Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/761 E. 2022/733 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/761 Esas
KARAR NO : 2022/733

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2020
KARAR TARİHİ : 21/09/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının taraflar arasındaki takibe konu franchise sözleşmesini haksız suretle feshettiğini, sözleşmenin 27.07.2019 tarihinde 5 yıllık olarak akdedildiğini, sözleşme ile davacının sahip olduğu ad, marka vb gayri maddi malların kullanımını franchise alan davalıya devir ettiğini, franchise alana münhasır olmayan kullanma lisans hakkı tanındığını, franchise alan tarafından ise davacı tarafından belirlenen ilkelere uymak ve verilen fikri sınai haklardan faydalanmak suretiyle kendi nam ve hesabına olacak şekilde iş yapılmakta olduğunu, karşılığında franchise verene ücret ( reklam ve royalty bedeli ) ödenmesi gerektiğini, sözleşme uyarınca davacı tarafından reklam ve tanıtım yapma, eğitim verme, (ilk eğitimler ücretsiz), personellere sertifika verme, franchise alanlar arasında bütünlüğün sağlanması, markanın bir bütün olarak temsili adına sair yükümlülüklerin yerine getirildiğini, davalının sözleşmeyi haksız olarak süresinden önce fesh ettiği için reklam ve royalty bedellerini tahsil edemediklerini, önce e-arşiv faturası gönderdiklerini, davalının fatura içeriğine itiraz etmediğini, TTK 21 uyaraınca sekiz gün içinde itiraz edilmediğinden kabul etmiş sayılması gerektiğini, bedeli ödenmediği için icra takibi açmak zorunda kaldıkların belirterek davalının 20.07.2020 tarihinde yaptığı haksız itirazın iptal edilerek, icra takibinin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girdiğini, ödeme emrine sözleşmenin ya da iddia edilen cari ilişkiye ait faturaların eklenmediğini, bu nedenle itirazda bulunmuş olduklarını, davacının sözleşmenin hangi kısmı ve hangi maddesini ihlal ile ilgili dava açmış olduğunun ödeme emrinden anlaşılmadığını, sözleşme serbestisinin de sınırları olduğunu, sözleşmenin tek taraflı olarak hazırlanmış bir sözleşme olduğunu, sözleşmenim hiç bir teknik bilgi verilmeden müzakere ve hukuki yardım alınması imkanı tanınmadan imzalatılmış olduğunu, davalıya imzalı aslının dahi verilmediğini, sözleşmenin Ulusal Franchising Derneği (UFRAD) ve Avrupa Franchise Federasyonu (EFF) ‘nin açıklık ve dürüstlük ilkelerine de aykırılık teşkil ettiğini, davacı şirketin de UFRAD’ın bir üyesi olduğunu, UFRAD’ın da EFF’ye bağlı olduğunu, franchise verenin gelir elde etmediği bir işletmede üçüncü şahıslara franchise vermesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacının aydınlatma yükümlülüğünü ihlal ettiğini, sözleşmede hukuka aykırı olarak çocuğun gelişimi ile ilgili bir faaliyet alanı belirlemiş iken 18 ay – 12 yaş arası çocukların Muzipo şubelerinde spor yapmaları ve bedensel ve zihinsel gelişimlerinin hedeflenmiş olduğunu, ancak davacı yanın bu konuda uzmanlıklarının olmadığını, davalının 3 yaş altı çocuklar için hizmet veremeyeceklerini daha sonra öğrendiğini, kurulan sistemin kamu hukukuna aykırı olduğunu, sözleşme konusunun aslında Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın konusu olduğunu, davacının davalıyı yanlış yönlendirdiğini, sözleşme konusunun kamu hukukuna aykırı olduğunu, davalının 16.03.2020 tarihinde Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yayınlanan idari kararla işletmesini kapatmak zorunda kaldığını, bunun kanuni zorunluluk olduğunu ancak davacının bu kapatmaya ve idari yasaklara karşılık uzaktan model sistemi geliştiremediğini yine de ücret talep ettiğini, şirketin maddi zararı azaltacak şekilde destek vermediğini, başka adrese taşınmak zorunda kaldığını, yeni dükkan kiralama faaliyeti sırasında kat maliklerinin onay vermediğini, bu hususun da davacıya bildirildiğini, davacının hiç bir şekilde yardımcı olmadığını, davacı şirketin her şeyi para ile hiç para kazanmayan şubelere satarak karına kar kattığını, TBK 183 maddesindeki şartların oluştuğunu, bu şartlar doğrultusunda sözleşmeyi haklı nedenle fesih ettiklerini, tüm uhdelerinde kalanların merkeze gönderildiğini, davacının haklı fesih iddialarına karşı bir alacak davası açmadığını, aslında ispat külfetinin davacı yanda olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, franchise sözleşmesinden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili amacıyla girişilen vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir 8 İcra Dairesinin ……… esas sayılı dosyası,
-Franchise Sözleşmesi, fesih ihtarı, fatura,
-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 30/03/2021 tarihli yazısı ve eki,
-Bilirkişi………..’ın 01/11/2021 tarihli raporu,
-Bilirkişi ………..un 02/03/2022 tarihli raporu,
-İstanbul Vergi Dairesinin 11/04/2022 tarihli yazısı ve eki,
-Bilirkişiler ……… ve …………ın 13/06/2022 tarihli raporu,
-İstanbul Merter Vergi Dairesinin 24/06/2022 tarihli yazısı ve eki,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii)İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1663 E., 2021/1070 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü, Kanun’da özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;davacının, davalı aleyhinde İzmir 8. İcra Müdürlüğünün……..esas sayılı dosyasında franchise sözleşmesinden tazminat alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalı borçluya 16/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun ………tarihinde yasal süresi içerisinde yetkiye, borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu, davalı borçlunun takibe itirazı üzerine davacının iş bu itirazın iptali davasını bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde ikame ettiği, davalı borçlunun itirazının iptalinin talep edildiği, davacının, taraflar arasında franchise sözleşmesi bulunduğu, davalının sözleşmeyi haksız yere feshettiği, sözleşmeye göre İzmir İcra ve Mahkemelerinin yetkili olduğu, ahde vefa ilkesi uyarınca yapılan feshin haksız olduğu, davalıya kâr veya ticari başarı garantisi vermediğini, sözleşmenin 11 maddesinin 3. Fıkrasına göre sözleşme süresince tahakkuk edecek tüm reklam ve royalty bedellerinin davalı tarafından tazmin edilmesi gerektiği, davalının buna ilişkin düzenlenen faturaya yasal süresi içesinde itiraz etmediği, takibe yaptığı itirazın haksız olduğu ve davalıdan alacaklı olduğunu iddia ettiği, davalının ise mahkememizin görevine itiraz ettiği, taraflar arasındaki sözleşmenin genel işlem koşulları içerdiği, davacının aydınlatma yükümlülüğünü ihlal ettiği, sözleşme konusunun kamu hukukuna aykırı olduğu, davacının sözleşme konusu işle ilgili herhangi bir uzmanlığının bulunmadığı, kendileri tarafından yapılan feshin haklı olduğu, aksi kanaat halinde TBK’nun 138.maddesi uyarınca sözleşmenin uyarlanması gerektiğini savunduğu, taraflar arasında franchise sözleşmesi bulunduğu ihtilafsız olup, uyuşmazlığın mahkememizin görevli olup olmadığı, icra dairesinin yetkili olup olmadığı, davalı tarafından yapılan sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, bundan çıkacak sonuca göre davacının bakiye sözleşme süresine göre reklam ve royalty tazminatı talep edip edemeyeceği, takibe yapılan itirazın haklı olup olmadığı, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacaklı olduğu miktarın ne olduğu hususlarında ihtilaf olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlık franchise sözleşmesinden kaynaklanmakla mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan mahkememizin görevli olduğu, davalının görev itirazının yerinde olmadığı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 30/03/2021 tarihli cevabı yazısına göre davalının ticaret sicil kaydının bulunduğu, tacir sayılan kişilerden olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin 12.maddesinde yer alan yetki sözleşmesinin 6100 sayılı HMK’nun 17 vd. maddeleri uyarınca geçerli olduğu, bu sözleşmede İzmir İcra ve Mahkemelerinin münhasır yetkili olarak yetkilendirildiği, davalının icra dairesine yetkisine yaptığı itirazın yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Mahkememizce taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, öncelikle davalı defter ve kayıtlarının incelenmesi için Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazıldığı, talimat mahkemesince bilirkişiye mahallinde inceleme yapma yetkisi verildiği, talimat mahkemesince alınan 01/11/2021 tarihli rapora göre, davalının ticari defter ve kayıtlarının inceleme yeri olarak bildirdiği adreste bulunmadığı bu nedenle davalı defter ve kayıtlarının incelemediği şeklinde görüş ve kanaat bildirildiği, her ne kadar davalı tarafından bu hususa itiraz edilmiş ve yeniden inceleme yapılması talep edilmiş ise de bilirkişinin raporunda belirttiği ve görsellerle de desteklediği üzere söz konusu adreste başka bir kimsenin faaliyet yürüttüğü bu nedenle davalının ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılması ve dosya mevcuduna göre değerlendirme yapılması gerektiği, mahkememizce davacı şirket defter ve kayıtlarının incelenmesi için dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişinin 02/03/2022 tarihli raporuna göre, davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, takip dayanağı faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 89.490,35 TL alacaklı olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizce 08/04/2022 tarihli celse ara kararı ile davacıya 89.150,00 TL bedelli cayma faturasına konu alacağın ne şekilde hesaplandığına dair beyanda bulunmak üzere süre verildiği, davacı vekilinin 22/04/2022 tarihli beyan dilekçesi ile faturanın sözleşmenin 11/1 maddesi hükmüne uygun olarak fesih tarihi ile sözleşme bitiş tarihi arasındaki süreye göre kalan aylık reklam ve royalty bedelleri hesaplanması suretiyle bulunduğu ve buna göre düzenlendiği şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu franchise sözleşmesinin niteliğine göre mahkememizce dosyanın sektör bilirkişi ve nitelikli hesaplama uzmanından oluşan bilirkişi heyetine tevdi edildiği, bilirkişi heyetinden, davalı tarafından pandemi ve uzaktan eğitim imkanının sağlanmaması konusunda ileri sürülen iddiaların feshi haklı hale getirip getirmediği, fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, fesih haksız ise davacı tarafından talep edilebilecek reklam ve tanıtıma ilişkin alacaklar dahil olmak üzere ceza miktarının sözleşmeye göre ne kadar olduğu, cezai şart miktarının davalının ekonomik olarak mahvına yol açıp açmayacağı hususlarında rapor düzenlenmesinin istenildiği, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 13/06/2022 tarihli raporda, taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin 18 aydan 12 yaşa kadar olan çocuklar için geliştirilmiş hareketli aktivite programları içerdiği, bu kapsamda oyun grupları, spor grupları, atölye etkinlikleri gibi faaliyetler barındırdığı, spor salonu ruhsatı adı altında eğitim ve öğretim faaliyeti yürütüldüğü, davacı şirket internet sitesi ve dosya üzerinde yapılan incelemede, uygulanan programlar ve aktivitelerin bir eğitim faaliyeti olduğu, yaş gruplarına ve okula kayıt olma durumlarına göre kurs veya kulüp faaliyetleri kapsamına girdiği, mevzuat bölümünde belirtilen ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırılık oluşturduğu, mevzuatta tam olarak karşılığı olmayan onaysız bir program olduğu, faaliyet izni için çeşitli bakanlıkların iznine tabi olacağı, alınan ruhsatlara göre ilgili mevzuatının amir hükümlerine göre faaliyetlerin sınırlandırılması gerektiği, uygulanan eğitim programının Milli Eğitim Bakanlığınca onaylı bir eğitim programı olmadığı ve her ne ad altında olursa olsun eğitim ve öğretim sunmak amacıyla yürütülen faaliyetlerin Bakanlığın (Milli Eğitim Bakanlığı) izin ve denetimine tabi olduğu, bu durumda yapılan faaliyetlerin izinsiz, kaçak, kanuna aykırı bir eğitim öğretim faaliyeti olduğu, franchising bir ürün veya hizmetin imtiyaz hakkına sahip tarafın belirli bir süre şart ve sınırlamalar dahilinde işin yönetim ve organizasyonuna ilişkin bilgi ve destek sağlamak suretiyle imtiyaz hakkına konu ticari işleri yürütmek üzere ikinci tarafa verdiği imtiyazdan doğan uzun dönemli ve sürekli iş ilişkisi bütünü olduğu, franchise sözleşmesinin tarafların her ikisinin de birden çok edim yükümü üstlendiği birleşik bir karma sözleşme olduğu, franchising sözleşmelerinde franchise alanın haklarının genel olarak, franchise verenin sahip olduğu know-how’ı ve buna bağlı ticari sırları kullanma, işletmesinde ana firmaya ait markayı kullanma, belirli bir bölgede satış hakkına sahip olma ve franchise verenden franchising uygulamasıyla ilgili sürekli destek ve hizmet alma olarak sıralanabileceği, bu sözleşmede tarafların birbirine karşı yükümlülüklerinin sürekli nitelikte olduğu, franchising sözleşmesinin amacının bir sonucu olarak, franchise veren, franchise alanın faaliyetini desteklemek, kolaylaştırmak ve geliştirmek borcu altında olduğu gibi, koruma borcu kapsamında ise franchise alanın ticari işletmesinin kurulması, donanımı, personel eğitimi, satım tekniği, üretim, satım, pazarlama ve genel olarak sürüme ve verimliliğe etken bütün şartlar bakımından bilgi verme ve tavsiyelerde bulunma borcu altında olduğu, franchise verenin franchise alana uzaktan eğitim ya da alternatif bir eğitim modeli imkanı sağlamamasının (bir çok eğitim kurumunda ana okulunda dahi uzaktan eğitim modülüne geçilebilmiştir.) ve bu konuda hiç bir şekilde destek, yönlendirme, alternatif sağlamamasının, bilgilendirme, yönlendirme yapmamasının yükümlülüklerinin açık ihlali olduğu, franchise alanın uzaktan eğitim yapamamasının eğitim modülünü sürdürememesine neden olacağı ve bu durumun feshi haklı hale getirdiği, fesih koşullarının oluştuğu şeklinde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Davacı ile davalı arasında 27/09/2019 tarihli 5 yıl süreli franchise sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşme uyarınca davacının davalıya eğitim, reklam ve tanıtım, bilgilendirme, malzeme ve teçhizat sağlama yükümlülükleri bulunduğu, davalının ise eğitim alma, rekabet etmeme ve sözleşme uyarınca kararlaştırılan hizmet bedellerini ödeme yükümlülüğü bulunduğu, davalının İstanbul 7. Noterliğinin 22/05/2020 tarih, ……….yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacının uzaktan eğitim modeli geliştirmediği, 16/03/2020 tarihinde başlayan covid 19 pandemisi ve bu kapsamda alınan tedbirler nedeniyle sözleşmeye konu faaliyeti yürütemediği, ciddi manada zarara uğradığı, bu süreçte davacının yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesi ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiği, davacının sözleşmenin haksız olarak feshedildiği iddiası ile bakiye sözleşme süresine göre reklam ve royalty bedeline ilişkin cayma faturası düzenlediği ve faturaya istinaden davaya konu takibi başlattığı, davalının fesih ihtarnamesinde bildirdiği fesih gerekçesi ile sınırlı olarak yapılan incelemede, franchise sözleşmelerinin karşılıklı iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olduğu, nitekim taraflar arasındaki sözleşmede tarafların hak ve borçlarının ayrı ayrı kararlaştırıldığı, sözleşmenin 4.3 ve 4.4 maddelerinde davacının bilgilendirme, malzeme ve teçhizat sağlama yükümlülüğünün bulunduğunun taraflarca açıkça düzenlendiği, sözleşmeye konu faaliyetin küçük çocukların sosyalleşmesine yönelik eğitim faaliyetleri olduğu, sözleşme ilişkisinin başladığı tarihten 2020 yılında dünyada ve ülkemizde yaşanan covid 19 salgını başlayıncaya kadar taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık yaşanmadığı, tarafların birbirlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirdiği, ancak 2020 yılı Mart ayından itibaren bu salgına ilişkin alınan tedbirler kapsamında (sokağa çıkma kısıtlamaları, eğitime ara verilmesi v.s) davalının söz konusu faaliyeti yürütme imkanın fiziken ortadan kalktığı, bu süreçte davacının davalıya sürekli destek ve hizmet verme yükümlüğünü yerine getirmediği, uzaktan eğitim yada alternatif eğitim modeli geliştirmediği, her ne kadar davacı 01/07/2022 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde online etkinlik uygulamak isteyen franchising alanlara gerekli desteği sağladığı, bu kapsamda ilgili merkezlerin İnstagram ve Youtube üzerinden etkinlik yürüttüğünü iddia etmiş ise de, taraflar arasındaki sözleşmesin 5.10 maddesi uyarınca davalının web sitesi tahsis edemeyeceği, davalının veya diğer franchising alanların bizzat kendi sosyal medya hesaplarında yapmış veya yapacak oldukları aktivitelerin davacı tarafından sunulan bir hizmet olmadığı, feshin yapıldığı tarih itibariyle covid 19 pandemisinin 2020 yılı boyunca devam edeceğine (sonrasında gerçekleşen) ilişkin öngörüler, salgın aşısının henüz geliştirilmemiş olması ve davacının davalıyı korumak ve desteklemek borcu kapsamında herhangi bir eyleminin bulunmaması bir arada değerlendirildiğinde davalının sözleşmeyi derhal feshetmesinde haklı olduğu, bu nedenle davacının bakiye sözleşme süresine göre reklam ve royalty bedeli talep edemeyeceği, mahkememizce alınan bilirkişi raporlarının usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, gerekçeli ve denetime elverişli olduğu, iddianın ileri sürülüş biçimi, savunmanın kapsamı ve mahkememizce yapılan incelemenin niteliğine göre başkaca araştırma yapılmasına lüzum bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Davalı tarafından kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, davacının davalı aleyhinde başlattığı takibin haksız ve açıkça kötüniyetli olduğunun davalı tarafından ispatlanmadığı anlaşılmakla davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE
3-Alınması gerekli 80,70 TL peşin harcının davacı tarafından yatırılan 1.086,69 TL peşin harçtan mahsubu ile 1.005,99 TL harcın karar kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4 maddesine göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
6-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
7-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun 2020/4737 sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
8-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir 8. İcra Dairesinin …..esas sayılı dosyanın mercine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/09/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza