alınarak ödeme yapıldığının, ancak sözleşmede açıkça maden işletme sahasında ki her satıştan sonra müvekkillerin alacaklarının muaccel olduğunun açık olduğunun, davacı müvekkiller tarafından haricen yapılan araştırmalarda davalı tarafından her yıl üretim ve sevkiyat yapıldığı ancak buna rağmen müvekkillere hak ettikleri bedelin karşılığının verilmediğinin anlaşıldığı, 3213 Sayılı Maden Kanununun 12/1. Maddesinde : “Üretilen madenin sevk fişi ile sevkiyatı zorunludur. Konveyör ve boru hattı ile sevkiyat, ocak ve tesis mesafesi, nakil güzergahının durumu, cevherin tüvanan, konsantre, yarı mamul ve mamul olarak taşınması göz önüne alınarak sevk fişi kullanımı ile altın, gümüş, platin gibi kıymetli metallerin entegre tesislerinde ve zenginleştirme tesisleri ile bu tesislerden elde edilen ürünlerin sevk fişi kullanımı ve denetimi ile ilgili hususlar yönetmelikle belirlenir.”düzenlenmiştir. Aynı kanunun 29/4. Maddesinde : “Ruhsat sahibi, her yıl nisan ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili teknik belgeleri, işletme faaliyet raporunu ve işletme sahasında arama yapmış ise arama ile ilgili bilgileri Genel Müdürlüğe vermekle yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde 30.000 TL idari para cezası uygulanır. Yükümlülük yerine getirilinceye kadar üretim faaliyeti durdurulur.” şeklinde düzenlendiğinin, Kanunun tanımlar başlıklı 3. Maddesinde:”İşletme faaliyet raporu:“Yıllık işletme faaliyetine ilişkin üretim, satış tutarı ve miktarı, stok ve bunun gibi bilgiler ile toplam gelir ve tahakkuk eden Devlet hakkı gibi mali durumu gösteren ve şekli yönetmelikle belirlenen belge.” düzenlendiğinin, 30187 Sayılı Maden Yönetmeliğinin 77. Maddesinde; “ İnceleme ve denetim sırasında teknik ve mali belgeler ile bu belgelerin hazırlanmasına esas teşkil eden işletme projesinin uygulanması ile ilgili hususlar, üretim yöntemi, üretim miktarı, üretilen madenin kullanım alanı, sevk fişleri, faturalar, satış belgeleri gibi Kanun ve diğer mevzuat gereği ilgili belgeler incelenir. Her türlü denetimde çevre ile uyum planına uygun çalışılıp, çalışılmadığı kontrol edilir.” şeklinde düzenlendiğinin, yukarıda izah edilen düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, ruhsat sahipleri maden ruhsat sahalarında ki üretim, satış bilgilerini idareye sunmakla yükümlü olup, yine buna ilişkin sevk fişi fatura vb. mali evrakları sunmakla yükümlü olduklarının, bu sebeple Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, Sicil: … sayılı IV-b grubu kömür maden işletme ruhsatına ilişkin kurum nezdinde yer alan dosya ve 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin üretim,satış bilgileri ile fatura ile sevk fişlerinin celbini talep ettiklerinin, yine söz konusu yıllara ilişkin bildirilmeyen üretim ve sevkiyat yahut kömür kalorisinin eksik bildirilmesi nedeni ile ocak başı satış fiyatının eksik verilmesi hallerinde idarenin bu konuda tespitlerinin olup, olmadığı var ise davalı aleyhine tesis edilen idari işlemlerin celbini ve davalı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini de talep ettiklerini, ayrıca yapılan araştırmalar sonucunda davalının 2010-2020 yılları arasında idareye bildirdiği üretimler ve dolayısı ile satışlar dava konusu maden kömür sahasının gerçek potansiyelinin oldukça altında olduğunun, yapılan toplam üretim miktarı ile kurum nezdinde beyan edilen üretim miktarı arasında fark olması muhtemel olup, kuruma bildirilmeyen üretim ve satışlar olması halinde bunların tespit edilmesinin gerektiğinin, sahada yapılan her türlü satıştan müvekkillerin alacak hakkı olduğu dava konusu sözleşme gereği olduğunun, izah edilen nedenlerle dava konusu ruhsat alanında keşif yapılarak uzman bilirkişilerce ölçüm yapılması sureti ile üretim amaçlı boşalan hacimdeki ton bazında toplam kömür üretim miktarının ve ortalama kalori değerinin tespit edilmesini talep ettiklerinin, bu sebeplerle davalı taraf açıkça sözleşmeye aykırı hareket ettiğinin ve sözleşmeden kaynaklı alacağı geriye yönelik olarak bazı yıllar için verilmemesi bazı yıllar için ise eksik verilmesi nedenleri ile geriye yönelik 10 yıllık yapılan her satıştan olan alacağın tahsil edilebilmesi için … tarihli Maden Kömür Ruhsatnamesi Devir ve Rödovans sözleşmesine ilişkin olarak, dava tarihinden itibaren geriye yönelik 10 yıllık yapılan her bir satış için denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek şimdilik 1.000,00-TL nin her bir satış için satış tarihinden işleyecek avans faizi ile müvekkillerin yasal miras payı oranında davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi ve tensip zaptı davalı şirkete 11/03/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.
CEVAP : Davalı vekili aracılığı ile sunduğu 07/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6.maddesinde aynen, “…Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Şeklinde hüküm bulunmakta olduğunun somut uyuşmazlık açısından değerlendirme yapıldığında; Müvekkil Şirketin Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı olup Müvekkil Şirket’in davanın açıldığı tarihteki yerleşim yerinin Ankara’da olduğu, Müvekkil Şirket aleyhine açılan iş bu davada İzmir Mahkemelerinin yetkili olmayıp, yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunun bu itibarla yetkisine itiraz ettiklerini ve ediyor, yetkisizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, Davacı taraf iş bu davada, hiçbir şekilde aleyhe kabul anlamına gelmemek kaydıyla, Maden Kömür Ruhsatnamesi Devir ve Rödovans Sözleşmesi’nden kaynaklanan alacak talebinde bulunduklarını, Rödovans sözleşmesi herhangi bir şekle tabi olmayan, tam iki tarafa borç yükleyen, kendine özgü karma bir sözleşme olduğunun, emsal içtihatlar ile sabit olduğu üzere rödovans sözleşmesi niteliği itibariyle bir özel hukuk sözleşmesi olduğundan ve de Maden Kanununda bu konuda özel bir düzenleme yer almadığı için bu sözleşmenin taraflarına yüklediği haklar ve borçlar ile sözleşmenin sona erme halleri konusunda 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 357. Ve devamı maddelerinde yer alan ürün kirasına ilişkin hükümlerin uygulanmakta olduğunu, T.C. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’ne göre de rödovans sözleşmesi, hasılat/ürün kirası sözleşmesinin bir türüdür. Hasılat/ürün kirasına ilişkin uyuşmazlıklarda ise Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu her türlü izahtan vareste olduğunun, Uyuşmazlıkla ilgili T.C. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2014/6852 Esas – 2015/3218 Karar sayılı ilamına aynen, “…davacı rödovans sözleşmesinde kararlaştırılan rödovans bedelinin tahsili için yapılan takibe yönelik itirazın iptali isteminde bulunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, hasılat kirası niteliğinde görülen rödovans sözleşmesinden kaynaklandığına ve dava da 04.12.2012 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunun, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esası incelenerek davanın esastan sonuçlandırılması doğru değildir.” Şeklinde hükmün bulunmakta olduğunun, iş bu uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan görev itirazında bulunduklarrnı ve görevsizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 147.maddesinde aynen, “…Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır: 1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.” Şeklinde hüküm bulunmakta olduğunun , gene hiçbir şekilde aleyhe kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafın iş bu davadaki talebi nitelik itibariyle kira bedellerine ilişkin olup yasada açıkça belirtildiği üzere 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunun, Davacı taraf, dava dilekçesi içeriğinde dava tarihinden itibaren geriye yönelik 10 yıllık yapılan her bir satış için bedel talebinde bulunmuş olduğundan davacı tarafın dava dilekçesindeki talebinin zamanaşımına uğradığı açıkça ortada olduğunun bu sebeple zamanaşımı itirazında bulunduklarını ve davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğundan davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Dava dilekçesi içeriğinde T.C. İzmir … Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile sözleşmeden doğan alacak hakkının müşterek mülkiyete çevrildiğinden söz edilmiş ancak bu iddiaya ilişkin herhangi bir belge ve/veya mahkeme kararı tarafımıza tebliğ edilmediğinin, Öte yandan davacılar arasında elbirliği halinde mülkiyet olabilme ihtimali bulunmakta olduğunun, bu itibarla, hak kaybına uğramamak için, mirasçılardan herhangi birisinin davacı olarak gösterilmemiş olması ihtimaline binaen, davacıların iştirak halinde mülkiyetten kaynaklanan taraf ehliyetindeki eksikliğe itiraz ettiklerinin, davacı tarafa taraf ehliyetindeki eksikliği gidermeleri için süre verilmesini, süresi içerisinde eksiklik giderilmez ise davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Davacı taraf dava dilekçesi içeriğinde, hiçbir şekilde aleyhe kabul anlamına gelmemek kaydıyla, Müvekkil Şirketin sözleşme hükümlerini yerine getirmediğini, davacılara bazı yıllar ödeme yapılmadığını, ödeme yapılan yıllarda gerçek bedelin dışında ödeme yapıldığını, idareye bildirilen üretimler ile gerçek üretim miktarları arasında fark olduğunu iddia ve beyan etmekte olduklarını, davacı tarafın dava dilekçesindeki iddia ve beyanları maddi gerçeklere aykırı, hukuki dayanaktan yoksun ve tamamen varsayımsal iddialar olduğunun, davacı tarafın iddia ve beyanlarının aksine Müvekkil Şirket üzerine düşen bütün yükümlülükleri eksiksiz bir şekilde yerine getirdiklerinin, Davacı tarafın da sözünü etmiş olduğu gibi sözleşmenin 5.maddesinde aynen, “…Maden sahalarındaki bütün işletme ve satış faaliyetlerini Şirket idare edecektir. Ancak … işletmede devamlı olarak istediği elemanları bulunduracak ve günlük sevkiyat raporu her gün … veya yetkilisi tarafından imzalanacaktır. … veya yetkilisi işletmede bulunmadığı zaman, günlük rapor kabul edilmiş sayılacaktır.” şeklinde hüküm bulunmakta olduğunun, davacı taraf iş bu sözleşme maddesi uyarınca Müvekkil Şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini iddia etmekte ise de sözleşme hükmü incelendiğinde görüleceği üzere asıl yükümlülük muris … üzerinde olduğunun, zira … işletmede ya kendisi hazır bulunmak ya da istediği bir elemanı hazır bulundurmak zorunda olduğunun, kaldı ki … veya yetkilisinin işletmede bulunmadığı zaman Müvekkil Şirket tarafından düzenlenecek günlük raporun kabul edilmiş sayılacağı da taraflarca açık ve net bir şekilde hüküm altına alındığının, dolayısıyla sözleşmenin 5.maddesi ile muris … işletmede bizzat hazır bulunmayı veya istediği bir elemanı bulundurmayı yükümlenmiş ve …’ın vefatı ile iş bu yükümlülük mirasçılarına geçmiş olduğunun, ancak iş bu davanın davacılarının da dahil olduğu mirasçılar işletmede hazır bulunmamış, hazır bulunmak için talepte bulunmamış ve/veya herhangi bir kişiyi yetkilendirmemiş olduklarını, dolayısıyla davacı tarafın iddia ve beyanlarının aksine sözleşmenin 5.maddesini Müvekkil Şirket değil bizzat davacıların ihlal ettiklerinin, bu durum ve sözleşme hükmü karşısında Müvekkil Şirket tarafından düzenlenen günlük raporların kabul edilmiş sayılmak zorunda olduğunun, öte yandan Müvekkil Şirket hiçbir zaman gerçek bedelin altında ve sözleşme hükümlerine aykırı olacak şekilde ödeme yapmadığı gibi ödeme yapmadığı hiçbir yıl da bulunmamakta olduğunun, müvekkil şirket tarafından yapılan ödemeler gerçek bedeller göz önünde bulundurularak, düzenli ve sözleşme hükümlerine riayet edilerek gerçekleştirilmiş olduğunun, kaldı ki davacı tarafın iddia ve beyanlarının aksine yapılan ödemelere ilişkin olarak davacılar ile her yıl bazında ibralaşılmış, davacılar Müvekkil Şirketi ibra etmiş ve başkaca hak ve alacaklarının kalmadığını yazılı olarak beyan etmiş olduklarının, Müvekkil Şirkete ait ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde davacıların Müvekkil Şirket nezdinde herhangi bir hak ve alacaklarının olmadığının tespit edileceği, davacı taraf idareye bildirilen üretimler ile gerçek üretim rakamlarının farklı olduğunu iddia etmekte olup bu iddialar maddi gerçeklere aykırı olduğu gibi Müvekkil Şirkete asılsız iftira niteliğinde olduğunun, Davacı tarafın iddia ve beyanlarını hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte Müvekkil Şirketi zan altında bırakacak iddia ve beyanlara ilişkin her türlü yasal hakkımızı saklı tuttuklarını, netice itibariyle davacı tarafın iddia ve beyanları maddi gerçeklere aykırı, hukuki dayanaktan yoksun, tamamen varsayıma dayalı, asılsız ve haksız olup davacıların Müvekkil Şirket nezdinde ödenmemiş herhangi bir hak ve alacakları bulunmamakta olduğunun, bu itibarla Müvekkil Şirket aleyhine açılan davanın esastan reddine karar verilmesini talep ettiklerinin, Davacı taraf dava dilekçesinin “Sonuç ve İstem” bölümünde her bir satış için satış tarihinden işleyecek avans faizi talebinde bulunmuş olup bu talebin kabulü hiçbir şekilde mümkün olmadığının, zira hiçbir şekilde aleyhe kabul anlamına gelmemek kaydıyla temerrüt söz konusu olmadığından davacıların faiz talep edebilmesi yasal olarak mümkün olmadığının, bu itibarla davacı tarafın faiz talebine ve faiz oranına itiraz ediyor, faiz talebinin reddine karar verilmesini talep ettiklerinin tüm bu sebeplerle usule ilişkin itirazlarının göz önünde bulundurularak davanın reddine ve de usule ilişkin itirazlarının kabul görmez ise davanın esastan reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE : Dava alacak davasıdır.
Davacı veki,li dilekçesi ile mütevefanın mirasçılardan bir kısmını davacı olarak göstermek sureti ile mütevefa ile davalı arasında yapılan rödevans ve devir sözleşmesi gereğince alacak talebinde bulunmaktadır ve bu alacak talebini sevkiyat başına sözleşmede bel,irlenen %10 olarak talep etmektedir. Ayrıca davacı vekili 21/04/2021 tarihli ön inceleme duruşmasında taleplerinin devir sözleşmesinden kaynaklandığını tarafların tacir olduğunu, ifade etmiştir.
6100 Sayılı HMK. Hükümleri ile Yargıtay içtihatları dikkate alındığından olayların anlatımı taraflara nitelemesi ile mahkemeye aittir. Davacının alacağının kaynağını oluşturan sözleşme Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’ nin 2014/6852 esas 2015/3218 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere bi,r kira sözleşmesi niteliğindedir ve bu anlamda görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. 6100 Sayılı davada görevin dava şartı olması ve bu dava şartının eksikliği sebebiyle 115/2 m.si gereğince davanın usulden reddi ile görevli İzmir Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine göndermek gerekmiş ve ayrıca dava dilekçesi ile neticeten 1000 TL’ lik alacak talebinde bulunduğu gözetilerek kesinlik sınırının altında alacak talep edildiğinden miktar itibariyle kesin olmak üzere karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-c maddesinde “mahkemenin görevli olması” dava şartının noksan olduğu ve noksanlığın giderilmesinin mümkün bulunmadığından aynı kanunun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 20. maddesi gereğince mahkememiz kararının kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde mahkememize başvurulduğunda/re”sen dosyanın görevli İzmir Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 331/2. maddesi gereğince yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece nazara alınacağından bu aşamada yargılama giderleri konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
4. Dair, Davacılar vekili Av. … ile davalı vekili Av. … yüzlerine karşı miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır